gamaro Şimdi benim sorum su;
Pek çok alanda, branşta ya da oyunda izlediğimiz bu değişim, son 100-150 yili goz önüne alırsak satranc için de yasandi mi?
Temel açılışlardan tutun da tempolu agresif yürüyüşlere kadar, satrancın matematiğinde, taktik ya da stratejilerde anlamli bir değişim oldu mu?
Benzer bir gelisim ve başkalasma süreci yürüdü mu?
Satranc nereye gidiyor efendim
@xenix ayrıntılı bir yorum yapmış, ben de kendi düşüncelerimi ekleyeyim.
Elbette bildiğim kadarıyla konuşacağım, burada hatalı bilgiler paylaşabilirim, kişisel yorumlarım olacak, lütfen teyit edin 🙂.
@xenix'in dediği gibi 18. yy ve öncesi biraz karanlık ama tahmin ettiğim kadarıyla oyunu daha çok İspanyollar ve sonrasında İtalayanlar domine ediyor gibi. Bunlar zaten satrancın en eski açılışlarına da yansıyor; Rui Lopez, İtalyan ve Sicilya açılışları gibi. Rui Lopez 1500 veya 1600'ler gibi yaşamış sanırım ve onun hemen arkasından değil ama işte sonrasındaki dönemlerde(18.yy), Yunan kökenli İtalyan bir oyuncu vardı(adına internetten bakacağım), muhtemelen kendi zamanının en iyisiydi ama henüz resmi ünvanların verildiği döneme çok uzağız.
Sonra 1800'lerle birlikte uzunca bir Fransız dominasyonu var; önce Philidor(gene satranç açılışlarından bildiğimiz) ve sornasında gene adını hatırlayamadığım iki Fransız oyuncu vardı, oyunu domine ediyor. Burada aynen gene @xenix'in dediği gibi artık daha fazla kayıt altına alınmış oyunlar olduğu için hakim oyun tarzını da daha çok bildiğimiz bir döneme giriyoruz ve satrancın romantik dönemi bu Fransız "yıldızlarla" başlıyor 🙂. Aslında prehistory dönemden sonraki ilk çağ diyebiliriz 😃. Nedir bu romantik dönem satrancı, işte bizim şu an çok spektaküler bulduğumuz, daha açılışı bile tam olarak bitirmeden hemen ilk fırsatta saldırıya geçen, fedalar ve mat atakları falan filan... top yekün atak dönemi 😃.
Sonra 1840'lara doğru meşhur Howard Staunton geliyor; İngiliz. Onun adını da artık klasikleşmiş satranç taşı setinden biliyoruz, çok güzel 🙂. Muhtemelen kendi döneminin en iyisiydi. Gene bir başka meşhur İngiliz oyuncu Joseph Henry "kara ölüm" Blackburne 😃, canım ya. Belki hiç en güzlü oyuncu olamadı ama gönüllerin şampiyonuydu, o da Staunton'un çağdaşı. Bir iki top level ingiliz oyuncu daha vardı adlarını gene malesef internete bakmam lazım.
Sonra 1850 veya 52 yılına geliyoruz, resmi olmasa da Londra'da bir fuar sırasında Howard Staunton'un girişimleriyle belki ilk dünya şampiyonası kabul edilebilecek uluslararası bir turnuva düzenleniyor. O turnuvayı Adolf Andersen kazanıyor ve bana göre, her ne kadar araya bir Morphy girse de, satrançta uzun sürecek Alman hegomonyasını başlatıyor. Dediğim gibi, hemen 1855'ler gibi Amerikalı Paul Morphy geliyor, daha 20'li yaşlarındayken ve Adolf Andersen de dahil o İngiliz oyuncuları falan hepsini darma duman ediyor. @xenix'in dediği gibi belki satrançta pozisyonel anlayışı literatüre kazandıran ilk kişi olabilir ama benim gözümde hala romantik dönemin bir oyuncusu. Çünkü daha oyunun başından başlayarak rakibe nefes aldırmayan o agresifliği hala gösteriyor.
Paul Morphy belki o dönem satranca bi çağ atlattı ama fazla aktif olmamış ve 3 5 yıl içinde oyunu bırakmış ve kendi hukuk kariyerine dönmüş. Satranç için büyük bir kayıp. Ve meydan tekrar Andersen'e kalıyor. Ve bu 1880'lere kadar böyle gidiyor. Ama genel kabul şu, galiba Morphy 1880'lerde ölüyordu; o ölene kadar gayri resmi dünya şampiyonu olarak kabul edilir, veya işte satranç romantikleri öyle görmek ister 🙂. 3 5 yılda bıraktığı etkiyi düşünün 🙂.
Sonra işte dediğim gibi 80'ler geliyor, ve Wilhelm Steinitz geliyor. İlk resmi dünya şampiyonası maçında başka bir Alman kökenli Zukertort'u yeniyor ve ilk resmi dünya şampiyonu oluyor. Ve sonrasında kendi oyun tarzında da bir değişikliğe giderek pozisyonel satranca geçiyor. Benim için asıl pozisyonel satrançla camiyanın tanışması burasıdır ve tabii ki kaçınılmaz ve malesef olarak romantik dönemin bitişi :/.
Peki pozisyonel satranç nasıl bir oyundur, kendi kısıtlı bilgimle açıklamaya çalışayım. Aslında şöyle özetleyebilirim, satrancın avantaj sağladığını bildiğimiz ilkelerine bağlı kalarak, ufak avantajları biriktire biriktire gidip atak tamamen olgunlaşana kadar bekleyip öyle insitayif almak diyebilirim. Hamleleri anlamak biz halk için daha zor olduğu için, halktan kopuş da burada başlıyor 😃. Ama bu oyun tarzıyla Steinitz üstünlüğünü kanıtlıyor ve kaçınılmaz olarak oyuncular arasında artık bu tarz yayılıyor. Teniste servis vole oyununun ölmesine çok benzetiyorum ben bunu.
Devamı artık daha çok bildiğimiz döneme geliyoruz. Ama oyuna hükmeden milletler zincirini tamamlamak adına... Lasker ikinci dünya şampiyonu olarak bu ünvanını belki 30 35 yıl falan koruyor. Ama ondan sonra arada küçük bir Capablanca boşluğundan sonra 1930'lar ve özellikle 50'lerle birlikte Rus ve Sovyet dominasyonu başlayıyor ve taa ki 2000'lerde Anand ve Carlsen'e kadar 🙂.
Steinitz'le bşalayan pozisyonel oyun günümüze kadar geldi ve bundan sonra da bilgisayarlarla birlikte hakim anlayış olarak kalacaktır, üstünlüğünü çoktan kanıtladı aslında. Ama araya romantik dönem esintileri girdi tabi; herkesin kahramanı Letonyalı Mikail Tal, ah be 😃. Ama pozisonelcilerin arasında saman alevi gibi kaldı. Her ne kadar hiçbiri dünya şampiyonu olamasa da eski ekolden oyuncular mesela gene Letonyalı Alexei Shirov inanılmazdır, benim kişisel kahramanım, hala arada çeşitli turnuvalarda by gösteriyor, iddialı değil tabi ki. Gene 1800'lerden kopup gelmiş Necmettinov 😃. Bronstein var... şimdi aklıma gelmeyen sayılı birkaç oyuncu daha. Aktif olanlar arasında artık azalarak yok olma seviyesindeler, dünya'da bunlardan daha çok kaplan ve panda yaşıyordur.
Bundan sonrası için tahminim, Sanki bir Hintli dalgası geliyor gibi duruyor, çok genç ve güçlü 3 4 tane oyuncuları var, Gukesh zaten geçen sene sonunda dünya şampiyonu ünvanını kazandı. Ama öteki taraftan turnuvalarda bakıyorum, zayıflıklar da gösteriyorlar tam emin olamıyorum. Aralarından bir şey yaparsa Erigaisi yapar diye düşünüyorum, onu takip etmekte fayda var. Özbekler bir nesil çıkardı. Ve bizim de iki tane muhteşem teenager'ımız Ediz Gürel ve Yağız Kaan Erdoğmuş. Mujteşem çocuklar, çok olgun ve mütevazi, umarım adaylar turnuvalarında ve dünyanın ilk 10'unda görürüz.
Tabi, bütün bu yazıda satranç motorlarının gelişimini konuşmadım. Asıl dünya şampiyonu Kasparov sonrası dönemde, artık onlar. Korkunç seviyelere geldiler. Ve biliyorsunuz artık herkes analizlerini server'larda yapıyor, turnuvalara öyle hazırlanıyorlar. Açılış hazırlıklarını bilgisayarla yapıyorlar. Kaçınılmaz olmakla birlikte, oyunu bence kesinlikle kötü etkiliyor ama ne derece ondan emin olamıyorum. En olumsuz etki açıkça klasik(yavaş, karşılıklı 90+ dk) satranç üzerinde. Carlsen'in dünya şampiyonu ünvanını bırakırken temel gerekçelerinden biri buydu, klasik satrancın artık farkı göstermekte yetersiz kaldığını savunuyordu.
İşte rapid ve gene Fischer satrancını popülerleştirme çabaları var. Tam da bugünlerde bir Freestyle chess turnvuvası devam ediyor. Carlsen'in girişimleriyle arkasında güçlü sponsorlar var ve ödüller çok büyük, en top level oyuncular davet ediliyor falan. İleriye bakınca, makineler icad oldu ve klasik satranç öldü gibi görünüyor 🙂.
Çok uzun oldu özür dilerim. Bir iki mesaja daha cevap vereceğim. Daha kısa... 😃
Ayrıca başka bir konu daha var ki; o da kadınların malesef ki en üst seviyede rekabet edememesi. Buna da girelim, orada da birkaç tartışma konusu var. Ayrıca gene tam da bugünlerde Kadınlar satranç dünya şampiyonası maçı devam ediyor. Freestyle'cıları turnuva tarihlerine tam da bununla çakıştırması biraz beni üzdü.
Tamam bitti.