Merak etmeyin, söylediği şeyler için çaba gösterildi.
Ve ötesine geçildi.
O yemeği sizden ya da ondan yemedim.
Ama kendim yapıp yedim.
Düşüncelerin sahipleri yoktur.
Onları anlamak için belli birinden dinlemek gerekmez.
Burada zaten Niçeci veya anti-Niçeci olmak umursadığım şey değil.
Kişiyle ilgilenmiyorum.
Belki de siz bir oranda haklısınızdır.
O umutlu ve kendini hiçliği aşmaya adamış ve bir oranda
başarı göstermiş biri olabilir.
Kişiyi tanımak isteseydim tüm arka planıyla ilgilenirdim.
Ama düşünceyle ilgileniyorum.
Bu arada, red pill olayında hafızamı tazeledim.
Bir şeylere baktım. (Incel'lerle de büyük yakınlık var.
Hatta birisi demiş, "incel'in sex yapabilen versiyonu" diye)
Ana sorun şu bence. Bu tamamen Makyavelist bir felsefe
(amaca giden bütün yolları mübah gören bir felsefe).
Ve yanlış olduğu söylenemez.
Birçok şey doğru.
Ama çıkarılan sonuç yanlış.
Aslında herşey yanlış da, ona geleceğim.
İlk önce adı.
Adı yanlış.
Bu hap gerçeğe götürmüyor.
Yalana ve sahteliğe götürüyor.
O yüzden kırmızı değil, mavi.
Hatta mavi normal durum olduğu için; koyu mavi.
Aslında rasyonel aklın son noktasına götürüldüğünde, varacağı yeri gösteriyor.
Bu açıdan ilginç.
Rasyonel aklın nasıl kendisine yet(e)meyeceğini de gösteriyor.
En kısa yoldan fayda elde etmek mi istiyorsunuz: "Yalan söyleyin".
En kestirmesi budur.
Ama güven aritmetik artan, ama geometrik azalan birşeydir.
Bu red pillcilerin hayatın gerçeğini anladıklarını sandıkları an
bence neye benziyor biliyor musunuz?
Hani bir çocuk ilk yalanını söyledikten sonra, kendi kendine der ki;
"hey, çok kolay oldu. Harika"
Siz kendiniz olmayı, gerçek olmayı bıraktıktan sonra
hangi amaca yürüyebilirsiniz ki?
O amaca varsanız, "varan siz mi olacaksınız?".
Ama unutmayın, gerçek olmayı bırakmıştınız.
Bir söz gerçek değilse, artık ne söylediğinin önemi yoktur.
Biri artık gerçek değilse, ne yaptığının, nereye vardığını düşündüğünün artık anlamı yoktur.