Bu formu neden yayınladığımı bende bilmiyorum..
Bugün üniversite öğrencilerinin çoğunluğunu 1987-88 doğumlular ve daha küçükler oluşturuyor. "Gençlik" onlara deniyor. Onlar için Soğuk Savaş bir bilgisayar oyunu.,
AIDS ve CD doğduklarından beri var.
Michael Jackson onlar doğduğunda beyazdı.
Bülent Ersoy onlar doğduğunda kadındı...
Eski filmlerde Ajda Pekkan'ı görseler tanımazlar.
Rıdvan Dilmen onlar için sadece bir TV spor yorumcusu ve ona neden "şeytan" dendiğini bilmiyorlar.
Kenan Evren onlar için bir ressam.
Onlar için "Çarli'nin Melekleri" ve "Görevimiz Tehlike" sadece geçen
senenin yeni vizyon filmleri.
Siyah beyaz bir bilgisayar ekranı olabileceğini düşünemezler.
Amiga ve Commodore 64'leri olmadı hiç. Siyah beyaz bir televizyon olabileceğine inanmazlar ve uzaktan kumanda olmadan nasıl kanal değiştirileceğini bilmezler. Dallas'ı sadece NBA maçlarından bilirler.
Flamingo Yolu ise sadece bir bar adı olabilir onlar için. Şimdi bakalım yaşlanıyor muyuz bir görelim.....
1. Yukarıda yazılanları anlıyor ve gülümsüyorsun.
2. Küçük çocukların bilgisayarla nasıl çok rahat oynayabildiklerine her
zaman hayret ediyorsun.
3. Liseli gençlerin ellerinde cep telefonlarını görünce kafanı sallıyorsun.
4. İşine her geçen gün daha çok bağlanıyorsun. Artık o senin hayatın.
5. Arkadaşlarınla her gün telefonda daha az vakit geçiriyorsun.
6. Zaman zaman arkadaşlarınla buluşup, beraber yaşadığınız komik anıları tekrar tekrar anlatıp, eski güzel günleri yad ediyorsun.
7. Bu maili okuduktan sonra bunu bazı arkadaşlarına forward etmeyi
düşünüyorsun. Onların da bunu beğeneceklerini biliyorsun.....
Evet kabul etsek de etmesek de yavaş yavaş YAŞLANIYORUZ...
nessuno -- 25.04.2008 - 08:46
Belirttiğiniz maddelere takılmayan kişiler, yaşlılık hissiyatına sahip değildir diyebilir miyiz?(en azından hissi anlamda:)
statik -- 25.04.2008 - 08:59
hissiyat anlamında değilse eğer, takılmamak mümkün değil. Çünkü; madde halindeki sıralamalar sizin kapsama alanı içerisinde kalıyor;) Ama hissiyat olarak takarmıyız?.. bence kişiden kişiye değişir. Şahsen benim takıntım yok.
orcagada -- 25.04.2008 - 12:33
Benim için artık çok geç.Yaşlıyım ve hatta öyle yaşlıyım ki Sayın Statik'in maddelerini okurken aralarına kendiminkileri bile sıkıştırdım.
Tamam belki yaşlıyım ama bu yaşa çok mutlu bir hayat geçirerek ulaştım.Yeni yetmelerin çoğu bizim kadar şanslı olamayacak buna çok üzülüyorum.Eski tadları alamadan onların yaşadığı bu dijital evrene hapis olmaları benim yaşlanmış olma gerçeğimden daha kötü.
Böyle düşününce yaşlanmış olduğuma seviniyorum.Gençliğimizin masumiyetleri artık çok daha nadir bulunan değerler oldu.
Sokaklarda çocukların oynadığı,yazlık sinemalarda Zeki MÜREN,Sadri ALIŞIK...vb filmlerinde annemi salya sümük ağlatan zamanları çok özlüyorum.Eski türk filmleri 20 inç lcd monitörle hiç zevk vermiyor.
karia -- 25.04.2008 - 18:05
ama bu sayılanların hemen hemen hepsini hatırlıyorum.Hatta "Görevimiz Tehlike" dizisini hiç kaçırmazdım..şimdi ben de yaşlanıyormuyum yani.. statik beni bunalıma soktunuz:)
statik -- 26.04.2008 - 03:26
Sn orcagada ve karia, inanın kötü bir niyetim yok;)) nedenini bilmeden sizlere biraz nostalji yaşatmışım.. aslında listeye eklemeler çok az, ben daha fazla katkı bekliyordum. Aklıma gelenlerden birisi; İsmail Dümbüllü!! Kavuklu ve pişekarı izlerken gülmekten kırılırdık..(ohoo..sende epey varmışsın demeyin) tabiki o zaman daha küçük bir çocuktuk ;)
Sinemaların (şimdiki X-men, spidermen, maxpayne vs.) kahramanları; Tarkan, Battalgazi, Karaoğlan, Hacı Murat'tı.
Yerlimalı haftasında, herkes evinden portakal, elma, mandalina getirir sınıfta onları büyük bir mutluluk içinde yerdik. Yerli malı, yerli malı
Her türk bunu kullanmalı!!
Ben, "o günler daha güzeldi" gibi iddialı konuşmak istemiyorum,
her dönemin kendine has güzellikleri var.
Ama şunu iddia ederim ki şimdiki çocuklardan daha mutlu bir dönem geçirdik.
Agnia -- 26.04.2008 - 03:52
Ama şunu iddia ederim ki şimdiki çocuklardan daha mutlu bir dönem geçirdik.
diyorsunuz, bundan nasıl emin olabiliyorsunuz?
(sırf meraktan soruyorum)
statik -- 26.04.2008 - 04:11
9 yaşındaki oğlumdan biliyorum, tüm hayatı bilgisayar oyunu ve okul! doğayla iç içe bir yaşamdan uzak, arkadaşsız ve her akşam dört gözle babasını bekleyen (arkadaşız ya!)bir çocuk. Nedenleri ayrı bir araştırma konusu..
Agnia -- 26.04.2008 - 04:35
oğlunuzun içinde bi tane siz varsınız ama sizin içinizde bi oğlunuz yok, kendinizi tamamen terk edip onun içine girseniz ki bu durumda kendinizi unutacağınızdan yine bir karşılaştırma yapamazsınız.
Biz aslında oğlunuzdan daha mutlu bir çocukluk geçirdiğinizi değil ama şiunu öğrenmiş olduk:
"Bilgisar oyunları, doğadan uzaklık ve arkadaşsız" bir yaşam sizin ilginizi çekmiyormuş! :)
xenix -- 26.04.2008 - 05:23
Nesil olarak 1970 ve 2008 arasını görenler çok şanslı bence. Bu yıllar tam bir dönüm noktası. İnsanlığın binlerce yıl gram gram ilerlemelerinin patlama şeklinde yaşandığı bir dönemdeyiz. Gözle görülür farklar var. Eskiden insanlar doğardı, anne babasından görürdü, aynı o şekilde yaşardı. Ama şimdi öyle bir dönemdeyiz ki bırakın anne babadan görüp yaşamayı akranlarımıza bile yetişemediğimiz oluyor.
xenix
statik -- 26.04.2008 - 07:43
"Biz aslında oğlunuzdan daha mutlu bir çocukluk geçirdiğinizi değil ama şiunu öğrenmiş olduk:
"Bilgisar oyunları, doğadan uzaklık ve arkadaşsız" bir yaşam sizin ilginizi çekmiyormuş! :)"
Doğadan kopuk yaşayanlarda bir şekilde "hoş vakit" geçiriyor olabilir, ama benim "mutluluk" anlayışım "hoş vakit" geçirmenin ötesinde bir şey.. kendini yaşama, doğal olan herşeyle kucaklaşma (yapay olmayacak), bunu doğanın dışında nerde bulabiliriz ki. Monotonluk ve sıradanlık sadece vakit öldürmek dir.. diye düşünüyorum.
sıkıldığında çağırıp sohbet edebileceğin, seyahat edebileceğin, yemeğe çıkıp tartışabileceğin arkadaşların, yakınların yoksa, hayat bizi çok zorlar diye de düşünüyorum.
Agnia -- 26.04.2008 - 07:48
Haddim olmayarak size bişey düşündürmeme izin verin lütfen;
Doğal ve yapay nedir?
hatta gerçek ve sanal nedir?
statik -- 26.04.2008 - 08:04
doğal çim, papatya, dağ, ova, deniz, güneş, yağmur, kar, rüzgar, insan, balık; ilk aklıma gelen bana göre doğal olanlar.
Masa, sandalye, havuz, bilgisayar, ev, asfalt, araba, akvaryum, ilk aklıma gelen yapaylar..
"hatta gerçek ve sanal nedir?"
size göre mi? bana göre mi? cevabı içinde saklı sanırım..
Agnia -- 26.04.2008 - 08:09
Yapay diye sınıfladıklarınıza baktım, doğal olanlardan farkı (kolej imtihanına girer gibi hissettim, iki dizi arasındaki fark nedir soruları) işin içine insan fonksiyonunun bulaşmış olması gibi geldi, bu durumda insanı yapay mı buluyorsunuz acaba diye aklıma geliyor.
statik -- 26.04.2008 - 08:25
doğal kategorisine almıştım gözünüzden kaçmış;)
ancak buda tartışılır tabi..
günümüzde yapay insanlarda oluştu, eğer bunu demek istiyorsanız. Bakın koyun, kuzu demedim onlar artık fotokopi;))
Agnia -- 26.04.2008 - 08:34
bu gözümden kaçmış, çok dikkatsizim. Peki eğer bu cevabım olasılık dışına çıktığına göre bu iki diziyi birbirinden ayıran şey ne ola ki?
Arkadaşlar lüten yardım edin bana, sınavda çakmak üzereyim :(
statik -- 26.04.2008 - 08:50
bana yardım gelmesi lazım.. ben çakacağım;)) zaten bu gün sınav günü olduğunu unutmuşum pek çalışamadım da;))
"bu iki diziyi birbirinden ayıran şey ne ola ki?"
Bence buda enerji ile ilintili; kafamızdaki "doğallık" kendiliğinden oluşan manasında, öbürünü zaten biz üretmişiz,
üretirken ayrıca da enerji üretmişiz, negatif mi?- pozitif mi? tartışılır. Belki etkenlerden biri bu olabilir,
Agnia -- 26.04.2008 - 09:08
Bence buda enerji ile ilintili; kafamızdaki "doğallık" kendiliğinden oluşan manasında, öbürünü zaten biz üretmişiz,
yani doğallık, bizim haricimizde katkımız olmadan ve muhtemelen tanrı tarafından yaratılmış bişey oluyor. Acaba bu gerçekten böyle mi? hani Onüçüncü kat filmindeki gibi bi olasılık söz konusu olamaz mı? Yani biliyorum olan bitenle ilgili sorumluluk almak istemiyoruz, tanrının yaratmış olması bizim için büyük bi rahatlık.
üretirken ayrıca da enerji üretmişiz, negatif mi?- pozitif mi? tartışılır. Belki etkenlerden biri bu olabilir
Yaratımına insanlığın katkıda bulunduğu (bi nevi reconstruction işlemi) şeyler, size göre yapay olanlar, tanrının yarattıklarından pek de farklı olamazlar değil mi? çünkü kullanılabilecek başka hammadde yok. İlaveten insanoğlu/kızının yarattıkları her daim doğayı gözlemleyerek ve onu taklit ederek olagelmiştir (bu bilimsel bir itiraf).
O zaman yapay şeyleri yeniden ele alacak olursak;
1.aynı malzeme/aynı hamur
2.yeniden yapılandırma işlemini gerçekleştiren insan da zaten aynı malzeme yani doğal olanlar dizisinde
3.üstelik bu işlemi gerçekleştirirken insan yine doğayı seyretmiş, gözlemlemiş ve taklit etmiş.
Bu durumda arada yabancı bi malzeme yok gibi geliyor burda. Acaba nerde hata yapıyo olabilirim?
Bana şöyle geliyo sanki; doğa, yine kendi eliyle, kendini almış ve kendini seyrederek yeni kılıklara girmiş. Ha bu işlemi neden yapmış, amacı var mı, sırf zevk mi almış, bu da merak konusu olabilir.
statik -- 26.04.2008 - 09:40
İnsan, doğal olanlar kategorisinde amma velakin.. yanardağ gibi.. kontrolsuz olduğu zaman çok acımasız. Öyle yaratmış doğa bizi, elimizden bir şey gelmez. Ancak; doğalı taklit ederken, gerçeğine bakmayı ihmal ediyoruz (gerçek nedir demeyin) Zeki Müren varken Zeki Süren'i dinliyoruz. Doğanın kendi içinde ki dengelerini bizler bozuyoruz, doğanın bizim katkımıza ihtiyacı yok..o işini bilir;) yeterki tüm gücümüzle bozmaya çalışmayalım. Özetle, doğal dengeyi bozan yine doğanın kendi içinden çıkarttığı yapılanmadır.
Agnia -- 26.04.2008 - 09:53
Noktadan sonra söz olmaz, sabrınız için teşekkürler
statik -- 26.04.2008 - 10:26
sevgili agnia, "nokta" son söz anlamında değildi.
sorularınıza "bundan ötesi beni aşar" anlamındaydı.
Yanlışımı hemen düzelttim, özür dilerim.
Agnia -- 26.04.2008 - 10:32
Sizi aşan beni haydi haydi aşar. Sevgilerimle
9999 -- 27.04.2008 - 03:59
yaşlanmak uzun yaşamanın yoludur demiş bir düşünür:)yol çok, nereden baktiginiz yolu belirliyor:))
sevgimle
statik -- 28.04.2008 - 07:21
narin -- 28.04.2008 - 11:53
Gülen çocukta bir gün yaşlanacak....Ama yaşlansakta gülmeye devam edeceğiz...
statik -- 28.04.2008 - 12:19
Ölüm var dünyada yok imiş murat
Günbegün artıyor türlü meşekkat
Kalmamış dünyada ehl-i kanaat
İnsanlar içinde çok fesat gördüm
Nuşveranı Adil nerede tahtı
Süleyman mührünü kime bıraktı
Resul u Ekrem'in kanunu haktı
Her ömrün sonunda bir feryat gördüm
Var mıdır dünyada gelip de kalan
Gülüp baştan başa muradın alan
Muradı maksudu hepisi yalan
Ölümlü dünyada hakikat gördüm
Dönüyor bir dolap çarkı belirsiz
Çağlayan bir su var arkı belirsiz
Veysel neler satar narhı belirsiz
Ne müşteri gördüm ne hesap gördüm
hesna -- 24.10.2008 - 11:52
Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin.nazım hikmet ran
statik -- 07.02.2009 - 03:15
Sandal kiralama servisinde sorumlu yaşlı müdür, gölün kenarına kadar gelerek megafonu ile gölün ortasındaki sandala doğru bağırmaya başlamış.. "99 numaralı sandal.. Zamanınız doldu.. İskeleye dönünüz..!" Aradan dakikalar geçtiği halde sandal geri dönmeyince anonsunu tekrarlamış, "99 numaralı sandal. Hemen geri dönün yoksa saat farkı ödemek zorunda kalacaksınız..!"
"Tuhaf bir şey var patron..!" demiş yardımcısı..
"Bizim 75 tane sandalımız var.. 99 numaralı sandalımız hiç olmadı ki..!"
Kepinin altından başını kaşıyarak "Kahretsin..!" demiş müdür, megafonu tekrar kaldırmış.. "66 numaralı sandal.." diye bağırmış..
"Paniklemeyin.. Kurtarma motoru şimdi yanınıza geliyor..!"
canu -- 07.02.2009 - 08:30
Yakın zaman önce bir duruma tanık oldum. Bilindiği gibi trafik cezaları sizi bulamazlarsa
muhtara gidiyor. Muhtarlıkta bir işimi halletmek için gittiğimde baktım bir kalabalık,
sıra, gülüşmeler falan ... kulak kabarttım. İnsanlar , civarda yaşı 70 veya üstünde bir
emekli hakimin fahri müfettişlik yaptığını ve gözleri iyi görmediği için önüne geleni
haklı haksız rapor ettiğini iddia ediyorlar. Bunlardan bir tanıdığım bir hanımefendi
olunca konuyla ilgilendim . Hanım çok dikkatli olduğunu ve asla kemersiz direksiyon başına
geçmediğini söyledi. Durum bana çok komik geldiği için dayanamayıp müfettişin durumuna
güldüğümü itiraf edeyim.
Sonra şöyle bir durum analizi yaptım:
1. Haksız yere ceza alanlardan bir ben olsaydım ne yapardım?
2.Müfettişin yerinde ben olsaydım ne yapardım? Yani yaşlanmak çok doğal, değil mi.. Yıllar
geçer ve siz yaş alırsınız. Ama yıllarla birlikte bazı melekelerinizin elinizden gittiğini
gördüğünüzde gitmemiş gibi yapmak etik midir?
Karar verdim o yaşa gelmek nasip olursa müfettişlik yapmayacağım ;))
statik -- 18.01.2010 - 19:50
bu gün tahliye edildi. Katiller diyorum, zira; bu tek kişi değil.
İlginç olan, Obama bile böyle karşılanmadı.
Yaşlanan katiller, ülkemizde şarap misali değerlenir.. hayret ki, ne hayret!
ebubekir -- 19.01.2010 - 04:12
Almanya´da bir dönem "Baader Mainhof" terör cetesi vardi..
(kizil tugaylar-türü)
Alman vatandaslar sahip cikmamisti(ergenokoncular gibi)
bu katillere..
Devlet isini bitirdi bir kismini iceri tikti arkasida bir daha gelmedi..
iki sene falan oldu galiba bir tanesi hapisten cikti ama kimse pas vermedi..
Stockholm sendromu gibi bir durum anlasilan
vatandas katiline ASIK olmus !?
*
Eser Karakas (Star)
....Arkada aydınlatılamamış binlerce cinayet var
ama işte önümüzde üç çok önemli karanlık, sembol cinayet: İpekçi,
Mumcu,
Dink cinayetleri.
Bu cinayetler
kamuoyu vicdanını rahatlatacak ölçüde aydınlanmadan Türkiye devletinin kendine devlet demeye hakkı olmadığını düşünüyorum zira devletin asli işi cinayetleri
engellemek,
hadi engelleyemedi,
aydınlatmaktır.
Altı pastan arka arkaya boş kaleye on topu dışarıya vuran adama futbolcu denemeyeceği gibi, bu kadar cinayeti aydınlatamayan bir kuruma da devlet denemez.
Denirse,
altı pastan on topu arka arkaya boş kaleye atamayan futbolcu ne kadar futbolcu ise bu kurum da o kadar devlettir.
Ama yine de siz siz olun,
“Güçlü Ordu güçlü Türkiye” sloganına sarılıp geleceğe güvenle bakın..."
slm.