Dünyanın halinden, komşularınızdan, eşinizden, çocuklarınızdan, ebeveyninizden, amirlerinizden, çalışanlarınızdan, yöneticilerden yani ilişkide olduğunuz olmadığınız herşeyden şikayet etmeyi bırakın artık; çünkü ne size ne de dünyaya bir yararı olmuyor.(pardon size dolaylı bi yardımı oluyor tabi)
Şikayet mekanizması, yani kendi kendine ya da başkalarına söylenip durma hali, bir an için görmüş olduğunuz (ve hoşlanmadığınız)gerçekliğin daha çok yerleşmesine, diğer anlarınıza da kalıcı olarak tutunmasına sebebiyet verir.
1. etap: fiziksel-duygusal-zihinsel ya da ruhsal alanda hoşunuza gitmeyen bi şey olur. Hoşa gitmeme duygusu fiziki bir rahatsızlığa gebedir; çünkü aslında insan “-1, +1 ve nötr” yani bundan hoşlandım-bundan hoşlanmadım fazı arasında mekik dokuyan bir mekanizmadır. Eğer oluşan ŞEY, negatif/hoşlanmadım fazında ise insan o şeyden hemen uzaklaşmak ister. İşte sorun da burada başlıyor.
2. İnsanın, (Gurdjieff’in deyimi ile makina insanın) hoşlanmadığı bişeyden uzaklaşabilme yeterliliği yok, Don Juan Matus ise bu durumu “acizliğine düşkünlük” olarak tanımlıyor. Oysa eğer insan bir an için durup düşünse önünde iki seçenek olduğunu görebilirdi:
a) Hoşlanmadığı durumu ortadan kaldırmak: Harika ve kesin bir çözümdür. Fakat maalesef bunu yapabilmek için yeterli enerji çoğu kez insanda birikmemiştir. (çünkü her gün periyodik olarak üretilen insana ait farkındalık enerjisi, gündelik saçma sapan şeylere yönlendirilerek bitirilmiştir.)
b) Eğer ortadan kaldırmak mümkün değilse, hoşlanılmayan durumun pozitif gölgesini bulmak ve ona sığınmak (hiç bişey tek yönlü olarak varolamadığından, her iyi şeyin kötü, her kötü şeyin iyi gölgesi mutlaka vardır, fiziki bir gerçeklik olarak bu çift kutupluluk kaçınılmaz). Halk arasında bu işleme “bükemediğin eli öpmek” de denir. Buradaki öpme işlemi kercen olmamalı gönülden olmalıdır; çünkü olayın pozitif yansımasını bulduk ve gönülden iman ettik.
3. Görüleceği gibi hoşlanılmayan durumdan iki çıkış yolu varken, şikayet mekanizmasını işletmek göz göre göre çözümsüzlüğe tıkılmak anlamına geliyor. Normalde hiç bir insanın kendisini bu pozisyona sokmayacağını bildiğimden, sebepleri gerçekten de araştırdım. Ve gördüm ki; şikayet, masumane yapılan bir çeşit çaresizlik ifadesi değil, tam tersine taammüden enerji çalma işlemidir.
4. Sürekli şikayet edip duran, aynı şeyleri bıkıp usanmadan senelerce tekrar eden insan, hem kendisini dinlemek durumunda bırakılmış insanlardan ve hem de bizatihi evrenden enerji dilenmektedirler. Gerçekten bu yol da bir başka enerji temin yoludur, bunu itiraf etmek zorundayım; fakat bunun evimize giren hırsızın (şikayeti dinlemek durumunda kalandan çalınan) yaptığından ya da dilencinin (kendi iç konuşmasıyla evrene şikayet ederek) durumundan bir farkı olmadığı kolayca anlaşılabilir. Bana göre iyi ve kötü olmadığı için bu yolu tercih etmişliğin de sakıncası yok.
5. Şikayet yolu ile enerji temin etmenin benim gördüğüm kadarı ile çok zor olan bir yönü var; bu temin şekli bir anlamda mehter takımının hareketine benzer, her an şikayet halinde olunduğu için kişi, şikayet ettiği hususları diğer hoşlandığı anların üzerine de yapıştırmaktadır. Güneşli bir günü boya kalemleri ile karartmak gibi, böylece şikayetçinin her anı, hoşlanılmayan halini alır ve aslında böylece bütün anlar hırsızlığın kapitali olur.
6. Dünyada nasıl ki profesyonel hırsızlar ve dilenciler varsa, enerji konusunda da profesyonelleşmiş çok sayıda insan var. Yine nasıl ki, bazen insan profesyonelce hırsızlık mesleği yapmadığı halde şartlar gerektirdiğinde, küçük/büyük hırsızlıklar yapabiliyorsa, yine enerji konusunda da zaman zaman her insan bu yola başvurabiliyor. Fakat bunlar profesyonel olmadıkları için kendilerine epeyce zarar verebiliyorlar. Hırsızlık ve dilencilik meslekleri genelde aile mesleği olarak nesilden nesile aktarılıyor, bu konuda da dikkatli olmak lazım.
7. Korunma yolları: aslında bu konuda yalnızca kendi amatörce yöntemimi aktarabilirim, bir kere profesyonellere karşı hiç acımam yok, mümkün olduğunca uzağa atarım kendimi. Bir kaçını bu çarktan kurtarmayı denedim, başarılı olamadım. Aileden gelme profesyoneldiler. Amatör şikayetçilere ise daha farklı davranıyorum. İçinde bulunduğum duruma göre benden almayı düşündüğü enerjiye isteyerek geçit veriyorum; fakat limitsiz değil, kendimi de öldürmeye niyetim yok. İçimden belli bir süre tanıyorum. Süre bitince kalkıp gidiyorum. Ya da tanıdığım süreden önce tükendiğimi hissedersem yine aktarımı kesiyorum. İşte böyle şeyler... (Bu yazı ne işe yarayacak onu da bilmiyorum)
Sibel Atasoy
23.04.08 - Beylerbeyi
Agnia -- 23.04.2008 - 16:37
Böyle lüzumsuz bi yazı yazdığım için ekteki hediyeyi kabul edin :)
http://www.bass10.co.uk/bloxorz_dx.swf
Dreamcatcher -- 24.04.2008 - 02:57
hic de luzumsuz degil yazi
bana hatirlatmis oldun :)
KISS YA :X
statik -- 24.04.2008 - 03:13
lüzumsuz gibi gelmedi, üzerinde konuşulacak bir konu aslında, zaman zaman şikayetlerimiz oluyor.. bunu aza indirgememiz gerektiğini hatırlarız, hırsızlığın her türlüsüne karşıyız;))
nessuno -- 24.04.2008 - 03:50
Yazıda, hediyesi de hoş. Teşekkürler:)
*
Şikayet etmenin belirttiğiniz gibi herhangi bir sorunu çözümsemeyeceği barizdir lakin içimizdeki kontrol cihazının dengede olmasını sağlamak- nizama sokmak -sanırım aşama kaydetmekle olabilecek bir durum...
Agnia -- 24.04.2008 - 04:01
sevgili arkadaşlar teşekkürler, eğer arzu ederseniz bu konuda sohbet edebiliriz, deneyimleriniz varsa paylaşırsanız sevinirim.
sonsuz -- 24.04.2008 - 04:18
Televizyonlarda sıklıkla insanlara bu şekilde şikayet etmesini güçlendirici yayınlar görüyoruz. Hatta sırf bu mekanizmaya dayalı bir sürü program var.
statik -- 24.04.2008 - 06:29
Birde, mecliste istediğini elde edemeyince, koşa koşa halka gidip muhaliflerini şikayet edenler.. üüüfff!! onlar ne enerji çalıyorlardır ama.. öyle değil mi?
xenix -- 24.04.2008 - 06:30
Böyle durumlarla çok karşılaşıyorum. Daha doğrusu karşılaşıyordum. Sonra bir yöntem geliştirdim. Baktım bu şekilde kendini acındırarak benden enerji çalmaya çalışıyor, birden aynı yöntemin daha güçlüsünü ben uygulama başlıyordum. Enerji almaya çalışan kişi için biraz hayal kırıklığı oluyordu bu durum. Olsun o kadar ama bu işler sırayla sonuçta.
xenix: Laf aramızda harcadığım enerjinin haddi hesabı yok, tutumlu davranıp biriktirseydim bir şehir benimle aydınlanıyor olabilirdi.
statik -- 24.04.2008 - 06:55
şikayet var gibi;)) "Laf aramızda harcadığım enerjinin haddi hesabı yok, tutumlu davranıp biriktirseydim bir şehir benimle aydınlanıyor olabilirdi."
(benim bildiğim elektrik stoklanamıyor;)
şikayet değilse bile.. şikayet kabul etsek, acaba benden enerji aldın mı? yada sanalda da enerji çalınabir mi? merak ettim de;)
xenix -- 24.04.2008 - 07:08
Sanaldan çalınır enerji hemde nasıl çalınır. Toplu halde çalınır. :)
xenix: Harcadığım elektrik enerjisi olsa iyi, nükleer enerji harcadım.
Agnia -- 24.04.2008 - 08:13
Doğru tespitler yapmışsınız, kutlarım :)
Bu şikayet mekanizmasının bir de yardakçısı var, onu da yazarım belki bu gece: Pişmanlık mekanizması!
:)))
Dreamcatcher -- 24.04.2008 - 09:14
da gulmek, gulumsemekmis
enerji vampirleri yaklasmazlarmis o zaman
:)
diye okumustum
yunus -- 24.04.2008 - 15:00
1.
'Ey Sevdiğim Sana Şikayetim Var
Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin
Ben De Bir İnsanım Bir De Canım Var'(Muhlis Akarsu)
2.
'Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş, korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime '(Kemani Serkis Efendi)
3.
'İşte gidiyorum
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum ' (Kazım Koyuncu)
+1.
'Ondan şikayet bundan şikayet ne iştah kaldı ne afiyet' M.F.Ö
gibi midir acaba?
xenix -- 24.04.2008 - 15:07
"Ağlamayana meme yok" atasözüne sahip bir toplumun şikayet etmesi kaçınılmaz.
xenix: Şikayetim yaradana... (Orhan baba)
statik -- 24.04.2008 - 16:37
Yar seni tanrı'ya ben şikayet ettim
Çektirdiklerini sen de yaşa istedim
Yar seni tanrı'ya ben şikayet ettim
Benim gibi yüreğin yansın istedim
Söyleyen : Sibel Tüzün
aldırmam geçip giden virane ömrüme
söz geçmez deli dolu avare gönlüme
gördüm ki veba misali sardı bu illet
aşığın derdi hesabı aşk-ı şikayet
zafer Peker
MIHRIBANIM SENDEN KİME ŞİKAYET
AŞK DERDİN ÇEKMEYE KALMADI TAKAT
BU DERT İLE ÖLÜP GİTSEM NİHAYET
YİNE GEÇMEZ GÖNÜL SENDEN GÜZEL YAR
SÖZ: MELUL
yunus -- 25.04.2008 - 05:07
Şikayet mekanizmasını okuduğumda içimden ,'kimseye etmem şikayet ' isimli şarkı geçti farklı bir durumu ifade ediyordu. Her gelişmişlik ifadesinde (değişmişlik mi demeliyim),
başka bir şikayet durumu çıkıyordu ve şikayetçi olunma durumunun içinde barındırdığı çözüm yollarını gösteriyordu. Birbirini takip eden üç durumu ve de toplumsal dayanışma eksikliğinin bir göstergesi olarak , sinerji yaratmak yerine enerjileri çar çur etmenin yaygınlığını, içselliğini , göstermek ve ifade etmekti amacım... Yoksa şarkılardaki rastgele şikayet bölümleri değil . Arkadaşların katılımıylada hoş bir yere de gitmiş,'Şikayetim Yaradana' benim aklıma gelmemişti , o da bir başka durum olarak çıkıyor. Acaba diyorum ,şiir ve de onun motorlu hali şarkı sözleriyle , kuramsal yaklaşımları desteklemek ya da farklı yerlerden de bakmaya çalışmak iyi bir düşünce midir ?İstesenizde yanlış şeyler söyleyemeyeceğimiz bir zamana geldik ne de olsa , gerçeği bilerek yada bilmeden çarpıtmak dışında. Ne de olsa ,şiir felsefenin öncüsüdür ve de önce ...
Agnia -- 26.04.2008 - 06:01
atasözleri ve deyimlere dikkatle eğilmek lazım; çünkü şarkı sözleri kulağa uygunluk açısından hislerle değil belli bir matematikle yapılıyor ve bu sebeple bütünü ele aldığınızda çoğunlukla tutarsız bir görünümü oluyor.
Buna ne dersiniz sevgili Yunus?
9999 -- 26.04.2008 - 09:11
şikayet etme, olani oldugu gibi kabul edemeyince gerceklesiyor, eskiden çoookk sikayet eder biriydim, taakii benden daha çok şikayet eden biriyle hayatimi paylasincaya kadar, baktimki beni geçiyor, hayir benimde kapasitem cok yuksek ama nereye kadar:))sonunda yasam deneyimlerimle ogrendimki, ögrenmeme yardimci olanlara sevgim sonsuz, sikayet etmek sorumlulugu baskasina verip yasamak, yasamin sorumlulugunu ve secim sansimizi görememek demek.Boyle olunca da gunah kecileri bulmak çok kolay, özellikle bizim gibi otoriter toplumsal yapilarda, sikayet edeceginiz seyler pek çok ve sikayetinizi yonelteceginiz asil nesneler olmayinca, onun yerine bi de durup dururken günah keçileri yaratabiliyorsunuz..velhasil isin sırrı benim için kabulde ama böle kadere boyun egmek anlaminda bir kabul deil dedigim, kabul "olan"i kabul etmek ve bunu secmemizdeki gerekleri görmek, az biraz uyanik olmak yani:)
sevgimle
Agnia -- 26.04.2008 - 09:20
Kendi deneyiminizi paylaşmanız harika sevgili 9999.
Bu arada aklıma bişey geldi az önce, bana hayatım boyunca farklı zaman/yerlerde farklı kişilerce polyannacı olduğumu söyledilerdi, ses tonlarında şefkatli biraz da acıyomuş gibi bi hava vardı şimdi hatırlıyorum.
Evet küçükken ilk okuduğum kitaplardan biriydi sevmiştim onu, "e iyi de yani?" diye sormak isterdim zamanım pek yoktu kimseye sormamıştım bunu :)
Az önce bunu düşündüm. Neden insanın iki gözü var?
ve neden ortasında (var olduğu söylenen (!)) bi de agnia'sı var (üçüncü göz)?
bu sorulara birlikte cevap arayalım mı? Ben bunun altında bi çapanoğlu seziyorum!
9999 -- 26.04.2008 - 09:28
agnia sanirim iki gözümüzü destekleyen sezgisel/ruhsal g'özümüz.meditasyon yaparken daha kolay farkina varmistim bunun, 3.göz bir tepe noktada, sanki üçgenin tepesinde, 360 dereceli harekete sahip bi göz sanki ölece herbi tarafa bakabilir, gelmisini gecmisini(sövmek gibi oldu buda:)))görebilir insan..ee o olunca insan bir deneyimi(ki o genellikle nefsin sikayet edecegi bi deneyim oluyor, kolay deil ego/nefs sadece yatmak istiyor, deneyimle ne diye yorulsun)3. gözünden 360 derecelik bir açiyla seyredebiliyor, al g'özüm seyreyle hesaabııı:))vee sonuc deneyimi yakalamak oluyor ve habire yeniden yeniden onu yasamak yerine uyanik kalmak iste bunun için önemli, 2 göz uyur ama agnia uyumaz:)
bu arada dun agnia ne demek acaba diye dusunmustum, cevapladiniz:)
sevgimle
Misafir -- 26.04.2008 - 09:33
Şikayet etmemek, şikayetçi olmamak anlamına gelir mi..
Agnia -- 26.04.2008 - 09:50
şu 360 derece görmeyi bilmeden kullanıp duruyordum ben de, demek böyle bi anlamı varmış. Arkadaşlar bilir hep derim; bildiğimden değil uyduruyorum diye :)
Aynen katılıyorum size, ve fakat iki gözü de küçümsemeyin aman ha diyesim var. iki gözü olmayanın 360 derece görmenin kıymetiyle de bi ilgisi olmaz, yani herşey boşuna mıydı gibi olur belki yaratan için (benzetmemi mazur görün lütfen)
Az önce burda bi arkadaşıma şöyle bi örnek verdiğimi duydum;
bazı insanlar da göz tembelliği diye bişey var, bir göz tembelleşmiş nerdeyse hiç görev yapmıyo, bu göz sağ da sol da olabilir, bu durumu yaşamda %100 optimist ya da %100 pesimist gibi görebilirsiniz hani. Genelde insanda iki gözün görme oranı bibirine oldukça yakındır (güneşle ayın, dünyadan aynı büyüklüğe çok çok yakın görünmesi bu durumun bi kanıtı olabilir!)
İnsan her an dikkatini yönelttiği şeye, gözlerinin çalışma oranı cinsinden bi bakış atar, ve durum tespiti yapar; yani olayın iki kutbiyetini de aynı anda görür ve fakat çoğunlukla bilmeden, hangi kutbiyet ağırlıktaysa onu gördüğünü varsayar ve şifre kodu çözülüp gördüğü şeyin ne olduğu kendine söylenir: olumsuz ya da olumlu!
:)
Oysa bunlar dengeye gelmişseler, kişi her iki yönlü tespiti ANda yapar ve bunlardan birini seçmek gerekiyorsa (burası önemli, isterseniz konuşalım) birini o anın gerçeği yapar , bu seçim bilinçlidir, gölge yoksayılmaz!
9999 -- 26.04.2008 - 09:57
yok yok kücümsememistim,olurmu hiç, bu guzel bedenimin, en güzel parcalarindan onlar:)simdi gözüm sizin nemli deil Önemli dediinizi secti mesela, mazallah secemese nasill olurlarim olacakti:)
iyi kötü, güzel çirkin uzerine verilen anlamlar ustunde bir bakis sanirim bu.Böyle bir tespiti ANda yapinca yani secince birini ve sectigini bilince sikayet edecek bir sey de kalmiyor zannimca..
gölgeyi bölgesel haritada belirleyen zihnim ve ozum, gölgem olmadan neyi deneyimleyebilir ki..
Agnia -- 26.04.2008 - 10:03
sizinkiler gibi dikkatli gözler nasip etsin 9999 kardeşim, dilinize sağlık.
yunus -- 26.04.2008 - 11:06
Bir şey demem sevgili Agnia . Sadece kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına...(
Atasözlerinden gerçekten hiç hoşlanmadığımıda bu vesileyle bildirmek isterim. Deyimlerle herhangi bir duygusal bağım yoktur. İşime gelirse...
Agnia -- 26.04.2008 - 11:39
Atasözlerinden gerçekten hiç hoşlanmama nedeni?
Agnia -- 30.04.2008 - 14:14
iç konuşmalarla da şikayetçi konumunda olunabilir, yazıda belirtmiş ve bunu daha çok dilenciye benzetmiştim. Ve fakat şikayetçi konumuna düşmek için çözüm yoluna hiç girişmemek gerek tabi ki. Yani insan bişeyden hoşlanmaz, yani bundan şikayetçi olur(1. etap) ve bunun üzerine gider ve pozisyonuna göre (a) ve (b) şıklarından birini uygularsa iş yeniden düzeliverir :)
Agnia -- 30.04.2008 - 14:39
Vanilyalı Dondurma Aldığımda Otomobilimi Çalıştıramıyorum
General Motors şirketinin Pontiac marka otomobil departmanına gelen bir şikayet mektubu şu satırlardan oluşuyordu: "Her akşam yemekten sonra ailecek dondurma yeme alışkanlığına sahibiz. Fakat bir çok dondurma çeşidi olduğu için her yemekten sonra ne çeşit dondurma yiyeceğimize hep karar veririz. Ben de markete gider alırım. Geçen ay otomobilimi değiştirip yeni bir pontiac aldım ve o günden beri markete gidip gelmek benim için sorun olmaya başladı. Çünkü ne zaman vanilyalı dondurma alsam market çıkışında otomobilimi çalıştıramıyorum. Fakat başka çeşit bir dondurma aldığımda arabam gayet güzel çalışıyor. Bu sorun size çok saçma bile gelse, benim çok ciddi olduğumu bilmenizi isterim. Vanilyalı dondurma aldığımda arabam çalışmazken, neden başka dondurma aldığımda arabam çalışıyor?" Kolaylıkla buruşturulup atılacak bir şikayet mektubu gibi görünüyor, değil mi? Öyle de olabilirdi. General Motors yetkilileri bu şikayet mektubunu bir kenara atabilirdi, müşterinin sorusuda sonsuza dek yanıtsız kalabilirdi. Ancak General Motors şirketi olayı araştırması için bir mühendisi görevlendirdi. Mühendis, nezih bir muhitte oturan, iyi eğitim almış Pontiac sahibiyle karşılaşınca biraz şaşırmıştı, böyle bir konuda dalga geçecek birine benzemiyordu. Akşam yemekten sonra yapılan dondurma alışverişine birlikte çıktılar. Vanilyalı dondurma alıp geri döndüklerinde, gerçekten de otomobil çalışmıyordu. Ertesi akşam çikolatalı dondurma aldılar ve araba çalıştı. Üçüncü akşam sıra çilekli dondurmadaydı ve araba yine çalışıyordu. Son deneme turunda vanilyalı dondurma alındı ve maalesef araba yine çalışmadı. General Motors yetkilisi şaşkındı. Bir mühendis olarak, arabanın vanilyalı dondurmaya alerjisi olduğunu düşünmek pek akıllıca gelmiyordu. Bunun üzerine ziyaretlerine bir süre daha devam etti. Olayın günün hangi saatinde olduğunu, hangi tip benzin kullanıldığını, gidip gelme süresini ve daha pek çok ayrıntıyı incledi. Kısa bir süre içinde de ilk ipucunu elde etti. Vanilyalı dondurma almak diğer çeşitlere oranla çok daha kısa sürüyordu. Çünkü en çok aranılan ürün olan vanilyalı dondurma marketin hemen girişindeki dolapta satılıyordu. Diğer dondurma çeşitleri ise marketin en arka kısmında kurulu bir tezgahtan seçiliyordu. Herhangi değişik bir çeşidi almak bu yüzden çok daha uzun sürüyordu. Şimdi mühendisin karşı karşıya kaldığı soru şuydu? Otomobil neden daha kısa süre içinde geri dönünce çalışmıyordu? Zaman faktörü işin içine girince mühendis sorunun cevabını bulmakta zorlanmadı. Sorun, motor soğuduğunda devreye giren buhar kilidinden kaynaklanıyordu. Bu kilit, normal şartlarda motor durduktan hemen sonra devreye girip çalışıyordu ve çikolatalı yada çilekli dondurma alana dek geçen süre, motorun tekrar çalışması için yeterli soğumaya imkan tanıyordu. Vanilyalı dondurma gecelerinde ise süre çok kısa olduğu için motor soğuyacak vakit bulamıyor ve buhar kilidi devreye girmiyordu. Bu öyküden de anlaşılacağı gibi, komik hatta asılsız gibi görünen bir müşteri şikayeti bir şirketin ürün geliştirmesinde kullanabileceği değerli bir veri haline dönüşebiliyor. Müşteri şikayetlerinin değerlendirildiği zamanlarda bir kurum için hediye niteliği taşıdığı bilinir. Bu gerçek öykü, garip bile olsa müşteri sorunlarının ve şikayetlerinin ürün ve hizmet geliştirmeye olan katkısının önemini gösteriyor.
RedSonja -- 30.04.2008 - 15:38
Agnia paylaşımın için çok teşekkürler. Çok beğendim yazını.
Mutlaka herkes bir şeylerden şikayet ediyordur. Benim başıma gelen olay tam 20 yıl sürdü. Dert anlatmak da bir nevi şikayettir. Zaten dert anlatırken şikayetini anlatmış olursun. Çocukluk arkadaşımdı. Önceleri o kadar etkilenmiyordum bu durumdan, paylaşım olarak görüyordum. Ama zamanla dozu da şiddeti de arttı. Ben bunu şiddet uygulama olarak görüyorum şu an. Benim bütün pozitif duygularımı sömürüyordu. İçindeki bütün negatif duyguları bana doğru akıtıyordu. Saatlerce beni telefonda esir ediyordu. O kötü duruma düştüğünde, acı çektiğinde ben onun en iyi zehir akıtma aracı oluyordum. Ve bundan en ufak şikayette bulunduğumda ona, kırılıyordu. Zaten en büyük tehdidi bu idi. Dinlemezsen kırılır incinirim. Ben çok iyi bir insanım, bahtsız bir insanım bir de sen beni incitirsen, seni de diğer kötü insanların arasına koyarım. Bunu sözlerle değil ama davranışlarla, titreyen ses tınılarıyla, her an incinecek bakışlarla yapardı. Öyle bir duruma gelmiştim ki, telefonları açmak istemiyordum, telefon sesi duyduğumda irkiliyordum. Öfke patlamaları yaşıyordum, artık onun ağlak sesini duyduğumda azarlamaya başlamıştım. En sonunda ona bir mail attım. Bütün hissettiklerimi yazdım. O incinecek, zavallı arkadaşım bir anda canavara dönüştü. Öyle yaralayıcı, öyle zehir dolu ve gözü dönmüş bir canavar ki, çocukluğumuzun masum anılarını dahi kirletti. Ve düşündüm ki çok doğru bir karar vermişim. Onu hayatımdan çıkardım bir daha geri almamak üzere ve huzur buldum.
Neden onca sene katlandın diye soracaksınız. Hayır demeyi bilememek diyorum. Şimdi biraz olsun öğrendim bu kelimeyi ama hala öğrenmeye çalışıyorum.
Yazdıklarım da şikayet gibi göründü ama değil. Deneyimimi paylaşmanın başka yolu yok :) Ayrıca yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim.
Agnia -- 30.04.2008 - 16:26
Paylaştığın için teşekkürler Sonja. Ayrıca bu asla bir şikayet değildi :)
sonsuz -- 06.02.2011 - 17:44