Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Yaşamın Öğleden Sonrası

delete

“ Yaşamın öğleden sonrasının da kendine göre bir önemi olmalı” der Carl Jung ve sonra ekler: “Bu dönem yalnızca yaşamın sabahının acınacak bir eki olarak kalmamalıdır.” Yaşam çizelgesini, ince bir biçemle merkezinden yakalayan Jung’un bu yazısını, keşke okuması gereken kişiler okumuş olsalar...



Yaşamın ilerlemesi ile birlikte gerek biyolojik gerekse psikolojik olarak değişim geçirdiğimiz-geçireceğimiz doğrudur. Ancak yaşın ilerlemesiyle meydana gelen değişikliklerin, rahatsızlıkların ortaya çıkması, emekliliğe geçiş yapma mantığını geçerli kılmaz.



“ Ne yapsam boşuna, artık yapılacak hiçbir şey kalmadı” deyip de kendini yalnızlığa mahkûm etmek, kanadı kırılmış bir kuş gibi hissetmek. Kim bu duyguyu hissetmemiştir ki?


Yaşamın neredeyse her aşamasında umutsuzluğa düşen insan için “ kötü günler, kötü koşullar” akla gelir ama yaşam sürecinde öğleden sonraki zaman dilimine geçmişseniz yazık ki bu belirginleşme de sınır tanımaz. Oysa yaşam, akışını büyük bir hızıyla sürdürmektedir ve henüz hiçbir şey sonlanmamıştır. Kötü durumlar gelir ve bir süre sonra geldiği gibi gider.



Kısacası diyeceğim o ki, yaşamın her aşamasında hayatla mücadele etmek gerekir. Yaşamın anlamı; doğumdan ölüme uzanan çizelgede, dengeyi kurabilmektir. Bu denge silsileleri içinde olması gereken tutum; bir amaç belirleyip o yöne yolculuk yapmaktır ve yanında her yolculukta olduğu gibi “umudu” götürmek…



İşte, Carl Jung’un da yaşamda, zaman ve umut ile birlikte bunların her ikisinin karşılıklı etkileşimleri ve bütünleşmelerinin ürünü olduğunu belirten sözü, üç aşağı beş yukarı bunları anlatmaya çalışıyordu, yaşamın öğleden sonrasını yaşayanlara…


Emeklilik

xenix -- 22.04.2008 - 10:18

Emekli olmak ölümdür bana göre. Daha doğrusu yaşamı emekliliğe ertelemek. Bir şey yapılacaktır, emekli olduğumda yaparım artık denir, ya da bir işe girer girmez emeklilik için gün saymaya başlanır. Yaşamı emekliliğe erteleyip ondan sonra da ya artık elden ayaktan kesildik diye söylenmeler başlar ve ertelenen yaşamda öylece ortada kalır.

xenix


yaşamana bak!!

statik -- 22.04.2008 - 11:55

"Hiç sahip olmadığın bir şey istiyorsan, hiç yapmadığın bir şeyler yap. Hayatın akışına kendini bırakma, hayatını kendine uydur. Hatırla ki yaşamak için doğdun, doğduğun için yaşamıyorsun "


Yazdıklarınıza...

nessuno -- 22.04.2008 - 16:37

katılıyorum.


yaşamak için doğdun

denge -- 22.04.2008 - 16:53

ifadesine katılmıyorum.
çünkü doğmak bizim kararımızla veya özgür irademizle olan bir durum değil.


Evet ama...

narin -- 22.04.2008 - 17:02

Öyle olsa bile sonuçta yaşamak için doğmadık mı ? Ölüm olsa bile!!!


Ve...

narin -- 22.04.2008 - 17:19

Yaşamın her safhası güzeldir. Önemli olan o güzellikleri farkedip, bahaneler üretmeden, her an'ını doyasıya yaşayabilmek...


bir şekilde dünyaya

denge -- 22.04.2008 - 17:25

bir şekilde dünyaya gelmişiz ve yaşamak zorunda olduğumuz için yaşıyoruz işte.
en azından benim için öyle.


Herşeyi...

narin -- 22.04.2008 - 17:35

Zorunluluktan yaşamak hissi çok kötü olsa gerek bu ne karamsarlık böyle...Madem bi şekilde gelmişiz dünya ya ve yaşamak zorundayız yaşadığımız süreçte neden güzel bir şekilde yaşamayalım ,bunun olması için çabamız olmasın ki?


zorunluluktan yaşama hissi

denge -- 22.04.2008 - 17:57

zorunluluktan yaşama hissi çok kötü gerçekten. kimseye tavsiye etmem.


Sevgili denge,

statik -- 23.04.2008 - 01:01

"çünkü doğmak bizim kararımızla veya özgür irademizle olan bir durum değil." sözüne çok güldüm, bir an aklıma "doğmadan önce bana sorsalardı" özgür irademi nasıl kullanırdım acaba diye düşündüm.. meraklı olduğum için, ben yine doğmayı tercih ederdim, yani sırf merak.. düşünsene o kadar çok şey görüyorsun ki.. sonunda zaten geldiğin yere gideceksin, şöölee bir tur atıp gitmenin sana ne zararı olacak ki.. bana göre ismini(denge) çok ciddiye alıyorsun, arasıra koyver, "dinamik" ol gitsin. Sabahın 6,30'unda kuş sesleri, toprak kokusu, çiçek kokusu hayatın güzelliğini gerçekten hissettiriyor.. ve yaşam, algılama şekline göre, öyle veya böyle akıp gidiyor.. onun için kendine bir hedef belirle ve yaşamana bak!!


Sevgili Denge

Agnia -- 23.04.2008 - 03:36

Sahip olduğun mevcut çevrene ait realiteleri değiştimek imkanı olsaydı, yaşarken zevk de alabileceğin düzenlemeler yapmak istemez miydin? Galiba lafı uzattım, aslında sana zevk verebilecek her hangi bir enstrüman var mı diyecektim; ister icad edilmiş olsun isterse henüz kimsenin bilmediği bi şey?


Yaşamın sıradanlıkları

sonsuz -- 23.04.2008 - 07:41

Aslında sevgili denge, düştüğünüz durum yaşamın monotonluğundan ve her gününüzün bir diğerine daha çok benzemesinden kaynaklanıyor. Ee normal olarak sıkılırsınız o zaman. Değişik şeyler yapın bakalım neler olacak. Kaybedecek bir şey yok nasıl olsa.





aslında biraz içimi açan

denge -- 23.04.2008 - 09:17

aslında biraz içimi açan yorumlarınız için teşekkürler.
ama galiba bende biraz fazla esaret zincirleri mevcut.
neyse yazdıklarımla sanırım sizlerinde içini karartıyorum.
bu yüzden kusura bakmayın. bu tür konular biraz yarama dokunduğundan aniden girmişim mevzuya.:))
sibel hanım; belki komik gelebilir ama bana çok zevk veren olay: şöyle arabama atlayıp saatlerce yolculuk yapmak.:))
tabi bunun için gerekli olan iki şey, zaman ve para. :))


Anlık mı, dönemsel mi yoksa....

nessuno -- 23.04.2008 - 09:38

Sevgili "denge",


"zorunluluktan yaşama hissi" bu sözünüz çok derinsel durumlara iteklenmeme sebebiyet verdi...elbette, peki ama neden? sorusunu çözümleyemedim...bu anlık ya da dönemsel bir sürecin ötesinde bir durumsa acaba esaretlere mahkum durumu, aslında kurallar zincirine tabi olunan bir durumun içselliğinizde kabul görmesinden mi kaynaklanıyor...ve buna bir başka sesin arada baskınlığını göstermesi... özgürlük ve kural örgüsünde, ikilemde kalmak...esas neden bumudur?...


(Not:nessuno=truth:)


dönemsel olduğunu tahmin

denge -- 23.04.2008 - 09:39

dönemsel olduğunu tahmin ediyorum.
aslında kurallar zincirine tabi olduğum durumların içselliğimde kabul görmemesi diyorum.

NOT: Notu gördüm-anladım-sevindim. :))


:)

nessuno -- 23.04.2008 - 09:48

Önceki mesajımda kelimeyi yanlış yazmışım:)

Elbette kabul görmemesi...zati içselliğinizde tamamıyla kabul ettiğiniz herhangi bir oluşumun yansımalarıda aynı paralellikte olur...ve olumsuzluk cereyan etmez(realitede durum olumsuz bir şey olarak görülsede, kişinin kendisi bunu duyumsayamaz).


Neden ki?

statik -- 23.04.2008 - 10:00

"özgürlük ve kural örgüsünde, ikilemde kalmak..." Daha burda özgürlüğün tarifini yapamamıştık, özgürlük nedir? Kuralsız özgürlük olur mu? olursa onun adı özgürlük olur mu? Şunu söylemek istiyorum, özgürlüğünüzü kısıtlayan hiç bir durum yok ancak, turşu yemeniz yasak mesela, yada siz özgürsünüz ama, çok sevdiğiniz birisi değil. Ne olacak şimdi..sn nessuno?


"Herhangi bir bağa bağlı olmayan bir ruh", peki bu ruh nerede?

nessuno -- 23.04.2008 - 10:10

Bana ruhu bağımsız olan sadece bir kişi gösterebilirmisiniz? Mutlak özgürlükten kim ne kadar bahsedebilir ki?!








bende

statik -- 23.04.2008 - 10:18

aynı şeyi size sordum;))


O zaman:)

nessuno -- 23.04.2008 - 10:27

Sorunun cevabı basit:)böyle bir ruh yok,en azından ben karşılaşmadım:))


tamam

statik -- 23.04.2008 - 10:31

o zaman ikilemde yok.. anlaştık;))


Üzgünüm ama anlaşamadık:)

nessuno -- 23.04.2008 - 10:40

İkilem çoğu zaman hayatın ta kendisidir.

İçimizde varolan durumlar karşısında , mevcut tabuları(aslında kabul etmek istemediğimiz-bize zor gelen- ama kabul etmezsek sonuçlarına katlanacağımız) düşünelim bu belki inanç sistemimizden kaynaklanan oluşumlara belki de cemiyetin getirdiği durumlara denk düşsün...


Özgürlük dediğimiz kavramı daha dar açıdan düşünerek irdelersek sanırım ilk bahsettiğim ikilem yukarıdaki cümlelerle daha kolay betimlenecek...



Ama insanoğlunun yapısından kaynaklanan bağımlılık durumundan yoksun bir ruhun olmadığı konusunda anlaştık:)


O zaman

statik -- 23.04.2008 - 10:51

kuralların sıkıcılığı desek.. "özgürlüğü hiç kullanmadan" yine mi anlaşamadık?..


Peki

nessuno -- 23.04.2008 - 10:57

öyle olsun(anlaşmak kelimesi sihirli bir kelime, uzak durmamak lazım:)


[özgür olma isteği ve olması gerekli olanlar(inandığı değerler adına) arasında sıkışıp kalan ruh-beden bütünselliği ve ikilemlerin tekerrürlü bir halle doğum-ölüm çizelgesinde vuku bulması neyse.. ]


pek gönüllü

statik -- 23.04.2008 - 11:09

olmamış.. zoraki bir "peki" olmuş gibi;))
Aslında ikilemler var kabul, ama bu sıkışmayı başka bir şekilde açıklamamız gereğine inanıyorum. Bunun adı özgürlük ve kurallar olmamalı.. buna başka birşey demeyi denemeliyiz.. sizin tarafa fazlaca geçtiğimi düşünüyorum;))


Bunun adı

sonsuz -- 23.04.2008 - 11:13

Dualite olmasın sakın? Dünyanın olmasını sağlayan şey.





:)

nessuno -- 23.04.2008 - 11:15

peki o zaman teşekkürler:)şimdi sıra sanırım ben de:)

Şöyle birşey diyelim mi..."iki çizgi arasında kalmak"...


Düalite

nessuno -- 23.04.2008 - 11:20

olabilir:)


Mantık sistemimiz

sonsuz -- 23.04.2008 - 11:22

Mantık sistemimiz bunu gerektiriyor, kaçınılmaz bir biçimde. Mantık sistemini de bir kenara bıraktığımızda da ne yapacağımızı bilmemiz zorlaşıyor tabiki.






sağol sonsuz,

statik -- 23.04.2008 - 11:23

"Düalite, Türkçe’de “ikilik”, “ikilem”, “ikileme”, “ikili denge” gibi çeşitli biçimlerde kullanılmakta olup, doğadaki, evrendeki karşıtlık ve birbirini tamamlayıcılık ilkesini ifade eden genel bir terimdir"


Tezatlık

nessuno -- 23.04.2008 - 11:28


Zıt iki oluşum zati insan psikolojisinin genel karakteridir (Aynı ruh yapısında yeşeren zıtsal deryalar).


"zati"

statik -- 24.04.2008 - 06:07

İnsan ne ola? diyeceğim.. yine tartışma çıkacak;))


:)

nessuno -- 25.04.2008 - 05:00

tartışma aslında bana çook uzak bir kavram:)


Not:Yanlış tanınmamak adına tartışmadan bu kez uzak durmayı seçen bir "nessuno" karşınızda:)

dikkat! durumu zorlaştırmayınız:)

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -