Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

7 Bedeni aşmak (son)

delete

Beşinci bedene kadar bir merkez oluşturulması gerekiyordu. Gurdjieff beşincideki bu merkezi bir kristalleşme olarak tanımlıyor. Artık hizmetkarlar yok; efendi idareyi ele aldı; uyandı; geri geldi. Artık bir efendi var ve hizmetkarlar çekildiler, sustular.

Beşinci bedene girdiğinizde kristalleşme gerçekleşti ama daha ileri gitmek için bu kristalleşme de yok edilmeli, yeniden kaybedilmelidir. Boşluğa, kozmiğe salıverilmelidir. Yalnız sahip olan kaybedebilir, bu yüzden beşinci bedenden önce egosuzluktan söz edilemez, yanlış ve saçma olur. Egonuz yoksa, onu nasıl yok edebilirsiniz? Ya da pek çok egonuz olduğunu söyleyebilirsiniz çünkü her hizmetkarın ayrı bir egosu vardır. Çok-egolu, çok-kişilikli, çok-ruhlusunuz; tek bir ego değilsiniz.

Egoyu kaybedemezsiniz çünkü ona sahip değilsiniz. Zengin bir adam mallarından vazgeçebilir ama hiçbir şeyi olmayan fakir bir adam bunu yapamaz. Vazgeçebileceği, kaybedebileceği hiçbir şeyi yoktur. Ama bunu yapabileceklerini sanan fakir adamlar var. Zengin kaybetmekten korkar çünkü kaybedecek bir şeyleri vardır; fakir her an her şeyden vazgeçmeye hazırdır. Hazırdır ama vazgeçeceği hiçbir şeyi yoktur.

Beşinci beden en zengin bedendir. Bir insanın toplayabileceği her şeyi biriktirmiştir. Beşinci, insanlığın zirvesidir. Sevginin, şefkatin, değer taşıyan her şeyin zirvesidir. Tüm dikenler dökülmüştür. Şimdi çiçeğin de dökülme zamanı gelmiştir. Artık yalnızca güzel koku, parfüm kalacak, çiçek yok olacak.

Altıncı parfüm boyutudur, kozmik parfümün boyutu. Çiçek yok, merkez yok. Çember var ama merkez yok. Her şeyin merkez haline geldiğini de söyleyebiliriz, merkezin yok olduğunu da. Yalnızca her yöne serbestçe yayılma duygusu var. Bölünme yok, ayrılma yok; bireyin "ben" ve "bensizlik", "ben" ve "öteki"ne bölünmesi yok. Hiçbir bölünme yok.

Demek ki birey iki şekilde yok olabiliyor: şizofrenik olarak alt kişiliklere bölünerek, bir de kozmik biçimde, yani nihai olanın içinde kaybolarak. Daha büyüğün, en büyüğün, Brahma'nın içinde, sonsuz boşluğun içinde kaybolarak. Artık çiçek yok, varolan yalnız parfüm.

Çiçek de bir engeldir ama yalnız parfüm varolduğunda, varolan mükemmeldir. Artık bir kaynak yok, onun için ölemez. Ölümsüzdür. Bir kaynağı olan her şey bir gün ölür ama artık çiçek olmadığı için kaynak da yok. Parfüm yaratılmadığı için ne ölümü ne de sınırları var. Önünde hiçbir engel yok. Sonsuza ve ötesine kadar gider.

Özetlersek, beşinci bedende artık aşağı, yukarı, yana doğru, içeri, dışarı yok. Sorun ego sahibi olmak ya da olmamak. Ve ego, kurtulması en zor olandır. Beşinci bedene kadar ego sorun olmaz çünkü buraya kadar başarılanlar egoyu doyurur. Kimse şizofrenik olmak istemez. Herkes kristalleşmiş bir kişilik sahibi olmak ister. Bu yüzden her sadhaka, her arayışçı beşinci bedene kadar gelebilir.

Beşinci bedenden sonra hiçbir metot yoktur çünkü her çeşit metot ego ile ilgilidir. Bir metot kullandığınızda ego güçlenir. Bu yüzden beşinci bedenden öteye gitmek isteyenler için bir metot söz konusu olamaz. Metotsuzluk, tekniksizlik söz konusudur.

Beşinciye kadar bir metot kullanabilirsiniz ama ondan sonra bu imkansızdır çünkü kullanıcı kaybolmuştur. Herhangi bir şey kullandığınızda kullanıcı güçlenir. Egosu kristalleşir; kristalin çekirdeği haline gelir. Bu nedenle beşinci bedende kalanlar sonsuz ruhların olduğunu söylerler. Her ruhu bir atom olarak düşünürler. İki atom bir araya gelemez. Kapıları, pencereleri yoktur; kendilerinden başka her şeye kapalıdırlar.

Egonun pencereleri yoktur. Leibnitz'in bunun için kullandığı bir sözcük var: monad. Beşinci bedende kalanlar (monadlar), penceresiz atomlar haline gelirler. Artık yalnızsınız, yalnızsınız ve yalnızsınız.

Kuşkusuz bu kristalleşmiş egonun yok edilmesi gerekir. Metot olmaksızın nasıl yok edilecek? Hiçbir yol yokken onun ötesine nasıl geçilecek? Ondan nasıl kaçılır? Kapı yok. Zen rahipleri kapısız geçitten söz eder. Artık geçit de yok ama yine onu aşmak gerekiyor.

Öyleyse ne yapmalı? İlk adım: kristalleşme ile özdeşleşmeyin. Yalnızca bu kapalı "ben" evinin farkında olun. Yalnızca onun farkında olun -hiçbir şey yapmayın- ve bir patlama olacak! Kendinizi onun ötesinde bulacaksınız.

Bir Zen öyküsü vardır. Bir kaz yumurtası bir şişenin içine konmuş. Kaz yumurtadan çıkıyor ve büyümeye başlıyor ama şişenin ağzı çok küçük olduğu için dışarı çıkamıyor. Kazın büyümesi sürüyor ve artık şişenin içinde yaşayamaz hale geliyor. Şimdi, kazı kurtarmak için şişeyi kırmak gerekiyor yoksa kaz ölecek. Öğretmenleri arayışçıya soruyor: "Ne yapmalı? Biz kazı da şişeyi de kaybetmek istemiyoruz. İkisi de kurtulmalı. Bunu nasıl yapabiliriz?" Bu beşinci bedenin sorusudur. Çıkış yolu yok ve kaz büyüyor, kristalleşme tamamlanınca ne yapmalı?

Arayışçı bir odaya kapanıyor ve düşünmeye başlıyor. Ne yapmalı? Yalnızca iki çözüm görünüyor. Ya şişe kırılacak ve kaz kurtulacak ya da kaz ölüme terk edilip şişe kurtulacak. Arayışçı uzun uzun düşünüyor. Aklına bazı çözümler geliyor ama hiçbirinin uygulanamayacağını görüyor. Öğretmeni ona gitmesini ve düşünmeyi sürdürmesini söylüyor.

Arayışçı günlerce ve gecelerce düşünüyor ama bir çözüm bulamıyor. En sonunda düşüncenin yok olduğu bir an geliyor. Bağırarak dışarı çıkıyor, "Eureka! Kaz dışarı çıktı!" Öğretmeni nasıl diye bile sormuyor, çünkü sorunun tümüyle saçma olduğunu biliyor.

Beşinci bedenden ileri gitmek için insan kristalleşmenin farkında olmalı (kaz dışarıda!) Sizin de kendinizi dışarıda bulacağınız an, "ben"in yok olduğu andır. Kristalleşme kazanılmış ve kaybedilmiştir. Beşinci için kristalleşme (merkez, ego) çok önemliydi. Bir geçit, bir köprü olarak çok gerekliydi. Yoksa beşinci beden geçilemezdi. Ama artık ona ihtiyaç kalmadı.

Dördüncüden geçmeden beşinciye ulaşmayı başaran insanlar vardır. Pek çok zenginlik edinen bir kişi bir anlamda kristalleşmiştir. Ama kristalleşme beşinci bedendedir. Önceki dört beden onunla uyum içinde değilse bu bir hastalık haline gelir. Mahavir ve Buda da kristalleşmişlerdi ama onlarınki farklıydı.

Hepimiz egoyu tatmin etme peşindeyiz çünkü içimizin derinliklerinde beşinci bedene ulaşma arzusu yatıyor. Ama kestirme bir yol seçersek, sonunda kayboluruz. En kestirme yol ise zenginlik, güç ve politikadır. Ego tatmin olur ama bu sahte bir kristalleşmedir. Benliğiniz tümüyle uyum içinde değildir. Ayağınızda bir nasır çıkması ve sonra kristalleşmesi gibidir. Sahte kristalleşmedir, anormal bir büyüme, bir hastalıktır.

Kaz beşinciden çıktı, yani altıncıdasınız. Beşinciden altıncıya giden yol çok gizemlidir. Beşinciye kadar bilimsel metotlar kullanılabilir; yoga yararlıdır. Ama ondan sonra bu anlamsız bir şey olur çünkü yoga bir metodoloji, bilimsel bir tekniktir.

Beşincide Zen çok yararlıdır. Beşinciden altıncıya gitme metodudur. Zen Japonya'da gelişti ama başlangıç yeri Hindistan'dır. Kökleri yogaya dayanır. Yoga gelişti ve Zen oldu.
Zen Batı'da çok tutuluyor çünkü Batılı egosu bir anlamda kristalleşmiştir. Batılılar dünyanın efendileridir; her şeyleri var. Ama egoları yanlış yoldan kristalleşti. İlk dört beden aşılarak oluşmadı. Zen bu yüzden orada popüler ama yararı olamaz çünkü kristalleşme yanlış. Gurdjieff Batı için çok daha yararlı çünkü ilk bedenden başlayıp beşinciye götürüyor. O da beşinciden sonra yardımcı olamıyor. Onun teknikleri ile doğru kristalleşmeyi gerçekleştirebilirsiniz.
Zen Batı'da çok moda oldu çünkü kökleri orada değil; çok uzun bir süreçte Doğu'da geliştirildi. Hatha Yoga ile başladı ve Buda ile en yüksek noktasına ulaştı. Bu binlerce ve binlerce yıl boyunca dişi zihnin, alıcı zihnin alçak gönüllülüğü, pozitif eylem yapmak yerine zihnin her şeye açık tutulması ile oldu. Doğu her zaman dişi oldu. Batı ise erkektir, yani saldırgan ve pozitif. Doğu açık ve alıcıdır. Zen'in Doğu'da işe yaramasının nedeni diğer metotların ilk dört beden ile ilgili olmasıdır. Bu ilk dört Zen'in fışkırabileceği kökleri oluşturdu.

Günümüzde Japonya'da Zen neredeyse anlamsız hale geldi. Bunun nedeni Japonya'nın tamamen Batılılaşmasıdır. Bir zamanlar Japonlar dünyanın en alçak gönüllü insanlarıydılar. Artık bu alçak gönüllülükleri bir şovdan ibaret. Öz, çekirdeğin bir parçası olmaktan çıktı. Böylece Zen Japonya'dan kalkıp Batı'ya yerleşti. Ne var ki burada tutulmasının nedeni, egonun sahte kristalleşmesi.
Beşinci bedenden altıncıya kadar Zen son derece yardımcıdır. Yalnız o zaman, ne önce ne de daha sonra. Diğer bedenler açısından tümüyle yararsız, hatta zararlıdır. İlkokulda üniversite dersleri vermeye benzer.

Beşinci bedenden önce Zen kullanılırsa satori deneyimi yaşanır. Satori sahte samadhi'dir. Dördüncü (zihinsel) bedende satori içinizde güzellik duygulan ve dinginlik oluşturur. Daha sanatsal, estetiğe daha yatkın olursunuz. Fakat kristalleşmeye yardım etmez. Sizi dördüncü bedenden beşinciye götürmez.

Zen ancak kristalleşme sonrası işe yarar. Kaz şişeden çıkmıştır, "nasılı" olmadan. Zen bu noktada başlar; pek çok başka metotlar kullanıldıktan sonra. Bir ressam gözleri kapalı resim yapabilir; bu bir oyun gibi görünür. Bir aktör rol yaparken hiç de rol yapıyor gibi görünmeyebilir. Ne var ki bunlar uzun yıllar boyu zorlu çalışmaların sonucudur. Artık aktör son derece rahattır ama bu rahatlık bir günde kazanılmadı.

Yürürken bunu nasıl yaptığımızı hiç fark etmeyiz. Birisi bize nasıl yürüdüğümüzü sorsa, "yürüyorum işte, bunun nasılı yok" deriz. Ama "nasıl" bebeklikte öğrenilmiştir. Bebeğe yürümenin metodu olamayacağını mı öğrettiniz? Ona "haydi yürü!" mü dediniz? Bu çok saçma olurdu. O bunu anlamazdı. Krishnamurti bunu yapıyor. Bebek beyinli yetişkinlere, "Yürüyebilirsin. Haydi yürü!" diyor. İnsanlar onu dinleyince büyüleniyorlar, çok hoşlarına gidiyor. Çok kolay! Hiçbir metot olmadan "yürümek". Öyle olsaydı herkes "yürüyebilirdi".

Krishnamurti de Batı'da bu yüzden çok popüler oldu. Hatha yogaya, mantra yoganın, bhakti yoganın, raja yoganın ya da tantranın ne kadar emek, ne kadar zaman gerektirdiğine ve ne kadar zor olduğuna bir bakın. Yüzyıllar boyunca, bir sürü yaşam ve zorlu çabalar... Ama insanlar beklemek istemiyor. Kestirme bir yol, hızlı bir formül olmalı. Onun için Krishnamurti onları çekiyor. "Haydi yürü" diyor, "doğrudan Tanrı'nın içine gireceksin. Hiçbir metot yok." Ama metotsuzluk çok zor bir yöntemdir. Rol yapmıyor gibi rol yapmak, konuşmuyor gibi konuşmak, zahmetsizce yürümek ancak çok uzun ve zorlu çabalar sonucunda başarılabilir.

Çalışma ve çaba gereklidir, başka türlü olmaz. Ama onların da bir sınırı vardır. Bu sınır beşinci bedendir. Beşinciden altıncıya geçişte onlara gerek yoktur. Yoksa hiçbir yere gidemezsiniz; kaz asla dışarı çıkamaz.

Hintli yogilerin sorunu budur. Beşinciyi aşmak onlar için çok zor çünkü onlar metot bağımlısıdır. Metotlarla hipnotize olmuş durumdalar. Hep metotlarla çalıştılar. Beşinciye kadar açık biçimde belirlenmiş bilimsel metotları uygulayarak rahatça yol aldılar. Çaba gerekiyordu, onlar da o çabayı gösterebiliyorlardı! Ne kadar zor olursa olsun, onlar için sorun değildi. Ama sıra beşinciye gelince, metotlar dünyasından metotsuzluk dünyasına geçmeleri gerekti. O zaman ne yapacaklarını şaşırdılar. Durdular, yere çöküp oturdular. Böylece pek çok arayışçı için beşinci son nokta oldu.
Bu yüzden yedi değil, beş bedenden bahsederler. Beşincide kalanlar bunun sonuncu olduğunu sanıyorlar. Oysa ki bu son değil, yeni bir başlangıçtır. Artık birey olmaktan birey olmamaya geçmenin zamanı gelmiştir. Burada Zen ya da onun gibi zahmetsiz metotlar işe yarayabilir.
Zazen hiçbir şey yapmadan yalnızca oturmak anlamına gelir. Normal insanın bunu anlaması mümkün değildir. Hiçbir şey yapmadan oturmak! Bu nasıl olur? Bir Ghandi bunu anlar. "Tekerleğimi çevireceğim" dedi, "Bir şeyler yapmalı. Benim yaptığım eylem de benim duam, benim meditasyonum." Ona göre yapmamak yapmaktır. Beşinciden altıncıya giderken yapmamak eyleminin kendine özgü bir boyutu, bir coşkusu, kendisi ve ayarlamaları vardır. Daha önce anlaşılamaz.

Altıncıdan yedinciye geçişte metotsuzluk bile yoktur. Metot beşincide yok olmuştu. Altıncıda ise metotsuzluk yok oldu. Bir gün kendinizi öylece, yedincide buluverdiniz. Kozmos bile yok oldu. Var olan yalnızca hiçlik. Kendiliğinden oluşuverir. Bu oluşum altıncıdan yedinciye geçişe aittir. Oluşturulmamıştır, bilinmeyendir.

Oluşturulmadığı için daha önce olup bitenlerle ilgisi yoktur; onların devamı değildir. Oluşturulsaydı ortada bir devamlılık olması gerekirdi o zaman da varlık yok olamazdı -yedincide bile. Yedinci mutlak yokluktur: Nirvana, boşluk, varolmamak.

Varolmaktan olmamaya geçişte devamlılığın olması mümkün değildir. Oluşturulmayan bir sıçramadır. Yoksa altıncı bedene benzerdi. İşte bu yüzden altıncıdan yedinciye geçişten söz etmek bile mümkün değildir. O bir devamsızlık olgusudur, bir boşluktur. Bir şey vardı, şimdi bir şey var. Bu ikisi arasında bir bağlantı yok. Bir şeyin varolması sona erdi, bir şey başladı. Bir misafirin bir kapıdan çıkarken diğer bir kapıdan başka bir misafirin girmesi gibi bir şey. Birinin çıkması ile ötekinin girmesi arasında bir bağlantı yok.

Yedinci beden nihai bedendir çünkü artık oluşturulan, yaratılan dünyayı arkada bıraktınız. Yaratılıştan önce var olan ve yok oluştan sonra da var olacak olan orijinal kaynağa vardınız. Özetle, altıncıdan yedinciye metotsuzluk bile yoktur. Hiçbir şey yardımcı olamaz; her şey engel olabilir. Kozmikten hiçliğe geçiş bir olgudur; oluşturulmamış, hazırlanmamış, talep edilmemiştir.
Bu çok ani olur. Yalnız bir şey unutulmamalıdır: altıncıya tutunup kalmayın. Bu yedinciye geçmenizi engeller. Yedinciye geçmenin pozitif bir yolu yoktur ama negatif engeller olabilir. Bharma’ya, kozmosa takılıp kalabilirsiniz. "Oraya vardım!" diyebilirsiniz. Yedinciye ulaştıklarını söyleyenler ulaşmayanlardır.

"Biliyorum" diyenler altıncıda kalır. Yalnızca bir Buda altıncıyı geçti çünkü "bilmiyorum" dedi. Nihai soruları yanıtlamayı reddetti. "Hiç kimse bilmiyor" dedi, "Hiç kimse de bilmedi." Buda anlaşılamadı. "Hayır" dediler, "Öğretmenlerimiz bildi. Onlar Olan'ın Brahma olduğunu söylediler." Ama Buda yedinci bedenden söz ediyordu. Hiçbir öğretmen yedinciyi bildiğini söyleyemez çünkü bunu söylediği anda onu kaybeder. Onu bir kez bilince, onu bildiğinizi söyleyemezsiniz. Altıncı bedene kadar her şey sembollerle ifade edilebilir ama yedinci için bir sembol mevcut değildir. O yalnızca bir boşluktan ibarettir.

Çin'de tamamen boş bir tapınak var. İçinde hiçbir şey yok; ne bir resim, ne bir yazı, hiçbir şey. Yalnızca bomboş duvarlar. Rahip bile tapınağın dışında kalıyor ve "bir rahip tapınağın içinde olamaz, ancak dışında durabilir" diyor. O rahibe, tapınağın Tanrısının nerede olduğunu sorarsanız, "İşte, bakın!" diyor. Gösterdiği yerde boşluktan başka bir şey yok. Hiç kimse de yok. O, "Bakın! İşte! Şu anda Burada!" diyor. Ama orada yalnızca çıplak, boş bir tapınak var.
Objeler ararsanız altıncıdan yedinciye geçemezsiniz. Negatif hazırlıklar vardır. Negatif bir zihin gerekir. Hiçbir şeyi arzulamayan bir zihin. Moksha'yı, kurtuluşu, Nirvanayı bile, gerçeği bile aramayan bir zihin. Hiçbir şeyi beklemeyen hatta Tanrı'yı, Brahma'yı bile beklemeyen bir zihin. Hiçbir istek, arzu ve beklenti taşımadan yalnızca olan. Yalnızca olmak. İşte o zaman yedinci ortaya çıkar... ve kozmos bile artık yok olmuştur.

Yedinciye aşamalarla ulaşırsınız. Fizikselden başlayın ve eteriğe doğru çalışın. Sonra astral, zihinsel ve spiritüel. Beşinciye kadar çalışabilirsiniz. Beşinciden sonra yalnızca farkında olun. Orada yapmak önemini yitirir. Önemli olan bilinçliliktir. Ve en sonunda altıncıdan yedinciye geçerken bilinçlilik bile önemini yitirir. Yalnız oluş, olmak vardır. İşte tohumlarımızın potansiyeli budur. Olabileceğimiz budur.

OSHO
(Sessizliği Dinlemek, 81-100. sayfalar, Kuraldışı Yayınları)


Güzel paylaşım

xenix -- 21.04.2008 - 03:01

Her paragraf ayrı ayrı tartışılabilecek potansiyele sahip. Bunun yanısıra yazının genelinde, hiçliğe giden yolda çok şey kazanmamız gerektiği hakim. Aslında hiçte mantıksız değil "Ferrarisini satan bilge" olabilmek için ferrari sahibi olmak gerekir.

xenix


ferrari

Misafir -- 05.09.2011 - 05:19

Xenix ,
bu bilge neden satmış ki ferrariyi ?
bir yerlere hibe etmesi gerekmez miydi ? bilgeye bu yakışırdı çünkü ..ferrariyi sattıysa o parayla ne yaptı ? bu var bi de :)

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -