Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Sır Mısır

delete



Sitemiz yazarlarından Sibel Atasoy'un (Agnia) yeni kitabı SırMıSır basılmıştır. Kitapçılarda bulabilirsiniz. . . . . . .. . . . . .


Tanıtım

sonsuz -- 22.03.2008 - 15:46

Kenan Akademi'yi başarıyla bitirmiş genç bir polistir. Arkadaşı Volkan'la birlikte atıldıkları meslek hayatlarında pek çok suç ve suçluyla mücadele etmişlerdir. Bir gün, giriştikleri bir çatışmada arkadaşını kurtarmak isterken ağır şekilde yaralanan Kenan meslek hayatına genç yaşta veda eder. Artık kendinden ve yaşamdan hiçbir beklentisi kalmamıştır. Volkan ise arkadaşını yeniden yaşama bağlayabilmek için onun adına bir dedektiflik bürosu kurar.

Bu arada, ülkenin ünlü işadamlarından biri olan Erdoğan Durmaz'ın villasına izinsiz giren bir koruma tarafından öldürülür. Ünlü işadamı ailesini ve özellikle de Mısır'a seyahat etmek isteyen kızını izlemesi için aslında bakıcılık yapacak bir dedektif tutmak ister. Bunun için tavsiye edilen tek isim Kenan'dır.

İstemeden de olsa içine girdiği bu durum, Kenan için adrenalin dolu günlerin başlangıcı olur. Mısır turuna katılan ekipte her biri farklı çevrelerden gelen pek çok karakter vardır. Ve gruptaki herkesin beraberinde taşıdığı sırlar, bilinmezler, aşk ilişkileri ve bir seri katilin ortaya bıraktığı organ parçaları, geziyi adeta bir korku tüneline çevirir.

Kenan, Türkiye'den Mısır'a taşan aile sırları, cinayetler ve kaderin dörtbir yandan getirdiği yabancı insanların içine düştüğü bilinmezler sarmalında ortaya çıkan bu giz yumağını çözüp kendi küllerinden yeniden doğabilecek midir?


Sibel Atasoy, romanın geçtiği atmosferi adeta bir belgesel inceliğinde tanıtırken bir yandan Gönülsüz Dedektif Kenan'ın hayat hikayesini işliyor, bir yandan da gerilim ve dehşet dolu olaylar silsilesini nefes nefese bir tempoyla okuyucuya sunuyor.






sır mısır

denge -- 22.03.2008 - 17:09

kitabın kapağını görünce belgesel niteliği olan, piramitlerden, mısırdaki diğer kültürlerle ilgili konuların olduğu izlenimini edindim. ama tanıtım yazısını görünce ve daha önce Sibel hanımın "venüs bağlantısı" adlı romanınıda okuduğum için Sır Mısır'ın çok sürükleyici olduğundan eminim.
ilk fırsatta almalıyım.
teşekkürler Sibel hanım. yeni kitabınız hayırlı olsun.


Hayırlı olsun :)

narin -- 22.03.2008 - 18:18

Tanıtımdan müthiş sürükleyici,soluksuz okunabilecek bir kitap olduğunu anlıyoruz...

Kaleminize, emeğinize sağlık Sn.Agnia...Hayırlı olsun...


Teşekkürler

Agnia -- 23.03.2008 - 04:27

Gerçekten de sürükleyici ve sevimli bir kitap oldu. Bir gerilim kitabı nasıl sevimli olur derseniz, ona da okuyunca sizler yorum yaparsınız :)
İyi dilekler için teşekkürler


güzel olduğuna inanıyorum

Misafir -- 26.03.2008 - 07:36

güzel olduğuna inanıyorum keşke fiyatını yazsaydınız almak istiyorum


çok güzelmiş

Misafir -- 26.03.2008 - 07:45

çok güzelmiş


TÜYAP İzmir

sonsuz -- 26.03.2008 - 17:00

TÜYAP İZMİR KİTAP FUARI - 19 – 27 NİSAN 2008



İMZALAR

20 NİSAN PAZAR

Piraye Şengel

Orkun Uçar

Sibel Atasoy

İzmir'de bulunan arkadaşlarımız katılabilir.





İzmir

1Misafir -- 27.03.2008 - 07:05

İzmir'de olmamanın iki olumsuz tarafı var şimdi. Hem İzmir'in güzelliğini görememek hem de sevgili sanatçımızı görememek.

Bu site bizi birleştiriyor. Ve umarım bir gün tüm arkadaşlarımız ile güzel bir ortamda buluşma imkanımız olur.

İlkbahar'ın coşkusu yeni yerlere seyahat etme hissi uyandırıyor. Demek şimdi sırada Mısır var. :)


Buluşma olacak

sonsuz -- 27.03.2008 - 07:18

Yakın zamanda bir buluşma organize etmeyi düşünüyorum. Önümüzdeki ay içinde olabilir. Baharı kaçırmayalım bencede.





Dedektiflik üzerine

Agnia -- 28.03.2008 - 12:43

Az önce merak edip dedektif kelimesine baktım sözlükten, acaba dilimize tam olarak nasıl aksetmiş bu yabancı kökenli kelime diye ve aynen alıntılıyorum:
Suç sayılan bir işi veya bu işi yapanı ortaya çıkarmakla görevli kimse, hafiye, polis hafiyesi
Hımmm... Peki suç nedir dedim ardından: 1 . Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış. 2 . hukuk Yasalara aykırı davranış, cürüm

Tabi ben sözlükteki anlamıyla suçun peşinde değilim, o halde nedir kendimi bildim bileli adım adım izlediğim o şey? Tabi ki en geniş kavramıyla BEN!... O Ben ki her birimizin içinden ayrı filiz vermiş, dıştan bakarsanız her kişiyi farklı görürsünüz ama mahir bir dedektif gibi izini sürerseniz, hepimizin içindeki Ben’in tek bi şey olduğunu fark edersiniz.
Adeta insan, insan olmadan önce içine bir tohum düşmüştür ve o tohum her kişinin toprağında ayrı bi görünüm, koku, lezzet çıkarmıştır ortaya. İşte o farklılıkların aynı tohum olduğunu bulmak; ama yine de farklılıkları muhafaza ederek zenginliğin keyfini çıkarmak tam bir dedektiflik işi bence.
Sanırım bu sebeple dedektif romanları yazıyorum ve rüyaların derin dünyasına dalıyorum.

Sözlükteki suç, benim anlayışımla; insanın naturel doğasından sapınç, yani sevgi olan özümüzden sapmalar fiiline karşılık gelmekte. O halde daha geniş baktığımızda ben yani baş dedektif, sevgi özümü arıyorum harıl harıl. Özellikle rüyalarımız, sevgiden sapmaların ayan beyan göz önüne serildiği savunmasız bir alan. Önceleri “ne oldu da sevgi özümden ayrı düştüm” derdim ve kendimi böyle kanalize edince filozof oldum kaçınılmaz olarak. Ama şimdilerde; “ne olduysa oldu, sevgi özümü bulayım” diyorum. Arada gerçekten dağlar kadar fark var.

Önceki romanlarım ve en son Sır Mısır’da, buna ilaveten binlerce makalemde ve şiirimsilerde adım adım takip ettim suçluyu. Rüya görüşmecisi olmayı öğrettiğim seminerlerde katılımcılar şöyle diyor sıklıkla; “bu bir sihir olmalı!”, evet bu coşkuyu mühimsiyorum; çünkü bu saf duygulanışın itici gücüyle bizi özümüzden ayrı düşüreni yakalayacağımızı biliyorum.


Sibel Atasoy
28.03.08
Beylerbeyi


Sn Agnia,

statik -- 04.04.2008 - 07:25

SIRmıSIR kitabınızı bulunduğum ilde bulamadım, özel sipariş kanalı ile, 10 gün sonra henüz elime geçti. 70.sayfadayım, inanın çok hoşuma gitti, Kenan'la Volkan'ın arkadaşlığı gerçekte olabilir mi sizce? okumayı sonlandırırsam kritik yaparım kusura bakmazsanız.


Merhaba

Agnia -- 04.04.2008 - 09:19

Yorumlurınızı özellikle bekliyorum.
Kenanla volkanın ilşkileri gerçek olamayacak denli güzel mi? Yoksa hangi nedenle gerçekliğini sorguladınız :)


Sn Agnia,

statik -- 05.04.2008 - 10:28

"Kenan'la Volkan'ın arkadaşlığı gerçekte olabilir mi sizce?" diye sorarken, böyle bir dostluğa tanık oldunuz mu? yoksa olmasını istediğiniz bir durum mu? demek istedim, zira sanalın, reelin tartışıldığı bir ortamda fikirleriniz önemli (yazılan form başlığı farklıda olsa)


Güzel

saron -- 05.04.2008 - 12:43

Bu kitabınızıda alıp okumaya başladım. Venüs bağlantısını aratmayacak gibi duruyor. Henüz başındayım, olaylar biraz kopuk şimdilik ama sanırım ileride hepsi birleşicek. Sizin tarzınızı çözdüm :) Quantin Tarantino sizin kitaplara el atsa iyi bir film çıkarabilir. (bu arada bu son söylediğimde ciddiyim, kitaplarınız iyi birer film senaryosu olur bence)

Hazır yeri gelmişken kitabınızda sanal aşk ile ilgili olan kısmı tartışmayı isterim. Ama o bölümü önce bir yazayım, birde bu başlık altında tartışmayalım. İlerledikçe kitabınızda soracaklarım olacaktır.

Teşekkürler emeğiniz ve yeteneğinizi paylaştığınız için.


SırMısır

Rezzan -- 07.04.2008 - 05:30

Sevgili Arkadaşım yine bir kitap yazdı.
İsmi çok güzel " SırMısır " hem gizem dolu Mısır ülkesine hem de maceradaki sırrın Mısırla bağlantısına gönderme yapıyor.
Okudum , sürükleyici, adeta görsel (gerçekten iyi senaryo olur)..

Benim arkadaşım aynı zamanda bir feylesof.. Okurken hep bekledim nerede bilgi aktarımı başlayacak diye e, yanılmadım o da geldi..

Eline, emeğine sağlık Sibel'cim sen yaz biz keyifle okuyalım...


Sevgili Statik

Agnia -- 07.04.2008 - 07:58

Evet bu tarz dostluk örnekleri ile karşılaştım hayatta, özellikle askerlik, emniyet, hapisane, hastane gibi ortamları paylaşanlar arasında bu tarz kader yoldaşlığı olabiliyor.

Sevgili Saron, teşekkür ediyorum, okudukça yorum ve sorularınızı paylaşırsanız çok sevineceğim.

Rezzancığım, teşekkürler, aslında bu ürünler hepimizin ortak çalışması sonucu çıkıyor ortaya biliyorsun.
Ve evet umarım bir gün (hatta hemen bugün) bir yönetmen veya yapımcının dikkatini çeksinler; çünkü ilk kitabımdan beri okuyucular bu kitapların film olmasını arzu ediyorlar, hatta bazılarında üşenmeyip casting bile yapanlar olmuştu :)


Bu kitap

sonsuz -- 08.04.2008 - 15:02

Bu kitapla ilgili güzel bir durumum var. Kitap geçen yıl henüz son 30 sayfası yazılmadan, okuma fırsatı bulmuştum. Daha sonra eksik kalan kısmıda okuyarak kitabın yazarı dışındaki ilk okuyan kişi olma şansına erişmiştim. Okuyucu olarak ilk benim tepkilerimi ölçmüştü sevgili Agnia.

Bir ikinci güzel olan şeyse, kitabın ismine yaptığım katkıdır. Mısır Sır olarak bulunan ismi Sır Mısır olarak düzeltmiştim.






Sır msır

marla -- 10.04.2008 - 17:56

Merhaba,

Ben sürekli, -hah şimdi yeni kitabı çıkar- beklentisiyle pusuda bekleyen bir Sibel Atasoy okuruyum. :)
Sır Mısır'ı aldım ve açıkçası bitene kadar hayata pek bağlanamadım. Kitabı elimden her bırakışımda sanki kahramanlar yaşamaya devam ediyorlar da ben kaçırıyormuşum gibi geldi.Zaten bu duygu sayesinde yeni bir güne başlarken (sabaha karşı 4:30 sularında) kitabı bitirdim ve huzurla uyudum.

Çok derin ve değerli bilgileri içinde barındırmasına rağmen su içmek gibi bir duyguydu kitabı okumak. Her karakter yeri geldiğinde en ince ayrıntıya kadar yaşadığı anı ve o anda neler hissettiğini bir şekilde tanımlıyo bize. Üzüldüğüm anlar oldu ve çok güldüğüm. Dünyada hala böle şeyler varmı gerçekten dediğim...

Kurgunun nasıl olacağı, kitabın nasıl biteceği hakkında kesinlikle bir yargıya varamadım okurken.Sezgilerim bazı yerlerde "burda bişey var" dese de, kitabın sonunu tahmin etmek mümkün değil.Kahramanlarımız yaşar gibi ( tesadüfi ;) ) hareket ediyorlar. .

Sadece kişiler ve olaylar değil mekan da çok canlı bu kitapta. Nilde feluka gezisine çıkıyorsunuz, pramitleri, Kahire sokaklarını dolaşıyorsunuz. Mısır'ın kokusu kaldı sanki burnumda :)(Mısıra gitmek için deliriyorum kitap bittiğinden beri)

Aralara sıkıştırılmış kücücük cümleler var bir de ki onları ayrı bi sevdim. Hepimizin sarf ettiği, bildiği, fakat aslında ne anlama geldiğini yada hayatımızı nasıl etkilediğini hiç derinlemesine düşünmediğimiz cümleler... Okurken düşünüyorsunuz.

Kısacası ellerinize sağlık Sibel Hanım :)
Yine bir baş ucu eseri çıkmış ortaya. Teşekkürler.

Dedektif Kemal'i yeni maceralarıyla aramıza bekliyoruz.

Hoşça kalın.


Teşekkürler marla

Agnia -- 12.04.2008 - 05:47

Duygu ve düşüncelerini bizimle paylaşman çok hoş. Bizim gönülsüz Kenan'da bu işe sevinmiştir :)
Az önce Alem FM'de Canan Hanımla bir söyleşi yaptık. Doğrusu çok hoş ve kibar bir programcı, iltifatlarıyla beni biraz utandırdı ama genelde sanırım güzel bi söyleşi oldu.


Harika Mısır

gumanji -- 14.04.2008 - 07:10

Sevgili Sibel Atasoy, bize gene hayal gücümüzü zorlayacak bir eser sunmuşsunuz. Büyük bir keyif ve merakla okudum. Mısırdaki günlerimiz geldi aklıma. Oranın kargaşası, tozu, çekinik hallerim, dil bilmemenin korkusu, insanlarla iletişimimdeki sakınmalarım, nilin kendine has çekicilik ve güzelliği, insanların global ortak özellikleri, duygular denizinin çırpıntıları...
Ben de saron gibi, Quantin Tarantino yönetmenliğinde ortaya dehşet güzel bir sinema filminin çıkacağına inanıyorum. Kimbilir bir gün bu filmi izlemek bana kısmet olur.
Kendimi bu uzun romanın içinde hissetmekten gurur duyuyorum. Dilerim bu rüya hiç bitmesin.
gürsel selçuk


Teşekkürler Gürsel

Agnia -- 15.04.2008 - 04:54

Hem de Tarantino?! Allah ağzından duysun arkadaşım, teşekkürler :)


Eğer

statik -- 15.04.2008 - 05:12

film olacaksa, ben kitabı herhangi bir yere bırakmam haberiniz olsun:)))


İnsanın gerilim dolu dünyasına paranoid bir katkı...

nirvani -- 15.04.2008 - 05:45

Neye ve niçin sürüklüyorsunuz,insanları?..Neden gerilim?Gerilimin "sevimliliği" olabilir mi?...

Ve neden karanlığa "kanal" oluyorsunuz,siz de yorum yapınız...

Kötü dilekler için teşekkürler...


Cevaplayayım

Agnia -- 16.04.2008 - 08:38

Hiç gerilim kitabı okudunuz mu?
Okuduysanız en etkilendiğiniz hakkında biraz yorum yapmayı ister misiniz?
Bu arada karanlığa kanal olmak nedir?
teşekkürlerimle

(Bu arada internet ortamında onbinin üzerinde yazı/yorumum var, sizce bunlar yetersiz mi?)


Üretmeyen

statik -- 16.04.2008 - 08:52

eleştirmenler, bu ülkenin başına hep bela olmuştur ne yazık ki..


Şah olmadan,şahbaz olamazsın...

nirvani -- 16.04.2008 - 09:36

Dinamik eleştir,ciğerimi ye gurban...


Üretim eleştirilir gurban,

statik -- 16.04.2008 - 12:05

bide üretse.. yinede bi ciğer için dinamiğide çekilmez...


Kitaptan bir bölüm - Sanallık

saron -- 17.04.2008 - 08:24

"Nerdeyse ortaokul çağlarından beri internette chat yapıyordu. Onun için gerçek ve sanal gibi bir ayrım hiç olmamıştı. İletişimin hangi yolla yapıldığını önemsemiyordu; çünkü ona göre insan her yerde insandı, fiziksel olarak görüp görmemek iletişimde hemen hiç eksiklik yaratmıyordu ve bu güne kadar da kurduğu sayısız chat arkadaşlığında yanıldığı vaki olmamıştı.

Telefonu komidinin üstüne bırakıp ağır ağır giyinmeye başladı. Ama aklı hala odada değildi. İnternetteki chatlerle ilgili gerek babası ile gerekse başkalarıyla yaptığı tartışmalar geliyordu hatırına. Genelde şöyle diyorlardı; "İnsanlar nicklerin arkasına saklanıyor, gerçekte olmadığı bir rolü oynuyor. Peki aldatılmadığından nasıl emin olacaksın?" Bir yandan saçlarını kuruturken aynadaki aksinde gülümsediğini gördü Gülden, çünkü bu şüphe kendisini hep güldürmüştü. Sanki gerçek dedikleri iletişimlerde hiç yanılmamışlar ve defalarca nasıl aldatıldıklarını ve aşk yaralarını bana anlatmamışlar gibi! Diye geçirdi içinden. Bu muhaliflere karşı sanal iletişimi şöyle savunuyordu: İnsanın kendini sevmesi öylesine ünlü ki, kimse olduğundan farklı bir şekilde kendini ifade etmeyi uzun süre devam ettiremez. Zaten sürdürebilirse o rolün kendisi olmuştur artık! Normal insanın kendisine ve günlük hayata ilişkin disiplini yok ki, olaylar gelişigüzel cereyan ediyor çoğunlukla. Bu sebeple insan, olmadığı bir kişiliği göstermek, üstelik bunu sürdürebilmek yetisine sahip değil. Eğer anlamaya açmışsanız kendinizi ve biraz da sabrınız varsa sanal iletişimde aldatılmak paranoyası lüzumsuz bir sakınım. Üstelik sanal iletişim, ağzınızdan çıkanı duymanızı sağlar! Sözler havada uçup gitmez oralarda; günler, haftalar ve yıllar sonra tekrar kendinize bakabilir, neredeyken şimdi nerede olduğunuzu test edebilirsiniz."


Bir önceki yorumumda belirtmiştim bu kısmı yazacağımı. İlginç bir konu. Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz Sibel Hanım.


Sevgili Saron

Agnia -- 19.04.2008 - 12:15

Evet Gülden'e bu konuda tam destek veriyorum :)
Peki siz? Siz nasıl düşünüyorsunuz?


Fuardan

sonsuz -- 21.04.2008 - 16:07









:)))

Agnia -- 22.04.2008 - 12:59

Tepelerde de gözlerim varmış!


Sadece

sonsuz -- 22.04.2008 - 13:02

Sadece 3. göz değil, 4. gözde açılmış gibi. :))





İyi espri doğrusu

Agnia -- 22.04.2008 - 13:26

Unutmuşum onları ben yoksa açık eder miyim ele güne karşı!


Kadınlarda sünnet

xenix -- 26.04.2008 - 06:04

“Göreceğiz bakalım” dedi dik başlı ilahe “hem nedir kuzum bu kız sünneti? Yani ne anlama geliyor? Ne işe yarıyor? Ben bundan bişey anlamış değilim”
“Ben izah edeyim size küçükhanım” diye başladı çokbilmiş Ferda “Efendim bu terim; kadın dış genital organının sakat bırakılacak veya işlevini istendiği biçimde yapamayacak şekilde değiştirilmesi (Female genital mutilation) katı geleneksel kurallara bağlı kalınarak ve tıbbi olmayan nedenler ile kesilmesi, koparılması, dikilmesi ve iptal edilmesi girişimi olarak tanımlanabilir.


Kitaptan bir bölüm. Kadınlar cinsel birleşmeden zevk almasın diye yapılan bu işlemin mantığı ne olabilir ki?


xenix


Açık değil mİ?

Agnia -- 26.04.2008 - 07:40

Bunun bir başka şekli de kadim Çin uygarlığında uygulanagelmiştir; köklü/asil aile kızlarının ayaklarına küçük yaşta demir ayakkabı giydirilirmiş, böylece vücut büyürken ayaklar küçük kalırmış. Bunun sonucunda kadınlar iki yanlarından destek almadan yürüyemez hale gelirlermiş! Ve tabi baba ve koca evinden uzaklaşamazlarmış!


İlginç

xenix -- 26.04.2008 - 12:39

Neredeyse bütün inançlarda kadının kaçmaması için çeşitli yöntemler uygulanıyor. Bunun sebebi kadınların kaçmaya çok meilli olması mı? Yoksa erkeklerin kendi yetersizliklerini saklamaya çalışmaları mı?

Yine kitaptan:
Bildiğim kadarıyla, yaklaşık 100 milyon yaşayan kadının bu uygulamaya maruz kaldığı, her gün 4-12 yaşlar arasında 6000 Afrikalı kız çocuğuna bu girişimin uygulandığı, dünyada ise her yıl iki milyon yeni uygulamanın yapıldığı söyleniyor. Rakamlar hiç de küçümsenecek gibi değil

Rakamlar öyle 3-5 değil yani, çok büyük rakamlar.

xenix


Dimi?

narin -- 26.04.2008 - 13:04

Kadın neden mutlu olduğu olduğu bir ortamdan kaçsın, kaçmaya çalışsın ki? Ortada kaçmalarını tetikleyecek unsurlar ve o unsurlardan ötürü kaçmaya yeltenmiş kişiler var ki kendilerince bu tedbiri alıyorlar...




Kendimce özetlemeye çalışayım

Agnia -- 26.04.2008 - 13:43

Kadın yani dişi enerji, alan sağlayıcı (internetteki gibi alan, ya da müteahhitlikteki gibi arsa), eril enerji ise bu alan üzerine YAPIlar kuracak. Mekanizma bu. Tanrı kendine iş yaptırmak için böyle bir hareket mekanizması kurmuş! Bi parçası alan, bi parçası gerçeklik/yapı.
Ve bu iki vechesini de doğal olarak eksiklik duygusu ile bırakmış ki birbirlerine muhtaç olsunlar. Birbirlerine karşı duyarlı/arayışta olmaları için ZEVK unsurunu icat etmiş :) Yoksa her biri köşesine kıvrılır yatar, oh ne ala sonsuzluk misali :)))
Şimdi gelelim konumuza,
Dişil enerji yoğun kullanan kadın, kendi tahsis ettiği alana yapılan yapıyı beğenmeyince, başka müteahhit aramaya gidiyor! Üstelik cinsler arasında doğurgan olan olduğu için erkek kadar zayıf ve muhtaç durumda değil, bu sebeple arayışı bırakıp köşede sonsuza kadar yan gelip yatar walla onu tanrı bile kımıldatamıyabilir (gücü yetmediğinden değil). Oysa erkek hem alan olarak kullanıp hem de kendi kurduğu yapının hizmetçisi yapmak istiyor kadını. Kendine baksın, çocuklarını büyütsün, anasını babasını gözetsin, yani yapının bekçisi de olsun diyor. E yemezler tabi :))) Kadın da kendini ilgilendirmeyen bu şeyleri yapması için bi mükafaat bekliyor, o da nedir? zevk tabi! Gerekmeseydi zaten tanrı baştan vermeyecekti. Bütün evren zevk üzerinde dengededir, bunu unutmamak lazım.
kısaca ve öz olarak böyle sanırım :)


Benim asıl

xenix -- 26.04.2008 - 14:00

Benim asıl merak ettiğim bir şey var. Bir kadının zevk almadığını bildiğim zaman o cinsel birleşmeden bende zevk alamam ki! Yada bir kadın bana bağımlı yaşıyorsa, bu da aynı derecede bana itici gelebilir.

Yani düşününce sevişirken ruh gibi duran bir kadın veya ayakları eciş bücüş olmuş bir kadın kimin nasıl ilgisini çekebilir?

xenix


Anlıyorum :)

narin -- 26.04.2008 - 14:17

"Ve bu iki vechesini de doğal olarak eksiklik duygusu ile bırakmış ki birbirlerine muhtaç olsunlar. Birbirlerine karşı duyarlı/arayışta olmaları için ZEVK unsurunu icat etmiş "

Burada erkeğe yapılan herhangi birşeyden bahsedilmiyor. Kadının ,erkeğin muthaç olması için yaptığı birşey var mı?Eğer yoksa birbirlerine karşı muhtaç olma durumundan bahsedilemez.Kadını muhtaç etme durumu çıkar ortaya..


Konu ile alakasız not:Çok hoş ,çok şirin bir bayanmışsınız.Resminizi görünce yanaklarınızı sıkıp öpesim geldi :))İtiraf ediyorum yazılarınızdan nedense daha bi soğuk görüntü ve kişilik bekliyordum (accık kızardım bunu yazaken:( )


Xenix e yanıt :)

narin -- 26.04.2008 - 14:20

Demek ki onlar ruh gibi kadınlarla birlikteliği tercih ediyorlar.Neden, o da sanırım kendi ZEVK leri ve o zevkten kadını görmezlikten gelmeleri... ;)


Sevgili xenix

Agnia -- 26.04.2008 - 14:42

sizde sahiplenmecilik gelişmemiş galiba?! Ya da ne söylediğinizi bilmiyosunuz siz :)
Eğer kendinize güveniniz tamsa, biri gitse ellisini daha bulup memnun edebileceğinizden kuşku duymuyorsanız o zaman tabi zevk almayan kadını zorla tutmak gibi bi derdiniz olmaz. Ya da bi yere henüz bir YAPI kurmamışsanız, onun başına henüz bi BEKÇİ/Uşak gerekmemiştir henüz! Yaşınız genç mi bilemiyorum? (şakayla söylediklerime alınmayacak denli güvenli olduğunuzdan kuşkum yok)


Doğru mu anladım?

Agnia -- 26.04.2008 - 14:43

"Ve bu iki vechesini de doğal olarak eksiklik duygusu ile bırakmış ki birbirlerine muhtaç olsunlar. Birbirlerine karşı duyarlı/arayışta olmaları için ZEVK unsurunu icat etmiş "

Burada erkeğe yapılan herhangi birşeyden bahsedilmiyor. Kadının ,erkeğin muthaç olması için yaptığı birşey var mı?Eğer yoksa birbirlerine karşı muhtaç olma durumundan bahsedilemez.Kadını muhtaç etme durumu çıkar ortaya..


Sevgili Narin, şimdi allahın arsasına bir bakalım. Orda öyle durup durur değil mi? Taa ki bi müteahhit onu keşfedene kadar. Ha keşfedilmek için makyaj yapma, takıp takıştırma, kırıtma gibi şeyler keşfedilmişse bile, işin aslında bi arsa, sadece üzerinde yerine göre ot, ayrıkotu, papatya, gelincik vs gibi şeylerin bulunmasına izin verir :) eh bunlar da yoldan geçen bi müteahhidin dikkatini çekebilir doğrusu :)
Velev ki çekmesin, bi arsanın bu konuda bi tasası olacağını sanmıyorum!


Uluorta söylenmez

xenix -- 26.04.2008 - 14:55

Uluorta bir analiz olmuş :) Evet sanırım sahiplenmecilik kısmında bir takım problemler yaşıyorum. Kendime güvenim tam olduğu gibi, henüz bir yapı kurmadığım konusunda da haklısınız. :)

xenix: Büyüyoruz işte yavaş yavaş. :)


Hımmmm

Agnia -- 26.04.2008 - 15:01

Bana arada kahin de derler :))) Şaka şaka... anlayışınız için teşekkür ederim, gördüğünüz gibi çok da korkağımdır.
O zaman şu atasözüne ne dersiniz?: Erken öten horozun...

Şaka bi tarafa gerçekten de, emek verip uğruna kendinizden vazgeçtiğiniz bi YAPI kurduğunuzda bu konuyu yeniden değerlendirmek, kendi bilinçlenme yolculuğum için çok faydalı olacak :)


Tuhaf bi sahiplenme...

narin -- 26.04.2008 - 16:00

"Dişil enerji yoğun kullanan kadın, kendi tahsis ettiği alana yapılan yapıyı beğenmeyince, başka müteahhit aramaya gidiyor!
Kadın da kendini ilgilendirmeyen bu şeyleri yapması için bi mükafaat bekliyor, o da nedir? zevk tabi! Gerekmeseydi zaten tanrı baştan vermeyecekti"

Anlayamadığım bir nokta.... Tanrının verdiği zevkten bi şekilde mahrum edildiği halde onu arayışa çıkmak istemesi...kadın durumunun farkında değil sanırım.Eğer farkında ve yine o arayış içerisindeyse, Allah erkeklere akıl fikir versinde asıl bağlılık ve sahiplenmenin diğer türlü olduğunu düşünsünler.
Sahiplenelim derken bu kafayla daha çok ellerinden kaçırırlar :))


anlayamadım

Agnia -- 26.04.2008 - 16:05

Tanrının verdiği zevkten bi şekilde mahrum edildiği halde onu arayışa çıkmak istemesi...kadın durumunun farkında değil sanırım.Eğer farkında ve yine o arayış içerisindeyse,

İşaret ettiğiniz benim cümleden bu sonuç nasıl çıktı, ya da ben zihninizden geçeni anlayamadım galiba


Sanırım...

narin -- 26.04.2008 - 16:35

Sizin kullandığınız genel ifadeyi ben özeleştirdim,sorun yok şimdi ben sizi daha iyi anladım :)


forumdaki bayanlara?

Agnia -- 27.04.2008 - 15:10

siz bir arsa olsaydınız, üzerinize ne tür bi yapılanma tercih ederdiniz?


ben

statik -- 27.04.2008 - 15:17

müteahhidim ona göre;))


Ben,

narin -- 27.04.2008 - 15:40

Kapısından içeri girince aranılan herşeyin bulunabileceği büyük bir yapı olabilirdi...


Müteahhit bey,burada arsalar parselli ona göre ;) :))


Aman tanrım?!

Agnia -- 27.04.2008 - 15:55

Her şey??
Bu sonsuz bir tanım? :)


Ne güzel dimi...:)

narin -- 27.04.2008 - 15:57

Ama nerdeee o yapıyı yapacak müteahhit :))))))))))))


Anlıyorum

Agnia -- 27.04.2008 - 16:00

Bu boş kalsınla aynı anlama geliyor


Ben forumdaki bayanlar yerine

xenix -- 27.04.2008 - 16:09

Bir kaç öneri getirebilirim.
Mesela, güven binası, sevgi kulubesi ve para evi.
Belkide kariyer kulesi.

xenix


Aslında...

narin -- 27.04.2008 - 16:16

Boş kalsınla aynı anlam gelmiyor.Sizin "herşey" den çıkardığınız anlama(ki bana göre herşey sonsuz demek değildir) bağlı ama ben sınırlarını zorlayan insanları severim.Benim gibi düşünen bir müteahhit olursa arsa da boş kalmaz...


Herşeye dahil...

narin -- 27.04.2008 - 16:21

"Mesela, güven binası, sevgi kulubesi ve para evi.
Belkide kariyer kulesi."

İşte bunlarda bahsettiğim herşeyin içinde...


Ben

karia -- 27.04.2008 - 16:26

lüx bi otel olsun isterdim..her odada farklı yaşamların olduğu ve odadaki kişilerin sürekli değiştiği..farklı kişiler ve farklı hayatlar..


Zaten Mevcut...

narin -- 27.04.2008 - 16:34

Yani otel odaları dediğiniz gibi farklı yaşamdan farklı insanları ağırlayan misafir evi...

Ama sizin düşüncenizle düşüncelerimi bağdaştıracak olursam...Hani
herşey dahil konaklamalar vardır ya otellerde...Onun daha geniş kapsamlısını düşünün hayal gücünüzü kullanarak...


Evet

karia -- 27.04.2008 - 16:39

ama ben arsayım ve üzerimde herşeyi istemiyorum:)


Anlıyorum :)

narin -- 27.04.2008 - 16:47

Sanırım benim arsam daha mı geniş ne...herşeyi kapsama alanıma almak istiyorum:))herşeyin olduğu ve herkesin mutlu bir yaşamda buluşacağı bir yer...


Arsanız genişmiş evet:)

karia -- 27.04.2008 - 16:49

inşallah hayatınızda bu isteklerinize sahip olursunuz.


Evet ama...

narin -- 27.04.2008 - 16:56

İsteklerim hepimiz için ,yoksa bu kadar geniş bir arsa neyime.Paylaşılabilecek herşey paylaşınca güzel ve anlamlı...

Umarım hepimiz isteklerimize sahip oluruz ;)


Amin

karia -- 27.04.2008 - 16:56

.


Harika :)

Agnia -- 27.04.2008 - 17:02

Peki sizin için her şey nedir Narin?


Zaten cennet diye bir yer

yunus -- 27.04.2008 - 17:08

Zaten cennet diye bir yer vardı aşka özel bir konaklama tesisi. Elmaya ilk ısırığı kim attı? Buna karşın ilk yanıtı kim verdi ? Niye Sünnet erkeklere kaldı?

Nedir değişen güvercinleri çınaraltında?

Nedir bütün sözcüklerimizin altında akan ırmak ya da akılsız bir akılla bu dünyada dolanmak
bi de kitabımı okusam ooo

bi de ...
sahiplenmecilik nedir , yani ölümsüzlük isteği gibi bir şey mi? Ya da dünyaya tutunmak isteğimi demeliyim



Benim için,

narin -- 27.04.2008 - 17:10

Her şey yokluğunu ya da eksikliğini hissetmeyeceğim maddi, manevi isteklerime cevap verebilme kapasitesi dahilinde olan...


Ama bu

Agnia -- 27.04.2008 - 17:15

gerçekten de sonsuz gibi bişey Narin, gelin ortada bi yerde anlaşalım bari. Aksi takdirde, bu erkek mitlerin ve dinlerin, kadınları neden bunca dört bi yandan bağladığını anlamak kolaylaşacak, en azından şu an bizleri okuyanlar için?


Pekii....

narin -- 27.04.2008 - 17:20

Öneriniz nedir?


basit

Agnia -- 27.04.2008 - 17:28

herşey kelimesini kullanmadan tariflemeye çalışsanız arsanızda/kendinizde bulunmasını istediğiniz yapıyı?

ve Karia, "lüx bi otel olsun isterdim..her odada farklı yaşamların olduğu ve odadaki kişilerin sürekli değiştiği..farklı kişiler ve farklı hayatlar.." demişsiniz, ilginç ve hoş bir yaklaşım. Peki bu sizi yormaz mı bi süre sonra acaba?

bi ve de benden içeri ben Yunus'a,
gerçekten sünnet neden erkeklere kaldı?, gerçi tamamiyle değil ama, yine de söylemek istediğini anladık sanırım.


Eğer

karia -- 27.04.2008 - 17:31

bir ev olsaydı sürekli aynı kişilerin aynı şeylerden bahsettikleri evet bu beni hem sıkardı hem de yorardı ama çok odalı ve her renkten insanın bulunduğu bir yer bana zevk verirdi.Durağanlık değil, her daim hareket olmalı benim arsamda..


teşekkürler Karia

Agnia -- 27.04.2008 - 17:42

ne istediğini bilmek güzel şey :)
Fakat iyi ki YENİ DÜNYA dönemine girdik (almost), yoksa bu isteğiniz çeşitli zorluklar ve yanlış anlamalarla karşılanabilirdi. Sanırım genç nesildensiniz ve bu görünümünüz bana heyecan verdi.


rica ederim

karia -- 27.04.2008 - 17:45

evet genç nesildenim:)


Temelinde,

narin -- 27.04.2008 - 18:01

Huzuru,aşkı,güveni,sevgiyi,saygıyı,hoşgörüyü yaşabileceğim insanla,aynı ruha sahip bir çevre ile mutlu,hareketli,renkli,verimli bir ömür yaşayabileceğim bir yapıya hayır demezdim...


sevgili narin

statik -- 28.04.2008 - 02:47

Sizin arsanızdan olsa olsa, çok güzel bir yeşil alan olur;))
içinde çocuk parkları, havuzlar, şelaleler, çay bahçeleri, ağaçlar, çimler, çocuklar..
gelin arsayı belediye'ye verin! istimlak ederek kullanıma açsın.


Günaydın

Agnia -- 28.04.2008 - 04:00

Gece yatınca kimsenin bu soruyu bana sormamış olduğunu (ben dahil) farkettim :) E farkedince hadi soruyorum o zaman Sibel dedim haliyle ve baktım ki gerçekten de kolay bi soru değilmiş. Benimki önce biraz mırın kırın edip fark etmez filan dediyse de (niye fark etmez dediğini şıp diye anladım tabi, onu da anlatacağım)sonunda şu an için tercih edeceği yapıyı buldu. Efendim benim arsa üzerine bir Oba kurulmasını istermiş. Zaten alan ormanlık yeşillik bi yer olduğundan içinden güzel bir dere geçip hatta bir de gölet yapmış olduğundan, oba için uygunmuş. Kişilere ya da çiftlere uygun küçük güzel kıl çadırlar ya da ahşap kulubeler özel hayatlar için yapılmışken, yiyecek, temizlik, aktivite, eğlence gibi ortak kullanımlar için büyük çadırlar varmış. Bu tam bir komün hayatıymış anlayacağınız. Birlikte üretiliyor ve paylaşılıyor, hani birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için gibi fakat bu sadece sevgi ve saygıdan yapılıyormuş: çünkü aslında hiç bir mecburiyet yokmuş. (bu arada şöyle baktım da arı gibi çalışıyorlar, üstelik eğleniyorlar, zaten bunun yerine tercih edecekleri başka tür bir AN kullanma istekleri yok)
Neyse iyi bari zararsız bi durum dedim, üstelik çok da kurnazca buldum; çünkü üzerine düşününce OBAların göçebe olduklarını, ara sıra yaylaya göçüp beni kendi halime bırakacaklarını ve ortalığın yeniden ayrıkotları ve binbir hayvanata kalacağını görünce hoşuma gitti.
Gelelim genel olarak ARSAların özelliklerine :)
Muhasebe ile ilgili olan varsa aranızda bilir, şirket aktiflerinden fiziki olduğu halde amortisman ayrılmayan tek kalemdir onlar, sebebi açık; arsanın aşınmasının olmadığı sonsuza kadar payidar kalacağı varsayılır kanunlarda. Ayrıca sigorta yapılırken bile arsa bedeli yapıdan düşerek matrah belirlenir.
Ben bunu küçükken bir otobüs yolculuğunda fark etmiştim. Pencereden uçsuz bucaksız yeryüzünü seyrediyordum, ara ara bakımlı, ara ara bakımsız pek çok arsa/tarla vardı yollarda ve bunların hepsinin de bi sahibi vardı! Buna çok şaşırdım, hatta şok oldum! Allahın toprağına nasıl, kim, ne sıfatla sahip çıkabiliyordu? Ve bu sahipliği sonsuza kadar sürdürmeyi amaçlayan miras kavramı nasıl oluşmuştu? Ve o küçük yaşta bilmediğim mülkiyet kavramını sorgulamıştım yollara baka baka :)


her işi devletten

statik -- 28.04.2008 - 05:00

beklememek lazım, arsalar sahipsiz olsaydı ve isteyen istediği gibi kullanıma açsaydı.. mazallah seyreyle gümbürtüyü! şimdi hiç değilse kendi arsana bakıp kendince gerekli gördüğün yapılanmayı sağlayabiliyorsun. Sorunuzda zaten bu değil miydi?


Sevgili statik

Agnia -- 28.04.2008 - 05:34

İşte sizin bu tepkinizi çok iyi tanıyorum ve anlıyorum da (düzen elden giderse mazallah), sizi rahatlatmak için şunu söyleyebilirim, "sahiplik" mekanizmasına gerek yok, bir müteahhit nasibinde olmayan (kendi frekansına uygun olmayan) bir arsaya değil yapı kurmak, yolu düşüp o arsayı göremez bile!
Bu dünyadaki tüm yapılar zamana tabidir, ne kadar sağlam ne kadar disiplinli ya da heybetli olursa olsunlar yıkılmaya mahkumdur, dünyanın en büyük medeniyetleri iz bırakmadan yıkılıp gitti, arsalar hala duruyor :)


arsaların

statik -- 28.04.2008 - 05:44

hala duruyor olması, o heybetli yapıları korumak içindir, o hala duran arsaları eşeleyin bak, altından ne medeniyetler fışkıracak


sahipsiz

statik -- 28.04.2008 - 05:51

arsaya müteahhid yapılanma yapmaz zaten.. sabah kalkarsın arsanın üstünde bir gecekondu!! hadi bakalım kondu mu? konmadı mı?


Arsa metaforu

sonsuz -- 28.04.2008 - 07:43

Ben bu arsa metaforunu tam olarak anlayamadım. Soru şu şekilde mi? Bir arsa olsaydınız üzerinize ne kurulmasını isterdiniz? (Örnek cevaplar: çocuk bahçesi, otel, fabrika, ev, vs vs)

Yoksa, metafor farklımı yani kadını arsa gibi düşünüp ona göre mi cevap verilmeli? (örnek cevaplar aşk, sevgi, uyum, güven vs)

Sanırımi ilk şekildeki gibi, şimdi asıl benim sorum geliyor. Buradan yani üzerine ne kurulması istediğinden nasıl bir çıkarım yapılabilir. Şimdiye kadar örneklerde bir otel ve bir oba gördüm. Bunlar ne anlama geliyor?





Teşekkürler sonsuz

Agnia -- 28.04.2008 - 08:02

Evet tabi bu bir metafor ve amacım bayanlara bir an için server sağlayıcı olmanın anlamını hissetirmek istemiştim. Soruna gelince, onu da okuyanlar çıkarsın :)
(Çünkü bunun tek ve doğru bir cevabı yok, ANlayana göre ayrı bir sürü ANlamı var biliyosun)

Şimdi ikinci çağrıya geliyorum:
Forumdaki erkek okuyucular, var sayalım hoşunuza giden bir arsa gördünüz, ve onu almaya enerjiniz (paranız, cazibeniz vs vs) yetti, ne tür bir yapı kuracaksınız?


neden?

statik -- 28.04.2008 - 08:08

Hep erkekler yapı yapmak zorunda? üretken olan bayanlar..onlar yapsın;))


Sn.Statik...

narin -- 28.04.2008 - 11:30

Giderek beton yığını haline gelen çevremizde bahsettiniz çocuk parkları, havuzlar, şelaleler, çay bahçeleri, ağaçlar ve çimlere olan ihtiyaç hergeçen gün artmakta.

Böyle güzel bir arsaya kendi kafalarına göre bina diktirip alanı heba ettireceğime ,onca beton yığını arasında yeşillik olarak kalıp daha faydalı olmayı tercih ederim... ;)


helal olsun size!

statik -- 28.04.2008 - 11:34

hemde cani gönülden.. kutlarım;)


Kitabınızı az önce

9999 -- 12.05.2008 - 12:01

Kitabınızı az önce bitirdim, çok katmanlı, her birinde ayrı bir hikaye olan, her hikaye ile zincirin halkalarını zekice birbirine baglayan bir yapıt olmuş.

Aslında ne yalan söyleyeyim tek bir edite eksikligi ile 9.sayfada karşılaştım, volkanın karısı serpil olarak yanlış yazılmıştı ama aslında sevinç idi..

bir ara başlıktan çok etkilendim sonsuz gibi gelen son gün..

"Bu yaratma işlemi; düşünme ve hayal etme kabiliyetiyle yapılmakta olup, kullandığı araçlar, başta kelimeler olmak üzere, dışarı üflediğimiz herşeydir" diyen Yalçının ağzında dillenen oyun kuramının sözlerinden çok etkilendim..

Kitabın içinde verilen ve aslında okuyucuyu o kitapları da okumaya yönlendiren bakışınızı seviyorum..

iyiki yazıyorsunuz..

sevgimle


Beğendiğine sevindim

Agnia -- 13.05.2008 - 03:44

Böyle dikkatli okuyucular bir yazarın baş ödülü diyebilirim :)


İmza ve söyleşi

Agnia -- 14.05.2008 - 17:06

19 Mayıs Pazartesi saat 16.00 - 20.00 arasında Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda imza etkinliğini yapıyormuşuz. Belediye çadırı filan kuruluyormuş. Gerçi doğum günüm ama her zamanki gibi bulduğumuzla yetinip sevineceğiz.
Sizleri de görmekten mutlu olurum dostlar.


imza ve söyleşi:)

orlando -- 15.05.2008 - 04:31

ee herkesi bekliyoruz arkadaşlar..hava süper olacakmış..şöyle hep beraber hem 19 mayısı hemde sibelin doğumgününü kutlayalım..hala sır mısır ı almamış ve okumamış arkadaşlar da, kapsınlar kitabı, alsınlar imzalarını:)


imza günü..

9999 -- 16.05.2008 - 04:08

belki bigünde Ankara'da bir imza günü olur?olur degil mi olur?:))


Tabi sanırım olur da, bi

Agnia -- 16.05.2008 - 05:12

Tabi sanırım olur da, bi kitapçıyla filan organizasyon yapmak lazım. Aslında benim "büyücünün yolu" isimli konferansı, Ankara'da yapmamı isteyen bi organizasyon vardı, belki ikisini bi araya getirebiliriz. Kısmet :)
(iste olsun)


Sevgili Agnia

9999 -- 16.05.2008 - 07:52

off ikisi bir arada olursaa müthiş olur..kalpten istiyorum gelmenizi..bakalım kısmet dediginiz gibi:)


Bu hafta D plus kanalında

Agnia -- 11.07.2008 - 05:44

Bu hafta D plus kanalında sır mısır için yapılan kısa bir röportajım yayınlanıyo olmalı, acaba tesadüfen rastlayan oldu mu? (ben de izleyemedim bu sebeple merak ettim biraz)


Sevgili Agnia

statik -- 01.02.2009 - 04:33

Veda bölümüyle kitapla vedalaştım;) elinize sağlık, gerçekten güzeldi.. Tek eleştirim şudur;
Katilin(ismini vermeden) Türkiye'ye iadesi konusu muallakta kalmış, Uluslararası yasalara göre nasıl sonuçlanmalı? Öldürülen Mısırlı, ama olay yeri Türkiye. merak ettim doğrusu..
Teşekkürler..


Kesin bir fikrim yok,

Agnia -- 02.02.2009 - 03:52

Kesin bir fikrim yok, aslında bu konularda ülkelerin nasıl davranacağı da pek belli olmuyor, sanırım uluslararası kanunlarda yoruma açık unsurlar da var.

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -