Hafızasını kaybetmiş bir suçluya, ceza verilmesinin doğru olup olmayacağını düşündüm.
Diyelim ki bir insan, birisini öldürür. Olay bir sürü şahit eşliğinde doğrulanır. Yalnız bu kişi, cinayeti işledikten sonra başına aldığı bir darbeyle hafızasını kaybeder.
Şimdi bu kişiyi yargılarken, normal şartlar altında mı değerlendirmeli yoksa bu hafıza kaybından dolayı ekstra başka şartlar da söz konusu olur mu sizce?
grafon -- 12.03.2008 - 05:52
Hafızanın tamamı kaybedilmediği gibi, kaybedilen kayıtlar eninde sonunda geri gelir. Gelene kadar uğraşılır ya da beklenilir mi? Hayır.
Cinayeti hangi kasıtla işlediği anlaşılamayacağı için belki cezanın ne olacağı tartışılabilir ama paçayı sıyırması mümkün değil :)
Kişilik bölünmesi gibi bir durum söz konusu ise 'Identity' adlı filmdeki ikilem yaşanabilir. O da tedavi merkezine doğru bir yolculuk başlatır.
Diğer taraftan hafıza kaybı unutma isteğinden gelen hastalıklardandır. Unutma isteği o kadar kuvvetlidir ki anılarınızı yok edersiniz, cinayet gibi adeta :)
sonsuz -- 12.03.2008 - 06:25
Tamam, ceza verelim ama bunun ne faydası olacak? Şunu düşünün. Birden birileri geliyor ve sizi yaka paça götürüyorlar. Ve hatırlamadığınız bir olaydan dolayı suçlayıp, hapse atmak veya idam etmek istiyorlar. Ne yapacaksınız? Siz diyorsanız öyledir diyip razımı olacaksınız?
Yada yapmışımdır, cezamı çekeyim mi diyeceksiniz. Çektiğiniz cezanın size bir faydası olur mu daha doğrusu? Daha suçunuzdan bile bi haberken.
grafon -- 12.03.2008 - 07:32
Cinayet durumunda bi daha yapmasın, ders olsun diye değil, ceza emsal olsun da bi daha kimse böyle bi şey yapmasın diye verilir. Ve garip ama maktulün yakınları teselli bulsun diye... Yoksa ömür boyu hapis ya da idam gereksiz yaptırımlar olur.
Bunlar benim onaylayabildiğim durumlar değil ama azınlık raporundaki gibi suç işlenmeden yapılan müdahele aşamasına gelene dek uygulama böyle.
Tek teselli; cinayeti hatırlamıyor olması, hatırlıyor olmasından iyidir:)
nessuno -- 12.03.2008 - 07:34
Nasıl bir kişinin suçu işlediği zaman ki durumu psikolojik olarak sorguya tabi tutuluyorsa sanırım sonraki durumunda da bu tarz bir tavır sergilenmesi en olumlu olandır. Kişinin hafızasının yerine gelmesi beklenmelidir fakat bu sürecide klinik tarzı bir merkezde geçirmesi düşünülebilinir.
Misafir -- 12.03.2008 - 09:25
Sn. Sonsuz,
Tuhaf bir ikilem içerisinde bırakan bir soru yöneltmişsiniz. Ve gördüğüm kadarı ile humanist yaklaşım sergileyen bir kişiliğe sahipsiniz. Ve vicdanınız bu insanı cezalandırma yönünde karar vermenize engel oluyor. Ve bende buna katılırım.
Size yurtdışında izlediğim bir programdan konu ile ilgili bir bölümü anlatmak istiyorum. Program kayıp insanların bulunması ve arayan yakınları ile buluşturulması formatını taşıyordu. Oldukça duygusal sahnelerin yaşandığı bu programı gurbet psikolojisi ile izlemenin ayrı bir çekiciliği vardı benim için. O gün bir psikiyatrist yanında bir adamla programa katıldı. Bu adam hafızasını kaybetmişti. Evet, geçmişi ile ilgili hiç bir şey hatırlamıyordu. Bir gün metro'da beklerken birden hiç birşey hatırlamadığını, orada neden bulunduğunu bilmediğini farkettiğini söyledi adam. Üstünde kimliği bulunmadığı için başvurduğu karakol bu kişiye yardımcı olamamıştı. Ancak ciddi bir hafıza kaybı olduğu için hemen Psikiyatri bölümüne götürülmüştü. Psikiyatrist çok çok ender olmasına rağmen bu tür aniden ve herhangi bilinen bir sebep olmaksızın hafıza kaybının yaşanmasının mümkün olduğunu dile getirdi. Yaptıkları çalışmalardan herhangi bir sonuç alamamışlardı üstelik. Hastasını programa çıkartma sebebi de tüm ülkede ilgiyle izlenen bu programı izleyen bir tanıdığının ona ulaşması. Evet geçmişi ile ilgili hiç bir şey hatırlamayan bu adam kameraya bakıp'' Lütfen beni tanıyan birisi varsa bana ulaşsın.'' dediğinde başımdan aşağıya buz gibi su dökülmüş gibi hissettim,donakaldım.
Yıllar önce izlediğim bir film aklıma geldi o an. Çok başarılı bir gencin lise mezuniyet töreninden dönerken geçirdiği trafik kazasında kafasını şiddetli bir şekilde direksiyon'a çarpması sonucu tüm hafızasını kaybetmesi ve sonrasında ailesinin ve arkadaşlarının dramı anlatılıyordu bu filmde. Artık yapacak hiç bir şey yoktu. Kalıcı bir hafıza kaybıydı bu. Tanıdıkları kişi gitmiş yerine tanımadıkları yeni bir kişi gelmişti. İlk önceleri geçmişini hatırlaması için çok uğraştılar. Geçmişteki çekilen fotograflarını gösteriyor,videolarını izlettiriyorlardı. Ancak tüm bunlar genç için hiç birşey ifade etmiyordu. Okumayı yazmayı bile baştan öğrenmesi gerekiyordu. En sonunda ailesi gencin eski eşyalarının tümünü bir kutuda topladılar. Aldığı diplomalar,başarı ödülleri,madalyalar vs. Sonra ailece büyük bir çayırlık alana gittiler. Çok duygusal bir andı o an. Anne ve baba veda ettiler çocuklarına ve kutuyu orada açtıkları çukura gömdüler. Artık durumu kabullenmekten başka çare olmadığını anlamışlardı. Onların yetiştirdikleri evladı artık yoktu.
İşte sorunuza bu yönde bakılırsa artık o kişinin suçu işleyen kişi olmadığını farklı bir kişi olduğunu düşünerek ceza verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette bu, bilimsel incelemer sonucu verilen raporun kalıcı hafıza kaybı olması halinde geçerli.
Sevgiler...
xenix -- 12.03.2008 - 12:10
Cezanın önemli olan kısmı caydırıcılığıdır. Yoksa amaç acıları dindirmek yada ıslah etmek olmayabilir. Özellikle idam cezalarında tam ıslah etme vardır gerçi. Hayattan ıslah etme. Herneyse, söylemek istediğim şu. O kişi paşa paşa çekmelidir cezasını. Bilip bilmemesi çokta önemli değil aslında. Bilse ne olacak ki neden cezalandırıldığını ne değişecek? Hayata ve o na ceza verenlere karşı daha mı anlayışlı olacak.
Zaten şu an hepimiz bu hayata gelmekle sebebini bilmediğimiz birşeylerin cezasını çekmiyor muyuz? Kimse doğmadan önce ne yaptığını hatırlıyor mu? :)
xenix: Cezada amaç suçun işlenmesine engel olmaktır.
Misafir -- 12.03.2008 - 13:05
Sn Xenix,
burada ki sorun istisnai bir durumdur. Caydırıcılık ceza için önemli bir kıstas olabilir. Ancak bu devlet'in adaletsiz davranmasını gerektirmez. Suçun faili olmayan bir insan'a sırf caydırıcı olması bakımından bir ceza verilmesi ne kadar akla ve mantığa uygundur? Evet bildiğiniz üzere uygun değildir. Burada suçu işleyen kişi ile hafızasını kaybettikten sonra ki kişi aynı kişi midir? İşte önemli olan soru bu. Sorunu çözücek olan soru da bu. Bizi biz yapan şeyler el,kol,bacak vs değildir. Yani kısaca ben demek sadece beden demek değildir. Buradan ruhçu bir öğretiye gönderme yapmak değildir maksatım. Benlik,bilinç veya kişilik bizi biz yapar. Kısaca beynimiz ve çevremiz.
Misafir:Cinayeti işleyen silahı tutan, eliniz değildir.El sadece araçtır,tüm bedeniniz gibi. Bu durumda ceza beden'e değil o bedeni taşıyan bilince yöneliktir. Eğer o bilinç o bedende değilse artık ceza vermek adaletsizlik olur. Adalet ise tüm devletlerin temelidir.
statik -- 12.03.2008 - 13:53
Birazda ben parazit yapayım, "Cezada amaç suçun işlenmesine engel olmaktır."
eğer böyle olsaydı dağda hiç terörist olmazdı, terörist başını müebbetle cezalandırdık da ne oldu? herkes daha çok suç işlemek için dağlara koştu. Hiç bir musibet cezasız kalmaz.. bu tanrı tarafından bile uygulanıyor. Ceza yaptıklarının bedelidir, emsal veya önleme gibi etkileri olduğunu düşünmüyorum.
Misafir -- 13.03.2008 - 07:40
cinayetten sonra hafıza kaybı yaşadığı için ona ceza verilirken ayrıcalıklı davranılması adil olamaz.
xenix -- 13.03.2008 - 08:00
Sn. Misafir
Cezanın bilince verildiği yönündeki yazınıza katılmıyorum. Herşeyden önce cezanın amacı nedir. X kişisi bir suç işler, karşılığında bu X kişisini cezalandırmak gerekir. Bunun amaçlarına bakalım.
1- X kişisi bir daha aynı suçu işlemesin (ıslah olsun) diye
2- Başkaları X kişisinin işlediği suçu işlemesin (görsünler ders alsınlar) diye
3- X kişisinin işlediği suçtan dolayı acı çekmesini görmek (bir nevi intikam duygusunu bastırmak) için
Benim aklıma gelenler bunlar, belki ilave edilecek şeyler olabilir. Şimdi sizin savunduğunuz şey sadece Madde 1 için geçerli. Yani o kişinin bilincini kaybetmemiş olması sadece birinci maddede ki cezaya uygun. Kaldıki idam cezasını düşünün. Bunun o kişinin ıslah edilmesi amacına ne gibi bir katkısı olur ki. Suçunu bilse ne olacak, hafızasını kaybetse ne olacak. Nasıl olsa 5 dk sonra ne beden nede bilinç kalacak.
Mesela sayın statik, yorumunda madde 3 ü savunmuş.
xenix
sonsuz -- 13.03.2008 - 08:37
Ceza kavramını belki daha derinlemesine incelemek gerekir. Bir çok öğretide veya dinlerde sonsuza kadar verilen cezalar vardır. Mesela müslümanlıkta "Ebedi cehennem" cezası. Şimdi o noktaya gelmiş birisinin ıslah edilme yada işlediği suçtan pişman olma gibi bir durumu söz konusu olamaz. Çünkü sonsuza kadar cehennemde kalacak. Bu cezanın bir tek yararı olabilir, bu suçu işlemesine engel olmak.
Misafir -- 13.03.2008 - 08:40
layığını bulur.
1Misafir -- 13.03.2008 - 08:55
Sn Xenix,
sakın ceza'nın önemsiz bir mekanizma olduğunu savunduğum falan sanılmasın. Ceza gereklidir.
Siz ceza'nın önemine dair bazı maddeler sıralamışsınız. Bakalım tekrar;
1- X kişisi bir daha aynı suçu işlemesin (ıslah olsun) diye
2- Başkaları X kişisinin işlediği suçu işlemesin (görsünler ders alsınlar) diye
3- X kişisinin işlediği suçtan dolayı acı çekmesini görmek (bir nevi intikam duygusunu bastırmak) için
Diyelim ki ceza için yukarıda geçen tüm gerekçeler doğru olsun. Yine de benim söylediğim şey burada ki herhangi bir Madde içerisinde değerlendirilemez. Neden? Yukarıda ki iletimde bunun sebebini bir soru yönelterek aslında belirtmiştim. Belki dikkatinizden kaçmış olabilir. Tekrar sorayım. Suç'u işleyen kişi ile hafızasını kaybetmiş kişi aynı kişi midir?
Evet konuya bilimsel yönden bakarsanız, kalıcı hafıza kayıplarında karşınızda artık o kişinin olmadığını görebilirsiniz. Yani beden aynı olabilir. Ancak o suçu işleyen kişi o değildir.
Şimdi sizin mantık yürütmenizden yola çıkarak şöyle bir sonuca varabiliriz.
Bir X kişisi cinayet işlemiştir. Bu sebeple ikizine ceza verilmesi uygundur.
Bunu aklınız,mantığınız, vicdanınız kabul ediyor mu?
Sanırım bu kadar açıklama yeterli.
Saygılar...
xenix -- 13.03.2008 - 09:11
Bende diyorumki o kişinin cezasının ne olduğunu bilip bilmemesinin çoğu zaman önemi yok. Hafızasını kaybedip kaybetmemesi bu bağlamda çokta önemli bir şey değil. Hatta aynı kişi olup olmaması bile.
Eğer siz o kişinin ikizine ceza verilmediğini düşünüyorsanız yine bir problem yok.
Birde şöyle düşünün. Bir kişi büyük suçlar işleyip sonra diyor ki: "Ben artık eski ben değilim, pişman oldum yaptığım herşeye."
Siz bu kişiye ceza verirken, aklınız, mantığınız, vicdanınız rahat edecek mi? Ya haklıysa adam.
xenix
1Misafir -- 13.03.2008 - 09:29
Bir insan'ın pişmanlık duyduğunu nasıl ölçersiniz?
Hafıza kaybı yaşadığını doktor raporu ile mahkemeye sunmak mümkün iken pişmanlık raporunu kim veriyor ki bu raporu mahkemeye sunabilelim?
Hafıza kaybı geçiren kişinin pişman olma şansı dahi yok. Siz işlemediğiniz bir suç için pişmanlık duyarmısınız?
Pişman olmak suçu işlediğini kabul etmek demektir. Ve üstelik gerçek pişmanlık yaptığı hatanın bedelini ödemeyi kabul etmek demektir.
İkizine ceza verirken hissedeceğim rahatsızlık ile bunu kıyaslayamam bile.
grafon -- 13.03.2008 - 10:39
Ortaçağ da şuç işleyenlere işkence yapılır, işlediği suça maruz kalan kişi tamam diyene kadar da devam edilirdi. Yani suçluya pişman mısın diye sorulmazdı bile...
Hatta şöyle bir hikaye var; Oğulları öldürülen aile işkenceleri bir türlü yeterli görmez ve suçlu sonunda, işkence sırasında ölür, ailenin acısı hala dinmemiştir. Bunun üzerine ne yapılacağına karar vermek için uzun görüşmeler yapılır. Sonuç neydi hatırlamıyorum ama işkence tarihini incelerken çıkmıştı karşıma...
Bugün de kaza vb. ile ölüme sebep de aileye şikayetçi olup olmadığı soruluyor. Aile şikayetçi ise dava devam ediyor...
Yani cezanın tek amacı ıslah değil.
Kaldı ki şeriat kanunları tamamen caydırıcılığa yöneliktir.
Bizde de yaygındır bu zihniyet, kim, ne, nerede bakmaksızın; "Bi kaç tane sallandıracaksın, bak bi daha yapıyorlar mı..." diyeni çok duydum.
sonsuz -- 12.02.2011 - 04:34
Yeni tartışma konusu, (Tecavüzcülerin hadım edilme yasası) bana bu konuyu hatırlattı.
ATAAN -- 12.02.2011 - 10:17
Ruhsal bozuklugun suc islendikten sonra ortaya cikmasi ceza hukukunu degil ceza muhakemesi hukukunu ilgilendiren bir meseledir ve yargilama engellerindendir. Fiili isledikten sonra bir ruhsal bozukluga yakalanan kimse, iyilesinceye kadar zaten yargilanamaz, savunmasini yapamayacagi icin yargilama durdurulur..
Yine ayni sekilde hakkinda mahkumiyet hükmü kesinlestikten sonra ruhsal bozukluga yakalananlarin cezalari da infaz edilemez..Hürriyeti baglayici cezanin infazi mahkum iyilestikten sonraya birakilir..
Tecavüzcüler konusu ise, tibbi müdahele, tedaviyle degil, Eger caydiriciliksa amaclanan, en kesin cözüm cezayi agirlastirmaktir..
kadı -- 13.02.2011 - 13:16
Sanığa ceza verilirken yasa koyucuları bir çok değerlendirmenin yapılmasını nazara alırlar...Bu değerlendirmeler,geçmişten alınan tecrübelerden istifade edilerek olabileceği gibi,ülkenin o anki durumu nazara alınarak subjektif değerlendirm...eler de olabilir.Ceza hukuknda:a)mağdur veya mağdurların maddeten veya manen mağduriyetlerinin giderilmesi b)Sanığın veya sanıkların cezalandırılması c)Verilecek karardan kamu oyunun tatmin olması d)Cezaya konu suçun tekrar veya çok işlenmesinin önlenmesi e)Suçun işlendiği ülkeye göre İnsan hakları sözcüğünden ne anlaşıldığı f=İnsan hakları deyince mağdur olan insan haklarınn mı yoksa sanık olan şahıslarla ilgili insan hakları mı anlaşıldığı veya hangisinin hakkının önde tutulduğu)sanığa verilecek cezanın eğitim amaçlı mı olduğu yoksa egoyu tatmin amaçlı mı olduğu,eğitim amaçlı ise sanığın sosyal ekonomik kültür durumunun yanında zeka seviyesinin ya da hafıza kaybı yada bedensel rahatsızlığınınyargılama usulü açısından ve verilecek ceza açısından cezanın ne zaman nasıl ne şekilde infaz edileceğinden tutunda düşündükçe a bir çok hususları kapsar.Konuyu sağ duyu ile çözebilmek in bence öncelikle yukarda belirttiğim konuların öncelikle tartışılması gerekir.
sarı-kırmızı -- 13.02.2011 - 14:07
Yargılama sağlıklıymış gibi yapılır, ceza ise akıl sağlığı bozuk olan suçlulara nasıl uygulanıyorsa öyle uygulanır.
ATAAN -- 13.02.2011 - 15:55
Konu acilirken sorulan soru, sanik sucu isledikten sonra bilinc kaybina ugruyor..Sucu islediginde cezanin belirlenmesi icin sartlarin cogu gerceklesmis ancak sanik bilinc kaybina ugradigi icin yargilama yapilamaz cünkü sanik bilinc kaybinda, kendini savunma yetenegine haiz degil..Savunmasi alinmadan kimseyede ceza verilemeyecegi icin sanik sagligina kavusuncaya kadar yargilama durdurulur..Yargilamaya devam edilirse eksik sorusturma ve yanlis ceza tayini yapilmis olur..Bu kararida temyiz talebi olmasa bile Yargitay bozar zaten..
Hatta sanik sorusturma süresince saglikli olsun hakkinda ceza tahsis edilmis olsun..Hakkinda verilen ceza kararinin onanmasi süresi icinde bir hafiza kaybina ugrasin..Kesinlesmis cezasinin infazi sanik iyilestikten sonraya birakilir..Bunla ilgili yargitay ictihatlarina göz atarsaniz daha detayli bilgi sahibi olabilirsiniz..
Sucu isledigi sirada bir ruh hastaligi söz konusuysa bu durum Ceza Kanunumuzun 57.Maddesinde düzenlenmis ve uygulanacak güvenlik tedbirleri belirtilmistir..
kadı -- 20.02.2011 - 09:38
Verilen cezanın infazı:5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında kanun isimli yasanın 16/1 maddesinde aynen (Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü iyileşinceye kadar TCK nun57.maddesindebelirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır.Sağlık kurumunda geçen süreler ceza evinde geçmiş sayılır )denmekte6dir.Hafıza kaybı,bir türlü akıl hastalığıdır.Netice itibariyle,hükümlünün hafızası yerine gelmezse,infaz ilgili sağlık kurumunda koruma ve tedavi şeklinde yerine getirilir.İnfaz sırasında hükümlünün hafızası yerine gelirse,diğer bir deyimle hükümlü iyileşirse infazın geri kalan kısmı diğer hükümlülerle ilgili infaz şartlarına göre yapılır.
kadı -- 20.02.2011 - 10:08
Sanık suçu işlerken bilinçli,sağlıklı ve hafızası yerindeyken işlenmişse CMK hükümlerine uygun olarak diğer sanıklar gibi yargılanır.Çünkü 5237 sayılı TCK.nun 32/1 maddesinde (akıl hastalığı nedeniyle işqlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamıyan veya fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez )demekte, 32/2 maddesi ise birinci fıkrada yazılı derecede yazılı olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak,davranışlarını yönlendirmeyeteneği azalmış olan kişiye...daha az ceza verilir )demekte,TCKnun 57/1 maddesinde ise aynen (Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir) demektedir.Yani suçu işledikten sonra hafızasını kaybettiği tıbben belirlenen şahsın cveza almıyacağına ya da daha az ceza alacağına ilişkin yasalarımızda bir hüküm yoktur.Netice itibariyle suçlu diğer sanıklar gibi aynı şarlarda yargılanacak,toplanan delillere göre Ceca kanununda belirtilen cezaya çarptırılacaktır.Cezanın infazı ise ayrı bir konu olup,5275 sayılı CMK.hükümleari doğrultusunda bugün 16.38 de yayınladığım şekilde yapılacaktır.Saygılarımla...
ATAAN -- 22.02.2011 - 15:32
Sayin Kadi, 5275 Sayili kanuna atfen yaptiginiz izahat HÜKÜMLÜ durumunda olanlari kapsar..Yani yargilama süreci bitmis, Cezasi kesinlesmis.. Hürriyeti baglayici cezanin infazina gecilmis..Sanik cezaevindeyken akil hastaligina yakalanmasi durumunda bu maddeye göre islem yapilir..
Ancak konuyu acan üyemiz sucu isledikten sonra bir hafiza kaybindan bahsediyor..Yani suc islenirken akli dengesi yerinde ancak yargilama süreci esnasinda bir hafiza kaybi yasiyor..
Suc isledikten sonra akil hastaligina tutulan sanik hakkinda dava acilir; bu durum, kural olarak, yapilamayan yargılamadir.
Suc islendiginde veya öncesinde var olan akil hastaliginin varligi tespit edildikten sonra sizin belirttiginiz emniyet tedbirleri uygulanacaktir,
Akil hastaliginin yargilamaya engel olabilmesi icin iki sartin gerceklesmesi gerekir;
Birincisi, Hastaligin suc isledikten sonra ortaya cikmasi
Ikinci olarak, hastaligin savunmanin esasli bir sekilde yapilmasina engel teskil etmesi.
Bu iki sartin gerçeklemesi durumu yargilama engelidir..Mahkeme yargilama icin durma karari verecektir..Konu acilarken sorulan sorunun cevabini Ceza hukukunda degil Ceza yargilamasi hukukunda aramak gerekir..