Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Tanrı-İnsan-Evren üçlüsü

delete



Şu yazıya kadar varlığı birçok yönleri ile inceledim. Varlık-insan ilişkisini oldukça ayrıntılı bir şekilde ele aldım. Fizik ve Metafizik başlıklı ilk yazımda dedim ki: “Günümüzde Metafizik ile, fiziksel olmayan, ruhsal alemle ilgili görüşler içeren disiplinler anlaşılmaktadır”. Artık bu konuya girmenin ve buraya kadar yapmış olduğum açıklamalar doğrultusunda nasıl bir Tanrı anlayışının ortaya çıktığını tartışmanın vakti geldi kanısındayım.



Özne Enerjisi başlıklı üçüncü yazımda dedim ki: “İnsan anlamsız bir eylem yapamaz. İstese de yapamaz. Ama, bana anlamlı gelen eylem size anlamsız gelebilir. Demek ki, “anlam” kişiseldir. Her insana göre farklıdır. Dolayısıyla “Anlam görelidir”. Şu halde anlam içeren kavramlar da görelidir”.



Evreni anlamaya çalışan insan kendisi ve çevresi ile ilgili anlam üretmek zorunda olduğundan mitosları, destanları ve giderek bilimi oluşturmuştur. Çünkü toplumu bir arada tutabilmek için ortak görüşlere, amaçlara, ideallere sahip olmak gerekir. İnsan bir Bio-Psiko-Sosyal varlıktır. Ne sadece bedensel biyolojiden ibarettir, ne sadece düşünce ve duygudur, ne de sadece sosyal bir canlıdır. Her üçünün ortaklaşa ürettikleri bir üründür.



Psiko-Sosyal yönü biyolojik yönünden esastan ayrıdır. Biyolojik bedenimiz bize doğuştan verilmiştir. Onu değiştiremeyiz, ama psiko-sosyal yönümüz doğuştan verilmemiştir. Onu biz yaratırız. Her toplum her dönemde bir psiko-sosyal insan türü üretmiştir. Bu yönümüze ben TİN diyorum. Tin, yani Geist, insanların tarih içinde ürettikleri bir yapıdır. Şu halde Tin Tarihseldir. Bugünün insan tini bundan birkaç yüzyıl önceki insan tininden çok farklıdır. Fakat “tarih tekerrürdür” derler. Tarih tekrar eder ne demektir? Şu demektir: belli dönemlerde üretilmiş olan Tin aradan birçok yüzyıl, hatta binyıl dahi geçse yeniden ortaya çıkabilir. Aynen değil elbet. Değişerek ve dönüşerek, fakat kendine benzeyerek.



Ön-Türklerle ilgili yazdıklarımı okuduysanız onların belli bir tin sahibi olduklarını hemen anlarsınız. Onların psiko-sosyal yapılarında “Tanrısal yönetici” veya “Tanrıdan türemiş ve tekrar Tanrı ile bütünleşen” bir yönetici düşüncesi vardı. Bugün aynı kavram şu şekilde ortaya çıkmaktadır.



İnsan evrenin holografik bir yansımasıdır. Daha doğrusu insan ile evren arasında bütünsel bir ilişki vardır. Biri diğerinden kopamaz. İç-içedirler. Şu halde Tanrı evrenin ve insanın yaratıcısı olarak onlarla iç-içedir ve üçü arasında bütünsel bir ilişki vardır. Bu görüş Ön-Türklerin “yönetici” kavramını her bir insana yansıtmak veya aktarmak şeklinde anlaşılabilir. Eskiden sadece yöneticilere ait olan güçler ve yetiler, günümüzde her bir insanda bulunmaktadır.



Günümüz bilimine göre Tanrı-insan-evren üçlüsü bir üçgenin köşeleri gibi birbirlerinden ayrı ve kopuk değildir. Yukarıdaki resmin sağ tarafında görüldüğü gibi içi-içedirler. Dikkat ederseniz hem insan hem de evren aynı yapıdadır. Biri diğerinin küçültülmüş bir modeli gibidir. Ayrıca kimin kimi yarattığı da açıkça belli değildir. Acaba merkezde duran insan mı evreni yaratmaktadır? Yoksa evren kendi küçük kopyası olan insanı mı yaratmıştır? Bir de Tanrı bu yapı içinde midir, dışında mı? Tanrı hem insanı hem evreni aynı temel ilkeler çerçevesinde yaratmıştır. Şu halde resmin tümü Tanrıyı yansıtır.



Dikkat ederseniz bu bakış açısı ile Tengri damgası büyük çapta örtüşmektedir (Bkz. Eski Damgalar başlıklı yazım). İnsan evrenin bir küçük modeli olmaktadır. Fakat yukarıdaki resimde insanın içini siyah çizdim. Çünkü insan kendi içini tanımıyor. İnsan hala bugün bile kendisi için bir Meçhul’dur, bilinmeyendir. Bu bakımdan eski bilge kişiler “Kendini tanı” demişlerdir.



Bir bakıma böyle olması, insanın kendini tam olarak tanımaması, doğaldır. Çünkü insan sabit değişmez bir yapı değildir. Her tarihi dönemde farklı bir tin sahibi olmuştur. Doğayı, evreni hatta Tanrı kavramını dahi farklı şekillerde yorumlamış ve anlamlandırmıştır.


İşte sanırım gamaro ile

xenix -- 22.03.2012 - 12:39



İşte sanırım gamaro ile Hüseyin Aktaşın anlatmaya çalıştığı şeylerin kısmen derlenmiş bir yazı. (Ama bahse girerim bu yazıdakilere de katılmayacaklardır)


1- Tanrı neden bir önsav

bwallace4ever -- 23.03.2012 - 17:42

1- Tanrı neden bir önsav olarak teleaffuz ediliyor asıl sıkıntı burada. Tanrıyı bir önsav hatta bir sav olmaktan çıkardığımız zaman evren ve insan bütünlüğünü nasıl değrlendirmeliyiz.

2- İnsan kendini bir yere kadar tanıyabilir, değiştirebilir, geliştirebilir. Obsesiv kompalsif problemleri olan bireyin bi sigara yakıp durumunu düşünerek problemini halledebilir mi? (hangi çağda olursa olsun). Yoksa insanın kendini kendi başına tanıması bu tür durumlarda olanaksız mıdır?

Descartes'da aynısını yapmış. İnsanı başrole koyayım derken, Allah'tan korkup haşaaa demiş.


xenix, Yazıyı yeni

Hüseyin AKTAŞ -- 24.03.2012 - 12:41

xenix,
Yazıyı yeni okudum.
Eğer seninle bahse giren olduysa kazandın.
Burada "bwallace4ever" arkadaşın dediği gibi, "tanrı" işe karışıyor. Onun işe karıştığı yerde ben yokum...


"Fizik ve Metafizik başlıklı ilk yazımda dedim ki: “Günümüzde Metafizik ile, fiziksel olmayan, ruhsal alemle ilgili görüşler içeren disiplinler anlaşılmaktadır”. Artık bu konuya girmenin ve buraya kadar yapmış olduğum açıklamalar doğrultusunda nasıl bir Tanrı anlayışının ortaya çıktığını tartışmanın vakti geldi kanısındayım."

"Günümüz bilimine göre Tanrı-insan-evren üçlüsü bir üçgenin köşeleri gibi birbirlerinden ayrı ve kopuk değildir."

Benim bunlara katılacağımı söyleyen enayiyi bana yolla da biraz da ben yolayım:)


Buradaki sorun,

XINTeorisyen -- 24.03.2012 - 16:49

Buradaki sorun, yaratıcıyı sisteme dahil etmektir. Yaratıcı sisteme dahil edilemez, bir şey hem kendisi, hem kendisi olmayan olamaz. Bu sebeple de yaratıcı sistemin içerisinde veya onu dışarısında(tüm sistemin bütünü veya sistemin dışarısında kapsayan şekilde) olamaz. Çünkü her iki durumda sisteme dahil olmayı gerektirir.
O sistemin dışında(tanımlanamaz anlamda evrensel küme dışında) olmalıdır. Ama sistemi var eden ondan başka bir şeyde olamaz. Bu psiko-sosyal bir olay değil, açıkça gerçektir, ancak gerçeklik tanımınız sanalsa gerçek sizin için anlamsızdır.


:)

gamaro -- 24.03.2012 - 17:46

:)


Başındaki X harfini

Hüseyin AKTAŞ -- 24.03.2012 - 18:10



Başındaki X harfini görünce yazıyı yazanı xenix sandım önce. "Lan" dedim, "kafayı mı sıyırdı bu?"
Sonra "1 Yeni Yorum" görünce açtım baktım gamaro gülücük altından giydirmiş:)

tXİNTİ geliyor insana..


:) Sanırım söylediklerime

XINTeorisyen -- 24.03.2012 - 18:56

:) Sanırım söylediklerime hak verdiniz :) Sayın Hüseyin AKTAŞ,

Yoksa tXİNTİ gelecek kadar umursamaz dınız öyle değil mi ?

:))


Sevgili aktaş, sen

xenix -- 25.03.2012 - 07:13



Sevgili aktaş, sen yazıdaki tanrı geçen yerlere evren kelimesini koy tekrar oku. Tanrıya takılmayın bu kadar.


Yazarına söyle de o

Hüseyin AKTAŞ -- 25.03.2012 - 09:00

Yazarına söyle de o koysun. Bana ne?
Senin adına öyle de okurum ama biz evreni muhatap alırken evrene "yaratıcılık" yüklüyor muyuz?


Sanırım düşüncemi tam

XINTeorisyen -- 25.03.2012 - 09:15

Sanırım düşüncemi tam ifade edemedim. Buradaki sorun yaratıcıyı sisteme dahil etmektir. dediğim şey şudur.

Şu cümleyi analiz edelim...

"Sonsuz uzunlukta bir zincir ilk halkası var olmadan, var olmayı başarabilir mi ?"

Siz diyorsunuz ki Evren bir yaratıcı tarafından var edildi ise, yaratıcıyı kim yarattı. ?
Bu böyle sonsuza kadar giden ve hiç bir şekilde ilk halkaya varamayacağınız bir zincir şeklinde uzayacaktır.
Yani yaratıcıyı sisteme bir ilk halka olarak eklediğiniz sürece hiç bir zaman ilk halkayı bulamayacaksınız.

Peki ilk halka olmadan bu zincir nasıl var olabilir. ?

Zinciri oluşturmaya başladığınızda sisteme koyduğunuz halka ilk halkadır.
zincir olması için yani sonraki halkanın varlık sebebi olması için, bunun olması gerekir. olmadığını var sayarsanız, sonraki halka ilk halkadır.
onunda olmadığını varsayalım , sonraki halka ilk halkadır.

İlk halka yok diyorsunuz ...

Peki ama bu evren nasıl var oldu o zaman ?
sorusu orta yerde duruyor...
Yaratıcı ilk halka zannediyorsunuz...
Halbuki ilk halka olmak zincir üzerinde var olmak demek,
bu ise mümkün değil, zinciri yapan ilk halkası değil o edilgen bir konumda...
Bu yüzden İslamda yaratıcının en önemli sıfatlarından ikisi Ezeli ve Ebedi olması...
Bu başka hangi dinde var...

Zincir bir perde, gerçekleri gizleyen...
Zincire bakarak onun dışında bir yapıcısı olduğunu görmek ise ancak Teslim olanları işi
Yani Müslümanların....

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -