Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Kritik kuvvet kavramı

delete

Örgü-alan yaklaşımına göre evren ve tüm var olanlar, bu 4-boyutlu alanın değişik bölgelerdeki değişik yoğunlukları oluyorlar. Fakat bizim yoğunluk kavramının aksine, düğümler arası mesafe ne kadar az ise, yani düğümler ne kadar sık ise, o bölgede o kadar az parçacık vardır. Çünkü örgü muntazam bir kristal yapısında olduğunda her nokta eşdeğerdedir ve yapıda hiçbir yoğunluk farkı oluşmaz.



Yoğunluk farkının oluşması için düğümler arası mesafede bir düzensizlik oluşması gerekir. İşte bu düzensiz yapıyı düzeltmek görevi Takiyonlara düşmektedir. Örgüde düzensiz yapı oluştuğu anda (düğümler arası mesafe değiştiğinde) anında oraya Takiyonlar hücum edip örgüyü tamir etmek için harekete geçerler. Bu da örgüye düzeni geri getirir. Yani düzensizlikten düzen oluşur.



Yukarıdaki resimde örgü-alan içinde oluşmuş iki küresel parçacığın etkileşimini görüyoruz. İki küre birbirlerine yaklaştıklarında (veya bitişik iken uzaklaştıklarında) aralarında bir köprü oluşur. Örgü-alanın kendisi olan bu köprü üzerinde bulunan düğüm noktaları, küreler üzerindeki düğüm noktalarına oranla daha geniş aralıklıdırlar. İşte Takiyonlar bu köprü bölgesinde etkin olup yeniden aralıkları eşitlemekle yükümlüdürler.



Eğer parçacıklar ayrılıyorlarsa tekrar birleşmeleri için kuvvet üretirler. Bu kuvvete bir önceki yazımda Adezyon ve Kohezyon kuvvetleri dendiğinden söz ettim. Eğer parçacıklar bir-araya gelmekte iseler bu bütünleşmeyi bir an önce sağlamak için köprü durumunda etkin olmaya başlarlar. Fakat ayrı olan parçacık sistemlerinde dengenin sağlanması her zaman çekici kuvvetlerle olmaz. Bazen de itici kuvvetlerin devreye girmeleri gerekir. İşte bu yüzden iki tür kuvvetin varlığı gereklidir (Bakınız: Etkenlik-edilgenlik başlıklı yazım).



Takiyonlar bizim vücudumuzdaki koruyucu “Antikor” denen akyuvarlara, savaşan hücrelere benzerler. Nasıl ki yabancı bir canlı (mikrop veya virüs) bedene saldırdığında bu hücreler koruma görevini yükleniyorlarsa, Takiyonlar da uzay-zaman örgüsünü koruma görevini yüklenmişlerdir. Daha önce Takiyon evren ile bizim ışık-altı parçacıkların evreni varlıklarını sürdürmek için birbirlerine muhtaç olduklarını söylemiştim. Evren de bedenimiz gibi korunmaya muhtaçtır. Bedenimizde akyuvarlar bedeni koruyarak varlığını sürdürmesini sağlarlar. Çünkü onların koruyucu etkisi olmasa insan bedeni yabancı organizmaların saldırısına dayanamaz. Takiyonlar da benzer şekilde 4-boyutlu uzam-zaman örgüsünde oluşan dengesizlikleri düzelterek örgüye düzen getirirler ve örgünün varlığını sürdürmesini sağlarlar.



Takiyonların düzen sağladıkları doğru olsa da, bu düzen dış görünüş olarak karmaşaya da benzeyebilir. Çünkü onların düzen sağlayışları bir fraktal yapı oluşturup “acayip çekici” adını verdiğimiz görünmez merkeze doğru sistemi harekete geçirmek şeklindedir. Bu arada karmaşık bir hareket oluşsa da altta gizli olan bir simetri, bir harmoni, bir denge durumu vardır (Bakınız: Doğanın estetiği başlıklı yazım).



Örgü-alan yaklaşımının önemli bir diğer özelliği de tek bir düğüm noktası yerine düğüm noktalarının topluluğu ile ilgilenmesidir. Yani, tek bir parçacık dahi birçok düğüm noktasından oluşmaktadır. Bu bakımdan örgüde düğümler arası etkileşme ve iletişim her boyutta geçerlidir. Nasıl ki bir bedende atomlar, hücreler, dokular ve uzuvlar bir araya gelip birbirlerinden bağımsız davranmıyorlarsa, örgü-alan tarafından oluşturulan yapılar da bağımsız değildirler. Çok düğümlü yapılar parçacıklara, onlar da daha karmaşık madde türlerine dönüşüyor.



Çok-düğümlü bir yapıda geçerli olan kuvvet ikili etkileşme kuvveti değildir. O sistemin kritik bir alt ve üst değerinde devreye giren bir “Kritik Kuvvet” olarak ele alınması gerekir. Zira değişimler sürekli olmayıp ani kırılmalar ve sıçramalar şeklinde olmaktadırlar (Bakınız: Türlerin oluşumu başlıklı yazım). Bu bakımdan gerek mikro alemde gerekse makro alemde etken olan kuvvetler çatallaşma noktasında aniden etken olmaya başlayan “Kritik kuvvetler” olarak görülmeleri gerekir. Kuvvetlerin etkisini iki parçacık arasında değil, parçacıklar topluluğuna (veya alt düzeyde düğümler topluluğuna) etken olan kuvvetler olarak incelemek gerekmektedir.



Bu bakımdan itici ve çekici kuvvetleri, ancak belli bir kritik değere ulaştıklarında etkinlikleri ortaya çıktığına göre, daha farklı bir yaklaşımla "Kritik" noktada tanımlamak gerekecektir.


kuvvet kavramı yok mu?

Misafir -- 03.04.2008 - 10:27

kuvvet kavramı yok mu?


Kuvvet kavramı

Bilgisev -- 13.07.2009 - 03:24

Bu konuda birçok görüş ileri sürülmüştür. Klasik Newton fiziğinde kuvvet, kütle ile ivmenin çarpımı olarak tanımlanır. Yani, kuvvet temel bir özellik olmayıp hareketin değişimi sonucu oluşur.

Einstein tarafından ileri sürülen görelilik kuramında ise kuvvet kavramı olmayıp uzayın bükülmesi sonucunda cisimler birbirlerine doğru hareket ederler. Yani, kuvvet kavramına gerek yoktur. Uzayın bükümü esastır.

Kuantum kuramında ise kuvvet ileten parçacıklar veya ara dalgalar vardır. Bozonlar kuvvet iletirler. Bozonlar tam veya sıfır spin sahibi olduklarından yer kaplamazlar. Fermiyonlar ise yarım spinli olduklarından yer kaplarlar. Bunlar nesneleri oluşturur.

Benim yukarda savunduğum görüş ise hepsinden farklı olarak, ancak kritik bir noktaya ulaşıldığında etki veya olgu ortaya çıktığından kuvvet de kritik etkinin sonucu olarak belirir. Kritik etkiyi sayısal olarak tanımlamak ise herzaman kolay olmadığından bu görüş pozitif fizik biliminde yer almaz. Çünkü, kritik etki her ortama ve yapıya göre farklıdır da ondan.

Bu konu düşünmeye değer gibi geliyor bana...

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -