Allah CC' hesabının sahibine hapis cezası
Muş Sulh Ceza Mahkemesi, Twitter'da "Allah CC" adını kullanan öğretmen Ertan P'ye 15 ay hapis cezası verdi.
Cezası ertelenmeyen öğretmen, Yargıtay'ın kararı onaması halinde cezaevine girecek.
Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, şikayet üzerine, 2012'de başlatılan soruşturma kapsamında öğretmen Ertan P, hakkında iddianame düzenledi.
İddianamede, sanığın sosyal paylaşım sitesi Twitter'da "Allah CC" rumuzuyla hesap açtığı ve bu hesapla Allah, peygamber ve kutsal meleklerin isimlerini ve kendisini de onların yerine koymak suretiyle çok sayıda dini değerleri aşağılayıcı ve hakaret vari sözler yazdığı belirtildi.
Sanığın yazılarının eleştiri veya inançsızlık çerçevesinde olmadığı sadece aşağılama kastı ile yazdığı kaydedilen iddianamede, "Sanık söz konusu rumuzu ve yazışmaları kabul ettiğini ancak suçtan kurtulmak için kendisine ait bu hesabın başkaları tarafından hacklenmek suretiyle yazılmış yazılar da olabileceğini beyan etmiştir. Bunun soyut ve mesnetsiz olduğu, dosya kapsamından da üzerine atılı suçun sabit olduğu anlaşılmıştır” denildi.
İddianamenin Muş Sulh Ceza Mahkemesi'nce kabul edilmesinin ardından yargılama başladı. Davada, öğretmen Ertan P, Twitter'da "Allah C.C" ismini, başka bir kullanıcıdan hacklediğini öne sürdü.
İddianamede yer alan tweetleri kendisinin atmadığını savunan sanık, adresi ele geçirdikten sonra kan bağışını destekleyen mesajlar yazdığını iddia etti. Sanık, "Bu rumuzla bir müddet yazdım. Benden sonra da bunu başkaları hacklemiş olabilir" dedi.
Şikayetçinin Müşteki avukatı Abdullah Aslan, sanığın her aşamada farklı ifadeler verdiğini belirterek, "Sanık hesabının hacklendiğini söylüyor ama bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmamıştır. Ayrıca hesabının hacklendiğine dair hiç bir zaman takipçilerine bilgi paylaşımı yapmamıştır. Sanık suçu işlemeye devam etmektedir" diyerek, sanığın cezalandırılmasını istedi.
Sanık avukatı Rumet Agit Özer, müvekkilinin hesabının hacklendiğini, bu nedenle hesabını başkalarının kullandığını savunarak, müvekkilinin beraatini istedi.
Ceza ertelenmedi
Davayı karara bağlayan hakim, sanık Ertan P'nin eyleminin sabit olduğunu belirtti.
"Suçun işleniş biçimi, sanığın kastı, suç işlemesindeki ısrarı, failin amaç ve saikini" göz önüne alan hakim, sanığı "Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlere alenen aşağılama" suçundan 8 ay hapis cezasına çarptırdı. Cezayı suçun yayın yoluyla gerçekleştirilmesi ve değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi nedeniyle 15 aya çıkaran hakim, sanık hakkında takdiri veya yasal indirim uygulamadı.
Hakim, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat oluşmadığı gerekesiyle hükmün açıklanmasını geri bırakmadı, cezayı da ertelemedi. Hakim, sanığın memuriyet hakkından da yoksun bırakılmasına karar verdi.
Yargıtay, yerel mahkemenin kararını onarsa öğretmen P, hapse girecek.
Beyazgazete
HoLa -- 29.05.2014 - 10:57
allah ın adı ile zırva yazarsan
peygamber...
twit atarsan
mahkum
olursun!
cenk -- 29.05.2014 - 12:09
işaret parmağınla; hıımm!! mı?
nurcihan -- 29.05.2014 - 17:38
Twitter nefret söylemi kapsamında kullanıcı bilgilerini paylaştı
Twitter, Fransa'daki Yahudi öğrencilerin açtığı dava üzerine #unbonjuif (iyi bir Yahudi) hashtagiyle anti-semitik tweet atan kullanıcıların bilgilerini Paris savcılarına teslim etti.
öz konusu tweetler arasında "İyi bir Yahudi, ölü olanıdır" ya da "İyi bir Yahudi, burnuyla araba lastiğini şişirendir" şeklinde aşağılayıcı ya da Yahudilere karşı doğrun düşmanlık içeren ifadeler vardı.
Geçen yıl Ekim ayında yaşanan kriz sonrasında Twitter, bahsi geçen tweetleri derhal kaldırmış ve ırkçılıkla suçlanan kullanıcılar ise "biraz mizah yapma özgürlükleri olduğunu" savunmuştu. Bunun üzerine Fransa'daki Yahudi Öğrenciler Birliği (Union des étudiants juifs de France-UEJF) yargıya başvurdu ve Fransa yasalarına göre suç sayılan anti-semitik tweetlerin sahiplerini tespit etmek amacıyla Twitter'dan kullanıcıların kişisel bilgilerini talep etti.
Twitter kullanıcı bilgilerini paylaşmayacağını beyan edip davaya itiraz etse de UEJF'nin bir sonraki hamlesi Twitter'a karşı 38,5 milyon Euro değerinde bir tazminat davası açmak oldu. Dernek aynı zamanda Twitter'ın CEO'su Dick Costolo'yu da dava edeceğini duyurdu.
Ve sona gelindi… Twitter kısa süre önce yaptığı açıklamada UEJF ile bir anlaşmaya vardığını duyurdu. Buna göre Twitter'ın IP ve e-mail adresleri dâhil olmak üzere söz konusu kullanıcıların bilgilerini Paris'teki yetkililere iletmesi karşılığında UEJF tazminat davasından vazgeçti.
Olayın aslında bir iyi bir de kötü tarafı var. Bir yandan Twitter nefret söylemi kapsamına giren ırkçı, ayrımcı her türlü ifadenin karşısında durup, sorumluların hesap vermesi için gerekeni yaparken diğer yandan yerel yasayı temel alarak kullanıcı bilgilerinin gizliliğini ihlal edip etmediği sorusunu uyandırıyor. Aynı durumun otoriter devletlerin talepleri karşısında yaşanması halinde zaten oldukça kısıtlı olan ifade özgürlüğünün kendine yeni yeni yer bulduğu mecralardan da tamamen kaybolmaya mahkûm olacağını görmek zor değil.
Peki, bu mümkün mü? Bilişim hukuku uzmanı Avukat Gökhan Ahi, mevcut yasal düzenleme izin verdiği sürece kullanıcı bilgilerinin yetkililere verilmesinin gizlilik ihlali sayılmadığını söylüyor. Buna göre Türkiye'de bulunan internet sağlayıcıları da mahkeme ve savcılık taleplerine göre kullanıcı bilgilerini vermek zorunda. Fakat Twitter ve Google gibi ABD merkezli servisler, ABD anayasasının fikir ve ifade özgürlüğüne ilişkin maddelerini gerekçe göstererek kullanıcı bilgilerini vermeyi reddedebiliyor.
"Paris’te ofis açılması Twitter'ı zorlamış olabilir"
Avukat Ahi, söz konusu kararı şöyle yorumluyor:
"Bugün Twitter ve benzeri ortamların en büyük varlık sebebi insanlara düşüncelerini özgürce paylaşabilecekleri bir platform sunabilmeleridir. Hatta bu platformlarda anonim kalma hakkı dahi sonuna kadar desteklenebiliyor. Aksi takdirde insanlar bu platformları kullanmayı tercih etmeyeceklerdir. Bu sebeple, özellikle Twitter'ın Amerikan mahkemelerine dahi bilgi vermemek için direndiğine tanık oluyoruz. Bazı ülkelerde eleştirinin bile suç sayıldığını düşünürsek, Twitter'ın ifade özgürlüğü kapsamında kendi ülkesinde suç kabul edilmeyen bir eylemden dolayı kullanıcı bilgilerini paylaşmamasını olumlu buluyorum. Fransa'ya bilgi vermeyi kabul ettiklerinde Fransız mahkemelerinde aleyhlerine açılmış bir kaç dava ve ödenmesi gereken tazminat karşılarına çıkmıştı. Bir de üzerine herkesin çok hassas olduğu nefret söylemi gelince Twitter kullanıcı verilerini sunmak zorunda kaldı. Zaten Twitter bu yılın başında Paris'te resmi ofisini açmıştı ve bu olgunun da zorladığını düşünüyorum."
"Nefret söylemi ifade özgürlüğünden faydalanmamalı"
Ahi, bu noktada nefret söyleminin ifade özgürlüğünden faydalanmaması gerektiği görüşünde çünkü nefret söylemi, bir kişi ya da grubu etnik, dini, ulusal ya da cinsel kimliği nedeniyle hedef gösteriyor ve o grubun üyelerinin şiddete ya da dışlanma ve ayrımcılığa maruz kalmasına zemin hazırlıyor. Ahi'ye göre bu nedenle nefret söylemini düzenleyen yasaların "keyfiliğe yer vermeyecek ve muhalif görüşteki insanları bastırmak amaçlı kullanılmayacak şekilde" düzenlenmesi şart.
"Nefret söylemiyle mücadeleyi ceza hukukuyla sınırlı tutmak yetersiz"
Türkiye'de nefret söylemini de kapsayacak şekilde çıkarılacak bir nefret suçları yasasının hazırlıkları sivil toplum örgütleri nezdinde sürüyor. Bu süreci yakından izleyen hukukçulardan biri de insan hakları hukuku alanında çalışan Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ulaş Karan.
Karan, nefret söylemi söz konusu olduğunda ifade özgürlüğünün orantılı biçimde kısıtlanmasını makul bulduğunu söylese de Twitter'ın kullanıcı bilgilerini paylaşmasının her bir ülkedeki yerel yasalar gerekçe gösterilerek değil evrensel ilkeler etrafında gerçekleşmesi gerektiği görüşünde. İnsan Hakları Hukuku uzmanı Karan, "Aksi halde Terörle Mücadele Yasası benzeri bir yasanın bu tür bir paylaşıma gerekçe gösterilmeyeceğini nereden bilebiliriz" diye soruyor.
Karan'a göre hazırlık aşamasındaki nefret suçları yasasının olmazsa olmazları ise şöyle:
* İnternet ve sosyal medyaya müdahalenin sınırları net bir şekilde çizilmeli. Yasanın sadece nefret söylemini kapsadığı kesin bir şekilde vurgulanmalı. Yoksa kapı açıldığında her şey bu yasaya dâhil edilebilir.
* Nefret söylemiyle ilgili bir tartışma yürütülmeli ve nefret söyleminin net bir tanımı yapılmalı. Bugüne dek nefret söylemiyle ilgili vakalarda hep ters yönde bir yorumlama oldu.
* Nefret söylemiyle mücadeleyi yalnızca ceza hukukuyla sınırlı tutmak yetersiz… Tazminat, gazetede bir özür yayınlama, kamu yararına ücretsiz çalışma tarzında alternatifler tartışılmalı ve bir vakada somut duruma en uygun yaptırıma hükmedilebilmeli.
AGOS Ceyda Ulukaya
oik0s -- 29.05.2014 - 17:45
Nefret söylemleri için bkz : RTE...
nurcihan -- 29.05.2014 - 17:50
Nefret söyleminin sınırlarını nasıl çizebiliriz?Kime göre neye göre çizilmeli?
Çoğunluğa göreyse azınlıklara n'olacak?
Türkiye'deki mahkemede TCK'nın 216.maddesinde fiilin cezalandırılabilmesi için kamu barışını bozmaya elverişli olması ölçütü var.Bu biraz kuşku uyandırıyo bende.Buna nasıl karar verilebilir?
Ayrıca Twetter'ın buradaki mahkemede şahsın kullanıcı bilgilerini vermesi de dikkat çeker.
Cenk Bey mahkeme emsal teşkiledeceğinden sanırım o parmağı adalet(!)sallamış birilerin.
oik0s -- 29.05.2014 - 18:10
Sınır çizmek mantık işidir .
"İsrail dölü"
Ki bu sadece bir tanesi...
nurcihan -- 29.05.2014 - 18:10
"Şahsından ve düşüncenden nefret ediyorum "deme özgürlüğü olmalı.Her şeye her düşünceye karşı sevgi pıtırcıklığı yapmamalı insan.
"Seni seviyorum "nasıl rahatça söylenebiliyorsa "senden nefret ediyorum" da sonuçlarını göze alabildiğiniz surette söylenebilmeli.Şimdi bu hesap sahibinin twettleri toplum barışını bozar nitelikteymiş,bu suçu bu adam işlemiş,kimin umurunda kimin barışı huzuru bozuldu:
tabiki hapse girecek olan, suçunu inkar eden, meslekten men olacak öğretmenin.
DEC CAL -- 30.05.2014 - 02:14
"Çağrı yönetmenliğini Mustafa Akkad'ın yaptığı, 1976 yapımı İslamiyet'in doğuşunu konu alan filmin adıdır.
Film İslamiyetin, peygamber Muhammed'in önderliğinde doğup yayılmasını anlatmaktadır. Filmin tamamına yakını Libya'da, bazı yerleri ise Fas'ta çekilmiştir. Filmde Muhammed peygamberin yüzü hiç gösterilmemiş, sadece bazı olaylar onun gözüyle gösterilmiştir.
Ayrıca filmin Ar Risâlah adıyla Arap versiyonu da, Çağrı filmiyle aynı anda çekilmiştir. Türkiye'de bu film patlama yapmıştır. Yaklaşık bir yıl vizyonda kaldı. Filmde Vahşi'yi oynayan Salem Gedara adlı oyuncu ülkesinde iş bulamamıştır. Sen nasıl Hamza'yı öldürürsün? diye ölüm tehditleri bile almıştır.
Film,tüm dünyada olay yaratmıştır.Öyle ki,Amerika'da bir sinemada bazı şahıslar tarafından Muhammed'in filmde gösterildiği zannıyla seyirciler rehin alınmıştır.Daha sonra filme,El-Ezher Üniversitesi tarafından filmin onaylandığı, Muhammed'in gösterilmediği filme eklenince bu olay son bulmuştur.
Filmde Mekke şehrinin setinin kurulması tam 4.5 ay sürmüştür.Setlerin kurulması için 300 kişi çalışmıştır.
Filmde Bilal rolü için Muhammed Ali Clay'in adı geçmiş,ancak yönetmen Mustafa Akkad bunu reddetmiş,yerine Johnny Sekka rol almıştır.
Film tam 12 dile çevrilmiştir.
Filmin setinde tam 28 farklı milletten insan çalışmıştır.
Filmde savaş sahnelerinin çekimi için bütün atlar bile özel olarak eğitilmiştir.
Film çekildikten sonra Hamza'yı canlandıran Anthony Quinn'in müslüman olduğu söylentileri yayılmış,ancak bir röportaj sırasında yönetmen Mustafa Akkad'a sorulan bu soru üzerine "Anthony Quinn bana müslüman olmadığını ancak hem İslam'a daha çok saygı duyduğunu,hem de kendi dinine daha çok bağlandığını söyledi"deyince bunun asılsız olduğu anlaşılmıştır."
DEC CAL -- 30.05.2014 - 02:16
İzlediğim en güzel filmlerden biridir.
1976 çekilen filmle ilgili bu twitter benzeri tepkiler olduğundan o günden bu güne bir şey değişmediği bir gerçektir.
Yani zırtapoz yırtınma bu dünyayı değiştiremiyorsun....
ebubekir -- 30.05.2014 - 03:57
forumun küfürbaz hodja´si (yabanci) "katil muhammed" yazdiydi lakin oikos dahil bagzilari görmezlikten geldiydi..
nefret sucu he..
igne/cuvaldiz..
slm.
-- 30.05.2014 - 04:59
Hakaret aşağılama bunlar nefret suçunun kanıtları olabilir mi?
Hakaret ve aşağılama kamu barışını bozabilir mi?
oik0s -- 30.05.2014 - 05:54
Birine "Katil" demek eylem bildirir. Yapmıştır veya yapmamıştır.
Birine "Mektepli" demek ise kimlik bildirir. Ayrıştırır, böler, iter...
Aradaki farkı anlamak gerek.
Elbet embesillerin anlamasını beklemiyorum.
oik0s -- 30.05.2014 - 06:12
Tıpkı bu yobazın "Ba(ğ)zı yazması gibi...
Kelimeler yazıldıklarında kendi köklerine ait bilgileri de içerir.
"Taze" yazılır "tağze" sesi çıkar. Elbet sorarlar "TAĞ" ne diye ?
Yabancı -- 30.05.2014 - 06:44
Efnedin sallallahu bilmem ne de nefret suçu işlemiş bir adamdır.
Aşağılık, domuz, pislik... Türklerle ilgili düşüncelerini, inaçsızlara, islamı kabul etmeyenlere duyduğu nefreti anlatmaz islam tarihçileri. Neden? Çünkü islamın tarihçisi de, dindarı da senin gibi soytarının, şarlatanın, ucuz siyasetçinin örnekleridir.
Fakat tarihte, poposunu koklamaktan esriklik duyduğun tayyip kadar nefret suçu işlemekte daha başarılı bir diktatör yoktur.
Gel lan buraya arap şarlatanı... Bak efendin tayyip mahallede serserilik yapan sabi sübyan olmaktan öte geçemedi. Çakma mektepli olduğundan olabilir mi ya da arap atalarınızın kişilik özelliklerinden...
HoLa -- 30.05.2014 - 07:27
"nefret" bir duygudur!
tıpkı "sevgi" gibi...
bir tepkimedir yani...
reaksiyondur.
durduk yere nefret edemezsin...
bir nedeni olmalı.
durduk yere ya da nedensiz sevemeyeceğin, kıskanamayacağın gibi...
açıyorum kutsal kitapları okuyorum...
alayı tek kelime ile berbat!
bunu ifade etmenin neresi nefret suçu oluyormuş?
bu zırvalara pirim verenlere bakıyorum...
vah ki ne vah!