Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

fenomonoloji

delete

Mutlak Töz
"Bütün, yanlıştır"
--------------------------------------------------------------------------------
Fenomenoloji
Kurucusu Edmund Husserl olan felsefe görüşü. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felesefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

Bir felsefe akımı olmaktan çok bir yöntem olarak tarif edilmesi yaygındır. Fenomenoloji, her şeyden önce, fenomeni, yani dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayanan bir yöntemdir çünkü. Bunu nasıl yaptığı ya da yapıp yapamadığı, yani yöntemin iddiasını geçerli kılmak bakımından teorik düzlemdeki statüsü tartışılırdır. Öte yandan, fenomenoloji, bu yöntem üzerinden kavramlar ve kategoriler geliştirerek özgün bir felsefe akımı da meydana getirir.

20.yüzyıl felsefesinde ve kuramsal tartışmalarında etkili ve belirleyici bir yere sahiptir Fenomenoloji. Heidegger’den Sartre’a, Frankfurt Okulu’ndan Foucault’a ve Postmodern düşünürlere kadar pek çok düşünür ve felsefe eğilimde etkisi görülür.

Fenomonoloji, (Türkçeye Görüngübilim olarak çevrilir) genel felsefe akımlarında olduğu gibi özne-nesne ilişkisini konu edinir. Nesneyi, en genel anlamda öznenin dış dünya ile kurduğu ilişkilerinde algıladığı, deneyimlediği şey‘ler olarak görmesiyle pozitivizm ve ampirizm’le aynı noktada dursa da, temelde fenomonoloji bu iki felsefe akımına karşı çıkar. Bu karşı çıkış en başta, tek tek nesnelerin ele alınması konusunda ortaya çıkar. Tek tek nesneler, Fenomonolojiye göre, belirli genel yasalara bağlı şeyler değil, varlıkları yalnız raslantı kavramıyla açıklanabilir olan şeylerdir. Ayrıca, dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayalı bir yöntem olmasıyla ilkin doğabilimini dışta bırakır ve böylece her iki teorik eğilimi yadsır.

Fenomonoloji, yaygın olarak kullanılan deyişle, öz’lerin araştırılması konusudur. Cünkü, bütün sorunlar sonunda özlerin betimlenmesi sorununa geri götürülebilir. Ancak, bu noktada ayrımı belirginleştirmek gerekir; Fenomonoloji, öz’lerin bilimi degil, öz’ü görüleyen Bilinç’in bilimidir aslında. Algının ya da bilincin özü’nün betimlenmesi sorunu, fenomenolojinin konusudur.

Fenomonolojik bakışa göre, gerçekliğin kendiliği diye bir şey olamaz. Çünkü, gerçeklik, her zaman kendine yönelmiş bir Bilinç tarafından bilinen bir gerçekliktir. Yani kendisine yönelen bilinc tarafından görülen, algılanan ve bilincine varılan bir şeydir. Öyle ise, dünya deneyimlerimizin tamamı, bilinç tarafından kurulmuştur, en somut algılardan en soyut matematik formüllerine kadar. Bu nedenle fenomenoloji, Bilinç’in sistematik incelemesini hedefler. Hareket noktası olarak belli bir epistemolojiye dayanma düşüncesinden uzak durur.

Böylece “fenomenoljik yöntem” denilen nokta öne çıkar. Buna göre, hem bildiklerimiz hem de gerçeklik dışta bırakılarak, bilginin nasıl ve hangi süreçlerde oluşturuldugu/oluştuğu anlaşılmaya çalışılır. Özgün yöntemsel kategoriler geliştirir Fenomonoloji bu noktada. İki temel kategorisi vardır bu yöntemin; „askıya alma“ ve „fenomenolojik indirgeme“.

Bunlar, kısaca belirtilecek olursa, bir yandan verilmiş öğelerin, yani dış görünümlerin raslantılsallığının paranteze alınarak dışta bırakılmasını ve öte yandan da, bilimsel ya da mantıksal olsun, çıkarsama yoluyla türetilmiş olan her tür yargıların ve çıkarsamaların dışta bırakılmasını ifade ederler.

Böylece, ikili bir işlemle hem özne hem de nesne askıya alınmış ve hem raslantısal olgular dünyasından hem de bilinci yönlendiren öznel yargılardan kurtulunmuş olunur, ki sonuçta rastlantısal dış görünümleri bir yana bırakılarak dünyanin öz’ü ortaya konulabilsin. Salt öz ’e ancak bu şekilde varılabilecektir.
alıntıdır..
eleştirel görüşlerinizi alabilirmiyiz?


Fenomonoloji, yaygın olarak

ali k -- 12.09.2011 - 10:41

Fenomonoloji, yaygın olarak kullanılan deyişle, öz’lerin araştırılması konusudur. Cünkü, bütün sorunlar sonunda özlerin betimlenmesi sorununa geri götürülebilir. Ancak, bu noktada ayrımı belirginleştirmek gerekir; Fenomonoloji, öz’lerin bilimi degil, öz’ü görüleyen Bilinç’in bilimidir aslında. Algının ya da bilincin özü’nün betimlenmesi sorunu, fenomenolojinin konusudur.
Algının yada bilincin özünün betimlenmesi...
nasıl anlaşılmalıdır?
Sartre'ın modern epistemolojinin kabullerinden daha radikal bir kopuşu hayata geçirme teşebbüsü, Heidegger in temel ontolojiyi canlandırışına çok şey borçludur. Heidegger de, Husserl'i transendentalizme düştüğü ve özneyi, dünyayı unutmak pahasına, ön plana çıkardığı için, eleştirir. Heidegger için temel ontolojik gerçeklik, analiz edilemez bir birim olarak 'dünya içindeki varlık'tır: Bilinçli varoluş ya da 'Dasein've nesnel dünya, ayırılamaz bir birimin görünümleridir. Sartre, bundan sonra yolu, daha çok beden, duygular ve başka insanlarla olan ilişkiler üzerinde yoğunlaştığı için, Heidegger'den ayrılsa da, bilincin dünya içindeki varlığını açımlamaya geçer. O da, hiçbir çekince duymadan varoluşçu bir konuma yerleşir. Sartre, bilinci, dünyadaki durumundan bağımsız olarak, şeyleştirici olmayan bir tarzda dahi olsa, tanımlamaya asla kalkışmaz ve böylelikle de, son çözümlemede, herşey bir yana, 'dünya içindeki varlığın'analiz edilemez birliğini çözümler


fenomonoloji

köpekbalığı -- 12.09.2011 - 11:20

Günümüz ve O günün psikiyatrları bunu zaten uyguluyorlar ,(Nötrleme) hala uygulanıyor... Bu fenomonel durumlara yanıt vermenin ; küçük çocuğa bir şey anlatırken eğilerek kendi hizasına inmek gibi bir halidir.. Sen mistıkıl düşünüyorsun, al sana oradayım sildim bilimi..der gibi bir durum, fakat burada ben nesnelliği ve nesnesizliği konuşurken yine bilim ağzı ile ve öğrenilmişler ile tanım yapılacağından, yani ''şey''lere verilen anlam ve tanım açısından istemeseniz de tam bir fenomonoloji hali olacağına inanmıyorum, Aklı başında maddeciler bilimi ve verileri ön planda tutarak düşünenler bunu zaten uyguluyor, şöyle ki ben tanıdığım aklı başında çoğu inançsız kimsenin inananların verilerine kendilerinden daha vakıf olduklarını biliyorum... Bu da yine seviyeyi indirmek ve onun istediği tarzda da nötr'de düşünme hali veriyor... Burada bunu yazarken aklıma geçenlerde arkadaşımla konuştuğum bir konu geldi, Dünyanın dışına çıktığını düşün ve dünyayı nötr le buradan bağımsız düşün tanımlamaların anlamlandırmaların tümünü bırak, ve uzay boşluğuna bak , son ve sonsuzluk kavramlarını da silmelisin kesinlikle, ne düşünüyorsun ? Yanıt : Tanrı olduğumu düşünüyorum.


şöyle ki ben tanıdığım

ali k -- 12.09.2011 - 13:52

şöyle ki ben tanıdığım aklı başında çoğu inançsız kimsenin inananların verilerine kendilerinden daha vakıf olduklarını ...
ilginç olmuş..


Görüngü bilim

Bilgisev -- 26.09.2011 - 03:13

Bu konuda 2008 yılında bu sitede yazdığım yazıyı altta okuyabilirsiniz.

http://www.sonsuz.us/node/536

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -