20 yıl içine bir çok yeniliği sığdıran. Ülkeyi kurtaran. Ardından dinin o baskıcı yönünü kaldıran ve din yolu ile para kazananları engelleyen. Arap hayranlarını üzerek latin alfabesine geçen. Kadını peçeden kurtaran. Yaptığı inanılmaz devrimle ülkeyi sıfırdan tekrar yaratan Atatürk'e karşı ne hissettiğiniz beni ilgilendirmiyor. Ama forumdaş ebubekirin son günlerde ağzından düşmeyen güzel bir lafını kendisine hediye olarak gönderiyorum.
"..Nankörlük
zayıf insanların işidir
Kudretli insanlar içinde asla nankör olana rastlamadım..." (GOETHE)
Gel vazgeç nankörlükten diyorum.
oik0s -- 04.09.2011 - 19:39
Sana yardımcı olayım sevgili AP.)
Nankör fransızcadır.
Non-Coeur (nonkör okunur)
KALPSİZ demektir.
Yabancı -- 04.09.2011 - 23:16
Oysa kalp atmaya başladığı an hakikati gösterir zaman.
Açar gözlerini insan, içinde ne kin ne yok edilecek düşman.
O kalbine boyun eğse kindarlığından arınacak o an.
Dindar olması ondan o ne anladı ne çabası vardı dünden.
Biri gelir yapar o yıkmaya hazır düşüncesiz bir hayvan.
Ne yapmayı bildi oysa ne yapabilecek kudreti vardı
Kiminde çözülen anlam onda bozuldu her an.
kelidkışı -- 05.09.2011 - 08:46
''20 içinde bir çok yeniliği sığdıran. Ülkeyi kurtaran. Ardından dinin o baskıcı yönünü kaldıran ve din yolu ile para kazananları engelleyen. Arap hayranlarını üzerek latin alfabesine geçen. Kadını peçeden kurtaran. Yaptığı inanılmaz devrimle ülkeyi sıfırdan tekrar yaratan''
Ha ha ha ...
Misafir -- 05.09.2011 - 11:59
Kelidkışımısın nesin, aç ta bir yerine gül! O güya(?) dalga geçtiğin adam sayesinde tüm insani özgürlüklerini yaşadığını da unutma! En başta da inanç!
Ama senin kafadakilerin istediği olsaydık şimdi amerikan sömürgesi olarak batılıların tuvaletlerini temizliyorduk! Ama sizin için hava hoş, sadece namaz kılacağız yer olması yeter, neresi olduğu önemli değil!!!
kelidkışı -- 05.09.2011 - 14:58
Hadi ya demek acipta bi yerime gulcem demek ha?! Valla burda gulunecek sey varken hemde gayet komikken!...
En bastada inancmis!
pehhh...
Ben o adamin (!) sayesinde sadece bati hayranligi goruyorum..
Eger bu bati sevdaliligi olmasaydi tuvaletin ne demek oldugunu bizlerden ogrenen bati bizim tuvalatimizi temizlerdi mini ke-mal seni..
He ben unutmuyorum sizin atanizi belirli saatlerde aklima geliyor cookk guzel bir sekilde aniyorum rahmetsizi ;)
ebubekir -- 05.09.2011 - 17:02
misafir yazdi;"..«O güya(?) dalga geçtiğin adam sayesinde..."
sayin misafir,sadece anan belli baban yunan olurdu demekle olmuyor..keriz ariyorsan baska kapiya örnegin müzelik kemalist siteler kollarini acmis bekliyor..adamlar yana yakila "biz kac kisiyiz" ilanlariyla taze ve cilgin kan ariyor..:))
bence
"o adam" olmasaydi daha güzel seyler olabilirdi..
mesela,
istiklal mahkemelerinde binlerce masum can vermez aileler magdur edilmezdi..
demokrasiyi 1950´lere kadar beklemek zorunda kalmazdik..
tek parti diktatörlügü olmazdi..
dersim bombalanmaz onlarca masum katledilmezdi..
vs.
hayal kurmak serbest o nedenle engin ardic´a ait "atatürk 1938´de ölmeseydi ne olurdu" yazisi sana yardimci olabilir..
Atatürk, 1938 yılında, 57 yaşında değil de, 1958 yılında, 77 yaşında, ya da 1968 yılında, 87 yaşında ölseydi ne olurdu?
Dünya savaşına asla girmezdi.
Stalin de ondan Kars ve Ardahan’ı istemeye kolay kolay cesaret edemezdi. Ayrıca, Atatürk, Türk-Sovyet dostluk anlaşmasını yeniler, İnönü gibi “Almanya’yla flört” de etmezdi.
Elbette savaştan sonra yeni bir liberal parti kurulmasını destekler (daha önce 1930 yılında yapmış olduğu gibi), bu parti 1950 yılında değil, belki hemen 1946 yılında iktidara da gelirdi. Adına, isterseniz, Cumhuriyetçi Demokrat Parti, CDP diyelim.
CHP de tıpkı bugünkü gibi ebedi muhalefeti teşkil eder, o açıdan bir değişiklik olmazdı.
Fakat Atatürk’ün sağlığında hiçbir babayiğit diktaya yönelmeye, CHP’yi kapatmaya falan kalkışamayacağından, hele hele daha başkaları da darbe yapmayı akıllarının ucundan bile geçiremeyeceklerinden, 27 Mayıs 1960 olayı yaşanmazdı.
O yaşanmayacağı için, arkasından 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 olayları da yaşanmazdı.
Pisi pisine beş bin çocuk da ölmezdi. İstikrarlı bir ülke olurduk yahu!
Mahmut Celal Bey (Bayar) uzun süre başbakan olarak kalır, sonra yerine belki Köprülüzade Fuat Bey, belki daha başkaları geçerdi ama Adnan Menderes herhalde tarım bakanı mevkiinden ileri gidemezdi!... Süleyman Demirel de sanayi bakanı...
Eh, bu durumda, Bülent Ecevit’in de Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu Sanskrit Eserleri Dairesi’nin çevirmen kadrosundan emekli olacağı bir Türkiye hoş bir ülke olabilirdi gerçekten...
Amerikan uydusu olmaz, bağımsız dış politikamızı sürdürürdük.
Türkiye, 1937 yılından başlayarak yetmişlere, seksenlere kadar CDP elinde daha da gelişmiş bir kapitalizme ulaşacağından, Avrupa Birliği’nin kapısında yaltaklanmaya da gerek kalmazdı. Onlar çağırırlar, biz nazlanırdık. Ayrıca girmezdik de.
“Devrimleri” oturtmuş, iki partili sistemi yerleştirmiş, sonra da batılı, liberal kapitalist, uygar ve düzgün bir ülke haline gelmiştik bile...
Fakat
Karl Marx’ın dediği gibi, tarihte ne olmuşsa, öyle olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur..
:)))
slm.
oik0s -- 05.09.2011 - 18:02
Padişahlar olmasaydı ne olurdu ?
- 20 Milyondan fazla kişi (öyle 3-5 bin kişi değil) savaşlar ve ayaklanma bastırma sebebiyle can vermezdi.
- Dinsel baskılarla yapılamayan eğitim dünya standartında yapılır belki daha iyisi olurdu.
- Fetih naraları yerine, ekonomik alanların ve tarımın yurt sathında iyileştirilmesine çalışılırdı.
Daha çok madde yazabilirim. Kısaca sallayabilirim.
Gelelim Atatürk'e...
Atatürk bugün yaşasaydı : Kürt sorunu olmazdı. İsrail didişmeye cüret dahi edemezdi. Dolayısla bir filistin sorunu baştan olmazdı. Türkiye 700 milyar dolar borçlu olmazdı. 12 milyon işsiz olmazdı. Modern ulusun modern kadınları olurdu. vs...
ebubekir -- 05.09.2011 - 18:19
uyu uyu yat uyu..
kaya top oyna..
ayse ip atla..
allah yok
din kaka..
mozele sövalyeleri doksan yildir salla,salla ülkeyi bu hale getirdi simdi topla pirincin tasini..:))
slm.
oik0s -- 05.09.2011 - 18:31
Dinci tayfasını uyutan yeni padişahlar olmazdı. Gerçi bir dinci tayfası da olmazdı.
Sen dört çarşaflı kadınla resim çektir Ebubekir, bakar bakar...
oik0s -- 05.09.2011 - 18:59
He ben unutmuyorum sizin atanizi belirli saatlerde aklima geliyor cookk guzel bir sekilde aniyorum rahmetsizi ;)
Bunu yazan güya imanlı biri...
zensen -- 05.09.2011 - 21:20
vay vay vay!demek demokrasi sürecini perdeleyen bir lidermiş Atatürk!
altı asır boyunca,hükümdarın "herşey",hükümdar dışında veziriazam'dan tutun halkın bütün kesimlerine kadar herkesin "hiçbirşey"sayıldığı şahlık-kulluk sistemi Cumhuriyet devrimleriyle ortadan kalkmıştır.demokrasinin önünü tıkayan en büyük engel yok edilmiştir.
toplumsal dönüşüm,akşamdan sabaha olmaz.önce şu hayallerinizden bir sıyrılın..
ebubekir refere ettiğin besleme engin ardıç'ın her devrin adamı satılık kişilik olduğunu bilmeyen yoktur.artık sosyalist kadınların yatak odası "muhayyileleriyle"de rating yapıyor.bu,ileri demokrasinin bir gereği heralde !türk modernleşme sürecini engin ardıç gibi satılıklardan değil,tanpınar gibi dünyaca saygın türk kalemlerden okuyun bir de...
şimdi yeni moda da bu.entelektüel,aydın falan sayılabilmek için temel vazife atatürk devrimleri'ne sövmek,eleştiri getirmek.
kürt sorunu bile Atatürk ve cumhuriyet devrimleri üzerinden açıklanmaya kalkıyor..cehaletin de bu kadarı!
kürt sorunu bölgesel olmayan ulusal bir sorundur ve "etnik"temele dayanan bir sorun zaten yoktur.bugün,türklerin,lazların,çerkezlerin,gürcülerin sahip olduğu ama kürtlerin sahip olamadığı "etnik hak"neymiş?
cumhuriyet devrimlerinin,laza,çerkeze,gürcüye,türke meşru kıldığı fakat kürtlere vermediği "etnik hak"ne?
kürt sorununun temelinde "maddi yapı"var...besleme enginar da çok iyi biliyor bunu.
lakin boğaz'da yalılarda ikamet edip,sosyalist kadınlara bel altı çalışmak kendisine daha yaraşır zaten :D
kelidkışı -- 06.09.2011 - 05:51
He ben unutmuyorum sizin atanizi belirli saatlerde aklima geliyor cookk guzel bir sekilde aniyorum rahmetsizi ;)
Bunu yazan güya imanlı biri...
Ee oik0s ne var bunda? Ne simdi imansiz mi oldum ben :( Ne dicektim ''Rahmetli'' mi? Ben pek rahmetini gormedim rahmetsizinde :)
bwallace4ever -- 06.09.2011 - 08:05
"istiklal mahkemelerinde binlerce masum can vermez aileler magdur edilmezdi..
demokrasiyi 1950´lere kadar beklemek zorunda kalmazdik..
tek parti diktatörlügü olmazdi..
dersim bombalanmaz onlarca masum katledilmezdi.. "
Ebubekir az aklınla sallama. Politika derslerinde ilk öğretilen şey demokrasinin konsolidasyonudur. Bak bu kavramı araştır, sonra öt.
Atatürk, siz ve sizin gibi prokaryotik yaşam formlarına demokrasiyi öğretmeye çalıştı. Ama yaşamayı bile bilmeyen hücrelerin demokrasiyi idrak etmesi de bilimle bağdaşmıyor tabi.
Misafir -- 06.09.2011 - 08:41
Bu dinci takımı pek bir sorosçudur nedense! Amerika onlar için cennet gibi bir şeydir ve başkanları da yarı ilah gibi falan! Taparlar da taparlar...
kurtuluş savaşı yıllarında bile kendi özgürlüğünü değilde mandacılığı savunan bu takkeli liboşlar değil miydi? Ar damarınız bile yok çatlayacak...
Dersim olayını bilmeden sallamayın, çevre köylerde terör estiren eşkiya ağalarının yaptıkları katiliamlara verilen cevaptır, adam gibi okuyun ve zalimleri savunmayın...
istiklal mahkemelerinde asılanların içinde neden hep vatana ihanet eden ve dümanla işbirliği yapan dinciler ve casuslar var acaba? mesela yunanlarla savaşmayın diyen meşhur iskilipli atıf hocanın yediği naneleri neden hatırlamazsınız? Savaş yıllaında istanbulda ingiliz şerefsizleriyle gününü gün kürt saitin herzelerini neden söylemezsiniz? İngilizlerden yardım alan şey saitin mahkemede söylediklerini ve ingiliz gizli belgelerindeki (artık değil) yazılanları neden hiç söylemezsiniz?
İşinize gelmez değil mi? ben Atatürk'ün yerinde olsaydım alayınızı amerikaya gönderirdim, hani o çok sevdiğiniz(beloved), taparcasına itaat ettiğiniz ülkeye...
ebubekir -- 06.09.2011 - 09:04
sayin zensen,
ileri demokrasiyle idare edilen uygar dünyada bir partiye (adini koyalim akp) düsman olup kendini cagdas,ilerici,solcu vs. sanan kac ülke vardir ?
yada
laiklik uygulamasi olmadigi halde "türkiye laiktir, laik kalacak" diye sokaklarinda nutuklar atan kac ülke vardir ? ki bagiranlarin cogunlugu "ordu göreve" pankartlari acan entel dantel takimidir..:))
peki
her bir seye dokunan ancak kurdugu diyanete (ki alevileri dahil etmedi nicin acep?) toz kondurmayan mustafa kemal´in devlet imkanlariyla sünni gelenekci imamlar yetistirip muviye yorumu olan sünni gelenegin propagandasini sistematik bir sekilde yayan bir ülke laik mi dir ? bütün bunlara önderlik eden ve referans alinan "o adam" cagdasmidir ?
sayin zensen,
sorulari cogaltmak mümkün ancak netice degismiyecektir mustafa kemal nami diger atatürk batidan asirdigi,ilkelerim palavrasiyla halka pazarladigi,müridlerin kutsadigi uygulamaya gelince aksini yaptigi/yapilan bir gerceklikten bahsediyoruz..
nitekim
akil adamlar bizdekinden (ilke ve inkilaplar) bi halt olmiyacagini anladiklarindan ab kriterleri icin kollari sivadilar tabi bu gercegi görmemek icin kafasini kuma gömen,güvendikleri daglara kar yagan,hevesleri kursaklarinda kalan,allah yok,din kaka´yla kafayi siyiran ulusalci yobazlar (darbe sever) yok degil ancak yelkenlerine rüzgar üfüren abeylerin nefesleri eski randimani vermiyor E alma mazlumun ahini cikar aheste aheste..
eski genelkurmay baskani kosaner´in noktasina,virgülüne sahip ciktigi anlattiklari/itiraflari keser mi sizi ?
haydi bakalim kolay gelsin herkese..
slm.
ebubekir -- 06.09.2011 - 12:29
hayat üniversitesinden mezun olanlar der ki;"zenginin mali zügürtün cenesini yorar" niye ? adamin bütcesi KIT.. E napsin KITLIK ceneye vuruyor..
uslubun ideolojik,ideoloji insani kör ve bagimli yaptigi gibi beyinleri corak eder sendeki beyin fukaraligi cenene vurmus..:))
sen
laga luga yapip entel görünmeye calisacagina ( ki kimse yemiyor ) beyaz türklerin kutsali "o adam" ve kadrosu taklit ettiklerini iddia ettikleri uygar dünya prensiplerini niye bir türlü hayata gecir/e/medi onu izah et bakalim "ideolojik mikrop"la ögütülmüs (prokaryotik/bakteri) akilla becerebilecekmisin..
yoksa
"kisiye özel" (nasil demokrasiyse) kanunla korunan,zatina mevlidler dösenen "o adam"in senin avukatligina ihtiyaci oldugunu mu düsünüyorsun ?
slm.
zensen -- 06.09.2011 - 15:56
ebubekir
ben kemalist değilim.ama cumhuriyet kazanımlarının önemini elimin tersiyle itecek kadar sersem hiç değilim.Atatürk'ü severim ve ona hak ettiği değeri dibine kadar da veririm.aksi vatan hainliğidir zaten.
bugün türk siyaseti'nde çarpık politikaların üzerine bir ata "tapısıyla"örtmek isteyen sözüm ona pek çok atatürkçü var.bunun sebebi Mustafa kemal değildir!
çok uluslu bir osmanlı kalıntısı bir topluluk..savaşlardan yenik çıkmış ve umutsuz.o dönem dünya'da ulusçuluk en yaygın ideoloji.bir devlet kurup toplumu tek bir kültürel kimlik potasında birleştirmek kaçınılmaz bir sonuç.daha önce "ümmetçilik"olan ortak kimlik,"türk milliyetçiliğine"dönüşmüştür.burada ki türklük,üst kimliktir,biyolojik farklılıklara gönderme yapmıyor.
kısa bir sürede devlet kurulmuş devrimler gerçekleştirilmiş.
dönüşüm akşamdan sabaha olmaz...en nihayetinde atatürk de bir insandı ve çok da uzun bir ömür yaşamadı.fakat kısa bir ömür için,kulluk'tan çıkıp birey olabilmenin yolunu açmak demokrasi için en büyük şarttır.atatürk bunu başarmıştır.
hem din ve demokrasi kelimeleri bir araya gelebilir mi?mensubu olduğunuz din "vahyi yani allah kelamını"herşeyin üzerinde tutmuyor mu?bu demek oluyor ki sosyal yaşantıya ait her düzenlemeyi Allah kelamı belirler.eeee?ne düşünüyorsun?
zenginin malı züğürdün çenesini yoruyorsa şayet, mustafa kemali ağzına alanların çenesinin kopması lazım öyle değil mi?adamın ölüsü bile size rant :D
ileri demokrasiymiş!yargının ve medya'nın bu kadar baskı altına alındığı başka bir dönem olmadı türkiye'de.
oik0s -- 06.09.2011 - 16:10
Ebubekir AB kriterlerine bayılıyor. Sorsun bi; AB vahiyleri varmıymış...
Kendi deyimiyle kafirin gavurun kriteriyle neden gerdeğe giriyormuş.
Yokmuymuş bi arap kriteri ?
zensen -- 06.09.2011 - 17:36
"Ebubekir AB kriterlerine bayılıyor. Sorsun bi; AB vahiyleri varmıymış...
Kendi deyimiyle kafirin gavurun kriteriyle neden gerdeğe giriyormuş.
Yokmuymuş bi arap kriteri ?"
+1 oikos..aynen katılıyorum.
tayyip bey,"zina,serbesttir,kasaplar domuz eti satabilir"fetvasını da verdi.bu fetva'yı chp ya da farklı partiden bir siyasi vermiş olsaydı çoktan "katli vacipti":D
tapıyorlar padişahlarına...
bizler faşist,kemalist,türkçü ideolojik insanlarız bu insanların nezdinde...atatürk'ü sevmek(değerini bilmek),üst kimlik olarak türk'üm demek,Türkçe anadil kalmalıdır demek "faşistlik"!
ama o çok bayıldıkları AB'ye üye ülkelere bakalım bir de.Fransa;fransızca bilmeyene yurttaşlık hakkı bile vermiyor.AB üyesi ülkelerde geçmiyor bu "ileri demokrasi"ayakları...oralara emperyalizm işlemez,oralar "işletir".
bizimkilere de demokrasi diye yedirmek farz olur...zehir zıkkım olsun.
ebubekir -- 06.09.2011 - 19:56
sayin zensen,mustafa kemal´in rantini yiyenler herkesin malumu fasist uygulamalarin sonuna geldik sancisiz olmuyor elbet sonuc da doksan yillik rant/vesayet bitiyor..
ileri demokrasi hedefini mustafa kemal ve mirasyedileri tutturamasada "ezber bozan" T.C.basbakan´i ve kadrosu o yönde önemli adimlar atti devami corap sökügü gibi geliyor eski genelkurmay baskani kosaner´in itiraflarini hatirla..
ayrica
kemalist olmak yada olmamak önemli degil esas mesele evrensel standartlar ve uygar dünyanin uygulamalaridir yanlis olan ise
cürük cumhuriyetin defollarini arabin veya dinadrlarin yanlislariyla örtmeye calismaktir..
dogrusu..
kendimize referans aldigimiz batinin bugün geldigi noktadir yani illa bi karsilastrma yapmak gerekiyorsa ki elzemdir o vakit
kanunlarini birebir tercüme edip aldigimiz,sözde uygulamaya koydugumuz ama beceremedigimiz o dönem batinin bugün hangi noktada olduguna bakmak olmali sahih karsilastirma ancak böyle olur gerisi lafugüzaf yani bos lakirdi..
cumhuriyet kazanimlarini medeni dünya seviyesine cikaramayanlar sizi uyutabiliyorsa eger kimin sersem oldugunu tekrar bi düsünün isterseniz..:))
slm.
ebubekir -- 06.09.2011 - 20:03
sayin zensen,klavuzlariniza dikkat edin kimi taklit ediyorsunuz:) hem asli dururken taklitlere itibar edilmez..
slm.
oik0s -- 06.09.2011 - 20:39
Medeni kanundan başlayalım...
Kadına verilen seçme seçilme hakkından başlayalım.
Kapitülasyonların kaldırılmasından başlayalım.
Gümrük resimlerinin milli iradeye geçmesinden başlayalım.
Osmanlının borçlarının ödenmesinden başlayalım.
Ümmet zihniyetinden sosyal sisteme geçişten bahsedelim.
---
Yazmaya üşendim sen tamamla...
zensen -- 06.09.2011 - 21:40
ebubekir
sizin "ileri demokrasi"getirdiğini düşündüğünüz başbakan emperyalist uşağıdır.küresel güçlerce desteklenmesinin sebebi de budur.küresel sermaye'nin yarattığı uygun ortadoğulu lider rolü biçilmiştir kendisine...ileri demokrasi gibi zırvaları size iyi yutturmuşlar.
bugün abd de,bilmem kaçıncı kuşaktan afrikalı olan bir amerikalı,amerikan milli marşı okunurken "ben de demokrasi istiyorum,tam tam çalıp kendi marşımı çalayım"diyemez..ya da fransa'da yaşayıp da fransızca bilmeyen biri "ileri demokrasi istiyorum neden yurttaşlık hakkına sahip değilim"diye soramaz...emperyalizm,oralara işlemez...bunu göremeyen sersemler çok.ne oldu dilinizden düşürmediğiniz dünya standartları?amerika,fransa ve benzeri pek çok ülke neden "evrensel"standartları uygulamıyorlar.hem de ileri demokrasiye sahip değil miler?
orduda istifalar,üniversitede istifalar,yasama yeni,yürütme yeni,yargıda atamalar,devlete 200 bin kadrolu eleman,medyada satın almalar vs...tam gaz ileri demokrasi...imamın demokrasisi bu kadar olur.
bi de benim hiç haberimin olmadığı kılavuzum kim miş acaba?merak ettim de!
Misafir -- 07.09.2011 - 08:31
Ben bu dinci takımının inancından şüpheliyim. Müslüman değiller kanımca, mamona yani para tanrısına tapıyorlar, o yüzden vatansızlar ve onlar için vatanın önemi yok! seccadesini serip yatıp kalkacağı bir yer olsun da isterse hapishane olsun, hiç önemli değil!
Kılavuzu abd olanın burnu boptan çıkmaz. Gider müslüman kardeşlerine bomba yağdırır, ırakta müslüman bacılarına tecavüz edenlere "evinize sağ salim dönün" diye dura eder. Sonra da döner müslüman olduğunu iddia eder!
Sizler bence münafığın önde gidenlerisiniz. Allah açıkçca yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyen derken siz onlarla halvet oluyorsunuz!
açparantez -- 07.09.2011 - 19:43
"..Nankörlük
zayıf insanların işidir
Kudretli insanlar içinde asla nankör olana rastlamadım..." (GOETHE)
Böyle kendi durumuna uyan bir kaç söz daha bulsana.
)kapa parantez
ebubekir -- 07.09.2011 - 21:53
zensen yazdi;"..orduda istifalar,üniversitede istifalar,yasama yeni,yürütme yeni,yargıda atamalar,devlete 200 bin kadrolu eleman,medyada satın almalar vs...tam gaz ileri demokrasi...imamın demokrasisi bu kadar olur..."
imamin kadrosundan olmayan eski genel kurmay baskani kosaner´in itiraflarini bi daha gözden gecir cevabi icinde..:))
slm.
zensen -- 08.09.2011 - 11:13
ebubekir
farkındayım ki AKP senin kutsalın olmuş.benim için hiçbir parti,hiçbir siyasi eleştirilemez değilidir,önce bunu bilmeni isterim.
TSK da eleştirilemez değil.bence gereksiz yere angarya işlerde çalıştırılılan binlerce er var mesela.fakat TSK'yı,generalleri eleştirmek adına bugün yapılan hukuksuzluğu görememek halt etmek demektir.
İstifa etmişler!ne istifası...bal gibi "istifa ettirildiler".ama sapla samanı ayıramayan,ekserisi saplardan oluşan bu halkın en büyük mabedi televizyon'dur.hakikatin tescili televizyon ile sağlanabilir!istifa haberi,beş dakika içerisinde "emekliliklerini istediler"e çevriliyor
kanal x:komutanlar,emekliliklerini istediler.
medya okuma:Hükümet,komutanlara,"istifa edin!ama gerizekalı halk emekliliğinizi istediğinizi sansın"dedi.
şimdi sana bu gelişmenin tam bir sene öncesinde yazılmış bir köşe yazısını alıntılıyorum.haberin tarihine dikkat et...zamanda yolculuk mümkün mü yoksa?
Necdet Özel’deki ısrarın sebebi(yeniçağ gazetesi,10 ağustos 2010)
Tayyip Erdoğan’ın, Çankaya’ya çıkardığı Abdullah Gül ile kurduğu ittifak milleti şaşırtmaya devam ediyor. Komutanların terfileri ile gündeme oturan YAŞ kararlarından krizin bittiğine ilişkin iyimser yaklaşımlara katılmıyorum. Bana göre asimetrik-psikolojik savaşın mağlubu olan Türk ordusu, son atama kararlarıyla önemli mevziler kaybetmiştir. Bu yenilginin izlerini kolay silemeyeceği gibi, toparlanabilmesi çok zaman alacaktır.
Geçtiğimiz yazıda AKP hükümetinin 31 Ağustos’a kadar atama yapmayarak Iğsız ile beraber Koşaner’i de emekli edeceğini savunmuştum. Necdet Özel’i bir an önce Genelkurmay Başkanlığı’na oturtmak için 2013’ü beklemeye niyetlerinin olmadığını beyan etmiştim. Asker-hükümet diplomasisinde neler yaşandı? Hangi pazarlıklar yapıldı bilmiyoruz ancak İlker Başbuğ’un bütün olumsuz koşullara rağmen Erdoğan-Gül ikilisine teslim olmadığından eminim. Son YAŞ krizinin galibi elbette AKP hükümeti. Hayali darbe senaryoları ile Türk ordusunun en güzide personelini kısmen tasfiye etti. Necdet Özel’in yolunu açabilmek için binlerce yıllık geleneği, teamülleri alt üst ederek komuta kademesinin taşlarını yerinden oynattı. Kimileri ufak çaplı depremlerle ordu yıkılmaz dese de, artçı sarsıntılarla yıpranan binanın günü geldiğinde tahliye edilme zorunluluğunu hatırlatalım.
Malum davada kimlerin tutuklanacağını, kimin hangi ifadeyi verdiğine dair haberleri fütursuzca yayınlayan yandaş medyadan atamalarla ilgili haberleri aldık. Hasan Iğsız, Saldıray Berk, Aslan Güner, Nusret Taşdeler, Erdal Ceylanoğlu, Atila Işık gibi orgeneraller hakkında demediğini bırakmayan yandaş medyanın Necdet Özel ile ilgili olumsuz tek satırı var mı? Elbette yok. Üstelik kimden taraf olduğu herkesçe bilinen ve çıktığı günden bu yana Türk devleti ve Türk ordusuna hakaretler yağdırıp kurgulanmış darbe planlarını yayımlayan malum gazete, şimdi Necdet Özel’e övgüler yağdırıyor. Sınıf arkadaşlarının yorum ve röportajlarını yayımlayanların yanında, dinden geçinenler de Atila Işık’ın istifasının, Necdet Özel’in hakkının yenmesine sebep olacağından dem vuruyordu. Yani topyekun Türk subaylarına, Generallerine saldıranlar birden bire Necdet Özel’in hakkını savunur oldu. Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan, Özel’in yolunun açılmasıyla ancak gece yarısı kararnameyi imzalayabildi. Yani kendilerine göre bir isimde mutabakata varıyorlar. Kendilerine göre bir paşa buluyorlar.
Ayrıntıda gizli olan şeytanın avukatlığını yapmaya gerek yok. Kıdem sırasına göre Kara Kuvvetleri’ne kaydırılması gereken Necdet Özel niçin Jandarma Genel Komutanı olarak bu yıl bekletildi. Terörle mücadelede en etkin birlikler Jandarma’nın. Üstelik sınır koruması Jandarma’ya ait. Ama AKP sınırları özel birliklere bırakmayı planlıyor. Bunu da Necdet Özel’in eliyle yapmayacağını kim garanti edebilir? Aynı Necdet Özel seneye Kara Kuvvetleri Komutanı olacak. İki yıl boyunca ordunun omurgasını oluşturan Kara Kuvvetleri’nde nelerin yaşanabileceğini tahmin etmek bile istemiyorum. 2013’te Genelkurmay Başkanı olacak Necdet Özel, “Ben Anayasa’ya göre sivil hükümete bağlıyım” diyerek kukla devletin başbakanı olan Mesut Barzani ile protokolde yer alır mı? Bölücülerin silahlar iki taraflı sussun talebini hükümet kararı olarak uygulamaya koyar mı koymaz mı? Bunu da zaman gösterecek ama burnuma iyi kokular gelmiyor. Ufuk çizgim çok karanlık.
yavuz selim demirağ
ebubekir -- 08.09.2011 - 15:25
sayin zensen,kutsalla mutsalla isim olmaz bu islamofobia nöbetleri gecirenlerin üzerime yikmaya calistiklari sacmaliklardan sadece biri adam herkesi kendi gibi biliyo..:)
alintiladigin yazi sizin icin süpriz olabilir ancak benim icin degil..dikkat ettiyseniz sürekli "ezber bozan" tabirini kullaniyorum hem
nutuk yerine hayati okursaniz sasirmazsiniz..
eski yorumlarim da yazmistim,nasil bir "evrensel inkilapla"devrileceklerini göreceksiniz bu sözlerimden dolayi dalga gecenler simdi sapsal sapsal bakip ne oluyo ? devlet nerede ? diyerek feryadi figan ediyorlar..
sizin tahmin demediklerinizi ben ediyorum panik yok su akar yatagini bulur..:)))
slm.
zensen -- 08.09.2011 - 19:37
ebubekir
hamdolsun sayenizde "ileri demokrasi","evrensel inkilap"gibi tanımlamalarla yepyeni bir siyasi jargonumuz var.
nasıl oluyormuş bu evrensel inkılap?Afrika,Brezilya ve Yeni Gine'nin bazı kıraç alanlarında ve dünyanın bazı diğer bölgelerinde halen daha avcılık ve toplayıcılıkla yaşayan kabileler var.Babasının hayrına biri gitsede "evrensel"bir inkılapla bu toplulukları ileri demokrasiye kavuştursa!
değişim,maddi yapıya bağımlıdır.siyasal,sosyal ve kültürel belirleyenler vardır yani."evrensel"nitelikli bir inkilap falan yok...
ayrıca,ileri demokrasilerin var olduğu ülkelerden size örnekler gösterdim nedense görmek istemediniz.tek kelime yorum yapmadınız.bu çok gelişmiş ülkeler neden "evrensel"bir inkılap düşünmediler acaba?
ben islamofobik değilim.kişisel bazda,kimin neye inandığının zerre kadar önemi yok zaten.isterseniz Allaha,isterseniz isaya,isterseniz de taş'a tapın.bu neyi değiştirir?
fakat çarpık siyasetin,yanlış politikaların üzeri "dinlerle"çok iyi gizlenir.zonguldak'da kazanın geliyorum diye bas bas bağırdığı maden ocağında işçiler can verir.başbakan "kader"der geçiştirir.işçilerin bu şekilde can vermesi "kaderdir"ama başbakanın evlatlarının gemicik sahibi olması "alın teridir".yersen...
hem sonra bu kadar dini bütün müslüman isen ırak'ta amerika'nın "ileri demokrasi"mücadelesi hakkında ne düşünüyorsun?başbakan da destekledi bu mücadeleyi.incirlik üssünden kalkan uçaklar bağdat da bomba yağdırmadı mı?bir milyondan fazla insan öldü ve "uranyum"kullanıldığı için sağ kalanları genetik bir faciya bekliyor...al sana ileri demokrasi!
yukarıda alıntıladığım yazıda anlatılanları biliyomuşsun...ee o zaman şunu da iyi biliyorsundur afganistan,ırak,suriye,libya vs...den sonra "ileri demokrasi'nin fiili mücadele"sırasının Türkiye'ye geleceğini.İç koşullar tamamlanmak üzere...
bwallace4ever -- 08.09.2011 - 21:26
"laga luga yapip entel görünmeye calisacagina ( ki kimse yemiyor ) beyaz türklerin kutsali "o adam" ve kadrosu taklit ettiklerini iddia ettikleri uygar dünya prensiplerini niye bir türlü hayata gecir/e/medi onu izah et bakalim "ideolojik mikrop"la ögütülmüs (prokaryotik/bakteri) akilla becerebilecekmisin.."
Bak siyanobakteri,
Sana bi ödev verdim yap diye sen hala horoz olmuş ötüyosun. Demokrasinin konsolidasyonu dedim, salaksın dedim hala anlamadım. E daha çekirdeğin yok nasıl anlıcan dimi?
Atatürk Türkiyede demokrasiyi konsolide etmek için temelleri atan ilk adamdı. İngiltere'de bu süreç 500 yıldan uzun bir süre önce başlamıştı. Dur bi şimdi Ebu ...
Demokratik süreçlerin ilkel halleri Antik Yunanda ilk ortaya çıkmasına rağmen, Avrupa'daki gerçek konsolidasyon süreci Rönesans ve reformla başlamıştır. Yani dinin devletten ayrılma süreci. Mandaların manda olarak kabul edilip, insanların konuşmaya başladığı süreç.
Aynı durum Atatürk devriminde de geçerli. Önce din illetine ve onu temsil eden senin tek hücreli yoldaşlarına bir dur dedi. Bu, Türkiye için geç kalmış bir demokratik konsalidasyon sürecinin başlangıcıdır. Senin o güneş enerjisiyle çalışan kel liderlerinin takip etmeye çalışıyor gibi göründüğü süreç.
Neyse sen bi bölün öyle gel :)))
ebubekir -- 08.09.2011 - 21:34
zensen yazdi; "...ben islamofobik değilim.kişisel bazda,kimin neye inandığının zerre kadar önemi yok zaten.isterseniz Allaha,isterseniz isaya,isterseniz de taş'a tapın..."
keske dediginiz gibi olsa fakat su ana kadar islamofobik forumdaslardan farkli bir yorum getirdiginize sahit olamadik..:))
6.9.11 tarihli yorumunuzda,
"Türk kültüründe,baş örtünün içine siyah bir bonenin takılarak boynun sarıp sarmalandığı(sıkmabaş modeli) bir örtünme biçimi gerçekten de yok..."diyorsunuz tamam diyelim ki öyle peki ne degisecek ?
örnegin,
üniversite cagina gelmis kizlar zübeyde veya latife hanim tarzi örtündügünde kemalist müridlerin peydahladigi cagdisi yasak mi
kalkacak ?
gülünc..
tekrar ediyorum,
mesele türban savunuculugu yapmak yada karsi olmak degil sadece üniversite cagina gelmis bir genc kizin kilik kiyafetine karismaya kendinizde bir HAK görüyormusunuz,görmüyormusunuz ?
ayrica
mustafa kemal´in hayrani oldugu yüzde doksan dokuz hiristiyan uygar dünya da basörtü/türbanla üniversiteye girmek serbest biliyorsunuz dimi ?
hani
batidan farkimiz yoktu ?
hani
muasir medeniyet seviyesi diye bir sey vardi ?
ah ah..
bildik
senaryolar
bildik
korkular
bildik
paranoyalar..
dogruya direnen yanlisin kurbani olur..
slm.
HoLa -- 08.09.2011 - 22:03
ebubekir ötmüş:
"sayin zensen,kutsalla mutsalla isim olmaz"
(bu zat-ı şahaneyi bendeniz alternatiforumda da okumuş biri olarak yazıyorum)
tam bir fırıldak yahu...
...öyle böyle değil.
Bunu zurnanın şu meşhur son deliğinin altına yeni bir delik olarak eklemek gerek...
e bu da delik.
ebubekir -- 08.09.2011 - 22:27
bwallace4ever,kimin ne mal oldugunu biliyorum..
kutsalina dokunuldugunda ne yapacagini sasiran sapsallarin,etrafa salya sümük küfür eden acizlerin aynaya bakmalarini öneriyorum..
slm.
HoLa -- 08.09.2011 - 22:30
şu net aleminde Kuran a "Qur'an" diyen kaç itoğluit var acep?
ebubekir -- 08.09.2011 - 22:47
isteyen kur´an
der
dileyen Qur´an
sana ne..
sanki
cok umrunda it´in aklinca kiskirtiyor..
zensen -- 08.09.2011 - 22:54
ebubekir
yazdığım mesajların hiçbirine cevap veremedin.antidemokratik ve faşist bulduğun kemalist sisteme karşı,fransızca bilmediği için yurttaşlık alamayan fransız vatandaşlarını,en az yedi nesil afrikalı olan bir amerikan vatandaşının üst kimliğinin "amerikalı"olarak ifade edilmesini ileri demokrasinin neresine koyuyorsun diye sorduğumda cevap alamadım.
türk ve atatürkçü bir faşist! olarak sordum,"cumhuriyet devrimlerinin türke,laza,çerkeze,ermeniye,aleviye,gürcüye meşru kıldığı fakat kürtlere vermediği bir etnik hak söyler misin"dedim...cevap alamadım.
sözüm ona çok takva takılırsınız.Allah'ı kitabı yere göğe koyamazsınız.ırakta katledilen milyonlarca mümin kardeşinizin vebaline başbakanınız ortak değil mi?diye sordum.cevap alamadım..ne hazindir ırak'ta dökülen kanı protesto edenler de sizlerin "allahsız"olarak nitelediğiniz sosyalistler olmuştu...önemli değil tabii.bakmayın başbakanın küresel hizmetlerine,nasıl olsa namaz kılıyor..öyle değil mi?
dediğim gibi cevap alamıyorum.buna karşın benim başka bir başlıkta ki "Türk kültüründe,baş örtünün içine siyah bir bonenin takılarak boynun sarıp sarmalandığı(sıkmabaş modeli) bir örtünme biçimi gerçekten de yok..."sözlerimi buraya taşıyıp beni "islamofobik"ilan ettinz.
dezenforme'leri yutmam ben.
türban hakkında ki düşüncelerimi söylemek ne zamandan beri islamfobiklik oluyor.sözlerimde eyleme teşvik unsuru mu var yoksa?ne sanıyorsun?sokaklara çıkıp örtülü kızlara eylem planı hazırladığımı falan mı?
mesajımı taşıdığınız başlıkta türban'ın sosyolojik olarak da analizini detaylı yapmıştım...işinize gelmemiş okumak.tıpkı sorduğum hiçbir soruya cevap alamadığım gibi.ayrıca tekrar belirteyim,yeni nesil örtünme biçimi türk kültüründe olmayan bir şekildir.
gerçi alıştık artık strech kot üzerine örtü bağlayan kızları görmeye...ileri demokrasi daha da neler getirecek :D
neyse.bikere de sana sorulanlara cevap ver.dediğim gibi dezenforme yutmam ben.
HoLa -- 08.09.2011 - 23:04
"Derken" ses tam olmasa da oldukça benzeşlik gösterir...
...pek fark edemezsin de...
...buralar deme yeri değil, yazma yeri.
...yazarken ortaya çıkan farklı.
Türkçe'ye Q yu eklemek birincil itlik nedenidir.
Bahşedilen it'liğin ikincilliği ise...
..."der"ken şeklinde kıvırma ile "yazar"ken şeklindeki kıvıramama farkını görmezden gelme itoluliği şeklindeki katmerli hale ithafendir.
Tam da atladığın noktaya idi anlayacağın...
...şu çok iyi bildiğin:
Atlama ve çakılma olayı.
Hani şöyle:
Bir gün e bu delik yolda giderkene...
Ya da...
Bana maval okuma e bu delik.
Hele ki 856709548794570985478890569074 kez küfür yiyip:
Aaaa bakın bana küfür ettiler dediğin bir ortamda.
Avcı fıkrasını bana bir daha anlattırma...
...al beline takılan 5 euroyu...iki daha çalkala...
...otur aşşaaa.
sonsuz -- 08.09.2011 - 23:05
Çok bekleyebilirsin zensen. Ebubekir işine gelmeyen sorulara cevap vermemesiyle tanınır.
(Siteden yazılara denk geleceksindir. Konunun son yorumları ebubekire sorulmuş sorulardan sonra kapanmıştır veya başka bir konuya geçilmiştir.)
ebubekir -- 08.09.2011 - 23:47
sayin zensen,
özgürlük meselesinde ortak bir payda,asgari müsterek tutturamiyoruz neyi nasil ve hangi kriterlere göre tartisacagiz ?
iste
okuyorsunuz ülkemizi birakin forumda dahi bir "Q ile K" sorun oluyor peki kim cikartiyor?elbette ortodox ulusalci zihniyet.. örnegin üc milyon türkün yasadigi almanya da bu tip cagdisi sorunlar yok..
o nedenle
uygar dünyanin kabul ettigi,uyguladigi temel prensipler,ilke,norm ve standartlar da bir konsessus saglayalim gerisi gelir..
benden
sorulariniza cevap isterken size sordugum uygar dünyanin müdahele etmedigi türban meslesinde topu taca atmaktan baska ne yapiyorsunuz ? ki bu ayip atatürk ilke ve inkilaplarina ait..
"..dezenforme'leri yutmam ben..." ! eminmisiniz ?
slm.
Gıcık -- 09.09.2011 - 06:05
bwallace4ever: "ebubekir az aklınla sallama. Politika derslerinde ilk öğretilen şey demokrasinin konsolidasyonudur. Bak bu kavramı araştır, sonra öt."
Russel: "Kaostan sonra gelmesi gereken siyasal yapı mutlak olarak diktatörlüktür. Çünkü sorun önce kaosu düzenleme, hükümet etme sorunudur. Kurulan düzenin eksiklerini giderme savaşımı ise demokrasi savaşımını oluşturur"
Ebubekir, bu iki alıntı hakkında bir A4 kağıdını dolduracak kadar yazıyı kaç yılda yazabilirsin? Büyük harfle yazmanı da kabul ediyorum! Hatta A4 kağıdın çizgili olsun, birer satır da atlayabilirsin! Hatta sayfanın yarısını da yazı başlığına ayır, yine kabul! İstersen başlıktan sonra da konu bağlamında bir resim yapıştır, ama ne yap yap bir tümce olsun bir yazı yaz!
Şimdi bu iş için kaç yıl istiyorsun?!
Bir de şu kelidkışı mı delik dışı mı ne, sen de "tarih" sözcüğü hakkında konuş bakayım, haydi "taaaa- rih!" de bakalım! Sen şimdilik bu sözcüğe çalış, bitirince haber ver!...
Şimdi benim acaip şekilde sövesim geldi, Hola bana yardım etsene:)))
"Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin padişahın
O da bir gün devrilir"
(...)
ebubekir -- 09.09.2011 - 08:43
yahu daha edebinle konusmasini beceremiyorsun muhatap alinmak istiyorsun komiksiniz valla..
yok öle üc kurusa bes köte..
russel mussel degil,öyle A4 sayfasi da gerekmez sen önce sonsuz´un üc bes satirlik "toplumsal zeka" yorumunu bi oku sonra düsünürüz..
entelliginiz de batidan asirdiginiz ayetler/sözler den ibaret yani lestirdiginiz gelenekcilerden farkiniz yok..
alaturka entelin kafasi calissa üzerine bir seyler ekler türkiyeyi ileri demokrasiye tasirdi zaten..
dile kolay doksan yil..
batinin akleden,üreten beyin takimi toplumunu fasizmden ileri demokrasiye dönüstürüyor alaturka entel 1930´da cakilip
kaliyor E taklitcilikle ancak bu kadar oluyo..
russelmis de bilmem ne..
yunus emre olsaydi bizim edepsiz,cahil vede ateist entellere"ya bu nice okumak" diye sorardi..:))
slm.
kılınç arslan -- 09.09.2011 - 08:45
Dindar birisi olduğu izlenimini veren ebubekir ve diğer arkadaşlarının şu aşağıda alıntıladığım sorulara cevap vermesi gerekmez mi?
1) Antidemokratik ve faşist bulduğun kemalist sisteme karşı,fransızca bilmediği için yurttaşlık alamayan fransız vatandaşlarını,en az yedi nesil afrikalı olan bir amerikan vatandaşının üst kimliğinin "amerikalı"olarak ifade edilmesini ileri demokrasinin neresine koyuyorsunuz?
2)Türk ve atatürkçü bir faşist! olarak sordum,"cumhuriyet devrimlerinin türke,laza,çerkeze,ermeniye,aleviye,gürcüye meşru kıldığı fakat kürtlere vermediği bir etnik hak söyler misin?
3)Sözüm ona çok takva takılırsınız.Allah'ı kitabı yere göğe koyamazsınız.ırakta katledilen milyonlarca mümin kardeşinizin vebaline başbakanınız ortak değil mi?diye sordum.cevap alamadım..ne hazindir ırak'ta dökülen kanı protesto edenler de sizlerin "allahsız"olarak nitelediğiniz sosyalistler olmuştu...Irakta Müslüman bacılarına tecavüz eden amerikan köpeklerinin evlerine sağ salim dönmesi için dua etmek ne ayak? Onların tecavüzlerine ses çıkarmamak ama Filistin için kıçını yırtmak ne ayak?
4) Strech kot üzerine örtü bağlayan kızlar, kısa kollu gömlek, body denen vücuda oturan strech tişört giyenler? Kafasında türban denen ucube varken diz hizası etek giyenler? ne ayak bunlar???
ebubekir -- 09.09.2011 - 09:47
sayin kılınç arslan,
yanlis..
1-dindar degilim..
2-kötü emsal olmaz..
3-isteyen istedigi gibi giyinir kimseyi ilgilendirmez..
slm.
Yabancı -- 09.09.2011 - 10:41
hayat üniversitesinden mezun olanlar der ki;"zenginin mali zügürtün cenesini yorar" niye ? adamin bütcesi KIT.. E napsin KITLIK ceneye vuruyor..
Ebubekir sen iyice tadını kaçırdın işin, ne güzel hoşgörü, vicdan, masumiyet gibi sözcüklerle bayağılığını gizliyordun.
E bu alıntıdaki ifade nedir?
Şimdi yunus olsaydı ''sen kendini bilmezsin bu nice okumaktır'' derdi şeklinde edebiyat yapacaksın yunusun demeyeceği kadar zırvalığı bir nefeste boşaltacak kadar da itin teki olacaksın.
Ben sana bok demem boklar duyar ar eder
Bir zerren düşse boka onu da mundar eder.
Neyzen tevfik sana yazmış haberin var mı? Bence yunus dediğin düşünür de o şiirle senin ve son peygamberiniz tayyip çetesinin kokuşmuş zihniyetine sesleniyor. Mankafalı olmak tam anlamıyla bu oluyor.
Bak Neyzen tevfik'den bir mesaj daha var.
Tanrın senin hamurunu necasetle yoğurmuş
Anan seni sıçarken yanlışlıkla doğurmuş.
sonsuz -- 09.09.2011 - 10:42
Şimdi sorulan 4 sorudan hangisine yanıt vermiş?
1 tanesine o da sonuncusu. Diğerlerine cevap vermez çünkü.
Ama ne yapar kendi içinde çelişmeye devam eder.
Bir yandan
"o nedenle
uygar dünyanin kabul ettigi,uyguladigi temel prensipler,ilke,norm ve standartlar da bir konsessus saglayalim gerisi gelir.."
"russel mussel degil,öyle A4 sayfasi da gerekmez
entelliginiz de batidan asirdiginiz ayetler/sözler den ibaret yani lestirdiginiz gelenekcilerden farkiniz yok.."
kılınç arslan -- 09.09.2011 - 11:53
ebubekir;
Senden istenen şey çok basit, sorulan şeylerde bir salağın anlayabileceği kadar açık. Şimdi neden sorulara cevap vermiyorsun? nereye kadar kaçacaksın? Madem bir siyasi partiyi/oluşumu ölümüne destekleyecek kadar fanatiksin, o halde o partinin/oluşumun yaptığı şeyleride açıklayabilmen lazım.
Buyur meydan senin, cevaplar lütfen...
sonsuz -- 09.09.2011 - 12:44
Diyecek ki şimdi;
"Ben hiç birşeye fanatik değilim, ölümüne desteklemem"
ama yine cevap veremeyecek.
Misafir -- 09.09.2011 - 12:57
Dindar değil ama dini dar olan dinci takımının beynindeki nöron ve sinapsların nasıl çalıştığını çok merak ediyorum!
Acaba kader inançları gereği her şey vakti evvelinde yazılmış ve çizilmiş mi? öyleyse cüzi irade nasıl böyle bir külli irade içinde kendine yer bulabiliyor? Nasıl oluyor da oluyor? Adamlar nasıl yapmış abi?
Yok eğer cüzi irade denen şey varsa nasıl kader oluyor ve küllü iradeyi bu cüzi irade denen şey sınırlamıyor mu? daha açık nasıl sorabilirim bilemiyorum ama nasıl bir tanrı inancınız var?
Sahi siz hiç taftazani diye bir şey duydunuz mu? Yoksa ölümüne taptığınız şeyh/lider/abi/hoca/hacılar daha size bunları anlatmadı mı?
swords -- 09.09.2011 - 13:05
Az önce adımı yazmadan bir yorum göndermiştim. swords diye yayımlayabilirsiniz...
swords -- 09.09.2011 - 13:28
Eğer Kur'anı dikkatle incelerseniz Allah kelimesinin aslında doğada var olan güçleri tanımladığını görürsünüz. Sözcüğün kökeni de bunu doğrular durumda. Kur'an arapçası daha çok aramiceye yakın bir dildir.
Akadça da İLU
Kenanca İLU
İbranice de EL veya ELohim
Arami dilinde EL ve ELAH
Güneyde kullanılan Arapça da İL ve İLAH
Süryani Arapçasında ALOHO ALOHA
yani ilahlar anlamındadır. Ya da doğal güçler, doğanın tabi olduğu yasalardır.
işte dincilerin araştırmaya korktukları gerçek budur, bu yüzden kur'anda sürekli "biz" diye bahsedilir ama onlar bir türlü anlamazlar. bu yüzden sürekli saçma sapan yorumlarla suyu bulandırır ve ikide bir ülkemizin siyasi hayatındaki bir dönemi sürekli hedef gösterirler hemde o dönemi kendi güncelinde hiç değerlendirme zahmetine katlanmadan...
swords -- 09.09.2011 - 14:05
anlaşılan duvara konuşuyoruz galiba.
Kellim kellim la yenfa.
zensen -- 09.09.2011 - 18:23
sayin zensen,
özgürlük meselesinde ortak bir payda,asgari müsterek tutturamiyoruz neyi nasil ve hangi kriterlere göre tartisacagiz ?
iste
okuyorsunuz ülkemizi birakin forumda dahi bir "Q ile K" sorun oluyor peki kim cikartiyor?elbette ortodox ulusalci zihniyet.. örnegin üc milyon türkün yasadigi almanya da bu tip cagdisi sorunlar yok..
o nedenle
uygar dünyanin kabul ettigi,uyguladigi temel prensipler,ilke,norm ve standartlar da bir konsessus saglayalim gerisi gelir..
benden
sorulariniza cevap isterken size sordugum uygar dünyanin müdahele etmedigi türban meslesinde topu taca atmaktan baska ne yapiyorsunuz ? ki bu ayip atatürk ilke ve inkilaplarina ait..
"..dezenforme'leri yutmam ben..." ! eminmisiniz ?
slm.
ebubekir
bu yazdıkların cevap mı yani?
yasamayı,yürütmeyi,yargıyı değiştiren,medyayı "sisteme rıza yaratımı ve alternatifsizleştirme"için var gücüyle kullanan AKP nin "türban"gibi suni bir sorun karşısında aciz kaldığını mı düşünüyorsun?
türban meselesi,özellikle dinci parti için bir "rant kapısıdır"zaten.türban sadece saçları değil,bütün usülsüzlüklerin üzerini örter.her seçim öncesi iktidar,"müslüman"olduğunu hatırlar ve mazlum edebiyatı yapar.çarpık iç ve dış politika türban altında gizlenir,görükmez.
akpnin uygar dünyanın gereği olan faliyetlerini yukarıda defalarca yazdım ama görmedin tabii.özgürlükler kapsamında son kez hatırlatalım;
yargı,medya,sivil toplum kuruluşları ve dernekler ele geçirilmiş.yargı;yasalar ve anayasayla oynayarak dizayn edilmiş tam akp ye uygun bir yargı düzeni oluşturulmuş.Yüzlerce gazeteci akp nin değiştirdiği türk ceza kanunu ile yargılanmayı bekliyor.yetmiş üç gazeteci hapiste.(ki dünyada bunun ikinci bir örneği daha yok)..üniversiteli öğrenciler kızlı erkekli "harç parasını"protesto ettiklerinde polis tarafından joblanıp yerlerde sürükleniyorlar...barolar,baskı altında...gene dünyada bir eşi daha görülmeyen,henüz basılmamış yani aleniyet arzetmemiş bir kitap bile yasaklanıp yazarı yargı altına alınabiliyor.bütün bunlar "ileri demokrasi"öyle mi?
dış politika'ya gelince...ABD 'nin maşası olan AKP nin geçmiş dönem diğer ortadoğu ülkelerinin siyasi gündemine karşı amerikaya olan desteği devam ediyor.şimdi de sırada suriye var.şimdiye değin,karşılıklı vizeleri kaldırmış olduğumuz,diplomatik iyi ilişkilerin süregeldiği suriye'ye karşı suriye'de ki muhalefeti desteklemek,bu ülke ile aramızdaki ilişkileri de bozmadı mı?
ebubekir bütün bunları sana yazmıyorum aslında...anlamayacağını/anlamak istemediğini çok iyi biliyorum.fakat siteyi takip eden çok sayıda okuyucu var.sen sadece "vesilesin":D
K harfi yerine Q demeni eleştirdikleri için burdaki bazı arkadaşlara sitem ediyorsun...ne yapsınlar peki?mesajlarının içeriği zaten bom boş.içerikte bişey bulamadıklarından şekle takılıyor insanlar :)
Gıcık -- 09.09.2011 - 20:13
Bak Ebubekir!
Ben sana alıntılar hakkında yaz dedim, sen alındığın şeyler hakkında yazıyorsun! Alıntı ile alınganlığı karıştırma!
Diktatörlükler kaosa karşı haklıdır!
Kaos ortamında baş kaldıranın başını uçuracak bir diktatör, adeta doğal seçilimdir!
Senin gibi 90 senede bunları kavrayamayan adamlar için hala diktatörlükler geçerlidir de!
Sen daha tarihsel süreçte ekonomik ve siyasi olarak demokrasinin nerede, hangi zamanda gelişeceğinden bihabersin! Demokrasiyi kavramadığın gibi, kavradığın kadarını da kılıf olarak kullanma derdindesiniz! Bir de bana toplumsal zeka anlatmaya kalkma! Onca insan soru soruyor, sen martaval okuyorsun!
Hep okuyacağız size bu şiiri:
"Ne ararsın Tanrı ile aramda,
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın?
Rakı, şarap içiyorsam sana ne,
Yoksa sana bir zararı, içerim.
İkimiz de gelsek kıldan köprüye,
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet,
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakın unutma,
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.
SEN ANANDAN YİNE ÇIKARDIN AMMA !!!
BABAN KİMDİ BİLEMEZDİN ŞEREFSİZ..."
Nasıl, sevdin mi?
Güzel değil mi?
"Qran" hakkı için güzel de hadi!
Sen anlarsın güzelden!
Yoksa bu kavruk ülkeyi bırakıp da gider miydin Alamanların ülkesine? Değil mi?...
Sıkıyorsa gel bu ülkede kazan ekmeğini, seviyorsan bu ülkeyi bu kadar! Haaa, el kapılarına düşüren utansın değil mi?
Peki Atatürk mü düşürdü sizi el kapılarına?
Yoksa biat ettiğin Amerikan, Alman, İngiliz işbirlikçilerinin politikaları mı? Bu ülkeyi kim bu hale getirdi? Bu ülkeyi Atatürk nereye getirdi, siz nereye götürüyorsunuz?
Yeni ödevini vereyim sana: Dangalak sözcüğünün anlamı hakkında bir A4 !...
Aynadan kopye çekmek serbest!
Edep mi dedin? O da ne ki? Sende varsa biraz yolla bize, bizimki ancak ülkemize yetecek kadar var!
HoLa -- 09.09.2011 - 21:33
...yine çalkalamış:
"Dindar değilim"
...demiş.
Zaten buna dindar diyeni görmedim hiç...
...olmadı da zaten.
Dinci bu.
Hele ve de hadi "Dinci değilim" desin...
...hadi bakiiim!
Dinci değilim desene!
ebubekir -- 09.09.2011 - 22:39
swords:
taftazani´yi bide sizden dinliyelim olurmu:) not: forum da fazlasiyla bulunan ve ezberlerini bozan herkese "dinci" mührü vuran
entel´den farkli seyler söyleyebilirmisin ?
***
kılınç arslan:
sorulan sorulara cevap verilecek diye bir mecburiyet mi var ? hem soruyu soran kisinin SORUnun cevabini bilmiyecek kadar salak ol MA digini düsünüyorum:) bak gelir gelmez niyet okumaya baslamissin yahu siz ayni tornadan cikmis gibi sürekli ayni ezberleri tekrar etmekten bikmadiniz mi ? alla alla..:))
***
sonsuz:
"toplumsal zeka" demistim gözünden kacmis:) hem anlamak istemeyen anlamiyor yapacak birsey yok..
***
Yabancı:
sonsuzus´un meshur küfürbazlarindandir..dinle kafayi yemis, olup ultra islamofobiktir..ilkokul ögretmeni oldugunu yazmisti..eminim beyin yapicisi ondan razi olacaktir..:))
slm.
zensen -- 09.09.2011 - 22:45
Eğer Kur'anı dikkatle incelerseniz Allah kelimesinin aslında doğada var olan güçleri tanımladığını görürsünüz. Sözcüğün kökeni de bunu doğrular durumda. Kur'an arapçası daha çok aramiceye yakın bir dildir.
Akadça da İLU
Kenanca İLU
İbranice de EL veya ELohim
Arami dilinde EL ve ELAH
Güneyde kullanılan Arapça da İL ve İLAH
Süryani Arapçasında ALOHO ALOHA
yani ilahlar anlamındadır. Ya da doğal güçler, doğanın tabi olduğu yasalardır.
işte dincilerin araştırmaya korktukları gerçek budur, bu yüzden kur'anda sürekli "biz" diye bahsedilir ama onlar bir türlü anlamazlar. bu yüzden sürekli saçma sapan yorumlarla suyu bulandırır ve ikide bir ülkemizin siyasi hayatındaki bir dönemi sürekli hedef gösterirler hemde o dönemi kendi güncelinde hiç değerlendirme zahmetine katlanmadan...
»
swords
reelde,sosyal hayatta Kuran'ı sizin gibi ve benzer biçimde yorumlayanlara sonuna kadar desteğim.hatta sizden çok dada gelenekçi olup,akla mantığa karşı çıkmayan,cumhuriyet ve devrimleriyle kavgalı olmayan ilahiyatçılara da sempatiyle yaklaşıyorum.çünkü sosyal hayattan dini çekip,inancı gayp olarak niteleyip iç dünyaya hapsetmenin bir problem yaratacağı yok.kaldı ki dinlerden özgürleşmek de bir evrim sürecidir,sosyolojik evrimdir.akşamdan sabaha insanlar dinlerinden,binlerce yıllık gelenekten,toplumsal kalıtımdan bir anda sıyrılamazlar.
fakat sizin Kuran'daki yaratıcı algınız üzerine bişeyler yazmak istiyorum.Kuran'daki yaratıcı doğal yasalar,doğal güçler anlamında değerlendirilemez.
Çünkü Kuran'da bir "öte hayat yani ahiret"olgusu vardır.ahirete iman müslüman olmanın en önemli iki koşulundan biridir.sizin doğal yasalar olarak ifade ettiğiniz fizik yasaları,ölüm gerçekleştiği takdirde,bizi biz yapan atomların doğaya karışıp döngüde yer bulduğunu söylüyor :)
yeniden diriliş,öte hayat,kader gibi olgulara iman etmeden islam inancına sahip olmaktan bahsedilemez...bunlara iman etmek ise fizik yasalarına(doğaya)aykırı.
ama dediğim gibi kuran'a göre yaratıcı algım sizden çok farklı olmakla beraber reel dünyada sizler gibi düşünenlerin hızla artmasını istiyorum.
gamaro -- 09.09.2011 - 22:58
Yahu yeter kardeşim be...
Yeter be.
Kuran'da allah aslında şudur, yok budur.
Yay zemine panteizmi yay, pek bi havalı oluyo böyle. Sonra koy üstüne kişisel bir tanrıyı..
Yahu bu düpedüz salaklıktır be.
Şeytan ne?
Yoksa o da negatif enerji mi (?) anot katot mu, karanlık madde mi?
Yaradılıştan önce ne olmuş peki, anottan katot önünde diz çökmesi istenmiş de yok ben artıyım o eksi muhabbeti mi yaşanmış? Nötrino da cin miymiş? Asitle baz arasında da mı tartışma çıkmış, ph tanrısı da var mıymış?
Yahu gerzekliğin bu kadarı da bu kadar sık tekrarlanır mı be , ipini koparan bilge* geliyor efenim bu hiç anlaşılamamıştır diye başlıyor hakikati göstermeye, gidin beyninizi swinger club'a hibe edin be.
G Milat -- 10.09.2011 - 05:34
Az once TC Anayasinda aradigim bir seyi bulmak icin okumaya koyuldugumda, tesedufen bu baslikta tartisilan konuyla ilgili bir kanun gozume carpti. Hatirlatma niyetine giristim.
Turk Ceza Kanunu:
Devletin egemenlik alametlerini ve organlarının saygınlığına karşı aşağılama hareketlerinde bulunan, hakaret eden kişiler, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar ve Türk Ceza Kanunu'nun 4. Bölümünde bulunan "Devletin Güvenliğine Karşı İşlenen Suçlar" kapsamında aleyhte beyan, paylaşım ve yazılarda bulunan kişiler, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir.
NOT: Kanunun bağlayıcılığı
MADDE 4. - (1) Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.(Elestri hakki icinde sakli)
Hic kimse Ataturk'u sevmeye zornamaz.Kemalist olmak ise tamamen kisinin insiyatifine kalmistir. Zaten Ataturkculuk ile Kemalizmin farklarini ayirt edemeyen kisiler ile girilern ego savasinin hic bir degeri yoktur.Cunku bu kisiler kendini bilmezligin yani sira, kisileri suca kiskirtmak gibi de bir takim sig ozelliklere sahiplerdir.
Cumhuriyet ilanindan onceki donemin sartlari ve devrim sirasinda olagelen kosullar goz onune alindiginda M.Kemal'in ongorulu ve ilerici bir insan oldugu asikardir.Bunu gormek istemeyenler yukarida belirttigim kanun cercevesinde elestrilerini sunmakla hukumludurler!! O gunun gerektirdiklerini bu gune uyarlamaya kalktiginizda tabii ki yapilan hatalari goreceksinizdir.Donemi itibariyle ilerici, gunumuz kosullarinda asilmasi gereken otoriter bir ideolojidir.Fakat bu Ataturkun totaliter oldugu anlamina gelmez!! Bu ayrimi dikkatle yapiniz! Ben de Kemalist degilim, elestirilerimi Ataturk uzerinden degil, sonradan olusturulmus ve Ataturk'u kotu gostermek icin kullanilan "bazi yapay kemalst anlayislar" uzerinden yaparim! Kemalizmi ve Ataturkculugu birbirinden ayiran keskin cizgileri arastirmanizi oneririm!
Gelip burada bos bos laf kalabaligi yapmak, her halukarda kemalizmi kotulemek niyetine girip caktirmadan Devlet ve Ataturk aleyhinde demeclerde bulunmak suctur! Sanal ortamda oldugunuzu dusunup bu suc kapsamina girmeyip yirtacaginizi dusunuyorsaniz yalnizca cahil degil, ayni zamanda da aptalsinizdir.
*G Milat*
Gıcık -- 10.09.2011 - 08:02
"Kemalizmi ve Ataturkculugu birbirinden ayiran keskin cizgileri arastirmanizi oneririm!"
Evet; "kemalizm" Atatürk'ten sonra ortaya atılan, Amerikan işbirlikçisi tekelci burjuvazinin kendine kılıf kullandığı ideolojik bir silahtır! Bu kılıfın içindeki kesim, bir takım ileri reformlar yapsa da, Atatürk'ün ölümünden sonra Amerika ile işbirliği içinde hazırı tüketen keyifçi ve baskıcı bir grup olmuştur Türkiye oligarşisi içinde...
Marshall Yardımlarıyla Türkiye'ye "el atan" Amerika bu kemalistleri eni-konu kullanmıştır! 1960 Darbesini de yapan bu grup, Menderes'i asarken uyduruk bir yığın mahkeme kurmuş, delil uydurmuştur! Menderes'in gerçek asılma nedeni ise, Amerika'dan istediği 150 Milyon dolar borcun karşılığında Amerika'nın imtiyaz isteklerine boyun eğmeyerek, bu parayı Sovyetlerden Almaya yönelmiş olmasıdır!...
Menderes'in Sovyetlere yöneldiğini gören Amerika Kemalistleri "kurarak" 1960 ihtilalini(!) gerçekleştirmiş, bu hareketle sola yönelik bir takım reformlar olsa da, asıl turpun büyüğü olan Türkiye- Amerika kopuşması engellenmiştir. 1960 darbesinde sola verilen tavizlerin nedeni, Türkiye-Amerika ilişkilerinin kopmasının engellenmiş olmasıdır. Bu darbenin sola yönelik reform yapma nedeni ise Türkiye'de darbeye karşı gelişecek bir sol (adı sol olmasa bile kendisi sol) bir muhalefetin söndürülmesi kaygısı vardır! Darbenin sola bir parmak bal yalatarak solun açlığını yatıştırma nedeni budur! ("Reformizm son tahlilde burjuva ideolojisidir") Bu çirkin oyunu şimdi Amerika Afrika'da "Arap Baharı" adı altında ve dünyanın geri kalmış bir yığın ülkesinde, Amerikan karşıtı anti-emperyalist Sol muhalefetin gelişme olasılığı olan ülkelerde sahneye koyuyor!
Bu hareketleri de ne yazıkki bir kısım sosyalistler de dahil, sol kesimler devrim olarak niteliyor! Tıpkı bizim ülkemizde gerçekten Atatürk'ü yurtseverce seven insanların, kendilerine "kemalist" diyen Amerikan işbirlikçilerine aldandığı gibi! Çünkü ülkemizde kemalizmi ideolojik kılıf olarak kullanan CHP de tıpkı diğer sağ partiler gibi Amerikan işbirlikçisidir! Bu yüzden 1960'tan öteye de gidememiştir CHP. Çünkü Amerika daha fazlasına izin vermemiş, hatta 1960'ta verdiklerinden de pişman olmuştur! CHP yıllarca gerçek bir sol muhalefetin önünü kesen reformizmin temsilciliğini yapmıştır. Hiç bir reformu başaramayışı da cabasıdır!
Günümüzde ise Amerşkan'ın kemalistlere ihtiyacı kalmamıştır! Çünkü onları sovyet tehdidine karşı kullanmıştı! Bu tehdit ortadan kalktığı için kemalistler ile bir işi kalmamıştır Amerika'nın. Bu yüzden "Türkiye oligarşi ailesinin içerisine bir kara çarşaflı gelin kuma olarak getirilmiştir!" "Yeni gelin" Amerika için çok daha caziptir, bir çok nedenden dolayı!...(Dini pazarlamasından dolayı kitlesel desteği yoğun olması birinci sıradaki nedendir!)
Bu yüzden bu ülkedeki gerçekten Atatürkçü yurtsever insanların artık uyanması ve kendilerine ait bir "yol ve sol" bulmaları gerekmektedir!
Bu "yol ve sol" bulunacak ve bugün burada soytarılık yapan, Atatür'ke dil uzatan, ebutüredilerden hesap sorulacaktır!
Yalnızca mideleri ve cüzdanları ile düşünenler uzun vadeli stratejilerden yoksun insanlar olarak içinde bulundukları anı değerlendirme ve anlama yeteneğinden uzaktırlar! Bugün iktidarda olanlar böylesi bir yanılgı içindedirler! Buna "gaflet ve dalalet" denir tarihte!...
150 yıl Çinlilere esir kaldıktan sonra 70 kişi ile dağa çıkarak Çin'e karşı yeniden ülkesini ve töresini kuran bir kavmin çocuklarıyız biz! 150 yıl Çin'e esir düşerken de sizin gibi soytarılar vardı aramızda ve muhtelemelen çoğunluktular; %52 olabilir, %58 olabilir, hatta 60, 90 olabilir oranları! Ama yalnızca isyan için yola çıkan bir yürek size yeter de artar, heleki günü gelsin! Gün şimdi ihanetin günü, çürümenin günü! Zaman onların günü...
Çünkü kemalistlere aldanan yurtseverler, yıllarca ilerici sandıkları orduya bıraktılar işi, güvendiler, çünkü onlar tarihleri boyunca ordularına hep güvenmişlerdi! Ne zaman ki ordularındaki ihaneti farkedelerse, ossaat kendilerine yeni ordular kurabilecek bir yeteneğe sahiptir bu ulus!...
"Gün her daim bulutta kalmaz, sabahın sahibi vardır, sorarlar bir gün"!...
swords -- 10.09.2011 - 09:23
Sayın zensen,
Kutsal kabul edilen kitpların hepsinin eski sümerle (yani eski Türklerle) doğrudan bağlantısı var. Birçok hikaye, olay hatta sembolik dil bile onlardan alıntıdır. Sümerle ilgili tabletleri okuyanlar bunu çok rahatlıkla görür.
Kur'an daki dil aramice etkisinde olan bir sami dildir ve eski sümerden doğrudan bahseder ve hatta ad, semud, akad, elamlardan bahseder ve bazende süleyman kıssasında olduğu gibi hattilerin bir subayı olan hüdhüdden bahseder ama geri zekalı sami mantığı bunu anlamaz çünkü terazileri bu sıkleti çekmez.
Amentü diye bilen şey doğrudn kur'andan alıntı değildir. Cennet diye bahsedilen şey ise Türkçesi ile birebir bahçedir, cehennem ise kuralsızlık ve tabi yasalara uymamaktan kaynaklanan arıza durumudur. Adem yani varlık dünya dışı bir yerden dünyaya gelmemiştir, aden denen ve eski efsanelerde çokça bahsedilen dünyadaki bir yerden atılmış ve sürgüne gönderilmiştir. İlk insanda değildir. Bize anlatılanlar tamamen yahudi tarihçilerinin hurafelerdir. Melek ise yetenek anlamındadır ve Allahın yardımcısı olarak algılanabilecek bir başka varlık değildir, bizatihi Tanrıdır, kızları falanda değildir. Şimdi gelde bunları anlat, hatta daha fazlasıda var ama bunlara girmek istemiyorum yoksa recme maruz kalabiliriz.
Eğer vahiy ve ayetler meselesine girecek olursak bayağı bir düşman ediniriz çünkü dinci ve dini dar takımının terazisi bu ağırlığı kaldıramaz çünkü evrimlerinin daha başlarındalar. İnsanın evrimine bağlı olarak algılama kapasiteside değişmektedir ve alt beyinde birikim artıkça üst beyin işlevleride artmaktadır. Gerçi üst beyinin kullanımının artması modern insanı ucubeye çevirmiştir ama orantılı olarak geliştiğinde inançları da gelişmektedir.
Bize kızan arkadaşa saygılar...
swords -- 10.09.2011 - 09:42
Ebubekir ve benzerleri;
Meydan senin hikmetki cevaplarını bekliyor?
Sen cevap vermemek için direndiğin her an Irak'ta müslüman bacına coniler tecavüze devam ediyor, deliler canlı bomba olarak orada burada patlatılıyor, müslümanlar işkence görmeye devam ediyor.
Sen cevap vermekten kaçındıkça senin gibilerde bu konuda sus pus kalmaya devam ediyor. Her cami çıkışı Filistin diye kıçını yırtarcasına bağıranların Irak, Türkistan vb. konularda sessizliği yani DİLSİZ ŞEYTANLIĞI, bu olayları onayladığı anlamına geliyor. Yani;
Müslüman bacılarına tecavüz edilmesinden zevk lacak kadar alçak ve hain,
Bu tecavüzcülere (evinize sağ salim dönün) diyecek kadar insanlığını kaybetmiş ve münafık,
Amerika gibi bir kenenin her istediğini yapacak kadar para tanrısına tapan,
Tiplersiniz. Sizin bir beyniniz var ama başkası kullanıyor. Kurulan bir saatten farkınız yok. ben nasıl size taftazaniden bahsedeyim? Anlayamazsın ki? En iyisi sen git de abilerin gelsin...
Yabancı -- 10.09.2011 - 10:07
"Yabancı:
sonsuzus´un meshur küfürbazlarindandir..dinle kafayi yemis, olup ultra islamofobiktir..ilkokul ögretmeni oldugunu yazmisti..eminim beyin yapicisi ondan razi olacaktir..:))"
zensen -- 10.09.2011 - 10:41
sn swords
semavi metinleri kendilerinden öncekilerden birer alıntı olarak değerlendirip "insan ürünü"oldukları konusunda hemfikir isek bir sorun yok zaten.
yaşadığımız çağın en büyük devrimi'nin "internet"olduğunu düşünüyorum.çünkü bedenin hapsinden kurtulmak gerçekten de iletişim formunu ve dolayısıyla toplumsal ilişkileri yeniden biçimlendiriyor.
Din ve inanç hakkında düşündüklerimizi özgürce ifade edebilmek internet ve yeni medyalarda mümkün artık...sizin Kuran ve yaratıcı hakkındaki düşüncelerinize spesifik yaklaşmamın sebebi de bu.yoksa çok belli ki reel'de yaşam biçimlerimiz ve din'in yaşantımız üzerindeki etkisi birbirimizden çok farklı değil.
düşüncem şudur;bütün semavi metinlerin sistem ürünü yani insan elinden çıkmış olduğu kesindir.kuran'da kendinden önceki metinlerin derlenip toplandığı,kendi çağının arap kavmine uyarlanmış bir şeklidir.
kuran'da pek çok ayet farklı yorumlanabilir.özellikle,sosyal yaşantıya ait,evlilik,poligami,tesettür,hırsızlık gibi suçların cezai yaptırımları gibi olgular sosyolojiktir.Din,sosyolojik bir yapıdır zaten.çünkü toplumsal düzenlemeler ve yaşam biçimleri sunar.
fakat;sadece islam değil,diğer semavi dinler ve diğer tüm dinlerde de "ahiret,ruh,kader"gibi rasyonel olmayan bilgiler mevcuttur.bu bilgiler,siz kabul etmiyorsunuz sanırım ama islam'da da var.ki marks'ın kalpsiz dünyanın kalbi,ruhsuz dünyanın ruhudur,afyondur sözleri bütün dinlerin "öte hayatcılığına ve mutlak adalet vaadine"gönderme yapar.
swords,şayet kader,cennet,cehennem,ahiret gibi rasyonel olmayan bir takım bilgiler olmasa "din"diye birşey ortada hiç kalmazdı zaten :)
ebubekir'e sorulara cevap vermesi çağrısında bulunmuşsun...ne yapsın adam! verebilecek cevabı vardı da vermedi mi sanki :D
swords -- 10.09.2011 - 10:56
Birbirimizi anlıyoruz! İnsanın evrim sürecindeki geçirdiğ aşamalarda doğa ve tüm diğer kendi harici varlık ile her türlü ilişkisi alt beyin denen yerde depolanıyor. Bu çok büyük bir bilgi birikimidir ve bazı insanlarda özel mekan ve zamanlarda kendini fazlaca gösteriyor. Tüm insanlık için oluşan ortak bilinç ve bilgi birikimi bu özel insanların kabiliyetleri dahil tüm çevresel faktörlere göre sızıveriyor işte. Belki birisi çıkar buna ilahi din der, diğeri insan işi der, öbürü bilmem ne. Ama işin aslı gayet açık ve net bence.
Ebubekirin gibilerin temsil ettiği zihniyete sahip olanların alt beyninde henüz yeterli birikim olmadığı kesin.
ebubekir -- 10.09.2011 - 22:34
G Milat yazdi; "..caktirmadan Devlet ve Ataturk aleyhinde demeclerde bulunmak suctur! Sanal ortamda oldugunuzu dusunup bu suc kapsamina girmeyip yirtacaginizi dusunuyorsaniz yalnizca cahil degil, ayni zamanda da aptalsinizdir...."
ah ah..
YA bu okumuslar küfürsüz bir kelam edemez mi ?
1-caktirmadan mi ? daha acik nasil yapilir ? alla alla..
2- kisi karsisindakini kendi gibi bilir..
3-"Serçeden korkan darı ekemez." kulaginiza küpe olsun..
4-farkli düsünenlere cahil,aptal diyerek egosunu tatmin edenden daha cahil ve aptal yoktur.. moliere,bunu su sözlerle pek güzel ifade etmektedir; "..Eğitimli bir aptal cahil bir aptaldan daha aptaldır.."
5-keske masa altindan sopa gösterme acizligine düsmeden forum da aratsaydin..madara olmazdin..nitekim kraldan kralci pardon kemalist gecinen,mozele sovalyesi forumdas statik de benzer nedenle forum da cumhuriyet savcisina gönderilmek,basvurulmak üzre dilekce örnekleri,telefonlar,adresler yayinlamisti:))
6-elbette bizde bos durmadik ve türkiye ve almanya adresimizi,cep ve ev telefonlarimizi verdik:)
7-adres ve telefon numaralarim silinmediyse sonsuzus da mevcut yoksa ben verebilirim ayrica telefonum xenix de var alabilirsin..
8- olmadi digelim üzme canini cünkü eylül sonunda isim icabi istanbul da olacagim savciya beraber gideriz..:))
evet
mustafa kemal´in eskisehir polit büro sefi statik´in cagrilari havada kaldi ama cahilligi ve aptalligi yanina kar kaldi..umarim sen daha basarili olursun..:)
slm.
marmaramus -- 11.09.2011 - 00:08
""O gunun gerektirdiklerini bu gune uyarlamaya kalktiginizda tabii ki yapilan hatalari goreceksinizdir.Donemi itibariyle ilerici, gunumuz kosullarinda asilmasi gereken otoriter bir ideolojidir.Fakat bu Ataturkun totaliter oldugu anlamina gelmez!! Bu ayrimi dikkatle....
"
zensen -- 11.09.2011 - 06:54
marmaramus tarafından Paz, 11/09/2011 - 03:08 tarihinde gönderildi.
bu minvalden hareket edip dönemin şart ve koşullarını bahane ederek temize cıkaramayacağınız totoliter lider/rejim yoktur. bu koşulda aslında "atatürk'ün dönemin şart ve koşullarından ötürü totoliter bir liderdi" açıklaması daha akla yatkın/çelişkisiz bir açıklama oluyor.
üstelik bu tür siyasi betimlemeler (totoliterizm faşizm vs) 'nin, kavramsal düzeyde açıklanması ulusalcılar/atatürkçüler/kemalistler tarafından içlerinin doldurulması gerekir. bu kavramların tarihsel süreçle birlikte incelenmesi kabul edilebilir,ancak bu kavramları acıklayan kriterleri tanımını değiştirmez...atatürk dönemini totoliter görmeyen kesmin cesaretle kıvırmadan totoliterizmin ne olduğunu acıklaması gerekir.
marmaramus
bu minvalden yola çıkmak da ne demek?aksi mümkün müdür?
tarih,tekerrürden ibaret olsaydı zooloji yeterli olur,sosyoloji"ye gerek kalmazdı diyor kadir cangızbay hoca.
Devrim,köklü tedbirlerle kısa bir sürede meydana gelen önemli değişiklikler,büyük yenilikler,inkılaplardır.İktidarı ele geçiren kimselerin zor kullanarak toplumda ani ve derin,siyasi,iktisadii ve sosyal değişikliler yapması sonucu ortaya çıkan tarihi olayların tümü devrimdir,ihtilaldir,fransız devrimi,rus devrimi,türk devrimi gibi...
Sosyal bir bünyeden,geri,eğri,fena,eski,haksız ve zararlı ne varsa bunları birden yerinden söküp,onların yerine ileriyi,yeniyi,faydalıyı koymaktır.koymak da yeterli değildir.sonrasında bu davaya sıkıca sarılıp,söküp atılan şeylerin geri dönmemesini,yeniliklerin yerleşmesini içselleşmesini temin edecek bir sistem kurmak,işletmek inkılabın değişmez şartıdır.
Bir devrim acil politik ve sosyal sorunları çözmekte yetersiz kalan önceki politik kurumların tamamını ya da bir kısmını kaldırır.ama işte tam bu an "karşı devrim"tehlikesinin olduğu zamandır.eski politik sistemde örtülü çıkarları olanlar,eski sisteme yüksek sadakatla bağlı olanlar ve her devrimci duruma özgü istikrarsızlık eğiliminden çıkar sağlamaya çalışan siyasi fırsatçılara karşın uygun zorunlu savunma şiddetin açıkça kullanılmasıdır.
devrimin ilk aşamasında şiddet ağır basar,yapıcı eylemler daha sonraki aşamalarda iktidar temeli olur.
devrim toplumu kökten değiştirmeyi amaçlar bu sebeple baskı uygulaması kaçınılmazdır.devrim ortamında demokrasi beklenmez.
ama bir devrim demokrasinin kurulmasına temel teşkil edebilir.Yıkılan politik sistem eski monarşik bir yapıysa,yerine anayasal bir düzen getirilmişse toplumun gelişimine paralel olarak demokrasi ortamı oluşabilir.Fransız burjuva devrimi ile 1917 devriminin sonuçları da bugün modern demokrasi diyebileceğimiz sosyal demokrasiyi geliştirmiştir.bunun oluşması bile çok uzun zaman almıştır.
üstelik devrim öncesi batı toplumları türk toplumuna göre daha canlı bir maddi hayat ve birikime sahipler.
altı asır boyunca hüküm sürmüş şahlık kulluk sistemi ve ümmet geleneği'ni yok etmek kuşkusuz baskın bir yönetimi şart kılıyor.
dünya gömlek değiştireceği zaman hadiseler sakınılmaz olur. tarihte kansız bedelsiz gerçekleşen hiçbir devrim yoktur zaten.
Kardan adam -- 11.09.2011 - 07:17
Detaya girmeden diyalektik bir bakisla iki konuyu acmak isterim:
Birincisi: 2.Mahmut darbeci Yeniceri ocagini ortadan kaldirarak devleti ileri demokrasi yoluna sokmaya calismisti. Biranlamda bugunku Cumhuriyet rejiminin temelini atti. Ittihatcilar karsi devrimle askeri tekrar devreye soktu. Mustafa Kemal cagdas bir devrimle askeri uzaklastirip devleti sivillestirdi. 27 Mayis karsi devrimi Yenicerilerin hakkini geri aldi. Bugun yasadiklarimiz 2.Mahmut'un, Mustafa Kemal'in politikasinin devamidir.
Ikincisi: 1890 larda Anadolu'nun musluman orani %60 lardaydi. 30 yil icinde bu oran %95 e yukseldi. Tarihin hic bir doneminde hic bir ulkede islam bu kadar hizla yukselmemistir. Bugun geldigimiz nokta devlet politikamizin sonucudur.
O halde sikayetiniz nedir beyler? Maksat hasil oldu iste! Nankorlugu birakin lutfen!
Yabancı -- 11.09.2011 - 09:56
Totalitarizm bireyin özgürlüğünün devlet tarafından ortadan kaldırılması ve bireysel yaşamın ikinci dereceye bırakılmasıdır. İlk olarak Mussolini tarafından kullanıldığı sanılmaktadır. Mussolini, I. Dünya Savaşı'ndan sonra etkili olan merkezi otoriteye karşı yıkıcı güçler yüzünden savunmasız kalmış bir ulusun birliğini ve ulus aracılığıyla da devlette cisimleşen tarihi bir topluluk kimliğini hedefliyordu. Faşizm, devletin birey üzerindeki üstünlüğünü ve bu devletin gücünün sınırsız biçimde yayılmasını öngörür.
Mussolini "faşizme göre, her şey devletin içindedir ve devletin dışında insani veya ruhsal hiçbir şey yoktur, dahası onun dışında hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu anlamda faşizm, totaliterdir ve bütün değerlerin sentezi ve birliği olan faşist devlet, bir halkın yaşamının tüm yönlerini ifade eder, geliştirir ve güçlendirir" diye yazıyordu. Totaliter sistemlerin diğer rejimlerle farkı tanımlanmaya çalışılmıştır. Bütün totaliter sistemlerin egemen tarihi ve ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde bir anlaşma yoktur. Ama "totalitarizm" terimini, devletin hedef olarak seçtiği şeye ulaşmak için "bütün yollar"ın kullanılması anlamına geldiği de açıktır. Bundan dolayı, istekleri ne olursa olsun bütün totaliter rejimler güncel tekniklerle siyasi despotizmi güvence altına almak, devlet tarafından belirlenen bir ekonominin dışındaki çıkarları kısıtlamak, demokratik bile olsa tek tip ideolojik kuralları dayatmak gibi başka özellikler de taşır. Totalitarizm, toplumsal yaşamın bütün yönlerini içerir.
Wikipedi.
Yönetmek... Yöneten... Yönetilen...
Yönetenlerin yönettiklerinden akıl, zeka, görüş, kavrayış ve düşünüş bakımından üst seviyede olması gerekli ki yönetilenlerin yönetilmeye uygun yetersizlikleri üzerinden belirli bir grup insanın kendi doğruları dayatılmasın. Oysa yönetilenlerin, yönetenlerle aynı zihinsel potansiyellere ve o potansiyellerin aynı derece kullanılırlığına dair gelişim süreçleri, uygun koşullara ihtiyaç duyar. Bunu sağlayacak olan da yöneten ve tüm gücü elinde bulunduran yönetimdir. İnsanın, elverişli koşullarda ve insan için en ideal olan eğitimin verildiği durumlarda, potansiyellerini yeter derece kullanabilecek seviyeye yükseldiği de gerçek değilmidir? O halde yöneten ve yönetim araçlarına sahip olan grubun bulunduğu konumun gerektirdiği gibi imkanları, bireylerin '''aklının özgürleşmesi'' ve yaratacak, üretecek potansiyele ulaşabilmesi için kullanması zorunludur. Bu zorunluluk ölçüt olarak ''olması gereken ve uygulanabilirliği mümkün olan'' doğrunun, adalet, eşitlik ve en nihayetinde ''dogmalarından arınmış akıllı insan''ı ortaya çıkarmak için gereklidir.
Konu yine insan çevre üzerindeki ve çevrenin insan üzerindeki etkisine geliyor bende. İnsanın çevresindeki baskıcı, tutucu, yobaz anlayışla mücadele edip kendisini geliştirebildiğini söyleyemiyorum. Çünkü, yeterli koşullara ve imkanlara sahip olan birey zihinsel gelişimi için uygun zemini de bulmuş demektir. Aksi durumda gelişimi için uygun koşul yaratma çabasının önünde ''çevrenin belirleyiciliği'' ne örnek teşkil eden günümüz iktidarının hukuksuz, sahtekar uygulamalarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Yolsuzlukluğu, hırsızlığı (Ali Demir ucubesi ve türevleri mesela) sahtekarlığı ahlaki değer bilen yönetimler ve onları destekleyen kitleler olduğu sürece çevrenin insanı belirlediği gerçeği de geçerlilik kazanıyor. Yapılan devrimler de insan'ın çevreyi belirleyebildiğini gösteriyor ancak insanın bu mücadeleye atılmasının nedeni de onun özgürlüğünün önünde engel olan çevre oluyor. Dolayısıyla koşulların belirleyiciliği... :)
G Milat -- 11.09.2011 - 10:19
Not 1 : “sayin” dediysem saygiya deger olusunuzdan degil, sizinle senli benli muhabbet edecek kadar sizi onemli gormeyisimdendir!
Not 2 : Ismimi vererek direkt sorular yonelttiginiz icin cevap yaziyorum, aksi takdirde onemsizligin dibine vurmus “01100101”gibi ordan burdan toplama kodlarla olusturdugunuz beyincik bilgilerinizi kaale aldigimdan degil. Bilmem anlatabildim mi?!
"YA bu okumuslar küfürsüz bir kelam edemez mi ?
1-caktirmadan mi ? daha acik nasil yapilir ? alla alla..
2- kisi karsisindakini kendi gibi bilir..
3-"Serçeden korkan darı ekemez." kulaginiza küpe olsun..
4-farkli düsünenlere cahil,aptal diyerek egosunu tatmin edenden daha cahil ve aptal yoktur.. moliere,bunu su sözlerle pek güzel ifade etmektedir; "..Eğitimli bir aptal cahil bir aptaldan daha aptaldır.."
5-keske masa altindan sopa gösterme acizligine düsmeden forum da aratsaydin..madara olmazdin..nitekim kraldan kralci pardon kemalist gecinen,mozele sovalyesi forumdas statik de benzer nedenle forum da cumhuriyet savcisina gönderilmek,basvurulmak üzre dilekce örnekleri,telefonlar,adresler yayinlamisti:))
6-elbette bizde bos durmadik ve türkiye ve almanya adresimizi,cep ve ev telefonlarimizi verdik:)
7-adres ve telefon numaralarim silinmediyse sonsuzus da mevcut yoksa ben verebilirim ayrica telefonum xenix de var alabilirsin..
8- olmadi digelim üzme canini cünkü eylül sonunda isim icabi istanbul da olacagim savciya beraber gideriz..:))"
buyurmussunuz, vahyle gelmis 1-2-3...8 diye :))
Tahrif olmadan bakalim bakalim meallerine neymis:)
Sizi inandirmak gibi bir gayem yok; fakat ciddi anlamda TC Anayasasina bakarken bu kanunu gorunce buraya tasimak istedim! Yoksa Kemalist olsam sizi o oturdugunuz sandalyede iki dakika durdurmazdim.Haddinizi asali bilmem kac asir olmus. Neyse.. Umurumda olmayan kelimeler silsilesiyle gelip burada milleti kiskirtmaktan baska yaptiginiz tek bir sey bile yok! Ne bir bilginiz ne de onu savunablecek kapasiteniz var!
Aptal kelimesini uzerinize alindiysaniz, size iltifat olarak hediyem olsun.. Tepe tepe kullanin. Uzerinize de cok yakisti :D
bakalim vahylere :))
1. Aleni bir sekilde yapiyorsunuz, bu da sizin aleni bir aptal oldugunuzu dogruluyor.
2. Kisi kendisi gibi bilirmus karsisindakini, haklisiniz! Fakat kisi sizin gibi kendini bilmezse yapacak hic bir sey kalmiyor:)
3. Kalvuzu karga olanin.... Bir yerinize tipa olsun :D
4. Farkli dusunceler amenna.. Benim derdim dusunemeyenlerle. O kadar universiteyi gelip siz burada "bakiiiin etegimi kaldiriyorum nasil dusunemedigimi gorup goz yumun" diyesiniz diye okumadim:)) Tabii ki farkli dusunun, dusunun de ne dusunurseniz dusunun.Sizin gibi Goggle Tanrisina yamanmis omayin di mi ama..
5. Hahaha yahu ne guldum:D Su sitede -site sahibi dahil- en az 20 kisi beni gercek hayattan bilir. Gormustur, arkadasimdir. Ben sopa gostermem. Gerekirse kaldirir kafaniza indiririm:))
6. Ben de size Los Angeles adresimi vereyim, gelin.. Bos durani Alaaah sevmezmis :D Sopayi kafada hissetmek hos olur :)))
7. Sevgili xenix de arkadasimdir.Bilir beni.. Arzu edersem ona sormadan yedi ceddinizin telefonunu buldururm. Hiiiic merak buyurmayin :D
8. Istanbul'a benden selam soyleyin, bol bol midye dolma yiyin:)) Savci konusunda da kafaniz rahat olsun, o sizi midyecide bulur :)))
Yahu ne gunlere kaldik... Sarlatanligin bini bin para :)(:
*G Milat*
zensen -- 11.09.2011 - 10:30
marmaramus
umarım bir cevap alabilirim sizden...yazıp yazıp cevap alamamak çok sıkıcı çünkü.
bir önceki yazdığım mesaja ilaveten ekleyebileceğim çok şey var.özellikle de demokrasilerin işlevsel olabileceği toplumsal sistemlere ilişkin...
ancak sizden gelecek cevaba göre içeriğini değiştirebilirim.uzun uzun yazılar bulup copy paste yapmıyorum çünkü.. :)
kısaca tekrar söyleyeyim.
tarihe yön vermiş hiçbir lider sevgi çiçek böcek naraları ile bir kazanım sağlamamıştır.bu anlamda Atatürk de bir diktatördür tıpkı diğerleri gibi...
hatta kişisel olarak son derece düşük zaafları da vardır.zübeyde hanım'ın ali rıza bey'in ölümünden sonra başka bir erkekle evlenmesini hiç hazmedememiş annesinin ölüm haberini veren yaverlerine "götürün ve hemen gömün üzerine de en ağır taşı koyun"diyebilecek kadar acımasız davranmıştır.annesinin cenaze merasiminde bulunmamıştır.
bu davranışı bile duygularının ve karakterinin ne kadar "esnemeyen" yani sağlam olduğunu gösteriyor.atatürk'e hayranım.
not:son cümleler tamamen kişisel düşüncelerimdir:)
G Milat -- 11.09.2011 - 10:34
Size cevap vermeden once sunu belirtmek isterim. Bahsi gecen rejimin ismi toto-liter degil, TOTALITER'dir. Piyango bileti havasi vermeye calistiginiz rejim, Dunya'da emsali gorulmemis vahsetlere neden olmustur, fasitlik ornekleri diz boyudur.
"bu minvalden hareket edip dönemin şart ve koşullarını bahane ederek temize cıkaramayacağınız totoliter lider/rejim yoktur. bu koşulda aslında "atatürk'ün dönemin şart ve koşullarından ötürü totoliter bir liderdi" açıklaması daha akla yatkın/çelişkisiz bir açıklama oluyor.
üstelik bu tür siyasi betimlemeler (totoliterizm faşizm vs) 'nin, kavramsal düzeyde açıklanması ulusalcılar/atatürkçüler/kemalistler tarafından içlerinin doldurulması gerekir. bu kavramların tarihsel süreçle birlikte incelenmesi kabul edilebilir,ancak bu kavramları acıklayan kriterleri tanımını değiştirmez...atatürk dönemini totoliter görmeyen kesmin cesaretle kıvırmadan totoliterizmin ne olduğunu acıklaması gerekir."
Ataturk, otoriterdir; fakatkesinlikle totaliler bir lider degildir. Bunlari hemen aciklayayim size...
Totaliter rejimler, iktidari baz alindiginda toplumun butununu tekeline alacak sekilde kanalize edilmis, baskici bir ideolojiye dayanir. Bunlara en iyi ornekler fasit, nazi ve bazi sosyalist diktatorlukler verilebilir. Yaptirim boyutunda ele alirsak, bireysel haklari hice sayan ve genellikle katliamci br politikaya dayanir...
Simdi bana Ataturk'un yaptigi neyi "totaliter" olarak tanimladiginizi soyler misiniz?
Bir kere, totaliterlik icin ideolojinin yazili hale getirip manifesto sekilinde sunulmasi gerekir ki kim bana Ataturk'un yazdigi "Kemalizm" diye bir kitap gosterebilir?!!
Tamamen o gunun sartlarinda yapilmasi gerekenleri ototriter bir lider olarak yapmis ve ilerici yolda adimlar atmistir.
Dunya'daki hic bir devrim kansiz olmaz!!!
Kimse gule hoplaya devrim yapildigini gormemistir. Ancak reformist hareketlenmeler daha az kanla gerceklestirilir.Asla bir devrim herkes hosnutken gerceklesmez...
Ayrica yuzlerce devrim cesiti var..
Ataturk demokratik laik cumhuriyet devrimi yapmistir. Isteseydi dikte devrimi, sosyalist devrim vs de yapabilirdi....
Bilginize!
*G Milat*
Kuna Kinte -- 11.09.2011 - 10:35
Hala aynı amerikan tarzı. G Milat ciddi ciddi yazsın, iyi yazıyor. Ama espri yapmadan yazsın. gülemiyorum.
G Milat -- 11.09.2011 - 10:45
Turkiye devrimindeki demokratik ogelerden bahsedelim biraz da...
Bagimsizlik! Demokrasinin en onde gelen ogesidir. Bagimsiz ve halk egemeni bir toplum yaratilmistir. Siyasal baglamda ve uluslar arasi ekonomik boyutta tam bagimsiz bir devletkurulmustur.
Demokrasi! Halkin tabakalari arasinda asagidan yukari dogru ilerleyen demokrasi hareketlerinin meyvelerini su anin iktidariyla toplayamasak da o donemde "padisahlik"tan cikip demokrasiye gecmek yurek isterdi! Olmaz demeyin, bakin olmus!
Aydinlikci! Felsefi bakimdan temelleri aydinlanma ve diger medeniyetlerle esdeger konuma gelmeyi amaclar!
Egitim ve Kultur! Egitim kurumunun en cok fiyakalandigi donemdir! Herkes Latin alfabeleriyle tanisir ve okuma-yazma seferberligi bastlatilir! Su anda bu harfleri okuyorsaniz, bazilarina COK SEY borclusunuz!
Saltanat-Hilafet karsiti! Feodalligin kucagindan ccekip kurtarilan ve saltanata pabuc birakmayan bir devlet yaratilmis!
Daha sayilacak cok fazla demokratik ogeler var..
Fakat daha once belirttigim gibi elestrilerinizi bunlari bilerek yapin...
Onun disindaki yazilanlar; elestiri degil; yaftamak olacaktir!!
*G Milat*
G Milat -- 11.09.2011 - 10:47
Kunta-Kinte :)) Yoktun uzun zamandir.. Telaslanmaya baslamistim yahu.. Cok kiskanma hadi Gel Amerikan kahvesi icelim :D
*G Milat*
marmaramus -- 11.09.2011 - 11:10
"Totaliter rejimler, iktidari baz alindiginda toplumun butununu tekeline alacak sekilde kanalize edilmis, baskici bir ideolojiye dayanir. Bunlara en iyi ornekler fasit, nazi ve bazi sosyalist diktatorlukler verilebilir. Yaptirim boyutunda ele alirsak, bireysel haklari hice sayan ve genellikle katliamci br politikaya dayanir...
"
oik0s -- 11.09.2011 - 11:38
İSYAN katliam değilse bastırmak da katliam değildir.
Güç seninle olsun.
ebubekir -- 11.09.2011 - 20:48
onbinlerce kisi ölmüsse
bir sehir bombalanarak dümdüz edilmisse
bunun adi isyan bastirmak degil katliamdir,soykirim yapmaktır..
"...Sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim. Bu bana dert oldu. Ben de önünüzde diz çökmedim bu da size dert olsun.."
(SEYİT RIZA)
slm.
marmaramus -- 11.09.2011 - 21:11
totaliter rejimler kavramların içini kendileri belirleyip adını kendileri koydukları, neyin ne anlama geldiğini kendilerinin karar verdikleri sürece yaşananların gerçek anlamda anlaşılması mümkün olmayacaktır. o dönemde atılan adımlara asla hak edilmeyen anlamlar içerikler yüklenmiş ve bu yolla tahrif edilmiş garip bir tarih versiyonu oluşturulmuştur. her hegemonik anlayış kendi tarihini oluşturmuştur...demokrasi, katılımcılık,serbest seçim, özgür basın ,bireysel ve kolektif hakların temini ile anlam bulmuşken atatürk döneminde tüm bunların esamasi okunmamaktadır....cumhuriyet dönemi hiçbir zaman eski rejimden tümüyle kopuş niteliği taşımamıştır. devletin sadece adı değişmiştir. meşrutiyetle sembolikleşen padişahın/saltanatın yerini değişmeyen önderler ebedi şefler almıştır,cübbeli ulema yerini kravatlı smokinlilere bırakmıştır. aralarındaki fark asla içeriksel esasa yönelik olmamıştır...hegemonik yapı sadece el değiştirmiştir. tarihsel zorunluluk o günkü yönetimleri totaliter kılıyor olsa dahi bugün hiçbirimiz o totaliterizmi savunmak durumunda değiliz.
sayın zensen, bir halk/toplum öndere ihtiyaç duymayacak kadar gelişip kişilik sahibi olduğunda ancak devrimin koşulları ortaya çıkmış demektir.ve o gün geldiğinde kimse buna engel olamaz.avrupa'da aydınlanma süreci fransiz ihtilali rus devrimleri devlet eliyle olmamıştır. motor gücü oluşturan toplumsal ahlak ve vicdan sürecin ilerliyişinde başat unsuru teşkil etmişlerdir. on yıllara dayanan bu devrimler kendi doğal sürecinde ilerlerken başarıya ulaşabilmişlerdir, aynı şeyi kemalistler, bu devrimlerin taklitleriyle yapay bir halde 15 yılda(hızlandırılmış kurs niteliğinde) bu topluma uydurmaya çabalamışlardır.bir toplum mühendisliği denemesi yapılmıştır,ancak halkın iradesini yok sayan her girişim toplum nezdinde başarısızlığa mahkumdur...
oik0s -- 11.09.2011 - 21:12
Bugündeyim belleksiz meczup.
PKK dan bahsediyorum.
İstersen Osmanlı isyan bastırma adetlerinden bahsedeyim. Onbinlerce kelleden yol süsü yapanlardan bahsedeyim.
zensen -- 11.09.2011 - 22:30
sayın zensen, bir halk/toplum öndere ihtiyaç duymayacak kadar gelişip kişilik sahibi olduğunda ancak devrimin koşulları ortaya çıkmış demektir.ve o gün geldiğinde kimse buna engel olamaz.avrupa'da aydınlanma süreci fransiz ihtilali rus devrimleri devlet eliyle olmamıştır. motor gücü oluşturan toplumsal ahlak ve vicdan sürecin ilerliyişinde başat unsuru teşkil etmişlerdir. on yıllara dayanan bu devrimler kendi doğal sürecinde ilerlerken başarıya ulaşabilmişlerdir, aynı şeyi kemalistler, bu devrimlerin taklitleriyle yapay bir halde 15 yılda(hızlandırılmış kurs niteliğinde) bu topluma uydurmaya çabalamışlardır.bir toplum mühendisliği denemesi yapılmıştır,ancak halkın iradesini yok sayan her girişim toplum nezdinde başarısızlığa mahkumdur...
marmaramus
tabii ki evrim olmadan devrim olmaz.tabii ki avrupa'da aydınlanma süreci fransız devrimi,rus devrimi devlet eliyle olmamıştır.sizin de dediğiniz gibi bu devrimler on yıllar boyunca kendi doğal sürecinde gerçekleşmiştir.
ben bütün bunları görebiliyorum zaten.ancak sizin göremediğiniz şey şudur:
şahlık kulluk sistemi,yani padişah dışında veziriazamından tutun halk tebasına kadar herkesin "hiçbirşey",padişah'ın ise "herşey"olduğu bir toplumda demokrasinin yeşermesi mümkün değildir.demokrasi'nin olmadığı bir sistemde evrim'den bahsedebilmek sizce mümkün müdür?
batı toplumları ile doğu toplumlarını hemen mukayese edelim:
batı toplumlarında hıristiyanlığın en başından beri isa'ya "sezar'ın hakkı sezar'a,Allah'ın hakkı Allaha"sözü atfedilir.yani ta en başından en az ikili bir iktidar yapılanması bulunuyor.ortaçağda başlayan ve giderek gelişen ticari faaliyet alanlarında çalışanların loncalarının,meslek kuruluşlarının da ruhani ve siyasi iktidar odaklarının karşısında ,kendi hayatlarını düzenleyen kendi hukuklarıyla var olduklarını görüyoruz.modern dönemde sıkça kullanılan "çoğulcu toplum'a evriliş bu maddi zemin'de mümkün.
islam toplumları'nda tepeden inme devrimler gerçekleştirmeden islam'ın geldiği ilk günden beri tek iktidar'ı olan "vahyin",Allah kelamı'nın çoğulculuğa,demokrasi'ye evrilmesi mümkün değil...çünkü islam inancında kuran "Allah sözüdür",her şeyin üzerindedir ve "değişmezliğe"bağlanmıştır.
mümkün değil ki hiçbir islam toplumunda demokratik sistem yok zaten..haksız mıyım?yoksa genetik bişey mi bu :D
maramarmus,yapamazsınız.
islam'da etik kod "hüküm sahibi Allahtır".hıristiyanlığın en baştan sahip olduğu en az ikili yapı islam'da mevcut değildir.belirleyen Allah'tır.bu sebeple batı toplumlarının halk nezdinde kendi doğal süreciyle gerçekleştirdikleri devrimi islami doğu toplumlarından bekleyemezsiniz.hali hazırda başarabilen hiç olmadı zaten :)
hem müslümanlara da haksızlık olur bu...sormazlar mı adama biz neden evrilemiyoruz diye :D
xenix -- 11.09.2011 - 22:42
1930 yılında deseydi ki her şey serbest demokrasi var.
Halk demokrasi ile başlarına bir padişah seçerdi. Yine aynı tarikat çarkları dönerdi. Dinci yine bildiğini yapardı. Kadın kara çarşaf içinden çıkamazdı. (Gerçi ileri demokrasi de bile kadını kara çarşafa sokuyorlar) Kadınlar hiç bir zaman seçme ve seçilme hakkına sahip olamazdı. 4+ eş yasal olurdu. Eşcinselleri vazgeçene kadar kırbaç ve demokratik oylamalarla asarlardı. Vesaire vesaire.
Benim anlayamadığım bir şey var. Bu mağdur olanların hepsi benim ahlakımda, dinimde, yaşantımda gözü olan kimseler. Rahatça dinimi sömürmek istiyor. Adam rahatça dövebilmek istiyor beni. Rahatça kırbaçlamak istiyor. Rahatça elimi kolumu kesmek istiyor. Rahatça toprağımı istiyor. Rahatça saçımı kapatmak istiyor. Rahatça ırzıma geçmek istiyor. Bunlara izin verilmediğinde de demokrasi yok diye ağlıyor.
Bana o asılan, öldürülen veya isyanların neden çıktığını söyler misiniz? Ne istiyordu bu insanlar??
xenix: Takiplerim
zensen -- 12.09.2011 - 07:10
marmaramus
ayrıca totaliter rejim ve mustafa kemal dönem'inin ne gibi benzerlikler arzettiği konusunda yazdıklarınızda da eksik ve yanlışlar var.
arkadaşlar cevap verememişler.
öncelikle şu toplumsal evrim konusunda mutabık mıyız?demokrasi'dn sonra evrim süreci başlar.
batı ve doğu toplumlarının farklı iktidar yapılanmaları özellikle islam'ın vahyi sosyal düzen üzerinde tutması değişmezliği esas alıyor.çoğulcu bir toplum en baştan bile hayal...devrimlerin "tepeden inmesi"çok makul oluyor bu durumda.
sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır.
bize cevap veremeyenler de (-) lere devam etsinler...zira ellerinden başka bişey gelmiyor :D
körler sağırlar,birbirlerini ağırlar :)
swords -- 12.09.2011 - 08:53
Atmamak lazım, biraz aslını öğrenmek lazım. Al sana iki tane kaynak ve dersim denen olayın gerçek yüzü. Ampülün aydınlansın biraz...
1) http://www.scribd.com/doc/56752780/R%C4%B1za-Zelyut-Dersim-I%CC%87syanlar%C4%B1-ve-Seit-R%C4%B1za-Gerc%CC%A7eg%CC%86i
2) Dersim'de ne oldu Atatürk ne yaptı?
Dersim niye isyan etti?
Özgür Erdem
Naşit Uluğ'un 1938'de basılmış “Tunceli Medeniyete Açılıyor” isimli kitabını okumadan Dersim isyanının niye çıktığı, Atatürk'ün bu isyanı bastırmaya neden bu kadar önem verdiği anlaşılamaz. Kitapta şu değerlendirme yapılıyor:
“Doğu illerimizdeki kötülüklerin başında memleketin emniyet ve asayişini tehdit eden hıyanet ve şekavet ocakları vardı. Halkı esir gibi kullanan derebeylik ve toprak ağalığının yanında, bunların daha korkuncu olarak aşiret sistemi geliyordu. Bu sistem, Kemalist rejim muvacehesinde fiili bir isyan ve itaatsizlikten farklı görünmüyordu.”
Gerçekten de doğu illerindeki aşiret yapısı, Atatürk'ün en çok mücadele ettiği düşmanlardan birisiydi. Yüzlerce yıldır, bölgede feodal bir baskı düzeni kurmuş olan Kürt aşiretleri en başından itibaren Atatürk'ün bu medeniyet projesine karşı çıktılar. Ve kendi gerici toplumsal yapılarını devam ettirmeye çalıştılar. Kurtuluş Savaşı'yla kovulmuş emperyalistler de Kürt aşiretlerinin bu gerici isyanlarını her seferinde destekledi.
1937 ve 1938'deki Dersim isyanları Atatürk dönemi Kürt isyanlarının en sonuncusudur. Tabii, Atatürk bu isyanları bugünkü AKP iktidarı gibi izlememiş, isyancılarla anlaşmamış, isyancıların ardındaki emperyalistlere teslim olmamış ve Türk milletini bölecek adımlara izin vermemişti. Dersim isyanı “açılımlar”la ve isyancıların bölücü emelleriyle uzlaşılarak değil, askeri bir harekâtla bastırıldı. Aynen Şeyh Sait ve Ağrı isyanı ve diğer Kürt isyanlarında yapıldığı gibi...
Bugün feryat figan eden Kürtçülerin derdi de işte budur. Türk devletinin PKK terörüne teslim olmasını ve bir Kürt devletine göz yummasını isteyenler, Atatürk'ün Dersim isyanını bastırmak için yaptıklarına tabii ki karşı çıkacaktır.
Amaçları Atatürk'e saldırmak
Dersim isyanıyla ilgili yürütülen Kürtçü propagandanın kökeninde derin bir Atatürk düşmanlığı yatıyor. Atatürk'e açıktan saldırmaya cesaret edemeyen Kürtçüler, “Dersim'de katliam yaşandı” yalanlarıyla bunu dolaylı yollardan gerçekleştirmeye çalışıyor.
Halbuki, Kürtçülerin iddiasının aksine Dersim isyanı bastırılırken bir “Kürt katliamı” kesinlikle yaşanmamıştır. Aşiretleri tasfiye eden, Doğu insanımızı sömüren derebeylik rejimini ortadan kaldıran Atatürk devrimlerine karşı direnen gericilerle mücadele edilmiştir, o kadar.
Dersim isyanı askeri bir harekâtla bastırılmıştır, ancak bu harekâtta iddia edildiği gibi büyük katliamlar falan yaşanmamıştır. Kürtçülerin “90 bin kişi öldürüldü, 100 bin kişi zorla göç ettirildi” iddiaları bir hayalden başka bir şey değildir. Yalnızca nüfus rakamlarına bakmak bile bu yalanı ortaya koymak için yeterlidir.
İsyan öncesi Tunceli nüfusu 1935 rakamlarına göre 100 bindir. İsyan sonrasındaki 1940 sayımındaysa 95 bindir. Aradaki 5 bin fark da isyan sonrası zorunlu göçe tabi tutulan aşiretlerin nüfusudur. Hangi aşiretten kaç kişinin zorunlu iskana tabi tutulduğu belgelerde de sabittir ve bunun toplamı da 3470'tir!
Üstelik, 1940 yılı sayımındaki 95 bin nüfus o dönem için çok büyük bir rakamdır. Tunceli'de bugün bile, 2008 rakamlarına göre, 87 bin kişinin yaşadığını düşünürsek, iddia edildiği gibi bir katliamın yaşanmadığı kolaylıkla ortaya çıkar.
Atatürk isyana hazırlıklıydı
Kürtçüler Dersim'de sistemli bir katliam yaşandığını iddia ediyor. Halbuki durum böyle değildir. Dersim isyanı için Kürt aşiretleri yıllarca hazırlık yapmış, Atatürk liderliğindeki Türk devleti de isyan başlayana kadar askeri hiçbir harekâta girişmemiştir. Kemalist iktidarın 30'lu yıllarda Tunceli'de yaptıklarını incelersek bu gerçeği görebiliriz.
1930'daki Ağrı isyanının bastırılmasının ardından Doğu Anadolu'daki gücüne büyük darbe vurulan Kürtçülüğün Dersim dışında tutunabilecek bir yeri kalmamıştı. Dersim'deki Kürt aşiretlerinin bir ayaklanmaya hazırlandığı daha 30'ların başlarında tespit edilmişti. Pek çok resmi raporun yanı sıra Başbakan İnönü ve Ekonomi Bakanı Bayar'ın Şark Raporları da, bu konuda uyarılarla doludur.
Atatürk de isyanı elleri kolları bağlı beklemez. 1935'te “Tunceli Vilayetinin Kurulmasına İlişkin Kanun” kabul edilir. O zamana kadar Dersim olarak bilinen yöreye Tunceli ismi verilir.
Ancak Atatürk Tunceli'de yalnızca askeri önlemler almaz, Tunceli'ye “medeniyet” götürülür. Yüzlerce yıldır şehir merkezlerinden kopuk yaşamış Tunceli köyleri yapılan yol ve köprülerle “medeniyet”le tanışır. Hastane yapılır, doktor götürülür. Okul yapılır, öğretmen götürülür. Mahkeme yapılır, adalet götürülür... Köylüyü baskı ve zulüm altında tutan aşiret reislerinin silahlarına el konulur... Tabii tüm bu “medenileşme” hareketi gerici Kürt aşiretlerinin direnişiyle karşılaşır.
Ve... 1937 yılının 21 Martında, yani bugün PKK'lıların da ayaklanma günü olarak kutladığı Nevruzda, Seyit Rıza liderliğindeki Abasan Aşireti, Harçik Köprüsü'nü yakarak isyanı başlatır. Aynı gece bir karakolumuzu basarak 33 askerimizi şehit ederler. 1920 Koçgiri isyanını liderlerinden ve Ağrı isyanına da katılmış Alişer ile Nuri Dersimi de isyancılar arasındadır.
Ertesi gün Pah Hükümet Konağı, ilçede yeni kurulmuş ilkokul ve hastane de ateşe verilir. İsyanın hedefi açıktır: Atatürk Cumhuriyeti'nin götürdüğü “medeniyet”in bütün simgeleri...
Tabii Atatürk, isyanın hemen bastırılmasını emreder. Ve dönemin Tunceli Valisi Korg. Abdullah Alpdoğan'ın komutasındaki 20 bin kişilik bir kuvvetle isyan bastırılır. Elebaşları idam edilir.
“Dersim Harekâtı” olarak bilinen bu isyan bastırma operasyonu, bölgedeki aşiretlerin gücü tamamen kırılana kadar sürer. Aşiretlerin önde gelenleri, Tunceli dışına sürülür ve bölgede Cumhuriyet rejimi tam anlamıyla tesis edilir.
Kürtçülerin ve Fethullahçıların yalanlarını belgelerle çürütüyoruz!
Varan 1: İsyanın lideri Seyit Rıza bir tarikat şeyhi ve aşiret reisiydi
Kendisine solcuyum, ilericiyim, sosyalistim diyen bir insanın Dersim isyanını savunması kadar komik bir şey olamaz. Çünkü Dersim isyanı kesinlikle bir halk hareketi ya da ilerici bir ayaklanma değildir.
İsyanın lideri Seyit Rıza, Dersimli bir aşiret reisidir. Ve Atatürk Dersim’deki aşiret yapısını ortadan kaldırmak istediği için ayaklanmıştır. Seyit de zaten bir isim değil, Peygamber soyundan gelen Şeyh anlamında yerel bir dini ünvandır! Anlayacağınız, Dersim isyanı, bir derebeyinin, bir dini liderin, bir tarikat şeyhinin, bir aşiret reisinin Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı ayaklanmasından başka bir şey değildir. Bu anlamda Menemen ayaklanmasından hiçbir farkı yoktur.
Varan 2: İsyancılar Fransız işbirlikçisiydi
Bütün diğer Kürt isyanları gibi Dersim isyanı da emperyalistlerin kışkırtma ve desteğiyle başlamıştır. Nasıl Şeyh Sait isyanı Musul-Kerkük meselesinin görüşüldüğü bir dönemde İngilizler için bir koz olduysa, Dersim isyanı da Hatay meselesinin tartışıldığı bir dönemde Fransızlar tarafından kullanılmıştır. Nitekim, isyancıların üzerinden Fransız ordusuna ait silahlar çıkmıştır. Elebaşlarından Nuri Dersimi de, isyan bastırılınca Fransız mandası altındaki Suriye’ye kaçmış ve Fransız Hükümeti’nin koruması altında yaşamıştır. Bugün “Dersim’de katliam yaşandı” yalanlarının da AB koruması altındaki sempozyumlarda dile getirilmesi bu nedenle bir tesadüf değilir.
Varan 3: Seyit Rıza İngiltere’den destek istedi
Mektubu büyütmek için tıklayınız
Dersim isyanının lideri Seyit Rıza’nın isyan sırasında İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği 30 Temmuz 1937 tarihli şu mektup Kürt isyanlarının işbirlikçi karakterinin en açık delillerinden birisidir:
“Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığına,
Yıllardır, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye çalışıyor ve bu amaçla halkı eziyor, Kürtçe yayınları ve gazeteleri yasaklıyor, anadilini konuşan insanlara işkence ediyor ve sistematik olarak insanları Kürdistan’ın bereketli topraklarından söküp Anadolu’nun çorak bölgelerine göçe zorluyor ve birçoğu oralarda telef oluyor. Türk Hükümeti son olarak, hükümetle yapılan anlaşma gereği, bu işkencelerin dışında tutulan Dersim’e de girmeye çalıştı. Bu olay karşısında Kürtler, uzak sürgün yollarında yok olmaktansa, 1930’da Ağrı Dağında, Zilan vadisinde ve Beyazıt’ta yaptıkları gibi, kendilerini savunmak üzere silaha sarıldılar. Üç aydan beri ülkemi, acımasız bir savaş kırıp geçiriyor. Savaş araçları bakımından eşitsizliğe rağmen ve bombardıman uçaklarının yangın bombaları, zehirli gaz bombaları atmalarına rağmen, ben ve arkadaşlarım Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık. Direncimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombalıyor, ateşe veriyor, savunmasız kadın ve çocukları öldürüyor ve böylelikle Türk Hükümeti, başarısızlığının intikamını tüm Kürdistan’da işkence yaparak almak istiyor. Hapisler, ağzına kadar masum Kürtlerle doludur. Aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor veya Türkiye’nin ücra köşelerine sürgüne gönderiliyor. Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt, barış içinde yaşamak, özgür, kendi ırkını, dilini, geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor; benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm ve adaletsizliğe son vermek için, Kürt halkını hükümetinizin yüksek ahlakî etkisinden yararlandırmanızı diliyor. Sayın Bakan, en derin saygılarımızı sunmaktan onur duyarım.
Seyit Rıza Dersim Başkomutanı”
Varan 4: Türk komünistleri ve Komünist Enternasyonal de isyana karşı çıktı
O dönem Türkiye Komünist Partisi de Komünist Enternasyonal de Dersim isyanının feodal ve gerici bir ayaklanma olduğunu tespit etmişti:
“İki ayı aşkındır Ankara Hükümeti, Dersim bölgesindeki Kürt aşiretlerinin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor. Feodal unsurlar, Kemalist Parti tarafından gerçekleştirilen reformlara rağmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı başarmışlardır. Dersim, Türkiye'nin ulusal ekonomisinin dışında kalmaktaydı. Öyle ki başka bir vilayetten hiçbir tüccar, Dersim'de iş yapmayı göze alamazdı. Devletin Dersim'de askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi ve yasal vergileri toplaması, bugüne kadar mümkün olmamıştır. Dersim’in hakim tabakaları, yürürlükteki yasalara rağmen, kendi yasa dışı ayrıcalıklarını koruyabilmişlerdir. (...) Amacı, göçebeliğe son verme ve aşiret reisleriyle (şeyhler, beyler, ağalar ve seyyitler) onların kiralık adamlarını Batı Anadolu’nun modernleşmiş vilayetlerine sürme hedefini güden bir reform planını zorla uygulamaktı. Bugün, Kemalist hükümetin enerjik reformları yüzünden kendi iktidarlarını tehdit altında hisseden feodal unsurların ümitsiz direnişiyle karşı karşıya bulunuyoruz. İsyanın arefesinde Tapu Kadastro İdaresi, feodal aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başlamıştı. Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliğinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu hissetti. İşte, özellikle bu önlem, isyana yol açan neden olmuştur.”
Komintern, 1925’teki Şeyh Sait isyanına da şu gerekçelerle karşı çıkmıştı: “Mustafa Kemal, genel olarak ulusal kurtuluş hareketini temsil etmekte ve Türkiye'nin demokratlaşması ve feodal kalıntılar ile Müslüman din adamlarının etkisinden kurtarılması için çalışmaktadır. Kemal’e karşı, ilk olarak emperyalizm, ikinci olarak feodal ağalar, üçüncü olarak din adamları ve dördüncü olarak liman şehirlerinin yabancı sermayeye bağlı ticaret burjuvazisi mücadele etmektedir.”
Varan 5: İsyan Atatürk’ün baskıları değil
Atatürk döneminde yapılan köprü ve yollar yüzünden çıktı
21 Mart 1937'de isyancılar tarafından yıkılan Harçik Köprüsü
Dersim isyanı iddia edildiği gibi Atatürk Cumhuriyeti’nin Kürtlere yönelik baskıları yüzünden başlamamıştır. Halka baskı yapmak bir yana, Atatürk, Dersim’deki aşiret yapısını dağıtarak Tunceli halkını özgürleştirmek için büyük çaba göstermekteydi. Şehrin ismi bu yüzden Osmanlı dönemini çağrıştıran Dersim bırakılarak Tunceli olarak değiştirilmişti. Bu nedenle bugün Tunceli ismine tahammül edemeyenlerin, Atatürk’ün Şapka Devrimine karşı çıkanlardan hiçbir farkı yoktur. Çünkü Dersim ismi isyanın değil, halk üzerindeki feodal baskının simgesidir. Tunceli ise o derebeylik baskısını kaldırmak isteyen Atatürk devrimciliğini simgeler.
Ancak çıkarları zedelenen aşiretler ve “seyit” denilen din adamları Atatürkçü devrimlere karşı çıktılar. Menemen’de yaşanan gerici isyanın bir benzeri böylece Dersim’de başlamış oldu. İsyancıların ilk hedefi de devletin binbir zorluk ve masrafla yaptığı köprüler oldu. Munzur etrafındaki iki dağlık bölgeyi birbirine bağlayan Harçik Köprüsü ilk hedefti. Gericiler, “medeniyet”in bir örneği sayılan köprüye bile tahammül edememişti!
HoLa -- 12.09.2011 - 10:22
Hadi diyelim ki bu kez doğruyu yazıyor...
...ne demişti yukarıda:
"KUTSALLA MUTSALLA İŞİM OLMAZ."
Din KUTSAL mıdır? Tanrı KUTSAL mıdır?
Kutsalla işi olmaz ise demek ki bu da ateist.
Ateisttir dinle kutsalla tanrıyla işi olmayan.
Ama siyasi hareketten avantayı kapınca geliyor bu ve benzeri platformlarda yazdıkça yazıyor.
Bakınız...
...su altı araştırma, inceleme belgeselleri çekimlerini izlemeyeniniz yoktur.
Suyun altında akıntı olunca yosunlar, balık sürüleri biiiir oraya biiiiir buraya doğru yatarlar, savrulurlar...
...bu da o hesap.
Akım yaratanlardan avantasını aldı mı gelir buralarda yazar da yazar.
ebubekir -- 12.09.2011 - 10:50
G Milat,üniversite bitirmis,uygar dünya da yasiyor olsaniz da ortak özellikleriniz degismiyor,alaturka entel,mahcup atatürkcü,ukela ve saygisiz..
rahatsizliginizi anliyorum..
üniversite (!) tabi bosuna okumadiniz:) ama iste bu halka "göbegini kasiyan, bidon kafali, beyinsizler"diyen de üniversite (!)
okumus ? nice okumaksa:)
evet
bugüne kadar
pasa pasa,rap rap sürdürülen,uygar dünya standartlarina yükseltilmeyen,elestiremediginiz o düzeni iste tam da onlar yüzde ellilik tercihle dönüstürüyor,müzelik zihniyetin ezberlerini bozuyor,üniversite okumus (!) mahcup atatürkcünün tüm okuduklarini,
öngörülerini bosa cikartiyor..
rahatsizliginizi anliyorum..:)))
oik0s -- 12.09.2011 - 11:02
Başka bir boyut ise:
12 Eylül mirasları; YÖK - MGK - HSYK - RTÜK - DGM(Özel! oldu)
Kapattın mı ? HAYIR...
N'aptın ? ELE GEÇİRDİN...
Demokrasiymiş...
Bir de geçmişi kötülüyor. Hadi bugüne bakıyoruz. Ne görüyoruz ? Halkı daha sıkı çember içine alan baskı politikaları...
Politik söylem ise herşey iyiye gidiyor. Hayır gitmiyor. İşçi ağlıyor, memur ağlıyor, işadamı ağlıyor. (Bazıları ise euro bazlı malı götürüyor.)
swords -- 12.09.2011 - 11:11
Ebubekir; seninkiler bu ülkeye ne verdi hiç düşündün mü? Ben senin için sayayım mı?
Dezavantajlı kesimler (Kadınlarımız, Çocuklarımız, Özürlülerimiz, Yaşlılarımız, Şehitlerimizin dul ve yetimleri, Gazilerimi) her alanda avantajlı oldu mu?
* Çocuk istismarının önüne geçildi mi? Geçilmeye Çalışıldı mı?
* ”Fişleme/Dinlenme” tarihe karıştı mı?
* PKK terörü bitti mi?
* Hakkın olan AB ülkelerine vizesiz gire biliyormusun?
* 12 Eylül 1980 Darbecilere dokunuldu mu?
* Yargı bağımsızlığı güçlendi mi? Yoksa güç ve güven mi kaybetti?
* Yargı tarafsızlığından halen bahsede bilirmiyiz?
* Türkiye’nin, dünyadaki insan hakları imajına olumlu katkı sağlandımı?
* Memura grev hakkı geldi mi? Yoksa başlarına bir torba bir çuval mı geçirildi?
* Toplu sözleşmeye ne oldu?
* Esnafın, sanatkarın, tüccarın ve sanayicinin hükümetin sosyal ve ekonomik politikalarında söz sahibi oldu mu? Yoksa bir kahvaltı esnasında ekranlara gülümseyen görüntüleri mi kaldı, hatıralarımızda?
* Demokratik standartlar ve hukuk devleti anlayışı yükseldi mi?
İşsizlik azaldı mı yoksa arttı mı?
İsraile mayınlı araziyi vermek için 40 dereden su getirildi mi getirilmedi mi?
Sıfır sorundan sıfır dost ülkeye geçildi mi geçilmedi mi?
Daha sayayım mı? Bunlara cevap versen biraz...
swords -- 12.09.2011 - 11:18
1950-1960 arası neler oldu
Demokrat Parti 14 Mayıs 1950′deki genel seçimleri kazanır ve iktidara gelir.
DP iktidar olunca İnönü döneminde başlayan siyasal bağımlılığı, bir tehdit durumunda ve çağrı üzerine ABD’ye Türkiye’ye müdahale etme yetkisi verilmesine kadar götürür.
DP İktidarı, orduda tasfiyelere girişerek Atatürk’ün arkadaşlarını emekliye sevkeder..
Genelkurmay Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, Genelkurmay II. Başkanı, Birinci Ordu Komutanı, İkinci Ordu Komutanı, Üçüncü Ordu Komutanı ile 3 Orgeneral toplam 15 general ve 150 albay emekliye sevk edilir.
Buna karşılık 1951 yılında 5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu”nu çıkarılır.
D.P. 1953’te tek parti döneminde haksız biçimde elde edildiği gerekçesiyle CHP’nin binalarına, yayın organı Ulus Gazetesi’nin yönetim ve yayın tesislerine el koyar.
1954 yılı seçiminde DP oyların % 58’ini alarak 488 milletvekili çıkarır.
İsrail’i ilk tanıyan ülke olur.
1952’de NATO’ya üye olur.
1960’da OECD’ye üye olur.
Fas, Tunus ve Cezayir’in bağımsızlığında Türkiye, Batı’nın yanında yer alır.
Süveyş Kanalını millileştiren Nasır’a karşı İngiltere’yi destekler.
Yabancı sermayenin özendirilmesi için kapitülasyon koşullarına benzeyen “Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ve Petrol Kanununu çıkarılır.
Yoğun bir biçimde dış borç alınır.
1958 yılında dış borçlar ödenemez duruma gelir ve % 320 oranında bir devalüasyon yapılır .
1957 yılı seçiminde DP oyların % 48’ini alarak 424 milletvekili çıkarır.
1959 yılında Londra ve Zürih anlaşmaları imzalanarak Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur.
DP muhalefeti susturmak için Tedbirler Kanunu’nu çıkarır. Bu kanunla kurulan Tahkikat Komisyonu, cumhuriyet savcısı, sorgu hakimi, adli ve askeri amirlere verilen bütün yetkileri kendisinde toplar.
Ayrıca her türlü yayını yasaklamaya, matbaaları kapatmaya, her çeşit gösteri faaliyetleri için tedbir almaya yetkili kılınır.
19 Nisan 1960 da konuşma sebebiyle İnönü’ye 12 oturum meclisten çıkarılma cezası verilir.
Tahkikat Komisyonu, 23 Nisan 1960’da Fethi Çelikbaş ve Osman Bölükbaşı’ya TBMM oturumlarından uzaklaştırma cezası verilir.
1950-1960 döneminin temel tartışma ve mücadele konusu, biçimsel özgürlüklerdi: Basın özgürlüğü, üniversite özerkliği, mahkemelerin bağımsızlığı v.b. konular, örgütlü veya örgütsüz bütün muhalefetin ve bütün mihrakların sloganları haline gelmişti.
1945-1960 arası çok partili hayat, Türkiye’de beklenen demokrasiyi değil halkın bölünmesini getirmişti. Camiler, kahveler ve mahalleler ayrılmıştı. Tam bir cepheleşme yaşandı. İktidar, üniversiteler, yargı ve basınla zıtlaştı. Ayrıca Bu dönemde iktidar ve muhalefet arasında uzlaşmaya yerine çatışmacı bir politika izlenmiştir. Nitekim DP “vatan cephesi” diye bir cephe kurmuş buraya girenler radyodan ilan edilmiştir.
Menderes ABD’ye teslimiyet politikasının ülkeyi iyi bir noktaya getirmediğini gördükten sonra Rusya ile ilişkileri geliştirmek üzere orayı ziyaret için gerekli randevuları alır fakat ziyaretten 40 gün önce 27 Mayıs Darbesi gerçekleşir.
swords -- 12.09.2011 - 11:20
CHP’nin Türkiye’ye çaktığı çiviler
08 Haziran 2011 Çarşamba 14:15
Turgay Tezcanlı
Tayyip Erdoğan'ın saldırdığı ve karaladığı dönem,1923-1950 arası, Atatürk ve İsmet İnönü dönemleridir.
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, devamlı CHP'yi ve CHP dönemlerini karalamakta ve karalarken de genellikle şu ifadeleri kullanmaktadır.
"CHP'nin tek parti diktatörlüğünde ne yapıldı Allahaşkına?"
"CHP'ye soruyorum; Yahu senin bu memlekette dikili bir ağacın mı var?"
"Bu cibiliyetsiz partinin bu ülkeye hiçbir katkısı olmamıştır"
"CHP iktidarında şu ülkede bir taş üstüne taş kondu mu?"
"Biz bu CHP'nin cemaziyelevvelini (tüm geçmişini) biliriz, hiçbir eserleri, emekleri yoktur bu ülkede"
CHP'nin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tek başına iktidarda bulunduğu dönem sadece 1923-1950 arasıdır. Diğer zamanlarda çok kısa ve eli kolu bağlı koalisyon dönemleri olmuştur. Bunlarda toplam 5 seneyi bile bulmaz. Aslında Tayyip Erdoğan'ın saldırdığı ve karaladığı dönem 1923-1950 arası Atatürk ve İsmet İnönü dönemleridir.
AKP ve Tayyip Erdoğan'ın gerçek hedefi Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet ile Cumhuriyet devrimleridir. Amacı bunları yok etmektir. Kendini biraz daha güçlü hissedince doğrudan Mustafa Kemal Atatürk'e de saldırması beklenmektedir. Şu an için CHP'nin geçmişine saldırarak öncü hamleler yapmaktadır.
İşte AKP ve Tayyip Erdoğan'ın bir türlü hazmedemediği CHP'nin tek başına iktidar olduğu dönemde YAPTIKLARI ve ESERLERİ: (Listenin devamında da AKP ve Tayyip Erdoğan'ın SATTIKLARINI göreceksiniz)
İŞTE ÇAKILDIĞI, Gözden kaçırılmak istenen ÇİVİLER
1923 - Cumhuriyet Halk Partisi Kuruldu. (9 Eylül 1923)
1923 - CHP Genel Başkanlığına Mustafa Kemal Atatürk seçildi. (11 Eylül 1923)
1923 - Ankara Başkent ilan edildi. (13 Ekim 1923)
1923 - Cumhuriyet ilan edildi (29 Ekim 1923)
1923 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu kuruldu.
1924 - Hilafet kaldırıldı.
1924 - Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) kabul edildi.
1924 - İlköğretim zorunlu hale getirildi.
1924 - Lozan Antlaşması yürürlüğe girdi.
1924 - Gölcük'te ilk tersane ünitesi kuruldu.
1924 - Devlet Demiryolları kuruldu.
1924 - İstanbul - Ankara arasında ilk yolcu uçağı seferi yapıldı.
1924 - Türkiye İş Bankası kuruldu.
1924 - Türk Kadınlar Birliği kuruldu.
1924 - Ankara ilk planlı şehir olarak tanzim edildi.
1924 - Cumhurbaşkanlığı Orkestrası kuruldu.
1924 - Türkiye Tütüncüler Bankası kuruldu.
1924 - İlk milli sigorta Anadolu Sigorta faaliyete geçti.
1924 - Bursa'da Karacabey Harası kuruldu.
1924 - Milli Sahne Ankara'da ilk tiyatro olarak kuruldu.
1924 - Topkapı Sarayı müze olarak ziyarete açıldı.
1924 - Türkiye Cumhuriyeti yazılı ilk madeni para tedavüle çıktı.
1924 - Atatürk'ün önerisiyle ismini de verdiği Cumhuriyet Gazetesi yayına başladı.
1925 - Danıştay kuruldu.
1925 - Türk Hava Kurumu (Türk Tayyare Cemiyeti) kuruldu.
1925 - İstanbul'da Liman İşleri inhisarı kuruldu.
1925 - Osmanlı'da köylülerden alınan Aşar Vergisi kaldırıldı.
1925 - Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kuruldu.
1925 - Sanayi ve Madenler Bankası kuruluş kanunu kabul edildi.
1925 - 1920'de Atatürk tarafından kurulan Anadolu Ajansı, Anonim Şirkete dönüştürüldü.
1925 - Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu kabul edildi.
1925 - Gazi Orman Çiftliği kurulmaya başlandı.
1925 - Eskişehir Cer Atölyelerinde demiryolu malzemesi üretecek birimler hizmete girdi.
1925 - Adana Mensucat Fabrikası üretime başladı.
1925 - Türkiye'nin ilk betonarme köprüsü Menderes Nehri üzerine yapıldı.
1925 - İlk Cumhuriyet altını basıldı.
1925 - Adana ve Bergama Müzeleri açıldı.
1925 - Tayyare Cemiyeti'nin katkılarıyla Ankara'da Türk yapımı ilk planör uçuruldu.
1925 - Şeker Fabrikaları kurulmasına ilişkin kanun kabul edildi.
1926 - Demir Çelik Sanayiinin kurulmasına ilişkin kanun yayımlandı.
1926 - Uluslararası saat ve takvim uygulanmasına başlandı.
1926 - Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi. Kanunla kadın erkek eşitliği sağlandı.
1926 - Türk Telsiz Telefon Şirketi kuruldu.
1926 - Eskişehir Uçak Bakım İşletmesi açıldı.
1926 - Yabancı gemilere tanınan ayrıcalıkları kaldıran Kabotaj Kanunu yürürlüğe girdi.
1926 - İlk şeker fabrikası Alpullu Şeker Fabrikası işletmeye açıldı.
1926 - Ankara otomatik telefonu işletmeye açıldı.
1926 - İstanbul'da inşaat demiri üreten ilk haddehane açıldı.
1926 - Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri kuruldu.
1926 - Amasya, Sinop ve Tokat Müzeleri açıldı.
1926 - Kayseri Uçak ve Motor Fabrikası açıldı. (1950'li yıllarda Adnan Menderes hükümetince kapatılana kadar bu fabrikada toplam 112 savaş uçağı üretildi.)
1926 - Bakırköy Çimento Fabrikası kuruldu.
1926 - Uşak Şeker Fabrikası işletmeye açıldı.
1927 - Teşviki Sanayi Kanunu kabul edildi.
1927 - Bünyan Dokuma Fabrikası hizmete girdi.
1927 - Ankara - Kayseri demiryolu açıldı.
1927 - Emlak ve Eytam Bankası kuruldu.
1927 - İstanbul Radyosu yayınlarına başladı.
1927 - Samsun - Havza - Amasya demiryolları açıldı.
1927 - Bursa Dokumacılık Fabrikası açıldı.
1927 - Eskişehir Bankası kuruldu.
1927 - Ankara Arkeoloji Müzesi ve Sivas Müzesi kuruldu.
1927 - Okullarda karma eğitime geçildi.
1927 - İlk basketbol ligi düzenlendi.
1927 - Köy Öğretmen Okullarından ilki Kayseri'de açıldı.
1927 - Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kağıt parası tedavüle çıkarıldı.
1927 - İzmir Müzesi açıldı.
1927 - Ankara'da Çocuk Sarayı açıldı.
1927 - İlk düzenli radyo yayını İstanbul'da gerçekleştirildi
1928 - Laiklik Cumhuriyetin temel ilkesi olarak kabul edildi.
1928 - Anadolu Demiryolu Şirketi yabancılardan satın alındı.
1928 - Haydarpaşa-Eskişehir-Konya ve Yenice-Mersin Demiryolları yabancılardan satın alındı.
1928 - Ankara Çimento Fabrikası açıldı.
1928 - Türk Halkına okuma-yazma öğretmek için Millet Mektepleri açıldı.
1936'ya kadar 16-45 yaş arası yaklaşık 3 milyon kişiye temel eğitim verildi.)
1928 - Ankara Numune Hastanesi açıldı.
1928 - Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü kuruldu.
1928 - Türk Eğitim Derneği (TED) Atatürk'ün koruyuculuğunda Ankara'da kuruldu.
1928 - Türk Vatandaşlığı Yasası kabul edildi.
1928 - İstanbul Bomonti'de Türk Mensucat Fabrikası hizmete girdi.
1928 - Amasya - Zile demiryolu açıldı.
1928 - Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki hakkındaki kanun kabul edildi.
1928 - Malatya Elektrik Santralı açıldı.
1928 - İlk defa Kadınlar Mahkemelerde Avukat olarak görev aldılar.
1928 - Kütahya - Tavşanlı demiryolu açıldı.
1928 - İstanbul'da Üsküdar, Bağlarbaşı ve Kısıklı'da tramvay hatları açıldı.
1928 - Ankara'nın ilk büyük oteli Ankara Palas açıldı.
1928 - Gaziantep'te Mensucat Fabrikası işletmeye açıldı.
1929 - Mersin- Adana demiryolu yabancılardan satın alındı.
1929 - Ankara ile İstanbul arasında telefon konuşmaları başladı.
1929 - Ayancık Kereste Fabrikası açıldı.
1929 - Trabzon Vizera Hidroelektrik Santralı hizmete girdi.
1929 - İstanbul'da Fatih-Edirnekapı tramvay hattı hizmete girdi.
1929 - Anadolu-Bağdat, Mersin- Tarsus Demiryolları yabancılardan satın alındı.
1929 - Haydarpaşa Limanı yabancılardan satın alındı.
1929 - Kütahya- Emirler, Fevzipaşa-Gölbaşı demiryolları açıldı.
1929 - Deniz Ticaret Kanunu kabul edildi.
1929 - Paşabahçe Rakı ve İspirto Fabrikası hizmete girdi.
1929 - Yeni Türk harfleriyle ilk posta pulları basıldı.
1930 - Ankara - Sivas Demiryolu Hattı ulaşıma açıldı.
1930 - Kadınlar Belediyelerde seçme ve seçilme hakkı kazandı.
1930 - Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası açıldı.
1930 - Ankara'da Ziraat Enstitüsü kuruldu.
1930 - Kayseri - Şarkışla demiryolu açıldı.
1930 - Türkiye Gazeteciler Birliği kuruldu.
1930 - İstanbul Galata Köprüsü'nden 70 yıldan beri alınan köprü geçiş ücreti kaldırıldı.
1930 - Ankara Etnografya Müzesi halka açıldı.
1931 - Bursa- Mudanya demiryolu yabancılardan satın alındı.
1931 - Gölbaşı - Malatya demiryolu açıldı.
1931 - 10 ilde Bölge Sanat Okulları açıldı.
1931 - Çocuk Esirgeme Kurumu kuruldu.
1931 - Tekel Genel Müdürlüğü kuruldu.
1931 - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu.
1931 - Uluslararası ölçü birimleri kabul edildi.
1931 - Türk Tarih Kurumu kuruldu.
1932 - Devlet Sanayi Ofisi (DSO) kuruldu.
1932 - Samsun- Sivas demiryolu açıldı.
1932 - Diyarbakır Tekel Rakı Fabrikası işletmeye açıldı.
1932 - Sanayi Teşvik Kanunu ile toplam 1473 işletme teşvikten yararlandırıldı.
1932 - İzmir Rıhtım İşletmesi yabancılardan satın alındı.
1932 - Türkiye Sanayi Kredi Bankası kuruldu.
1932 - Kütahya - Balıkesir demiryolu açıldı.
1932 - Ulukışla - Niğde demiryolu açıldı.
1932 - Halkevleri açıldı. (1951'de Demokrat Parti-Adnan Menderes hükümetince kapatıldıklarında478 Halkevi, 4322 Halk Odası vardı.)
1932 - Türk Dil Kurumu kuruldu.
1932 - Türkiye Milletler Cemiyetine üye oldu.
1933 - Eskişehir Şeker Fabrikası açıldı.
1933 - Sümerbank resmen faaliyete geçti.
1933 - İstanbul - Ankara arasında düzenli uçak seferleri başladı.
1933 - Adana-Fevzipaşa demiryolu açıldı.
1933 - Ulukışla - Kayseri demiryolu açıldı.
1933 - Yerel Yönetimlere finansal yardım için İller Bankası kuruldu.
1933 - İstanbul Üniversitesi kuruldu.
1933 - Zonguldak Yatırım Bankası ve Kayseri Milli İktisat Bankası kuruldu.
1933 - Havayolları Devlet İşletmesi kuruldu.
1933 - Samsun- Çarşamba demiryolu hattı yabancılardan satın alındı.
1933 - Halk Bankası kuruldu.
1933 - Ankara'da Yüksek Ziraat Enstitüsü açıldı.
1934 - Bandırma- Menemen- Manisa demiryolu yabancılardan satın alındı.
1934 - İlk Türk Operası sahnelendi.
1934 - Kadınlar birçok Avrupa ülkesinden önce genel seçimlerde seçme/seçilme hakkı kazandı.
1934 - İzmir -Kasaba demiryolu yabancılardan alınarak devletleştirildi.
1934 - Keçiborlu Kükürt Fabrikası üretime başladı.
1934 - Soyadı Kanunu kabul edildi.
1934 - Turhal Şeker Fabrikası açıldı.
1934 - Isparta Gülyağı Fabrikası üretime başladı.
1934 - Kayseri Uçak ve Motor Fabrikasında yapılan ilk uçağın deneme uçuşu yapıldı.
1934 - Basmane (İzmir) - Afyon demiryolu yabancılardan satın alındı.
1934 - Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının açılışı yapıldı.
1934 - İlk Süttozu Fabrikası Bursa'da açıldı.
1934 - Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası işletmeye açıldı.
1934 - Demiryolu Elazığ'a ulaştı.
1935 - Haftasonu tatili Cumartesi - Pazar olarak kabul edildi.
1935 - Aydın Demiryolları yabancılardan satın alındı.
1935 - Amortisman Sandığı kuruldu.
1935 - MTA Enstitüsü kuruldu.
1935 - ETİBANK kuruldu.
1935 - Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kuruldu.
1935 - Türkkuşu kuruldu.
1935 - İstanbul Rıhtım Şirketi yabancılardan satın alındı.
1935 - Ankara'da troleybüs hattı işletmeye açıldı.
1935 - Fevzipaşa - Ergani - Diyarbakır demiryolları açıldı.
1935 - İlk Arkeolojik kazılar Alacahöyük'te başladı.
1935 - Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası üretime başladı.
1935 - Zonguldak Türk Antrasit Fabrikası işletmeye açıldı.
1935 - Afyon - Isparta demiryolu açıldı.
1935 - Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikası'nın açılışı yapıldı.
1935 - Ankara Mamak'ta Gaz Maskesi Fabrikası açıldı.
1935 - Ayasofya müze olarak ziyarete açıldı.
1935 - Ankara'da Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi açıldı.
1936 - Kabotajın Deniz Yolları İdaresi'ne geçmesi sağlandı.
1936 - Ankara Çubuk Barajı açıldı.
1936 - Motreux Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
1936 - Çanakkale ve İstanbul Boğazlarında askerden arındırılmış bölgelere Türk askerleri yerleştirildi.
1936 - Ankara'da Devlet Konservatuarı açıldı.
1936 - Edirne-Sirkeci Şark Demiryolları yabancılardan satın alındı.
1936 - Haydarpaşa Numune Hastanesi hizmete girdi.
1936 - Sümerbank Malatya İplik ve Bez Fabrikası kuruldu.
1936 - İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası hizmete girdi.
1936 - Elazığ Şark Kromları İşletmesi kuruldu.
1936 - İzmir Enternasyonal Fuarı açıldı.
1936 - İzmir Havagazı Şirketi yabancılardan satın alındı.
1936 - İstanbul Telefon Şirketi yabancılardan satın alındı.
1936 - SEKA'nın İzmit'teki fabrikasında ilk kağıt üretildi.
1936 - Ankara 19 Mayıs Stadyumu hizmete açıldı.
1937 - Sümerbank Konya Ereğlisi Dokuma Fabrikası üretime başladı.
1937 - Ziraat Bankası Kanunu kabul edildi.
1937 - Kozlu Kömür İşletmeleri yabancılardan satın alındı.
1937 - Çatalağzı - Zonguldak demiryolu açıldı.
1937 - İstanbul Resim Heykel Müzesi açıldı.
1937 - Ankara'da ilk Bira Fabrikası kuruldu.
1937 - Toprakkale - İskenderun demiryolu yabancılardan satın alındı.
1937 - Ankara'da Motorlu Tayyarecilik Okulu açıldı.
1937 - Urfa'da Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği açıldı.
1937 - Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası açıldı.
1937 - Denizbank kuruldu.
1937 - İstanbul ve Trakya Demiryolları yabancılardan satın alındı.
1937 - Diyarbakır - Cizre Demiryolu açıldı.
1937 - Yozgat Termo-Elektrik Santralı hizmete verildi
1938 - Gemlik Suni İpek Fabrikası açıldı.
1938 - İzmir Telefon Şirketi yabancılardan satın alındı.
1938 - Ankara Radyoevi hizmete girdi.
1938 - Divriği Demir Madenleri üretime başladı.
1938 - Bursa Merinos Fabrikası faaliyete geçti.
1938 - Murgul Bakır İşletmeleri satın alındı.
1938 - Türk askerleri Hatay'a girdi.
1938 - Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kuruldu.
1938 - Devlet Havayolları Genel Müdürlüğü kuruldu.
1938 - Eskişehir İspirto Fabrikası açıldı.
1938 - İstanbul Elektrik Şirketi yabancılardan satın alındı.
1938 - Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kuruldu.
1938 - Sivas - Erzincan demiryolu açıldı.
1938 - Giresun'da Fiskobirlik kuruldu.
1939 - Ergani Bakır İşletmesi hizmete girdi.
1939 - Karabük Demir Çelik Kok Fabrikası üretime başladı.
1939 - İstanbul'da yabancıların işlettiği Tramvay Şirketi tesislerini hükümete devretti.
1939 - İstanbul'daki Tünel İşletmesi tüm tesislerini hükümete devretti.
1939 - Bursa ve Mersin elektrik tesisleri devletleştirildi.
1939 - Adana Elektrik Şirketi devletleştirildi.
1939 - Sivas Demiryolu Makinaları Fabrikası kuruldu.
1939 - Aydın'da 4000 köylüye toprak dağıtıldı.
1939 - İstanbul'da İETT kurıldu.
1939 - Fransız askerleri Hatay'dan çıkartıldı, Hatay Türkiye'ye katıldı.
1939 - Karabük Demir Çelik Fabrikası Yüksek Fırınları hizmete girdi.
1939 - Ankara Havagazı Şirketi devletleştirildi.
1939 - Karabük Demir Çelik Boru Fabrikaları hizmete girdi.
1939 - Milli Piyango İdaresi kuruldu.
1939 - Unkapanı Atatürk Köprüsü açıldı.
1939 - İlk Türk denizaltısı Haliç'te denize indirildi.
1939 - Sivas - Erzurum demiryolu açıldı. (Cumhuriyetin ilk 15 yılında yapılan demiryolu 3.000km.ye ulaştı.)
1939 - Tekirdağ Şarap Fabrikası hizmete açıldı
1940 - Kozabirlik kuruldu.
1940 - Türk Petrol Şirketi kuruldu.
1940 - Köy Enstitüleri kuruldu. (Toplam sayısı 21'i bulan köy enstitüleri
1954 yılında Adnan Menderes Hükümeti tarafından tamamen kapatıldı.)
1940 - İstanbul Radyo İstasyonu hizmete girdi.
1940 - Ereğli Kömür İşletmesi kuruldu.
1940 - Haliçte yapılan İkinci Türk denizaltısı donanmaya katıldı.
1940 - Taksim Gezi Parkı İstanbul'da açıldı.
1940 - Eğitim amaçlı Halk Odaları kuruldu. İlk etapta 141 Halk Odası açıldı.
1940 - Ankara'da Milli Halk Kütüphanesi Açıldı.
1940 - Garp Linyitleri İşletmesi kuruldu.
1941 - Gebere Barajı açıldı.
1941 - Petrol Ofisi kuruldu.
1941 - Türk Hava Kurumu Ankara'da uçak fabrikası kurdu.
1941 - THY Yurtiçi uçuş merkezlerini 11'e çıkardı.
1941 - Elazığ'da Cüzzam Hastanesi açıldı.
1942 - Ankara Etimesgut'ta üretilen ilk Türk uçağı deneme uçuşları yaptı.
1942 - Türk Devrim Tarihi Enstitüsü kuruldu.
1942 - İlköğretim seferberliği başladı.
1942 - Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.
1942 - Dalaman ve Hatay Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu.
1942 - Bursa, Denizli, Mersin, Çorum ve Urfa'da Kız Sanat Enstitüleri açıldı.
1942 - İlk büyük Türk ilaç fabrikası Eczacıbaşı İlaç Fabrikası Levent'te açıldı.
1942 - Atatürk Devrim Müzesi açıldı.
1943 - Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsası Kanunu kabul edildi.
1943 - Zonguldak - Kozlu demiryolu açıldı.
1943 - İstanbul'da Atatürk Bulvarı açıldı.
1943 - Ankara'da Gençlik Parkı açıldı.
1943 - Diyarbakır - Batman Demiryolu açıldı.
1943 - Seyhan Regülatörü açıldı.
1943 - Sivas Çimento Fabrikası açıldı.
1943 - İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü kuruldu.
1943 - İstanbul'da Yıldız Parkı açıldı.
1943 - Ankara Fen Fakültesi açıldı.
1944 - Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) kuruldu.
1944 - İzmit Klor Alkali Fabrikası hizmete girdi.
1944 - İzmit Selüloz Fabrikaları işletmeye alındı.
1944 - Türk Hava Kurumu'nun Ankara'daki uçak fabrikasında 140 eğitim uçağı, ambulans uçakları ve çok sayıda planör üretildi. (Ankara, Kayseri ve Eskişehir'deki Uçak ve Uçak Motoru Fabrikalarının tamamı 1950'li yıllarda Adnan Menderes hükümeti tarafından kapatılmıştır.)
1944 - İzmit'te Gazete ve Sigara Kağıdı Fabrikası açıldı.
1944 - Yeşilköy'de yerli sermaye ile üretilen ilk Türk özel yolcu uçağının denemesi yapıldı.
1944 - Anıtkabir'in temeli atıldı.
1944 - İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) kuruldu.
1944 - Mersin Limanı hizmete açıldı.
1944 - Gaziantep Havaalanı açıldı.
1944 - Fevzipaşa - Malatya, Diyarbakır - Kurtalan demiryolu hizmete girdi.
1944 -Sakarya'da Ziraat Alet ve Makinaları Fabrikası üretime başladı
1944 - İzmir'de Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu açıldı.
1945 - Şirketi Hayriye devlet tarafından satın alındı.
1945 - Türkiye Birleşmiş Milletler'e kurucu üye olarak katıldı.
1945 - İskenderun Limanı hizmete girdi.
1945 - Türkiye ilk defa yerli ampul üretimine başladı.
1945 - Balıkesir, Van, Rize, Erzurum, Erzincan ve Çankırı'da lise ve enstitüler açıldı.
1945 - Çiftçiyi ve Köylüyü Topraklandırma Kanunu kabul edildi.
1945 - Ormanlar koruma amacıyla devletin mülkiyetine geçti.
1945 - İstanbul -Londra, İstanbul - Paris uçak seferleri başladı.
1946 - İş ve İşçi Bulma Kurumu kuruldu.
1946 - İşçi Sigortaları Kurumu yürürlüğe girdi.
1946 - İstanbul - Ankara arasında yataklı tren seferleri başladı.
1946 - Ankara Üniversitesi kuruldu.
1946 - Elazığ Tekel Şarap Fabrikası açıldı.
1946 - İstanbul ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti kuruldu.
1946 - Türkiye'nin ilk çok partili seçimleri yapıldı.
1947 - Heybeliada Senatoryumu hizmete girdi.
1947 - İstanbul Açıkhava Tiyatrosu açıldı.
1947 - İşçi ve İşveren Sendikaları Kanunu kabul edildi.
1947 - Palu - Genç demiryolu açıldı.
1947 - Türkiye Dünya Sağlık Örgütüne üye oldu.
1947 - Rize Çay Fabrikası hizmete girdi.
1947 - Eskişehir Demiryolu Takım Fabrikası hizmete girdi.
1947 - İstanbul'da İnönü Stadyumu açıldı.
1948 - Köprüağzı - Maraş demiryolu açıldı. (Açılan son demiryolu hattı oldu, 1950 DP-Adnan Menderes hükümetinden itibaren demiryolu yapımları durduruldu.)
1948 - Çatalağzı Termik Santralı hizmete girdi.
1948 - Türkiye Milli Talebe Federasyonu kuruldu.
1948 - Milli Kütüphane hizmete girdi.
1948 - Ankara Etimesgut'ta kurulan Uçak Motor Fabrikası hizmete girdi.
1949 - Porsuk Barajı açıldı.
1949 - Emekli Sandığı kuruldu.
1949 - Türkiye İnsan Hakları Bildirgesini onayladı.
1949 - Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü kuruldu.
1949 - İstanbul'da Kartal- Yalova araba vapuru hattı açıldı.
1949 - Sümerbank Ateş Tuğla Fabrikası Filyos'ta açıldı.
1949 - Muş'ta Alparslan Devlet Üretme Çiftliği kuruldu.
1949 - Murgul Bakır İşletmeleri üretime başladı.
1949 - Türkiye Avrupa Konseyi'ne kabul edildi.
Not :
1- 1923 - 1950 arasında tüm bu eserler yaratılırken ve yatırımlar gerçekleştirilirken tek kuruş bile borç alınmamıştır. Borç alınmadığı gibi Osmanlı'nın bıraktığı Düyun-u Umumiye borçları da ödenmiştir.
2- 1929 -1932 arası Dünya tarihinde şu ana kadar yaşanan en büyük kriz olan "Dünya Ekonomik Bunalımı" dönemidir.
3- 1939 - 1945 arası tüm dünyanın yıkıma sürüklendiği II.Dünya Savaşı dönemidir. Bu dönemde tüm dünya kana bulanırken ve komşu ülkelerde bile milyonlarca insan ölürken, tek bir Türk vatandaşının bile burnu kanamamıştır.
Değerli okurlarım, 5 bölümden oluşan bu dizide bahsedilen siyasilerin, yani, Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin, elbette ki hataları da olmuştur. O günkü Türkiye'nin, fakirliği ve de savaş zamanlarını göz önüne aldığımızda, ne kadar zorluklar çekildiği ortadadır.
İkinci dünya savaşında, tedbiren sınırda bulunan, ordumuzu, doyurmak amacı ile köylüden toplanan hububat'ın, SİLO olmadığından (heba olmasın diye) Camilerin boşaltılıp SİLO diye kullanma zarureti olduğunu, Din hassasiyeti olan halkımıza anlatılması şarttır. Geç bile kalınmıştır... Utanmazlar, bunu siyasi rant için kullanmaktadırlar. Yapılan muhteşem işleri göz ardı etmek, nankörlükten başka bir şey değildir..yorum sizlerin.....
Bundan sonraki yazımda, CHP'nin çaktığı çivilerin kimler tarafından pervasızca, nasıl söküldüğünün dökümünü vereceğim
zensen -- 12.09.2011 - 11:34
sevgili swords
çok doğru ve önemli tarihsel bilgileri paylaşmışsınız.
bence bütün bunları başka bir başlık altında paylaşırsanız ilgilenenler ve sessiz izleyiciler açısından çok daha steril olur.
Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi hem tarihsel hem de sosyolojik açıdan ciddi bir analiz gerektiriyor çünkü.
dediğim gibi yeni bir başlık açın..biz de tarihsel ve sosyolojik eklemeleri yaparız.
swords -- 12.09.2011 - 11:58
http://www.sonsuz.us/node/3926
Yeni bir konu açtım, ebubekir ve tayfasını özlemle bekliyoruz.
ebubekir -- 12.09.2011 - 15:45
1930´a CAKILMIS bir zihniyet dedim mi hop oturup hop kalkiyosunuz..:))
burdan buyrun;
"....Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8.8 büyüdü. Türkiye bu büyüme oranıyla dünyanın en hızlı ikinci ekonomisi. Türkiye ekonomisindeki büyüme ikinci çeyrekte hız kesmiş görünse de, beklentilerin üzerinde güçlü bir Gayrisafi Yurtiçi Hasıla yükselişi yaşandı.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8.8'le beklentilerin üzerinde büyüdü.
Yılın ikinci çeyreğinde hiçbir ülke ekonomisinde çift haneli büyüme görülmedi. Çin en hızlı ekonomi olurken, onu Türkiye izledi.
Çin yüzde 9.5
Türkiye yüzde 8.8
Estonya yüzde 8.4
Hindistan yüzde 7.7
Şili yüzde 6.8
Endonezya yüzde 6.5
Litvanya yüzde 6.1............." ( 8 sütun )
ve
bir yorum;
"...İlk çeyrekte dünyada Türkiye'den daha hızlı büyüyen bir ülke yok.
AKP'ye "muhalif" olmak yerine AKP'ye "düşman" olmayı tercih edenlerin gerçekleri görmemek için gözlerini kapamaları, gerçekleri söyleyenlerden nefret etmeleri, bu gerçeği değiştirmiyor.
Bu, olağanüstü bir başarı.
Ve, AKP'yi geçmek istiyorsanız gerçekleri mutlaka görmek ve anlamak zorundasınız, siz inkâr ettikçe AKP büyür, siz de yok olursunuz çünkü.
Bizim muhalefetin siyasetten de ekonomiden de hiç anlamadığı, "dünyanın en hızlı büyüyen" ülkesinde seçim stratejilerini "yoksulluğa, Ergenekonculuğa, püskevite" dayandırmaya kalkmalarından belli.
CHP ile MHP bu çizgide devam etsinler, Kılıçdaroğlu bilmediğimiz ilişkilerinden dolayı "Haberal'ı kurtarmayı" tek amaç edinsin, yapılacak ilk seçimde sandıkta silinirler.
Ülkesini "dünyanın en hızlı büyüyen" ülke yapan bir iktidara karşı, siz, geçmişi temsil eden Ergenekon'a sahip çıkarsanız en küçük bir şansınız olmaz.
Elinde, "ezilen Kürt halkının haklı mücadelesi" gibi çok etkileyici bir siyasi kozu bulunan BDP bile Kürt coğrafyasında AKP'yi çok geriletemedi, bugünkü stratejisiyle de geriletemez.
Eğer ekonomiden muhalefet edecekseniz, yapabileceğiniz tek şey, "kazandığımızdan daha fazla harcayarak büyüdüğümüzü" söylemeniz, "el parasına güvenmenin" tehlikesine işaret etmeniz ve AKP'nin başarılarını kabullenirken, bu başarıyı "cari açık" sorununu hallederek nasıl sürdürebileceğinizi anlatmanız... Bunun nasıl yapılabileceğini biliyorsanız tabii.
Bu çok zor.
Muhalefet AKP'yi ekonomide ve sağlıkta geçemez, AKP'nin en zayıf yanı "değişimciliği", üç ayaklı stratejinin ilk ayağı gevşek AKP'de, diğer partilerden daha değişimci ama gerektiği kadar değişimci değil.
Siyasi bir geleceği olmasını isteyen her muhalif parti, ortaya AKP'yi zorlayan bir "değişim projesiyle" çıkmak, net, kısa, anlaşılabilir bir çözümler paketi sunarak, hukuk sistemini, askerî vesayeti, Kürt sorununu, Alevi meselesini, özgürlükleri, AB'yle ilişkileri nasıl çözeceğini anlatmak zorunda.
Bunu
beceremeyen
her muhalif partiyi AKP ezer, ensesine şaplağı vurup, alnına "ekonomi, aptal" yazar....." (ahmet altan)
haydi size kolay gelsin..
slm.
oik0s -- 12.09.2011 - 16:09
Türkiye büyümüş...
Halkın cebi büyümüyor. Halkın hiçbişeyi büyümüyor. İktidarın çenesi büyüyor.
Ver ordan bi kağıt kalem : Bak yazdım Patagonya %89.9 büyüdü.
Pişt Tüik bu ay %100 göster .. Olur abi...
Tüik hesaplamış mesela kişi başı milli gelir 16,000 dolarmış: İşçinin cebinde değil. Memurun cebinde değil. Emeklinin cebinde değil. Ee kimin cebinde ?
Ahmet Altan sallayadursun, başbakan Yardımcısı Babacan 8 Eylül 2011 günü katıldığı bir televizyon programında kriz konusunda yeni açıklamalarda bulunuyor:
-Küresel resesyon (durgunluk) beklentileri vardır.
-Sağlam bir kamu maliyesi duruşu benimsemeliyiz.
-Şu anda 3-4 ay öncesine göre ikinci dip ihtimali daha yüksek görünüyor.
-Dünyada ciddi bir belirsizlik var.
-Genel tablo pek iç açıcı değil.
-Yüzde 5’in “daha” altında bir büyüme tahmin ediyoruz.
-2012 öyle bir yıl olacak ki, herhangi bir ülke için yüzde 3-4 büyüme gıpta edilecek bir rakam olabilecek.
-Daha önemli risk alanı durgunluk, hatta tam tersine 2009 yılında yaşadığımız gibi bir “negatif büyüme”. Yani konsantre olmamız gereken risk alanını, o alan olarak görüyoruz.
Yani diyor ki; "Biz atıp tutarız lakin gidişat kötü..."
Daha daha yorumu : "Çok yakında aç kalabiliriz."
marmaramus -- 12.09.2011 - 16:33
"şahlık kulluk sistemi,yani padişah dışında veziriazamından tutun halk tebasına kadar herkesin "hiçbirşey",padişah'ın ise "herşey"olduğu bir toplumda demokrasinin yeşermesi mümkün değildir.demokrasi'nin olmadığı bir sistemde evrim'den bahsedebilmek sizce mümkün müdür?
"
zensen -- 12.09.2011 - 18:09
marmaramus
kemalist tarihçilere ait tek bir kaynak okumadım.fakat siz,anti kemalist propagandalı tarihi kaynaklara fazla itibar etmişsiniz.okuduğum tarihsel sosyolojik pek çok kitabın yazarı marksisttir.
tanzimat,bizde,iktidarını,toplumun hiçbir kesimiyle paylaşmamak için Türk unsurlardan kız almayı bile yasaklayabilmiş Osmanlı Hanedanı'nın ve onun devşirmeci,enderun yetiştirmesi bürokrasisinin etik anlayışı içinde gerçekleştirilmiş bir "ıslahat"girişimidir.
Üretim kapasitesini arttıracak yeni teknolojilerin bulunması,kullanılması için,varolan toplumsal ilişkilerin değiştirilmesi gerektiğini bilen osmanlı'nın bu eliti,toplumsal ilişkilerin değiştirilmesinde kıskançlığını sürdürürken,yeni teknoloji getirmek istediğinde devlet şiddetine başvurmak zorunda kalmıştır.
eskiden beri,sokağa dökülen halk tarafından oluşturulan "gericilik"karşısında,devleti,siyasal erki elinde tutan seçkinlerin "gericiliği"çok daha kapsamlı olmuştur.Patronalı'ların anlık şiddeti karşısında,iktidarı paylaşmamak için halkı kapalı ve dar mekanlarda tutan seçkinlerimizin,halka Allah'ın her günü yaşattıkları şiddet çok daha yoğun,çok daha kurumlaşmış bir şiddet olmuştur.
kendi seçkinler iktidarını paylaşmamak için kendi halkının saaditine göz diken bir yönetici azınlıkla ve bu yönetici azınlığın etik anlayışı içinde yapılan "tanzimatlar"hayatın önündeki engelleri açmakta yetersiz kalmıştır.
Ahmet hamdi tanpınar'ın "şarkta tek bir özne vardır o da sultandır.sultandan sonra ister sadrazam olsun ister sıradan insan,herkes kuldur,köledir..ve şarkta kulluk,ikbale giden yolun başlangıcıdır"derken belitrmek istediği de budur.
Cumhuriyet döneminden önce çoğulcu ve demokratik tasvir ettiğiniz bir osmanlı toplumu var!
sanat ve kültür hayatımızda,cumhuriyet dönemine kadar,gerçeklik ile etkileşimden kaynaklanan canlı ve zengin bir "dil"yok,doğu dünyasının öykü ve masal geleneğini aşabilmiş bir romancılık yok,altı yüz yıllık tarih içinde doğu uygarlığından bile yapılmış elli çevirimiz yok,bütün öykü ve masallarda zaman ve mekan belirsiz,sanatın bile amacı etiğin olumlanması ve gerçeklikten kaçış düşleri yaratmak.
HoLa -- 12.09.2011 - 20:59
Eleman vızıldıyor:
Neymiş?
Büyüme 8,8 %
Az önceki haber: Ankara da mini etek giyen kızlar ile küpe takan çocukları dövmüşler.
Gittikçe gerileme ve Araplaşma kaç % oluyor acep ?
HoLa -- 12.09.2011 - 21:32
Bu rakamların kaynakçası nedir?
"1895 yılında Türkiye sınırları içerisindeki, ortaöğretimde eğitim gören toplam öğrenci sayısı 97.837'dir. 1930 yılında bu rakam 32. 792'dir. 1895 yılında Türkiye sınırları içinde toplam ortaöğretim kurumu sayısı 830'dur. 1930 yılında Türkiye'de sadece 83 ortaöğretim kurumu vardır"
Ya da şöyle sorayım; kaynakça Fethullah ın gazetesi Zaman ın Pazar eki midir?
oik0s -- 12.09.2011 - 21:55
Madde, tarih, olay var ve fakat bir de yorum var.
Yorum müthiş: Seçim yapılmış 1950 ye bir daha bu kadar demokratik olanı olmamış.
Cevap : Hadi ordan...
marmaramus -- 12.09.2011 - 22:24
sayın Hola,
benim -sanırım- sevan nişanyan'dan aldığım notlardır, kendisi de kaynak olarak "Devlet-i Aliye-i Osmaniye'nin 1313 Senesine Mahsus İstatistik-i Umumisi"ni gösterir.
Yabancı -- 12.09.2011 - 23:08
"1930´a CAKILMIS bir zihniyet dedim mi hop oturup hop kalkiyosunuz..:))"
swords -- 13.09.2011 - 08:03
Ezilen kürt halkı, kürt coğrafyası, ergenekon, 1930 ların zihniyeti, chp, büyüyen ve sözü geçen bir ülke, bıdı bıdı, vıdı vıdı.....
Hep aynı nakarattan ne kadar kör ve sağır, dilsiz, gözüne ampül tutulmuş, beynini kiraya vermiş bir partizan olduğun belli. Sizin gibileri araştırma tesislerinde detaylı olarak incelettirmeli. Liderinize peygamberlik vasfı veren ve hatta daha da ileri giderek dokunmayı ibadet sayanlar var aranızda ve eminim çoğunuz gözü kapalı bunu onaylıyorsunuz.
Şimdi size sormak isterim; gökten vahiy mi indi size bu kadar itaatkar olun ve liderinize tapın diye? nasıl bir inanca sahipsiniz?
Mesela kankanız AB ve D deseki artık 3 dinin karması olan yeni bir dine geçmek gerekir, bu durumda hemen müslümanlıktan çıkarak o dine girer misiniz?
Daha dün yani milli görüş gömleğini çıkarmadan önce AB'yi ve ABD'yi yerin dibine sokan ve ölesiye nefret eden sizler değil miydiniz? Neden şimdi kanka oldunuz? nasıl bu kadar dönek olabiliyorsunuz?
Özelleştirme ile varımızı yoğumuzu babalar gibi satan siz değil misiniz? Kankanız olan AB ve D neden özelleştirme yapmıyor da devletleştirme yapıyor? Siti bankın ve lehman kardeşlerin yüzde bilmem kaçını alan ABD değil mi? Siz neden kamu kurumlarını satıyorsunuz? Yoksa efendiniz olan soros size böyle mi emretti? Kamu kurumlarını işlevsiz hale getir ve sonra da kelepir fiyatına sat, ne güzel sistem değil mi?
Yoksa devletleştirme size Atatürk ilkelerini mi hatırlatıyor da o yüzden kininiz damarlarınızdan patlayacak kadar fışkırıyor?
Soros ne diyor? İllede Türkiye'yi böleceğim ve Sevr yeniden hayata geçecek ve bunun için kürt gibi yeni uluslar yaratmalı ve ona olmayan bir tarihi oldurmalı, olmayan bir dili yaratmalı ve arz-ı mevud da kalan bir toprak kısmını onlara vermeli diyor.
Yetmiyor Trabzonun Fatih tarafından fethi olan 15 Ağustosta pontusçu yunanlar için sümela ayine açılıyor!
Yetmiyor Van'da Akdamar denen yerde yanı binlerce Türk kızının ırzına geçilen ve binlerce side katledilen yerde ayin yaptırdılar!
Libya'da natonun ne işi var dediniz sonra hemen çark ettiniz. Neden? Büyük abiniz kes sesini mi dedi?
Daha düne kadar kanka olduğunuz alevi (aslında nusayridir) Esadla neden şimdi papaz oldunuz? hani ortak bakanlar kurulu toplayacaktık?
Neden terör bu kadar azdı? Neden şehir içinde bile ağır silah taşınabilir oldu? Kimin sayesinde? Milliyetçi insanları, özellikle terörle mücadele eden askerleri hapse tıktınız, eşkıyaları serbest bıraktınız. Büyük abiniz böyle mi emretti?
Daha da sayayım mı? Utanmanız var mı?
G Milat -- 13.09.2011 - 09:13
“ebubekir tarafından Pzt, 12/09/2011 - 13:50 tarihinde gönderildi.
G Milat,üniversite bitirmis,uygar dünya da yasiyor olsaniz da ortak özellikleriniz degismiyor,alaturka entel,mahcup atatürkcü,ukela ve saygisiz..
rahatsizliginizi anliyorum..
üniversite (!) tabi bosuna okumadiniz:) ama iste bu halka "göbegini kasiyan, bidon kafali, beyinsizler"diyen de üniversite (!)
okumus ? nice okumaksa:)
evet
bugüne kadar
pasa pasa,rap rap sürdürülen,uygar dünya standartlarina yükseltilmeyen,elestiremediginiz o düzeni iste tam da onlar yüzde ellilik tercihle dönüstürüyor,müzelik zihniyetin ezberlerini bozuyor,üniversite okumus (!) mahcup atatürkcünün tüm okuduklarini,
öngörülerini bosa cikartiyor..
rahatsizliginizi anliyorum..:))) “
diye ahkamlar kesilmis ismimi kullanarak..
Hic oldu mu simdi… Bir hanif insanlarin arkasindan dedikodu yapar mi:d Gunah valla cayir cayir yanarsin alimallaaaaah evlerden irak :)))
Tuuuhh G Milat, o kadar universiteleri bosuna okudun! Hani bir degil iki degil :D Hiiiiic mi bir sey ogrenemedin haa?
Onca kitap desen hak getire.. O gittigin astronimi dersleri de bosmus, teleskoplarla uzayi inceleyecegine Dunya’daki “uygar dünya standartlarina yükseltilmeyen,elestiremediginiz o düzeni iste tam da onlar yüzde ellilik tercihle dönüstürüyor,müzelik zihniyetin ezberlerini bozuyor,üniversite okumus (!) mahcup atatürkcünün tüm okuduklarini,
öngörülerini” inceleseydin e beee G Milat…!!
Tuuuh G Milat, o menager oldugun sirkette seni nasil dinliyorlar oyle, nasil anliyorlar? Bak miniklik hazretleri bir bakista anlamis hattaaaaa “rahatsizligimizi anlamis(!)” wuhuuu come on babyyyyy light my fireeeeee :D
Makale, dergi tehhh tehhh halay bas yandan yandann.. Bak ne demis pasazademiz yukarida “rahatsizliginizi anliyorum” utan kendinden G Milat.. Ayip ayip.. Yasina basina bakmadan egitimine bakmadan universiteler(!) bosuna gelmis gecmis… Amator duzeyde muzikle ilgilenip dansci olacagina aziciiiik miniklik hazretleri gibi dusuneydin(!) haa!
Verelim Sayin(!) Ebuberinin eline ceksin halayin basini..
Fakat… aaaa o da nesi! Yazdiklarima cevap verememis de camura mi yatmis neee?
Bir Ebubekir klasigi gordum sanki.. Evet evet pısmış bir kedi/miniklik hazretleri gordum :D
*G Milat*
G Milat -- 13.09.2011 - 09:21
Islerimin asiri yogunlugu nedeniyle sizin cevabinizi geciktirdim. Affola:)(:
Marmaramus, daha onceki yazilarinizdan samimiyetinizi bildigim icin aciklamaya calisayim, Cumhuriyet devrimi neden otoriterdir, neden totaliter degildir diye…
Oncelikle Kemalist olmadigimi zaten belirtmistim.Bazilari gibi Kemalist degilim deyip ardindan yapilan devrimin eksi yonlerini gormezden gelecek degilim. Fakat ne var ki yigidi oldur hakkini inkar etme demisler...
Bir devrim incelenirken, dikkat edilmesi gereken seyler arasinda devrimden onceki surec, devrimin nedeni ve devrimden sonra olusan yonetim sekili vardir. Eksileri ve artilari ayni anda ele alinmalidir.
Dunya’da inceledigimiz hic bir devrimde demokrasi gorulmez.Cunku demokrasinin oldugu yerde devrime gerek yoktur.. Devrim zaten demokratik anlayisla guzellikle gelmez. Her devrimin kendi icerisinde arti ve eksi yonleri mevcuttur.Bir devrimi “iyi” sayacak seyler artilarinin cogunlukta olmasidir.
Cumhuriyet devriminden oncesine baktigimizda iktidar padisahlik elinde madara olmus ve mesruti mutlakiyeti bile beceremeyen islahar girisimlerinin basarisiz sayildigi bir devlet erkani goruyoruz. Buna tepki olarak halkin isyanlari ve Cumhuriyet devriminin evrimlesme sureci taa o donemlerden baslamistir.
Simdi sizin “totaliter” olarak adlandirdiginiz devrim eksilerine ve artilarina bakalim ve bunlarin nedenlerini irdeleyelim.
Bazi tarihci ve politikacilar Cumhuriyet devrimini totaliter olarak tanimliyor.Meslea , M.A. Aybar, Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm kitabinda gecen “Ceberut bir devlet telakkisi” ifadesi tam manasiyla totaliterlik damgasinin vuruldugu bir soylemdir. Retorik bir dille bu ifadeden yola cikan bazi sosyalist cevreler devrimin yalnizca eksilerini alip onca artilari gormezden gelmekten hic kacinmazlar.
***Cumhuriyet devrimi otoriter midir, totaliter midir? ***
*Oncelikle ortada bir dokrin yoktur. Manifesto tarzinda yazilmis fasitlikle miksajlanmis bir kitap vs gorulmez. Oysa ki totaliter rejimlerde tek-dogrucu anlasyisin oldugunu bariz gorursunuz.Nazizimdeki gibi irk ustunlugu veya SSCB’deki gibi sinif ustunlugu soz konusu degildir. Yonetimin “cumhuriyet” olarak ilan edilmesi zaten bunlarin olmadiginin asikar bir kanitidir.
*Radikal cumhuriyetcilerin hedefi pragmatik, batici ve daima aydinlikci bir tabanda yonetimin gerceklestirilmesiydi. Totaliter rejimlerde ise, ulkenin yonetiminde soz sahibi olan kisiler ulkenin tek hakimidir,Alinan kararlar, yasalar, uygulamalar tamamen bu kisilerin paye ettikleri tarafindan gercceklestirilir.Bu nedenle haklin yonetimde hic bir soz hakki yoktur…
*Rejimi millet egemenligi ve meclis ustunlugune dayalidir.Bir irk veya parti hegomanyasi gorulmez. Secimlere halktan herkes katilabilir, herkes milletvekili olabir. Totaliter rejimlerde ise, halka empoze edilmek istenen ideolojiye ters dusen fikir ve dusunceler baskici yontemler kullanilarak susturulmaya calisilir. Halkin olusturabilecegi kurumlar ve yapabilecegi faaliyetler sadece bu yonetim tarafindan sekillendirilir. Kisacasi fasizmde her birey, yonetimin olusturdugu resmi ideolojiye hizmetle yukumlu olan bir arac haline getirilir.
*Cok partili bir duzen vardir. Ne varki 15 yil boyunca cok partili secimlere gecilememistir.Bunun denedi demokrasinin sekteye ugramasindan korkulmasidi.Bu surec icerisinde 1930-45 arasinda cok parti denemeleri olmustur.Fakat partiler kendi kendilerini feshetmislerdir.Hatta M.Kemal kendisi bizzat muhalefet partisini kurdurtmustur. Totaliter rejimlerde ise, bunun tam aksi tek parti veya tek kisinin tekelinde bir zumre tarafindan yonetim uygulanir.Hic bir zaman cok partili sisteme gecilmez.
*Butun milletler ve irklar arasindan esitlik esasina dayanir. Fasizm ise tam tersi tek bir irk veya milletin ustunlugune daynanan ideolojidir.
*Onderlik anlayisi Ataturk’un demeclerindeki didaktik yonden anlasilacagi uzere tamamen vasiflarin niteligine dayandirilir.Totaliter rejimlerde ise, onder kesinlikle her seyi en iyi bilen kisidir.Sozu uzerine hic bir sey soylenemez.Bknz Mussolini…
*Asker ve polis dayanakli bir sistem yoktur.Rejim donemi geregi otoriter olmak zorunda olsa da militarist degildir. Askeriyenin onderliginde degil, halkin egemenliginde bir uygulama rayina konmaya calisilir.
*Donem boyunca bircok isyanci ve saltanati geri getirmeye calisan insan idam edilmistir.Istiklal mahkemelerinin sirf bunlar icin acildigi dusunulebilir.Bu yonden elestirilebilir.Fakat bunun bile nedeni vardir.Yeni kurulmus olan Cumhuriyetin baltacisi olamak isteyenlerin bir sekilde susturulmasi gerekirdi, aksi takdirde halkin aliskin olmadigi cumhuriyet ve demokrasi su anda coktan –halk tarafindan- birakilmaz zorunda kalinabilirdi. Yapilanlar cumhuriyetin gelecegi acisindan yapilmistir. Lakin yine de elestirilebilir… (Hic bir devrimin kansiz olmayacagini da goz onune aliniz)
*Rejimin baskici oldugu yonler yok mudur? Tabii ki vardir… Bunlardan birisi etnik gruplari ve dini hedef almasidir.Fakat yukarida da belirttigim gibi bunun nedeni o donemin sartlari dahilinde cumhuriyet ve demokrasinin gelecekteki guvenligini saglamakti. Bu acidan bakildiginda doneminde otoriterdir denilebilir. Totaliter rejimlerde ise, milliyet veya bir sinif ustunlugu saglanmaya calisildigindan yapilan baskilar ve katiamlar “cumhuriyet” gibi bir yonetim seklilinin devamliligindan degil, fasisttik duzeyde halki susturmak icin yapilir.
*Ekonomik boyutta yapilan girisimler ve ekonominin canlandirmaya calisilmasi adina acilan kuruluslar vardir.Totaliter rejimlerde ise, ekonomi birkac is adaminin elinde oyuncaktir, sendikalasmaya veya proleteryanin bilinclenmesine olanak saglanmaz..
Daha bir cok farklilik sayabilir ama inanin elim yoruldu:)
Sosyalist duzeyde bakildiginda bile bazi yonleriyle bazen bazi gruplara karsi baskici bir tutum sergileyen Cumhuriyet devrimi, totaliter degildir.Fakat oldukca otoriterdir.
*G Milat*
oik0s -- 13.09.2011 - 09:32
Açık konuşmak gerekirse yukarıda yazılanlarla ilgilenmiyorum.
İlgilendiğim başka şey:
Kürtlerin o coğrafyaya nasıl yayıldığı...
- Boşaltılan ermeni köyleri ve aşiret denilen çetecilerin o toprakları ele geçirmesi...
- Boşaltılan rum köyleri...
- Aşiret nedir ?
Nasıl yapılanmıştır. Nasıl gücüne güç katmıştır ?
Bu soruların cevabı verilmeden dialektik bir sonuca ulaşılamaz.
Totaliter mi demiştiniz ? Kim kim ?
Tarihin nankörlüğünden nemalanan kendine bakmıyor.
xenix -- 13.09.2011 - 09:56
"sorun bir toplumun geçmiş kültürü yaşam anlayışı fikriyat zinciriyle tümüyle bağının koparılma cabasıdır."
marmaramus -- 13.09.2011 - 12:47
kurgusal tarih tartışmalarından daha sarih daha somut verilerle sıralayarak konuşalım sayın zensen,
1.) meşrutiyetle birlikte ilk serbest seçimler yapıldı, alabildiğine coğulcu bir meclis kuruldu, yani osmanlı son dönemi belli bir politik birikimin başladığı dönem sayılabilir...fakat meşrutiyet'i kuran kadrolar serbest bir seçimde sandıktan kendileri çıkamadıkları için meşhur babıali baskını-darbesi ile seçimle gelmiş bir hükümeti devirerek iktidarı gasp ettiler.ve 1950 ye dek bir daha halkın özgürce seçim yapma hakkı tanınmadı.
2.) meşrutiyet döneminde sosyalist gruplardan liberal gruplara değin bircok partinin sivil toplum kuruluşları aktif bir şekilde faaliyet gösterebiliyordu, fakat cumhuriyet döneminde tüm bu farklı düşünüş biçimlerine hiçbir müsade verilmiyor her türlü baskı unsuruyla bastırılıyordu
3.) meşrutiyet döneminde kadın hakları işçi hakları savunulabiliyordu, cumhuriyet döneminde bunlar da mümkün değildi( nezihe muhittin'in başına gelenler ibretliktir)
4.) meşrutiyet döneminde özgür basın kimi zaman padişahı tiye alacak düzeyde özgürlüğe sahipti,osmanlı savaştayken padişahı eleştiren nice yazı yayınlanırdı ,kısacası sansür yoktu, cumhuriyet döneminde ilan edilen takrir-i sukünla birlikte tüm basın ortadan kaldırıldı bu yetmezmiş gibi tüm yerel basın dahi susturuldu.sadece gazeteler değil dergileride kapatıldı; Takrir-i Sükun yasasına dayanarak Tevhid-i Efkar, Son Telgraf, İstiklal, Sebilürreşat, Aydınlık, Orak Çekiç, Presse du Soir, Sadayı Hak (İzmir), Sayha (Adana), İstikbal (Trabzon) ve Kahkaha gazete ve dergileri kapatıldı
5.) meşrutiyet döneminde muhalif olmanın bedeli idamlar cinayetler değildi, cumhuriyet döneminde m. kemal'e muhalif olan her kişi ya asıldı ya sürüldü.
6:)meşrutiyet döneminde batıdan örnek alınarak nice eğitim kurumu faaliyet başlamışken cumhuriyet döneminde 1933 reformu, güneş dil teoris, kafatası ölçümleri,türk tarih tezi türk biliminin gelişimini ve akademik özerkliği geriletti.size her iki dönemde kurulan okulların elimdeki rakamlarını sunayım;
"1895 yılında Türkiye sınırları içerisindeki, ortaöğretimde eğitim gören toplam öğrenci sayısı 97.837'dir. 1930 yılında bu rakam 32. 792'dir. 1895 yılında Türkiye sınırları içinde toplam ortaöğretim kurumu sayısı 830'dur. 1930 yılında Türkiye'de sadece 83 ortaöğretim kurumu vardır.
"
zensen -- 13.09.2011 - 14:48
marmaramus
bir önceki mesajda yazılanlar tarihsel kurgu değil,sosyolojik bir analizdi.şimdi sizin tarisel somut örnekleriniz üzerinden osmanlı'nın "modernleşme"sürecini sosyolojik bir analize tabi tutalım:
osmanlı'nın 19.yy dan itibaren dünya ile ilişkileri değişmeye başladığı için "modernleşme"başlamıştır.osmanlı'nın yasaları,okulları,eğitim sistemi,kadınla erkek arasındaki ilişkileri düzenleyen normları değişmeye başlamıştır.19.yy dan itibaren modernleşme,istanbul'u,izmir'i,bursa'yı aşıp Bitlis'e kadar gelmiştir.
bitlis'e ve civar vilayetlere ingiliz,amerikan,fransız hastaneleri,kolejler,konsoloslar gelmiştir.
müslüman nüfus karşısında ermeni ve rum nüfusun statüleri de değişmeye başlamıştır.ancak,dini mensubiyetten çok,paranın karşısındaki konumlarına göre insanların değerlendirildiği bu yeni dünyada ,yoksul bırakılmış müslüman halkın,batı kapitalizminin isterlerine daha çabuk uyarlanan gayri müslim tebaa karşısında statü kaybına uğraması onların payına düşen "modernleşme"olmuştur.
bu nedenle,yeniliklere karşı,o zamana kadar sadece devletin payitahtında görülen direnmeler,ya da resmi terminoloji ile "irtica",19.yy ın 2.yarısından itibaren taşrada da "sosyolojik"olarak taban bulmaya başlamıştır.irtica,global ölçekte yaşanması gereken kapitalist modernleşmenin,yoksul ülkelerin,eğitimce,kültürce,umutça en yoksul kesimlerine düşen modernleşmedir!
said'i nursi ve nurcu hareket,tam da bu dönemde modernleşme karştı "gerici"bir akım olarak,şeyh-medrese,öğrenci şeklindeki yüzyüze iletişim formunu kaldırmış,risalaler,mevkuteler,kitaplar gibi yazılı kültür ürünleriyle bambaşka bir formla kitlelere ulaşmaya başlamıştır.
cumhuriyet,ilan edlmeden osmanlı toplumu'nun sosyolojik yapısı budur.
şimdi cumhuriyet dönemi tarihsel verilere bakalım:
kurtuluş savaşı bitmiş ve bağımsızlığa ulaşılmıştı.kurtuluş savaşını denetleyen 1.TBMM,sofu islamcısından komünistine kadar çok çeşitli siyasal bir yelpazaye sahip bir oluşumdu.Türklerin ilk olarak karşılaştıkları anayasal problemlerde özgürce tartışılabiliyordu.
ancak 1923 den itibaren,meclis,bu kozmopolit yapısından dolayı,karar alamamaya ve çoğunluk oluşturamamaya başlıyor."devlet'in şekli ne olacak?"sorusuna mecliste ki guruplar tarafından bambaşka cevaplar veriliyor.bu durumda atatürk,doğal olarak,meclisin yenilenmesini istiyor ve bu meclisce kabul ediliyor.Mudafai hukuk gurubu adına dokuz umdeyle seçime giriyor,çoğunlukla kazanıyor ve lozan'ın imzalanmasından sonra cumhuriyet halk fıkrası adını alıyor.
ilk muhalifler de terakkiperver cumhuriyet fırkasını kuruyorlar.bu arada şeyh sait ayaklanması patlak veriyor.bu olaydan sonra da takriri sükun yasası çıkartılıyor ve evet otoriter tek parti dönemi başlıyor.
evet aynen dediğiniz gibi cumhuriyetin ilanından sonra özgür olan basın,takriri sükun ile birlikte özgürlüğünü kaybediyor.sosyolojik güç bulmuş irtica,gerici basına karşın cumhuriyet devrimlerini destekleyen tek gazeteci cumhuriyet gazetesi ve yunus nadi'dir.karşı devrim süreci çoktan başlamıştır.
1923-27 yılları arası basına sansür uygulanması dönem için yapılması gerekn değil midir?
takriri sükun iki kere uzatılmış 1929 da kaldırılmıştır.
cumhuriyet vatandaşlığını pürüzsüz olarak yaygınlaştırabilmek bir dönem için de olsa baskıyı zorunlu kılmıştır.
az gelişmiş ve hatta yarı sömürge durumuna düşmüş bir ülkeden,kurtuluş savaşını kazanarak impartorluktan ulusal devlet düzenine geçmek,sosyolojik irticanında hortladığı bir dönem de baskı yönetimini şart kılmıştır.aksi düşünülemez bile...
osmanlı dönemi tanzimatları,bir önceki mesajda yazdığım gibi "kurumsal güvencelere"kavuşamamıştır marmaramus.türban başlığına bir bakın yazmıştım.topkapı ve başbakanlık belgelerinde mevcuttur,allandırıp pullandırdığınız osmanlı basınının son dönem gazetelerinde,padişah fermanıyla kaldırıldığı söylenen cariyelik kurumuna rağmen,boy boy cariye ilanları görebilirsiniz."sözde"kalkmıştır ama "fiilen"kaldırılması da gene diktatör atatürk tarafından olmuştur!
alfabe devrimi hakkındaki görüşleriniz ise üzülerek söylüyorum içler acısı...size altı yüz yıl içerisinde doğu kültüründen bile yapılmış 50 çeviri olmadığını yazmıştım...bundan daha korkunç bişey olabilir mi?
zensen -- 13.09.2011 - 17:00
bir de özellikle söylemek istiyorum ki Cumhuriyet Dönemi'ne ait en önemli devrim şüphesiz "harf devrimi'dir".
refik halid'in harf devrimi üzerine bir yazısını alıntılıyorum:
Medeniyet Şifresinin Miftahı
Bir inkılap şimşeğinin kesin ışığı altında Anadolu Türkü nihayet medeniyet şifresinin miftahını eline geçirdi; şimdiye kadar bön bön uzaktan bakıp şaştığı, zihnine sığdıramadığı ve künhüne varamadığı irfan muamması artık bu tılsımlı anahtar sayesinde bütün çetinliğini kaybetmiştir. Medeniyet şimdi açılmaz bir kapı, aşılmaz bir uçurum, uçulmaz bir tepe, varılmaz bir ülke değildir. Eski elifbanın bukağılarından kurtulan ayaklarına taktığı bu kanatlı esatir çarıklar ile irfan âlemini, içinden ve üstünden seyretmek, bilip öğrenmek imkanını bulmuştur.
Bu bir tılsımlı muskadır. Gençlik onu zihnine soktu. Artık hayat mücadelesine çıkan gencin elinde Gordiya düğümünü ikiye biçen İskender’in kılıcı, insan ve hayvanlara aynı zamanda hükmeden Süleyman’ın mührü ve duvarların arkasını, dağların ardını gösteren Alaeddin’in feneri vardır. Henüz manasını, kıymetini anlamayarak hayran hayran baktığı bu acayip cifir, ona istikbalde bir hazine vaat ediyor.
Göklerin yıldızlar ile deryaların incileri arasında güzel ve kıymetli ne varsa hepsi bu hazinenin içinde ve anahtarı da artık gençliğin, milletin elindedir.
Yeni Türk alfabesi, bu millet ile Avrupa milletleri arasında üç yüz senelik farkı, bir nesillik hamlede ortadan kaldıracak mahiyettedir.
Yeni alfabenin karşısında şimdiye kadar hiçbir şahsiyete ve hiçbir harekete karşı gösteremediğim bir tazimle, coşkun bir ruh ve sağlam bir kanaatle eğilebilirim. Zira içinde cehalet esirliğinin zincir şakırtıları ve işkence feryatları gelen Anadolu’yu o zillet ve ıstırab kulluğundan bu irfan silahı ve bilgi askeri kurtaracaktır.
Yeni harflerle başlayan yeni tarih, ilim ve irfan tarihi, Anadolu’nun en seçme menakibini ebediyete kaydedecektir. Zira ilk defa olarak orya ilim, yani medeniyet girecek, küçücük bir zümrenin inhisarına geçmiş olan bilgi, artık herkesin malı olacak, o topraktan beklenilen zekâ bereketi ve irfan bolluğu medeniyete feyiz verecektir.
" Medeniyet şifresinin miftahı…"
Bence yeni alfabenin asıl tarifi budur. Tâ önümüzde, elimizin altında durduğu, karşımızda soyunduğu halde, bir türlü manasına vakıf olamayarak medeniyete aykırı gözlerle bakakalmamızın sebebi, dilimize uyar ve aklımıza sığar bir alfabeden mahrumiyetimizdi. Atılan bu harfler, Türk çocuğunun zekâsına bir mânia oluyor, engel ve çengel gibi aklımız, bu teşekkülümüze zıt harflere takılarak hırpalanıyor, sönüyor, okuma iştahımız kesiliyordu. Eski harfler, bir eski devir yadigârıydı. O elifba, bir zadegân sınıfı imtiyazı gibi milletin ancak on binde birine ilim rütbesi veriyor; okuma yazmayı bir monopol şekline sokuyor, bilgide bir inhisar idaresi tesis ediyordu.
Okumak, yazmak, bilmek? Ne müşkül elde edilir bir paye idi o… Onun içindir ki ulemadan, üdebadan geçinen münevver sınıf takımı bile ekseriya bir gazete sütununu yanlışla okur, bir mektubu imla hatasıyla doldururdu…
Bir muharrirle bir mektep hocasının çektiği çile genç yaşta saçı sakalı ağartmaya ve dimağı sulandırmaya kâfi gelirdi.
Türk, işte bu harfler yüzünden, Tih Sahrası’nda kaybolan kum gibi, medeniyete yakın bir yerde, her şeyden mahrum, her şeyin cahili, aç ve bîilaç asırlarca boşu boşuna döndü, dolaştı, yandı ve kavruldu.
Yeni alfabe, yeni bir dünyanın kapısını açıyor. Dünya yüzünde yeni bir dünya kuruluyor; yeni bir millet ürüyor.
Bu doğuşu sevinçle karşılamak bir izan borcu, bu inkılabın karşısında selama durmak bir milliyet vazifesidir.
Ankara
Refik Halid Karay
İnkılap Yayınları
Hazırlayan: Ali Birinci
S.127, 128,129
2009, İstanbul
ADANALI -- 13.09.2011 - 18:13
Atatürk eğer nankörse, hiç birimiz dürüst değiliz!... Yaptığı her şeyi destekliyorum. Eğer yaşasaydı, icraartlarının hepsini aynı şartlarda, eminim yine yapardı:)
marmaramus -- 13.09.2011 - 19:41
siz geçmişi okurken kendi beğeni unsurlarınız doğrultusunda mı okuma/anlama yolunu tercih ediyorsunuz sayın xenix?düşünebiliyor musunuz 100 yıl önceki tarihimizi okuma/anlama fırsatımız ne yazık ki yok.harf devrimiyle birlikte var olan tüm kitaplar bir anda atıl duruma düşüyor...o dönemin hiçbir kültürel unsurunu bugünün değerleriyle kıyaslama örtüştürme imkanımız da hiç olmayacak. o günkü değerlerin tümünü bugünün provakatif diliyle anlamak zorunda bırakılmak bir kültür kıyımı değil midir?tarihinizi koşullu çeviriler üzerinden okumak gerçeğe ulaşma yolunda bir eksiklik taşımıyor mu? yapılan toplumsal belleğin tümüyle yok edilmesi değil midir? harf devrimiyle birlikte var olan tüm kültürel birikimin bir anda yok olduğunu düşünebilmek sizce sorun değil de nedir? kıvanç unsuru olarak değerlendirebilmek mümkün müdür? latin harfleri mi toplumu cariyelikten kulluktan kurtardı, ülkeye demokrasiyi mi getirdi? ya da avrupa'nın göbeğindeki yunanlılar kullandıkları farklı alfabeyle sizce tüm o cağdaş değerlerden uzaktalar mı? ya da israil veya rusya..? bugünkü tüm o bağnaz şeriat anlayışlarına rağmen iran'ın tüm uygar toplumların asla ulaşamayacağı binlerce yıllık o muazzam kültürel birikimlerini sizce iranlılar sahip cıktıkları asla reddetmedikleri tarihlerine borçlu değiller mi? ....neden osmanlı'yı bir osmanlı paşasından okuma fırsatımız olamadı? neden o günkü varsayılan teokratik yapıyı o günün bir vakanüvis'in yazdıklarıyla okuyamıyoruz? :)
ayrıca alfabeyi değiştirebilirsiniz, ancak bu koşulda izleyeceğiniz yol 28'deki izlenen yol değildir, üstelik neden olarak sunulan gerekçelerin hepsi bilim dışı safsatadır. yapılmaya çalışılan şey bir toplumu tüm tarihinden koparmak kendi hegemonyalarını sağlamlaştırmak adına yepyeni bir tarih yazımını oluşturabilmektir.
sadece buradaki tartışmalar dahi ( osmanlı kötüdür cumhuriyet dönemi iyidir) bizlere öğretilen tek yönlü tarih anlayışının/eğitiminin bir sonucudur. tarihi kendi bütünselliğinden koparıyor, hepimiz yabancılaştırıldığımız tarihimizi provakatif kemalist jargonun diliyle öğreniyoruz. ne korkunç ki meşrutiyetle demokrasinin temelleri atılmıştı demek dahi sizi fettullahçı yapabiliyor. tarihi dahi kendi ideolojilerimizin inançlarımızın esiri yapmaktan kurtaramıyoruz ne yazık ki...ki sanırım sorunun aslı burada!
xenix -- 13.09.2011 - 19:48
"düşünebiliyor musunuz 100 yıl önceki tarihimizi okuma/anlama fırsatımız ne yazık ki yok.harf devrimiyle birlikte var olan tüm kitaplar bir anda atıl duruma düşüyor..."
G Milat -- 13.09.2011 - 20:13
Tarihteki hic bir liderin "yaptigi HER SEY" desteklenemez. Eger her sey destekleniyorsa diger liderlerin yaptigi her seyi destekleyenleri de hos gormeniz gerekir ki bu da uluslarin diyalettik duzlemde surekli dusman olmalarina neden olur. Catisma hali hic bitmez.
Mesela, siz Ataturk'un yaptigi heeer seyi desteklerseniz, bir digeri Stalin'in, Hitler'in, Humeyni'nin, Fidel'in, Napoleon'un, Kanuni'nin hatta Tayyip'in yaptigi her seyi destekleyince size soz soyleme hakki dusmez.
Her liderin elestirilecek ve takdir edilecek yonleri vardir. Hepsi insan nihayetinde... Eger takdir kutusu daha doluysa o lider "iyi"ye en yakin olandir...
xenix'e katiliyorum. Bu ulkede kesinlikle bir devrime ihtiyac var.. Zira gordugunuz uzre demokrasi bazilarinin elinde oyuncak oldu..
*G Milat*
zensen -- 13.09.2011 - 20:22
marmaramus
tek boyutlu düşünen sizsiniz...sosyolojik bir perspektifiniz yok.
osmanlı modernleşmesi'nin yarattığı "irtica"ortamına ilişkin tek bir yorum yazmadınız."kurumsal güvencelere kavuşamamış"tanzimatlar'ı da pas geçmişsiniz.
bakın...kemalizm diye bir ideoloji yoktur.kemalist kimlik bir "yapıntı"kimliktir.antikemalist tutum da aynı şekilde.
ben osmanlı geçmişini reddi miras eden "kemalist güruhtan"değilim...nasıl reddedebilirim ki?osmanlı da benim geçmişim.osmanlı'da da değerli devlet adamları vardı.fatih sultan mehmet son derece entelektüel,kanuni ki sırf bu sebeple kanuni deniyor,kanunlara hürmeti sonsuz olan bir padişahtı.ama bütün bunlar osmanlı'nın yarı sömürge haline düşmesini,parçalanmasını engelleyemiyor
atatürk de osmanlı kültürü almış bir askerdi.atatürk'ün samsun'a çıkışı,osmanlı sarayında sultan'ın kendisine "sen ne yapacağını bilirsin"diyerek tam yetkiyi vermesiyle olmuştur zaten.haberiniz var mıydı?
toplumsal bellek alfabe'nin değişimiyle ortadan kalkmaz.yaşam deneyimleri,hayata ilişkin bilgiler nesiller boyunca sözle de aktarılır.üstelik "nesiller"diyebileceğimiz bir zaman dilimi bile söz konusu değil.osmanlı kültürü,türk kültürüne de uzaktır ayrıca.
100 yıl önce ki tarihimizi nasıl anlama şansımız yok?
istiklal savaşı gazileri düne kadar hayatta idiler.ajite ettiğinizin farkında mısınız?cumhuriyet bin yıl önce ilan edilmedi.çok çok yakın bir geçmiş.
osmanlı alfabesi,okunuşu arapça,yazımı hem arapça hem farsça olan "canlı"bir dil değil...dil,durağan kalmış.
tanpınar der ki "çıplak bırakılmış bir çin ya da hint kelimesi,yahut uzak bir şehir adı mekan olarak kifayet etmektedir".roman karakterleri arasında bir farklılaşma yok.
resimde,minyatürde "tablo var fakat birkaç kişi olarak yaşanan zaman ve mekanla oluşan meclis yok".
musiki de,nağme zenginliğinden geçilmiyor fakat musikinin bu hammaddesinin işlenmesi,yeni bileşenlere dönüştürülmesi olmamış.
sanat ve kültür hayatında gerçek bir "tefekkür"yok.
sn marmaramus;harf devrimi'yle var olan kültür sanat ürünleri yok olmuş değil.zaten yok.batı dünyasını bırakın doğu'dan bile yapılmış çeviri yok.var olan bütün eserler arşivlerde.mustafa kemal dönemi'nde arşivler yakıldı mı sanıyorsunuz?vaktiniz varsa arşivleri inceleyin derim.osmanlı'nın son gazeteleri,cerideül havadis ve diğerleri hepsi mevcut.
altı asır hüküm süren bir devletin yüz sene öncesine kadar ki kültür sanat gelişimi budur.Ahmet Hamdi Tanpınar'ı okumanızı öneriyorum.
Misafir -- 13.09.2011 - 21:27
300 yıl geriden ayak uyduruyordu demek daha doğru olur. Türkiye bile ayak uyduramıyor halaa.
marmaramus -- 13.09.2011 - 22:05
tarihi eğer 100 yılı devirebilmiş ve hafızasını koruyabilmişse bir gaziden veya sözlü olarak aktarılan subjektif coğu katıksız dayanaksız bilgilerle, öğrenme yolunu tavsiye edişiniz kültürel yoksunluğumuzun eksikliğimizin harf devriminin yarattığı acizliğin görülmesi adına ibretlik örnekler değil midir? veya zaten osmanlı'da edebi eser yoktu demek de alabildiğine insafsız bir yorum değil midir? osmanlı'nın edebi-sanatsal birikimi ne düzeydedir tam olarak kestiremiyorum ama aktardığınız ölçüde durumun vahim olduğu da pek inandırıcı gelmiyor bana,cünkü osmanlı son döneminde sadece istanbulda yayın hayatına başlamış nice gazetenin dergilerin cıktığı biliyorum buna paralel tarihsel kayıtların tutulması yönünde osmanlı'nın devasa bir hazine olduğunu da biliyorum,tüm bunların hepsi osmanlı kültürel kodlarını barındıran önemli verilerdir( kısacası osmanlı edebiyatının ne düzeyde olduğu araştırılmaya değer bir konudur benim için fakat bu bile tarihimizle bağımızın nasıl koparıldığının acık bir göstergesidir kanımca), fakat sanırım daha da önemlisi devrimden sonra cumhuriyet dönemiyle birlikte gelişmiş bir edebi-sanatsal veya bilimsel bir gelişmeden de haberdar değilim.güneş dil teorisi etrüskleri dahi türk ırkına mensup olduğunu dile getiren türk tarih tezi veya kafatası ölçümleri tümüyle bilimsel felaketler değil midir? devrimle birlikte gelişen/değişen ne oldu? tüm dünyanın tanıdığı nazım'ın o dönemde hapiste olduğunu belirterek soruyorum;ulus üstü hangi başarıların kaynağı cumhuriyet döneminde görülmüştür?
bakınız ben meşrutiyetin kusursuz bir demokrasi dönemi olarak asla yorumlamadım, fakat tüm o kaotik ortamına rağmen meşrutiyet dönemi elbet kendi dengesini kuracaktı. çünkü ilerleyen süreç, kendi doğal dengesinde ilerliyor alttan fokurdayan evrensel yörüngesinde kendi düzlemini arayan çok kültürlü osmanlı toplumunu hizaya getirecekti,osmanlı batılılaşmak zorundaydı, o günün tarihi bu zorunlulukla ilerliyordu. ve bu dirence hiçbir padişah ,vezir,seyh-ül islam dur diyemezdi.ki diyemediler meşrutiyetle padişahın görevleri büyük oranda tırpanlandı......kısacası hafife aldığınız osmanlı konjonktürel dünyaya ayak uyduruyordu.
zensen -- 13.09.2011 - 23:07
marmaramus
"harf devrimi'nin yarattığı kültürel acizlik" düşüncesi sizin hezeyanınız...kültür,sanat alanında harf devrimi'nden önce hali hazırda ortaya konmuş kültürel ürünler zaten yok... arap alfabesi kullanan hiçbir ülke'de yüksek bir kültürden bahsetmek mümkün değil. islam;ikonoklast'dır zaten.
ayrıca kültür dediğiniz olgu;sadece dil'den de ibaret değildir.kültür;din,ahlak,gelenek,görenek,yöre,töre,dil,estetik,düşünme biçimi vs.kapsayan karmaşık bir bütündür.maddi yapı'yı meşrulaştırmak için üretilen ilkeler sistemi'dir kültür...osmanlı'nın maddi yapısı,siz kabul etmesinizde,şahlık-kulluk'tur.
harf devrimi'ne geçişle birlikte,insanlar ne dinlerini,ne geleneklerini,ne yörelerini ne de törelerini bırakmış değiller.anlamanız için çarpıcı bir örnek vereyim;urfa'daki töre kanunlarına bir bakalım.
" Urfa'da İ.Ö. 8000'den bu yana bakın kimler yaşamış: Hurriler, Mitanniler, Asurlular, Hititler, Aramiler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selefkoslular, Mısırlılar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Bizans, Mervaniler, Ermeniler, Selçuklular, Haçlı Kontluğu, Eyyubiler, Moğollar, Akkoyunlular, Memlükler, Osmanlılar, İngilizler, Fransızlar ve Türkler... Töre devam ediyor. "
bence asıl ibretlik olan harf devrimi'yle birlikte insanların kültürlerinin yok olduğunu iddia etmeniz.
Cumhuriyet dönemi ulus üstü başarı neden yok diye sormuşsunuz.
el insaf kardeşim...altı yüz sene elli çeviri yapamamış osmanlı'yı baş tacı et,doksan yıllık cumhuriyet'ten ulus üstü başarı bekle!
ayrıca cumhuriyet dönemi gidişat;inönü'den sonra Demirel'in başa geçmesiyle bozulmaya başlamıştır.fakat bu bambaşka bir tartışma konusu.
Misafir -- 13.09.2011 - 23:46
Bir gecede alfabenin degismesi (baska seylerde var degisen) size tuhaf ve ismarlama gelmiyor mu? Latin alfabesini aliyorsunuz ama belirli harfleri isin icine katmiyorsunuz bunu nasil aciklarsiniz?
*arap alfabesi kullanan hiçbir ülke'de yüksek bir kültürden bahsetmek mümkün değil. demissiniz.. ardindan da
*ayrıca kültür dediğiniz olgu;sadece dil'den de ibaret değildir.kültür;din,ahlak,gelenek,görenek,yöre,töre,dil,estetik,düşünme biçimi vs.kapsayan karmaşık bir bütündür.maddi yapı'yı meşrulaştırmak için üretilen ilkeler sistemi'dir kültür... demissiniz.. dogu toplumlarinin (araplarda dahil) dunya kultur mirasindaki yerini ve bir doneme onculuk ettiginden bi haber misiniz yoksa?
*ayrıca cumhuriyet dönemi gidişat;inönü'den sonra Demirel'in başa geçmesiyle bozulmaya başlamıştır.fakat bu bambaşka bir tartışma konusu....... bu cumlenize diyecek bir sey bulamadim gercekten... Toprak reformunu bile yapamamisiz ayni cumhuriyetten mi bahsediyoruz acaba
toro -- 14.09.2011 - 08:15
bu ülkedeki insanların en büyük sorunu DÜRÜSTLÜKTÜR !
SİZ İSTEDİĞİNİZ KADAR İDEOLOJİLERİNİZİ , İNANÇLARINIZI ÖVÜP DURUN . TARİH DUVARLARINDA ÇELİŞKİLERİNİZ HER DAİM PATLAMAKTA ve pislikleriniz ortaya akmaktadır , pisliği yemeye alışmış insanlar kime ne anlatacaksın.............
zensen -- 14.09.2011 - 13:47
"""Bir gecede alfabenin degismesi (baska seylerde var degisen) size tuhaf ve ismarlama gelmiyor mu? Latin alfabesini aliyorsunuz ama belirli harfleri isin icine katmiyorsunuz bunu nasil aciklarsiniz?
*arap alfabesi kullanan hiçbir ülke'de yüksek bir kültürden bahsetmek mümkün değil. demissiniz.. ardindan da
*ayrıca kültür dediğiniz olgu;sadece dil'den de ibaret değildir.kültür;din,ahlak,gelenek,görenek,yöre,töre,dil,estetik,düşünme biçimi vs.kapsayan karmaşık bir bütündür.maddi yapı'yı meşrulaştırmak için üretilen ilkeler sistemi'dir kültür... demissiniz.. dogu toplumlarinin (araplarda dahil) dunya kultur mirasindaki yerini ve bir doneme onculuk ettiginden bi haber misiniz yoksa?
*ayrıca cumhuriyet dönemi gidişat;inönü'den sonra Demirel'in başa geçmesiyle bozulmaya başlamıştır.fakat bu bambaşka bir tartışma konusu....... bu cumlenize diyecek bir sey bulamadim gercekten... Toprak reformunu bile yapamamisiz ayni cumhuriyetten mi bahsediyoruz acaba"""
misafir
söylediklerimde bir yanlışlık yok.ilk ifadelerimde "arap alfabesiyle yazılan(ki tam olarak arapça olduğu söylenemez arapça ve farsça'nın birlikte kullanıldığı durağan osmanlıca) yazılı kültür ürünleri'ne gönderme var.şimdi sizden ricam,savunduğunuz üzere, doğulu ve arap toplumlarının dünya kültürel mirasına da öncülük ettikleri kültür ürünlerden birkaç tane örnek vermeniz.
daha sonrada sosyolojik olarak kültür'ün genel bir tanımını yazdım."kültür;din,ahlak,gelenek,görenek,yöre,töre,dil,estetik,düşünme biçimi vs.kapsayan karmaşık bir bütündür.maddi yapı'yı meşrulaştırmak için üretilen ilkeler sistemi'dir"
kültür;sadece,yazılı ürünler,musiki ve resimden ibaret değildir...öyle değil mi?
bu ayrımı yapamayan ben değilim.sizlersiniz..harf devrimi itibarıyle bir toplumu kültürel açıdan yoksunlaştırmak tezi sizlere ait...bana değil.
kültür,sadece konuşulan dil yazılan alfabe midir?
osmanlı dönemi'ne ilişkin bilgileriniz de çok eksik..harf devrimi;bir gecede ortaya çıkmış değil.osmanlı modernleşme sürecinde harf devrimi'ne yönelik pek çok çalışma var.fakat eyleme geçememiş.kurumsal güvencelere kavuşamamış tanzimatlar gibi...çok merak ediyorsanız osmanlı'da alfabe değişikliğine yönelik faaliyetleri aktarabilirim.
evet aynı cumhuriyet'ten bahsediyoruz...açık ifade ettiğimi düşünüyorum.ne de olsa "elif ba " lar la konuşmuyoruz..anlamanız zor değil.
HoLa -- 16.09.2011 - 08:20
Milleti cahil bıraktı: Bilinenin aksine, Osmanlı tarihinin en canlı eğitim hamlesi, Abdülhamid dönemine rastlar. Sevan Nişanyan'ın hesaplamalarına göre Türkiye, Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabilecek bir okullaşma düzeyine yeniden ancak 1950'li yıllarda ulaşabilmiştir. Mesela 1895'te TC sınırlarına tekabül eden bölgede bine yakın (835) ortaokul ve lise bulunuyorken 1923'te bu sayı 95'e düşmüştür. 1895'teki yüz bine yakın öğrenci sayısı (97.837), 1950-51 sezonunda aşağı yukarı aynı seviyede seyretmektedir (90.356). Öncesiyle kıyasladığımızda Abdülhamid dönemindeki eğitim patlaması daha görünür hale gelir. Tahta geçtiği yıl 250 olan rüşdiye sayısı 1909'da 900'e, 6 olan idadi sayısı 109'a çıkmıştır. 1877'de İstanbul'da sadece 200 tane modern ilkokul varken 1905'te 9 bine çıkmıştı. Her yıl ortalama 400 ilkokul açılmıştır ki, bu, Cumhuriyet döneminde bile kırılamamış bir rekordur.
...bu paragrafi iyi aratiniz.
Alperen, Ehl-i sunnet, Zaman gazetesi vs vs. Bildigin dinci beyin yikamasi anlayacaginiz.
zensen -- 16.09.2011 - 08:28
sn hola
elbette ki cumhuriyet dönemi'nde de yanlış uygulamalar var.bir süre sonra gidişat bozuluyor.ama bunun sebebi cumhuriyet devrimleri değil.
sevan nişanyan ve benzer güruhun hedefinde,cumhuriyet sonrası yanlış politik hamleler değil direkt olarak "Cumhuriyet Devrimleri"var.
bu başlıkta uzun uzun mesajlar yazdım...malesef kaale alacağım tek bir cevap gelmedi.gelemez de...verilecek cevapları yok zaten.