Yaşamlarında belirli bir bilgi düzeyi ve kaliteyi yakalayan kısacası nitelikli yaşayan insanların fazla üremediklerini çok çocuk yapmadıklarını görürüz. Bunun sebebi hem büyük bir sorumluluk yüklemesi hem de kendi yaşam azalmayı eksilmeyi göze almadıkları içindir.
Oysa zor şartlarda olan, bilgi ve yaşam standartı düzeyi oldukça düşük çiftler ise bu durumu çok umursamayıp çok çocuk yaparlar. Zaten kötü olan durumları daha da kötüleşir, zor şartlarda yetişen çocuklar yeterince besin alamaz, yeterince ilgi görmedikleri için onların da çoğu yine anne babası gibi zor ve kalitesiz bir yaşam olacaktır.
Bu durumda bir kuşak sonra nitelikli insan sayısında hızlı bir azalma olması gerekir. Niteliksiz yaşama mahkum insan sayısında ise beklenen artış elbette yaşanacaktır. Kaynakların paylaşım sayısı arttıkça malesef insanların payına düşen azalacaktır.
İkinci grup insanlardan elbette daha fazla mücadele sonrası nitelikli yaşamı seçenler olacaktır fakat onlar da sorumlulukları ve yaşamı etkilenmemesi için üreme hızları yine yavaş olacaktır.
Bu sadece insan açısından değil ülkeler açısından da etkilidir. Bugün Avrupa'da yaşlı nüfusun fazla genç nüfusun az olmasının en büyük sebebi budur. İsviçre'nin nüfusunun değişmezken Somali'nin, Türkiye'nin nüfusunun hızla artmasının sebebi de budur.
Bütün bu gözlemlerimden sonra sormak istediğim soru sosyal evrim sizce yavaşlar veya etkilenir mi bu durumdan? Yoksa tüm bu nitelikli yaşam ve bilgi üreten insan tipinin yetişme şartlarından bağımsız mıdır? İlerleme yerine kaynaklar azaldıkça sosyal evrimde gerileme olabilir mi?
bwallace4ever -- 02.09.2011 - 10:10
Türkiyede mavi gözlü insan sayısı ileriki yıllarda nasıl olurdu deseydiniz daha rahat yorum yapılabilirdi. Keza mavi gözlü insanların yoğunca yaşadığı ortamda mavi gözlü bir çiftin birbileriyle tanışıp mavi gözlü çocuk doğurma olasılı daha da artar. Mavi gözlülerin popülasyonuna ve lokasyonuna bakarak ileride mavi gözlülerin sayısı hakkında en azından tahminde bulunuruz.
Sosyal evrimde devreye ekonomik, coğrafi, iklimsel, politik koşullar giriyor. Ayrıca bir de kitle iletişim araçları var. Bunların negatif ve pozitif yönlerini hesaba katmak zor iş. Ama konu iyi, yorumları duymak isterim.
senem bilir -- 02.09.2011 - 11:26
Nüfus;çok boyutlu irdelenmesi gereken sosyolojik bir olgu aslında.
ileri bir yaşam seviyesi sağlamış her gelişmş ülke,nüfusunda azalma sorunu ile karşı karşıyadır.Çevreciler son yıllara dek "nüfus kontrolünü"yaşamı sürdürmenin bir gereği old...uğunu söylüyorlardı.Bugün böyle düşünenler bile,bazı ülkelerde,daha önce görülmedik ölçüdeki düşük doğurganlığın nüfusun azalması tehlikesinden söz etmeye başladılar.demograflar bu çok düşük doğurganlığın geçici mi yoksa sürekli bir olgu olup olmadığı konusunda emin değiller.
doğurganlık,eğitim,gelir,din ve hangi işlerde çalışıldığına bağlı olarak değişebiliyor.fakat buna rağmen tam bir açıklama getirilemiyor.katolik kilisesi,hiçbir şekilde doğum kontrolünü onaylamıyor.bundan dolayı katoliklerde doğum oranının diğer dini guruplara oranla daha yüksek olduğu farz edilir.AncakABD de bu geerli değildir,katoliklerle katolik olmayanlar arasında doğrum oranları aynıdır.hatta araştırmalar,protestan kadınların katolik kadınlardan daha çok çocuk sahibi olduğunu gösteriyor.ama bunun sebebi katolik kadınların daha geç yaşta evlenmeleri de olabilir.ABD de en düşük doğum oranı dini inancı olmayanlar ve museviler arasında.
ırk ve etnisiteye bağlı olarak doğurganlık düzeyi değişsede farklılıklar çok çarpıcı değil.
sosyo-ekonomik statü ye gelince;düşük sosyo ekonomik statü,yüksek doğurganlıkla bağlantılıdır.yani fakir,çok çocuk sahibi olur.genel olarak doğru bir yaklaşımdır ama gene de bir açıklama getirir.bzaı zengin geleneksel köylü topluluklarında durum tersidir.zengin toprak sahibi çiftler,fakir olanlardan daha çok çocuk sahibidirler.toprak sahibi olmak,daha fazla çocuk talebi oluşturuyor çünkü.
sosyo ekonomik statü de en önemli değişken eğitim düzeyidir.
sosyolojik evrime gelince...1600 lü yıllardan 1950 lilere kadar avrupa nüfüsu artıyor ve bu tariten itibaren azalıyor ise;bu anlamda kapitalizmin en iyi hamilelikten korunma yöntemi olduğu söylenebilir.kentleşmiş bir tüketim toplumunda geniş aile istenen bir durum değildir,çocuklar finansal yük olarak görülmektedir...
xenix -- 03.09.2011 - 12:26
ABD zaten dinci bir ülke. Vergisini ödeyen toplumun çoğu da uyutulmuş bir vaziyette, otomat yaşamakta. ABD yi ayrıca inceleriz ama onların üremesini ortadoğu ve afrika ülkelerinin üremesi kadar doğal karşılıyorum.
Fakat kapitalizm kısmına katılmıyorum. Kapitalist sisteme işci ve emeği sömürülecek insan gerekir. Bu yüzden üremesi istenir insanlardan. Aksine finansal yük olarak değil gelir kaynağı olarak görüldüğü için teşvik primleri bile verilir. Ürememesinin sebebi maddi değildir tam olarak. Bir çok avrupa ülkesinde çocuk parası vardır ve bu paraları almak için oradaki işçiler bol bol üremiştir. Sorumluluk ve yaşam standartının düşmesidir.
xenix: Takiplerim
senem bilir -- 03.09.2011 - 12:45
xenix;son 20 yıldır ABD de doğum oranı tarihin en düşük düzeyinde.bir zamanlar bir kadın ortalama 8 doğum yaparken,bugün bu sayı yaklaşık 2 düzeyinde.doğum oranları 19.yy boyunca giderek azalmış ve 20.yy da yarıya inmiştir.çok ilginç,2.düny...a savaşı sonrası ve özellikle 1946 ile 1960 arası bu dönem bebek patlaması(baby boom)olarak adlandırılıyor.ve 1960 dan sonra azalmaya başlıyor.sandığınız gibi bir üreme yok zaten abd de...
senem bilir -- 03.09.2011 - 12:50
doğurganlığın azalmasına neden olan süreçlere baktığımızda,ekonomik gelişmenin en iyi doğum kontrol yöntemi olduğu konusunda yaygın bir görüş var.bugünün gelişmekte olan ülkelerinde ekonominin daha sanayileşmiş,modernleşmiş ve kent ağırlıklı olduğu süreçte doğurganlık oranı azalmakta.bu ülkelerdeki ekonomik gelişmenin abd ve avrupada ki gibi ekonomik gelişmenin yarattığı doğurganlığın azalması olgusuna benzer bir sonuca neden olacağı belli.
xenix -- 03.09.2011 - 13:04
Ee tamam işte bende onu diyorum kaliteli ve yaşam standartı yüksek oldukça doğurganlık azalıyor bunlar düştükçe de doğurganlık oranı artıyor. Böylece arabalarda bir kişi veya bir çift insan görürken halk otobüslerinde bir sürü bebekli çocuklu insan görüyoruz.
Soruları mı tekrar sorayım mı? (İlk yazımın son paragrafı)
xenix: Takiplerim
zensen -- 03.09.2011 - 13:35
"Fakat kapitalizm kısmına katılmıyorum. Kapitalist sisteme işci ve emeği sömürülecek insan gerekir. Bu yüzden üremesi istenir insanlardan. Aksine finansal yük olarak değil gelir kaynağı olarak görüldüğü için teşvik primleri bile verilir."
demişsiniz.
ben böyle düşünmüyorum.doğurganlığın azalmasında tek faktör tabii ki kapitalizm değildir fakat tetikleyicidir. zaten temel sosyal değişimler olmadan,örneğin sadece eğitim seviyesinin yüksekliği sebebiyle aile planlama programlarının çok sınırlı etkileri olacağı açık.ayrıca,bir çok toplumun,özellikle gelişmekte olanların,geniş aileyi avantajlı ve istenen bir olgu olmasını sağlayan kurumlara ve değerlere sahip oldukları da biliniyor.
yani bir çok toplumda sosyal kurumlar,çocukların aile için birer ekonomik değer olacak biçimde düzenlenmişlerdir.bu toplumlarda çocuklar ailelerinin refahları için çalışmaktalar.çiftlik hayvanlaraına bakmaktalar,ebeveynler çalışırken onlar küçük kardeşleriyle ilgilenmekteler vs..
demek ki aile planlamasının dışında,bir takım ekonomik motivasyonların ortadan kalkması gerekiyor.
modernite,kadın ve erkeğin meslek hayatında var olmasını ister.zaten köyden kente gelmiş bir aile,eski kurumlarını köyde bırakmak zorunda kalacaktır çünkü dış dünyanın sunduğu nimetlerden faydalanabilmek için artık kadın da çalışmak zorundadır.kadınlar,ev dışındaki faaliyetlerden tecrit edildiklerinde,statüleri yada değerleri ocuk doğurmak ve yetiştirmekle sınırlı kalır.fakat kentleşme sürecinde çalışma imkanına sahip olan her kadının doğurganlığı azalacaktır.
kaldı ki batı ülkelerinde,zorunlu kitlesel eğitim ve çocuk emeğini yasaklayan kanunlar da vardır.bu iki sosyal değişikliğin bile doğurganlığı azaltmada ciddi rolü var.
xenix -- 03.09.2011 - 13:58
Yani? Kalite doğurganlığı azaltıyor kalitesizlik arttırıyorsa yeni nesiller git gide kötüleşecek mi? Veya öyle olmuyorsa bile yavaşlıyor mu?
xenix: Takiplerim
zensen -- 03.09.2011 - 14:20
xenix
demografik değişim,tarımdan sanayiye ve kentleşmeye olmak üzere nüfusun üç aşamalı değişim süreci olarak tanımlanabilir.Ki ekonomik gelişmenin artışı ile özellikle toplum kırsaldan kente doğru bir değişim gösterdikçe,doğum oranı azalmaktadır.bu demografik değişimin son aşamasıdır ve genellikle nüfus artışının azalması ve giderek tamamen durması anlamına gelmektedir.
aslında gelişmekte olan ülkelerde- ki gelişmekte olan ülkeler dünyanın %80 ini oluşturuyor-ki nüfus artışı,ölüm oranlarındaki azalış sebebiyle ortaya çıkmıştır.gelişmiş ülkelerden ithal edilen tıbbi,bilimsel ve teknolojik bilgilerle son on yılda ölüm oranları belirgin biçimde azalmaya başladı.doğum oranları değişmediğinden nüfus da artış söz konusu yani...
bütün bu veriler ışığında bile senin soruna net bir cevap vermek mümkün değil...sanıyorum kimse de veremez.ilk post edilen yorumumda yazmıştım,doğum kontrol yöntemlerine artık çevreciler tarafından da kuşku ile yaklaşılmaya başlandı.
bugün için kentleşmiş tüketim toplumunda "kaliteli,nitelikli"bir yaşam elbette aile planlamasını gerektiriyor.sebeplerini önceki mesajlarımda yazdım zaten.ama bu sosyal değişikliğin uzun vadede getirisi götürüsü ne olur kestirmek pek kolay değil.
Carmen -- 04.09.2011 - 14:58
Merhaba zenseeeeen seni burda görmek de güzel :)
Ateistforumda epeydir yazmıyorsun galiba.
Yorumlarını (bende müslüman birisi olarak) beğeniyorum umarım burda yada ateistforumda yazmaya devam edersin ki en azından benim için çok faydalı oluyor yazdıkların canım.
zensen -- 04.09.2011 - 17:41
teşekkürler carmen.ateistforumda eskisi kadar yazmıyorum çünkü vaktim kısıtlı.gene de takip ediyorum ama...ateistforum iyidir:)
sonsuz us da güzel bir site.fırsat buldukça yazmayı düşünüyorum.
sosyolojik evrim çok boyutlu irdelenmesi gereken bir konu...umarım başka katılımcılar da fikir beyanında bulunurlar.
selamlar :)
zensen -- 05.09.2011 - 21:33
konuyla ilgili sosyolojik bulguları,istatistikleri de getirebilirim,kaynak ve yazar isimleriyle :)