Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Var da var...

delete

Hükmü geçmiş sözler var
Kulağa çarpıp geçen…

İhtimallerin kıyıları var
Sevgilere can suyu…

Karanlıkta usulca gelmeler var
Usulcana, kimsesiz…

Sessizliği yırtan sesler var
Alt üst eden geceyi…

Kaçışlar var, gidişler var
Dönüşlere mecbur…

Aşklar da var, âşıklar da
Kaybetmek için ilk sevgiliyi…

Akşamların utanmaz çıplaklığı var
Gündüzlerin arsız sabahlığını giyen…

Sen de varsın, bir de ben…

Bir de şu var;

Dudakların gelince aklıma
Buluyorum seni el yordamıyla…



delişey,


Hımm..güzelmiş :)

ned -- 21.08.2011 - 11:01

Hımm..güzelmiş :)


bu gül reçeli tadında

Delişey -- 21.08.2011 - 12:33

bu gül reçeli tadında oldu:) teşekkürler...


ahh şu video eklemeyi bi öğrenebilsem:((


ahhh aha işte olmuşşş

Delişey -- 21.08.2011 - 12:55

ahhh aha işte olmuşşş aman tanrııımmm:)) sağol olmuuuşşş:)) ben kesiin erdiim... bi diledim olduuuu:))))


not: şaka bi yana teşekkürler de, ekleme hediyesi güzel ama eklemeyi öğretse şu kanatsız melek bana:))


Pek ciciymis bu "var"lar :)

G Milat -- 23.08.2011 - 02:08

Pek ciciymis bu "var"lar :) hep 'var' olsunlar :))


Ellerine ve 'var'ligina saglik Deliseyciiiim:)





*G Milat*


en cicisi son ikilik :P ve

Delişey -- 23.08.2011 - 03:43

en cicisi son ikilik :P

ve çok mutlandım; 'var'ligina teşekkür...


gıcıkk:)) gıcığınla

Delişey -- 23.08.2011 - 07:52

gıcıkk:)) gıcığınla gıcıklan... sen şair mi oldu diyorsun da ne gezeeeer:) bak hele bak, insan evladı neler yazıyor... sen ne deyoon abasının???



beyaz ölüm kuşları

sonra bir gün anneler de ölür
böcekler ve kertenkeleler ölür
boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca
sivrisinekler ve kağıttankayıklar ölür
sonra o gün çocuklar da ölür

biz hepimiz önce küçük birer çocuktuk

sonra büyüdük hepimiz çocuk olduk
balçıktan bir külçe olan dölleri
en iri elleriyle kepçeliyen
ve biçimleyen
ve hep önce kendisiyle biçimleyen
o dehşetli yontucuyu
doğumu ve gebelik sanatının bütün hünerlerini
sütten bir mermere eşsiz bir incelikle işliyen
anneyi o usta nakkaşı
unutmadık

önce anne doğurdu çocuğu acıya
sonra çocuk acıya anneyi ve ölümü kattı
sonra herşey ve herkes çocuktan var oldu

geçti sarp kayalardan aştı nice dağlar
içti ağulu sütünü hayat denilen annenin
sıkıntının kutsal kabında yıkadı ellerini
hüznü kuşlara dağıttı unutmasınlar diye onu
acıyı gömdü toprağa gayrı açar mezarlık çiçekleri

böylece vardı bir ırmak kıyısına
anne bir tedirginliktir nerede olsa
bağırgan bir karmaşadır onun sesi
takılır gibi eski bir gıramafona titrek bir iğne
-bu ayıp bu günah
bu çok ayıp günah
-el ne der sonra
ayak ne der
bırakmaz çocuğu çocukça yaşamıya

ama bir gün anneyle de hesaplaşılır

çocuk yalnız annesine yaşar çocukken
anne yalnız çocuğuna yaşamaz anneyken
bölüşür anneliği babanın kasığında
çocuğum bakışındaki çelişkidir büyüyen
ağlamak bir soru olur sevginin yarım payında
-ah bana
niye baba

ve bir gün babalar ölür

tanrı bir ürpertidir çocuğun yüreğinde
her tanrı biraz baba gibidir
yiğit ve erkektir çocukları koruyan
umacılar ve peri masallarının korkulu padişahı
çünkü tanrıyı yaratan ve öldüren şeyler aynıdır
vurunca acının ilk gölgesi yaratır kuşkuyu
acının padişahı elbette zalim olur
ve bilincin duvarına çarpınca şaşkınlığı
bir soru önce acıya sonra acıya uzanır
-hey tanrı
hani tanrı

böylece bir gün tanrı da ölür

şimdi annenin yüreğinde ışıyandır
sevginin ıslak soluğuyla örgülü tapınak
bir gün bir kalem bir hokka içindeki kana bulaşır
akıtır mürekkebini sevda denilen papirüse
hani bir kuş gelir bir tapınağın duvarına yuva yapar
çökertir tapınağı daha bir güzelleşir yuva
işte artık ne anne ne tapınak
yıkılır gözyaşlarının sığınağı da

sonra bir gün anneler de ölür

gerilir gıcırtısı bir tüfek tetiğinin
öfke yalnız tekliği besler büyür çocuk
çocuk büyür
sesi nemli yine elleri yine soğuk
hayat sığmıyorsa gövdene yüreğini sığdır çocuk
nemli bir sesi sığdır o gittikçe nemlenen
çocuk çocuk sana bir dost gerek

işte yeniden giyiniyor kendini çocuk
bir çiçek gibi kopardı başkalarına uymıyan yanlarını
kendini üstlenmişsin var olmak için susmalar köprü
çocuk çocuk sana bir aşk gerek

sen iyilikler ve güzellikle uzmanı
suskunun gizemli sabrı
bir teraziyi en iyi kullanan
iğnenin ve ipliğin mercek gözlü büyücüsü
karnaval gecesinin eğlentisiz parmak çocuğu
ey hayat cambazı
ey ip şaşkını
ezberle o incecik tel üzerinde
hayatı dengeliyen asayı:
aşkın ve dostluğun ayrımı yoktur çocuk
ikisini de doğuran şey aynıdır
bir kuşa bakarken hüzünlendiren, bir güle baktıkça yürek kanatan, bir yüreği açmadan solduran, bir kadınla yatarken çocuk gibi ağlatan, uyuz bir kedi gördükçe kanı kudurtan, suyu yüz derece sıcaklıkta donduran, anneyi üreten babayı coşturan çocuğu güldüren, seni izmirlere çılgın gibi koşturan, bir vagon penceresinden şaşkın baktıran, bir mektubu ısrarla bekleten, umudu dalında çürüten, acıyı dayanılır kılan bir çıbanı irinle onduran aşka merhem sürdüren, güneşsiz bir gök gördükçe öldüren öldüren öldüren.
sevgi: tragedyanın kaynağı yaşamın kökeni insanı var kılan umut
ah nasıl ayrılır aşk ve dostluk birbirinden
can canı sever ötesi yok bunun çocuk
ölümü ve ölümün ölümsüzlüğünü
çocuğu ve çocuğun ölümsüzlüğünü
sevgiyi ve sevginin ölümsüzlüğünü
ah elbette aşktır dostluğu mayalayan
ama kim anlatabilir bu parmak çocuğa
bir dostla bir sevgili arasındaki ayrıntıyı

hayır'lara evet'lere direten
çirkini öptüren kötüyü sevdiren
aşkı sevgiliyle değil kendinle yorumla
kim ki kendini açığa komaktan korkmaz
o saygın bir insandır
herkes kendi yorumunun cellatıdır biraz da
böylece lady chatterley de sevilir giovanni de
böylece lady chatterley ve giovanninin sevgilisi de
elbette her aşk yalnızca kendine sorumludur
ama elbette her aşk yalnıza kendine sorumlu olunca
bir gün aşk ta ölür

ve başlar sıkıntısı kuralsız bir çelişkinin
yapışkan bir sevişmenib sancısı doldurur boşlukları
ve tutku aç bir güve gibi kemirirken sevdayı
dölün pasıyla bulanırken sevginin beyazlığı
ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa
aşkın ve dostluğun varlığını
bir gün ansızın yiter dostlar ve sevgililer
etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar

işte o gün herşey ölür

şimdi bu yüreği nerelerde beslemeli
bütün saksıları kırılıyorken güneşin büyüsüyle
ve ölümler ilençleniyorken en masum sevinçleri
ve her sevgi kendisiyle çelişiyorken
şimdi bu nasıl dğmaklar olur yeniden beyazlara

ama şimdi kim kandırabilir sizi
bir ölünün hayat kokan ağzını öpmek için....


arkadaş zekai özger,


çok içtensiniz Sayın

Şimal -- 23.08.2011 - 10:30

çok içtensiniz Sayın Delisey,

Yazılarınızı takip ediyorum.Çok güzel. Yüreğinize sağlık efendim.


Şimal, çok sağolun...

Delişey -- 23.08.2011 - 10:55

Şimal, çok sağolun... daha güzel olmalı şiirler, yürekler, her bir şeyler:)


sert bir iklimin mevsiminde

Delişey -- 28.08.2011 - 16:36

sert bir iklimin mevsiminde şimdi duygularım,
bir yağmurki götürmek üzere ne var ne yoksa içimde,
yeni bilenmiş kıyısı keskin bıcağım elimde
yüzü bana bakan,
kesmelii miyim bileğimi, damarlarımı
özgür bırakmalı mıyım ki kanımı
akmak için sabırsızlanan???

delişey,


Galiba intehar iklimi

Misafir -- 28.08.2011 - 18:11

Galiba intehar iklimi yaklaşmış. Şiir oldukça arabesk sevgili kızım, üstelik imgelerle konu arasında belirgin bağ yok. Konu var mı orası da muhkem!.. Amatör şairlerimiz genellikle -içimden geldi- söylemi yapar. Elbette şiiri yazmaya devam ediniz fakat yazdıktan sonra en az 10 kere okuyarak


teşekkür ederim sevgili

Delişey -- 28.08.2011 - 19:09

teşekkür ederim sevgili misafir... 20 kere okurum merak buyurmayınız...

ama şair değilim sanırım olamayacağım da, anca sizin gibi sevenlerim okuyup nasihatlar verecek mümkün olduğunca:)

inanın çok yazmak istiyorum 10 kez okuduktan sonra ne yapmamı önerirsiniz daha başka?

görüntü kirliliği mi oluşturuyorum bilmiyorum ki:( bu arada artıyı ben verdim:)


DÜŞÜNCENİN ŞİİRİ

Misafir -- 28.08.2011 - 20:40

DÜŞÜNCENİN ŞİİRİ

Valery şiirin fikirlerle yapılamayacağını savunur. "Şiirin içinde fikir, elmanın içindeki gıda kadar saklı olmalıdır" sözü de oldukça ün kazanmıştır. John Ciardi'nin de bir sözü varmış, yeni öğrendim : "Şiir fikirlerden söz açmaz, onları bir aktör gibi temsil eder," diyor. Ben bu yargılardan şunu çıkarıyorum : Demek oluyor ki şair, en önce bir özümleyici; kendinde var olan bir şiir ortamına, ya da bir şair duygusallığına bazı düşünceler katmadan edemiyor; onlarsız yürütemiyor şiirini. Ayrıca, önce edindiği, sonra da şiirine ulaştırdığı bu düşünceler yok mu, onları gizleyip belli belirsiz bir hale getirmeyi de ustalık sayıyor. Okuyucuya gelince, onun durumu başka : O şairin düşüncelerinden çok, bu düşünceleri saklayan duygularla oyalanıyor. Şiir diye yüzeyde kalan bir görünüşü benimsiyor. Böylece duygulandırma dediğimiz, şiirin herhangi bir niteliği değil de, şartı olup çıkıyor.
Burada şöyle bir soru geliyor insanın aklına : İyi ama şair için düşünce bu kadar gerekliyse onu duygular haline getirmenin, daha doğrusu düşünceyi duygularla sindirmenin ne gereği var? Şair böylesi bir davranışla neyi savunmuş oluyor? Şiiri mi yoksa bir başka şiir türünü mü? Yani düşünceyi bunca gizlemek, şiir yazmanın ilkelerinden mi? Ya da şair ister istemez alışkanlıklarını mı sürdürüyor; belli bir şiir geleneğinin tutsağı olmaktan kurtulamıyor mu?

...

Edip Cansever


BELİRSİZLİKLER-3 Şöyle

Misafir -- 28.08.2011 - 20:49

BELİRSİZLİKLER-3

Şöyle böyle bir günün kurcalanmasından
Bir tırnak izidir nehir -yüzümde akan-
Bulutlar bulutlar bulutlar -dudak izleri, beyaz-
Ötede bir köprü (üstünden geçeceğim birazdan.

Ocaktaki çaydanlıktan bakıyor bana
Ekim ortalarında yağan karlardan
Ben köprünün üstündeyim şimdi -iyi mi-
Camların buğusundan yapılmış adam.

Geri çeviriyor bakışlarını ansızın
Ben köprüden geçtim gittim çoktan
Peki
Ne olup bittiydi var mı anlayan.

Edip Cansever


Şiirde imgelem ve düşünce ardardadır. Tırnak izi sembolü bir tamlamanın başıdır. Niteleyeceği fikir az sonra bir tokat gibi gelecektir.

Çoğunlukla, "Sensiz yalnız bir kelebektim", "çisil yağmur yaşlarım" benzeri yapılar, az sonra gelen duygu ve düşünceyle bağımsız gözükür. Orada anlamsız asılı dururlar.


Valery, "Gerçek şiirin,

Delişey -- 28.08.2011 - 21:22


Valery,


"Gerçek şiirin, asıl sanat eserinin kendi varlığından başka bir amacı yoktur. Kendisinde başlar, kendisinde biter. Bütün soyluluğu da buradan gelir" de der:)

benim şiirlerim de bende başlayıp bende bitiyor... belki de artık paylaşmamalıyım:) uyarınız eleştiriniz için teşekkürler yeniden:)


Cok kuralci olmamak

G Milat -- 28.08.2011 - 21:26

Cok kuralci olmamak "iyi"dir.


*G Milat*


şiirlerin belli bir kurala

Delişey -- 28.08.2011 - 21:40

şiirlerin belli bir kurala göre yazıldığını biliyorum, ölçüsü, uyağı, türü...

ben sadece bunların dışında olayı büyütmeden sadece o cümlelerin içine sığınıyorum. bundan mutlanıyor nefes alıyorum. ben duygularımı yönetemiyorum ki kelimeleri belli bir nizama sokabileyim:)) ama anlıyorumki şiirinde bir matematiği var... oysa ben matematiği hiç anlamam:))

savunma gibi oldu sanki ama değil, sadece yazmak istedim bunları:)


Turk edebiyatinda Garipcilik

G Milat -- 28.08.2011 - 22:05

Garipcilik akiminin Turk edebiyatina kazandirdiklari unutulmamali.

Butun siirleri deney tupunde kaynatip, olcup bicip bir de onlara TSE damgasi yapistirsalardi, su anda hic kimse Orhan Veli'yi bilmiyor olurdu. Buyuk kayip...

Insani ve ozellikle de duygulari sinirlamamak gerekir diye dusunuyorum.




*G Milat*


Uzanıp yatıvermiş, sere

Delişey -- 05.10.2011 - 20:52

Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

O. Veli,


Bugünlerde Favorim

parçuket -- 05.10.2011 - 22:49

"öyle yıkma kendini,
öyle mahzun, öyle garip...
nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni..."


"Dalgındır hep

Delişey -- 06.10.2011 - 06:12

"Dalgındır hep dağıtırken oyun kartlarını...
Karşısında oynayanların güveni tamdır bu adama...
Kazanacağı para değildir oyundaki amacı,
İhtiyacıda yoktur şan şöhret kazanmaya...
Bir cevap bulmak için dağıtır kartları..."


SITING..


DOST Bir gece habersiz bize

Delişey -- 06.10.2011 - 15:24

DOST
Bir gece habersiz bize gel,
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın..
Sabahlara kadar oturup konuşalım,
Kimse duymasın,
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız,
Dokunarak uçalım..
İnsanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma,
Anlarsın...

C.Külebi,


bu gün günaydın buradan:)

Delişey -- 08.10.2011 - 06:13

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -