Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Hangi felsefe akımıyla/disipliniyle ilgilisiniz?

delete

* Ontoloji (Varlık felsefesi)
* Teoloji (Din felsefesi)
* Epistemoloji (Bilgi felsefesi)
* Agnostisizm (Bilinemezcilik)
* Pragmatizm (Faydacılık)
* Hedonizm (Hazcılık)
* İdealizm
* Materyalizm
* Modernizm
* Postmodernizm
* Pozitivizm (Olguculuk)
* Siyaset Felsefesi
* Bunlarin disinda (Belirtiniz)
* Bunlardan birkac tanesi (Belirtiniz)
* Hepsi
* Bilim Felsefesi


Seceneklerden bazilari

G Milat -- 02.08.2011 - 07:54

Seceneklerden bazilari felsefe akimi, bazilari disiplini; fakat ben her ikisini harmanlamak istedim.



*G Milat*


Nagualizm acaba hangisine

Stalker -- 02.08.2011 - 11:43

Nagualizm acaba hangisine daha yakin ?


Hangi felsefe akımıyla/disipliniyle ilgilisiniz?

Nilüfer Tekin -- 02.08.2011 - 17:56


Ontoloji varoluşçuluk değil, Varlıkbilim.

Varoluşçuluk ise Existensializm (İng. Existentialism)

Felsefeyle igilenen, (felsefeyi öğrenmek isteyen, bir felsefe benimsemek ya da oluşturmak isteyen, bunların hepsini merak eder, okur, öğrenir, öğrenmelidir) anlamında )bunların hepsiyle ilgilenir. Felsefe akımlarının hepsi felsefenin iki temel akımı olan İdealizm ve Materyalizmden birine dahildir, bunun dışında üçüncü bir felsefe yoktur. Felsefesel disiplinler ise bu iki akım temel olmak üzere felsefe akımlarına göre tanımlanır.


Dincilik dinciliği, milliyetçilik milliyetçiliği, insanlık insanlığı doğurur!




Tabiki hepsini bilmek

G Milat -- 02.08.2011 - 18:33

Tabiki hepsini bilmek gerekir. O yuzden HEPSI diye bir secenek var. Fakat ne var ki herkesin mutlaka "daha cok" ilgilendigi/etkilendigi bir akim vardir.

Unutmayiniz ki hic bir filozof butun akimlar/disiplinler hakkinda uzman degildir. Onlar bile degilken, biz kim oluyoruz ki hepsini ilgi alanimiza alip fikir sahibi olalim...

Hepsini bilmek, ogrenmek ayri; biriyle veya ikisiyle daha cok ilgili olmak ayridir. Sadece felsefe akimlari icin degil, kainattaki butun bilgileri bilseniz bile yalnizca bir kaci uzerinde uzmanlasabilirsiniz/ilgili olabilirsiniz!



*G Milat*


Bilim felsefesi/metoloji

sangre -- 02.08.2011 - 18:36

Bilim felsefesi/metodoloji (yöntem bilim), epistemoloji, siyaset felsefesi, etik felsefesi (aslında siyaset felsefesinin bir kolu sayılır)

Akımlar bu disiplinlerin içinde sayıldığı için extra olarak belirtmedim.


Nilüfer Hanım hızlı

gamaro -- 02.08.2011 - 18:43

Nilüfer Hanım hızlı girmiş :)

Neyse... ben kendi adıma hepsiyle ilgiliyim.


Nietzsche'ye ne bir idealist

bwallace4ever -- 02.08.2011 - 18:45

Nietzsche'ye ne bir idealist ne de bir materyalist diyebilirsiniz. Schoppenhauer'de ide dealistik öğeler olsa da onu da bu ikisinin içine alamazsınız. Siyaset felsefesinde Machiavelli de bu ikisine ait değildir. Bu kişilere belki materyalizme yakın bir kavram olan "REALİST" diyebilirsiniz.


Bu arada "yahu bu nasil

G Milat -- 02.08.2011 - 18:50

Bu arada "yahu bu nasil anket butun akimlar yok burda" dense anlarim. Cunku yok. Neden yok olduguna gelince, benim sormak istediklerim ve insanlarin hangisiyle daha cok ilgili oldugunu merak ettigim akimlar yukaridakiler.. (haa kisaca keyfimin kahyasi oyle istedigi icin)

Haa "bilim felsefesi"ni yazmayi unutmamis olsaydim daha guzel olurdu:)) Sonsuz, ontolojinin altina ilistiriverirsen sevinirim :)(:


*G Milat*


Felsefeyle ilgilenen

sangre -- 02.08.2011 - 18:52

Felsefeyle ilgilenen insanlar, bu akımların veya disiplinlerin hepsiyle ilgilenmek zorunda değillerdir.. Hatta bir çoğuyla hiç ilgilenmemeleri onların iyiliğinedir, yararınadır.

Örneğin varlıkbilim olarak ifade edilen ontolojinin devri çoktan geçmiştir.. Günümüzde, acaba varlıkların kendilerinden bağımsız bir özü var mıdır, veya ruh, cin gibi metafizik varlıklar gerçek midir gibi teolojiyi ilgilendiren konular felsefi tartışmalarda kendine yer bulmaz.. Bu tür tartışmalardan hiçbir sonuç çıkarılamayacağı anlaşıldığı için, çok daha önemli konulara yönenilmiştir.


Haa "bilim felsefesi"ni

sangre -- 02.08.2011 - 18:54

Haa "bilim felsefesi"ni yazmayi unutmamis olsaydim daha guzel olurdu:)) Sonsuz, ontolojinin altina ilistiriverirsen sevinirim :)(:

Ahlak/etik felsefesi de bence öyle Miladcığım :))

Ama yine de sen bilirsin tabi.


Determinizm.

parçuket -- 02.08.2011 - 18:58

Determinizm, absürdizm.


Sangreciiiiim etik/ahlaki

G Milat -- 02.08.2011 - 19:02

Sangreciiiiim etik/ahlaki koymayi gerek gormedim.. Cunku zaten evrensel olmayan bir sistemin felsefesi. Dedigim gibi merak ettiklerimi koydum canimciiim, oki?

Hadi kavga edelim uzun zaman oldu seninle atismayali hehehe :)(:


*G Milat*


:))) Siyaset felsefesi de

sangre -- 02.08.2011 - 19:08

:)))

Siyaset felsefesi de evrensel değil ona bakarsan.. Her devlet rejimi zamana, şartlara göre değişebiliyor.. Sosyolojiyle yakın ilişkide olan her disiplin, bu tür evrensel değerlerden uzak olur genel olarak.

Ama tabii, keyfinin kahyasına bir şey söylemek haddime değil.. Onun için umduğumuzu değil, bulduğumu tartışacağız :)


Payiniza bunlar dustu

G Milat -- 02.08.2011 - 19:25

Payiniza bunlar dustu simdilik:))

Tabagindakileri bitirmezsen arkandan aglarmis, soyleyeyim ben :)(:

Not: Bu arada bari sen MilaD deme yahu.. T ile canimciiim MilaT... Oki? ;)


*G Milat*


'Düşüncenin MilaDı'ndan

sangre -- 02.08.2011 - 19:34

'Düşüncenin MilaDı'ndan aklımda öyle kalmış :/

Bundan sonra dikkat ederim :)


sonunda loji - izm olan

Delişey -- 02.08.2011 - 19:54

sonunda loji - izm olan şeylerden kokiyom ben:( bölee üstüme abanacak ve ben altında ezilicem gibi hissettiriyo:( bi düüşüniyim ben bunu yinede... onca akıllı insan ilgilendiğine göre vardır bi hikmeti:)


Josephs campbell,kahramanın

Misafir -- 02.08.2011 - 20:14

Josephs campbell,kahramanın sonsuz yolculuğu,yemişim felsefeyi tek geçerim.


Felsefeyle ilgilenen

Nilüfer Tekin -- 02.08.2011 - 20:54


Felsefeyle ilgilenen bunların hepsiyle ilgilenir, öğrenir derken uzmanlaşır demek istemedim elbette, kendi felsefesini oluşturup edinmesi için bunlar hakkında yeterince bilgi sahibi olması gerekir demek istedim. Burada ilgi yerine eğilim ya da benimseme kullanılsaydı daha uygun olurdu. İlgi, daha çok merak ve araştırma, anlamaya çalışma vs anlamına geliyor. Kastedilen buysa hepsi seçeneği işaretlenebilir. Eğilim ya da benimseme kastedildiğinde hepsi seçeneği uygun olmuyor, biri ya da birkaçına eğilim olur ya da benimsenebilir ama hepsine olmaz çünkü birbirine aykırı akımlar var. Umarım anlatabilmişimdir.

İdealizm ve materyalizmi ayıran en önemli ölçütlerden biri evrenin yaratıcısı bilinçli bir tanrıyı kabul edip etmemeleridir. Tanrıya varan tüm felsefe akımları idealisttir.

İkinci ölçüt maddesel dünyanın insandan bağımsız olarak var olup olmadığıdır. Maddesel dünyanın insandan bağımsız olarak var olduğunu kabul etmeyen, maddesel dünyayı bilincin tasarımı olarak kabul eden akımlar da idealisttir.

Sürekli bir değişim ve bir gelişme olduğunu kabul etmeyenler, bu konuda kötümser ve karamsar olanlar da metafizik ve idealisttir.

Kapitalizmi ve onun devlet şekli olan milli devletleri son sosyo-ekonomik yapı olarak kabul edip savunan kapitalist, milliyetçi ve burjuva olanlar da ayrıca köleci, feodal, aristokrat olanlar da metafizik ve idealisttir.

Bu durumda Nietzsche bir tanrıyı reddetmekle materyalisttir ama felsefesi aristokrat, ırkçı, köleci olmakla metafizik ve idealisttir.

Schopenhauer, Platon ve Kant'ın etkisinde bir idealittir, ona göre tarih ilerlemeyen, terrarlayıp duran bir döngüden ibaret olduğundan kötümser ve karamsardır, kadercidir, acıları azaltmaya yönelik bir doğu felsefesine varmıştır.

Machiavelli, tanrısalığın yerine aklı ve deneyi koysa da din yerine daha ileri bir evre olan ulusçuluğu koysa da daha ileriyi görememiştir, çözüm olarak her yolun mübah olduğu despot bir ulus devleti öngörmüştür.

Kısa yazmaya çalıştım, ne yazık ki tartışmayı sürdürme olanağım pek yok.

Burada uzun imza kullanan pek yok sanırım, alttaki söz imzamdır:)

Dincilik dinciliği, milliyetçilik milliyetçiliği, insanlık insanlığı doğurur!


Unutmuşum:) Ontoloji ve

Nilüfer Tekin -- 02.08.2011 - 20:59


Unutmuşum:) Ontoloji ve teoloji felsefeden çıkarmak, felsefeyi öldürmek olmasa bile kolunu bacağını kesmek olur

Dincilik dinciliği, milliyetçilik milliyetçiliği, insanlık insanlığı doğurur!


Arabizm. Hastayım bu

Yabancı -- 02.08.2011 - 21:30

Arabizm. Hastayım bu felsefeye.:)


Tabiki

Yabancı -- 02.08.2011 - 21:36

İşin özü Agnostisizm. Zihin ve algının adlandırmasından öte değil bütün tanımlar. Bilginin ulaşamadığı belirsizlik hakiki olan. Belirle ve belirlensin algın, adı DİN adı İzm olsun vesselam. :)


Sayın Nilüfer Tekin, İlk

sangre -- 02.08.2011 - 21:38

Sayın Nilüfer Tekin,

İlk iletinizdeki bir çok yere katılmakla beraber, yine bir çok yanlış görüyorum.. Aslında yanlış değil de, peşin hüküm de diyebiliriz.

Sürekli bir değişim ve gelişim olduğunu kabul eden metafizik, idealist görüşler mevcuttur.. Hatta bir çok coğrafyada da çok popülerdir bu akımlar.. Örneğin İslam ve Hrıstiyan tasavvufu veya Hindu, Budist ruhani dinlerinin özü, bu değişim ve gelişimi kabul etmekten geçiyor.. Buna tekamül, ruhsal gelişim gibi isimler de koyuyorlar.

Bunun aksine doğada sürekli bir değişimi değil ama, sürekli bir gelişimi gösteren her hangi bir emare de bulunmuyor.. Hiçbir bilimde de bunun bahsi geçmez.. Aslında bu sürekli gelişim teorisi, Hegel'in diyalektiğinde hayat bulan bir konu.. Her ne kadar Marx ve çetesi bu konuyu materyalist anlayışa entegre etmeye çalışsalar da, Hegel'in teorisinde sürekli bir gelişimin motor gücünü oluşturan 'şey' bilinçtir, iradedir, ideadır.. Bu yüzden de, sürekli gelişim gibi bir 'hede'yi kabul eden 'diyalektik materyalizm' de ters köşeye yatmıştır zaten.

Ulus-devletler Kapitalizm'in 'tek' devlet şekli değildir.. Günümüzdeki 'küresel kapitalizm' ile ulus-devletler de tarihe karışmaya başlamıştır.. Ulus-devletleri Kapitalizm'in tek devlet şekli olarak tanımlamak hatalıdır.

Kapitalist, milliyetçi, burjuva terimleri, Batı ideolojisinin klasik dönem Liberalizm'ine denk geliyor yanılmıyorsam.. O dönemin bir çok farklı anlayışı olduğu için, idealisttir, materyalisttir diye bir ayrım olmaz diye düşünüyorum.. Örneğin Locke, Hume gibi filozoflar o dönemin metafizik bir anlayışı olan rasyonalizmi kabul etmezler.. Bunun yerine bilginin deneyimden, duyulardan geldiğini öne çıkaran empirizmi kabul ederler.. Fakat 'insan hakları' bağlamında, ahlak kurallarının doğada kendiliğinden var olduğunu, bu yüzden de Tanrı'ya bağlamaktan geri durmazlar.

Ama tabii ki bunlar klasik dönemde mevcut olan konulardır.. Günümüzde piyasa, fiyat, para gibi terimleri içine alan bilimsel bir disiplin var.. İsmi de 'Ekonomi' elbette.. Ve hiçbir şekilde Locke, Hume, Kant gibi klasik dönem filozoflarının görüşlerine bağlı değildir.. Tamamen bilimsel bir disiplindir.. Aynı şekilde siyaset biliminin konularından olan Kapitalizm ve onun devlet yapısı da bu şekilde.

Nietzsche'ye yönelik idealist yakıştırmasını garipsedim doğrusu.. Hatta ırkçı, köleci olan bir insanın, neden illa idealist olacağını da anlamadım.. Hegelci Alman idealizmi veya Japon milliyetçiliği bu şekilde gelişmiş olabilir ama her ırkçı, milliyetçi ideoloji idealisttir diye bir kural yoktur.. Hatta ulus-devlet olan bir çok milliyetçi ideoloji pozitivisttir, materyalisttir.. Çünkü ulus-devlet yapımında din yerine sekülerizme ihtiyaç duymuştur.. En basit örneklerinden biri de Türkiye'nin kuruluş dönemidir.

Bir de ben ontoloji ve teolojiyi felsefeden çıkaralım demedim elbette.. Sadece günümüzde geri plana atılmışlardır.. Çünkü bu konularda var olan tartışmalar tıkanmıştır, yararı yoktur.. Bunun yerine daha yararlı tartışmalar ön plana çıkmıştır.


Adı

Yabancı -- 02.08.2011 - 21:42

Agnostik de değildir bilinmez vesselam. :) Bizim gibi adlandır şöyle yaşa, bizim gibi adlandır böyle düşün, bizim gibi adlandır şöyle takıl ya da... Ya bi siktirin gidin be.


Aradaki fark.

Yabancı -- 02.08.2011 - 21:48

Zihnin adlandırdığı sonuçla hareket etmesi başkadır adlandırmadan, onu kuşatan zorunluluk üzre hareket etmesi başka. Birincide adlandırılanın koşullu tepkileri vardır, ikincide sonsuzluğa yol uzanır. Var ya da varama, ama doğduğun gibiliğine etiket arama. Ulaşmak kısmet olmasada.:))


Sayın Nilüfer Tekin, Siz

bwallace4ever -- 02.08.2011 - 22:02

Sayın Nilüfer Tekin,

Siz 1917 devriminden beri hiç değişmeden günümüze miras kalmışsınız.
Vurgular hep "kapitalist, köleci" şeklinde.

"Bu durumda Nietzsche bir tanrıyı reddetmekle materyalisttir ama felsefesi aristokrat, ırkçı, köleci olmakla metafizik ve idealisttir."

3-5 yoldaşınızdan duyduğunuz bilgilerle 19. yüzyılın en büyük düşünürü (evet evet en büyük) hakkında er meydanından güzel atıp tutarsınız. Tanrıya inanmayan materyalisttir deyip dönüp arkanızı uyursanız biriki nihilist kabuslarınıza girer uyanırsınız.

Bak evvelden Hüseyin Aktaş'a da dedim size de diyim de şu umarsız uykunuz bi son bulsun artık: Nietzsche o çok sevdiği besteci (bizzat felsefesini oluşturan adamdır) Wagner'e bir anda neden küstü bilir misin? Wagner yahudi düşmanlığını seçtiği için. Hani sizin o ırkçı diye tabir ettiğiniz Nietzsche....

O'nun anlatmak istediği insan olanın sizin gibi kürklü canlılardan ayrılması gerektiği idi. Yine o köleci dediğin adam olmasaydı belki de Freud'un irrasyonalizme olan vurgusu da kalmayacaktı. Her neyse Yabancı kime söyledi bilinmez ama bu laftan nefret etmeme rağmen, ben de sizin gibi bir bayana aynısını söyleme cesaretini gösteriyorum: E bi sigtrin hakketen.


Hepsiyle az çok ilgiliyim

farabi -- 02.08.2011 - 23:18

Hepsiyle az çok ilgiliyim sanırım. Ama yazılmamış olan bilim felsefesiyle daha fazla ilgiliyim.


Bunun aksine doğada

farabi -- 03.08.2011 - 00:16

Bunun aksine doğada sürekli bir değişimi değil ama, sürekli bir gelişimi gösteren her hangi bir emare de bulunmuyor.. Hiçbir bilimde de bunun bahsi geçmez.. Aslında bu sürekli gelişim teorisi, Hegel'in diyalektiğinde hayat bulan bir konu.. Her ne kadar Marx ve çetesi bu konuyu materyalist anlayışa entegre etmeye çalışsalar da, Hegel'in teorisinde sürekli bir gelişimin motor gücünü oluşturan 'şey' bilinçtir, iradedir, ideadır.. Bu yüzden de, sürekli gelişim gibi bir 'hede'yi kabul eden 'diyalektik materyalizm' de ters köşeye yatmıştır zaten. (sangre)


Öyle bir çırpıda ters köşeye nasıl yatmış pek anlamadım doğrusu. Değişimin bilimsel temeli var gelişimin yok demek istemişsiniz. Buradaki gelişimi daha çok, doğadaki yapının basitten karmaşığa doğru ilerlemesi olarak alabiliriz. Evrenin oluşum süreci, canlıların oluşum süreci bu şekildedir. Daha basit olarak, kendini tekrar etmeyen bir değişimdir kastedilen ki doğadaki değişimin bu şekilde olmadığını söylemek yanlış olur, değişim her andır ve bu anlar kısır döngü içinde değildirler ,gelişimle kastedilen kısaca budur.
Artık bunun gelişme olup olmadığı ,gelişme kavramına verdiğiniz anlamla ilgili olabilir belki ,o ayrı.


Yabancının "Bi siktirin

Hüseyin AKTAŞ -- 03.08.2011 - 05:45

Yabancının "Bi siktirin gidin be" sözü kendi kendine bir sayıklama, işin içinden çıkamama durumu gibiydi. Buna rağmen buraya yakışmıyordu.

bwallace4ever'in yaptığı ise taammüden küfür.

bwallace4ever, seni kısmen adam sanmıştım, ama sen felsefe adına bir zavallısın.

Peki, siz çok biliyorsanız bir gösterin bakalım nasıl "siktirip gideceğimizi", sonra biz ikna olursak siktirip gidelim. Ama bu işin nasıl yapılacağını üstatlar olarak gösterin hele.

Şimdi küfür zamanı, değil mi?!...


3 Ağustos 2011, Saat 11.35,

Hüseyin AKTAŞ -- 03.08.2011 - 08:46

3 Ağustos 2011, Saat 11.35, son yorum "-3 " tepki almış...

Söylediğiniz sözleri size iade etmek bile ne çirkin değil mi?

Pekiyi bu sayfada ne işi vardı bu kötü sözlerin?
Nilüfer Hanım bu küfrü hak edecek ne yaptı size? Ne söyledi?...


"Şimdi küfür zamanı, değil mi?!..."

Değil, şimdi küfür zamanı değil elbette! Değil de madem niye küfrediyorsunuz?
Bu soruyu sormamın nedeni de yaptığınız davranış ile sizi başbaşa bırakabilmekti. Ama çıkardığınızı yerine koyamayacaksınız!...

Peki biz ne yapalım?...


Nilüfer Hanım, her şeye

Hüseyin AKTAŞ -- 03.08.2011 - 08:48

Nilüfer Hanım, her şeye rağmen hoş geldiniz...


Fırtınanın kopacağı

gamaro -- 03.08.2011 - 10:37

Fırtınanın kopacağı belliydi... e biz de boşuna demedik tabi, Nilüfer hanım hızlı girmiş diye:)


Uyarıya rağmen

misafir -- 03.08.2011 - 15:17

Uyarıya rağmen 'ontoloji(varoluşçuluk)' hatasını düzeltmediğinize göre ne anket ne de yazacaklarınız pek ciddiye alınacak türden şeyler değil.


Evet ettiğim küfürden

bwallace4ever -- 03.08.2011 - 16:04

Evet ettiğim küfürden dolayı Nilüfer Hanım'dan özür diliyorum. O küfürü sevmem demiştim ve kimseye de yakıştırmam, bi anlık ters yüz olma durumu ve 40 derecelik ateşim buna bahane olamaz. Felsefe biraz da düzey meselesi, fazla düşürmemek lazım.


Yabancı zihnindeki

Yabancı -- 03.08.2011 - 21:43

Yabancı zihnindeki dalgalanmalarla ne yapacağını bilemiyor bazen, zihin çok yoruluyor, galiba yorulmaktan öte adlandırılmış sonuçların içinde ve o sonuçların doğurduğu karmaşa içinde boğuluyor. Sonsuz.us'un düzeyine uygun olmayan bir dışavurum yaşamış olduğunun farkında ve bundan rahatsız. Özür dilemiyor çünkü bu bir özür değil. Mümkünse dünya yabancı'dan özür dilesin:) Burada yazan zihin işçilerinden ötede bir şeylere isyan olarak algılanmasını rica ediyor ama.


Felsefe tartışmak...Bizim

statik -- 03.08.2011 - 21:43

Felsefe tartışmak...Bizim neyimize, haddimize mi düşmüş?

Felsefe kim? biz kim?

bi arpa boyu bile, ülkenin zihninin değişmediğinin en güzel ifadesi.... s..tir...ulannn!!!

!970'li yıllara geri mi dönelim?

Sandalyeyi kafana yersin, küfür ne ki?

bi de kalkıp felsefe tartışalım ha!!

bence iyi düşünün....

hatta, bi daha düşünün...

bi da...bi da....


hümanizm

toro -- 04.08.2011 - 14:24

hümanizm


Güç felsefesi. Güç

jediüzzaman -- 04.08.2011 - 21:24

Güç felsefesi.

Güç sizinle olsun.


Deneycilik

xenix -- 07.08.2011 - 20:24

Ampirizm veya empirizm. Bilgi deneyimle elde edilebilir. İnsanda doğuştan bilgi yoktur.

xenix: Takiplerim


Maaşallah, Nilüfer hanıma

sangre -- 12.08.2011 - 22:54

Maaşallah, Nilüfer hanıma yanıt yazan herkesin iletileri beş on defa eksilenmiş.

Biri sıkı çalışmış ya neyse.. Çok da önemli değil :)

Öyle bir çırpıda ters köşeye nasıl yatmış pek anlamadım doğrusu. Değişimin bilimsel temeli var gelişimin yok demek istemişsiniz. Buradaki gelişimi daha çok, doğadaki yapının basitten karmaşığa doğru ilerlemesi olarak alabiliriz. Evrenin oluşum süreci, canlıların oluşum süreci bu şekildedir. Daha basit olarak, kendini tekrar etmeyen bir değişimdir kastedilen ki doğadaki değişimin bu şekilde olmadığını söylemek yanlış olur, değişim her andır ve bu anlar kısır döngü içinde değildirler ,gelişimle kastedilen kısaca budur.
Artık bunun gelişme olup olmadığı ,gelişme kavramına verdiğiniz anlamla ilgili olabilir belki ,o ayrı.


Bana doğrudan yanıt yazan sadece sayın farabi idi.. Ben de ona yanıt yazayım o zaman;

Yukarıdaki iletide 'doğadaki yapının' basitten karmaşığa doğru gittiği ile ilgili bir iddia var.. Doğadaki yapı derken, kanaatimce bu çok geniş bir ifade ve pek bir anlam ifade etmiyor bana açıkçası.. Ama kastedilen, ikinci cümlede de daha açık bir şekilde yazıldığı gibi 'doğadaki canlılar' ise, o zaman konu biraz daha anlam kazanır.

Benim bildiğim kadarıyla, canlıların değişimiyle doğrudan ilgilenen en önemli disiplin biyoloji.. Özel olarak da Evrim Teorisi.

Ve yine bildiğim kadarıyla Evrim Teori'sinin hiç bir konudaki, hiçbir açıklaması canlıların basitten daha karmaşığa doğru geliştiğini, evrildiğini iddia etmez.. Eğer böyle bir iddia varsa, bunu temellendirmenizi rica ederim.

Evrim teorisi, canlıların sadece ve sadece bulundukları ortama uyum sağladıklarını, sağlayamayanların ise doğal seleksiyon ile elendiklerini söyler.. Bunun dışında, bildiğim kadarıyla canlıların geriye doğru evrilebileceklerini de aynı şekilde kabul eder.

Dolayısıyla canlıların basitten karmaşığa doğru evrildikleri, her zaman iyiye, güzele, doğruya doğru geliştikleri gibi iddialarda bulunmaz.. Bu iddia Hegel'e aittir ve özü de idealisttir.. Çünkü evrilmenin motoru ideadır, iradedir, bilinçtir, Tanrı'dır.. Doğada ise böyle bilinç olmadığı için, canlılar veya diğer şeyler her zaman ileriye doğru değişmezler/gelişmezler.


Sangre ve Farabi arasındaki

Hüseyin AKTAŞ -- 16.08.2011 - 10:50

Sangre ve Farabi arasındaki diyaloğa bakınca, öncelike Farabi'nin son tümcesinde vurguladığı "gelişim-gelişme" konusunda bir anlaşma yapmak doğru olur.

Diyalektik, olayların basitten karmaşığa doğru yol aldığını söyler. Buradaki karmaşa kanımca insan iradesinin ilgi gösterdiği her hangi bir durum ile ilgilidir. Yoksa doğa zaten karmaşıktır ve kendi karmaşasını sürekli olarak yeniler. Bunun nedeni her şeyin hareket halinde olmasından kaynaklıdır. Onu sadeleştirmeye çalışan, basitleştirmeye çalışan insan iradesidir.

Gelişim bu anlamda iki türlüdür; kendiliğinden olan ve iradi olan...

Kendiliğinden olan değişimler de bir tür gelişimdir. Bugün uğradığımız bir koruluğa yıllar sonra gittiğimizde küçücük fidanların kocaman ağaçlar olması bir gelişme değil midir? Gelişmedir. Ancak kendiliğinden olan bir gelişmedir. Bunun karşısında kendi ellerimizle kurduğumuz bir bahçede, diktiğimiz meyve fidanlarının budanarak, sulanarak, gübre verilerek istenilen bir seviyeye ulaşması da bir tür gelişmedir. Bu gelişme ise insan istenci(iradesi) doğrultusunda bir gelişmedir. Her iki gelişmede de basitten karmaşığa bir süreç işler. Ancak birincisindeki karmaşa insan tarafından gözlenmeyen bir karmaşadır. Örneğin basit bir koruluk iken yıllar sonra dev bir orman olan ağaçların içinde, başlangıçta olmayan bir yığın komplikasyon gelişir; oluşur; hastalıklar, yeni böcekler, yeni bitkiler, asalaklar vb... Ama bunların hiç biri bizim farkedeceğimiz bir karmaşa değildir. Ancak kendi ellerimizle kurduğumuz bahçede ise, karmaşanın farkındayızdır. Örneğin bu bahçeyi çorak bir tarlada kurmuş isek, su bizim için başlangıçta sorun olmasa da süreç içinde sorundur. Fidanların cansuyunu başlangıçta taşımış olabiliriz. Ama fidanlar büyüdükçe "taşıma su ile değirmen dönmez" olur... Sonra bir su şebekesi ile bağlantı kurulabilir. Daha sonra bu suyun gerekli mineral yapıyı içerip içermediği sorun olabilir. Suyun hastalık taşıyıp taşımadığı sorun olabilir... Her sulama sonrası yeşeren yabani ot tohumları sorun olabilir... Fidanlar çiçek açar, çiçeğe konan eşek arıları size sorun olabilir... Fidanlar meyveye oturur, bahçenize giren hırsızlar yabani hayvanlar sorun olabilir...

Özetle; olayların basitten karmaşığa doğru ilerleyişi insan istencinin bir gözlemidir ve zaman ve mekan ile doğrudan ilişkilidir. Doğadaki kendiliğinden olan devinimler sonucu oluşan nitel yapıların karmaşası ise bir karmaşadan bir başka karmaşaya doğru devinimden ibarettir. Biz ona ilgi gösterdiğimiz anda basittir. Onu anlamaya ve yönlendirmeye çalıştığımız andan itibaren, devinimin yönü ve yolu üzerindeki bilinmezlikler bize karmaşa olarak görünecektir. Devinimin yönü ve yolu üzerindeki kimi olayları bilebileceğizdir, kimisini öngörebileceğizdir, kimisi üzerinde tahminlerde bulunabileceğizdir ve bunların hepsi bize, başlangıçtaki basit durumdan sonraki karmaşık süreçler olarak görünecektir. Dahası bu gerçekten de böyledir; bu yüzden başlamak kolay, devam ettirmek zor, bitirmek ise daha zordur... "Türk gibi başla, Alman gibi devam ettir, Fransız gibi bitir" sözü Türklerin heveskarlığı, Almanların kararlılığı, Fransızların ise devrimciliğini (iş bitiriciliğini) anlatan bir sözdür. Bu sözün içinde insan istenci;iradesi doğrultusunda işleyen süreçlerin basitten karmaşığa işlediğini gösteren ampirik bir çıkarım vardır...

Yoksa iyi ve kötü, basit ve zor, sade ve karmaşık, doğada kendiliğinden yoktur. Doğada olup bitenlerin de bazı halleri bize basit ve karmaşık gelebilir, bu gerçektir ama hepimiz biliyoruz ki, elbette doğanın böyle bir derdi yok. Bu dert insan istencine özgüdür... Gelişmenin kendiliğinden ve istence bağlı olan iki yönünü unutmadan...


"Bugün uğradığımız bir

bwallace4ever -- 16.08.2011 - 14:14

"Bugün uğradığımız bir koruluğa yıllar sonra gittiğimizde küçücük fidanların kocaman ağaçlar olması bir gelişme değil midir? Gelişmedir."
Bu doğal karmaşayı tam olarak anlamadım. Doğada canlılar evrimsel bir yol izler. Evrim rastlantısallık ürünüdür. Bu bağlamda doğa, basitten karmaşığa gider demek yanlıştır. Bahsi geçen koruluk, ortam koşulları değiştiğinde fidan olarak kalmak zorunda da olabilir.

Olay tamamiyle yeryüzünde bir bölgenin o anki şekli, iklimi, bitki örtüsü vs ile ilgilidir. Koşullar değiştikçe ilerleme duradabilir de, hızlanadabilir de.


bwallace4ever, Bir daha oku

Hüseyin AKTAŞ -- 17.08.2011 - 00:55

bwallace4ever,
Bir daha oku beni...
Doğa seni beni kaale almadığı için basittir. Sen ben onu kaale aldığımız anda da o bize tüm basitliği ile kendisini sunar. Ancak biraz daha ilgilendiğimizde ve bu ilgimizi sürekli hale getirdiğimizde nazlandıkça nazlanır ve her "gerdan kırışında" bizim için alabildiğine karmaşık hale gelir...

Şakayla karışık böyle bir durum işte:)


Verdiğin koruluk örneği

bwallace4ever -- 17.08.2011 - 07:55

Verdiğin koruluk örneği aslında yorumunun bütününde ne demek istediğinle çelişiyor. Yorumu bir kez daha gözden geçirince şunu anladım: Doğanın kendi koşulları gelişimden bağımsız kendi karmaşık yapısına sahiptir. Kendince bir gelişme döngüsünü kendi içinde barındırır(ki bu ilerleme anlamına gelmemeli).
Ve evet katılıyorum :)


"İlerleme" kavramı da

Hüseyin AKTAŞ -- 17.08.2011 - 09:24

"İlerleme" kavramı da insan istenci ile ilgilidir. Kendisine bir hedef koyan insana göre ilerleme ya da gerileme vardır. Bir yerden bir yere gelen, geldiği yerden bir başka yere gitmek isteyen bir insana göre, olaylar gelişir, bu gelişmenin yönü ise ilerleme, gerileme, sapma, yerinde sayma gibi türlü haller alabilir.... Doğada ise hareket vardır. Doğadaki hareketin, sürekli farklılaştırdığı doğal yapıda gelişmenin ilerleme olup olmadığı da insana göredir, insanın kendisi içindir...

Koruluk örneğinin çelişkisini anlatır mısın?

Biri kendiliğindenliğe, diğeri istence (emeğe) bağlı iki gelişme örneği verdim.
Koruluğun büyümesi doğa açısından bir gelişme değildir, o da bize göre bir gelişmedir diyorsan evet öyledir. Yıllar sonra koruluğun fidanlarını kereste yapmak isteyen insan için, koruluk fidanlarının kalınlaşmış olması bir gelişmedir. Ağaçlarını kaybetmek istemeyen doğa için ise onların büyümesi şansızlık (gerileme) olabilir...

Yani doğadaki bu olayların gelişme olup olmadığını değerlendirecek ve tartışacak başka bir varlık; insandan başka bir varlık doğada yok şimdilik! Burada, biz insanlar bunu tartışıyoruz. Pekiyi o zaman doğadaki hareketin sonucu, doğada olan değişimler bize göre bir gelişme midir, değil midir? Evet gelişmedir, biz bunu böyle adlandıracağız. Her gelişme üzerinde emeğiniz olmak zorunda değil. Olaylar, esasen, aslında sizden bağımsız olarak gelişir zaten. Sizin tüm çabanız sizden bağımsız olanı size bağımlı hale getirebilme istencinizdir! Dahası insan denen varlığın var oluş serüveninin tamamı olmasa da yarısından üstü budur denebilir... Yoksa hayvan olarak kalırdık (üremeye devam ederdik) doğada...

Gelişmenin kendiliğindenci olan yanı ile istence bağlı olan yanı arasında bir tartışma içindeyiz. İstence bağlı eylemlerimiz ise kendiliğinden olan gelişmeleri yok sayacak güçte değil!... Diyalektik materyalizme faul kararı verip, bu faülden bir penaltı üretip, penaltıyı kendince çekip, ters köşeye gol attığını düşünen Sangre'ye Farabi itiraz ederken, gelişmenin bu iki özelliğinin farkındaydı. Sangre; "Bunun aksine doğada sürekli bir değişimi değil ama, sürekli bir gelişimi gösteren her hangi bir emare de bulunmuyor.. Hiçbir bilimde de bunun bahsi geçmez.." derken, istence bağlı olan gelişmeye istenç dışı gelişmeyi kurban eder bir durumdadır. Ancak sangre şunu unutuyor; insan soyunu yeryüzünden sildiğiniz zaman, kendisine hak verecek bir "allahın kulunu" bulamayacaktır!... Henüz yaşayanlardan biri olarak da ben itiraz ediyorum işte!
Aslında çok basit bir konu; ölümü hayal etmek kadar basit!
Ama işte düş kurmak müşkül iş:)


"Sizin tüm çabanız sizden

bwallace4ever -- 17.08.2011 - 13:04

"Sizin tüm çabanız sizden bağımsız olanı size bağımlı hale getirebilme istencinizdir!"

İlginç!
Bu cümleden şu anlam çıkabilir mi peki sayın Aktaş: Doğayı bilimsel ve ya felsefi yolla anlamaya çalışmak da doğayı kendimize bağımlı kılmaya çalışmanın bir yolu mudur? Bağımlı kılmak illa ki doğaya fiziksel bir zeminde hakim olmak mı demektir?
Diğer bir değişle, sizce doğaya hakim olmak açısından, bilim ve fesefe hatta belki sanat, bir insan istenci midir?


Doga :)

G Milat -- 18.08.2011 - 08:40

Konu madem dogadan acilmis ve hazir baslik da felsefeyken, felsefenin besigi olan Antik Yunan doga filozoflarindan soyle bir bahsetmeden olmaz .Her nekadar felsefenin baslangicini Thales, Anaksimenos, Heraklitos veya su an aklima gelmeyen Sokrates'ten onceki nice dusunurlerin de icinde bulundugu “Doga Filozoflari” oldugu dusunulse de; ben buna pek katilmiyorum.

Antik Yunan kesinlikle en onemli basamaktir felsefe icin; fakat aslinda bu Sokrates’ten onceki doga filozoflarindan once, Orta Dogu medeniyetlerinin cogunda veya Hint kulturu ve medeniyetinde –ya da o donemde yasayan herhangi bir diger uygarlikta- gorulen genel felsefi dusunce sistemi dine dayandirilmis.Geneli cok Tanrili olmak uzere mitolojik kahramanlar, figurler, gravurler vs her sey dinin veya bir yaraticinin sembolize edilmesi icin kullanilmis.Haliyle o donemin insanlarinin felsefesi de bu eksenin disina cikamamis.

Konumuza donelim: ) Doga filozoflarinin bazilari evrenin arkhesini bulabilmek icin farkli gorusler one surmusler.Herkes bilir; su, ates, sonsuz akil, belirlenemeyen enerjimsi bir seyler gibi bircok farkli gorus… Bunlarin hepsi etrafindaki dogadan etkilenip evrene yuz cevirerek olusmus dusunceler. Doganin karmasasi ise; bizim anladigimiz olcudedir.Yani bizim bilimcimizden bagimsiz bir akma ve degisme soz konusu.Biz bu degisime kendi bilincimizi ekleyerek yalnizca butunun bir katresi olabiliriz.Ve bir katre asla icinde bulundugu okyanusun sadeligini anlayamaz.Bir katreye gore; okyanus karmasik ve anlasilamaz buyuklukte bir varliktir.Aslinda haklidir da… Insanin bilinci ile dogaya donerseniz gorebileceginiz tek sey; karmasa, gelisim, ilerileme veya -duruma/kosullaragore -gerilemedir Bu bilinclerde var oldugumuz muddetce de bu dogrudur. Doganin bilinciyle dogaya donerseniz; harmoni, sakinlik ve uyumu gorursunuz(umarim)… Her sey secilir ve en iyiyi bulana kadar dogada elenir, elenir, elenir… En iyi hic bir zaman bulunamayacagi icin surekli bir seleksiyon soz konusu olur.

Bwallece4ever
sormus “Diğer bir değişle, sizce doğaya hakim olmak açısından, bilim ve fesefe hatta belki sanat, bir insan istenci midir?” diye… (gerci bana sormamis ama fikrimi soylesem kizmaz herhalde : ) )

Istencin ne kadar kuvvetliyse; bilincin o kadar butune yakinlasir. Yalnizca katre olarak da kalabilirsin.Tamamen senin istencine bagli…






*G Milat*


Sayın

Hüseyin AKTAŞ -- 23.08.2011 - 07:32

Sayın bwallace4ever,
Sorduğunuz soruya yazdığım yanıtı bir kaza tuşuna kurban vermemden sonra, kaç gündür elimi tuşa değdiğim yok:)

"Doğayı bilimsel ve ya felsefi yolla anlamaya çalışmak da doğayı kendimize bağımlı kılmaya çalışmanın bir yolu mudur? Bağımlı kılmak illa ki doğaya fiziksel bir zeminde hakim olmak mı demektir?
Diğer bir değişle, sizce doğaya hakim olmak açısından, bilim ve fesefe hatta belki sanat, bir insan istenci midir?"


Buradaki "bağımlı kılmak" sözü biraz "topun gelişine vole" olsa da çok yanlış değil...
"Pek yanlış değil" diyorum çünkü, ikinci sorunuzda sorduğunuz "bağımlı kılmak ille de" hakim olmak değildir...

Bu açıklamadan sonra birinci sorunuza "elbette" diyerek olumlu yanıt veriyorum...
Son sorunuza ise kesinlikle evet diyorum; "bilim ve fesefe hatta belki sanat, bir insan istencidir"... Hem de "sanat" için "hatta" ve "belki" kuşkusunu da silerek... Çünkü bu çalışmaların hepsi de insanın "üst kısmına" aittir. Ya da üst kısmının önderliğinde (istence bağlı), "insanın altını üstünü" kapsayacak şekildedir...

Sorduğun soru aslında tek başına bir başlık olmayı hak ediyor ve tartışılacak çok yanı olan bir soru... Buradan alıp ayrı bir başlık altında, özellikle "hakimiyet" konusunda bir tartışma açmayı düşündüm. Hakimiyet konusu insanın bireysel ve toplumsal yaşamı açısından "kilit ve anahtar" konulardan birisidir çünkü...

Belki "kaza tuşunun" etkisi geçince yazarım...


Evet "hakimiyet" ile

bwallace4ever -- 23.08.2011 - 12:51

Evet "hakimiyet" ile "bağımlı kılmak" arasında bir anlam farkı var o kesin. Neyse, bence de böyle bir başlık iyi olur. Doğa'nın üzerinde yükselen insan, ona hakim mi olmak ister, onu anlamak mı ?

Çok genel bir tabir olacak: Anlamak isteyen bilim, hakim olmak isteyen teknolojidir. Teknoloji, yaşamı kolaylışırırken aynı zamanda önemli unsurlarından biri olan mücadeleyi silmek ister. Bu ister istemez insan istencine de yansır. Dolayısıyla insanları, istençleri noksan birer mekanik aksama çevirir. Hayat pratikleştiği kadar plastikleşir de. Böylelikle, doğaya ve insana hakim olmanın gereklilikleri yerine getirilmiş olur. Ben buna, ifadesizleştime durumu diyorum.
Nacizne fikrim ...

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -