Bugün bir arkadasımla aşağıda yazdığım konu hakkında uzun uzun konuştuk ama çıkamadık işin içinden .
Bir kadın ve bir erkek bir ilişki yaşamaktadır.
Taraflardan birini -kadını- ele alıyorum...
Kadın bağlıdır erkeğe, duygusal bir bağlılık vardır, sever, sarılınca içini tarif edilmez bir duygu sarar etrafını, içi bu duyguyla dolar dolar taşar...
Onunla uyumak; en güzel uykudur, en güzel rüyalar gelir gecesine...
Onunla uyanmak; en güzel sabaha uyanır, en güzel güneşi görür...
Hissedilenler güzel fakat eksiktir birşeyler, kadın sanki hep ona güzellikler veriyordur hiç almadan.
Beklentisiz seviyorum der kendi kendine, "birşeyler beklersem çıkar ilişkisi olmaz mı?" der.
Bu telkin karşı taraftan gelen (kadına göre olumsuz olan), onu üzen birçok davranış biçimi karşısında yaşadıgı mutsuzluğa engel olamaz...
Eğer onsuz olursa da mutsuz olacaktır, özleyecek, sarılmak, dokunmak onunla olmak isteyecektir.
Gecelerce ağlayacaktır belkide...
Sonuçta iki türlü de mutsuzluk, hüzün, gözyaşı vs.var.
Bu noktada o ilişkiyi yaşayıp üzülmek, kırılmak mı daha iyidir yoksa ilişkiden vazgeçip üzülmek, özlemek kısacası aşk acısı çekmek mi daha iyidir?
Bu iki mutsuzluktan hangisi seçilmeli?
kaminendo -- 29.06.2011 - 19:09
kaç yaşındasınız?
carpediem -- 29.06.2011 - 19:41
sebep?
Delişey -- 29.06.2011 - 20:20
"Bu noktada o ilişkiyi yaşayıp üzülmek,kırılmak mı daha iyidir yoksa ilişkiden vazgeçip üzülmek,özlemek kısacası aşk acısı çekmekmi daha iyidir?"
her şekilde üzülmek varsa olmaması daha iyi değil mi? mutsuzluk bir seçim olmamalı diye düşünüyorum naçizhane:)
Stalker -- 29.06.2011 - 20:41
Adam hırtın teki demekki , kadin terk etmekle kalmayıp adamı dövdurmelidir.
carpediem -- 29.06.2011 - 21:45
supersın sevgılı stalker ....
en kesın cozum :D
bwallace4ever -- 30.06.2011 - 06:13
"Adam hırtın teki demekki , kadin terk etmekle kalmayıp adamı dövdurmelidir"
:))))
Konuya gölge düşürdü ama baktığında iyi bi çözüm. İntikam alarak belki de mutlu olur kadın di mi? :))))
Misafir -- 30.06.2011 - 06:54
liseli olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu.
hamlet was here -- 30.06.2011 - 07:42
Arkadaşlardan birisi yaşınızı sormuş, sert bi şekilde söylendiği algılamasına neden olacak şekilde "sebep?" demişsiniz ama soran kişi belki de, sorduğunuz sorunun kendinizle alakalı olduğunu yahut direkt kendiniz ile alakalı olmasa da, (hayali bile olsa) yaşıtınız birileri ile alakalı olduğunu düşünüp, bahsettiğiniz ilişkiyi yaşayanlar 70 yaşında ise farklı, 40 yaşında ise farklı, 20 yaşında ise farklı, 16 yaşında ise farklı yorumda bulunacak olabilir.
O nedenle sebebini anlamadım ama xx yaşındayım, niye ki filan denilebilirdi, sonuçta yaşınızı soran kişi, kendisi için sormuyor yaşı, siz bir soru sormuşsunuz, büyük olasılık soruya vereceği cevabı etkileyeceği için soruyor ama neyse...
Ben genel hatları ile fikirlerimi yazayım...
Öncelikle kadınların "ben senin için saçımı süpürge ettim" türü sanki, karşısındaki erkeğe kendini borçlu hissettirip, bir vefa duygusu uyandırma çabası olabilmektedir ki, tam tersi etki yaratır, karşısındaki erkekte vefa değil, veda (kaçma) duygusu uyandırır.
O nedenle, burada bahsi geçen;
"Onunla uyumak ;en güzel uykudur,en güzel rüyalar gelir gecesine...
Onunla uyanmak;en güzel sabaha uyanır,en güzel güneşi görür..."
türü ifadelerin çok kıymeti harbiyesi olmadığını, bu tür bir fikir sorma hikayesinde de yeri olmadığını, olmaması gerektiğini düşünüyor, bu ifadelerin ilişkinin bayan tarafına hak verilmesini garantilemek için yapılmış bir eylem olduğunu düşünüyorum.
Şimdi gelelim, tavsiyeme...
Öncelikle erkeği iyi tahlil ve etüt etmek lazım. Kimi erkek, sahip olduğu güzelliğin farkına varamaz. Hayatındaki kadının tavırları, bağlılığı onu öyle bir psikolojiye sokar ki, erkek, karşıdaki ufak tepeleri ben yarattım havasına girip, kendisini o havaya sokan kadından çok daha iyilerine layık olduğunu, elini sallasa ellisi olduğunu düşünmeye başlar. (Haaa anımsatmakta fayda var, böyle düşünmeye başlaması, muhakkak bir aldanma içinde olduğu, gerçekten o kadından daha iyilerine layık olmadığı anlamını da taşımaz.)
Bu tür erkek tipi çoğu zaman kaybetmeden, eksikliğini görmeden ilişkisinin kendisi için değerini, önemini anlayamayacaktır ama eksikliğini hissettiği şeyin ne olduğu da burada önemlidir. Eksikliğini hissettiği şey, hayatında "O KADININ" olmaması mıdır, yoksa herhangi bir kadının mı hayatında olmaması mıdır!!!
Bunun yanında, hırtlık diye tabir edilebilecek erkek özelliklerinden birisi de, hayatındaki kadını seviyor, değer veriyor olmasına rağmen bunu dile, davranışlarına yansıtamıyor ve hatta kendisi bile bu sevgi ve önemi ara sıra unutabiliyor, öyle değilmiş zannediyor olabilmesidir.
Bu gibi durumlarda, mücadele etmek, erkeğinizi karşınıza alıp konuşmak, yaptığı hırtlığı ona hissettirip, kavga tonuna girmeden, sen böyle değilsin, sen aslında şöylesin, beni kırmak istemeyeceğini biliyorum ama çok kırıyorsun türü telkinlerle yola getirmek, özür dileyip, kendisini düzeltme şansı yaratmak mümkün olabilir. Ama belli bir süre sonra eski haline dönüyor ise, bir iki müdahale de daha bulunulup, takip etmek gerekebilir. Olmuyorsa, olmayacaktır belki de.
Ama ne olursa olsun, her halükarda da, kadının kendi hayatıdır. Benim, şöyle yapmalı bence, yok yok şunu yapsın türü telkinlerim boşadır. Bazen kendimizi yapacağımız şeyden alıkoyamayız, ne denirse densin, hatta kendimiz bile ne düşünürsek düşünelim, olacak şey ortadadır, kaçınılmaz şekilde! O durumlarda bazen kendini kandırmak en güzeli olabilir. Her şeyi bilmek, her şeyi anlamak zorunda da değiliz ama söz konusu kadın derse ki, "gerçek bir üzüntüyü, sahte bir mutluluğa tercih ederim", o da bir tercihtir ve kendi seçip, kendi neticelerini yaşayacaktır.
Son olarak bir şarkı sözünü anımsatarak bitireyim: "Kader diyemezsin, sen kendin ettin." ;)
yasemen -- 30.06.2011 - 08:19
"Beklentisiz seviyorum der kendi kendine ,birşeyler beklersem çıkar ilişkisi olmazmı? der."
Beklentisiz sevdiğini söyleyerek sadece kendini kandırıyor.. Beklentisiz sevgide muhakkak bir köprü vardır.. Çünkü erkek zamanla kadının sevgisinden kaynaklanan davranışlara göre kendini düzeltme yoluna gider.
Erkek beyni, kadın beyni gibi çalışmaz ve sevmeyi zamanla nasıl eyleme dönüştüreceğini sevdiği kadın yardımyla öğrenir.
Ama ilk başta böyle değildi diye itirazlar yükselir..Evet ilk başlarda biraz içgüdüsel,biraz aradığımı buldum duyguları ama çoğunlukla ezberlenmiş rol modellerle yola çıkılır ve zaman içinde sevginizle siz şekil verirsiniz.
Son olarak; Erkek hep bir kaybetme korkusu taşır ve neredeyse tüm duygularına bu korku hakimdir.
Bence kendinize şu soruyu sorun. Ben bu kişiyle yaşlanmak istiyormuyum? cevabınıza göre zaten yol alacaksınız..
sevgiyle kalın
gamaro -- 30.06.2011 - 12:47
sevgili carpediem...
bana ninjalık yaptırma:)
xenix -- 30.06.2011 - 13:09
Sen de erkeği sinirlendirecek, üzecek şeyler yap. Tepkisine bak.
Bir fıkra anlatayım.
Adam ile kadın evlenir. Evlendikleri gün adam başlar saymaya. Ben der, akşamları arkadaşlarımla buluşup iki tek atabilirim. Futbol maçlarına gidebilirim. Eski kız arkadaşlarımla görüşebilirim. İstediğim saatte gelir, istersem dışarda arkadaşlarımda kalabilirim ve tüm bunlar için bana hesap sorma, çünkü hesap vermem.
Kadın tüm bunları dinledikten sonra şöyle der.
Her akşam bu evde saat dokuzda seks yapılır. İster geeel, ister gelme...
xenix: Takiplerim
Köyün Delisi -- 30.06.2011 - 16:55
bu ciddi bir soru mu?
carpediem -- 01.07.2011 - 10:34
peki kızmayın sayın hamlet was her,ben konuyu yasla bagdastıramadım cunku herkesın kendı gorusunu ıstedım, kendınden yola cıkarak yazmasını ıstedım,cevab verıyorum 26 yasındayım... (analiz ve tavsiyeler için tesekkurler)
@koyun delısı ,bu soru cıddı bır soru...
@xenıx ,bu fıkrayı bılıyorum,buna benzer bır konuda bır arkadasım anlatmıstı :=)
carpediem -- 01.07.2011 - 10:37
@gamaro
sana nınjalık yaptırmayım ninja ben olup direk adama dalayım :P
Delişey -- 01.07.2011 - 11:07
" Bil ki düşmek değildir insanları üzen.. Elinden tutar gibi yapıp aslında itenlerdir insanı hayata küstüren. "
A.Camus,
ne güzel bir cümle kurmuş düşünür...
öyle bir güvensizlik hakim ki ortalığa (gözlemimdir) neye göre insanı tahlil edeceksin, hava durumundan beter bir değişkenlik var insan evledının yapısında. gözünün içene baka baka yalan söylüyor çoğu, bencillik ve tutarsızlıklar diz boyu, kadını da erkeği de işine geldiği gibi hareket ediyor. Mevlana'nın bir sözü takılır bu gibi durumda aklıma:
"Keser olma, olursan hep kendine yontarsın, testere ol, bir sana bir bana"
iyi de testere olmak isteyen o kadar azki:)
"Şimdi gelelim, tavsiyeme." demiş hamlet arkadaşımız,
"Öncelikle erkeği iyi tahlil ve etüt etmek lazım. Kimi erkek, sahip olduğu güzelliğin farkına varamaz. Hayatındaki kadının tavırları, bağlılığı onu öyle bir psikolojiye sokar ki, erkek, karşıdaki ufak tepeleri ben yarattım havasına girip, kendisini o havaya sokan kadından çok daha iyilerine layık olduğunu, elini sallasa ellisi olduğunu düşünmeye başlar."
bu mudur yani:))
tanımak için bilmek, bilmek için tanımak kısır döngüsünde, nezle insanın, mendil kullanması gibi silip silip bir yerlere mi atmalı?
müzmin bir nezle hakim ortalıkta buna ne mendil ne burun dayanacak gibi değil valla... bırak, geçmiyorda ilaç almakla dinlenmekle filan... bitmeyen hikaye gibi, oku dinle aynı nakarat...
şeytan diyor "kes at" burnunu olsun bitsin:))
hep plan, hep oyun, hep koşulların sağlayacağı avantaj v.s aşk nedir yahu??? sevgi fln nedir sahi???
mutluluk nedir? bu hastalanmış toplumun kadının da erkeğinin de...
hamlet was here -- 01.07.2011 - 11:10
@carpediem
"peki kızmayın sayın hamlet was here" Estağfurullah ne haddime, sadece eleştiride bulundum.
"analiz ve tavsiyeler için tesekkurler" Rica ederim...
Bu arada "yasemen" nicki ile yazan kişinin "Erkek beyni, kadın beyni gibi çalışmaz ve sevmeyi zamanla nasıl eyleme dönüştüreceğini sevdiği kadın yardımyla öğrenir." ifadesine kısmen katılıyorum. Yani, erkek, bazen sevgisini göstermekte zorluk çekebilir. Kızmayıp, pes etmeyip, çeşitli yönlendirmelerde bulunmanın doğru olacağını düşünüyorum. Sevgi gösterilmesine, ifade edilmesine ihtiyaç duyduğunuzu hissettirmekten hatta açık açık söylemekten, talep etmekten çekinmeyin
Yine Yasemen hanım "Erkek hep bir kaybetme korkusu taşır ve neredeyse tüm duygularına bu korku hakimdir." demiş. Bu ifadeyi okuyunca, önce itiraz eder gibi oldum, sonra acaba dedim, hala tartışılabilir bir ifade olduğunu düşünmekle birlikte, red etme eğilimim daha fazla :)
Yine Yasemen hanımın "Ben bu kişiyle yaşlanmak istiyor muyum?" sorusunu kendinize sorun tavsiyesine de katılıyorum.
hamlet was here -- 01.07.2011 - 11:15
Delişey, ne güzel anlatmış çağımızda hesapsız bir aşkı bulmanın zorluğunu. Ama bu güzel anlatım, insanı kabusların içerisine iten, çaresiz bırakan bir anlatım da olmuş aynı zamanda.
İşte burada diyorum ki; "Gerçekçi ol, imkansızı iste!"
İşte, bu kadar olumsuzluğa, bu kadar zorluğa rağmen, doğru insanı ve aşkı bulduğunuz zaman, onun değeri çok daha fazla olacaktır sizin için. Elinizi salladığınızda bulunabilecek birşey olsa zaten değeri de bu kadar büyük olmazdı.
Delişey -- 01.07.2011 - 11:25
elinle beraber ayağını da sallasan:)) etrafımda pek gözlemleyemedim gerçek duygularını ortaya koyup ilişki yaşayanları sevgili hamlet...
ya doğru yerden bakamıyorum, ya da insanlar oldukları gibi görünmüyorlar... gün geçmiyor ki; kız ve ya erkek arkadaşlarım telefon açıp "ayşeee müsait misin anlatacaklarım var" cümlesini duymadığım.
iyi de kelin ilacı olsa önce kendine sürer değil mi ama:)))
şaka bir yana, zor iş bu ilişkiyi her iki tarafında yardımlaşarak ve birbirini ezmeden, plansız, dosdoğru yaşaması sanırım. ama imkansız değil tabi..
büyük ve gerçek ilişkiler deyip su bardağımı kaldırıyorum şerefe:)) yemek yiyordumda bu arada:P
nimesay -- 01.07.2011 - 11:59
yasemen Teşekkür eder:))
carpediem -- 01.07.2011 - 13:10
"Erkek hep bir kaybetme korkusu taşır ve neredeyse tüm duygularına bu korku hakimdir."
Gözlemlerimden yola cıkacak olursam,erkek sankı kaybetme ihtimalini hissetmediği zaman çığrından cıkıyor.Ne biliyim işte sanki kaybetme korkusu olursa özveri gösterebiliyor.(söz meclisten dısarı :)),karşısındakini düşünerek değilde kaybetmemek için, kendi öyle istediği için bir nevi işine öyle geldiği için göstermiş oluyor özveriyi-iyiliği-güzelliği...
Ve bu noktadan sonra sevgılı delişeyin ''hep plan, hep oyun, hep koşulların sağlayacağı avantaj v.s aşk nedir yahu??? sevgi fln nedir sahi???'' cümlesine katılmamak elde değil ...
Masal -- 01.07.2011 - 13:18
İnsanlar sahip olma tutkularıyla kendinlerine acı çektirimekten vazgeçmeli.. Vazgeçmeliyiz....:)
Yazıda ''beklentisiz'' seven arkadaş, karşıdaki insana bağımlılık geliştirmiş. Yani (bağlılık değil, bağımlılık!)
Kadın ve erkeğe dair bir şeylerin değişmesi gerekiyor artık! Sahiplenme dürtünüzü, dürtmenizi ısrarla tavsiye ediyorum....Şiddetle tavsiye etmek zorunda bırakmayın beni isterseniz :))
Delişey -- 01.07.2011 - 13:29
masal,
ee negüzel dile getirmişsin. bencede sencileyin dee,
topluma bakıldığında bağlılıkla - bağımlılığın arasındaki farkı anlayabilecek kaç çift bulabiliriz dersin?
ebegömeciyle maydonozu ayırt etmekte zorlanan bir yapı peydah oldu... yeşil ya ikisi de...
yeşil mi yeşil ee tamamdır o zaman:))
carpediem -- 01.07.2011 - 15:50
@Masal,
Bağımlı olmamalıyız hiçbirşeye,hiçkimseye.... katılıyorum sana,yalnız sormak istediğim birşey var bağlılık değilde!bağımlılık geliştirildiğini sana düşündüren nedir?nerden anladın bunu ?
gamaro -- 01.07.2011 - 17:59
carpediem, alınmaca yok ama.. ben yazını kastetmiştim:)
Masal -- 01.07.2011 - 21:59
Sahiplenme duygusunun ve bunun sonucunda oluşan korkularından.
“Onsuz çok mutsuzum” sendromundan sıyrılıp, hayırlı terkedişler dilerim efendim... :))
Masal -- 01.07.2011 - 22:43
Delişey, beni ilgilendirmiyor bağlılıkla - bağımlılığın arasındaki farkı anlayabilecek kaç çiftin olduğu.. Banane yaf..:)
İnsanlar ebegömeciyle maydonozu ayırt etmekte zorlananıyorlarsa,oda onların sorunu...
İki kedinin öyküsünü bilir misin? ( Kesin bilirsin:))
Küçük kedi durmadan kuyruğunu kovalıyormuş. Yakalayamadıkça da sinirlenmiş, daha da hırsla atılmış. Bunu gören büyük kedi, küçük kediye sormuş: “Neden kuyruğunu yakalamak istiyorsun?” Küçük kedi cevap vermiş: “Bana, kuyruğumu yakalarsam mutluluğu bulacağımı söylediler de ondan?” Büyük kedi gülmüş ve demiş ki: “Yıllar önce ben de senin gibiydim, kovaladım, kovaladım, ama yakalayamadım. Bir gün kovalamaktan vazgeçtim ve yürümeye başladım. O benim peşimden geldi”
Delişey -- 02.07.2011 - 15:47
hmm. masal,
yazıdan seni ilgilendiriyormuş gibi hissettim çok pardon. ilgilendirmiyorsa kendileri anlamaya çalışsın tabi sana ne kaç çift var yok, gerçi ben meraklı bi şahsiyetim pek banane diyemiyorum da.. o sebepten az çok farkındayım kaç çift biliyor bilmiyor naçizhane.
yok bilmiyordum iki kedinin öyküsünü (kesin yani bilmiyordum) sağol anlattığın için:)
carpediem -- 02.07.2011 - 16:21
@gamaro ,alınmadım ,anlamamazlıktan gelmiştim sadece :P
@masal,aslında ben sahiplenmediğimi ve bağımlı olmadığımı düşünüyordum o yüzden sordum nerden anladın diye,hani emindim yani öyle olduğuna fakat iki satır yazı bile bunu düşündürüyorsa benim atladığım bişiler war demekki kendimde.
güzel temennilerin için sağol masalcığım :=)
G Milat -- 04.07.2011 - 03:00
Nedense soylemeden edemeyecegim (alinma carpediem :) )
Su feysbuk vari "@" modasini hic sevmiyoum hatta gicik oluyorum. Bir de evet yerine ewet yazanlar tam bir ozenti toplulugu gibi geliyor.
*G Milat*
Hüseyin AKTAŞ -- 04.07.2011 - 06:37
Gerçekten ne bu ya?...
gamaro -- 04.07.2011 - 07:37
Genç yaşta kimi olumsuz çevre şartlarının bireyi kuşatması karşısında geliştirilen, fazladan bir nitelik arayışı.
özünde kötü bişey değil yani.
ama arada kaybolan: gençliğini genç gibi yaşayamamak ve gencin kendisi... kolay da değil bence, bir yanda basit görünmeyeyim kaygısı, öte yanda tartı fazla.
bu hikayede eksik bir cümle var aslında; ben yaşıtlarımla hiç anlaşamıyorum zaten...
not: tüm bunların carpediem'le bir alakası yok, ben sadece 20'li yaşlarıma bakıp sayıkladım:)
Hüseyin AKTAŞ -- 04.07.2011 - 17:08
Şimdi bakın sayın hamlet was here,
"Hüseyin Aktaş'ta "Gerçekten ne bu ya?..." diye desteklemiş bu söyleneni. "
Bu tümcenizi aldığımda ben "Hüseyin Aktaş'ta" biçimindeki yazım hatanıza takılıyorum ve ne dedğini anlayasım gelmiyor o ozaman...
Birbirimizi anlamak için araya iletişim engeli sokmayalım. Anlamanın en önemli koşulu iletişim araçları konusunda azami ortaklaşmadır. Bu nedenle arkadaşımın eleştirisini tekrarlıyor ve destekliyorum.
Söylediğinde sen de haklısın ama önce senin ne dediğini anlamalıyım, sonra hoşuma giden ve gitmeyen olarak ayırmalıyım, sonra da hoşuma giden tarafını öne koymalıyım.
Yani önce seni anlamalıyım arkadaşım. Anlamanın önündeki iletişim engellerini istemiyorum ben de işte... Yazım hatalarını ve yazım uydurmalarını da iletişim engeli olarak görüyorum. Bu yüzden ben rahatsız oluyorum ve beni rahatsız etmemenizi rica ediyorum...
Bu çok mu zor?...
Doğru bir yazımı öğrenmeye çalışmanın size ne zararı olabilir?...
G Milat -- 04.07.2011 - 18:16
Iste boyle de garibiz bazen... Herkes birbirini pohpohlasin, sevsin, hic kotu taraflarini soylemesin istiyoruz. Hatta sizin dusunceniz aksi yonde olsa bile hic bir onemi yok! Sadece yuceltmeye izin var...( Yukarida yazdigimin arkasinda oldugumu ve kisisel algilanmamasi gerektigini belirtmek istiyorum.)
Yillardir boyle gorduk. Elestriyi sindiremeyen bir midemiz, asla kabullenemeyen bir egomuz var.
Simdiye kadar yaptigim gibi; simdiden sonra da istedigimi soyleyebilme ozgurlugumu kimseye vermiyorum. Ne istersem soylerim, ne istersem yaparim. Insanin SINIRI kendisidir.
*G Milat*
gamaro -- 04.07.2011 - 18:29
Daha 7-8 yaşlarında kronik böbrek yetmezliği tanısı almış ve akabinde o küçücük bedenleri diyalize yatırılmış çocuk hastaları gördünüz mü hiç?
Araya perde koyup konuşun hayata dair.. dersiniz ki bu nasıl bir mucize, bu nasıl da "olgun" bir çocuk.
Perdeyi kaldırın sonra; mucize yaratan hastalık.
[Başlık neydi: hangi mutsuzluk? Diyaliz mutsuzluğu elbette. Genç yaşta gezip tozup sevişeceği yerde, erkek böyle yaparsa kadın neyle yapmalı ki kompleksliği ve ehveni şer babında bir olgunluk arayışı içinde.Çözümü ne yapcan, duruş olgun işte:]
hamlet was here -- 05.07.2011 - 11:19
Nedense soylemeden edemeyecegim (alinma carpediem :) )
Su feysbuk vari "@" modasini hic sevmiyoum hatta gicik oluyorum. Bir de evet yerine ewet yazanlar tam bir ozenti toplulugu gibi geliyor.
*G Milat*
yazınız, beni de igilendiriyor olması nedeniyle,
"Arkadaşlar, birbirimizde sevmediğimiz çok yan, hatta dediğiniz gibi gıcık olduğumuz çok yanlar olabilir. Bunları dile getirmektense, ön plana birbirimizde hoşumuza giden yanları yazmak daha doğru olmaz mı? Hem öyle yaptığınızda, eleştiri yapma hakkınızda, yaptığınız eleştirinin dikkate alınma şansı da daha yüksek olmaz mı?"
diyerek, gayet nazik bir şekilde bir uyarıda, rica da bulunmuştum. Siz de,
"Iste boyle de garibiz bazen... Herkes birbirini pohpohlasin, sevsin, hic kotu taraflarini soylemesin istiyoruz. Hatta sizin dusunceniz aksi yonde olsa bile hic bir onemi yok! Sadece yuceltmeye izin var...( Yukarida yazdigimin arkasinda oldugumu ve kisisel algilanmamasi gerektigini belirtmek istiyorum.)
Yillardir boyle gorduk. Elestriyi sindiremeyen bir midemiz, asla kabullenemeyen bir egomuz var.
Simdiye kadar yaptigim gibi; simdiden sonra da istedigimi soyleyebilme ozgurlugumu kimseye vermiyorum. Ne istersem soylerim, ne istersem yaparim. Insanin SINIRI kendisidir.
*G Milat*"
şeklinde bir cevap vermişsiniz.
Birbirimizi sevmeyen bir toplum olduk zaten ama bunda, birbirimizde sevdiğimiz şeyleri dile getirmektense, sevmediğimiz şeyleri, hatta sizin ifadeniz ile gıcık olduğunuz şeyleri dile getiriyor olmamız önemli yer kaplıyor olabilir. Hele hele, beğenmediğiniz, gıcık kaptığınız şeyi yapanları, özenti toplumu olarak nitelendirmek, çok yanlış diye düşünüyorum.
Muhakkak hepimizin özgürlükleri var, ama bu özgürlükler başkalarının hakları ve özgürlükleri ile kısıtlıdır.
Herkes sonuçta sizin düşündüğünüz gibi düşünmek, sizin uygun gördüğünüz gibi davranmak zorunda değil. Olabilir ki, haklı da olabilirsiniz. Ama bunu dile getirme, ifade etme şeklinin daha düzgün olabileceğini düşünüyorum.
Empati yapabilmeniz için yazıyorum:
Ben de desem ki, zaten kimin yazdığı belli iken, üstüne üstlük birde yazınızın sonuna *G Milat* diye yazmanız, hele hele isminizin başına koyduğunuz * işaretleri bana çok saçma ve çok gıcık geliyor. Kendi ile barışık olmayan, psikolojik sorunları olan, özgüvenleri düşük, yaşları ufak insanların, kendilerini, okuyanların bi .ok sanması için yaptıklarını düşünüyorum diye yazsam, bunu yapanlar özenti, karakteri oturmamış insanlar diye düşüncelerimi paylaşsam, yazsam nasıl karşılarsınız?
Bence hoşunuza gitmez. Aaa ne güzel bir eleştiri, bundan ne çıkarabilirim diye düşünmezsiniz diye düşünüyorum. O nedenle, samimi olduğunuz arkadaşların özelinden eleştirilerinizi yapın ama kabalık kabul edilebilecek sınırlarda dolaşarak insanları eleştirmeyin, yada en azından 40 tane övgüde bulunun, 1 tane eleştiride.
Amacım kırıcı olmak değil, sadece empati yapmanıza yardımcı olmaktır. Yaşınızı, eğitiminizi filan bilmediğim için, ağaç yaşken eğilir umudu ile bu yazdıklarımdan olumlu bir çıkarımda bulunmanızı diliyorum.
Bu yazdıklarımı tamamen kişisel olarak algılayabilirsiniz, çünkü size yönelik yazdım.
Yazıp yazıp, kişisel değil, kimse üstüne alınmasın yada direkt birisine yönelik yazıp, yazıp, o kişinin yaptıklarını yazıp yazıp, sonra ((alinma carpediem :) ) diye yazıp, hakaret vari yazıp, sonuna gülücük koyup sempatik görünme çabalarını çok mantıksız buluyorum.
O nedenle, ben bu yazdıklarımı sizin yazdıklarınız ile alakalı yazdığımı açıkça belirtmekte bir sakınca görmüyorum. Çünkü ben kediye kedi derim...
Hüseyin beyin yazdıklarına da ayrıca cevap vereceğim.
Hüseyin AKTAŞ -- 06.07.2011 - 07:26
Siz şimdi bana yanıt mı verdiniz?
Kaç gün uğraştınız bu yazıyı yazmak için?
Bakın "esas" ve "usül" hatası diye bir şey vardır.
"dedğini" derken 4. sıradaki "i" harfini yazmamak senin gibi "bilmediğini bilmeyenlere" karşı öfkenin bir ürünü olabilir. Keza bulduğun diğer hata da aynı türdendir; "o" sözcüğünü yazdıktan sonraki "zaman" sözcüğüne geçişte parmağım klavyede basılı kalmıştır ve "o" harfi iki kez yazılmıştır... Bunların, esas dikkate alındığında bağışlanabilir, hoşgörülebilir "usül" yanlışları olduğunu herkes bilir.
Ancak, ""Hüseyin Aktaş'ta" şeklindeki bir yazımın usül değil, esastan bir cehalet ürünü olduğunu sana kanıtlayabilirim. Çünkü oraya koyduğun apostrof (üstten virgül) sözcüğe "içinde" anlamı katar. Oysa senin kastın "dahi" anlamındaki "da" iken bunu yapıyorsun ve "-da" kullanmış oluyorsun. Sen "da" ile "-da" arasındaki farkı ve bunların kullanım alanının ne olduğunu bilmiyorsun. Biliyor olsaydın virgül koymazdın. Biliyor gibi yapıyorsun ve tüm "biliyor gibi" yapanlar gibi insanı "dinden ve candan" ediyorsun...
İkinci olarak da ben senin gösterdiğin yanlışları kabul ediyorum. Nedeni o anki duygusallık/kızgınlık, yarattığın "iticilik"olduğunu söylüyorum. Onları düzeltebilirim de... Ancak tartışmaya konu olduğu için öyle bırakacağım.
Pekiyi, sen önce yanlışını kabul edeceğine niye üstünü örtmeye çalışıyorsun?
Önce yanlışını kabul et, düzelt, sonra başkalarının yanlışına gelsin sıra.
Sen şimdi git bunlarla bir kaç gün daha namaz kıl bakalım, belki günahların bağışlanır...
Not: Türkçeyi kötü kullandığıma dair yanlışlarımı bulursan, bulduğun yerde öldür beni, emi!...
Hüseyin AKTAŞ -- 06.07.2011 - 07:43
Birileri fena halde "gıcık" oldu yazdıklarıma. Çünkü daha şimdiden iki adet eksi kondurmuşlar. Ancak bakalım aynı kişiler hangi sözü kondurabilecekler.
Bekliyorum, epeydir aç kalmıştı mizahım:)
G Milat -- 06.07.2011 - 07:59
Sayin Hamlet,
Ya yaptiginiz yorumlarin son derede nezaketten yoksun oldugunun farkinda degilsiniz ya da cidden nezaket pelerini giymis Zoro gibi ortada dolanmaktan haz aliyorsunuz. Ustelik uzerinize vazife olmamasina ragmen avukatlik yapma girisimlerinde bulunup komiklesiyor ve anlamsizlasiyorsunuz. Nacizane ve kimseye yonelik olmayan -ki kisisel alinmamasi icin cok ugrastigim- bir yorumu evirip cevirip kavga meselesi yapmanin ismi ne vakitten beri "nezaket" oldu???
"Hele hele, beğenmediğiniz, gıcık kaptığınız şeyi yapanları, özenti toplumu olarak nitelendirmek, çok yanlış diye düşünüyorum. "
Yanlis diye dusunebilme hakkiniz sizde sakli ise, benim de dogru diye dusunebilme hakkim var. Toplumda, genclerin birbirlerinden gorerek yaptiklari ve konusmalarinda gecen bazi sozcuklerin ozenti oldugunu dusunmeye devam ediyorum. Haaa ama bu kotu bir elestri midir, tartisilir. Ozenmek kelimesine bu kadar takilmamalisiniz, bence... Sizin de bildiginiz gibi; begendiginiz bir seyin aynisini yapmaya calismaniz ona ozenmeniz anlamina gelir. Yani eger birey halinden memnunsa ozenebilir efendim.. Fakat ben de kalkip ozenti derim. Buna da ozenenler alinacaksa ozenmesinler. Bu kadar basit...
"...... Ama bunu dile getirme, ifade etme şeklinin daha düzgün olabileceğini düşünüyorum. "
Gayet samimi ve gayri ihtiyari yazmis oldugum "@" yorumu olabildigince duzgun bir ifade sekli kullanilarak olusturulmustur. Sizin aksi yonde dusunmeniz (veya zorla o yone cekistirmeniz), benim o anki cidden samimi olan duygularimin dile getirilmesine engel arz edemez. Simdi olsa yine ayni seyi yazardim.Ayni sekilde ifade ederdim.Ayni samimiyeti guderdim.
"40 tane övgüde bulunun, 1 tane eleştiride. " diyen bir kisinin yaptigi yorumlar yapici olsa cidden icim yanmaz. Su baslik altindaki son 3 yorumunuzda, birakin 40 ovguyu bir tanesine bile rastlanamiyor... Kaldi ki ben zaten surekli poh pohlanmadan ve ovguden yana degilim. Yaptigim yorumlarda ovulecek bir sey bulamamissiniz ki ovmemissiniz (tipki benim sizin yorumlarinizi ovmek icin bir neden bulamadigim gibi) veya yine yaptigim yorumlarda elestirilecek bir seyler gormussunuz -kendinizce-, elestrilerinizi dizmissiniz(tipki benim "@" yorumum ve su anki yorumum gibi)... (Bu arada iste bu empatidir.Bilmem anlatabiliyor muyum?!)
Yani goruyorsunuz ki her daim ovgu mumkun olmuyor. Yergi de lazim, gelisim ve yanlisi gorme acisindan...
********************************************************************************************
Not:
Turkce karakterli klavye kullanmiyor olmamin da sizi bu denli rahatsiz ediyor olmasi; sadece ve sadece sizin probleminizdir. Sirf siz rahatsiz oluyorsunuz diye bilgisayarimi degistirecek degilim...
Bir de;
"Ben de desem ki, zaten kimin yazdığı belli iken, üstüne üstlük birde yazınızın sonuna *G Milat* diye yazmanız, hele hele isminizin başına koyduğunuz * işaretleri bana çok saçma ve çok gıcık geliyor. Kendi ile barışık olmayan, psikolojik sorunları olan, özgüvenleri düşük, yaşları ufak insanların, kendilerini, okuyanların bi .ok sanması için yaptıklarını düşünüyorum diye yazsam, bunu yapanlar özenti, karakteri oturmamış insanlar diye düşüncelerimi paylaşsam, yazsam nasıl karşılarsınız? "
"Ayrıca, destek verdiğiniz boncuklu G Milat arkadaşımızın (isminin yanına * koyuyor ya, onun için boncuklu dedim) yazılarını bir incelemeye kalksanız, bırakın yanlışı, Türkçe ile bir dalga geçme boyutunda yazım hataları olduğunu görürsünüz. "
Bu iki paragrafiniz bana kuyrugu tutusan bir kopegin kendini saga sola atip en yakininda kim varsa isirma egilimde olmasini animsatti. Gereksiz bir kisilige hakaret vari iki paragraf olmus. Kale alinmaya degmez... Bu da sizin nezaket anlayisiniz. Ben sizin kadar nazik olamadim. Cok ozur dilerim.
*G Milat*
hamlet was here -- 06.07.2011 - 09:05
Uzun uzadiye yazdıklarınızı okumadım ama anladığım kadarı ile size sizin tarzınız ile cevap vermiş olmam sizi rahatsız etmiş. Traji komik bir durum :(
Edit: Boncuklu arkadaşaydı bu cevap...
Hüseyin AKTAŞ -- 06.07.2011 - 09:50
Dehanın sınırları vardır, ama aptallığın asla!... (Einstein)
"Bir de en sonunda döndürmüş dolaştırmış, bunlarla git namaz kıl türü bir ifade kullanmışsınız ki, mide bulandırıcı bir düşünce tarzınız olduğunu gösteren bir ifade olmuş. Belirtmek durumunda bıraktığınız için de sizden tiksiniyorum ki, ben müslüman yada başka bir indirilmiş din inancına sahip birisi değilim. "
"Sen şimdi git bunlarla bir kaç gün daha namaz kıl bakalım, belki günahların bağışlanır..." sözüme karşı böyle bir yanıt verdiğine göre, sen şimdi git çok çalış, kazandıklarınla biraz zaman satın al kendine, biraz zaman arttır da, benim gibi vaktini burada geçirecek olanaklara sahip ol, belki kurtulursun içinde bulunduğun cehaletten.
Hiç kimse geç kalmış değildir, herkes için ne zaman farkına vardıysa o zaman başlar her şey. Senin gibi iyi niyet şövalyesi olarak gelip de dört nala gidenleri çok gördük biz bu sitede... Sen de yetişirsin gidenlere, korkma! Ama burada biraz daha zaman geçirirsen korkarım utanacaksın!...
hamlet was here -- 06.07.2011 - 11:06
Siz kendiniz,
"@" modasini hic sevmiyoum hatta gicik oluyorum. Bir de evet yerine ewet yazanlar tam bir ozenti toplulugu gibi geliyor.
derken hakaret etmiş olmuyorsunuz.
Benim nazik uyarıma ve ricama verdiğiniz cevapta, gariplikle itham ederken, midemizden başlayıp, egomuza giden şekilde değerlendirmeler yaparken çok masumsunuz. Ben size aynı tarzınızla cevap verince, suçlu oluyorum öyle mi?
Benim kullandığım bir şeyden yola çıkarak siz benim özenti olduğumu tespit edebiliyorsunuz, üstüne üstlük bunu dile getirebiliyorsunuz, ne bileyim benim nazik bir tavırla yazdığım ilk cevap ile ilgili olarak tahlilde bulunup, benim hakkımda çok rahat hakaret türü çıkarımlarda bulunma ve bunu paylaşma hakkını kendinizde görüyorsunuz. Sonra, sizin yaptığınız aynı şuna benziyor diyerek, sizin yaptığınızı (empati kurabilmeniz için biraz da abartarak) yaptığım zaman, feryat figan şikayette bulunuyorsunuz.
İnsanların yazdıklarından dolayı, o kişi hakkında olumsuz düşünme hakkınız sonsuz. Benim hakkımda istediğiniz kanıya varabilirsiniz. Buna kimse bir şey diyemez. Ama hakaret içeren düşüncelerinizi kendinize saklamanız lazım. Aksi olduğu zaman sizin rahatsız olduğunuz gibi başkaları da rahatsız olabiliyor. Bunu anlamanızı sağladığım için mutluyum. (yada hala anlamadınız bilemiyorum)
Sonunda da köpek benzetmesi yapmışsınız. Helal olsun, benim daha bir şey yazmama gerek yok. Seviyenizi, düşünce yapınızı, her şeyinizi ortaya çok açık koymuşsunuz. Siz de kıvırma da Aktaş gibi başarılı iseniz, ben deyim kullandım, köpek benzetmesi yapmadım diye çıkarsınız sütten çıkmış ak kaşık gibi sıyrılıp. Ama bu tür sözlerin kullanılmasının hakaret kabul edilebileceğini çok iyi bilmeniz lazım. Şimdi bende burada bir benzetme yaparım, aklınız şaşar. Sonra yine feryat figan başlarsınız, nezaketten yoksun yazdıklarınız diye.
Oysa sadece sizin yaptığınızı, empati yapabilmeniz için, değiştirerek size yöneltmiş olmamdır suç!
Türkçe karakterli klavye kullanıp, kullanmamanız ile ilgili en ufak bir derdim yok. Aktaş, benim 'ta - da yanlışıma mal bulmuş mağribi gibi atlamasından sonra, bunu dile getirene kadar, destek verdiğiniz boncuklu arkadaşınızın yanlışlarına dikkat edin dedim. Yanlıştan kastım da, ı yerine i kullanmanız değil di! Siz sadece Türkçe ile ilgili klavyede olmayan harfler nedeni ile eksiklik ortaya çıkartıyor sanıyorsanız kendinizi yanılıyorsunuz.
Hüseyin AKTAŞ -- 06.07.2011 - 12:08
hamlet was here,
Siz bir hamle etseniz de ağzınızı toplasanız diyorum artık.
"Kıvırma, dansöz, iğrenme, tiksinme, mide bulantısı, acınılacak, zavallı, seviyesiz, iğrenç "... Ne çok hastalığınız varmış sizin?...
Sizin gibi sahte nezaket gösterisi yapanlar karşısında ben hiç nazik olmadım. Ne burada ne de gerçek yaşamda...
Söylediklerimin bir tekini bile anlamadığınız ortada... Diğer taraftan aynı yanlışları sürdüyorsunuz... Önce kendi yanlışınızı kabul etme erdemine bir ulaşın...
Tartışmaya konu olan, getirdiğiniz önerinin ne denli uzağında olduğunuz böylece ortaya çıkmış oldu... Anlama özürlü oluşunuzun yanı sıra saygısızsınız da...
Siteyi takip edenlerin çoğu akıllı insanlardır. Onlar senin ile benim aramdaki farkı gayet iyi bilirler. Tasalanma sen. Sana "sen" desem ne, "siz" desem ne? Siz kimsiniz her şeyden önce? Ne demek "hamlet was here"? Nick olayını hoş görmüştüm ama siz bir "nick" bile değilsiniz...
carpediem'in yanlışları çok masum kaldı... Konusu da güme gitti... Arada bir böyle tetikçiler çıkıyor ve ortalığı pisleyip gidiyorlar işte...
Kader, ne yaparsın:))
Masal -- 06.07.2011 - 13:08
Hüseyin Aktaş fazla uzattınız mevzuyu. Sizin hastalığınızda kendinizi fazla önemsiyor olmanız desem:)
Konu dışına çıkıp, kişileştirerek hala ego tatmini, kendini gösterme çabası içerisindesiniz.
Not: Akıl üstünlüğünü kimseye bırakmak istemiyoruz..Düşüncelerimizin, bilgimizin yetersiz olabileceği gerçeğini de kabullenemiyoruz bir türlü.
oik0s -- 06.07.2011 - 14:09
Hatta kalınız. Hatta, hatta kalmak için önceki üç hat da öncelikli olmadığı gibi, bir sorun da yaratmaz. Tam bunları düşünürken Hat'da yapmış olduğum askerlik anılarım aklıma geldi. Orada hat sanatını öğrenmiş ve elektrik hatlarının direkleri üzerine tırmanıp çarpılmıştık. Komutan bize; düz bir hat üzerinde gitmemiz gerektiğini söylemiş biz ise tersini yapıp faturalı hat almıştık.
(Böyle bir cümle kurmamanız ümidiyle)
Nibelunga -- 06.07.2011 - 21:32
Konu mutsuzluktan, yazım hatalarına dönmüş. Ne güzel yaw.. Ben yaw demeyi seviyorum. Hep öyle derim, özenti bir durum da olabilir ama benimkisi değil. Hoşuma gidiyor bu şekilde yazmak. Kimi de "yaff" yazıyor, ve bu sitede pek çok yorumda rastlıyorum. Hatta G milat bile kullanmış olabilir. Anladığım kadarıyla G milat, süslemeyi seviyor, bu boncukları o yüzden kullanıyor gibi. Bir tarz ifadesi de olabilir, "ben"i kuvvetlendirmek olabilir falan. İtici gelmesi belki o yüzden.
Her neyse, benceee herkes derdini ifade edebildiği sürece "esas" önemlidir Aktaş'ın dediği gibi. Hamlet bariz bir (-de, -da) hatası yapmış. Bu maalesef çok karşılaştığımız bir durum. Ama bu hatası Hamlet'in ifade ediş, anlatış gücünü hiç düşürmemiş. Adımlarını zevkle takip ediyorum Hamlet ve emin olun, kediye kedi dediğiniz gibi yaş tahtaya basarsanız söylerim. Demedi demeyin. ;)
Nibelunga -- 06.07.2011 - 21:39
Ha, bi dee carpe diem vardı. Bana ortaokulda doldurduğum günlüklerimi hatırlattı. Yaw bu okullar, gerçekten eğitti bizleri ben ona yanıyorum. Toplum kuzusu olunca, ehlileşince birey de bireycikleşti! Poff yani, poff!
hamlet was here -- 07.07.2011 - 06:20
Sayın G Milat,
"Nedense soylemeden edemeyecegim (alinma carpediem :) )" diyerek
"Su feysbuk vari "@" modasini hic sevmiyoum hatta gicik oluyorum. Bir de evet yerine ewet yazanlar tam bir ozenti toplulugu gibi geliyor." eleştirisinde bulunmuş.
Hüseyin Aktaş da (*) "Gerçekten ne bu ya?..." diye desteklemiş bu söyleneni.
Arkadaşlar, birbirimizde sevmediğimiz çok yan, hatta dediğiniz gibi gıcık olduğumuz çok yanlar olabilir. Bunları dile getirmektense, ön plana birbirimizde hoşumuza giden yanları yazmak daha doğru olmaz mı? Hem öyle yaptığınızda, eleştiri yapma hakkınızda, yaptığınız eleştirinin dikkate alınma şansı da daha yüksek olmaz mı?
(*) Edit notu: "Aktaş'ta" ifadesi, kullanım yeri olarak yer gösterme, yahut Aktaş'ta bulunma, sahipliği anlamı çıkması nedeni ile alakası olmadığı için, doğrusu ile yani de, dahi anlamı taşıyan "Aktaş da" ile değiştirilmiştir. Her ne kadar bu kuralı bilmediğim iddia edilse de, bu kuralı gayet iyi biliyor ama seneler önceden gelme alışkanlık nedeni ile bu tür hatalara halen düşebiliyorum.
hamlet was here -- 07.07.2011 - 06:27
Sayın Aktaş,
iletişimin bir amaç, kelimelerin, bağlaçların ise bir araç olduğunu unutmuş görünüyorsunuz.
Ne demek istediğimi çok iyi anlamış olmanıza rağmen, anlayasım gelmiyor diyerek zaten anladığınızı ama anlamak istemediğinizi ifade ederek, amacınızın üzüm yemek olmadığını daha başında gösteriyorsunuz.
İşin komik tarafı, benim yazılarımda bulduğunuz bir hatayı dile getirdiğiniz yazınızın daha ilk cümlesinde bile bir sürü yazım hatası olması!!!
"dedğini" ne ya??? Var mı Türkçede böyle bir kelime, yahut İngilizcede, yahut dünya üzerinde kullanılan her hangi bir dil de??? Hepsini geçtim, "dedğini" diye herhangi bir dilin halk arasında kullanımında, söylenişte veyahut argoda bile yeri varsa, kabul edeceğim. Ama yok!!!
Hadi onu geçtim, "gelmiyor o ozaman..." ne peki???
"o zaman" ne zamandan beri 2 o ile birisi zamana birleşik, birisi zamandan ayrı yazılmaya başladı merak ediyorum???
Gördünüz mü Sayın Aktaş, bana yazım hatam ile ilgili yazdığınız yazınızın daha ilk cümlesindeyim. Gördüğünüz gibi hata aradıktan sonra bulmak çok kolay. Önemli olan bağcıyı dövmekse, evvelallah ağzını burnunu dağıtır, kafasını bile kırarız ama bence amaç üzüm yemek olmalı.
Eğer 1. cümlenizden bu kadar yazım hatası bulabiliyorsam, yazınızın devamını, hatta onu geçin, sadece şu siteye yazdıklarınızı incelesem, çuval değil, araba değil, troleybüs dolusu yazım hatası bulmam muhtemeldir.
Ayrıca, destek verdiğiniz boncuklu G Milat arkadaşımızın (isminin yanına * koyuyor ya, onun için boncuklu dedim) yazılarını bir incelemeye kalksanız, bırakın yanlışı, Türkçe ile bir dalga geçme boyutunda yazım hataları olduğunu görürsünüz.
Neyse, sonuçta Türkçenin doğru kullanımını destekleyen birisi olarak sizin demek istediklerinizi anlıyorum, yazdığım yazıyı tekrar okumuş olsam büyük olasılık yaptığım hatayı da yapmazdım zaten ama sonuçta eğer Türkçesini bozuk, yazım kurallarına uygun yazmayan birisi gördüğünüz zaman, o mesajı okumak zorunda olmadığınızı da farkındasınızdır diye düşünüyorum. Sonuçta, bir kişi için yazdıklarının okunmaması kadar büyük bir ceza olabilir mi? Okumayın efendim, okumayın anlayasınız gelmeyen yazıları, geçin. Onun ötesinde, siz doğru kullanmaya çalışın, üzerinde nazınız, söz söyleme hakkınız olan kişilere de uygun gördüğünüz baskıları yapınız. Ama "özenti toplum gibi geliyorsunuz" türü ifadelerle, eleştirdiğiniz kişileri düzeltemeyeceğiniz çok açık.
Tek bir cümlenizi incelememden yola çıkarak, sizi de bu konuda başarılı göremediğimden dolayı, hatta berbat bir Türkçe (yahut klavye) kullanıcısı olduğunuza dair açık deliller elde etmiş olmamdan dolayı, umarım Türkçeyi (yahut klavyeyi) doğru, yazım hataları olmadan kullanmayı zamanla başarabilirsiniz diyerek bitirmek istiyorum.
hamlet was here -- 07.07.2011 - 06:32
Sayın Aktaş,
çok komik bir şahsiyet olduğunuzu daha iyi anlamaya başladım. "Kaç gün uğraştınız bu yazıyı yazmak için?" türü komik ifadenizle başlayıp, yaptığım hatayı farkında olmadığıma kadar bir sürü komik ifadeleriniz olmuş. Hepsinin üzerine, benim sizde bulduğum hataların esastı, usüldü diye anlatmaya çalışmışsınız. Fark etmemişsiniz ki, ben kural hatası yaptınız demedim zaten, yazım hatası dedim.
Neyse, sizin gibi başka işi gücü olmayıp, gününü burada geçiren birisi değilim. İşlerimden fırsat bulunca, daha detaylı bir yazı yazacağım.
Yazılarınıza gıcık olmakla alakalı bir durum söz konusu değil. Bu tür ön yargılarınızla yaşadığınız sürece mutlu olmanız mümkün değil. Size çok acıdım ve bunu çok samimi olarak söylüyorum size.
Bir de en sonunda döndürmüş dolaştırmış, bunlarla git namaz kıl türü bir ifade kullanmışsınız ki, mide bulandırıcı bir düşünce tarzınız olduğunu gösteren bir ifade olmuş. Belirtmek durumunda bıraktığınız için de sizden tiksiniyorum ki, ben müslüman yada başka bir indirilmiş din inancına sahip birisi değilim.
Lütfen alın içinizde ki düşünceleri, ifadeleri, gidip başka bir yere kusun!!!
hamlet was here -- 07.07.2011 - 06:42
Yazık! Çok yazık!
Tavırlarınız, söylemleriniz, gittikçe sizi, büyük olasılık tüm burayı takip edenler gözünde de düşürüyor, alçaltıyor, tahminimce insanlarda tiksinme, iğrenme duyguları bile uyandırıyor olabilir.
Kıvırmada, dansözlükte de usta oldğunuzu da görüyorum. Benim sizin yazılarınızdan gıcık olup, sataşan birisi olduğumu düşünüp, kullandığınız ifadeyi, sen yanlış anladın kıvırmasına girdiğinizi görmekte çok üzücü, bi o derecede de komik.
Hepsinin ötesinde, ben sizli konuşmaya, seviyenize inmemeye devam ederken, hakaretvari laflarınıza, senli hitaplarınıza devam ediyorsunuz. Tebrik ederim, seviyesizlikte sınır tanımıyorsunuz.
Ben bu siteye gelip takılıp kalacak değilim. Gidersem de giderim. Siz gelip, sizin seviyesizliğinizi görüp, siteyi terk edenleri, bu şekilde tarif etmeye ne hakkınız var hem?
Diyorum ya, acıyorum düşünce tarzınıza ve (varsa) etrafınızda size tahammül etmek zorunda olan insanlara...
hamlet was here -- 07.07.2011 - 07:19
Ağzımı toplamamdan bahsetmişsiniz ve beni sahte nezaket gösterisi yapmakla suçlamışsınız. Kabul ediyorum, sizlerin yazılarınıza, sizlerin tarzınızla cevap verince, sahte nezaket gösterisi yapan birisi gibi görünüyor olabilirim!
Çünkü (hakaret düzeyindeki) ifadelerinize (burada mecburen yazılarınız derken, hem sizi, hem nicki boncuklu arkadaşınızı kastediyorum) ilk mesajımda gayet nazik, gayet masum bir şekilde yazdığım yazıya aldığım aşırı tepki ve hakaret düzeyi arttırılmış ifadeler üzerine, madem arkadaşların anladığı dil bu, anladıkları dilden hitap edeyim tarzına girmiş bulundum.
"Tartışmaya konu olan, getirdiğiniz önerinin ne denli uzağında olduğunuz böylece ortaya çıkmış oldu..." şeklinde bir algılama da bulunmanızın nedeni de, işte tam yukarıda anlattığım şey.
Tekrarlamak gerekirse; sizi "arkadaşlar, böyle yapmayın, şöyle anlaşılır, şöyle yanlış olur" dememe rağmen, yanlışları arttırarak devam ettirip, hakaretlerin dozunu arttırınca, empati yapmanız için, sizlerin tarzı ile sizlere cevap verdim. Ama en azından, benim üzerimden de olsa, yaptığınızın yanlış olduğunu görmüş oldunuz.
Bir hikaye (fıkra) vardır, hristiyanın birisi, ateistin birisinin kafasına haçla vuruyormuş, "pis dinsiz, pis günahkar" diyerek. Ateist kafasının acısı ile elinden haçı alıp kırmaya kalkınca da, "yapma, kırma haçımı, dini inançlarıma saldırıda bulunma" demiş. Yani siz yapınca, "ok". Başkası yapınca, "tu kaka". Oldu paşam, başka emriniz! (hiiii "ok" demişim, nasıl topa tutarsınız allah bilir şimdi beni!)
"sahte nezaket gösterisi yapanlar karşısında ben hiç nazik olmadım." demişsiniz, bu söylediğinizin bir kısmına katılıyorum: "...ben hiç nazik olmadım." bölümü doğru sanırım. Daha bu başlıkta sizin tamamı nazik olan bir mesajınızı görmedim. Ucundan, kenarından, sonrasında yanlış anladınız, öyle demedim, tarzında da olsa ifadeleriniz oluyor.
"Sana "sen" desem ne, "siz" desem ne? Siz kimsiniz her şeyden önce? Ne demek "hamlet was here"? Nick olayını hoş görmüştüm ama siz bir "nick" bile değilsiniz..."
Vay vay vay vay. Çok yorum bile gerektirmeyen bir cümle ama yine de üzerine bir iki şey söyleyeyim. Öncelikle, tutarlı olun, sana diye başlıyorsunuz, siz kimsiniz diye devam ediyorsunuz, değilsiniz filan diye yine sizli bitiriyorsunuz. İki dakika sonra yine senli ifadelere dönüyorsunuz:
"Siz şimdi bana yanıt mı verdiniz?
Kaç gün uğraştınız bu yazıyı yazmak için?
Bakın "esas" ve "usül" hatası diye bir şey vardır.
"dedğini" derken 4. sıradaki "i" harfini yazmamak senin gibi "bilmediğini bilmeyenlere" karşı öfkenin bir ürünü olabilir."
Bu da yine sizin yazınız. Siz diye başlayıp, bir iki cümle siz diye devam edip, sene geçmişsiniz yine. Bu tutarsızlık değil mi? Hadi, size "siz" diye hitap eden, bunu ısrarla sürdüren ve hatta bu konuda sizi uyaran kişiye "sen" demeye devam etmek kendi başına bir hakarettir zaten ama, hadi bunu geçtim, bir senli, bir sizli ifade kullanmak hangi kategoride değerlendirir bilemeyeceğim ama büyük olasılık psikologların ilgi alanına giren bir konu.
Bir de, en komiği, nick olayımı hoş görmüşsünüz başta demek ki!!! Haşmetli padişahım, allah sizden razı olsun, ne muradınız varsa versin, ya hoş görmeseydiniz ne olurdu düşünmek bile istemiyorum. Tez getirin kellesi durumları söz konusu olacaktı sanırım. Diyorum ya, ısrarla tekrarlıyorum ya, "komiksiniz" Sayın Aktaş!!!
"Arada bir böyle tetikçiler çıkıyor ve ortalığı pisleyip gidiyorlar işte..." diye bir ifadeniz de olmuş.
Artık elle tutulur, konuşulur yanınız olmadığına iyice inandım! Alkış, alkış, "Aktaş show" başlıyor şimdi. (İstediğinizi biraz daha kusun, artık cevap vermemeye özen göstereceğim size, zaten site sakini insanlardan da uzatmayın diye (size yönelik olsa bile) tepki gelmeye başlamış. Birbirimize değilse bile, onlara karşı saygımızdan dolayı bitirelim…)
G Milat -- 07.07.2011 - 07:41
Herkes psikiatrist, herkes kisilik analizcisi, herkes ahlak polisi... Bir cumleden veya bir imzadan gayet yerinde ve kesinlikle dogru kisilik analizi yapilir.Geeeeeeel vatandaaaas. Taze cikti bunlar...!! Yahu siz var ya kendinize heyecan ariyorsunuz. Ahlak, elestri ve yazi uzerinden saga sola bir seyler durterek "iyi, koruyucu adam" rolunu takinip sahneye donsuz firlayiveriyorsunuz.
Bilge adam gelir ogutlerini verir ve sislerin arasinda kaybolur.
Kurallar:
*Sakin kimseye kotu elestiri yapma
*Herkesin suyuna git
*hmm acindirmayi unutma (millet sever, ozellikle bunun uzerinde dur)
*Hic bir dusunceni beyan etme.
*Siyah'a herkes beyaz diyorsa sen de beyaz de...
*Ozenti ol
*Bilge adama doookunma, kuyrugu yaniyor :D
Simdi birincilik telini fazlasiyla hak ettiniz. Ne de guzel is cikardiniz, empatiyi ogrendik. Poh poh meraklisi olup saksakcilik yapmak lazim. Haaaa bi de o teli alip kendinizde durtecek bir yerler bulun. Yetmezse boncuklari alip....
Saygilar efendim. Bu sarlatanlik da artik bitsin.Zira daha fazla sizin gibi bir trolu besleyecek degilim.
*G Milat*
Hüseyin AKTAŞ -- 07.07.2011 - 07:56
Artık kimse carpediem'in konusu dışında yorum yazmasın. Bu tartışmayı başka bir alana taşıyacağım. Devam etmek isteyen oradan devam eder. Biraz bekleyin...
hamlet was here -- 07.07.2011 - 14:50
Sayın Aktaş'ın çağrısı bana da mantıklı geldi (bu başlığı rahat bırakmak açısından) ama hakaretlerle dolu G Milat'ın mesajını burada cevapsız bırakamadım, yeni başlığa geçip, işi iyice uzatmakta istemedim. Bu yazıyı yazacağım, sonrasında da talebimdir, yöneticiler müdahil olsunlar artık. Ne yapacaklarsa yapsınlar, kendi adıma ben takipte olacağım. (Şikayet bölümünü de kullandım ayrıca)
Gelelim yazıya... Siz nasıl bir mahlukatsınız boncuklu G Milat???
Kendiniz; insanların bir ifadesinden, yani bırakın bir yazısını, bir cümlesini, sadece bir işaretinden, sadece bir kelimesinden yola çıkarak, insanları sınıflandırıp, özenti toplum tespitinde bulunup, yetinmeyerek “garip” yakıştırmasını yapacaksınız, sırf bir ifadeden (@) veya bir kelimesinden “ewet” yazmasından yola çıkarak o kişilerin egosundan girip, midesizliğinden çıkacaksınız, bunlarda bir sorun olmayacak!!!
Ama sonra birisi gelip, bakın arkadaşım, yaptığınız doğru değil, empati yapabilmeniz için, bakın yaptığınızın aynısını sizin için yapıyorum, siz nasıl bir işaretten yola çıkarak böyle değerlendirmeler yapabiliyorsanız, şimdi biriside benim yaptığım gibi nickinizi yazış şeklinizden yola çıkıp şunu şunu dese uygun olur mu dediğinde, tutuşacaksınız, itiraz edeceksiniz, birde isimden kişilik analizi yapmakla suçlayacaksınız, üstüne üstlük hakaret edeceksiniz.
Ya allah aşkına, bir damlacık zeka kırıntısı düşmez mi insana??? İtiraf edin, daha şimdiye kadar dediklerimden birisini bile anlamadınız di mi? Neden bahsettiğim hakkında en ufak fikriniz yok di mi?
Ondan sonra ne biçim terbiyesiz, seviyesiz laflar kullanıyorsunuz yine mesajlarınızda??? Yok donsuz fırlamak, abuk sabuk laflar, pohpoh meraklısı, şakşakçılık, teli alın kendinize dürtün demeler, yetmezse boncukları alıp diyip sonrasını nokta nokta işaretleri ile, sen anlarsın der gibi, terbiyesiz imalarla bitirmek. Yok trol besleme meselesi vs vs
İnanın, tutulacak yeriniz kalmamış, şu ifadelerinizden yola çıkarak söyleyebilirim sanırım, iğrençlik yolunda koşar adımlar ilerliyorsunuz. İğrençlik, terbiyesizlik, ahlaksızlık, seviyesizlik dallarının 1.si olarak da sizi ilan etmemiz uygun olacaktır sanırım. Alkışlar...