Saat 17.00 suları… Tevfik eşyalarını doldurduğu kutusunu topladı, iş arkadaşlarıyla vedalaştı ve Nakil Vasıtaları Vergi Dairesi veznesinden son kez çıktı. Ne durağa koştururken, ne de otobüste, bir daha hiç geri dönmeyeceği işi gelmedi aklına. Yalnızca evi düşünüyordu. Bir an önce ulaşmak istediği evini…
Evin bulunduğu sokağa geldiğinde marketin önünde durdu. Yılbaşı günüydü o gün. Gecikmesine gecikmişti ama, bütün akşam ve gece bir daha çıkamayacağı için markete uğramak istedi. Vazgeçip devam etti. Sonra tekrar durdu… Geri döndü ve markete girdi. Portakal, elma, muz, biraz da şu hazır, karışık kuru yemişlerden…Bir şişe kola aldı, Bir kaç paket de gofret ve şeker. hızılca paketledi alışverişini, işyerinden getirdiği kutunun içine attı ve hızlı adımlarla evin yolunu tuttu.
Dairesinin kapısını Sevda açtı. Siyah bir gece elbisesi giymişti ve makyajını neredeyse tamamlamak üzereydi. Tevfik kan ter içinde, nefes nefese, mahçup bir ses tonuyla “Geciktim mi” diye sordu.
Sevda gülümsedi. Daha vakit var önemli değil diye yanıtladı. Tevfik elindeki kutuyu kapının karşısındaki yemek masasının üstüne bıraktı. Hemen solundaki salona geçti. “Murat” diye seslendi. Murat’ın yüzünde bir anda kocaman bir gülümseme belirdi. Ellerini çırpmaya başladı. Baba,Baba diye alkış tuttu. Tevfik oğlunun yanına hasretle sokuldu. Saçını okşadı. Kendilerini salonun girişinde izleyen Sevda’ya döndü sonra. “Yorduk seni de” diyebildi yine mahçup bir ses tonuyla. O nasıl söz Tevfik Amca diye yanıtladı Sevda. Gülümser Teyzem az mı kahrımı çekti benim çocukken… Tebessüm etti Tevfik. Derin bir iç geçirdi. “Haydi” dedi. Daha fazla geç kalma sen kızım. Sevda paltosunu ve çantasını koluna alırken, Murat bu kez de Sevda,Sevda diye alkış tutuyordu elinden geldiğince. Sevda da karşılık verdi. Murat Abi, Murat Abi diye… Hepsi de gülümsüyordu. Kapıdan çıkarken Sevda, “Ne zaman ihtiyacın olursa çağır beni mutlaka Tevfik Amca” dedi. Bir yerlere gitmen lazım gelince. “Artık hep buradayım be kızım diye cevapladı Tevfik. “Evim Murat, işim Murat artık”.
Sevda ayrıldıktan sonra Tevfik mutfağa koştu. Sucuk kızarttı tavada,üstüne de yumurta kırdı. Çay demledi. Salona, oğlunun yanına getirdi tepsiyi. Televizyonda yılbaşı programlarından birini açtı. Bir oğluna yedirdi, bir kendi yedi. Sonra portakal soydu, antep fıstıklarının kabuklarını soyup Murat’a verdi. Baba-Oğul, erkek erkeğe, dansözleri izlediler, piyango sonuçlarını takip ettiler. 12’ye daha çok vardı, Tevfik Murat’ı sandalyesinden kucakladı güçlükle ve televizyonun karşısındaki yatağına yatırdı. Üstünü özenle örttü. Kendi de yandaki çekyata kıvrıldı. Televizyonu kapattı ve uykuya daldı.
Tevfik’in gördüğü 62’inci, Murat’ın gördüğü 38’inci, Gülümser Hanım’ın göremediği ilk yılbaşı böyle sona erdi. Yeni yıla nasıl girerseniz, bütün bir yıl öyle geçer der ya insanlar, onlar için de öyle oldu.
Misafir -- 29.06.2011 - 06:03
murat otistik mi?
KaptanMosey -- 30.06.2011 - 10:29
"Sübhanallah kardeş, ibretlik bir paylaşım"