Utanmak ne menem bir dertir. Utananı da karşısında utanılanı da çoğu zaman huzursuz eder.
Hepimiz bir şeylerden bir zaman utanmışızdır. Bu nedenle utangaçlık duygusunu tanırız.
Aslında Utanmak öyle bir kaç cümle ile açıklanamayacak kadar karmaşık bir örgüye de sahiptir.
Sokolof 'a göre utanmak, "İnsanın en az bilinen duygusu ve üzerinde en az konuşulan davranışıdır. Bir muammadır."
Decrates’e göre utanmak, "Sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur."
Ünlü antropolog Margaret Mead 1928 yılında yayımlanan bir kitabında, davranışlarımızın genlerimizle değil, çevresel faktörlere bağlı olarak belirlendiğini ileri sürmüş. Bir çok sosyal bilimci ise utanmayı ruhsal bir bozukluk olarak tanımlarken; buna karşılık olarak bazı psikologlar da utanmanın,
insanın gelişim süreci içinde kazanılan bir uyum olduğunu savunmaktadır.
Utanma duygusu, çocukluk yıllarından bize miras kalan bir duygu mudur?
Belki de büyüklerimiz bize yaptığımız her yanlış harekete ya da söylediğimiz her uygunsuz söze karşılık ‘‘Utanmıyor musun?’’ sorusunu yönelttikleri için utanma duygusu benliğimizin bir parçası mı olmuştur? Gerçekten de yapılmaması gereken, doğru sayılmayan bir hareket yüzümüze vurulduğu zaman bizi etkisi altına alan duygu, utanma duygusudur.
Utanmanın en belirgin özellikleri:
- Ağız kuruluğu,
- Kalbin delicesine atmasI
- Mantıklı düşünememek
- Elin titremesi
- Soğuk ter
- Karşındakinin yüzüne bakamamak.
Farklı tepkilerle kişiye göre değişen belirtilerle kendini göstermektedir.
Nerede başlar, utanma eşiği?
Kişinin utanma duygusu içinde bulunduğu toplumun değer ölçülerine göre mi şekillenir?
Genetik veya hormonal etkisi var mıdır?
Kurtulunabilir mi insan utangaç olmaktan?
Veya utanmak güzel ahlakın göstergesi midir?
yusuf35 -- 07.06.2011 - 20:51
Bencede bulunduğu toplumun değer ölçülerine göre mi şekillenir utanma duygusu belki bazı konularda iç güdüsel olarak da olabilir :D :D
parçuket -- 07.06.2011 - 20:56
Bence neredeyse tamamen çevreseldir. Çünkü bebekler hiçbirşeyden utanmazlar.
marmaramus -- 07.06.2011 - 21:08
nefret ediyorum bu duygudan ve tümüyle iradem dışında ilerliyor,nedenleri üzerinde kendimce birşeyler yazacağım daha sonra... fakat bu duygunun bendeki tepkileri üstte belirtilenlerin dışında göz yaşarması yanaklarımın kızarması şeklinde oluyor coğu kez.
carpediem -- 07.06.2011 - 21:15
utanma öğrenilen bir davranış biçimi bence .
Sonradan ediniyoruz bu davranışı,utanılan şeyler;şehir,kasaba,köy,ülke hatta aileler arasında bile farklılıklar gösterir.Utanılması için ne öğretiliyorsa ondan utanıyor...
Nibelunga -- 07.06.2011 - 21:19
Ben özelim olan insan dahi utanmışımdır. Öğrenilmiş bir şey bence de. Bu duygu, marmaramus gibi benim de canımı sıkar. Çünkü o baskı verici duygunun ağırlığı yüzünden gevşek olamıyorum. Maalesef !
xenix -- 07.06.2011 - 21:41
Utanmak. Ne güzel konu böyle... Yazılacak çok şey var.
Ademle Havvaya dayanır bilirsiniz bu öykünün başı. Ademle Havva yasak elmayı yediklerinde (aslında elma diye kastedilen şeyin sevişmek olduğunu herkes bilir) utanmaya başlamışlardı bir birilerinden...
xenix: Takiplerim
sisifos -- 07.06.2011 - 22:01
ruh halim gereği utananı da utandıranı da... deyip geçiyorum:)
carpediem -- 07.06.2011 - 23:16
''Ademle Havvaya dayanır bilirsiniz bu öykünün başı. Ademle Havva yasak elmayı yediklerinde (aslında elma diye kastedilen şeyin sevişmek olduğunu herkes bilir) utanmaya başlamışlardı bir birilerinden... ''
sevişmiş olmak neden utandır ki onları birbirlerinden? istemediler mi bunu yapmayı?istediler ve yaptılar=utandılar=utanma tüm insanlığa iletildi
kendi iradeleriyle yaptıkları şey neden utandırdı ki onları ...
Delişey -- 08.06.2011 - 05:29
Başka bir konu başlığı altında Köyün Delisi'nin bana yönelttiği bir soruydu;
"seni utandıran ne anlamadım!!"
o zaman kendimi sorgulamamıştım, sadece utanmıştım ve bunu tepki olarak göstermiştim. yüzüm kızarmadı, ağlamadım da, ama öfkelendim...
şimdi bu utanmak konusu altında sorguluyorum kendimi; öfkelendiğim için mi utandım, utandığım için mi öfkelendim? öfke de utanmak da duygu olduğuna göre, çıkış sebepleri beynin aynı yerinden mi farklı yerinden mi bilemiyorum o derece uzman değilim elbette lakin, duygular beyinde oluştuğuna göre, utanmak duygusu öğretilerle ilgili gibi.
ayrıca şöylede bir bilgiye ulaştım:) ne denli doğru?
"Çocuğum neden utangaç diye kara kara düşünmeyin. Çünkü İtalya'nın Milano kentindeki San Raffaelo Hastahanesi profesörleri tarafından yapılan araştırmada çocuklarda utangançlığın genetik olduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre tüm suç, çocukların yüzde 10'unun DNA'sında görülen 5-HTTL-PR adlı gende. Doktorlar bu gene sahip çocukların ileride bunalımlı birer yetişkin olma riskinin çok fazla olduğunu söylüyor. Ancak bu genin mümkün olduğunca erken yaşlarda tespit edilmesiyle çocukların iyileştirilebileceği ifade ediliyor.
Sabah / dönüşüm konağı"
utangaçlık kişilere göre değişiklik de gösteriyor, mesela benim utandığım bir durumda bir diğeri utangaçlık göstermiyor. üstte Köyün Delisi arkadaşla aramızda ki farklılık gibi... demekki bu çevre koşulları, aile içi kültürel yapı, hatta bana göre cinsiyet farklılığından bile kaynaklı olabilir...
kurtulabilir miyiz bu duygudan? öğretilerle üzerimize yapışan her olgudan eğitimle kurtulabiliriz diye düşünüyorum. ve ileri derecede hastalık halini almış utangaçlık duygusuyla mücadele ederek üstümüzden atmak mümkün sanırım.
Hüseyin AKTAŞ -- 08.06.2011 - 11:03
1- Suçluluk durumu en güçlü utanma nedenidir... Kişinin kendi kendine suçlu olduğunu kabul ettiği durumlarda, karşısında birinin olması da gerekmez, kendi kendini yer bitirir. Hatta karşısında birinin olması ve utancını yaşaması utancı hafifleten bir durumdur. Tek başına utanma vicdan azabına götürür...
Utanmanın fiziki ve ruhsal biçimleri kişiden kişiye, olaydan olaya, durumdan duruma bir çok etkenin devreye girip çıkmasıyla değişir...
2- Haksızlık yapmış olmak... İkinci en önemli utanma nedenidir...
3- Kabalık etmiş olmak... Üçüncü sıradakidir...
4- Bilerek ya da bilmeden karşıdakinin kırılmasına ve üzülmesine neden olmuş olmak; bunun farkına varmak...
"Farkına varmak" durumu çok önemli... Çünkü tüm şıklarda kişinin durumu fark etmesi ve durum içindeki kendi konumunu kabul etmiş olması, durumu kendine itraf etmiş olması çok önemlidir...
Adem ile Havva'nın seviştikten sonraki utançları savı ne derece doğrudur bilmiyorum ama iki nedeni olabilir;
Birincisi; yasağı ihlal etmiş olmanın kendilerini suçlu konuma düşürmüş olması... İkincisi; O güne değin hiç tanımadıkları özel alanlara girip çıkmış olmalarının şoku... İletişim derslerinde 1.25 metrelik çevrenin bireyin kişsel alanı olduğu söylenir. 25 santimetrenin ise kişiye tecavüz sınırı olduğu söylenir... Adem ile Havva ömürlerinde ilk defa birbirlerinin tecavüz sınırlarını aşarak birbirlerine girmiş çıkmış olmalarndan dolayı da kendilerini suçlu duyumsamış olabilir... Eğer utandıkları bilgisi doğru ise:)
Utanma bence topluma en yararlı duygulardan biridir... İlkel komünal toplumda toplumun otokontrol mekanizmalarından biri olduğu ve gelecekteki toplum modellerinde de yasakların yerine utanma duygusunun kontrol mekanizması haline geleceği düşünülmekte; öngörülmektedir...
Utancını yitiren toplumların toplum olma özelliği kalmaz bence...
Ancak bunu söylerken insanların utanma duygusunun dahi sömürü aracı olarak kullanıldığını bilmemiz gerekiyor. Örneğin "Utanmıyor musun lan sen bu yazıları okumaya, vatan haini" gibi bir suçlamalar ki çoğu zaman aslı astarı olmayan şeylerdir, bir kesimin diğeri üzerinde baskı aracı olmaktadır... Devlete karşı gelmek bir utanma aracı olarak kullanılabilmektedir örneğin... Bu herhangi iyi bir aletin kötüye kullanımı gibidir. Ya da sevginin sömürüldüğü gibi utanma da sömürülebilmektedir...
Küçükken sokağa kaçar oyun oynar ve bizi çağıran annemize kulak asmaz, bazen onu üzerdik. Annemiz de bize "Akşam babanız gelince sorarım ben size" derdi... Akşam olurdu... Sofra kurulur... Sofra kurulurken çok çalışkan olurduk hepimiz... Çok kardeştik... Bir taraftan ödümüz bokumuza karışırken diğer tarftan annemizin unuttuğunu sanmaya ya da bizi babaya şikayet etmekten vaz geçtiğini düşünmeye başlardık... İçimizi bir sevinç kaplar ve neşe içinde yemeğimizi yerdik... Daha sonra aynı hızla sofrayı toplamaya yardım ederdik... Çayı da ocağa koyduk muydu, annem "Gelin bakalım buraya" derdi... Hepimiz diz çöker otururduk... Annem alır sazı; "Herif, senin bu çocukların bu gün bunları bunları yaptılar, Hüseyin bunu Kemal şunu, Soner onu..."... Annem anlatırken babam "Hım, hım, hım,...." diye ses çıkarır ve kafa sallardı... Biz sanırdık ki şikayet bitince babam bizi pataklayacak... Şikayet biterdi... Baba son kez bir "hım" çekerek, "demek öyle haaa?!" der, susar ve düşünmeye başlardı... Babamın o düşünmeye başladığı dakikalar bize yıl gibi gelir, o dakikalarda erirdik mum gibi... Annem ve babam o dakikalarda bizi çok utandırılardı...
Ancak bunlar bizi kötü yapmadı. Şimdi benim çocuklarım yalnızca ters bakınca ağlıyorlar... Tokada gerek yok yani... Cezaya da...
İşte utanmanın bu güzel yanı geliştirilmelidir...
Not: Sonradan öğrendikki; annemin şikayeti yemekten sonraya bırakmasının nedeni, utanarak üzülüp, iştahımız kaçmasın diyeymiş... İştahımız kaçar yemek yemezsek, hasta olur, gelişmemiz olumsuz etkilenir diyeymiş...
Simge -- 08.06.2011 - 20:27
Utanmak sosyal bir dışlanma korkusudur. Sonradan öğrenilir nelere utanacağımızı, fakat duygunun kendisini değil. Yaşadığımız topluma göre nelere utandığımız değişir ama genel haliyle utanma şudur;
Yaptığımız veya içinde olduğumuz durum ile, yapmamız gerekene inandığımız veya içinde bulunmamamız duruma olan inancımız zıtlaştığında utanırız.
Utanmayı aşmak için bu inançlarımızı değiştirmemiz gerekir.
Hüseyin AKTAŞ -- 09.06.2011 - 11:25
Simge'ye göre de utanma duygusu genetik kodlarımızdan geliyor... Nelere utanacağımız değişebilir ama utanma insanla birlikte hep var olacaktır... Bu durumda bu korkunun yararlı yanının geliştirimesi kaçınılmazdır...
Bir gün bir düğünde çalgıcılarla yemek yemek bana düştü... Köy düğünüydü... (Çalgıcılar o bölgede "Abdallar" dedikleri Çingeneler idi... Konar-Göçer bir yaşamları vardı...) Sofraya oturduk... Bir tanesi çekiniyordu; utanıyordu yani... Çalgıcı Çingenenin biri ona dedi ki; "Utanma utanma, ne demiş atalarımız; 'utanan aç kalır', utanma haydi sofraya yanaş..."
Çingeneler bazı bölgelerde dilenirler... Bunu küçümsemek için söylemiyorum... Çingene olmayan dilenciler de vardır... Ancak Çingenelere bu toplum pek yaşam hakkı tanımaz ve bu yüzden kendilerini var etme koşulları çok ağırdır... Bu durumun doğal(!) sonuçlarından biri de "istenme; dilenme" durumudur... Bu durumu hep düşünmüşümdür... Neden utanmıyorlar diye merak etmişimdir... "Utanan aç kalır" sözünü duyunca onları daha iyi anladım... Demekki ataları onlara bunu öğütlemişti... Bu yüzden "dilenirken" utanmıyorlardı belki de... Yani dünyanın malı ortak değil mi? Çalmaktansa istemek daha yeğ bir durumdu onlara göre ve bundan da utanmamaları gerekiyordu. Yoksa aç kalacaklardı...
Çingene arkadaşlar sakın alınmasın bu duruma... Ben çingene değilim ama bizler de zaman zaman dilenmişizdir... Söylemek istediğim yaşadığım, o köy düğününde tanık olduğum bu olayın kahramanları Çingene idi... Onların yaşamında gıpta ile baktığım pek çok özellik de vardır... Olayı aktarırken "şöven" bir noktada değilim... Yalnızca böyle tanık oldum...
Yani utanç nedenleri toplumsal yapılara, konumlara göre değişiyor...
Sorun belki de insan gerçekten nelerden utanmalıdır sorusunun yanıtlarının doğru tespit edilebilmesi... Çünkü utanma duygusu daha yukarıda dediğim gibi, hem bir otokontrol mekanizması özelliğine sahiptir hem de bir tarafın diğer tarafı ezme ve sömürmesine alet edilebilmektedir... Tam burada "insancıl" olanın yerelden evrensele/ evrenselden yerele diyalektik ve estetik bağlarının kurulabilmesi yollarının tespiti gerekmektedir. Buradan da şöyle bir soru sorulabilir:
Nelerden utanmalı insan?...
Resul Rıza geliyor usuma:
"...
Ben isterim ki,
eğilsin dallar
bereketten.
İnsanoğlu
başını eğmesin
utançtan ya da güçsüzlükten.
................................................"
Masal -- 10.06.2011 - 06:40
Kimse doğuştan utançla doğmuyordur sanırım. Zamanla büyükler, toplum, anne, baba kendi utançlarını çocuklarına aktarıyorlar.
Duygu bulaşıcıdır. Utançda yoğun bir duygu olduğu için çok rahat büyüklerden küçüklere bulaşabiliyor.
Nelerden utanmalı insan?...
Örneğin; bir çocuk açlıktan ağlarken afiyetle ve gönül rahatlığı ile 3 katlı burgerimizi yemeye devam ediyorsak utanmalıyız:)
Hüseyin AKTAŞ -- 10.06.2011 - 08:51
Masal: "Kimse doğuştan utançla doğmuyordur sanırım."
Bence doğuyor... Utanma; insanın içine sokamadığı dışı ile dışına çıkaramadığı içi bence... İnsanın içi ile dışı ise doğuştan var. Belki yazılmamış bir defter gibi boş ama var...
"bir çocuk açlıktan ağlarken afiyetle ve gönül rahatlığı ile 3 katlı burgerimizi yemeye devam ediyorsak utanmalıyız"
Bu fotoğraf kesin bir utanç sahnesidir...
Ancak yiyorsak zaten utanmıyoruzdur da, yediğimizi farkettiğimizde bölüşmüyorsak bu utanılacak bir durumdur.
Bu fotoğraf kesin bir utanç sahnesidir; oysa bizler daha ince şeyler de bulmalıyız utanmak için...
Ama herkes bir örnek verebilir; nelerden utanmalıyız? Tabi ki "nelerden utanmalıyız" yanısıra, "neden utanmalıyız" da işlenmeli burada...
HoLa -- 10.06.2011 - 09:00
Utanılası ile utanılmayasılar önden tanımlanmakta...
...belletilmekte...
...sonra da uygulanmakta.
Hüseyin AKTAŞ -- 10.06.2011 - 09:03
Tanımlanmak ve belletilmek zorunluluğu da yok mu ama?...
HoLa -- 10.06.2011 - 09:24
Her bir kişi kendi hayatını süzgeç etmekte ve oradan çıkanları bir sonrakine aktarma telaşesi göstermekte.
Kimisi gereklilik derken diğeri zorunluluk, olmazsa olmazlık demekteler.
Kişilerin hayat felsefeleri ile değişkenlik göstermekte.
Utanılası tanımlanır...utanılınır.
Bebek orası burası ile oynar durur...
-Çek elini oradan
...dan bıkana kadar.
Masal -- 10.06.2011 - 11:26
Utanmanın genetik olup olmadığı netlik kazanmış değil, bildiğim kadarıyla..
Bir şekilde bilinçaltında utanmamız gerektiğine dair bir inanç yerleşmiş sanki.
Örneğin; topluluk önünde elimiz titriyorsa, bu çoğu kişi için utanılacak bir durumdur. Bu durumda da bunu gizlememiz gerekir, ortaya çıkmasından da utanırız…
Yani hem ortaya çıkmasından hem de fark edilmesinden utanırız.
Bilinçaltı, utanma duygusu ile de bizi korumaya çalışmaktadır. “Bu sahip olduğum özellik fark edilirse başım belaya girer” inancının yarattığı bir duygudur.
Yani ellerimin titrediği fark edilirse insanlar alay eder, alay edilmekten korkarız. Bilinçaltı utandığımız şeyden utanmamız gerektiğine o kadar inanmıştır ki, bunun hiçbir şekilde kendimiz tarafından bile fark edilmesini istemez.
Bu nedenle, utanmamızı bile bilincimize sorgulatmaktan uzak tutmaya çalışır. Yani “bundan neden utanıyorum” diye soramayız bile. Sadece utanmamız gerektiğine inanırız.
Masal -- 10.06.2011 - 11:35
Acaba hayvanlar da utanır mı?
Misal; evcil köpek de gözlemlediğim tüyleri iyice kısaltıldığında utanıp bir yerlere gizlenmeye çalışıyor.
Hüseyin AKTAŞ -- 10.06.2011 - 11:39
Bir çok hayvanın bir takım insancıl duyguları yansıttığını gördüm... Özellikle köpeklerin güldüğünü ve üzüldüğünü net olarak gözlediğimi söyleyebilirim. Utanmaya benzer davranışlar da gördüm ama bu konuda bilimsel bir inceleme olanağım olmadı... Derken Niyazi AKINCIOĞLU geldi usuma:
SELAM
Selamın geçiyor besbelli,
yeşerdi telgraf direkleri;
seneler sonrası, ormanından ayrı.
Bir sevinçtir aldı kırlangıçları,
rastgele öpüştüler;
düşünmeden günahı, öbür dünyayı.
Ben deli-divane olsam,
çok mu görülür?..
Niyazi AKINCIOĞLU sanırım hayvanların utanmadığını düşünüyor olmalı...
xenix -- 21.06.2011 - 00:06
Bazı hayvanlar utanmıyor.
xenix: Takiplerim
Dr. F. Efser GÖKÇEN -- 01.07.2011 - 18:35
Utanma, batı toplumlarında gereksiz görülen bir duygudur. Onlar için anlamsız yere, insanların kendisini gerdiği ve sıkıntıya düşürdüğü bir haldir. Freud ve yandaşları süperego baskısı veya güncel ifade ile mahalle baskısından kaynaklanan duygu olarak ifade etmektedir. Asıl kaynağın cinsel duygular olduğu söylenmiştir. Ancak utangaçlık kendisinden büyük makamdakilerin eleştiri ve baskısını gelecek şekilde, duygusal algılamanın bir çeşididir. Utangaç insanın köken aldığı asıl duygu, cinsel duygulardır. Yalnız insandan insana farklılık göstermek kaydıyla, çeşitli öğelere karşı utanma oluşabilir. Utanma duygusu insanı çeşitli kötülüklerden alıkoyar, utanması olamayanın hiç kimseden çekinmeyenin yapabileceği şeyler, kendi gücü nispetinde olacaktır. Bu gücün fazlalığı başkalarına verilen zararın ters orantılı ölçüsünü belirlemektedir. İnsanlardan çekinmeyen kimse, istek ve arzularını gerçekleştirmek için, toplum kurallarını hiçe sayacaktır. Toplum kurallarını hiçe sayan kişi ise, mutlaka başkalarına zarar vermek zorundadır. Sebebi; eğer yaptıkları basit anlamda sadece kendine zarar verse de, örnek teşkil etme açısından mutlaka zararlı olmaktadır. Yeni yetişmekte olan nesil, bunun doğru olduğu için yapıldığı zannına kapılmak suretiyle, mutlaka kendisi de basit anlamda yapmaya çalışacaktır.
Şu anda psikiyatristler, utanma duygusunu patolojik olduğu düşüncesine sahiptirler. O nedenle sosyal fobi adı altında hastalık tanımlamışlardır. Aslında insanın edep ve saygıyı öğrenmesi ile sevgi ve aşk yerli yerine konabilir. İnsanlar bir yerde durumlarını muhafaza etmeden, bir iş üretmeleri emek vermeleri mümkün olamayacaktır. Dolayısıyla edep ve saygı, insanın belli değerler üstüne oturması, insanı insan yapmaktadır. Değerleri olmayan insanın bir şeylerden utanması ve çekinmesi olmadığından, medeniyet anlamında toplumsallaşması mümkün olamaz. Bu sözün altını çizmek lazımdır. İnsan kaotik ve karmakarışık bir ortamda çalışamayacağı gibi medeni olabilmesi de mümkün olmaz. Medeniyet insanlara faydalı olabilmektir. İnsanlara gerekli olmayan hizmetin, anlam taşıması mümkün olmaz. Ama ne tuhaftır ki; insanları bozduktan, ilmi yok ettikten sonra, onları döve döve bir müddet iş yaptırabilirsiniz. Ancak sırası geldiğinde canavar yüzünü ortaya çıkaracaktır. Lenin in insanlara bakış açısını anlatmak için bir olayını anlatmak istiyorum. Arkadaşları ile toplantı halinde iken, insanların devamlı dövülmesini, canlı yolunmuş tavuğun ısınmak için kendilerine sürtünmesine benzetmiştir. İnsanları ilk önce döveceksin ki, devamlı senin yanından ayrılmasınlar. Bunları söylerken, içkisini yudumluyordu. Böyle davranılmış bir insanın eline imkân geçince aynı şeyleri karşısındakilere yapmak kadar doğal davranış olamaz. O zaman insanlar arasında kavga ve dövüş kaçınılmaz olacaktır. İnsanlarda inanç olmadığında, utanmak olamaz. Utanması olmayan insan, başkasını düşünmeyen kimse demektir. Başkasını düşünmeyen sadece kendisini düşünen insanın yapamayacağı kötülük yoktur. Bu sözün de altını çiziyorum. İnsanların özellikle, yönetim kademesinde olanların, kendi bencillikleri yüzünden başkalarını düşünmedikleri herkes tarafından bilinmelidir. Şimdi yenilerde seçim dönemine girmiş bulunuyoruz. Asıl olay insanlara ne kadar yalan söylenip, o yalanlara inandıranlar başa geçmek durumunda kalıyorlar. Daha doğrusu başa geçip, kendi çıkarlarını öne alıyorlar.
Utanma duygusu, çevreye verilen değer ölçüsünde insanların yapısını oluşturmak durumundadır. İnsanların kadın erkek olarak düşünüldüğünde, kadınların utanmasının daha fazla olması gerekir. Çünkü kadın utanmaz ise, tabiatı icabı açılma saçılma olacaktır. Çünkü kadınların genel özelliği, başkaları tarafından özellikle erkekler tarafından beğenilmektir. Kendi başlarına iş üreten ve bu söze itiraz eden bayanlar olabilir. Ama biz genel ruhsal yapıdan söz ediyoruz. Bayanların diğer bir özelliği, bireysellik yerine hayatlarını başkalarına endeksli yaşamak isterler. Bayanlar başlarını omuzların yaslayacak güçlü bir erkek figürüne ihtiyaçları vardır. Bu yapı utanacak ve utanılmayacak durumları da belirlemektedir. Eğer aşırı utanç duyan birisi var ise, yaşamını utançları esir almışsa, o zaman iş yapabilme kapasitesini kayıp eder. Hayatının tüm kesimleri utanca dayanan insanlar, sevgiyi ve çalışma gücünü bulamadıklarından üretici olamazlar. Medeni olamazlar. Bu sebeple utancın çok olması veya hiç olmaması problem demektir. Utancı hayatını esir alabilir. Veya utanmaması başkalarını esir alabilir. Burada orta yol, en iyisidir. İnsanlardan utanmayan, yaratıcıdan utanamaz. İnsanlardan utanmak yaratıcıdan da utanabilmeyi gerektirir. Eskilerin bir sözü daha vardır. Kork Allahtan korkmazdan, utan utanmazdan. Bu sözün altında gerçekler vardır. İnsanların Allahtan korkusu olmazsa, başkaları ne der diyerek onları önemsemezler. O nedenle korku ve utanma duygusu, insanın gelişip topluma faydalı olabilmesi için gerekli önemli duygulardan birisidir. İnsanlar için normal tabiri bilinmediğinden, iyiye güzele götürmenin standartları da yoktur. Bu durumda her kafadan bir sözün çıkması doğaldır. İnsanlar arasında karışıklık ve keşmekeş bundan kaynaklanmaktadır.
Utanma ile cinsel duyguların ilintilemesi olayına gelince; bu olayda da gizli kalmış duyguların bastırılıyor olması, enerjinin potansiyel olarak depolanması anlamı taşımaktadır. Rezerv olarak bu birikme, insanda hayata karşı motivasyon ve gerekli yerde enerji sağlayacaktır. Ne demek istediğimizi biraz açıklayalım. İnsan normal yaşamında, hayata dair bir şeyler yapması gerekirse, onu iteleyecek iç enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji bedenin cinsel ihtiyaçları tarafından karşılanır. Eğer insana, her istediğini yapabilme imkânını sağlarsanız, o zaman gerektiği yerde, kendi haklarını korumak veya bağlı insanların hakkını korumak amacıyla, hareket edebilecek enerjisi olmayacaktır. Cinsel duygular bastırılıp gerektiği yerde lüzumu kadar, başkalarına zarara vermeden karşılanıyor olması ve artık potansiyelin günlük aktivite ile boşalıyor olması gerekir. Geceleyin ise uyku sırasında şarj olan bir potansiyel var demektir. Eğer insanda bastırılmış cinsel duygular olmasaydı, bir şeyleri yapabilme enerjisini hiçbir şekilde bulamayacaklardı. Çok yaşlı insanlarda cinsel duyguların azalması veya olmaması yüzünden, hayatla mücadele durumları azalmaktadır. Bazıları yaşlı olsalar da, gençliklerinde yaptıkları cinsel aktivite peşinde olarak, bedenleri yetmediği halde, kendilerini rezil etmektedirler. Şunu unutmamak gerekir, bir insanda eğer cinsel duygular yok ise, o insanın yaşam enerjisi yok demektir. Erkeğin cinsel aktivitesi ile kadının aktivitesi arasında farklılık vardır. Erkek cinsellikte aktif olarak almak ister. Kadın ise kendinin beğenilmesi usulü ile vermek ister. Ancak buradaki arz ve talep karşılıklı olmalıdır. Eğer karşılıklı olmazsa insanların birbirini anlamadığından rahatlamalar olmayacaktır. Utanma insanların istek ve arzularının her daim karşılanmasını engellemektedir. Ulaşmak için gayret ve sıkıntı çekilirken, bazen istekler karşılanamaz. Karşılanmayan isteklerden meydana gelen enerji, başka yerlerde kullanılabilir. İşte insan olarak hayata bağlanmamızı sağlayan bu enerjidir. Yoksa hayata bağlı kalmanın, mantıksal anlamda düşünüldüğünde, gereği yoktur. İnsan olarak 60-70 senelik ömür, dünya yaşamı ile kıyaslandığında, nokta kadara değildir. Burada elde edilecek zevk ve eğlenceler mutlaka bitecektir. Ölüm son demek değildir. Öldükten sonra başka bir hayat başlayacaktır. Asıl hayat oradadır. Hazırlık oraya yapılmalıdır. İnsanın içine verilmiş, sonsuz yaşam isteği bu sebepledir.
Utanma duygusu istek ve arzuların, önüne koyulmuş su bendi ve barajı gibidir. Bu baraj olmazsa, suyu belli dönemler halinde serbest bırakamazsınız. Kural ve esaslar, bu bentten su bırakma esaslarıdır. İnsanlar kurallardan sıkılıp isyan ettiği için, devamlı kuralları aşmak isterler. Hatta bazı insanlar, kurallar yıkılmak içindir gibi, basit mantık geliştirirler. Utanma duygusunun asıl yeri insan kalbidir. Kalbin kendisine dışarıdan bakma yetisi içgörürü oluşturur. İnsan kalbi olmadığında, utanma duygusu olmayacaktır. O nedenle hayvanlarda başkasına karşı utanma duygusu yoktur. Olamazda. İnsanın kendine dışarıdan bakabilmesi, psikiyatride kendine karşı oryantasyonu tam veya eksik diye nitelendirilir. Bu oryantasyonun psikiyatrik hastalıklar seyrinde önemli fonksiyonu vardır. Yer zaman ve kişi oryantasyonundan söz edilen hastaların, dışında normal denen insanların yaşamında da, bu duygu önemlidir. İnsan kendi yerini ve durumunu bilmeden hareket ettiğinde, uygunsuz davranışlar içine girer. Şu an toplumumuzda, insanların dışarıda, aslında evinin içinde yapması gerekli hareketleri, halkın arasında yapmaları, sosyal anlamda uyumsuzluktur. Bu insanların yer zaman ve kişi oryantasyonlarının ne kadar olabileceği konusunda tereddütler vardır. Cinselliğin aleni yaşanması adına, ortalıkta hayvanlar gibi ilişkiye giren insanları görmek durumunda kalıyoruz. Bu durum çocukların ruhsal gelişiminde olumsuzluklara yol açarken, devamlı karşılanan cinsel duygular insanların çalışma ve motivasyon hırsına da blokaj koymaktadır. Yani hem neslin kimden geldiği belli olmayan çocuklar, hem insanların çalışma ve motivasyon konusunda isteksizliğine sebep olur. Şunu unutmamak gerekir, insan eğer oyun ve eğlenmeye düşerse çalışma biter. Elbette eğlenme oyun ve cinsellik gerekli olduğu yerlerde lazımdır ve ihtiyaçtır. Ancak siz eğer bu işi devamlı hayat kadınları gibi yaparsanız, o işten zevk ve heyecan almamaya başlarsınız. Zevk ve heyecan alamadığınız, duyguların tatmini için başlar cinsel sapkınlıklar ve fanteziler. Artık uçurumdan aşağı inmişinizdir, tekrar çıkıp hiç olamamış gibi zevk alabilmeniz mümkün olmaz. Hayat bağlılık kalmaz. İsteksizlik ve heyecansızlık had safhaya çıkar. Tercihinizi ve hayat tarzınızı bildirmiş lokantada isteklerinizi sıralamışsınızdır.
Netice olarak utanma duygusu, insanda olmazsa çalışma ve motivasyon olmayacak demektir. İsterseniz deneyip, o bendi yıkarsınız. Ama şunu unutmamak gerekir. Eskiler ar perdesi yıkılmış insandan hayır gelmez deşmişlerdir. Ar ve haya perdelerinin yıkılmadığı huzurlu ve medeni bir dünyada yaşamak dileğiyle.
Saygılarımla..
Dr.F.Efser GÖKÇEN
MANYETİK DUNYAMIZ
www.manyetikdunyamiz.com
Y A S A L U Y A R I
"5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu"nun ilgili maddeleri gereğince, özellikle bu yazının hakları saklı olup, telif hakkı içeren bütün içeriği izinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve paylaşılamaz. Fakat; paylaşılacaksa ya da alıntı yapılacaksa www.manyetikdunyamiz.com adresi ile Dr.F.Efser GÖKÇEN'e ait olduğunu belirtir bir dip notuyla hiç bir değişiklik yapılmaksızın yayınlanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Poetic Edda -- 02.07.2011 - 21:42
"Utanma duygusu, çevreye verilen değer ölçüsünde insanların yapısını oluşturmak durumundadır. İnsanların kadın erkek olarak düşünüldüğünde, kadınların utanmasının daha fazla olması gerekir. Çünkü kadın utanmaz ise, tabiatı icabı açılma saçılma olacaktır. Çünkü kadınların genel özelliği, başkaları tarafından özellikle erkekler tarafından beğenilmektir. Kendi başlarına iş üreten ve bu söze itiraz eden bayanlar olabilir. Ama biz genel ruhsal yapıdan söz ediyoruz. Bayanların diğer bir özelliği, bireysellik yerine hayatlarını başkalarına endeksli yaşamak isterler. "
Genel /geleneksel ruhsal yapı ne güzel işinize geliyor değil mi? Doktormuş... Hayretle okudum.
Yabancı -- 03.07.2011 - 00:45
"Bazı hayvanlar utanmıyor."
Yabancı -- 03.07.2011 - 00:49
Aynı kişilerin birde arsızlığı, aymazlığı inceleyip utanma duygusuyla karşılaştırmasını her iki duygu durumununda davranış yansımasını, etkilerini anlatan makalelerini okumak bütünlüklü olurdu sanki.
gamaro -- 03.07.2011 - 14:31
"İnsanın kendine dışarıdan bakabilmesi, psikiyatride kendine karşı oryantasyonu tam veya eksik diye nitelendirilir. Bu oryantasyonun psikiyatrik hastalıklar seyrinde önemli fonksiyonu vardır. Yer zaman ve kişi oryantasyonundan söz edilen hastaların, dışında normal denen insanların yaşamında da, bu duygu önemlidir. İnsan kendi yerini ve durumunu bilmeden hareket ettiğinde, uygunsuz davranışlar içine girer. Şu an toplumumuzda, insanların dışarıda, aslında evinin içinde yapması gerekli hareketleri, halkın arasında yapmaları, sosyal anlamda uyumsuzluktur. Bu insanların yer zaman ve kişi oryantasyonlarının ne kadar olabileceği konusunda tereddütler vardır. Cinselliğin aleni yaşanması adına, ortalıkta hayvanlar gibi ilişkiye giren insanları görmek durumunda kalıyoruz. Bu durum çocukların ruhsal gelişiminde olumsuzluklara yol açarken...."
neyse kısa keseyim; Ben az sevişmiş adamı hemen tanırım.
Ve bakın bu da anlattıklarını bağladığı yer;
"İnsan olarak 60-70 senelik ömür, dünya yaşamı ile kıyaslandığında, nokta kadara değildir. Burada elde edilecek zevk ve eğlenceler mutlaka bitecektir. Ölüm son demek değildir. Öldükten sonra başka bir hayat başlayacaktır. Asıl hayat oradadır. Hazırlık oraya yapılmalıdır. İnsanın içine verilmiş, sonsuz yaşam isteği bu sebepledir. "
bir psikiyatri, bir din.. double penetration maşallah.
gamaro -- 03.07.2011 - 19:44
Yer ve zaman oryantasyonunu getirip bağladığı yere bak... Yani bu doktora (!)göre parkta otobüste öpüşenler hem hayvansılar, hem de yer zaman ve kişi oryantasyonu bakımından psikiyatrik tereddüt yaratıyorlar(mış)...
DSM IV yeniden yazılsın, az sevişmiş adam sendromu da eklensin, ayrıca tereddüte mahal yok, icd 10 kodunu ben korum.
Ulan... neyse ya neyse...
G Milat -- 03.07.2011 - 20:05
Bazi şarlatanlara "pirofeyysor duuuktooor" demeye utaniyorum... Utanma budur.. Evet evet budur...
*G Milat*
Hüseyin AKTAŞ -- 04.07.2011 - 07:46
"Genel /geleneksel ruhsal yapı ne güzel işinize geliyor değil mi? Doktormuş... Hayretle okudum."
Yalnızca hayret mi yoksa aynı zamanda utandınız mı, Poetic Edda?...
Poetic Edda -- 04.07.2011 - 08:29
Hayır, utanmadım. Ama sinirlendim... Kadınlar açılır saçılır, endeksli yaşar, istisnalar kaideyi bozmaz... utanmak gibi bir duyguyu din ile iman ile açıklamaya çalışan ahlak vaizlerinden bıktım... bir psikiyatrist ahlak satıyor, lanet olsun.
xenix -- 04.07.2011 - 11:38
"Fakat; paylaşılacaksa ya da alıntı yapılacaksa www.manyetikdunyamiz.com adresi ile Dr.F.Efser GÖKÇEN'e ait olduğunu belirtir bir dip notuyla hiç bir değişiklik yapılmaksızın yayınlanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
"
Masal -- 04.07.2011 - 12:40
Efser Gökçen, zihninizdeki kokuşmuş leş düşüncelerle dolu yorumunuzu mide bulandırıcı buldum.
Herşeyi dine imana bağlayıp ahkam kesmeye başlamıyor musunuz, insanın tahammül kasnağı o raddede kırılıyor.
Yorumunuzu, huzurlu ve medeni bir dünyada yaşamak dileğiyle sonlandırmışsınız. Sizin gibiler hızla çoğalıyor, bataklık sinekleri gibisiniz!
Bu pek mümkün görünmüyor.
Simge -- 04.07.2011 - 13:46
Ahlak her zaman din, gelenek, görenek, toplum sağlığı ve benzeri öğretilerle ilişkilendirilecektir. Çünkü aslında kendisi de bir öğreti biçimidir. Sosyal insanın oluşturduğu birlikte yaşama kurallarıdır aslında ahlak. Zamana, yere, yöreye göre değişiklik gösterebilir. Fakat ahlak, görünmez kurallar biçiminde aslında her toplumda vardır. Bu kuralların çiğnenmesi bazen daha büyük bir ahlak yapısı gerektirir. Örneğin doğuda namus ahlakına dayalı şiddeti reddetmek için daha genel, evrensel bir ahlak yapısını benimsemiş olmak gerekir.
xenix -- 30.05.2013 - 20:56
Bugün aklıma bir konu takıldı. Bir kişinin utanma duygusuna sahip olup olmadığını nasıl anlarsınız? Yani ne gibi gözlemler, testler yaparsınız o kişi hakkında bu karara verebilmek için.
En küçük ayrıntıları dahi yazabilirsiniz bu testle ilgili.
Satranç -- 30.05.2013 - 23:50
Xenix kusura bakma soruna cevap vereneyeceğim ama kendimce yazılası birşeyler geldi aklıma.
Utanma sonra edinilen bir duygu mu bilemiyorum ama beyinde depolandığı bölge belli sanırım.
Yaklaşık 100 yıl önce tren yolu inşası sırasında kontrolsüz bir patlama gerçekleşir ve işçilerden birinin kafasının içinden büyükçe bir metal kurşun gibi geçer. Garip bir şekilde adam sadece şaşkındır. Basit bir pansuman işi görür. Beyninde resmen bir delik olmasına rağmen adamda zihinsel hiçbir sıkıntı görülmez. Beyni eskisi gibi işlemektedir.
Yalnız bir süre sonra arkadaşları adamda gariplik keşfederler. Çok küfür etmektedir ve bundan hiç rahatsız olmuyordur. Bir süre sonra ucubeleri sergileyen bir sirke katılır ve hasar görmüş beynini para için sergilemeye başlar. Kısacası adamda utanma duygusu kalmamıştır adeta.
Kıssadan hisse; utanmaktan utanmayın. Bence gerekli bir duygu ki evrimsel olarak oluşmuş.
Turan -- 31.05.2013 - 08:00
Utanmak toplumdaki var olan kuralları koruma amaclidir.
rumana -- 31.05.2013 - 10:10
genelde pek kesin bir karara varamam bu gibi konularda ama birilerinin onu duyabileceği bir ses tonuyla toplumun genelince utangaçlığa konu olabilecek kapsamda değerlendirilen herhangi bir şeyi rahatlıkla söyleyip söylemediği ölçülebilir ve tavırları gözlenebilir.cümleleri seçiş şekli ve buna oranla normal konuşması kıyaslanabilir.ses tonu ve sesini alçaltıp alçaltmadığına falan bakılabilir.eğer rahatlıkla söylüyorsa pek utangaç biri olmayabilir.mesela toplu taşımada ya da arkadaş grubunda denenebilir.yani yakın mesafede birileri olmalı
Turan -- 31.05.2013 - 11:11
Senin söylediğin türdeki insanlar davranislarinin farkında değiller, farkında olmuş olsalardı utanirdilar. Onlar herhangi bi kurala karşı geldiklerinin farkında değiller.
rumana -- 22.05.2014 - 23:54
ya ne pis şey şu utanma.......tam cesaretini topliycaksın, hadi oğlum hadi kızım tamm diyceksin yapcaksınnnki yine ehe ehe kem küm hı hı tabi, evet, hayır......ha bi de farkettiriyosan.... al rezilliğin daniskası;)