İnsanoğlu, cinselliğin gücünden yani şehvetten tarih boyunca ürkmüştür.
Bunun dizginlenmesi amaçlı tek eşliliğe yatay bir geçiş yapma sözleşmesi yani evlilik zorunluluk haline getirilmiş, yasalar ve din de bu kurguyu tamamlamıştır.
İnsanoğlu, evlilikler ile şehveti ehlileştirme amacı güder, bunun sevgi kutbuna insanları yaklaştırması planlanmıştır, insanoğlu içindeki ‘’şehvetsiz sevgi’’ amacına yönlendirilir, tıpkı annesine, kız kardeşine hissettiği türden bir sevgi. Zira bu insana dinginlik verir ve bu kabul noktalarını esneterek insanın daha iyi bir köle olmasını sağlar.
Zira şehvet insana yön veren, insanı yönelten, insana amaç veren en büyük itici güçtür.
İnsan şehvetten korkutulur ki, sevgi fetişzmine çabucak entegre edilebilsin.
Sanat, bu sebeple şehvetin yanında yer alır.
Şehvete karşı, sevgiyi savunmak ve onu aşkla aynı kalıba indirgemek zamanımızın en büyük yanılgısıdır.
Tek eşliliğin sözleşmeye dökülmesi yani evlilik, başlı başına doğanın canlı türlerine yüklediği her türlü mücadeleye ters etki yapar ve evrimin tersine çalışmasına neden olur.
İnsanları, riske girmekten, gelişmekten alıkoyar, elinin altında sürekli çiftleşebileceği bir bireyin yasalarla yanımıza konulması asıl hapishane hayatıdır, köleliğinizin imzasının bir canlının üzerine atılmasıdır.
Sahip oldukları insana sahip olmaya başlar tarihsel materyalizm doktrinine göre, özel mülkiyet köleler yaratır, evlilikte insanlar arası bölgeler, sınırlar, zorunluluklar, sorumluluklar ve aidiyetler yaratılmasının belgelenmesidir.
Keza zembille inmeyen bu olayı bizler icat ettiğimize göre, acaba toplum baskısı olmasa evlilikler son bulur muydu?
Delişey -- 03.05.2011 - 12:43
denemeden kimse bilemez, hele deneyip aradığını bulamayan hiç bulaşmaz:P
toplumun baskısının getirdiği çaresizlik yüzünden milyon kadın - erkek bir kölelik durumu yaşamaktadır. bu benim gözlemlerim ve yaşadıklarıma göre doğru bir bilgidir...
eğer çocuk yapmayacaksanız birliktelikler için belediye iznine gerek yoktur derim ben...
ve eklerim toplumda sevgisiz evlilikler bitmedikçe yine toplumun bakışına göre saygısız birliktelikler hep olacaktır... ve evlilik şehvete duvar ören bir kaledir, bir yığın evlilikte şehvet olmadığı için biter, bitmeye mahkumdur. oysaki evliliğin önemli bir bölümü haz duygusu ile besli olmalı, geçmişten gelen öğretilerle şehvet sadece dışardaki kadına duyulması gereken bir duygu olarak düşünülmememli..
evlenildiğinde kadın, annedir, eşindir evinin kadınıdır ve dır dır dır dır uzarr gider:))
nacizane görüşümdür...
Poetic Edda -- 03.05.2011 - 13:35
Bence önemli olan, herhangi bir birliktelik modelinin dayatılmaması, bu model üzerinden iyi kötü ahlaklı ahlaksız gibi vahşi onay mekanizmalarının işletilmemesi olmalı. Ama kolay değil...Kişinin önyargılarını dizginlemesi, kendisinden farklı olana tahammül kabiliyetini geliştirmesi ve fırsatçılığı elinin tersiyle itecek bir olgunluğu gerektiriyor...
Fırsatçılık önemli...
"Sen dul kadınsın, hani olur ya...bir haber etsen yeter..." diyen kişi kimdir?
Bence evliliği çok önemli bulan ve evlenmeden birlikte olanları çok fena kötüleyen bir kişidir.
:)
HoLa -- 03.05.2011 - 13:35
Oysaki evlenmiyor, evlendiriliyoruz.
Alınıyor, veriliyoruz filan.
Ammma var ya...nasıl olsa işkembe sağlam.
Kendimiz yapmışızcasına yazıyoruz.
Aranızda "ben evleniyorum" ya da "evlendim haberiniz olsun"...
...diyen var mı acep?
ned -- 03.05.2011 - 18:56
Merak ediyorum; hangi toplumsal kurumu insan icat etmemiştir? Elbette haklılık payınız var; çiftlerin algısı her ne kadar kendine özgü olsa da evlilik bir yasal düzenlemedir. Toplum, çiftlere belirli ödevler, sorumluluklar yükler. Kaçınılmaz bazı kurallara uyulmasını ve çiftlerin buna uymasını ister. Çiftleri birbirine sabitledikçe birliktelik köleliğe dönüşür.. Resmiyet ve içinde yaşadığımız toplum, çiftler üzerindeki baskıyı artırır. Bu ayrı bir konu.
Diğer yandan evlilik kurumunun icadının sadece "şehveti bastırmak"tan kaynaklandığını söylemeyi iddialı buldum. Tarihe baktığımızda evliliğin maddi gerekçeler yüzünden gerçekleştirildiğini görüyoruz. Yani birleşmeler, sadece "ahlaki" gerekçelerle değil, maddi gücü artırdığı için de yapılıyordu.
Yazınızdaki "şehvet" vurgusunu, "tutkunun yitirilmesi"ne bir isyan olarak anladım. Evet, her gün gördüğünüz, istediğiniz zaman seks yapabildiğiniz, alıştığınız kişiye tutku, şehvet hissetmek zordur. Ama bu uzun süreli birliktelikler için de geçerli değil midir? Her neyse benim inancım da; Poetic Edda'nın dediği gibi "herhangi bir birliktelik modelinin dayatılmaması".
Nibelunga -- 03.05.2011 - 20:18
Evlilikle şehvet birbiriyle bağdaşmaz. Şehvetin olması için hırsla istemek, arzunun yoğunluğu şarttır. Evlilik demek istediğini almış olmak, yani arzuna kavuşmuş olmaktır. Bana göre şehveti arayan evlenmemeli.
xenix -- 04.05.2011 - 09:19
Evlilik özgürlüğün önünde bir tuzaktır. Yazıda bir çok noktaya katılıyorum fakat çıkış noktasında bazı yanlışlıklar var. Evlilik ile şehvet mukayese edilmemeli. Evliliğin cinsellikten başka bir boyutu var. Çok daha geniş bir hapisane modelidir evlilik. Bizi yaratıcılığın olmadığı bir alanda sabitlemek ve düzenin bir parçası haline getirmek için kurgulanmıştır.
xenix: Takiplerim
Masal -- 04.05.2011 - 12:57
Tabi ki; madalyonun bir değil bin yüzü var. Konu evlilik olunca, herkesin söyleyecek bir sözü , bir yorumu , bir tanıklığı ,bir korkusu vardır:)
Çok geniş hapisane modeli olan evliliğin, bile bile tercih edilmesinin nedenleri nelerdir? Bunlar paylaşılırsa ortaya daha net sonuçlar çıkabilir diye düşünüyorum.
Evet, bencede herhangi bir birliktelik modelinin dayatılmaması.. özellikle de evlilik..:) ( en çok dayatılan model sıralamasında yerini korumakta)
HoLa -- 04.05.2011 - 17:32
Evlilik öncelikle bir veraset alktidir.
Sorumlulukların medeni kanun ile çerçevelenmesidir.
Elbette bir de planlama adına ilişki tercihidir...
...planlama da genellikle üstteki iki madde nedenlidir.
Ayaklarımızı yere basalım ve evliliği kişilerle olan ilişkide bir SON ya da CİDDİYET göstergesi şeklinde sınırlayarak anlatmayalım.
"Hayatımın geri kalan kısmını bu insanla geçireceğim" diyebilirsiniz...
...bunun anlamı her daim evlilik filan değildir.
Evlilik, devletin insanlar üzerinde varlık gösterme girişimlerinden biridir de denilebilir.
***
Gel gelelim, çarkları garubet ve de ucubik bir şekilde dönderme meraklılarının ortaya attıkları sakat yansıtmalar, evliliği bir anda makyajlanmış bir esaret haline getirmekte.
Başta feodalite olmak üzere bir alay hurafe ile cilalanan evlilik mekanizması, arkasında gecekondu olan bir malikhane gibi yutturulmakta.
Ne dedik?
Evlenmiyor...evlendiriliyorsunuz.
Anlayacağınız; birilerinin malısınız.
Öyle görülmektesiniz.
Ota boka burun sokma meraklısı kafalar ile girişilen bu uzun soluklu maceranın bir işkenceye dönüşmesinin etken nedenlerinden sadece biridir bu.
İş salak kadın ile gerzek adama kalınca esaret maceraları başlamakta.
Kendi hayatlarının sahibi olamamış, dümbelek işi, sadece evlilik değil, ne olursa olsun kokuşacaktır. Eminim bir sürü değerler, töreler, gelenekler ile bu saçmalıkları kamufle edip ortaya servis edeceksiniz...
...rica ediyorum bunu yapınız.
Ben tercümesini yaparım size...
"Damadın ammisinden bir metre kordooooooon..."
Yabancı -- 04.05.2011 - 20:11
Evlilik beni hep korkutmuştur hemde çok. Hala.
Misafir -- 05.05.2011 - 08:00
Televizyon kanallarında yayınlanan evlilik programları çılgınlığına her gün bir yenisi ekleniyor.
Türk toplumundaki kadın erkek ilişkisini gözler önüne seriyor. İnsan bu programlara bakınca memleketteki asıl sorunun kriz,işsizlik değil de; evlenememek olduğu kanaatine varıyor:))
Bu tür proğramlara en çok talep bayanlardan,bayanların evililik merakına bir dur deme zamanı gelmedimi?
Köyün Delisi -- 05.05.2011 - 10:52
Bayanların evlilik merakı niye var?
Daha neyin ne olduğunu anlamadan gelinlik giydirirler kız çocuklarına, oyuncak bebeklerle anneliğe hazırlarlar, belli bir yaşa gelince evde kaldın seni kimse istemiyor baskısı yaparlar, üstelik bedavadan yaşamanın en kolay yoludur kocanın himayesine girmek, sonra bu evlilik merakına dur diyelim, e hadi diyelim :)
G Milat -- 05.05.2011 - 11:31
Artik gunumuz toplumlarinda biraz daha az gorulse de hala evlilik= bir bayanin ruyasi
diye gorulur. Genel de zaten bayanlar daha bir heveslidir, aman evim olsun, ocagim olsun, yatagim olsun, colugum cocugum bir erim, erkegim olsun diye. Bu da aslinda Turk toplumunda kiz cocugunun yetistirilmesiyle ilgili gibi geliyor.Kiz cocugunun mutlaka bir oyuncak bebegi olur ve boylece ileride cocuk bakmaya taaa o yaslarda hazirlanmaya baslar.
Sehvetin evlilikle birlikte kirildigina katiliyorum.Ama bence her gun ayni yatakta ayni kadini gormekle kirilmaz o atesli sehvet, bence o kadinin/erkegin artik senin tapulu(!) esin oldugunun bilincinde oldugun anda o sehvet tozlasir ve savrulup gider... :/
Evliligin ise iktisadi anlamda devletler tarafindan ozendirilen bir kurum oldugunu dusunuyorum.Cogunlugu aileden olusmus toplumlari yonetmek cok daha kolaydir ve bu tip toplumlarda dizginleri elde tutmak son derece basittir...
Evliliklerde her sey karmasa demeti gibi...
*G Milat*
Misafir -- 05.05.2011 - 11:35
Devir değişti, artık değerli olan erkek. Bu kadar basit.
Masal -- 05.05.2011 - 13:35
Evlilik geleneksel olarak kadınlara sunulmuş tek gelecektir.Birçok kadın ya evlidir, ya bir zamanlar evlilik geçirmiştir ya da evli olmadığı için acı çekiyordur.Der, Simone de Beauvoir
Gerçekte savunduğu kadınların böyle bir saplantıyla doğdukları değil; gerek toplumun, gerek ailenin onları evlilik fikrine sapladığıdır. Doğrudur da .
Bir kadın, etrafında olup bitenleri anlamlandırmaya başladığı andan itibaren kendisine tabletler halinde yutturul günah, ayıp, kötü kavramları...
Toplumumuzda kadına verilen rol, birinin kadını olma şeklindedir. Dünyaya geleceksin bir erkeğin kadını olacaksın, çocuk doğuracaksın, eşine bakacaksın, ailesiyle iyi geçineceksin şeklinde pek çok görev yüklenir.
Bu yapı kadına kadın olmaktan önce birey olma şansı vermez, tek başına ayakta kalmasına müsaade etmez, yalnızlığı seçmiş olmasının bir seçim değil bir mecburiyet olduğu mantığını sokar kafalara bu da evde kalma sorunsalı olarak çıkar karşılarına..
İşin özü, kimse evlenmenin meraklısı değildir ama belli bir düzen var ve bu düzen kendine uymayan her şeyi ve herkesi etiketlemeye meraklı bir düzendir.
Bir kadının evlenme merakı tüm bu baskıdan kendini kurtarmaktan öte bir şey değildir.
HoLa -- 05.05.2011 - 14:48
Cucumber=Hıyar
Cucumber's-Hıyara ait
Mr-Mister
Mrs-Mistere ait
nanik atak -- 05.05.2011 - 21:03
İşin acıklı yanı şu ki erkekler tarafından tutsaklaştırılan kadınların erkekleri tutsaklaştırmaları. Kim daha tutsak erkekler mi kadınlar mı desek cevabını bulamayız. Kadınların veya erkeklerin evlenerek toplumsal baskıdan kurtulmaları da safça bir düşünce. Baskının amacı bu zaten, seni evlendirmek, e sen de evleniyorsun işte!? Üstelik senin için güzel de bi sürprizi vardır toplumun: Baskı biçim değiştirerek başka türlü devam eder.
Olaya şu açıdan bakmakta fayda var: İster evlilik olsun ister başka tür bi ilişki, eğer ilişkide bulunan kişiler toplumun ideolojisinden farkındalık olarak kendilerini ayıramamışlarsa o ilişki asla iki kişilik ilişki değildir. Bütün toplum o ilişkinin tam ortasındadır. Size ait olmayan düşünceler tarafından durmaksızın yargılanır, hizaya sokulursunuz. Biriyle sevgili, eş vs. olmak üzereyseniz dikkat edin, zira toplumun ideolojisiyle olan ilişkinize, teslim bayrağını çekmenize yol açabilecek tehlikeli bir boyut katmak üzere olabilirsiniz. Bütün ilişkilerin hep aynı hep aynı olmasına şaşmamalı. Ve tabi toplumun herkesi evlendirme isteğine...
Bizim bi arkadaşa, bu arkadaş erkek bu arada, babası evlen oğlum artık, ne zaman evlenecen lan sen diye diye sürekli baskı yapıyordu. Bir gün gene böyle bir muhabbet sırasında arkadaş babasına, yorma kendini ben evlenmiyecem demişti de babası da ona oğlum sen evlenip çocuk yapmazsan benim soyum sopum nasıl sürecek diye çıkışmıştı. Kısa bir sessizlikten sonra bizim bu arkadaşın babasına verdiği yanıt bizi uzun süre eğlendirmişti: Baba, derdin buysa yeniden evlen, kendi işini kendin gör...
Evlilik ilginç bi konu arkadaşlar, insanların bi başka tuhaflığı. Zaten insanoğlu dünya üzerinde istediği kadar, bakın ben ne kadar da akıllıyım, bendeki zeka, bilinç hiçbirinizde yok diyerek caka sata sata salına dursun, şu gerçek içten içe onun aklını çoktan başından almış durumda: evrenin kıçındaki sivilce bile değiliz. O yüzden insanla yatıp insanla kalkan ve kesinkes mizahtan yoksun tanrılar icat ederek onların ağzından ne kadar da önemli, ne kadar da akıllı olduğumuzu söyletip duruyoruz. Tuhaflıklarımız tür olarak bizi evrenin çöpsepetine emin adımlarla götürüyor, ve biz önemli olmadığımızı kabul edip durumun tadını çıkarmaktansa şişip patlamayı bekliyoruz. Tıpkı gittiği tatil kasabasındaki tuvaletleri beğenmeyerek günlerce tuvalete çıkmayan ve komaya giren, sonra da bokları son anda operasyonla alınıp ölümden dönen şımarık turiste benziyoruz.
fil -- 05.05.2011 - 21:54
bence esas mesele sadece iki kişinin hissettiği yaşadığı görünmez bir bağ varsa şayet
bunu kimseye anlatmak göstermek kaygısı ya da edimi olmamalı
o bağ herşeyden herkesten hatta o iki kişiden dahi azade özgür olmalı
Misafir -- 30.05.2011 - 07:49
Çevremizde çoğunlukla , gülücüklü düğün fotoğraflarının yerini çok kısa sürede boşanma davası dosyalarına bırakması, ister istemez kitleleri etkiliyor. Bunca insan da yanlış kişiyi seçmiyor ya, evlilik demek ki pek iyi bir şey değil mantığı ortaya çıkıyor.
Karım ve ben bir evliliği sonsuz yapmanın sırlarını keşfettik.
-haftada iki kere, güzel bir restoranta gideriz, biraz şarap, biraz güzel yiyecek. salı günleri o gider, cumaları ben.
-ayrı yataklarda yatarız. onunki izmir'de, benimki istanbul'da.
-karımı her yere götürürüm. ama her seferinde dönüş yolunu bulur.
-yıldönümümüz için karıma nereye gitmek istediğini sordum. o da "uzun zamandır gitmediğim bir yer olsun" dedi... mutfağı önerdim.
-her zaman elele tutuşuruz. eğer elini bırakırsam, hemen alışverişe başlar.
-elektrikli blenderı, elektrikli tost makinesi, elektrikli ekmek kızartıcısı var. bana diyor ki "çok fazla ıvır zıvır var ve oturacak tek bir yer yok" ben de ona elektrikli sandalye aldım.
-şunu her zaman hatırlayın. evlilik boşanmanın birinci nedeni.
-istatiksel olarak, boşanmaların %100'u evlilikle başlıyor.
-"bayan doğru" ile evlendim. ama yeni öğrendim ki, adı "her zamanmış."
-karıma 18 aydır tek bir söz söylemedim. onun sözünü hiç bir zaman kesmek istemem.
-son kavgamız benim suçumdu. karım bana "televizyonda ne var" diye sordu. ben de "toz" dedim.
Köyün Delisi -- 31.05.2011 - 08:14
niye bağdaşmasın birbiriyle? bence olur :)
bwallace4ever -- 31.05.2011 - 12:29
Yazı çok güzel çok cesur. Teşekkür ederiz.
Biraz iddialı olacak ama evlilik, hatta sevgi, hatta aşk, insanın bencilliğinden gelir.
"Ben bu hayatta yalnız kalmak istemiyorum" hissinin dilden çıkmış halidir aşk ve evlilik. "Seni seviyorum" değil "sana ihtiyacım var"dır asıl içimizde filizlenen.
Ha bu arada temmuzda evleniyorum. Zorunlu olarak ihtiyacımı "aşk" diye dillendiriyorum :)))
HoLa -- 31.05.2011 - 13:54
Evcillik:
-Hayati çişim vaar...
-Gel hayatım götüreyim seni tuvalete...
-Hayati çişim var...
-Çıkmadan niye işemedin?
***
-Necla cım maç seyredip seni öyle alacağım...
-Tabi hayatım, nasıl istersen.
-Necla cım maç seyredip seni öyle alacağım...
-Almasan da olur, istersen orada yat!
G Milat -- 01.06.2011 - 19:38
Bir toplumu istediginiz gibi yonetip sorunsuzca onlari surmek isterseniz; oncelikle onlara tanri fikrini itinayla asilayin sonra da evlenip aile kurmaya manipule edin... Buyrun size kaybedecek cok seyi olan ve size isyan edemeyecek kadar ibadet/ailevi isler ile ugrasan et yiginlari..
Afiyet olsun.
*G Milat*
xenix -- 01.06.2011 - 22:02
Bir de 3 çocuk var. Onu da unutmamak lazım.
xenix: Takiplerim
G Milat -- 01.06.2011 - 22:15
4(ve daha fazlasi) kadin icin 3 cocuk az bile.. Cok mutevazi oldunuz Sayin xenix..
Ben olsam evlenip kuracagim hareme en az 6 kadin 15tane de cocuk isterim..
*G Milat*
Nibelunga -- 01.06.2011 - 22:30
Sistemi kullanın, ama kölesi olmayın. Daha iyi bir taktiğe kadar, şimdilik.
carpediem -- 04.06.2011 - 20:22
evlilik yaşanılan cinsel hayatın ve sahip olunmak istenen çocuğun meşrulaştırılmasıdır.bunun için vardır hayatımızda bu kavram.aile kurumu için vardır.ve cok cok eskilerde beri evlilik hep kutsal bir seramoni olarak görülmüştür.ve bu cok cok eski aile tiplerine baktığımızda tek eşli olunmayan kadının yada erkeğin çok eşli olabildiği aile tipleri var ve buna ek olarak evlilikte hep var. bence evliliği salt tek eşliliğe indirgemek ve kölelik sınıfına sokmak pek doğru değil.