Ilaveten;
Yokluk ve kanit baglaminda kurcalanan ya da sorgulanan "şey"in tanri olmasi da bambaska bir mantık hatası.
Ozdeslik ilkesi geregi bir onerme ya da muhakeme sürecinde bir tanım ya da kavram hep aynı anlamda kullanılmalı ve A=A olmalıdır.
Iyi de, hangi tanri?
Spinozanin tanrısı mi?
Baba oğul kutsal ruh mu?
Allah c.c mi?
Thor mu?
Zeus mu?
Kisisel mi (semavi dinlerdeki gibi) yoka fizikçilerin de kullandığı mahiyetinde bir ilk sebep mi?
Panteistik bir yaratim ilkesi ya da evrenden taşan daha komplike bir versiyon mu?
Hicbiri bellli degil.
Cunku onermenin ana bileşeni "cok anlamli", daha bunun brahmanizmi var, Jainizmi var, turuncu rahibi var, var oğlu var.
E haliyle, tipki Einstein'in " tanri zar atmaz" ifadesinde oldugu gibi, soruya bakan herkes kendi tanrisinin eline zar tutusturuldugunu filan zannediyor haliyle.
Müslümana sorsan Einstein Muhammed mustafanin Allahını, museviye sorsan yahveyi, aborjine sorsan kara orman bilmem neyini, John Toland ise bambaska birseyi oznelestiriyor.
Bence bir sadelesmeye gidelim;
Tanrıya degil de "seytana" yoneltelim ornegin ayni varlik tokluk argümanni.
Hani şu ateşten yaratılmış ilan ve Ademin önünde secde etmesi istendiginde: nedir ulen bu, bildiğin çamurdan yaratilmis asagi kademe bi yaratik, ustun olan benim, ne diye secde edecekmişim diye cingar çıkarıp tum bu kosmik trajediyi başlatan varligi..
Evet..
Kanitin yoklugu yokluğun kanıtı degildir idi di mi?
Simdi bu onermeye gore "seytanin" varlik/yokluk durumu ne oluyor acep, filozoflar ya da fizikçiler bunu da açıklasın.
Hala mi agnostik tutum?
Yuh artik 🙂