Ülkedeki mezarlarin ( cok eski ve harap olanlari saymiyorum) nerdeyse %90 i asagidaki sekilde..
Tasarım, ozgun bir estetik dokunuş, ya da uzerine en azindan kafa yorma vs hak getire.


Ve bu da, ülkedeki yapi stogunun agirlikli olarak sahip oldugu benzer kimliksiz ve özgünlük yoksunu bina mimarisinin bir yansimasi;

Çirkin iste.
Siradan, kimliksiz, kaba saba.
Ben küçükken, bizdeki bu kalipli mermer kabirleri gördüğümde, ölünün topragin ustunde, bu diktorgen kutu gibi seyin icinde yattigini zannederdim.
12-13 yaslarindayken filan, sanirim babama sorduğumda öğrenmiştim, aslinda o üstteki kabirin sadece görsel oldugunu ve kisinin gercekte toprağın bir iki metre altinda yattığını.
Bu bana hala garip geliyor.
Mezar taşı dedigimiz sey, ozunde mezar yerinin kaybolmasını yada unutulmasini önlemek icin yapılan bir uygulama, ve bunun toprak seviyesinin üstünde boyle kutu gibi dizaynı edilmesi haz ettiğim bisey degil. Bilakis, sevdiğiniz bir insanin mezarını ziyaret ettiginizde, sanki onunla aranızda bir bariyer varmış hissi veriyor bana.
Mukayese etmek babinda, bir kac yurtdisi örnek hristiyan mezarlarindan;



Bu arada, mevani'in dediklerine harfiyen katılıyorum.
Babamın cenazesinde aynı şeyleri tecrübe ettim, hatta bi ara imamla tartıştım.
İnsanin hergun babasi ölmüyor ki!
Aman ikindiye yetissin, aman fazla beklemesin, aman soyle aman boyle...
Bir selin önünde savrulup gidiyorsunuz o an, ne yapacaginizi bilemediginiz acinizla beraber.
Sanki durakta bekleyen bir insani arkadan itttirp zorla otobuse bindiren bir kalabalık..
Doğru düzgün bir vedalaşmaya bile fırsat tanımayan bir hayhula.. neyse artik bu kadar hızlı halledilmesi gereken...
Mezar yerinden herkesin dışarı cikarmistim ben,
Ulan bi sessiz olun, yok abi kafasi suraya ,yok boyle tutalim, ali abi sen cekil, vs vs.. kendim indim, kendim yerleştirdim, artik o an elimden geldiği kadar..
Neyse.