Pirdas, gözün yapısında aslinda beynin tamamlama ilkesi geregi usulen doldurulan (gorulmedigi halde görülmüş gibi doldurulan) minik bir alan var.
O da optik sinirin ( yani gorme sinirinin) retinayi deldigi yerdir.
Yani lastik bir topun ic yüzü gibi düşün.
Bu ic yuzun her tarafinda degisik yoğunluk ve sayida isiga duyarli hucreler ( retina tabakasi) var, ama bi de Sibop dedigin nokta var, orada bu retina yok, dolayısıyla ışığı algilayacak herhangi bir hücre de yok.
Ya da daha iyi canlandirabilmen icin, bir LED tv ekranını düşün, ve o ekranın ortasında bir yerlerde bir hdmi kablo girişinin bulunduğunu.
Aslinda mekanik ve tasarım acisindan bakarsan, bu hatalı bir mühendislik ürünüdür.
Ornegin bir android fabrikasında çalışan bir mühendis olsan ve android gözüne ait sensör yüzeyini boyle bir optik kablo ile ortasindan deldirerek ( yani kör nokta oluşturarak) tasarlasan muhtemelen isten kovulursun.
(doğa mükemmel degildir durumlari)
Ama nihayetinde bizim gözümüzün durumu budur.
Optik sinirin retinayi delmesi sebebiyle hepimiz bir kör nokta ile yaşarız.
Lakin yine de günlük hayatta bunu farketmeyiz.
(Bu kor nokta ancak gorme alani muayenesi dedigimiz, iste boyle cembervari biseyin icine girip önündeki kağıda kare kare isaretleyerek filan ortaya konulur, uzun hikaye )
Peki neden farketmeyiz?
İki sebebi var;
Birincisi, iki gözümüz var ve her bir göz ayni ışığı az bucuk farkli açılarla aldigi icin, bir gözdeki kör noktanin goremedigi yer ile diger gözdeki kör noktanın göremediği yer tam olarak ust uste gelmez. Beyin bu iki farklı görüntüyü birlestirdiginde defekt tamamen olmasa bile buyuk oranda onarılmis olur.
Peki bir gözünü kaybetmiş olan biri icin durum nasıldır?
Iste orada da ikinci mekanizma devreye girer: o kör nokta , etrafındaki desen ile uyumlu olacak sekilde doldurulur. Daha dogrusu, aslinda maskelenir. (Buyuk bir puzzle'in eksik bir parcasini evde kendinizin bir karton parcasi ile yaklasik sekil ve renkte üretip tamamladiginizi düşünün)
Kör noktanın nisbeten minik bir alan teskil etmesi de bunu kolaylaştırır.
Ozetle, beyin adaptör bir fonksiyon ile belli bir miniklige kadar hasarli ya da eksik kismi kamufle etmeyi başarıyor, bu arada mikronluk ya da mmlik uyduruk dolgu malzemesi kullanıyor.
Ama elbette bunun bir sınırı var.
Genis bir retina hasarında ayni uydurma/ tamamlama mekanizmasi yine isliyor, ancak goruntu bütünlüğünü oluşturmayı başaramıyor.
Yine de bu çaba sayesinde görme alanımız icinde boyle cini murekkebi damlamis gibi simsiyah bir alan görmüyoruz, onun yerine bulaniklasmis ve anlamlı bir kılavuzluk saglayamayacak bir fon oluşuyor.