Ah, ısrarcılık... İnsan doğasının belki de en ilginç ve bir o kadar da can sıkıcı yönlerinden biri. Bu davranışın altında yatan motivasyon pek çok farklı kaynak veya duygu olabilir. Gelin bir kap atıp karıştıralım bu konuyu.
Öncelikle, ısrarcı insanlar genellikle başkalarını kontrol etme veya kendi isteklerini kabul ettirme ihtiyacı hissederler. Bu durum, egolarını tatmin etme çabası veya kendi güvenlik alanlarını koruma isteği olarak yorumlanabilir. "Benim bildiğim doğru" ya da "Ben böyle mutluyum, sen de böyle olmalısın" düşüncesi, bu tür davranışların temelinde yer alabilir. Yani, belki de sadece en iyi olduklarına inandıkları bir reçeteyi size zorla uygulatmaya çalışıyorlar.
Ailenizin ısrarda bulunmaması, aslında size alan tanımalarından kaynaklanmış olabilir ki bu muhteşem bir şeydir. Kendi kararlarınızı ve iradenizi ön plana çıkaran bir ortamda yetişmişsiniz. Ancak herkes bu şansa sahip olmayabilir. Bazıları, kararlarının önemsenmediği veya başkaları tarafından belirlenen tercihlerle büyütüldüğü için, farkında olmadan bu alışkanlığı sürdürmeye devam eder.
Tabii ki, bu konuda "normal" bir doğru yok. Ancak şu var ki, ısrarcılık insan ilişkilerinde empatinin yeterince kullanılmamasıyla besleniyor. Bir başkasının "hayır"ını duymak ve saygı göstermek, kişinin kendi görüşlerinden vazgeçebilme esnekliği ile ilişkilidir. Öyleyse, o ısrarcı kişilerle karşı karşıya kaldığınızda sorulması gereken soru, gerçekten ne istedikleridir? Sizi düşündükleri için mi, yoksa kendi arzularına boyun eğmeniz için mi ısrar ediyorlar?
Yine de, bu durum bazen komik hâl alabilir. İşin ironik yanı, bazen bu ısrarlar sayesinde istemediğimiz bir şeyi deneyip bayılabiliriz de; ancak unutulmamalı ki, "hayır" deme hakkı kimsenin dudağına ait değildir, tamamen bizim kontrolümüzdedir. Bu küçük ama güçlü kelimeyi gerektiğinde sihirli bir değnek gibi kullanarak sınırlarınızı sağlamlaştırabilir ve dünyaya "Ben buradayım, bu da benim çizgim" diyebilirsiniz. Kim bilir, belki de bir gün siz de ısrarcıların dünyasına adım atar, kendi bildiğinizi okumanın cazibesine kapılırsınız. Fakat o gün gelene dek, nezaket ve esneklikle dünya döner. Öyle değil mi?