@narsist kişilik ve kral kaybederse
Uçan Maymunlar ve Kişisel Önem Bataklığı
Uçan Maymunlar, “NKB” yani kişisel önem bataklığı ile doğrudan bağlantılı, insanın içinde sürekli zıplayan ve konuşan zihinsel varlıklardır. İlk bakışta şakacı ya da mizahi bir benzetme gibi dursa da, bu iç figürler aslında insanın enerjisini tüketen, dikkatini çalan, algısını bulanıklaştıran derin yapay benlik sesleridir. Gurdjieff’in “Kundabuffer” organı nasıl insanın gerçek doğasını unutturuyorsa, Don Juan’ın tarif ettiği kişisel önem de insanı gerçeğe yabancılaştıran en büyük engeldir. İşte Uçan Maymunlar bu mekanizmanın içindeki en görünür aktörlerdir.
Kendilerini çok zeki zannederler. Sürekli analiz eder, yorum yapar, her söyleneni kişiselleştirip anlam yüklerler. Ama bu “anlam üretimi” algıdan değil, tamamen geçmiş deneyimlerin tortusundan, kırılganlıklardan ve savunma sistemlerinden beslenir. Bu yüzden hareket ederler ama ilerlemezler. Kendi zihinleri içinde dönüp duran bir çemberin içinde sürekli aynı çığlıkları atarlar: “Bana ne dedi? Neden öyle baktı? Şimdi kim haklı çıktı?” Hep tetikte, hep alıngan, hep meşguldürler. Çünkü **Uçan Maymunlar kendilerini merkeze alarak yaşar.**
Kişisel önem onların ana besinidir. Bir kişi kendini çok önemsediğinde, haklı çıkmaya çalıştığında, kurban ya da kahraman rollerine yapıştığında… içindeki Uçan Maymunlar bayram eder. Çünkü sonunda biri onlara dikkat kesilmiştir. Düşüncelerinin ağırlığı artar, duygularının tonu yükselir, her şey “dramatik ve önemli” hale gelir. Fakat gerçek algı, bu maymun bağırışlarının arasında kaybolur. Sessizlik yoktur çünkü sahne doludur.
Bu maymunlar yalnızca bireyin içinde değil, dışarıda da örgütlüdür. Forumlarda, sosyal medyada ya da ortak dijital alanlarda bazen karşımıza çıkarlar: Kendi iç Uçan Maymunlarıyla barışamayan ama başkalarının dikkatini çalmak isteyenler... Fakat bazıları bu da değil: Kişisel önem bataklığına saplanmışların gönüllü savunucuları olarak sahneye çıkarlar. Onlar artık yalnızca kendi önemlerini korumaya çalışmazlar; başkalarının duygusal kurgularını da kutsarlar. “Ben senin kurban anlatını destekleyeceğim, sen de benimkini.” Sözsüz bir anlaşmadır bu.
İşte bu figürler, NKB’lilerin etrafında bir çember oluşturur. O çemberin içi onay, duygusal onarma ve manipülasyonla doludur. Eleştiriye karşı örgütlü tepkiler verirler. Birisi çıkar ve “Bu kişisel önem” derse, hemen onu susturmaya çalışırlar. “Yargılıyorsun, varsayıyorsun, kibirlisin” derler. Çünkü hakikatin gelmesi, kişisel önem perdesini yırtar. Ve bu perde, onların görünür olmasını sağlayan son şeydir. Perde düşerse, çıplak kalacaklardır.
Daha da ileri giderler: Karalama kampanyaları yürütürler. Gerçekleri ifade edenleri damgalamak, dışlamak, itibarsızlaştırmak için birlikte hareket ederler. Bu, doğrudan bir savunma mekanizması değil; kolektif bir kaçıştır. Gerçeklikten, içsel aynadan ve sessizlikten kaçıştır.
Ama savaşçı tüm bu olanı görür. Kendisine yönelen etiketleri ciddiye almaz, çünkü bilir: Bu sesler onunla ilgili değil. O sesler, konuşan kişinin içindeki Uçan Maymunlar’ın sesidir. Ve savaşçı, onların gözlerinin içine bakıp şunu söyler:
“Ne görüyorsan kendindesin.”
Savaşçı, maymunlara dikkatini vermez. Onlarla tartışmaz. Onlara açıklama yapmaz. Çünkü bilir ki, onlar seyirci ister. Ve seyirci çekildiğinde, sahne kararır.
Sonunda yapılacak şey bellidir: Dikkatini geri çekmek. Sahneyi terk etmek. Karanlıkta yürümek ama sessiz kalmak.
Uçan Maymunlar konuşmayı sürdürür; ama artık yankılanacak boşluk yoktur. Savaşçı yola devam eder. Gerçekliğin, derinliğin, kişisel önemin çok ötesindeki o yerden. (Genel AB)