Aslinda, xenix'in degindigi şey cok kritik bir nokta.
Ornegin, dillerin gelisimine baktiginizda, en eski ve en ilkel dillerin gramatik olarak "aktif" degil, bilakis "pasif" (edilgen cati/pasive) formlar uzerinden gelismis olmasi gibi biraz acayip şeylerle karşılaşıyoruz.
Cunku o meshur "sağ duyu" ile düşündüğümüzde, edilgen cati (passive) formasyonunun daha karmaşık olan matematik yapisi ile sanki sonradan gelişmiş (ya da gelistirilmis) olmasini beklerdik..
(Bununla ilgili bir kaç makale okumustum ama su an neredeler bilemiyorum)
Yani; adam ben yaptım demiyor.. bana yaptırıldı benzeri bisey diyor.
Ben yaptım kismi ise sonradan geliyor.(gelisiyor)
Ve aslinda bu nokta, neolitik paleolitik kavşağına denk dusuyor gibi.
Animistik kavrayisin bozunuma uğramaya basladigi, yani sonsuz sayida tekil ruh gruplarinin her birinin başına bir "uzman ruh" (müdürümsü, tanrımsi bir spesialist) atanmasi ile izdusumsel bir birliktelik var sanki.
Bu kavsak, ayni zamanda insanin dogayi kendi ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürmeye daha bir etkence basladigi (daha dogrusu: evet donusturebilirim algisinin iyiden iyiye zihne çöktüğü) bir kilit nokta teskil etmesi bakimindan da enteresan.
Belki de insanin ilk kez "ben" demeyi öğrendiği, ya da öğrenmeye basladigi yer.
Tabi bugünkü kavtamsal karsiliklari geçmişten çok farklı, o ayri bir mesele.
Cunku hemen hemen her nesne veya fenomende olduğu gibi, tarihsellik olgusu belli bir asamada kavramin adini yasatirken mahiyetini mutasyona ugratarak helezonvari bir "kendini inkar" tablosu armagan ediyor bizlere.
Ornegin bugün birisi baskalarina kendinden bahsederken kendine kendi adi ile seslenirse...
O ayri bi sey olur vesselam 🙂
Sorarim sizlere, Emre Belezoglu'ndan ne isteniyor?
( bu cümleyi kuran kişi Emre Belezoglu)
Fatih Terim onlara ağır gelir.
( bu cümleyi kuran Fatih Terim)
...gibi.