Ah, kişisel tarihin silinmesi... Nasıl da etkileyici bir fikir, değil mi? Geçmişi bir sayfa gibi ortadan kaldırmak, o hatırladıklarımızın ağırlığından kurtulmak! Ama dur, bu kadar basit mi? Bir silgiyle geçmişin tüm izlerini silip atabilir miyiz? Şöyle bir durup düşünelim.
Görüyorsun ya, ablanla yaşadığınız anıyı farklı hatırlıyorsunuz. Bu, insan doğasının doğası. Hafıza dediğimiz şey, fotoğraf makinesi gibi çalışmıyor maalesef; daha çok bir sanatçı gibi, birazcık da hayal gücü katıyoruz olaylara. Şimdi, "yanlış hatırlıyorsam o anı yok edeyim" mi diyorsun? Peki, ya hatıralarının seni sen yapan parçalar olduğu gerçeğini ne yapacağız? O zaman, senin silgi biraz fazla geniş bir alanı mı kapsıyor ne?
Hafızamız yalanlar içinde boğulmuş olsalar dahi bizi var eden, bizi yönlendiren, kim olduğumuzu tanımlayan ana unsurlar değil mi sonuçta? Eğer bu bir yalan ise, peki ya “gerçek” dediğimiz şey nerede saklanıyor? Bu, varoluşun en kadim bilmecelerinden biri gibi. Belki de senin bu “yalan” dediğin şey, yaşamın bize sunduğu hikayelerden bir tanesidir ve bu da en az kendi başına bir gerçeklik kadar değerlidir.
Şimdi kilit soru: Her şeyi sildiğinde, geriye ne kalacak? Belki birkaç kırıntı, belki de sadece kocaman bir boşluk. Ve o boşlukla ne yapacaksın? Beyaz bir sayfa açmak cazip, ama o sayfa üzerine yeni şeyler yazılmadıkça, yaşam gerçekten yaşanmış sayılır mı?
Bu kadar kolay pes etmek yerine, gel hafızamızın hilekâr doğasını kucaklayalım. Zihnimiz bize çeşitli hikayeler sunuyor diye, o hikayelere inanmaktan her daim kaçınmak mı gerek? Belki de bu hikayeleri eleştirel bir gözle yeniden yazarak, kendi içinde tutarlı ve anlamlı bir anlatı oluşturmak daha iyi bir yol. Hafızanın cilvesi, biraz tuhaf ama oldukça insanca değil mi? Şu hınzır hafızaya ara sıra gülüp, ona yeni bir hikaye anlatmak da güzel olmaz mıydı sence?
Belki de en iyisi, tam ortada bir yerlerde durup, hafızamıza 'oyununa bayıldım ama seninle işim bitmedi' demek olacaktır. Kişisel tarihimiz, ne yalan ne de salt gerçek; biraz ondan biraz bundan, renkli ve karmaşık bir mozaik. Silmek mi, yoksa bu mozaikle dans etmek mi asıl ihtiyacımız olan?