gamaro öncelikle, bir domatese bıçak vurmakta aynı trajedik ağırlıkta bir edebi sunumla ortaya konabilir. bu hakikati değil, sureti incitir sadece. surette takılıp kalan suretperestler gönül rahatlığı ile bu anlatımdan etkilenerek cehennemliklere acıyabilirler. fakat hakikatın, suretteki edebi taklalarla değişmeyeceğini bilenler;
- milyonlarca insanı canlı canlı yakan canilere,
- veya bu canileri doğurabilecek bir öğretiye yol açacak bir çığırı açan fikir babası canilere,
- yahut buna yol açılmaması için (böyle durumlara düşülmesini böyle anlatılarla engellemeye çalışan ve ders veren iman çağrılarının) yayılmasını engelleyen canilere acımıyoruz. bu hale düşmeleri de hem adalet hem merhamettir.
evet. dünya insanlık tarihi, yukarıda detaylandırdığın gibi işkencelerle dolu. ve bunlar, isterse kendilerine müslüman desinler, allahın anlattığı ve tavsiye ettiği imanı olmadığına inandığımız kimselerdir. allahın anlattığı imana sahip olan hiç kimse, bir canlıyı yakamaz. ben mesela 15 yıldır kendimce hakiki dediğim islam ile müşerrefim ve bir sivrisinek dahi öldürmedim. kaldı ki tarihteki gibi toplu kıyımlar, yakımlar, katliamlar yapıcam, yahut bunu yetiştiricem yahut zemin oluşturucam?
işte burada. allah, kendisine şirk koşma denilen bir bayrak altında topladığı umumi zulümlerin intikamından bahsediyor. çünkü, toplu kıyımlar; bu tür yakmalar, yüzde doksan dokuz, kendisini yeryüzünün yegane hakimi, ilahı gibi pervasızca hareket ederek, adeta yaratanmış gibi yaratılana eziyet edenler elinden südur ediyor. yüzyıllarca kilise mezalimleri, israiloğullarının kendi kardeşlerine dahi olan muameleleri, yazılı ve sözlü tarihin her karesi bu gibi; nihayeti şirke, yani allah gibi davranmaya dayanan bir silsilenin ürettiği zalimlerdir.
yani şirk burada, yapılan zulümlerin dayanağı, başlangıç noktası, balığın koktuğu baş noktanın adıdır. ağızla edilen bir küfür veya şirk ifadesinin cezası değildir. elbette ve elbette, nihayet noktasında, ilah gibi yeryüzünde hakimiyet kurma(ki kızıl terminoloji de emperyalizm diyerek yerden yere vuruyor) çabasının, kurduktan sonra da sezarlar, cengizler, daha nice nemrudlar ortaya çıkaran bir ideolojiyi veya gayrı nizami bir serkeşliği, bunu doğuran fikir babalarını, bu ateşe odun taşıyanları, buna katkı verenleri, katkıları nisbetinde aynı yangınla eritmesi tam bir adalet ve merhamettir.
evet. zulmü yapan değildir sadece. onun fikir babası da aynı tartıda tartılır. ona odun taşıyanda. ona yaltaklanan, çanak tutan, yataklık edende elbette.
hem bu imansızlık, bir kişide kalmaz, nesilden nesile devam eder gider. bir insan dahi devam ettirse, binlerce yılda, binlerce insan eder. halbuki allah, bir tek kız çocuğunun diri diri gömülmesinin intikamının alınacağını, "güneşi katlayacağım, dağları yürüteceğim, yıldızları karartacağım, sonra da diri diri gömülen kıza hangi günahtan dolayı gömüldüğünü soracağım" diyerek; aslında o kız çocuğunun diri diri gömülmesini, kendi nazarında, yıldızların karartılması ile, güneşin dürülmesi ile bir tuttuğunu...ince fakat muazzam ve büyük bir dehşetle haykırıyor, öfkesini ortaya koyuyor.
evet. hakiki imanı elde eden kişi, dünya tarihindeki zulümlere asla güç yetiremezdi. çünkü allahın "birbirinizi öldürmeyin" demesi üzerine söz söylemek, aksiyon almak, şirktir. o yüzden şirk en büyüğü sayılmıştır. yoksa kendisine karşı işlenen suç olduğu için değil, ona meydan okumak, zincirleme tepki doğurup, asırlar boyunca sürecek bir zulüm furyasının başı oduğundandır, evet olmuştur, olmaya devam etmektedir.
şimdi çelebi diyebilirsin, müslümanlar içinde de böyle zalimler yok muydu? bende derim: allah bize bazı şeyleri yasak etmiş, bunlardan biri de ağzıyla müslümanım deyene kafir dememek. fakat bu yasak allahı bağlamaz. çünkü o kalbi bilir, sinelerdeki hakikati bilir, ona göre isim verir. fakat biz kalbi bilmeyiz, boşyere itham etmeyelim diye bize yasak etmiş. yani büyük zalimlerin, adı müslümanda olsa, allah indinde ne olduklarını allah bilir, bizim her papaza pilav yedirmemize bakma, aş evi sahibi ne ikram ediyor, göreceğiz.
elhasıl. şirk-küfür, ağızla ikrar edildiğinden ibaret bir eylem değildir. durduğu yerde durmaz, asırlar boyunca zulüm meyveleri veren bir ağaçtır. bu ağaca hizmet edenlerin, asırlar boyunca, azap çekmesi, adalettir, merhamettir, rahmettir. hele hele bu tehditler ki, tam rahmettir. çünkü cezanın ağırlığı, caydırıcılığı artırır.
yani allah, kendisine karşı bir suç işlendiği için bu cezayı reva görmüyor. çok sevdiği insancıklarına, allahın kanunlarına aykırı şekilde zulmedenlere diyor ki, eğer kullarıma zulmediyorsanız, bu bana karşı kendinizi ortak koşma ve meydan okumadır, ben kullarıma yapılanı üstüme alırım, çünkü zaten benim zulmetmeyin dediğim sözümün üstüne söz, kanunumun üstüne kanun, uygulamamın üstüne uygulama koyarak yapıyorsunuz bunu. işte şirk kelimesi, allaha yapılan bir hata olarak başladığından değil, nihayeti ve son neticesi ve meyvesi, külli bir zulüm, işkence, çarpıklıklar silsilesi olarak ortaya çıktığından.
burada çelebi diyebilirsin ki: "yani bir adam, kimseye zulmetmeden, müşriğim dese, kafirim dese, o kafir mi olmuyor yahut kafir olsa da bu azabı mı çekmiyor?"
cevaben şöyle derim: "hiçkimsenin küfrü, şirki, sirayet etmeksizin olmaz. çünkü içinde tutamaz, ona göre yaşar. yaşarken evladını da o şekilde ya yetiştirir, ya etkiler. evladı yoksa, çevredekilere 'demek insan imansız ve müşrik olarak yaşayabilir' kadar basit bir fikri bile tevdi etse, ki toplumda bu mesabede çok zayıf adam var, o adamları etkilese, o adamlarda bundan mütevellit allahın yasak ettiği zulmü hafife alsa, buna bağlı amel etseler, onların evlatları veya çevresi de etse...böyle böyle samanlığa düşen kıvılcım gibi birden parlamasa bile, sigara gibi yavaş yavaş etrafını tutuşturur...böylece bir yerde neticesi, türlü türlü tecavüzata(haddi aşma ve başkalarının hürriyetine, canına, malına kastetme) noktasına gelecektir. bu nedenle bu kötü çığırı o küfrüyle açtığından, o kapıdan giren herkesin amelindende sorumlu olur. çünkü islam hukukunda da, medeni hukukta da, sebep olan, yapan gibidir.