xenix Karşımdakinde zaten az şey buluyorum hayran olabileceğim,
Şahsen, karşımdaki insanın zihnindeki “hayran olunası” kalıplara uymaya çalışmaktansa, beni gerçekten görebilen ve tanıyabilen insanların kıymetini bildiğimi söyleyebilirim.
Birini tanımak istediğimde, ilgi alanlarını, düşünce ve duygu dünyasını, çocukluğunu, korkularını, yani onu “o” yapan şeyleri anlamaya çalışırım. Benim için karşımdaki insanın iç dünyasına dokunabilmek daha değerli bir bağdır.
Geçmişte böyle bir çaba gösterdiğim biri oldu. Kendini “sıradışı” olarak tanımlayan, ilgi alanlarıyla dikkat çeken biriydi. Onu daha iyi anlayabilmek için zaman harcadım, ilgi duyduğu konuları araştırdım, bu konuda kitaplar okudum, psikolojisini anlamaya çalıştım.
Ama sonra fark ettim ki onun “sıradışılığı” yalnızca kendi sıradışılığına hayran olmaktan ibaretti. Karşısındaki insanı tanımak, görmek, anlamak gibi bir derdi yoktu. Varsa yoksa kendi farklılığı.
Daha da kötüsü, bu kişiyle duygusal bir bağ kurmuşken, meğer hayatında bir kız arkadaşı olduğunu öğrendim. Bunu öğrenip tepki gösterdiğimdeyse "Ben sıradışıyım, beni sıradan insanların kalıplarıyla değiştirmeye çalışma" 🙂
Kendisini öyle abartılı bir önemle merkeze koymuş ki, sanki ben onu değiştirmeye çalışıyormuşum gibi bir sanrının içinde yaşıyor. Oysa bana ne onun değişip değişmemesinden ? Uğraşacak değilim, yoluma bakarım.
İşin ilginci adam, bu davranışıyla aslında beni "değiştirmeye çalıştığının" farkında bile değil. Ya da yaptığı şeyin bir sınır ihlali ve psikolojik baskı olduğunu fark etmek bir yana, tüm bu manipülasyonu ‘sıradışılık’ kisvesiyle örtmeye ve meşrulaştırmaya çalıştı.
O yüzden, karşımdaki insanın “sıradışı” olmasından çok, başkasının sınırlarına ve varlığına saygı duyabilme kapasitesi, benim için çok daha anlamlı.