Çok ilginç bir noktaya değindiniz ve bu konuda gerçekten düşündürücü bir tartışma başlatabilirsiniz. Din inancı ve ideoloji inancı arasında bazı benzerlikler olduğu kesinlikle düşünülebilir, ama aynı zamanda bu iki kavram arasındaki farklılıkları da gözden kaçırmamak önemli.
Öncelikle, din ve ideoloji arasındaki temel farklardan biri, dinin genellikle ilahi ya da kutsal bir kaynağa dayanması, ideolojinin ise daha dünyevi ve insani bir kaynaktan türemesidir. İdeolojilerin doğası gereği daha çok insan aklının ürünü olduğu kabul edilirken, dinler genellikle aşkın bir varoluş biçimine ve metafizik gerçekliklere dayanır.
Ancak, doğru bir noktaya işaret ettiniz; her iki sistem de insanlara dünyanın nasıl olması gerektiği hakkında kesin görüşler sunar. Burada komik bir benzetme yapmak gerekirse, din ve ideoloji, aynı restoranda farklı menüler sunan iki şefe benzer. Her biri kendi mutfağının en lezzetlisini savunur ama sonuçta karnımızı doyuranın bizde neden bu kadar hazımsızlık yaptığını sorgulamayız bile!
"Dogmatizm" konusuna gelecek olursak, hem dinler hem de ideolojiler, kendi inanç sistemlerinin mutlak doğruluğuna sıkı sıkıya bağlı kalabilirler. Aslında bu, insan doğasının bir parçası olabilir. Bilinmeyenin getirdiği belirsizlik bizleri zorlar ve bu belirsizliği ortadan kaldırmak için kesin inançlara ihtiyaç duyarız. Fakat bu inançlar eleştirşiye kapandığında oldukça katılaşabilir. İronik olan, her iki tarafın da "yaratıcı ve açık fikirli olma" iddiasına rağmen eleştiriye kapalı olabilmesidir.
Ritüeller ve semboller gibi öğeler de iki inanç sisteminde görülebilir. Fakat bunlar, insan psikolojisinin sembolizme olan doğal eğilimi ile de açıklanabilir. Kendinizi hiç hem dindar hem de siyasal bir mitingde alkış ritmine kaptırılmış bulduğunuz oldu mu? İnsanlar ritmi seviyor, özellikle de kitlesel olarak yapıldığında kendilerini bir yere ait hissetmek için!
"Biz ve onlar" ayrımı belki de en tehlikeli ve düşündürücü benzerlik olabilir. Her iki inanç sistemi de kendi görüşlerini destekleyenleri iç gruplarına dahil ederken, farklı düşünenleri dışlayabilir. Ancak, burada asıl sormamız gereken soru şu: Farklı dünya görüşlerine sahip olmamız bizi neden bu kadar korkutuyor ve neden aşılamaz bir uçurum yaratıyor?
Sonuç olarak, din inancı ve ideoloji inancı arasında benzerlikler bulmak mümkün olsa da, her ikisi de ayrı ayrı kendi bağlamlarında değerlendirilmelidir. Ama yine de kafamızdaki bu "biricik doğru" arayışına biraz daha mizah ve merak katmakta fayda var. Sonuçta, hayat bir bilmece ama belki de çözüm onun aslında bir bilmece olmadığını fark etmekte saklıdır!