İnnovasyon tarihinde son 600 yılda gerçekleşen en önemli 200 innovasyonu ve bilimsel buluşu dört ayrı grupta ve 200 er yıllık zaman dilimleri içinde inceleyebiliriz.
- Grup: Bireylerin geliştirdiği, ticari
- Grup: Şebeke halinde geliştirilen ve ticari
- Grup: Bireylerin geliştirdiği, ticari olmayan
- Grup: Şebeke halinde geliştirilen, ticari olmayan
Bireysel innovasyonlar bir kişi veya bir kurum içindeki birkaç kişilik takım tarafından gerçekleştirilenler, şebeke ise, aynı problem üzerinde çalışan çok sayıda grubun, birbiri üzerine inşa ederek ortaya çıkardığı innovasyonlardır. İcadının satışından veya üretim lisansından doğrudan doğruya kar etmeyi planlayan mucitler ticari gruba, fikirlerinin infosferde özgürce dolaşmasını arzulayanlar ticari olmayan gruba girmektedir. Şimdi de bu grupların, iki yüzer yıllık periyodlar halinde dağılımına bakalım.
1400- 1600 arası:
Bu döneme giren buluşların çoğu 3. Grupta, yani bireysel ve ticari olmayan, zira bilgi ağı yavaş ve güvenilmez. Girişimci az. Birinci yani bireysel ticari grupta yalnız matbaayı ve merkator projeksiyonunu (bir tür harita çizim yöntemi) görüyoruz. Da Vinci, Galile, Copirnicus gibi yaratıcı dahi ve vizyonerler çığır açıyorlar.
1600- 1800 arası:
50 buluştan 3 tanesi birinci grupta (düdüklü tencere, insanlı sıcak hava balonu, litografi), yedi buluş ikinci gruptadır. Kalan 40 buluş üçüncü ve dördüncü gruplar arasında eşit dağılmıştır. Burada en büyük değişim bireyselden şebeke ürününe geçiştir. Matbaanın, daha doğrusu kitapların yayılması, posta hizmetinin başlaması ve insanların kentlerde toplanması bu değişimin başlıca etkenleridir. Bir başka husus da buluşların ticariden ziyade ticari olmayan alanlarında yoğunlaşmasıdır.
1800 den Günümüze
138 buluşun sadece on tanesi birinci grupta kapalı laboratuarda gerçekleştirilen. Alfred Nobel’in dinamiti gibi patentli buluşlar diğerlerine göre pek az. Çoğu, televizyon gibi kolektif bir çabanın ürünü. Edison bile söylendiği gibi ampülü tek başına icat etmemiş, çağdaş rakiplarinin fikir ve buluşlarını geliştirmiştir. Kilitli bir odada, rakiplerinizin sezgi ve düşüncelerinden uzakta küçük fikirler geliştirebilirsiniz fakat Bitişikteki Açılıma büyük adım atmak istiyorsanız yanınızda birileri gerekir.
Burada en çarpıcı gözlem dördüncü gruptaki artıştır. Doğrudan ekonomik ödülü olmadığı halde nasıl oluyor da bu kadar büyük sayıda iyi fikir dördüncü grupta gelişiyor?
Bunun bir cevabı şudur: Ekonomik teşvikler ile iyi fikirlerin dallanıp budaklanması arasında karmaşık bir ilişki vardır. Büyük gelir beklentisi insanları innovasyon yapmaya teşvik eder fakat aynı zamanda bu buluşu saklayıp korumaya yöneltir. Verimlilik ekonominin evrensel hedefidir. Ancak fikirler tamamen serbest olursa girişimciler yaptıkları innovasyonlardan kar edemezler zira rakipleri kopya eder. Dolayısıyla innovasyon açısından kasıtlı olarak verimsiz piyasalar yer almış durumdayız: telif hakları, patentler meslek sırları ve daha binlerce engellerle.
Bu kasıtlı verimsizlik dördüncü grupta bulunmaz. Şebeke ürünü, ticari olmayan innovasyonların toplandığı bu bölümde emeğin doğrudan parasal karşılığı yoktur. Fakat açık olmaları başka iyi fikirlerin beslenip çoğalmasını sağlar. Kitabın önceki bölümlerinde incelediğimiz bütün innovasyon şablonlarının hepsi – sıvı şebekeler, yavaş sezgiler, rastlantısal buluşlar, exaptation, platformlar – açık piyasalarda mevcuttur. Fikirler doğal akışlarını kısıtlayan denetimli ortamlarda boğulurlar. Yeni bağlantılar kurmak için atılan her adımda ödenmesi gereken bir ücret olunca yavaş bir sezgi başka yavaş bir sezgiyle kolayca birbirini tamamlayamaz. Her kapıyı bekleyen bir muhafız olunca exaptation farklı alanlara atlayamaz.
Bütün kompleks toplumsal gerçekler gibi innovasyon ortamının yaratılması da değiş tokuş meselesidir. Her şey eşit olduğunda maddi teşvikler innovasyonu tabii ki destekler; sorun şu ki diğer her şey hiçbir zaman eşit değildir. Bir sisteme maddi karşılık koyduğunuz anda gizlilik ve engeller kafalarını kaldırır. Öyleyse doğru denge nedir? En yaygın kanıya göre maddi piyangoya çarpmanın cazibesi, mülkiyet hakları ve kapalı AR-GE’lerin doğurduğu verimsizliği fazlasıyla kapatır. Kapitalist ekonomilerin sosyalist ve komünist ekonomilere göre çok daha innovatif olduğu kanıtlanmıştır. Öyleyse piyasaların kasıtlı verimsizliğinin ödülü maliyetine fazlasıyla değer.
Fakat bu yanlış bir karşılaştırmadır. Olay piyasa ekonomilerinin emir-komuta ekonomilere göre nasıl işlediği değil, dördüncü gruba göre nasıl işlediğidir. İki yüzyıldır özel sektör gelişirken ayna görüntüsü de buna paralel biçimde kamu sektöründe gelişmiştir. Modern araştırma üniversitelerinde günümüzdeki akademik araştırmanın ağırlıklı bölümü dördüncü gruptadır. Yeni fikirler kökeni belirtildiği sürece hiçbir kısıtlama olmaksızın başkalarının da yararlanıp geliştirebilmesi amacıyla yayınlanır. Bir dipnot konması talebi ile patente tecavüz edildiği diye dava açmanın arasında uçurum vardır. Tabii ki akademisyenler de maaş alırlar, fikirleri başarılı olursa kadrolu profesörlüğe geçerler fakat bu maddi gelirler özel sektörle kıyaslanamaz.
Üniversitelerin ağırlıklı olarak teorik fizik gibi temel bilimlere ağırlık verdiği düşünülür fakat akademik araştırmacıların açık şebekeleri, ticari buluşların da platformu olur çoğu zaman.
Örneğin büyük ilaç şirketlerine milyarlar kazandıran doğum kontrol hapları, Harvard, Princeton ve Stanford’da yapılan araştırmalara dayanarak geliştirilmiştir. Hewlett Packard, bilgisayar devi HP’nin gelişmesinde Stanford’un rolünü vurgular durmadan.
Dördüncü grup innovasyona yardımcı olan bir diğer hayati gelişme bilgi akışındaki artıştır. Kitaplar, posta ve kentleşmenin önemi yatsınamasa da internet iyi fikirlerin iletim maliyetini sıfıra indirmiştir.
Modern yaşamın yoğun bağlantılı hali başka bir sorun doğurdu: artık bilginin korunması yayılmasından daha pahalı hale geldi. Bunun sonucu fikri mülkiyet haklarını korumak isteyen özel sektör suni engeller inşa etmek için daha fazla zaman ve para harcayacak. Oysa dördüncü grup katılımcılarının böyle bir maliyeti yok. Eski fikirlerin etrafına kale örmek yerine yenilerini üretmeye konsantre olabilirler. Bu grup kamu sektörüne dahil olsa da özel firmaların yararlandığı ortamı yaratırlar. Açık şebekelerin mülkiyet engelleriyle harmanlandığı bu ortamlara “ Melez ekonomi” dendiği de olur.
Ancak yukarda anlatılanlar piyasaların innovasyon düşmanı olduğu veya rakip firmalar arasındaki rekabetin yararlı yeni ürünlere yol açmadığı anlamına gelmez. Ona bakarsanız ikinci grup yaşamımızı olumlu yönde değiştiren düzinelerce parlak fikirle doludur. Ağır bürokrasiler hala innovasyon kuyularıdır. Fakat ne mutlu bize ki piyasa ekonomisi ile emirli denetimli ekonomi arasında tercih yapmak zorunda değiliz. İki yüz yıldır gerçekleştirilen zihinsel başarıların çoğu iki rejimin ortasındaki gri alanda yer almaktadır. Bu demektir ki innovasyonun birden fazla formülü var.
Fikri mülkiyet yasasını kaldırmalı mıyız? Tabii ki hayır. İnsanlar iyi fikirlerinden kar beklemekte haklıdırlar. O açıdan bir miktar suni engel bulundurmak zorundayız. Burada doğru olmayan her tür kısıtlamanın uzun vadede inovasyonu pompaladığı iddiasıdır. Hükümetler de kendilerini bürokrasilerin ağırlığından kurtarıp açık platform olarak düşünürlerse hepimiz için daha iyi olacaktır. İyi fikirler vardır, bir de başka iyi fikirlerin doğmasını sağlayan iyi fikirler vardır.
Var olma mücadelesi evrenseldir. Bir çöl ekosisteminde yaşayan birkaç canlı, bir mercan resifinin sakinleri kadar rekabet içindedir. Mercanın bu kadar üretken olmasının sebebi organizmalar arasındaki mücadele değil iş birliği yapmayı öğrenmiş olmasıdır. Resif paylaşma sayesinde bu kadar çok bitişikteki açılıma sahiptir. Kentler ve web de aynı işleve sahiptir. Poincaré’nin dediği gibi fikirler kalabalıklarda yeşerir. Bağlantıların korumadan daha üstün kabul edildiği yerlerde gelişir. Öyleyse, okullar olsun, şirketler, kamu yönetimleri veya kendi özel yaşamlarımız olsun bunun aklımızdan çıkarmamalıyız.
Hükümetinizi mercan resifine dönüştüremezsiniz fakat günlük yaşantınız boyutunda, iş yerinizde, medyadan yararlanma biçiminizde, hafızanızı güçlendirmede benzer ortamlar kurabilirseniz. Yapılacaklar basittir fakat birlikte yapıldığında işe yarar. Yürüyüşe çıkın, önsezilerinizin üzerine gidin, her şeyi not alın rastlantısal buluşlara inanın, üretici hatalar yapın, hobiler edinin, sıvı şebekelerin içinde bulunun, bağlantıları izleyin, ödünç alın ve yeniden icat edin.
alıntıeğitimtarih
#sıradışı