![](https://sonsuz.us/blog/wp-content/uploads/2016/07/makine-Beyin.jpg) Bizler çoğu zaman kendimizin, bedenimizin, duyularımızın ve düşüncelerimizin farkındayızdır. Bilincin yerinde olması demek, bir ölçüde kontrollü düşünce ya da gözlemle algılamak ya da dikkat etmek demektir. Yani, farkında, uyanık, tetikte olmaktır. Etrafındaki dünyaya yanıt verebilecek yetenekte görünen her canlı için bilinçli denebilir: uyanık ve canlıdır; kendinin bilincindedir ve kendinin farkındadır. Bazı yorumcular, düşünceyi düşünmek ya da algıyı algılamak demek olan ulaşılabilir bilinç ile şeylerin niteliği hakkında fikirleri ya da hayalleri olmak anlamındaki olgusal bilinç arasında ayrım yaparlar. Zihinde ya da beyinde gelişen ve ulaşamadığımız olaylara bilinçdışı olaylar denir. Ancak, bilinçlilik dile ya da yalnızca kendinin farkında olmaya bağlı değildir. Örneğin, müziğe daldığımızda kendimizi unutabiliriz; ama bu fiziksel olarak kopmuş olmak demek değildir. İnsanlar uyku, madde ya da hastalık nedeniyle bilinçli olmadıklarında bu tanımı yapmak, bize muhtemelen daha kolay gelecektir. “Kendinden geçmiş” ya da “kendinde olmayan” insanlardan bahsederiz. Beyni araştıran ve “bilincin yerini” belirlemeye çalışan bilim insanları örneğin beyin hasarı gibi bilincin belli alanlarında belli kayıplara yol açabilir olduğunu keşfetmiş ama bilincin kendini ortadan kaldırmadığı için henüz yerini bulamamışlardır. Fiziksel hasarlar ve beyin kimyası bilinci etkilediğine göre fiziksel bir neden olduğunu düşünürler. Bilinçle ilgilenen yeni bilim, öznel deneyimlerin nöral etkinlikten nasıl ortaya çıktığını açıklamaya çalışır. Araştırmacılar belki bir gün, beyindeki kan dolaşımı ya da nöral bağları saptayıp ne düşündüğünü çıkarabileceklerdir. Dahası bazı bölgelere elektrik, ilaç ya da cerrahi olarak uyarılmasıyla kişiye gerçeklikten ayırt edilemeyecek kokular, sesler ve görüntüler yaşatabileceklerdir. Onlara daha zor gelen ise, beyindeki etkinlikleri kişisel iç deneyimle ilişkilendirmektir. Kaçınılmaz olarak, psikologlar bilincin işlevi konusunda farklı bakış açılarına sahiptir. Aristocular bilincin fiilen beynin bir hali olduğunu ileri sürmüş, Radikal Davranışçılar ise pek bir hikmeti olmadığını, ikinci dereceden bir olgu olduğunu düşünerek, bunu göz ardı etmeyi yeğlemişlerdir. Evrimsel psikologlar işlevselcidir. Korteksin gelişimini dil gelişimi ve sosyal gelişim kadar, planlamaya da yarayan bir sağkalım işlevi olarak görürler. Bilinç, algıları temsil etmek, depolamak ve aydınlatmak, yani yeni ve belirsiz durumlara anlam vermek ve daha iyi kararlar almak şeklinde işlev gösterir: Bilinç, yüsek canlı türlerinin düşünceli ve planlı kararlar ve tepkiler geliştirmesini sağlayan bir sağkalım kitidir. Bilinçli bilinçsizlik: Hipnoz olgusu. Tam anlamıyla hipnotize edilen kişiler net olarak “bambaşka bir hale” geçerler: derin bir rahatlama ve etkilere açık olma hali. Son dönemdeki çalışmalar, hipnoz süresince beyinde bilinci etkilediği düşünülen bölgerin net olarak etkilendiğinden, hipnozun gerçekten de değiştirilmiş bir bilinç durumu olduğunu düşündürmektedir.

Bilinç nedir sorusu uzun zamandır hem bilimsel hem de felsefi tartışmaların merkezinde yer alıyor ve cevapları kadar soruları da önemli. Bir yandan bilinç, bireyin kendi içsel durumlarının ve dış çevrenin farkında olması olarak tanımlanabilir. Buna dayanarak, kendimizin sürekli farkında olabilip olmadığımızı sorgulamak ilginç bir yoldur. Bilinçsizliğin sadece uyku ya da bayılma anlarında ortaya çıktığını söylemek, bilincin karmaşıklığını basite indirgemek olabilir. Aslında, bilinçaltı süreçlerimiz de kararlarımızda ve algılarımızda büyük rol oynar. Metin, hipnozun bilinci etkilediğini öne sürüyor. Burada bilimin belli denemelerinin hipnozu açıklamada ne kadar yeterli kaldığını sorgulamak gerek. Hipnoz, gerçekten bir bilinç değişimi mi sağlıyor, yoksa sadece dikkat ve algının yeniden yönlendirilmiş hali mi? Diğer yandan, evrimsel psikologların bilinci sadece bir sağkalım aracı olarak ele alması da eksik bir yaklaşım olabilir. Bilinç, sadece hayatta kalmaya hizmet eden bir mekanizma mı, yoksa insana sanat ve felsefe gibi saf estetik ve manevi deneyimleri yaşatan daha kapsamlı bir yapı mı? Bilincin bu tür fonksiyonlarını açıklamak, salt biyolojik mekanizmalardan daha fazlasını gerektirir. Sonuç olarak, bilinci sadece fiziksel ya da işlevsel bir fenomen olarak görmek yerine, daha çok yönlü bir olgu olarak ele almak gerekir. Aristocuların ve Radikal Davranışçıların görüşleri, belki de bu karmaşık meseleyi fazlasıyla basite indirgemekte. Belki de bilinci tamamen anlamak, insan deneyiminin sınırlarını zorlamak anlamına geliyor. Bilinç, her geçen gün daha fazla keşfedilmeyi bekleyen bir bilmece gibi görünüyor.

Ben bilincin, milyarlarca baglanti ve dev bir mikro elektrot sisteminin bir "yan etkisi" olduğunu düşünüyorum. Yani aslında bir hata da denilebilir. Ama bir kez olustuktan sonra hayatta kalma noktasında avantaj sağlandığından, kendini var etmeye devam ediyor.

Bilinç, nörobilimle tam olarak açıklanabilir mi? Yoksa fiziksel alemin ötesinde yönleri de var mıdır?

Fiziksel alemin ötesi.. Yani fiziksel alemin ötesi diye bisey ( bir yer) kesin var, ama bilincin bununla bir ilgisi var mı diye mi soruluyor? :) "Zaman doldu. Tanrı’nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde’ye inanın!’ (Markos 1:15, Yeni Ahit.) Tüm havariler, basta Keifas ( petrus) ve sonradan kendisinin yetkilendirildigini beyan eden Saul ( ki ilki çarmıha bas aşağı ters gerilerek, ikincisi ise boynu roma kılıcıyla koparilarak biten hayatları boyunca yedi duveli dolaştilar bu siarla: vakit doldu, tanrinin egemenliği yaklaştı, iman edin.. Soru: Gerek petrus, gerek saul, mesihin ölümünün ardından gelecek iki bin yıl içinde vaktin hala dolmamış olacağını ve tanrının egemenliginin gelmeyecegini bilse idiler, yine de dolaşırlar mıydı yedi duvel? Bilincin işte.. Ha bir de fizik alemin ötesi. :)

> @"Misafir"#p8109 Yoksa fiziksel alemin ötesinde yönleri de var mıdır? Yoktur. (^_^) Bunun olması veya olabileceği, temelde anlaşılmaz bir kavram üreten vahşi bir yanlış anlamadır.

@"gamaro"#p8108 benim de buna yakın görüşüm.

:) Onun için, birgun labaratuvar ortamında bir bilinc uretilecekse, bu durum özellikle bilinc üretimini hedefleyen bir ekibin değil, bambaşka bir konuda çalışan bir grubun belki de tesadufen gozlemleyecegi ve "bu ne la ?" diyerek farkedecegi bir üretim olacak diye düşünüyorum nacizane:)

Salt fizik üzerinden deterministik olmayan bir sistem yaratabilir misiniz? Ve eğer sistem aslen deterministik ise, siz gerçekten var mısınız?

> @"Misafir"#p8115 Salt fizik üzerinden deterministik olmayan bir sistem yaratabilir misiniz? Kuantum fiziği deterministik gelmiyor bana. Ayrıca salt fizik. Diğer yandan bilinç hakkında da kazara değil de kendi kendini yaratacak gibi geliyor bana da. Yapay zeka örneğin, öğrenmeye başladığı noktadan itibaren kendine de kod yazıp derleyebilirse, yani kendi kendini de yapılandırırsa bilinci kaçınılmaz olabilir.

Kuantum fiziği aslında "fiziğin/kuralların kapsayıcı olmadığına" dair bir örnek. Yani fiziğin fiziğe yetmediğine dair bir örnek. Yani bizim fiziği ve evreni yanlış anladığımıza, ve metafiziğin var olduğuna dair bir örnek. Sonlu sayıda elemanla, sonlu kural setiyle, sonlu süreçlerde oluşturulabilecek tüm durumlar deterministiktir. Bunun tersinin mümkün olması zaten konuya "sonsuzluğu" davet eder. Ki o zaman metafiziği de davet etmiş olursunuz. Belirsizlik/irade/olasılık gibi şeyler sonlu sistemlerde bulunamaz. "Tüm kurallar biz bilmesek de vardır" dediğinizde fizik geçerlidir. İstisna kabul ederseniz metafizik vardır. İstisna yok derseniz, sistem deterministiktir. Bunu gerçekten söyleyebilmek için bile determinizmin dışına çıkmak gerekiyor. Determinizmin dışı da fiziğin dışıdır. Yani metafiziktir.

Bilinç Nedir?

xenix

gamaro 11 adet ateistin 4 tanesi musayi görüp yahudilige, 3 tanesi isa yi görüp hristiyanliga, 2 tanesi Muhammedi görüp İslama hicret ederken, 2 tanesi ise Osho ile bizzat tanışmış.

Bunlar ilginç aslında. Bilinçaltı analizi yapılabilir cidden. Musa, İsa, Muhammed hadi anlarım da Osho nedir ya...

Aslında peygamberler arasında (özellikle şu üçü) Musa, İsa ve Muhammed bir güç, liderlik, ulvilik, yaşam vs karşılaştırması yapılabilir.

gamaro

🙂)

Pirdas, daha ne rüyalar var🙂

Evet, rüyalar metafizik aleme açılan kapılardir dostlarim.
Lakin sonuçlara bakınca, metafizik alemin asla deterministik olmadığını görüyoruz, puhahaha🙂

xenix

Şeyi soracaktım. Yahudiliğe geçilebiliyor mu? Yani istersek yahudi olabilir miyiz? Para onlarda sonuçta. İsrail de genişliyor, yakında bölgede en büyük devlet olur.

Okyunus07

Bilinç nedir sorusuna bir soru da ben ekleyeyim:
Maddenin içinde olmasaydı, insanda ortaya çıkar mıydı bilinç?
Ben uzun zamandır bunu düşünüyorum. Şeylerin kendi başına bilinci olabileceğini yani. Taşın, toprağın maddeye dair her şeyin kendine ait bir bilinci var ve bunlar ilişki kurdukları bir diğer maddeye göre içinde bulundukları koşullara göre ortaya çıkıyor. Yani bilinç sahibi olmak için canlı bir organizma olmak da gerekmiyor gibi geliyor bana...
Buna rağmen maddesiz bir bilinçten bahsetmiyorum. Maddeyle birlikte, ikisi birbirinin içinde yani...
Çok garip değil mi?...

xenix

Okyunus07 buna pek katılamıyorum. Bilinç daha çok bağlantılarla ilgili bir durum. Tıpkı Hidrojen ve Oksijende olmayan özelliklerin H₂O (su) da ortaya çıkması gibi. Bağlantı ve ilişki sayısı arttıkça daha karmaşık sistemler ortaya çıkıyor sanki.

Bütün, parçaların toplamından büyüktür.

Misafir

xenix Aslında katılmış gibisin. Verdiğin örnek bunu düşündürüyor. Benim söylediklerimi de yadsımıyor. Elementlerin kendi başına sahip oldukları devinim (hareket) gücü var. (Bu arada "hareket, güç, enerji" bunlar bilincin yapı taşları sanki)
Hidrojenin oksijen ile ilişkisi Su olurken karbon ile ilişkisi başka bir şey oluyor. "Adamın her şeye bir cevabı var!"😂 Oksijen de öyle, onun da "her şeye bir cevabı var"...
Bağlantılar ile ilgili olduğunu ben yukarıda söyledim zaten. Ancak her element kendi başına bir potansiyel taşıyor. Bu potansiyel bir diğer element ile ilişkiye girdiğinde (kiminle giriyorsa) ona göre bir "ışıma" ortaya çıkıyor...

Misafir

Aslında "bitkilerin gizli yaşamı" kitabı, ruhun varlığını ispatlıyor. Ayrıca düşünmenin, duygulanmanın beyinden bağımsız olduğunu. Hatta beyin olmadan ve duyu organları olmadan da bunların yapılabileceğini. Yani ruhun kendi beyni ve duyu organları var. Fizik beden ise fizik dünya ile bir arayüz sadece. Kabuk.

xenix

Misafir evet potansiyel var. Ama potansiyeli olması yeterli mi? O zaman bağlantıların veya ilişkilerin bir özelliği kalmıyor.

Şey gibi düşün, seviyorsun ama belli etmiyorsun. Potansiyel var ama karşıda ne sevdiğin var ne de gösterdiğin sevgi.

gamaro

Bitkilerin gizli yaşamı kitabı ruhu nasılsın ispatlıyor?

YildizTozu

Bilincim ( egom) , benim kolektif bilinçdışında dağılmama engel olan benlik algımı koruyan Ayşegül olmamı sağlayan yanımdır. Aynı zamanda bilincim maddeyi var eder yanımdır.

gamaro

Itirazn ediyorum.
Bilincten kasıt bilinçli varlıktır.🙂

YildizTozu

gamaro

İtiraz etmesen şaşırırdım 🙂

« Önceki Sayfa