gamaro mantık insanı miyim, pek emin değilim aslında, hmm.
Tamamen mantık insanı olduğunu düşünmüyorum Gamaro. Kitap alıntıma direk itiraz edince mantık insanı olduğunu yazarsam nasıl bir cevap yazarsın onu merak ettim 🙂
gamaro Ben aşkı bir nevi "karşılığını bulmamış nesne" olarak görüyorum.
Bunu biraz daha açar mısın ?
Yukarda paylaştığım kitap alıntısı aslında Jungiyen bakış açısıyla yazılmış bir kitaptan alıntı. Oyüzden biraz Jung açısından bu durumu ifade etmeye çalışacağım.
Jung’a göre ve Mitlerde anlatıldığı üzere, hepimizin psişesinde genel olarak bir eril ilke var, bir de dişil ilke var. Bunların bütünlüğüne Ouroboros deniyor. Bilincin ortaya çıkması için bu iki temel ilke birbirinden ayrılıyor. Mitlerde bu durum yer ile göğün ayrılması şeklinde geçer. Bu ilkelerin sahip olduğu enerjiler var. Bilinç ortaya çıktıkça bu enerjilerle yüzleşiyoruz ve bunların enerjilerini bilince özümsetmeye çalışıyoruz.
Bir erkeğin bilinçdışı kişilik parçası dişildir ve Anima olarak geçer. Bir kadının bilinçdışı kişilik parçası erildir ve Animus olarak geçer.
Bir kadınla birlikte olduğunuzda ya da bir erkekle birlikte olduğumuzda ona yansıtma yaparız ve Anima’nın ya da Animus’un enerjisini kullanırız. Hayatımızın o dönemlerinde, yansıtma yaptığımızda, muazzam bir güç hissederiz. Gerçekten muazzam bir güç ve o Aşk dediğimiz şey var ya… İşte aslında o yansıtma , bilinçdışından gelen Anima’nın ve Animus’un gücüdür. O enerjiyle herşeyle başa çıkabileceğimizi düşünürüz ve gerçekten de o enerji herşeyle başa çıkmamızı sağlar.
Fakat yansıtma geri çekildiğinde ki mutlaka bir gün geri çekilir. Eğer bütünleşme olmadıysa işte orda çok zor bir sürecin içerisine girebiliriz. Bilincin orada sorumluluk alıp bilindışından gelen o Anima ‘yı ya da Animus’u bütünleştirmesi lazım.
Yani şunu demek istiyorum kendi içimizde bir Aşk halini yaşarken, eğer bilincimizi devreye sokmazsak karşımızdaki kişiyi aslında gerçekten görmüyoruz ve onunla bütünleşmiyoruz. Onun varlığını gerçekten görme ve keşfetme isteği ve bütünleşmeyi sağlama bilinç ile alakalıdır.
Yansıtma halinin tadını çıkarıp o enerjiyi bilince çıkaramazsan, bilinçdışından gelen o yansıtma enerjisi yani Aşk bir gün mutlaka geri çekilir ve tekrar bilinçdışına düşer. Bilinçdışına yeniden düşerse o kısır döngüden çıkamaz. Bazen hiç yeniden de dışarı yansımayabilir. Bilinçdışına düşer ve bazı insanlar hayatı boyunca bir daha Aşık olamaz. Bu şu demek oluyor yeniden yansıtamıyorsunuz onu birine. Öyle bir öldürmüşsünüz ki o enerjiyi, öyle bir tüketmişsiniz ki yeniden dirilmiyor. O da işte bireyleşmenin sekteye uğradığının bir göstergesi sayılıyor.
Şimdi gizem konusuna gelince benim karşı olduğum yapay bir gizem oluşturma çabası. Yani gizemli gözükeceğim diye Twilight filmindeki Edward gibi pozlar vermeye gerek yok ahhaha 😊
Ancak Aşk zaten bilinçdışından gelen bir enerji olduğu için kendi içinde bir bilinmezlik ve gizem içeriyor bence.
Mesela Gamaro’nun karşısına meydan okumayı bilen, korkusuz, devrimci ruha sahip bir kadın koyalım, bir şekilde ilgisini ve merakını cezbedecektir. Çünkü onun Animasına benzediği için ilgisini çekecektir. Onun hakkında daha fazlasını bilme isteği ve keşfetme isteği doğuracaktır. Yani orada kendiliğinden zaten bir çekim ve gizem vardır. Keşfetme isteğini tetikleyen budur.
Ancak Gamaro’nun karşısına bu defa hergün hastalık anlatmaya meraklı, sürekli hastalık hastası bir kadın koyalım 😊 Kadın, bir gün midem ağrıyor diyor bir gün ağzımda tükürük birikiyor diyor sürekli basit rahatsızlıklarıyla karşısındaki insanı kendi hasta bakıcısı haline getirmeye çalışıyor. Şimdi böyle bir insan, kimin ne kadar ilgisini cezbeder ? Kim böyle bir insanı keşfetmek ister ?
Yani demek istediğim herkesi tanımak ve keşfetmek istemeyiz. Keşfetmeye değer bulduğumuz kişilikler ilgimizi çeker. Bir parça Anima ve Animusumuzdan izler taşıyan ve gerisini merak ettiğimiz kişilikler. Merak etme hissiyatını uyandıran nedir ? Bu merak hissiyatı zaten bir çekim yaratır ve kendiliğinden doğal bir gizem içerir. Mitolojide denizkızı Sirenalar var ya hani onların sesine çekilen denizciler gibi. Karayip Korsanları filminde vardı 😊 Gerçi oradaki Sirenalar öldürüyordu ama neyse hahah 🙂
Diğer yandan doğal ve kendin gibi olman gerektiği fikrine katılıyorum. İnsanın kendi gibi olabilmesi, bireyleşebilmiş olması ile alakalı ve bu hal zaten doğal bir çekim ve gizem yaratır. Ancak doğal olmakla özensiz olmak arasında fark var. onu da karıştırmamak lazım. Aşk bence özen ister.