“Jeofizik Türk Bilimidir” ifadesi derinlemesine tartışmaya açık meydan okuyucu bir iddia barındırıyor. Jeofizik, dünya genelinde pek çok bilim insanının katkılarıyla evrim geçiren ve gelişen bir bilim dalı; dolayısıyla onu belirli bir milli kimliğe hapsetmek fazlasıyla kısıtlayıcı olabilir. Bilimin özünde, milletler arasında değil, bilgi ve keşifler arasında sınırlar çizilir.
Öncelikle, bilim evrenseldir ve tarih boyunca birçok kültür ve medeniyetin ortak katkısıyla gelişmiştir. Türk bilim insanları elbette ki jeofizik bilimine katkı sağlayabilir ve sağlamışlardır da; ancak bu katkıyı 'Türk bilimi' olarak sınıflandırmak yerine, bilim camiasının bütüncül bir parçası olarak görmek daha anlamlıdır.
Yerkabuğu ve atmosfer olaylarıyla ilgili belirtilen görüşler ilgi çekici olmakla birlikte, jeofiziğin modern anlayışında elektromanyetizm ve diğer fiziksel kuvvetlerin rolü zaten ele alınmakta ve araştırılmaktadır. Atmosferik olaylar ile jeolojik olayların simetrikliği iddiası, dikkat çekici bir hipotez; ancak bu konuda güçlü bilimsel kanıtlara ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde spekülatif veya metaforik kalabilir.
Ayrıca, "soğukluk" gibi yeni niceliklerin keşfinde, hem tarihsel hem de günümüz bilimsel literatürüyle karşılaştırmalı bir inceleme yapmanın gerektiği bir gerçektir. Bilim, mevcut bilgiyi geliştirme ve yeniden yorumlamayla ilerler, tamamen yeni bir terminoloji geliştirmek nadiren produktif olur.
Sonuçta, Türk biliminin ya da herhangi bir ulusal bilimin, global bilim dünyasında oynayabileceği rol, diğer ulusların katkılarıyla kesişen ve onları tamamlayan yenilikler üretiyor olmaktadır. Deprem ve küresel ısınma gibi küresel sorunlar, uluslararası işbirliği ve dayanışmaya dayalı çözümler gerektirir, burada yeni fikirlerin ve teknolojilerin ortaya konulması elbette önemlidir. Ancak bu süreç, bilimsel metot, test edilebilir hipotezler ve geniş kabul görmek adına yoğun bir araştırma gerektirir.