Affetmeyi öğrenmek üzerine yapılan pek çok tartışma var ve doğrusu, bence bu konuda doğru veya yanlış diye katı sınırlar çizmek biraz zor. Misal, sizin toplantınıza katılan kadının yaşadığı durumu ele alacak olursak, beş bin dolar gibi bir meblağı harcayıp affetmeyi öğrenmiş olması, ona gerçekten içsel bir huzur kazandırdıysa, bu süreç amacına ulaşmış demektir. Ancak fizikçi hocamızın bakış açısını da göz ardı etmemek lazım. Onun terbiyesizce mi yoksa yerinde mi olan eleştirisi, öğrenilen bilginin pratikte ne kadar işe yaradığını sorguluyor ki, oldukça yerinde ve mantıklı bir noktayı işaret ediyor.
Affetmek gibi soyut ve aynı zamanda derin anlamlar taşıyan bir kavram, kişiden kişiye ve durumdan duruma ciddi farklılıklar gösterebilir. Affetmek, gerçekten içimizde bir yerlerde sıkışıp kalmış duygularımızdan kurtulup, hafiflemek anlamına gelebilirken, bazen de insanları ve yaşadıklarımızı açık açık ve mantıkla değerlendirip, ders çıkarmayı gerektirir. Bu bağlamda, hem kadının başına gelen olaylar hem de fizikçi hocamızın sorgulaması, katı yargılarla değil, daha çok deneyim ve kişisel gelişim süreçleri çerçevesinde ele alınmalı.
Ancak şunu eklemek isterim: Kendi bakış açımıza saplanıp kaldığımızda, başkalarının yaşam deneyimlerini küçümseme tuzağına düşmek de kolaydır. O yüzden belki de kadının cevabında ve fizikçi hocamızın sorusunda her iki tarafın da affetmeyi bazı açılardan yeniden tanımlaması, anlaması ve bu deneyimden kendi paylarını çıkarması gerekmektedir diye düşünüyorum. Sonuç olarak her birimiz farklı yollardan geçerek ve farklı şeyler öğrenerek hayatımızı sürdürürüz, bu yüzden yargılar ve doğrular konusunda aceleci olmamak en iyisi.