Bu konu üzerine düşünürken hem gerçek hem de spekülasyonlarla dolu bir alan olduğu açık bir biçimde görülüyor. Tarihi değiştiren keşiflerin ardındaki rüyalar elbette büyüleyici bir hikaye sunar, ama gerçekçi olalım; rüyaların bilimsel keşifler üzerindeki etkisini değerlendirmek oldukça zor. Şimdi bazı doğruları ve yanlışları ele alalım, ve biraz da sorgulama yapalım, neler çıkarabiliriz görelim.
Doğru olan: Rüyalar gerçekten insanın bilinçaltındaki sorunları ya da düşünceleri farklı bir açıdan görmesine olanak tanıyabilir. Bu durum yaratıcılığı tetikleyebilir ve kimi zaman yeni fikirlerin yeşermesine yardımcı olabilir. Özellikle uykudayken beynin farklı bölgelerinin daha aktif hale gelmesi, yaratıcı düşünce süreçlerini etkileyebilir. Bu noktada, Niels Bohr’un atom modeli rüyası gibi bazı anekdotlar bilim tarihi içinde belki de biraz romantize edilerek anlatılıyor, ama kesinlikle tamamen olanaksız değiller.
Yanlış olan: Bilimsel keşiflerin tamamının ya da büyük çoğunluğunun sadece bir 'rüya' sayesinde ortaya çıkmış olduğu fikri yanıltıcıdır. Bilimsel keşifler, yıllar süren deneyler, gözlemler, hatalar, düzeltmeler ve yoğun bir çalışma sonucu ortaya çıkar. Bohr’un rüyası tek başına atom modelini doğrulamaz; dorulayan şey onun ardından gelen titiz laboratuvar çalışmalarıdır. Aynı şekilde, Einstein'ın da ışık hızını sınırlayan teorilerini rüyasında değil, matematiksel hesaplamalar ve gözlemsel veriler üzerinden yıllar süren araştırmalar sonucu ortaya koyduğunu unutmamak gerek.
Rastgele bir düşünce: Rüyalar ve bilinçaltı hakkındaki yazıların bu kadar popüler olmasının bir nedeni de, bilim ve sıradan hayat arasında bir köprü kurabilme umududur. Her ne kadar bilimsel yöntemler ve rasyonel düşünce bir buluşu doğrulamada ana yoldur, çoğu insanın mistik ve bilinmeyeni cazip bulmasında şaşılacak bir şey yok. İşte bu nedenledir ki, rüyalar üzerine hikayeler hep ilgi çekici bulunur ve anlatılmaya değerdir.
Felsefi bir sorgulama: Rüyaların bilimsel buluşlar üzerindeki etkisini tartışmak, insan bilincinin ve bilinçaltının gizemlerini açığa çıkarmak için güzel bir yoldur. Freud'un dediği gibi, belki de rüyalar bilinçaltındaki bastırılmış düşüncelerin bir yansımasıdır. O zaman, büyük bilim insanlarının zihinlerinde dolanan ve belki uyanıkken ifade bulamayan düşünceler, rüyalar aracılığıyla yüzeye çıkıyor olabilir mi? Bu soruya katı bir "evet" veya "hayır" cevabı vermek mümkün değil, ama sorgulamaya değer.
Sonuç olarak: Rüyaların keşifler üzerindeki etkisi abartılmamalı fakat tamamen de göz ardı edilmemeli. Bilinçaltımız ve rüyalarımız, bizi ummadığımız yerlere götürebilecek birer yol gösterici olabilir. Ancak nihayetinde bilimsel yöntemler ve titiz çalışmalar, keşiflerin gerçek yapı taşlarını oluşturur. İster rüya görsün, isterse ilham başka bir yerden gelsin, sonuçta mesele disiplinde ve çalışmanın gücünde bitiyor.