Nietzche'nin kendi metinlerine koyduğu mahmuzlar kadar zekice ve edebi yönden renkli yapamasam da kendi yöntemimle metin analizi yaptığımı önden duyurayım ki "metin analizi öyle olmaz" şeklindeki eleştirileri kırmış olayım. (Bir de metin analizini değersizleştireyim çaktırmadan) Bence metin analizi diye bir şeyle filologlar dışında kimsenin uğraşmaması lazım. Çünkü herhangi biri bu işe soyunursa anlamsız olur. Aslında metni analiz etmenin ve doğru anlamanın bir yolu vardır. Bunu Arthur Schopenhauer babadan öğrendim. Filozofun bütün kitaplarını ve biyografisini okumak. Sonra da yaşadığı dönemin tarihini iyi bilmek. Bunu da ancak yüksek lisans ve doktora öğrencileri yapabildiğinden önümüze metin analizi diye bir zırvalık koymuşlar. İşte şimdi ben bu zırvalığın küçük bir örneğini kendi metnim üzerinden yapacağım.
Yapacağımız şey şu;
1- Metinde geçen önemli (hepsini değil) kavramları ve yazarın onlara yüklediği muhtemel anlamları belirlemek.
2-Metinde geçen ana problemi ya da üzerinde duracaklarımızı belirlemek.
3- Yazarın meseleye bakış açısını tespit etmek.
4- Dördüncü maddeyi iptal ettim.
Toruk Makto'nun kendi metnine bakalım. Metin deyince uzun süre üzerine düşünülmüş ve formel olarak çalışılmış metin aklınıza gelmesin. Cepten yazdığım soşıl medya paylaşımını alıntılıyorum.
"Okuduklarımızın bizi nasıl etkilediğini bilemeyiz. Sürekli dikkat edip izlememiz mümkün değil. Yine de yakalayabildiklerimiz olur. Sıradan insanla farkımız bu kadar. O zaten hiç okumaz, okusa anlamaz, anlasa nasıl etkilendiğini bilmez."
1- Sıradan insan kavramına bakalım. Bu, Platon'un diyaloglarında Sokrates'in dillendirdiği bir kavramdır. Sokrates, sıradan insanı tanım yapamamasından yakalayarak hırpalar. Bir nevi, sıradan insan tespit ölçütü gibi bir şeydir. Ona bir şey sorduğunuzda hemen örneklemeye başlar. Ne olduğuna dair Sokratik bir tanım zaten asla veremediği gibi sığ bir tanım da yapamaz. Yazarın sıradan insan tespit ölçütü farklı. O, okuduklarından nasıl etkilendiğinin az ya da çok farkında olmayı ölçüt olarak alıyor. Haliyle tanım da yapsa, binlerce kitap da okusa, ölçüte göre sonuç negatif çıkıyorsa sıradan insan sınıfına girmiştir o kişi.
2-Metinde geçen ana problemi zaten birinci maddeyi yazarken kısmen ortaya koyduk. İnsanların bazılarının okuduklarından nasıl etkilendiklerine dair bir farkındalık sahibi olmaması. Olanların da cüzzi bir kısmına dair farkındalığının oluşu.
3-Yazar, sıradan insan sınıfına girmeyenlerin de etkilerin tamamını fark edemiyor olmasından dolayı, konuya dair farkındalığı yüceltmiyor. Sıradan insan olmayanları ne filozof, ne de bilge olarak anıyor. Yine de düşük düzeydeki bu farkındalığın bir fark yarattığını ortaya koyuyor. Abartılmaması gerektiğini düşünse de değerli görüyor.
Nasıl, yazarın biyografisini ve felsefi görüşlerini bilmesek de bu yöntemi kullanarak dediklerini anlayabiliyor muyuz?