Bugün Çağlayan adliyesinde tam da bu bipolar bozukluk örneğini sıcağı sıcağına yaşadım. Bu sabah zaten kendimi güçsüz hissederken, İl Seçim Kuruluna itiraz var mı diye sormaya gittim. O kıl müdürün sanki çok bilgi vermiş de daha ne istiyormuşuz tavırlarına yükseldim bir önce.
Sonra karısını öldürüp çocuğunun dilini yakan bir kocanın duruşmasına girdim. Öldürdüğü karısının ne kadar kavgacı, hırs dolu, yarışçı, yetinmeyi bilmeyen biri olduğunu söyleyip cinayeti kendisinin işlemediğini, işlettirdiğini söyledi. Avukatının da “Bu adam cani değil, kibar, nazik biri” savunmasını dinledim.
Sonra bir arkadaş çay-sigara eşliğinde piyasa dedikodularını aktardığı sırada kapıda başka bir olay koptu. Van’da seçilmesine rağmen belediye başkanlığı AK Partili adaya verilen DEM adayına ilişkin bir grup avukatın protestosuna denk geldik.
Açıklama yapar dağılırlar diye beklerken, polisin yüce kaymakamlığın açıklama izni vermediğini beyan etmesiyle fırtına kopacağını anladım. Junior muhabiri açıklamaya yollamıştım, uzaktan kalabalığı kesiyordum.
Avukat grubu bu kez adliye önüne geldi, burası yani 50 metre ötesi Şişli bölgesine aitti. Burada açıklama yapmak istediler. Ancak polis başsavcılıkça da izin verilmediğinden dağılmaları için ikazda bulundu. Tabii öyle olmayacağı aşikardı, sloganlar başladı.
Grubu çoktan çevrelemiş olan çevik kuvvet ekibi safları sıklaştırdı, çemberi daralttı. O arada arbede çıktı. 20 dakika izin verilse dağılacak gruba yapılan bu müdahale ile olay 1,5 saat uzadı. Adliyeye taştı.
İtiş kakış sürüklemeler gözaltılar, kırılan güvenlik cihazları… bu arada güçsüzlük falan kalmadı tabii bende. Adrenalin tavan.
Polis kalabalığı dışarı attı özetle. Sonrasında grup dağıldı.
Bu manzara karşısında “Yazık bu ülkeye” diye düşünürken, Ekrem İmamoğlu mazbatasını almaya geldi. Bu kez kazanılmış hakkın mutluluğuna şahit olduk. Bir saat önce adliyede ufak çaplı bir savaş yaşamamışız gibi yüzlerde gülümsemeler…
Türkiye’nin nabzının attığı bir noktada, bugün bu olayları saatler içinde değişik ruh halleri içinde izledim.
Gün sonu üzerimden kamyon geçmiş gibi oldu. Ve çekilsem gitsem artık derken kardeşim “Retro var retro” dedi. Ah işte tabii ya, şimdi netleşti. Merkür mü retrolamış ne, her şey ondan. O zaman dedim, "Özden sabret, geçsin retro. Sonrasına sonra bakarsın."
Buraya bir fotoda koyayım anı olsun.