Neyse, bugün farklı farklı başlıklar altında fazlasıyla geyik yaptık.
Şimdi gelelim bizim sevgili Baronumuza,🙃
Güzel insan Paul Henri Dietrich Holbach, ansiklopedinin radikal materyalist yazarlar grubunun bir üyesi değil, diğerlerine göre daha ılımlı olan ve kendilerini "sosyal gelişmenin savunucuları" olarak tanımlayan yazarlardan birisidir.
Doğaya bakışı materyalisttir.
Ve tabiat bilimleri söz konusu olduğunda, idealizmi sağ duyu için bir kabus gibi tarif etmiştir.
Dinin kaynağını insanin bilgisizliği olarak görür.
Kiliseye ve sübjektif idealizmin perfekt kalemsörü olan meşhur Berkeley'e hücum eder.
Hani şu Nazim'in şiirinde;
"...eeeey kara meyhanelerin sarhoş papazı!
senin dışında değil miydi,
kıllı kollarında kıvranan meyhanecinin kızı?
Yoksa sen,
kendi altında kendinle mi yattın?.."
...... şeklinde ve ritmik bir biçimde tekrarladığı "be hey Berkeley!" nidaları eşliğinde yad ettiği meşhur Berkeley🙃
Neyse, biz konumuza dönelim yine;
İnsan der, Holbach: tabiatın bir parçasıdır ve tabiat kurallarına tâbidir (güzel)
Ve duyumlarimiza hitap eden herşey oyle ya da böyle, şu forma ya da bu forma bürünmüş maddedir (güzel)
Madde ise, bir ağırlığa, bir şekle ve yer kaplamaya sahip olan şeydir ve "hareket" eder. (Bu da güzel)
Lakin, burda anlatması uzun sürecek olan ilave serhleriyle bir bütün olarak baktığımızda, Holbach'in materyalizmi hem nedensellik hem de "hareket" bağlamında biraz fazla mekaniktir, yer yer de vulgerlesir (yok ama, notu burdan kıracak değilim, çünkü ne olursa olsun , kendi dönemine göre tüm bunlar gayet makul kabul edilebilir)
Lakin sorun,l ( elbetteki fiziki sorun değil, bilakis materyalizm açısından felsefi sorun) onun sosyolojisindedir.
Bir sosyolog olarak dunyaya bakışı idealistcedir.
Sözün gücüne -biraz fazla- inanır.
Sıralama şöyledir;
dünyaya hukmeden şey kanaatlerdir.
tarihte belirleyici rolü oynayan güç, "kanun koyucudur'
insan tabiaten cahil doğar
eğitim, bu kaçınılmaz ve doğal cehalet nedeniyle, insanın kurtuluşunun yolu ve amacıdır.
ve tam da bütün bu nedenlerle, "aklın saltanatı" olarak addettigi burjuva toplumunda, din yok edilmeli ve insan soyu "hükümetlerin" emrine verilmelidir.
Siyaseti de aynı idealizm ile uyumludur.
Meşruti Monarşi en iyi yönetim formudur.
Kriz donemlerinde ve özel durumlarda ise, geçici olarak aydın mutlakiyeti uygulanabilir.
Neyse..
Üç dörtlük işte hocam, inat etme 🙃