Benim kafama takılan bir şey var ve ilgili katılımcıların yardımını bekliyorum..
Kıyamet denilen an..Bu an sadece dünyamız ve onun üzerindeki hayatın mı sonu olacaktır, yoksa bizi bekleyen şey “evrenimizin cenazesi” midir?
🙂
Benim kafama takılan bir şey var ve ilgili katılımcıların yardımını bekliyorum..
Kıyamet denilen an..Bu an sadece dünyamız ve onun üzerindeki hayatın mı sonu olacaktır, yoksa bizi bekleyen şey “evrenimizin cenazesi” midir?
🙂
Uyanmak
Güzel bir soru:) “evrenimizin cenazesi” de hoş bir yaklaşım.
Ölüm yeniden doğmak bir anlamda(uyanmak), kendinizi bir konuda tamamıyle o durumu öldürüp, o konuda yeni bir sen yaratabiliyosak bu bile, ölüm ve onla gelen başlangıçtır.
Ölmeden önce ölmek de yazılıp söylenen bişiydir.
Burda soru insan dan çok evrene yöneltilmiş tabii.
eski yazılardan “Kıyamet Senaryoları” incelenebilir
http://www.sonsuz.us/?q=node/1001
Son yıllarda dünyanın manyetik kutupları ve 2012 üzerine söylenen kıyamet hikayeleri genel çoğunluk üzerinde “deli saçması” etkisi yaratıyor. Dünyanın ters dönüp insanın yok olması masalı pek çok kişiye inanılası gelmiyor ve bu konuda yapılan ciddi çalışmalara kulaklar tıkanıyor.
“Manyetik takla 500,000 yılda bir meydana geliyor”
Rus ve Avrupalı fizikçiler, gözlemlerine dayanarak çok yakında dünyada dev bir manyetik değişim beklendiğini açıkladılar. Dünyanın manyetik alanı müthiş bir sıçramayla yer değiştirecek güney, kuzey, kuzey de güney olacak. Rusya’da yayınlanan İzvestiya gazetesi internet sitesindeki haberine göre ‘Manyetik takla’ adı verilen olay ortalama 500 bin yılda bir meydana geliyor. Rus Bilimler Akademisi’nin ölçümlerine göre kuzey ve güney kutupları bölgesinde manyetik delikler hızla genişliyor ve günün birinde, 3-5 yılla ölçülebilecek zaman süreci içerisinde kutupların ani bir sıçramayla yer değiştireceği söyleniyor.
Dünyanın titreşim oranının bir ölçümü de dünyanın kalp atışı olarak da bilinen Schumann Rezonansı’dır (Bu yeryüzü boşluğuna ait rezonans özellikleri ilk olarak Alman fizikçi W. O. Schumann tarafından ilk kez 1954’te keşfedildi). Schumann Rezonansı dramatik olarak artıyor. Dünya Foton Kuşağı’ndan geçmekte ve Dünyanın dönüşü yavaşlamakta. Dünyanın dönüşü durduğunda ve rezonans frekansı 13 devire ulaştığında, biz sıfır noktası manyetik alanında olacağız. Dünyanın dönüşü duracak ve 2 ya da 3 gün içinde ters yönde tekrar dönmeye başlayacak. Bu, dünyanın etrafındaki manyetik alanlarda bir terslik meydana getirecek.
Ezoterik bilgiler
Bütün bu bilgilerin dışında eski bir takım uygarlıklardan bize kalan bir takım yazıt, takvim (örn. Maya ve Olmek), ayrıca Mısır piramitlerinin dizilişi ve özellikleri, konumları (dünyanın pek çok açıdan ilginç bir noktasında bulunduklarını meraklıları çok iyi bilir), Sfenks’in bilinen yaşından çok daha eski olduğunun kanıtlanması, kutsal kitaplardaki kıyamet tarifleri, (güneş doğudan batacak, batıdan doğacak!) eski efsanelerin birbiriyle örtüşen ilginç noktaları gibi bir sürü bilgiye bakarak kıyamet teorilerini destekleyenlerin çok yanıldıklarını söylemek zor bir hale geldi artık.
Yazının tamamı linkten okunabilir. Yazı alıntıdır
http://www.indigodergisi.com/nesrin_19.htm
Yorumlar için teşekkürler, ama ben gerçekten ve tam olarak sorduğum şeyi soruyorum.Ve bu anlamda ilahiyatçılardan veya konu ile ilgili olanlardan yardım bekliyorum.Yardım bekliyorum çünkü alacağım cevap üzerinden soracak daha başka sorularım da olacak.
Kıyamet denilen şey gezegenimizin ve üzerindeki bizlerin tamamiyle yok olması mıdır (örneğin bir supernova patlaması veya yüzmilyonlarca yıl sonra yakıtı azalmaya başlayacak olan güneşimizin şişerek dünyayı yutması gibi), yoksa milyarlarca galaksi, trilyonlarca yıldız ve sahip olduğu herşey ile birlikte tüm evrenin ortadan kalkması mıdır?
Daha açık sorayım, kutsal metinlerde sözü edilen kıyamet koptuktan sonra,tamam biz yok olmuş olacağız.Ama Andromeda ya da diğer galaksiler mesela,onlar yerli yerinde duruyor mu olacaklar hala?
Yoksa kastedilen bu kıyamet, örneğin “büyük yırtılma” varsayımında öngörüldüğü gibi,tüm galaksilerin,yıldızların,gezegenlerin ve hatta maddenin ve atomların dahi ayrışarak çözüldüğü bir son sahne ile sadece bizim ya da güneş sistemimizin değil, aynı zamanda evrenimizin de mi büyük cenazesi olacaktır?
de cevabı net değil galiba.
bilimsel açıdan cevabında sorun yok ama
dinsel yönden net cevap olacağını zannetmiyorum.
en fazla “falan alim filan kitabında bu konu hakkında şöyle şöyle demiştir” den öteye gitmez.
Sonsuz kainatın sırrı çözülememişken olası bir kainat sıfırlanmasını düşünmek bence kendimizin kıyamatini yok etmektir,
Gezegenimiz bir şekilde kendini yenileyerek evrelerini tamamlıyor sonuçta evrelerini tamamlarkende bizlerde bu gezegende tekamüllerimizi tamamlıyoruz sadece dünyada tekamül edilir buranın dışında yaşam yoktur diyenler için kıyamet tezi her zaman zihinde karışıklık yaratabilir.
Burada tek soru sorabilirim size kıyameti nasıl algılıyorsunuz?
O zaman ben olasılıklar üzerinden düşünmeye devam edeyim..
Eğer kutsal kitapların tarif ettiği kıyamet sadece dünyamızın değil, bilakis tüm evrenimizin kıyametiyse..O zaman önerebiliriz ki, tüm evrenin yok oluşu en geç 7 milyar yıl içinde gerçekleşecektir.
Çünkü bildiğim kadarıyla en geç 6-7 milyar yıl sonra, yakıtı iyice tükenip kırmızı dev haline gelecek olan güneşimiz, önce dünyamızın atmosferini ve okyanuslarını buharlaştırıp yaşamı bütünüyle ortadan kaldıracak, daha sonra da mavi gezegenimizi tam anlamıyla yutarak arkamızda bir mezar taşı dahi bırakmayacaktır.Bunun bizim için kaçışı olmayacak bir kıyamet olduğu açıktır.Ve eğer bizim kıyametimiz aynı zamanda tüm evrenin kıyameti olacaksa, o zaman sadece gezegenimizin değil, milyarlarca galaksi ve trilyonlarca yıldız ve içindeki herşeyi ile birlikte bütün evren de en fazla 6-7 milyar yıl daha var olabilecektir, sonrası hiçlik..
Ama bahsedilen kıyamet sadece bizim ve güneş sistemimizin kıyameti olacaksa eğer,o zaman da söyleyebiliriz ki, şu an evrenimizin sayısız yerinde her an kıyametler kopmaktadır..Eğer durum böyleyse, kainatın kalan ömrü üzerine birşey söylemek de mümkün olmaz..
Vahy üzerinden bilim yaparmış gibi görünmek böyle bir şey olsa gerek..Bu tartışmayı devam ettirmek isteyen var mı?
Başka olasılıklar yok değil elbet; swift-thuttle kuyruklu yıldızı, atmosferin kirlenmesi, büyükçe bir meteor, karşı konulamayan yaygın bir virüs, cern deneyi(!) vs…
Fakat hiçbir olasılık said-i kürdi’nin müneccimliği ile yarışamaz;
Hani 2012 de takvim son buluyor diyorlar ya, ben onlara yeni bir hizmet yapıp ilahi takdirin en son tarihini vereyim:
Said’in hadislere göre yaptığı yoruma göre:
2082 (hicri 1506)
Not: 7 rakkamı oldukça tehlikeli ha 7 bin ha 7 milyar …Değişecek şimdi tüm yorumlar.
Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni ‘den rivayet ettiler: Ben gördüğüm bir rüyayı Resulullah (s.a.v.) ‘e anlattım. Bu rüyada Peygamber (s.a.v.) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜĞÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)
Şimdi bu sorunun cevabını bilen yok mu hakikaten?
Evreni ve herşeyi şu meşhur big bang ile başlatan ve bunda hiçbir çekince duymayanların, konu kıyamet olunca söyleyecek birşeyleri yok mu gerçekten? Hoca Nasreddin sormuş ya hani, benimki de o hesap, büyük kıyamet mi yoksa küçük kıyamet mi?:-)
Sayın misafir,benim kıyametten ne anladığımın burada ne önemi olabilir ki? Ben kutsal kitapların tarif ettiği ve bildirdiği kıyameti soruyorum sadece.Bu tüm evrenin yok oluşu mu olacaktır, yoksa sadece üzerinde yaşadığımız gezegenle birlikte bizim mi?
Eğer bilmemekten soruyorsan? hasbelkader cevap yazılır karınca,kaderince…
Yok eğer biliyorsunda İnsanları test ediyorsun bak ben neymişim be abi ayakları…
Veya; site için reyting olayı mı…
Samimi olarak yazar bildirirsen memnun olurum…
Ne dersin gamora…
Çünkü; öbür iletilerinde bayağı döktürmüşsün…
Vucud dili ile kelimeleri yazıya dönüştürürken.
sevgili oikOS..elbetteki başka ihtimaller de var..bir meteor,biyolojik ya da nükleer bir felaket,vs..Ama hepsini bertaraf etsek dahi, güneşimizin ve haliyle bizim mavi gezegenemizin kalan ömrü belli.Her türlü badireyi atlattığımızı farzetsek bile,en geç 6-7 milyar yıl sonra kendi güneşimiz yutacak bizi.
Kıyamet bu ise eğer, o zaman Evrenin geri kalanı da kıyamete filan aldırmadan varlığını devam ettirecek demektir, hem de bildiğimiz anlamda fiziki yapısını koruyarak.(Trilyonlarca yıldızın içerisinden bir tane G2 tipi yıldız eksilmiş,ne çıkar).Peki ya daha sonra? Mahşer günü geldiğinde? Bir tarafta dirilen insanlar ve mahşer, diğer yanda hala genişlemeye devam koskoca bir Evren mi yani?
Yok eğer kıyamet bizimle birlikte bütün evrenin de yok oluşu olacaksa eğer..O zaman da evrenin kalan ömrü hepi topu 6-7 milyar yıl mıdır yani?
ve sevgili aron..öncelikle, sorduğum şeyin cevabını bilmiyorum ben..Yani gerçekten bilmiyorum ve bunu daha en başında yazdım. Kutsal kitaplarda tanımlanan kıyamet tüm evrenin kıyameti midir, yoksa sadece bizim gezegenimizin mi,bu konuda bilgisi görgüsü olanlar lütfen bana yardımcı olsun dedim.
Ve diğer husus..Şu döktürmek, rayting,bak ben neymişim ayakları vs demiş olman.. Yazdıklarımla ilgili olarak böylesi şeyler duymak bana sadece üzüntü veriyor,yine de canınız sağolsun..
Değerli gamaro,
Kişi kendinde olmayan bir şey hususunda “İTHAM” edilirde üzüntü
duyarsa sevinmesi gerekir,çünkü kendisi ile barışıktır,yani içi ve dışı birdir “ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol Mevlana” düstürü icabı…
Dolayısı ile Big bang tan konu açıp Dünyamızın mı (bizim gezegenimiz) yada Evrenin mi kıyameti olacak muhabbeti biraz hafif kalıyor ezcümle açık olmakta fayda var…
Saygılar.
Ben şimdi sana “aron, algı problemin var” desem üzülür müsün? Sevinir misin? :))
Neymiş, anlatıma bak. İtham edilirde üzüntü duyarsaymış, sevinmesi gerekirmiş… (Yazdıklarını okuyomusun yoksa bi kelime sonra unutuyor musun ne yazdığını?)
)kapa parantez
Açparantez,
Size saygı duyuyorum…
Ve tekraren yazmaktan gocunmuyorum…
Beni rahatsız etme lafazan (yazı) lakırdılarınla…
Bizi Anlayan
Zat-ı Hakk’da mahrem-i irfan olan anlar bizi
İlm-i sır’da bahr-i bi-payan olan anlar bizi
Bu fena gülzarına talib olanlar anlamaz
Vech-i baki hüsnüne hayran olan anlar bizi
Niyazi Mısrı
İkile anca gidersin.
Bende size saygı duyuyorum aron. İyi bir örnek teşkil ediyorsunuz. Sizin gibisini bulmak zor.
)kapa parantez
Okuduklarıma göre, güneşimiz son günlerini yaşarken iki kez kırmızı dev formuna geçecek.(iki kez genişleyip büyüyecek)
İlk kırmızı dev aşamasında dünya atmosferi ve okyanuslar buharlaşıp yok olurken hayat tümüyle sona erecek, ikinci kırmızı dev aşamasında ise daha da büyüyen güneş bizi bütünüyle yutacak, gezegenimizden geriye hiç bir şey kalmayacak.
Şimdi bu durumu, kıyamet günü İsrafil’in SUR’ u iki kez üfleyecek olması ile ilişkilendirebilir miyiz?
Okuduklarınızı bu konuyu biraz daha açarak, genişletebilir misiniz.
Öncelikle, forumdaki ana soruyu diyanetin resmi sitesinde soracağım ve alacağım cevabı da burada yayınlayacağım, bunu iletmek isterim.
İkinci olarak, yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek için açıklamam gereken bir şey var;
Benim bu forumu açma nedenim (kendimce nedenim elbette), vahy ya da dogma üzerinden bilim yapıyor duygusunun nasıl birşey olduğunu merak etmemdir.Ama lütfen doğru anlaşılsın; ben dogma üzerinden nasıl bilim yapılırdan (veya yapılır görünürden) değil,bu sözünü ettiğim şeyin “nasıl bir duygu” ile yapıldığından söz ediyorum.
Bu nedenle, gücüm kararınca az biraz ilahi soru işaretleri bulup takip etmek, ve olası ilahi cevap ve seçenekler üzerinden de bilim (ya da bilimsel görünen birşeylere) sıçramak istedim.Forumun asıl sorusunu daha önce herhangi bir yerden duyup okumuş değilim, ya da bu haliyle üzerine çoktan kafa yorulmuş bir konumudur bilmiyorum-muhtemelen yorulmuştur diye tahmin ediyorum)Ama Itiraf etmeliyim ki, bu duygu öyle az buz değil,bir hayli büyüleyici bir duygu.Merakı kamçılıyor,azmi ve yaratıcığı arttırıyor,sizi sanatçılaştırıyor.Bir daha ve bir daha bir düşünmek istiyor insan,bir tür doping etkisi yaratıyor.Insan buna inandı mı bir kere, gerçekliğin anlamı netleşip berraklaşıyor, ve tıpkı puzzle’ın taşları yerleştikçe ortaya çıkan resim gibi belirginleşip anlamına yeni anlamlar katıyor..
Ve ben tüm bunları bütün içtenliğim ve samimiyetimle söylüyorum inanın.Yukardaki hiç bir ifadeyi,ne konuyu ti’ye almak ne de başka türlü bir provokatif amaçla kullanmadım, yazmadım.Herkese selamlar..
creative’nin açmamı istediği şeye gelince..Zamanında çokça okumuştum yıldızlar nasıl ölür diye.Çekirdekteki hidrojen azaldıkça tabiatı da değişmeye başlayan nükleer tepkimeler,ve yıldızın kendi üzerine doğru çökmeye başlamsı..yıldız çöktükçe artan ısının bu kez çekirdek dışı alanda kalan hidrojeni yakmaya başlamsı ve yıldızın yüzeyinin kızararak büyümesi..daha sonra tekrar bir büzüşmeyi takiben bu kez de çekirdekte biriken helyumun yanmaya başlaması ve yıldızın tekrar devasa boyutlara genişleyerek kızıllaşması..ardından o da bitince beyaz cüce, vs, vs..
Güneş ilk büyümesi sırasında dünyayı tam olarak yutamasa da eritip kavuracak, atmosfer okyanuslar buharlaşacak, gezegenimiz nerdeyse bir eriyik haline gelecek ve yaşam sona erecek. İkinci süreçte ise güneş bizi gerçekten ve tam olarak yutacak.Hatırladıklarım böyle..
Çok açmışın:) ne yapalım herkez fizik ve matematik dehası değil:) en azından ben olmadığımı biliyorum. Neyse bir ara geniş kaynaklardan incelemek lazım. Ama konu ve bakış güzel birince yorumunda dediğin boyutu da düşünüldüğünde; kafa yorucu ve evet berraklaştırıcı.
Sözünü ettiğim “duygu hali” nin büyüleyici etkisini ve sakınması çok zor olan cazibesini anlayabiliyorum..
Lakin bu duygu durum, kendi kendini onaylamanın yolunu “her halikarda ve her daim” mümkün kılacak iç donanımı sayesinde,(ki bu donanım, ayetin içine gizlenmiş ve hep orada durduğu halde kimsenin farketmemiş olduğu olağanüstü bir astrofizik kanununu deşifre etmekten başlayıp, tsunami dalgasındaki ya da karpuz kabuğundaki allah yazısını görmeye, ya da sivrisinek sesindeki besmeleyi duymaya kadar uzanan bir yelpaze içinde, alt edilmesi fiziken mümkün olmayan bir donanımdır) yanılgının tanrısallaştırılmasıdır da aynı zamanda..
Ya da kendi kendini onaylayan ve kendisini yine kendinden yücelten bir bağımlılık modeli olarak da tarif edilebilir..
Terim olarak âhiret, İsrâfil’in (a.s.) Allah’ın emriyle, kıyametin kopması için sûra ilk defa üflemesiyle başlayacak olan ebedî hayata denilir. İsrâfil (a.s.) sûra ikinci defa üfleyince insanlar diriltilip hesaba çekilecek, sonra dünyadaki iman ve amellerine göre ceza ve mükâfat görecek, cennetlikler cennete, cehennemlikler cehenneme girecek ve orada kalacaklardır.
Diyanet işleri başkanlığı..
ALINTI.
Güneş te olacak olan patlamayla veya her ne ise İsrafil in Sura üflemesi apayrı olaylar…
İlk kırmızı dev aşamasında dünya atmosferi ve okyanuslar buharlaşıp yok olurken hayat tümüyle sona erecek, ikinci kırmızı dev aşamasında ise daha da büyüyen güneş bizi bütünüyle yutacak, gezegenimizden geriye hiç bir şey kalmayacak.”
Güneşimizin son günleri acaba kaç sene sonra olacak…
O zamana kadar Evrende olabilecek başka bir değişiklik varmı…
Benim bu forumu açma nedenim (kendimce nedenim elbette), vahy ya da dogma üzerinden bilim yapıyor duygusunun nasıl birşey olduğunu merak etmemdir.Ama lütfen doğru anlaşılsın; ben dogma üzerinden nasıl bilim yapılırdan (veya yapılır görünürden) değil,bu sözünü ettiğim şeyin “nasıl bir duygu” ile yapıldığından söz ediyorum. “
“Göğü gücümüzle Biz kurduk; Şüphesiz Biz onu genişleticiyiz” (Zariyat, 47)
Ne dersiniz…
zariyat,47’ye ait bazı farklı tercümeler;
*Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.
*Ve biz, gökleri kurduk kudretle, onlardan daha üstününü, daha büyüğünü kurmaya da gücümüz yeter.
*Bir de Semaya bakın biz onu kuvvetle bina ettik ve şübhe yok ki biz çok vüs’a malikiz
*Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.
*Ve göğü bir kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki, biz elbette kâdirleriz.
Bakıyorum da Ayet Mealleri çeşitlenmeye başladı neyse.
Ayet in Meali bu, ben demişim başkası şöyle meallendirmiş farketmez…
Ve bana bilim tarihinin bu güne kadar ulaştığı en büyük buluşlardan yahut en büyüğü olan Evrenin genişlemesi olayının kutsal Kitabımız Kur’an da olmasını nasıl izah edersin…
Öbür yazdıkların işin Evrenin genişlemesi yanında “TALİ” boyutu..
Saygılar.
Olayı bu boyuta çekmek yanlış,yakışmıyor ve İnsanoğlunun var olduğu zamandan beri yediği herzelere bakıldığında şaç telinin
ve yatakta olan biten ilede alakadar olması gerektiğini anlardın yaşayan tek “FİKİR” üretebilen bilinç sahibi İnsanoğlunun hayatında…
Hadi bunuda boşverelim,sağlık olsun.
Ayetin tercümelerinden birisi diyanetin, bir diğeri ise Elmalılı hamdi’nin, onun kabahati de benim olmasın lütfen..
“buluş” değil “keşif” demeliydin..
Kurduğun cümlelere daha iyi davranmalısın, bazen başı sonu birbirine giriyor, okumak da anlamak da imkansızlaşıyor..
Ve yukarlarda bir yerlerde yazdığım gibi,kendisini her daim ve her şart altında yine kendisi üzerinden onaylayabilmeyi mümkün kılan bu “donanım” ile baş etmek mümkün değildir..
Ve onun cazibesinden uzak durabilmek de bir o kadar zordur..Gerçek berraklaşır,anlam kazanır..anlam üzerinden yeni anlamlara ulaşılır ve insan en büyük sanatçı ile başbaşa hisseder kendisini, mutlu olur..
Meâl nedir? konusu , Her yönüyle aynen aktarılması mümkün olmayan bir sözün başka bir dile yaklaşık olarak çevirisidir. Özellikle Kur’an tercümeleri için kullanılmaktadır.
Kimseye kabahat yüklemem ve yazdıklarımda öyle bir ima yok..
Keşif; 1- Ortaya çıkarma, meydana çıkarma.
2- Var olduğu bilinmeyen bir şeyin ortaya çıkarılması: “Amerika’nın keşfi.”.
Buluş; 1- İlk defa yeni bir şey yaratma, icat.
2- Bilinen bilgilerden yararlanarak daha önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaşma veya yöntem geliştirme, icat.
Arzunuz üzere bundan sonra yazdıklarıma dikkat ederim, anlaşılması için…
Öbür yazılarınız sizin düşünceleriniz ve sizi alakadar eder
dolayısı ile şahsi bir durum…
Konu dağılıyor..ve ben kendimi Ali Kırca’nın Siyaset Meydanı’nda gibi hissediyorum yavaş yavaş..Neyse..
Sevgili Aron..Insanların yazdıkları, iki temel hususu gözler önüne sermekte çok mahirdir diye düşünüyorum..
Birincisi, “neye inandığı” ve “inandığı şey hakkında ne kadar bilgili olduğu”..İkincisi ise “nelere inanmadığı” ve “inanmadığı şeyler hakkında da aslında ne kadar bilgi ve görgü sahibi olduğu”..
İlki için birşey demiyorum.Ama ikincisi hususunda ben de bıraktığın intibayı sorarsan eğer şunları söyleyebilirim;
Sanırım hiç felsefe okumamışsın ve felsefenin temel problemleri üzerine gerçek anlamda bir bilgi ve donanıma sahip değilsin.Mesela Kannt veya Hegel’i eline bile almamış olduğunu düşünüyorum, ya da Karl Popper desem..adını bile duymamış olman mümkündür,diye tahmin ediyorum..
Bilgi teorisi ve yöntem sorunu üzerine de ciddi hiç bir kaynağı okumamış gibi görünüyorsun..
Meraklı bir amatör düzeyinde dahi olsa..fizik, matematik, gökbilim, sanat tarihi,estetik..zannetmiyorum..
Seni gücendirmek istemem..Belli ki çokça okuduğun şey var,ama diğer yandan da hiç okumadığın çok fazla şey..Bende bıraktığın intiba böyle işte..az, çok..Yazı dilin ve inandığın/inanmadığın şeyleri açıklamaya çalışırken kullandığın kavramlar ve onları sunuş biçimin..tepkilerin..Şöyle bir göz attım da forumlara, zaman zaman yaptığın alıntıların dışında (bu şekilde kullanıp aktardığın mısraları beğendimi ve keyifle okuduğu belirtmeliyim) ama doğrudan senin kaleminden çıkmış olan satırlarda herhangi bir derinlik ya da orjinalite bulduğumu söyleyemem..her şey gönlünce olsun, başka ne diyeyim..
Değerli gamaro,
Üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yazıyorsun öbür site ve forumlarda yazıştığım forumdaşlarla ve aynı temel yanlış sende’de
var, kendinizi Kainatın merkezi ve herşeyi siz bilirsiniz entellektüel havalarına sokmakta mahirsiniz, ama? her zaman olduğu gibi edindiğin intiba seni’de yanıltmış ve seni ikna edeceğim diye’de bir sorunum yok şunu okudum,şöyle bilirim vs vs
dolayısı ile herşeyi ben bilirim diye’de bir takıntım yok yani komlpleks hülasa , yazdıklarına cevap yazabildiğim ölçüde en azından senin kadar bilgim ve görgüm olduğunu yazdıklarından çıkarıyorum somut olarak gerisi teferruat…
Ben buradayım.
Aslında yukarıda cevabı yazmıştım… 7 ve katları için hertürlü sibernetik yorumu yapabilir insanoğlu… Hatta yapmıştır. Bunun, bilirim bilmemle en ufak alakası yok. Bilir bilmez bir sallamadır tüm bu teist yorumlar.
De ki; yarın evren küçülmeye başladı, yeni bir ayet yeni bir yorum hemen gelecektir. Ne oldu eskisine diye sorarsan olacağın tek şey “Kafir olmaktır.”
“Cennet”i tasvir eden zariyet 47; olmuş gök, oradan evren (Daha önce yazmıştım) daha başka herşey de olabilir, sibernetizmin bir sonu yok nasılsa…
Gamaro’nun sorduğu argümana gelince; ben teist bir yaklaşım buldum:
İnsanlığın sonu henüz kıyamet olmayabilir zira “3 vaktin” temel bir zaman karşılığı yoktur. Ve ölüler, mesihle birlikte ahiret gününe kadar evrenin yokoluşunu bekleyebilir. O sıra tanrı yeni bir dünya yaratıp orada ölüleri canlandırabilir. vs vs… Bilimsel mi demiştiniz? Eh bu kadar olur.
Teistlerin bilimden uzak durmaları gereği mi yoksa?
Satranç oynarken karşınızda duran oyuncuya,”Oyun boyunca vezirimi düşerecek bir hamlene maruz kalmadığım müddetçe, vezirimi yenilmez bir taş olarak kullanmak istiyorum ” dediğinizi düşünün..
Böyle anlatınca belki biraz tuhaf gelebilir, ama çoğu zaman yaşadığımız bu..
Eğer oyun boyunce vezirinizi düşürecek bir hamleye maruz kalmaz iseniz, veziriniz zaten yenilmez bir taştır ve düşmez. Yani bunu ayrıca “istemenizin” gereği yoktur.
Soru:
“Bütün galaksiler uzayın içerisinde ve gittikçe artan bir hızla birbirinden uzaklaşmaktadırlar” ile “gökleri genişletmekteyiz” ifadelerinin birbirleriyle tamamen örtüştüğünü, ve ikinci ifadenin en yalın hali ile birinci ifadeyi tanımladığını hiç bir şüpheye düşmeden söyleyebilir miyiz?İkinci ifadenin, kutsal kitaplardaki edebi anlatım tarzının bir şekli olarak, örneğin genel bir güç ve hakimiyet gibi kavramları pekiştirmek maksadı ile kullanılmış bir ifade olmayıp,(bu yönde tercümelerin de bulunmasına rağmen), bunun aksine hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde,tam olarak bir uzay ve genişleyen evren modelinden bahsettiğine nasıl kanaat getirebiliriz?
Soru
Birinci ifadeye konu edilen tespitin henüz yapılmamış olduğu bir dönemde yaşıyor isek, ikinci ifadenin nasıl bir şeyi tanımladığı hakkında bir varsayımda bulunabilir miyiz?
(Veya ilk ifadede yapılan tespit,evrenin genişlediği değil de sabit durduğu veya küçüldüğü olsaydı eğer,ikinci ifadede anlam bulan şeyin aslında evrenin genişlediğini ima etmesi gerektiğini ve bu bakımdan kosmolojik bir gerçeklikle “çeliştiğini” ispat etme gibi şansa sahip olabilir miydik?Yani bu çalışmanın çift kör plasebo bir kontrol grubu olduğu söylenebilir mi?
Soru
Birinci ifadede konu edilen tespit henüz yapılmamışken, örneğin dünyanın atmosfer kalınlığının her yıl 0,001 mm. artığı gibi bir başka tespit yapıldığını duysak, bu kez ikinci ifadede geçen “gökler” tabirinin aslında atmosfer tabakasını mı tanımladığını düşünmemiz gerekir?İkinci ifadenin neleri tanımlayabileceğinin değişebilirliği nedir?Ya da,ifade ettiği iddea edilen şeyi değil de, belki de daha başka bir şeyi tanımlamadığını gösterebilmek mümkün müdür?
Soru
Peki öyle ya da böyle neden habire böyle ilişkilendirmek yapmak isteriz?
ilk ifadenin vurguladığı gerçeklik üzerinden ikinci ifadenin yer aldığı kaynağı mı doğrulamak isteriz?Yoksa kaynağın doğruluğu mudur esas olan ve/ama onu yeniden ve yeniden mi doğrulamak isteriz? Ve kaynağın doğruluğuna dair bir şüphe hiç yoksa/olmadıysa, o zaman kaynağın doğru olduğu informasyonunu nerden ve nasıl almışızdır?Biz bütün bunları aslında neden yaparız?
Gelin biz yine satrança dönelim..Vezirinizi düşürecek hiç bir hamleye maruz kalmadığınız sürece, veziriniz yenilmez taş olsun istemiştiniz..Ama bir baktınız ki, vezirinizi düşürecek bir hamleye maruz kalmadığınız halde veziriniz düşmüş..Nasıl mı? Çünkü rakibin atı fil gibi, fili kale gibi hareket etmeye başlamış..Doğru kareyi bulmak imkansız..Sizin oyunu kazanmanız imkansız..rakibin kaybetmesi imkansız..Herkese mutluluk diliyorum..
Neyse,tekrar konuya dönelim biraz..
“İsrâfil aleyhisselâm Sûr’a iki defâ üfürecektir. Birincisinde göklerde ve yerlerde olan herşey yok olacak ve Allahü teâlâdan başka her diri ölecektir. İkincisinde hepsi tekrar dirilecektir.”
Bu ifadeden yola çıkarak düşündüğümüzde nelere ulaşabiliriz..Israfil Sur’a ilk üflediğinde, göklerde ve yerlerde olan HERŞEY yok olacaktır deniyor..Bizler ve bizim gezegenimiz olan dünya evrenin bir parçasıdır ve onu evrenin bütününden ayrı düşünmek mümkün değildir diye düşünüyorum ben..Yani biz bu kayalık gezegenin üzerinde, ama aynı zamanda evrenin içinde ve onunla birlikte varız..Göklerde (dikkat buyrun gök-ler) ve yerlerde (yine aynı şekilde yer-ler) bulunan HERŞEY’in yok olacağı söyleniyorsa eğer, bu yokoluşun sadece bizi ve gezegenimizi bekleyen bir yok oluşdan ziyade, HERŞEY’in yok oluşu, yani bütün kainatın yok oluşu olacağını düşünmek daha olası geliyor bana, bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum? Zaten bu varsayımı destekleyen başka mantıki gerekçelerimiz de var elimizde..Mesela sadece güneşimizin ömrünü tamamlaması sonucunda kopacak olan bir kıyameti, kainat ölçeğinde kıyamet olarak tanımlamak mümkün olamaz, denizde bir damla bile değildir bu durum..Samanyolunun geri kalan kısmı aynen yerinde duruken, diğer sayısız galaksi ve onlar içerisindeki trilyonlarca yıldız yerlerinde dururken,..yani evrenin büyük fotoğrafı aslında zerre kadar bile değişmemişken..bu nasıl bir kıyamet olabilir?
Kıyamet koptuktan sonra herşey yok olacağına ve Allah’tan başka her dirinin öleceğine göre..(Bu durumda bu uçsuz bucaksız evren içerisinde bir yerlerde başka zeki hayat formları ve medeniyetler varsa eğer-ki olmaları kuvvetle muhtemel deniyor-, o halde onların da ölmeleri gerekiyor kıyametle birlikte..Ve bu da bizi,olası kıyamet senaryosunun sadece bizim güneş sistemimiz için değil, bütün kainat için yazılmış olması gerektiğine yönlendiriyor yine dolaylı da olsa..
olası sonuçlar:
Eğer varsayımlarımızda ve yürüttüğümüz mantıkta haklı isek, kıyamet gününe ve bütün evrenin yok oluşuna en fazla 4-5 milyar yıl kalmıştır.Çünkü bu süre güneşimizin geriye kalan maksimum ömür beklentisidir.
Ama kuvvetle muhtemeldir ki, bütün evreni yok edecek olan kıyamet bundan da erken gelecektir.Çünkü sadece güneşimizin ölümünün (yani küçük kıyametin)olası bir büyük kıyameti (bütün evrenin kıyametini) tetikleyebileceğini öngörmek mümkün değildir.O halde güneşimiz kendi ömrünü tamamlamadan önce çok daha büyük boyutta kosmik bir hadise vuku bulacak, ve bu sadece bizim değil, aynı zamanda bütün evrenin sonu olacaktır..
Bence gayet bilimsel gidiyor..
Ama elbette ufak bir detayı göz ardı ederseniz..
O da şudur ki, evrenimizin kalan ömrünü bizim güneş sistemimizin merkezinde bulunan tek “bir” yıldızın kalan yaşam süresine endeksleyerek hesaplamakta herhangi bir sakınca bulmuyorsanız..ve bu endekslemeyi de kutsal kitap gereği yapmakta bir sakınca görmüyorsanız, evet, o zaman herşey gayet bilimsel gidiyor..
kıyamet kişiseldir.herkesin kendi kıyameti kendini beklemekte.
Evrenin genişlemesine kanaat getirmek için 21. yüzyılı bekleyen “KAFA” yahut Kutsal kitaplar bahsediyor diye karşı çıkmak adına felsefik yaklaşıyorum zannı ile “POLEMİK” yapan birine ne anlatırsan anlat, ancak yeniçerinin yaptığı gibi “hoşafın yağı kesildi,yağlı hoşaf isteriz” teranesi yapmak düşer,ama ben yine bir misal vereyim Kant ,Hedel,astronomi, vs vs bilen Entelektüel dostumuza; “ Penrose, evrendeki baryon (proton, nötron) sayısı olan 1080’ i, buna karşılık gelen foton sayısı ve karadelikleri de hesaba katarak, evrenin başlangıç entropisinin bilinçli bir şekilde düzenlendiğini ortaya koymaktadır. Penrose’un bulduğu sayı inanılmazdır. Penrose bu sayıyı şöyle açıklar: “Yaratan’ın ne kadar isabetle hedefini belirlediği görülüyor, yani doğruluk oranı şöyledir: ’de 1.” (Bu işlemi yapmak için önce 10123’ ü hesaplamak, sonra 123 sıfırlı bu sayıyı 10’un üzerine yazmak gerekir. Daha sonra 10’u bu sayı kadar kendisiyle çarpmak gerekir. Bu sayının yazılması bile mümkün değildir.)
Bu sayı gerçekten de inanılmazdır. Eğer bu sayı 10’un üzeri 10123 olarak değil de, klasik şekilde yazsaydık (üstsüz bir sayı olarak), sadece bu sayıyı yazmaya bile bütün insanların ömrü çok kısa gelirdi. Eğer evrendeki tüm proton, nötron, hatta fotonları kullansaydık ve her bir proton, nötron ve fotonun üzerine bir trilyon sayı yazsaydık, bu sayıyı yine yazamayacaktık. Bundan gerçekten de Yaratıcı’nın, her şeyi nasıl bilinçli bir şekilde yarattığı çok açık görülmektedir. Evrende var olan sıradan bir düzen değil, olağanüstü bir düzendir. “
Bu Düzen Evrenin genişlediğininde bir kanıtıdır…
Varmı başka bir izah tarzı felsefik dost…
Evrenin genişlediğinin tesbitinin yapılmadığı bir dönemde yaşıyor olsaydın, zaten galaksilerinde birbirinden uzaklaştığını bilemez ve sonrasında yaptığın absürd yorumu 21. yüzyılda yapmaya kalkmazdın neymiş varsayım öne sür fakat öne sürülen varsayım 21. yüzyıl verileri ile olsun ama eleştiri yaptığın “ZAMAN” Evrenin genişlediğinin bilimsel olarak tesbitinin yapılmadığı bir dönem olsun,fakat Kur’an da bildirilmiş olsun…
“Biz göğü ‘büyük bir kudretle’ bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.„
(Zariyat Suresi, 47) …
Şu yaklaşım tam bir akla ziyan yorumdur nedir; “ Birinci ifadede konu edilen tespit henüz yapılmamışken,( Bütün galaksiler uzayın içerisinde ve gittikçe artan bir hızla birbirinden uzaklaşmaktadırlar) örneğin dünyanın atmosfer kalınlığının her yıl 0,001 mm. artığı gibi bir başka tespit yapıldığını duysak” YAHU Hiçbir bilimsel buluş,tesbit yapılmadığı bir zaman dilimi var say,fakat bu zaman diliminde atmosfer kalınlığının arttığını varsayan bir inci yumurtla hadi oradan yine her zamanki kendinden menkul terane yorumlar,kendir pişir,kendin ye,yani kafadan uydurduğun şaçma bir yoruma,yine uyduruk bir başka şaçma yorumla kendin yanıtla, bir kere Hiçbir bilimsel buluşun yapılmadığı bir zaman dilimi var say,sonrasında atmosferin kalınlığının arttığını duysa idik zırvasını ekle…
Geç.
Ve bundan sonra yazdığın yazıların ciddiyetine göre sana cevap yazacağım…
Hadi uğurlar olsun boş nakarat ve polemik dahi olmayan lafazanlıklarla işim olmaz.
Ona göre gamaro, yoksa okey ıstakasını yersin kafana arondan…
Biz bu konuları kahvede arkadaşlarla tartışıyoruz…
)kapa parantez
Sizleri (parantez,gamaro)seviyorum,iyiki varsınız,olmasaydınız nasıl yanlış ve doğruyu ayırt edebilecektik…
Saygılar sunar şürekalığınızın devamını dilerim.
Allah razı olsun…
Ama sormadan edemeyeceğim vallahi, Galaksilerin birbirlerinden uzaklaşmakta olduğunun henüz tespit edilmediği bir dönemde derken, bu ifademde kastettiğim dönemin “henüz HİÇBİR bilimsel buluşun yapılmadığı bir zaman dilimi” olduğuna nasıl kanaat getirdiğinizi anlamış değilim..
farz-ı misal;
atmosferin düzenli olarak kalınlaştığının tespit edildiği yıl 1912 olsun..Yine farz-ı misal, galaksilerin uzay içinde birbirlerinden artan bir hazla uzaklaştıklarının tespit edilme yılı da 1935 mesela..
Benim bu örnekte 1935 öncesini kastettiğim muhakkaktır (1912 yılı 1935’den daha önceki bir döneme ait olduğu için).Ama aynı zamanda 1912 ile 1935 arasındaki dönemi kastettiğim de bellidir.
Ama siz hangi hikmetle kastettiğim dönemden sanki isadan önce 1234’miş gibi bahsediyorsunuz?
Gördün mü o bahsettiğim “donanım” nelere kadir sevgili Aron? Az önce ayet üzerinden evrenin sırrına ve onun o büyük sanatçısına ulaşmıştın.Ve şimdi biz iki fani üzerinden yine bir anlam denizine açıldın, doğru ile yanlışı ayırt etmene vesile olduğumuz için bizi seviyor ve kutsuyorsun, mutlusun..Bu döngünün kendi kendini her koşulda ve yine kendi üzerinden onaylayabilmesinin sonu yoktur demiştim.. Ayet içindeki kosmik gerçekliğin deşifre edilmesinden başlar da, bizim gibi zırvalayıp yumurtlayanların da bir hikmetin olduğunu keşfetmeye kadar gider..
(Bu arada, ben de seni seviyorum.Gün gecenin bir yarısında,ne kadar okuyup ne kadar okumamış olduğunla ilgili olarak yazdıklarımdan dolayı da üzüntü duyuyorum,böyle düşünsem bile böyle yazmamam gerekirdi, kusuruma bakma lütfen, özür..)
1935 ten evvel, 1600 var,1000 var, yani var oğlu var ve; iletiyi sonradan düzenleme var (sonraki zamandan, evvele müdahele)vede; birinci ifade ( “Bütün galaksiler uzayın içerisinde ve gittikçe artan bir hızla birbirinden uzaklaşmaktadırlar”)sonrası; (Birinci ifadede konu edilen tespit henüz yapılmamışken, örneğin dünyanın atmosfer kalınlığının her yıl 0,001 mm. artığı gibi bir başka tespit yapıldığını duysak,) mış geçmiş zamanmı desem,şimdiki zamanmı desem vallahi ne diyeceğimi (yazacağımı) bilemediğimden yine olayı size havale ediyorum eklersiniz bir yorum.
Kırıcı oldu isem affola…
Maksat bilgilenmek…
Yazışarak…
Saygılar sunarım.
Bilimsel olalım lütfen…
Ama Aron, herşey bir yana, forumun konusunu dağıtmakta üstüne yok..Hani kutsal damacana’da diyor ya, “Şu halimize bak!..”
Beni sürekli konu dışı alanlara çektiğin ve büyük vaktimi sana cevap vermekle geçirmemden dolayı sitem ediyorum, bunu bil.
Ben sana başka bir şey önereceğim;
Lütfen bir forum aç ve şunu sor; “Kuran’da son bir ayet olsaydı ve deseydi ki, “ey inananlar e= mc2 ‘dir”, o zaman kim ne der nasıl düşünürdü.Bak sana tiyoyu da veriyorum.Bence bu şekilde dile getirdiğin herşeyi çok daha detaylı ve doğru bir adreste tartışıp fikir alışverişinde bulunabilirsin.
Ama artık lütfen..Konunun “konusu” belli..Evet, bilimsel olalım lütfen..:-)herkese selamlar..
Gamaro,
Kendi bakış açından sitem etmende bir beis yok serbestsin,yanlız şu varki benim yazdığım iletiler sizin yazdıklarınıza hem bir açılım,hemde cevap teşkil ediyor…
İletiler okunursa meydana çıkar, ama buyrun topiğ’in konusu sizin istediğiniz görüş,yorum eleştiri hakkına sahipsiniz meydan sizin.
Kıyametin kişisel olduğu konusunda deliyle aynı fikirdeyim. Hatta her algı kişiseldir. Aynen cennet cehennem gibi. Çeşitli kaynakların insanların hayal ürünleri olduğunu veya algıların yorumlanış biçimi olduğunu düşünmekteyim. Yok galaksiler şöyle olacakmış yok evren büzülecekmiş yok patlayacakmış mış mış mış. Hiç birinin gerçek bir karşılığı yok. Var gibi görünenlerede kılıf uyduruluyor. Bir anda iradi bir gelişim katedersiniz. İşte al sana kıyamet. Dünyanda gelmişinde geçmişinde alt üst olur 😉 Fiziksel olarak neler olacağımı var? Her şey darmadağın olup kendini fiziksel varlıklarıyla var sanalar fiziken yok olduktan sonra.
Ama hayal gücü tabi engellenemez. Açar biri bir konu çiğnenir durur . Yukardaki gibi 😉
Sahnenin açılışı big bang (ya da ona benzer bir şey kadar)haşmetli olmuş ise, perde kapanırken de aynı haşmet ve ihtişamın esirgenmemesi gerekir. Ve big bang mesela, ne kadar “kişisel” ve “algısal” bir şey ise, kıyamet de ancak o oranda “kişisel” ya da “algısal” olarak tanımlanabilir, ne daha azı, ne daha fazlası.
Ben yine kutsal damacana’ya döneceğim ama, ne demişti genç adam; “Şu halimize bak!” 🙂
Su akar..
Burda bahsedilen ‘kiyamet’ dunyanin yasanamaz hale gelmesi, misal; kuresel isinma sonucu dunyadaki yasam kosullarinin, insan ve diger canlilar icin yasamaya elverisli olmamasi.
Asil soruya donunce, kendi mantigimi yurutursem, kutsal kitaplarin insanlara gonderildigi kabul edildigine gore aslinda kiyamet sonucunda sadece insan irki yok olmali, diger canlilarin
yok olmamasi gerekir. Ama kutsal kitaplara gore insan diger varliklardan daha ustun oldugu icin o yok olunca digerlerine yasamak ne hak diye dusunulmustur belki ve bu yuzden toptan tum canlilarin yok olacagi varsayilabilir.
Diger gezegen, veya sistemlerde canlilarin yasadigini varsayarsak
aslinda dunyanin yok olmasi ile birlikte tum uzay cisimlerinin etkilenecegi muhtemel; ama kutsal kitaplar acisindan dusunursek dedigim gibi onlarin insanlara gonderildigi kabulunu yapmistik;
bu durumda onlarin kutsal kitaplarini bilmeden bizden ustun olup olmadigini bilmeden bu varsayima devam edemem..
” kendi mantigimi yurutursem, kutsal kitaplarin insanlara gonderildigi kabul edildigine gore aslinda kiyamet sonucunda sadece insan irki yok olmali, diger canlilarin
yok olmamasi gerekir.”
Müthiş bir buluş “Kutsal Kitaplar” İNSANLARA GÖNDERİLMİŞ..
“Ama kutsal kitaplara gore insan diger varliklardan daha ustun oldugu icin o yok olunca digerlerine yasamak ne hak diye dusunulmustur belki ve bu yuzden toptan tum canlilarin yok olacagi varsayilabilir.”
Burada İnsanın üstünlüğü kabul ediliyor fakat diğer canlılar hapı yutmuş..
Öngörülebilir bir görüş, bravo demek düşer bize..
DİKKAT;
” Diger gezegen, veya sistemlerde canlilarin yasadigini varsayarsak
aslinda dunyanin yok olmasi ile birlikte tum uzay cisimlerinin etkilenecegi muhtemel;”
Şimdi varsayılan diğer sistemlerdeki CANLILAR ve; Uzay CİSİMLERİ bir varsayımda buraya, etkilenecekleri muhtemel..
Ve bir “İNCİ” daha;
” ama kutsal kitaplar acisindan dusunursek dedigim gibi onlarin insanlara gonderildigi kabulunu yapmistik;”
Doğru forumdaşımız KUTSAL Kitapların İnsanlara gönderildiğini yazmış ve varsaymıştı..
AMA BİR SORUN VAR????
” bu durumda onlarin kutsal kitaplarini bilmeden bizden ustun olup olmadigini bilmeden bu varsayima devam edemem..”
Kimlerin KUTSAL kitaplarını bilmeden “VARSAYIM” yapamaz forumdaş dostumuz “UZAYLILARDAN’MI..
Vallahi ben koptum darısı okuyanların başına.
Arkadaşlar az kaldı..
Çoğu kez alaylı ve aşağılayıcı bir tarzda verdiğimiz bir örnek vardır ya hani;
“Yahu adamlar daha üç dört asır öncesine kadar bir toplu iğnenin ucunda aynı anda kaç meleğin dans edebileceğini tartışıyorlarmış bilim diye..” denir ya hani sık sık..
Ama bir toplu iğnenin ucunda aynı anda kaç meleğin dans edebileceğini tartışmaya giden yol böyledir işte..Tartışılan şey ilk bakışta ne kadar “manyakça” gözükse de, üzerinde yürümesi de bi o kadar kolay ve keyifli bir yoldur aynı zamanda..yeter ki koyversin kendini insan anlam denizine..Yani beni bile yoldan çıkarttıysa bu tutku, gerisini hayal bile edemiyorum..
Su akar..
Az kaldi derken:) Sizin ulasmak istediginiz noktaya gelmemize mi az kaldi? Bunu mu kastettiniz?
vallahi bindik bi alamete,gidiyoruz kıyamete işte:-)
dünya hayatinda
düsünerek gercekleri görmekten kacinan
süpheler ve vesveseler pesinde kosan insanlarin ise düsünecekleri hem de derinden ve iyiden iyiye düsünecekleri,
görecekleri tüm acikligi ile görecekleri bir gün yani “O GÜN” mutlaka gelecektir..
“..ancak O en büyük felaket/kiyamet geldigi vakit,
“O GÜN”,insan neye caba harcadigini hatirlar/anlar..”
(naziat/34-35)
slm.
Hatta Qurandan dayanak arardınız şüpheye, kuşkuculuğa sn ebubekir? Çark dönmüş.
Düşünmek, şüphe etmektir zaten.
xenix
Su akar..
gamaro,
Gercekten ne demek istediginizi anlamadigim icin sormustum, genel olarak paragraftan. Baska bir baslikta bahsetmisiniz tanri hakkinda, madem boyutlar ustu bi varlik, bizim kavrayamayacigimiz kudrette, o zaman anlamsiz mi buluyorsunuz kutsal kitaplari? Bu soruma cevap alabilirsem baska sorularim da olacak.
xenix,
bi alemsin valla..
Qur´an
kendisinden önceki kaynaklarin gercekleri saptirdigini
degisimler yapildigini ve gerceklerden uzaklasildigini(vs.) iddia ediyor baska degil sorgulanmasi ve süphe edilmesi gereken de bu ötesi degil..
verdigin ayet örnekleri de bunu dogruluyor..
ama sen Vahiy den süphe etmenin gerektigine inaniyorsan eger
seni tutan yok buyrun..
“efsaneler varliga soru sormakla asilabilir;
soru sormak aklin dindarligidir”(Hegel)
slm.
“İdealizmin diyalektiğin gücünü kabul etmesinin nedeni, değişimin herkes tarafından gözlenebilir kesinlikte pek çok örneğinin bulunmasıdır… Nesnel idealizm, bilimin görevini, tanrının gücünün göstergesi olan değişimin kodlarının çözülmesi olarak tanımlar… Buradan nesnel idealizmin en büyük ayak oyunu ortaya çıkar: Darvin teorisiyle yaradılış inancını aynı düzeye yerleştirmek…
Maddenin tanrı tarafından yaratıldığını ileri sürmek bilimle değil inanç düzlemiyle ilişkilidir. Araştırılamaz, sınanamaz düşünceler bilime değil, inanca ilişkindir. “Madde yaratılmıştır” demek araştırmayı ve aklı inkarla eş anlamlıdır. Her şeyi yaratan tanrı ise ve tanrı her şeye kadirse, kullarının O’nun kurallarını araştırmaları zaten beyhude ve üstelik yasak bir çabadır. İnançların o nedenle tez gibi dile getirilmesine bilim dünyasında izin verilemez. İnançları olanlar, inançlarını kendileri ve tanrıları arasındaki dünyaya saklamalıdırlar. Orada sınırlı kaldıkları sürece ne bir başkasını, ne bilim dünyasını ilgilendirirler ve bu nedenle de o bağlamı içinde “saygı”yı hak ederler.
Ancak inanç o sınırlı ve özel düzleminden çıkarılıp toplumsallaştırılmaya kalkıldığında başkalarının özel dünyasını ihlal etmeye, bilimin objektif yöntemini yasaklamaya başlamış olur…Bütün bunlara rağmen, metafizik idealizm kaçınılmaz olarak dünya işlerine idealist yöntemlerle karışacak, bilim dünyasında geri çektiği metafiziğini gündelik olaylar söz konusu olduğunda toplumsallaştırmaya çalışacaktır. Çünkü inanç tanrı ile kul arasındaki özel bir ilişki olsa bile, inanca konu olan düzenlemeler herkesi bağlayıcı olarak görülürler…O nedenle, yaşamı sekülerleştirmenin yolu, esasta bilimsel çalışmaların değil, siyasal mücadelenin konusudur…”
Alıntı: İlker Belek
Kaç kişi objektif idealizm ile subkejktif idealizmin farklarını bilmektedir, ya da en genel ifadeyle ne kadar felsefe okuyoruz ve felsefenin temel sorunları üzerine ne kadarcık donanım sahibiyiz de..ondan sonra dünyayı, nesneleri ve süreçleri anlamaya ve üstüne bir de kendimizce anlatmaya çabalıyoruz..
Daha önce de yazmıştım, Dogma’nın karşısına “bilim” ile değil, bilimsel yöntem” ile çıkılmalıdır..sorun “YÖNTEM” sorunudur..
Ayetin içine gizlenmiş astrofizik kanununu keşfetme duygusuyla yaşadığımız evrenin sırrına erdiğine inananlar, öyle bir “YÖNTEM” in hizmetkarıdırlar ki..bir gün o genişleyen evrenin göklerinden yeryüzüne inip, dünyayı da başka türlü bir “genişleme ve genişletmeye” tabi tutmak için yanıp tutuşurlar..
Sn Gamaro Kıyamet elbette bütün yaratılmış alemlerin, Evrenin galaksilerin yok olacağı bir andır. Cennet ve Cehennem gibi mekanların olduğu bildiğimiz Evrenin dışındaki yerler hariç, herşey yok olacaktır..
http://www.geocities.com/harikasozler/kutadgubilig.htm
Levinstayn’ın sorusuna da cevap vermiş oldum sanırım bu şekilde..
Kutsal kitapların,dünyayı algılayış ve açıklayışlarında kullandıkları “YÖNTEM” üzerine biraz okumak lazımdır..Felsefenin temel problemleri üzerine biraz kafa yormak ve “yöntem nedir?” sorusuna bakmak lazımdır..
Çünkü bu anlamda ne kuran incilden farklıdır, ne de incil tevrat’tan..Isa mesih midir peygamber mi, ya da tanrının oğlu mudur yoksa kızı mı, Musa kime ne demiştir de Muhammet öyle dememiştir..Ya da onun peygamber dediği öbürünün bilmem nesidir, tüm bunların hiç bir ama hiçbir ehemmiyeti yoktur, hepsi birdir, teferruattır..(Birilerinin de dediği gibi, bunların hepsi düzen partisidir)
Uzay ve evrenin genişlemekte olduğu “bilimsel” bilgisini ayetin içinde keşfeden ve bundan kendisine pay çıkaranlar, her nedense bilimin bilgi üretim sürecini nasıl bir YÖNTEM ile yürüttüğü meselesiyle hiç mi hiç alakadar olmazlar.
Bu halleri ile son model bir dvd player’ı “çok süper bir alet” diye pazarlayan cingöz esnafı andırırlar.O esnaf ki, o dvd player’ın ne icadında, ne de o “süper” teknoloji ile üretiminde zerre kadar katkısı olmasa dahi, sanki tüm bu bilginin bizati sahibiymiş gibi gururla çıkarır sesini..Yaptığı iş ise alıp satmaktır hepi topu..
Bilimsel yöntemin kendisini reddedip,bilimin ürettiği bilgileri sahiplenmek..sonra da bu şekilde edindiği bilgilerle başka bir YÖNTEMİN hükümranlığını pekiştirme yoluna gitmek..Bunun tarifi ancak “faydacılık” olur, kimse kusura bakmasın.
Ve faydacılık çok yönlü işler..Artık o an işine nasıl gelirse,bazen onaylar bazen dışlar, bazense çarpıtır..
Faydacılar bunun da hakkını iyi verirler.
Örneğin big bang derhal delil olarak tespit edilip sahiplenilir, evrenin genişlemekte olduğu bilgisi ise kadayifin kaymağı gibi gururla servis edilir.
Buna karşın evrim teorisi reddedilir, ya da çarpıtılır.Mesela fosil kayıtları üzerinden konuşmak spekülatif bulunur.Ama evrimi moleküler düzeyde kanıtlayacak pek çok çalışmadan hiç mi hiç bahsedilmez(Örneğin fotosentez yapamayan hücrelerin,küçük evrimsel sıçramalarla zaman içerisinde nasıl adım adım fotosentez yapar hale geldiklerini gözler önüne seren onlarca çalışma vardır,ama bunlar hiç dile getirilmez)
Hele bir de gün olur da, bilim dünyası içerisinde şarlatanlık yapan birisi ellerine düşerse, seyreyle o zaman şenliği..(Ki o şarlatanı enseleyen ve deşifre edenler de yine bilimciler olmuştur aslında, o da ayrı hikaye) Tereddütüsüz çekilir o an ilahi kılıçlar, “Bakın gördünüz mü alçakları, maymun iskeletini almışlar da üstüne insan kafatası monte etmişler!..” Ve bu vurun ulan kahpeye senaryosu içerisinde evrim de recm edilip gömülür bir güzelce..
Böyle sürüp gider işte..Insan ile maymunun aynı ortak atadan geldiği cümlesi,insan maymundan gelmiştire bağlanır, Freud’un yazdıklarından çok “sapkınlığı”na vurgu yapılır, komünizmin adı “SAPIK İDEOLOJİ” olarak kalır…YÖNTEM üzerine iyi okumak lazımdır..
TÜM ATOMLAR VE TÜM UZAY-ZAMANI TESADÜFEN BİR PROTEİN OLUŞTURABİLİR Mİ
Bu olasılığın matematik açısından imkansız olduğunu şöyle düşünerek anlayabiliriz. Evrende baryon vardır. Evrendeki baryonları, fotonları, elektronları toplarsak ’dan düşük bir sayı elde ederiz. Evrenin tahmin edilen yaşı 15 milyar yıldır.
Evren: 15 milyar yıl x 365 gün x 24 saat x 60 dakika x 60 saniye = 473.040.000.000.000.000 saniye yaşındadır. Bu sayıyı da olarak alabiliriz. Bu iki sayıyı çarparsak eder.
Bu bulduğumuz sayısı neyi ifade etmektedir? Bu sayı, evrendeki her proton, nötron, elektron ve fotonun her biri birer amino asit olsaydı ve her biri evrenin her saniyesi bir protein yapmaya kalksalardı, toplam olarak yapılacak denemenin sayısıdır.( ’nin ’in bir trilyon katı olduğunu düşünün.)
Yüzbinlerce canlı türünün tek biri olan insanın, bir çok yapıtaşından tek biri olan proteinin, bir çok farklı tipinden tek biri olan hemoglobinin, tesadüfen oluşmasının imkansızlığı görülmektedir. Oysa amino asitlerin oluşma olasılığını, bir proteindeki amino asitlerin sol-elli olmasının olasılığını, proteinin üç boyutlu katlanmasının olasılığını göz ardı edip hiç hesaba katmadık. Bir proteinin, D.N.A.’da kodlanışının olasılığını hesaplasaydık amino asit diziliminin olasılığından elde ettiğimizden de inanılmaz bir sonuçla karşı karşıya gelirdik. Evrenin tüm parçacıklarının, evrenin tüm zamanında oluşturmaya güç yetiremeyeceği bir molekülün (hemoglobinin), bilinçli bir tasarım olmasaydı var olamayacağı açıktır.
Ateistler, canlıların tasarım ürünü gibi gözüktüklerini, fakat, uzun bir zaman sürecinde, birleşen tesadüflerle, bilinçli bir tasarım olmadan da tüm canlıların oluşabileceklerini söylemişlerdir. Oysa olasılık hesapları, evrenin tüm ömrünün ve tüm parçacıklarının tek bir proteini bile ortaya tesadüfen çıkarmasına imkan olmadığını ortaya koymuştur. Dünyanın içindeki tesadüfi evrim, doğal seleksiyon gibi süreçler ile bu hiçbir şekilde açıklanamaz. Doğal seleksiyon ve sırf canlıların üreme hücrelerindeki tesadüfi mutasyonlarla olayı açıklayanlar; evren kümesi yerine canlıların üreme hücrelerini, evrenin yaşı yerine canlıların yaşını koymuş oluyorlar. Daha evvel olasılık hesaplarıyla, tüm evrendeki tüm sürede, bir tek proteinin oluşmasının mümkün olmadığını gösterdiğim için, canlıların üreme hücreleri ile sınırlı bir küme için bu olasılığı tekrar hesaplamaya gerek duymuyorum.
Bütün canlılar proteinlerden yaratıldığı, en basit bakteriler bile bin kadar proteine sahip oldukları için, bu olasılık hesabı, tüm canlıların bilinçli bir tasarımla ve üstün bir güçle yaratıldıklarını göstermektedir. Kısacası evrende tesadüf mümkün değildir, en basit moleküller bile çok ince bir şekilde tasarımlanmışlardır. Evrende tesadüfe tesadüf edilmez.
Caner TASLAMAN
Not.
Dostumuz gamaro’nun akademik bir titri varmı bilmiyorum,çünkü yukarıda alıntı yaptığım yazıyı anlayabilirse veya anlarsa gönderdiği iletideki ” alıntı” kısımların ne kadar saçma olduğunu “KAVRAR” dolayısı ile böyle konularda çok yazılıp çizildi ve sonuç rastgelececiler aleyhine oldu, yani işleri güçleri haybeden nakarat olan kişilerin “BİLİMİ” de kendi tekellerinde zannetmelerine neden olan 19. yüzyıl pozitivist dönemi bitti uyanın artık bak bilgisayar,google,var üstelik 21. yüzyıl bilgi çağındayız artık,gına geldi absürd yorumlarınızdan..
Saygılar.
Yukardaki yazı..Yani birhayli “bilimsel bir elbise” içerisinde takdim edilen ve “Ateistlere” kapak olsun duygusuyla kaleme alınmış olan bu yazı..benim bahsettiğim YÖNTEM sorununun tüm ayrıntılarını gözlem önüne sermek açısından son derece yerinde bir örnektir.
Bu arada, benim gönderdiğim iletide “alıntı” bir kısım yoktur.Kalemim iyidir, hepsi de kendi cümlelerimdir.
Bende aynı şeyi düşünmüştüm. Bir olasılık hesabı tutturulmuş gidiliyor hep. Her gelenle ayrı ayrı tartışıp anlatıyoruz. Siteyi bir araştırın bakalım bu konu kaç defa tartışılmış.
Hadi birinin linkini atayım. Şu olasılık konusuna o başlıktan devam edelim eğer kapasiteniz varsa.
http://www.sonsuz.us/?q=node/862
xenix
xenix,
Buda güzel bir link teşekkürler.
Su akar..
gamaro;
‘Ayetin içine gizlenmiş astrofizik kanununu keşfetme duygusuyla yaşadığımız evrenin sırrına erdiğine inananlar, öyle bir “YÖNTEM” in hizmetkarıdırlar ki..bir gün o genişleyen evrenin göklerinden yeryüzüne inip, dünyayı da başka türlü bir “genişleme ve genişletmeye” tabi tutmak için yanıp tutuşurlar..’
Cumleler cok hos; ama yoruma fazla acik diil mi, kitaplarin sifresini cozmeye calisanlar sanirim kastettiginiz; ama oyleyse goklerden yeryuzune inenler kim? bahsettiginiz yontem nedir? Sadece bir ‘yontem’e hizmet etmek; ilginc..
‘Böyle sürüp gider işte..Insan ile maymunun aynı ortak atadan geldiği cümlesi,insan maymundan gelmiştire bağlanır, Freud’un yazdıklarından çok “sapkınlığı”na vurgu yapılır, komünizmin adı “SAPIK İDEOLOJİ” olarak kalır…YÖNTEM üzerine iyi okumak lazımdır..’
Evet, buradan anlayabiliyorum demek istediginizi, terimsel islerligi saglamak lazim tartismalarin dogru bi sonuca varabilmesi icin. Ama yukaridaki yontem’le buradaki yontem’in baglantisini kuramiyorum.
Sorun sadece doğru terminoloji sorunu değildir.(Terminolojinin hatalı kullanılışı, o konu ile yeterli düzeyde bilgi sahibi olunmadığının göstergesidir sadece ve öğrenmekle giderilebilir.Ancak benim kaleme almaya çalıştığım sorunsal “felsefi duruş” ile ilgilidir.)
Örneklendirdiğim konular,oikOs’un alıntısında daha didaktik bir dille ifade edilmiş hususlara aittir.
Bir felsefe sözlüğü alıp kabaca göz atmanız kafidir.Bir kaç temel felsefi akım vardır ki, bunlar dünyayı ve şeyleri birbirlerinden farklı şekillerde ele alıp yorumlarlar.Ve bu ele alıp yorumlamayı da kendilerine özgü farklı “YÖNTEMLER” ile yürütürler.Her felsefe kendi yöntemi ile var olur ve yaşar.İdealizm nedir, metafizik nedir, materyalizm ve diyalektik nedir..bunları bilmek lazımdır..Felsefenin temel problemleri ve olguları ele alırken kullandığı YÖNTEMLERİ bilmek lazımdır..
İllaki idealist ya da materyalist olun demiyorum ben.Ama bunları doğru zeminde tartışabilmek için de biraz çaba ve ilgi lazımdır..Tek tek ürettiğimiz düşüncelerin aslında nasıl bir öncü felsefenin meyveleri olduğunu bilmek lazımdır..
Su akar..
Peki, ‘Ayetin içine gizlenmiş astrofizik kanununu keşfetme duygusuyla yaşadığımız evrenin sırrına erdiğine inananlar, hangi felsefi “YÖNTEM” in hizmetkarıdırlar?
Siz mesela, tüm dinlerin evrim teorisine karşı durmasının asıl nedeni nedir sanıyorsunuz?
Nedir bu itirazın perde arkasında duran asıl şey hiç durup düşündünüz mü?
oikOS’un alıntısında mevcuttur bu izahat..Evrim karşıtları “değişmeyen tek şey değişim” demeye karşıdırlar aslında, diyalektik ise tam da buna vurgu yapar.
Metafizik “değişmez” olanınpeşindedir, insan mesela,nasıl yaratılmışsa öyle vardır ve öyle kalmış olmalıdır.Ama yazarında belirttiği gibi, değişimin gözle görülecek kesinlikte pek çok kanıtı ortaya çıktıkça diyalektiğin gücünü kabul etmek zorunda kalmıştır metafizik.Buna karşın pozisyonunu gözden geçirmiş, ve bu değişimin evrelerini anlamayı, tanrının nasıl düşündüğünü anlama yolunda bir çaba olarak kutsamıştır.(Ve bir gün evrim yadsınamayacak kanıtlarla ortaya çıktığında, buna karşı söyleyeceği söz de “Biz kutsal kitabı tam anlayamamışız,demek ki insan bir anda değil, ancak bir tekamül evresinin sonucunda insan olarak yaratılmış ve hayata başlamıştır” olacaktır.
İşte idealizm de budur..Bilimi diyalektiğin gücü karşısında kutsamış görünse de, (Galileo’ya iade-i itibarın yapılması bundandır) başka dünyevi işlerde her daim ve hazır kıta görev başındadır.Yazarın da dediği gibi “”Bilim dünyasından geri çektiği metafiziğini, gündelik olaylar söz konusu olduğunda hemencecik toplumsallaştırmaya çalışır.”
Ve onun içindir ki, ayetin içerisinde keşfettiği astrofizik kanunundan kendilerine pay çıkaranlar, bilim dünyasından geri çekmek zorunda kaldıkları metafizikleri ile genişlemekte o göklerden yeryüzüne inerler, ve toplumun ve gündelik olayların göklerini de kendilerine özgü şekilde “genişletmek” isterler..
Su akar..
Haklisiniz, simdi ayni cumleyi okuyunca daha farkli bi anlama geldigini farkettim; o anki bakis acisina bagli sanirim algilamalarimiz. Tesekkurler.
sayin gamaro,
“tüm dinlerin evrim teorisine karsi durmasi..”ni
ben sahsen hicte tuhaf bulmuyorum cünkü dinlerden bir din olan bu dinler “DIN”in hurafe merkezli ve dogma /afyon/ yüzünü temsil etmektedirler..
bu anlamda Marks´in “din afyondur”tespiti cok dogru..
bu tespitler kilisenin ortacag engizisyon zihniyetine ve uygulamalarina karsi duran tefekkür sahibi bilincli düsünürlerin onurlu baskaldirisidir..
ancak hurafelere ve dogma´ya karsi baslatilan bu hakli,onurlu
ilkeli durusu birebir kopyalayip Vahyin karsisina dikmek büyük bir haksizliktir..
nitekim isim(islam)verilmese bile halkin cogu müslüman olan ülkemizde “tüm dinler” dendiginde kimsenin aklina
hristiyanlik,musevilik vs. gelmeyecektir!
dogal olarak haksizlikta burda baslamaktadir cünkü Islam´in evrim ile bir sorunu yoktur evrimle problemi olan baskalaridir..
örnegin;
Allah katinda “OL” denince aninda olup biten sey bizim hesaplamamizla “evrim”dir bence..
cünkü milyarlarca yil süren bir olusm süreci O´nun tarafindan bakinca aslinda bir “AN” seviyesine denk düsüyor..
yani basi sonu Allah ortasi evrim/sürec/dir..
simdi bana “senin atalarin maymun mu”diye sorana
bende”senin atalarin hiyar mi”sorusu ile karsilik verebilirim..
acalim bakalim;
-O ki sizi halden hale/evreden evreye(asama/asama)gecirerek
yaratti
-Ve Allah sizi bir bitki(ot)olarak yerden bitirdi..(nuh/14/17)
ayet/14 ne diyor?
asama asama
merhale merhale
halden hale
evrim ne?
ayet/17 ne diyor
buyrun bakalim..
ne gibi?
bitki(ot) gibi..
E hiyar ne?
sonuc olarak derim ki
özelde de Islam´a karsi tik´i olanlar
dinin afyon yüzünü temsil eden yapay dinlerin yumusak karni olan “evrim”i bahane ederek okumadiklari,bilmedikleri hatta ögrenmek istemedikleri Vahye karsi karalama kampanyasi propagandasi yapmaktadirlar..
kitabi okuyan yok duydugunu satan cok yani evrim bahane ateizm/dinsizlik/ sahane..
slm.
Alıntıladığınız yeri söylememişsiniz ama sn ebubekir, ilginçtir ki bu yazı ilk defa sitemizde yayınlanmıştır. 🙂 Şu hıyar mevzusu. Sayenizde sevgili Hola yı bir defa daha anmış olduk.
Şu link altında…
http://www.sonsuz.us/?q=node/830
xenix
Vahiy vahiydir..
Vahyin doğruluğu/yanlışlığı test edilemez, denenemez,sınanamaz, sorgulanamaz..
Ama yine de doğruluğu kabul edilebilir.Ve bu kabul aşamasında insanı buna ikna eden şey de, SADECE AKIL YOLUYLA KAVRANAMAYACAK başka bir şeye olan inancınızdır..(İnanç kendisini tesis etmek için, kendinden başka hiç birşeye gereksinim duymayabilir)
Ben bu kitaba inanıyorum..neden inanıyorsun peki? Çünkü o kitapta bana inan diye yazıyor..Yani sen şimdi bu kitaba inanıyorsun, çünkü o kitapta bana inan diyen yazının doğru olduğuna inanıyorsun..Evet..Peki o kitapta yazan ve bana inan diyen şeyin doğru olduğuna nasıl inanıyorsun..
Bu böyle sürüp gider, sonu gelmez..Ne denenebilir,ne test edilebilir,ne de akıl yoluyla kavranabilecek bir şeydir..İşte bu noktada sadece kişisel bir “tercihtir” ve sıkça söylenildiği gibi,sadece bu bağlamda tanınıp kabul gördüğü ölçüde “saygı gösterilmeyi” de hak eder.
Sevgili Ebubekir,
Keşke herşey senin dediğin kadar basit olsa idi..
Evrim kanıtları gözler önüne serildikçe, kutsal metinlerin bundan kendilerine de pay çıkarma gayretinde olmaları normaldir.Yani o sözünü ettiğiniz yerden bitti,bitki idi, sonra şuna döndü, böyle oldu falan demeye hiç gerek yoktur.Edebi çağrışımlara açık bir metin üzerinden istediğiniz hemen herşeye atıfta bulunabilirsiniz.Bu duvara rastgele serpiştirilen suyun izinden bin bir türlü motif ve şekil bulmaya benzer.
Öyle demeseydi de mesela şöyle deseydi, “Ey insanoğlu, sen ilk başta sürünür idin, sonra belini doğrulttuk önünü gördün, ve ancak ondan sonradır ki yürüdün” ..Birileri lütfen bu cümlenin yapabileceği farklı çağrışımların hesabını tutsun..
AMA SORUN BU DA DEĞİLDİR..
Konu tek başına evrim olsa ve onu da bu şekilde kotarır görünseniz dahi,”yöntem” sorunu çuvala sığmayan mızrak gibidir. Detayını da yazacağım ama, onun şimdilik biraz vakit rica ediyorum, herkese saygılar.
Metafiziğin asıl çuvalladığı yer TARIH ve KÜLTÜR’dür.
Hadi insanı evre evre, merhale merhale yarattık biz diyerek,Evrim ile çelişmediğinizi kanıtlamaya çalıştınız.
Peki ya tarih, kültür?
İyi nedir, kötü nedir? doğru nedir,yanlış nedir?
Evrensel ve ilahi bir iyilik var mıdır, ya da kötülük? İlahi bir doğru var mıdır, ya da yanlış?
Bu soruları tarih ve kültür alanında test ettiğinizde karşınıza çıkacak olan sonuçlar dudağınızı dahi uçuklatabilir.Ait olunan toplumsal normlara ve o normları zaman içinde yaratan maddi altyapının kökenlerine inildikçe, ne ilahi değişmez bir “iyi”den bahsedilebilir, ne de ilahi bir “doğru” ya da “yanlış”tan.
İyinin ve kötünün, doğrunun ve yanlışın,aslında ilahi bazı sabitlerle süslenmiş değişmez denklemler olmayıp, tam aksine son derece dünyevi ve insani kökenleri ortaya çıkar.Ve bunların ekonomik üretim biçimleriyle ne kadar iç içe ve etkileim halinde oldukları..
Ben yazmaktan yoruldum..Herşey de yazarak anlatılmaz..selamlar..
İslamiyetin diğer inanç sistemlerinden elbette farkları vardır.Ama bu farklar ne onu ait olduğu büyük felsefe ağacının bir dalından bir başka dalına taşır, ne de aslında uzlaşmaz gibi göründüğü diğer semavi dinlerden farklı kılar.Hepsinin ait olduğu bütün aynıdır.
Düşünmek iyidir, ama düşünce üzerine düşünmek , yani “FELSEFE” başka bir şeydir, ve gereklidir.
İslamiyet elbetteki kendine özgü bir düşünce sistemi ve ritüeller içerir.Ama kendisi kendi başına bir “FELSEFE” değildir, bilakis adı belli bir felsefe ağacının meyvesidir.
O ağacın ne olduğunu ve meyvelerini hangi “yöntemlerle” verdiğini iyi görmek gerekir.
xenix
haklisin ama(hiyar mevzusu)nu halen yazistigim baska bir
siteden alinti yaptim..
“sonsuz us”sitesinde yayinlanmis oldugundan sayende haberdar oldum tesekkür ederim..
hata hatadir
“kismen alinti”dir diye yazmayi unutmusum forumdaslardan özür dilerim..
slm.
sayin gamaro,
Y.N.Öztürk bir makalesinde;
Charls Darwin´in evrim teorisini müslüman filozof
Ibni Miskeveh(öl./1030)den almistir(o calmistir diyor)iddiasini
delilleriyle anlatmis..
Yaratici ile sorunlu olanlar bize su gök kubbe altinda yeni seyler anlatmiyor yazilip cizilenler bilinenlerin tekrari oluyor bozuk bir plak gibi..
ama
merak ettigim baska bir sey var;
Allah
evrimle yaratim yaptigi yarin aciga cikarsa evrim teorisine muhalefet eden ve din(i)dar insanlari bu istikamette
yönlendiren rehberlerin evrim teorisi icin
“Allah evrim gibi sacma birsey yapmamistir”
diyenler o vakit ne düsünürler?
öyle ya
Allah kendi kendine muhalefet etse dahi kimsenin bir itiraz hakki olamaz
söylediklerinden vazgecse yaptigi herseyi tersine cevirse hic kimsenin hic bir sekilde itirazi olamaz
O´nu sikayet edecek bir makam yok
O´na itiraz edebilecek bir güc yok
O´neyi isterse onu yapmakta özgür olan tek ve benzersizdir..
-Rabbimiz,
sen mutlaka insanlari,
asla süphe olmayan bir günde toplayacaksin..”(aliimran/9)
slm.
Yaşar Nuri’nin islamı takdis etmek için yapmadığı zaten bir bu kalmıştı..
Sevgili Ebubekir, eminim ki çok iyi bir insansın.Önceki iletilerden yanlış hatırlamıyorsam Almanya yaşıyorsun, veya bir dönem Almanya’da yaşamışssın.Ben de mesleğimi bir süre Almanya’da yaptım.Batı kültürünün aydınlanmadan sonra inşa ettiği pek çok güzelliği ve insanlığa hediye ettiği pek çok değeri sonsuz bir keyifle yaşadım.Birey olmak nedir,kişisel ve sosyal özgürlükler nasıl uyumluca yaşanabilir,bu bireyler yeri geldiğinde nasıl bir sosyal zeka ve pırıltı sergilerler, çok şahit oldum, çok defa imrendim.
Ama gariptir ki, tüm bu güzelliğin fitilini ateşleyen de, dine ve dogmaya karşı yürütülen mücadele olmuştur..Ve yer yer eksiklikleri olmakla birlikte öyle güzel bir aydınlanmayı mümkün kılmıştır ki bu mücadele, tılsımı Yaşar Nuri gibileri bile etkiler,ve onu da acaba hangi arapça kelimenin hangi kökünün nasıl da farklı anlamlar taşıdığını bulmaya ve bunun üzerinden kuran’ı yeniden okumaya kadar iter.Çünkü tezin adı bellidir, islam alemi batının gerisindedir, ama batı da hala kuran’ın gerisindedir..daha önce de yazamıştım, oh ne ala..
Peki ama tam da bu aydınlanma mücadelesi verilirken müslümanlar ne yapmıştır? Ümmet olmaktan çıkıp birey olmaya uzanan tek bir adım mı atmıştır?
Bugün bize gayet normal gelen pek çok şey hep böyle miydi sanıyorsunuz?
Mesela neden kölelik ticareti yapılmıyor artık? Kadın ile erkek neden eşit kabul ediliyor?Ya da neden sigortalı olarak çalışıyor insanlar,işten çıkarıldıkları takdirde tazminat alıyorlar?Neden sağlık ve sosyal güvenceleri oluyor?Neden günlük belli bir çalışma saati ve yıllık izin hakları var?
Siz zannediyor musunuz ki bunlar hep böyleydi, hep böyle var olmuştu??
Zannediyor musunuz ki tüm bunlar ilahi bir iyi’nin ilahi bir müdahalesiyle çıkmışlardır tarih sahnesine?
Oysa bunların hepsi,hemen her daim elinde kutsal birşey taşıyanlara karşı ve onlara rağmen binbir mücadele ile alınmıştır.Ama batı alemi kuranın da gerisindedir..Eyvallah..
“Başbakan Almanya gezisinde çeşitli cemaatlerle biraya geldi ve şu an için en önemli sorunun yetersiz ibadethane yeri ve sayısı olduğu iletildi..”
Cümlemize hayrola..
sayin gamaro,
gökten dinar yagmiyor
armut pis agzima düs yok öyle yagma..
“dine ve dogmaya”karsi yürütülen mücadele Bati Uygarligini yaratmistir dogru ama ben yazilarimda hic aksini savunmadim hatta beyin zengini Avrupanin pratikte müslüman dan
daha müslüman oldugunu devamli dile getirdim..
madem ki Almanyada kalmissiniz o vakit bilirsiniz;
Almanyada yasayan (genelde tüm yabancilar) Türkler kendi öz vatanlarinda bulamadigi rahati,özgürlügü yasiyorlar yani ülkemizde ne yasaksa orada serbest tek tek saymayayim simdi birilerinin sinir uclari ziplamasin..
Bati uygarligi norm ve standartlarin hakim oldugu ve “toplumsal zeka”nin (bu ifade sonsuz arkadasa ait) saat gibi isledigi beyin zengini insanlarin hakim oldugu cografyadir
ve Almanya bu konuda öncü rol oynamaktadir..
hatirlayin ben
“Atatürk ve Cumhuriyet”baslikli bir makale astim forum toz duman oldu iste size dogma..
(yazilanlari tekrar okuyun/oikos´un astigi videoyu dinleyin
silinmediyse vs.)
orantisiz ve hakaret dolu tepkiyi verenlerin tahsil yapmis ve benden daha bilgili! olabilirler ama iblis zihinleri igfal ettimi yaptiklari cirkinlikleri güzel gösterir onlara..
dogmanin
dinlisi dinsizi
tahsillisi cahili
kentlisi köylüsü
sivili askeri
rehberi önderi
kadini erkegi
farketmez sayin gamaro dogma dogmadir..
-peki bizde neden yasaklar hakim?
-yasaklar kalkti da din ve dogmalar mi engel oldu?
– din engel oldu dersen hangi din?
-dogma engel diyorsan hangi dogma?
peki Israil
neden
-ileride
-ortadogunun en donanimli ordusuna sahip
-askeri techizat satan bes ülkeden biri
-dünyada en fazla nobel ödülü almis bilim adamlarina sahip
vs. vs..
bilim
teknoloji
tarım (vs.) tamamı bir avuç israil de var..
o halde yahudilik gibi çok eski bir din bile gelişmeye engel değil demek ki..
elbette saplantilardan kurtulmak öyle kolay olmuyor..
Geri kalmışlığın sebebi zihni tembellikten
yani beyin fukaraligindan başka bir şey değil aslinda..
-Allah pisligi /kaosu/cürümüslügü/dogmayi/ aklini kullanmayanlarin üzerine birakir..(yunus/100)
islam cografyasinin hali ortada,ülkemiz bir nevi kapkac cumhuriyetine döndürülmüs bu haliyle ve halimizle dini camiye hapsetsek sence daha fazla teknoloji mi üretiriz?
Yada dünya capinda kimyagerlerimiz (vs.) mi yetişir?
ne dersin?
slm.
SON YAZI:
Daha önce de söylendiği gibi;Diyalektiği ve onun hep vurguladığı değişimi inkar etmek artık mümkün değildir.Çünkü “değişim” kendisini ve etkisini reddedilemeyecek kanıtlarla birlikte pek çok yerde göstermektedir.Bu nedenledir ki metafizik kendisini bilim dünyasından (en azından büyük bir bölümünden) geri çekmiştir, çekmek zorunda kalmıştır.
Ama iş soyal bilimlere ve toplum bilime gelince aynı etki biraz daha flu kalır,çünkü toplum bilimin labaratuvarı çok daha büyük ve karmaşık görünür.Sosyal bilimlere konu olan hususlarda girdiler ve çıktılar, haliyle bunlara eşlik eden değişim ve süreçler de biraz daha farklıymış gibi algılanır.
Ve metafizik istemeye istemeye pek çok bilimsel alandan elini ayağını çekmiş olsa bile, bulandırmaya nispeten müsait bu toplum bilimsel ve tarihi alanları didiklemekten de vazgeçmez.
İyi, kötü,doğru,yanlış, günah,sevap,ceza,ödül,aile,ahlak,ve hatta bizati metafiziğin kendisi, dogma ve din..İlahi bir kaynak üzerinden yaşamımıza iliştirilmiş olduğu söylenen, ve ne kendisi ne de kökeni değişmez olarak kaydedilen herşey…
Soru:
Peki, bu anlam deryası içerisinde de bir başka “EVRİM” saklı olabilir mi acaba?
Gerek bu kavramların ortaya çıkışını,gerek ifade ettiği anlamları nasıl kazandıklarını, ve gerekse tarihsel boyunca insan hayatı ve bilincine ne şekilde eklemlenip dal budak saldılarını izah edebilecek bir başka “evrim” modeli yani..
Ama nedense, biyolojik evrimin kanıtları güçlendikçe yeni yorumlara başvurup, sözüm ona “değişime” aslında muhalif olmadıklarını anlatmaya çalışanlar, konu bu alanları içeren bir evrime geldiğinde yeniden, ve tam da Galileo’yu hesaba çeken klise kadar “değişim karşıtı” olurlar.Çünkü hadi insanlar, hayvanlar ,et kemik, beden neyse..Ama ilahi ünlemlerle bezeli bunca kutsal ve aziz kavram EVRİME TABİ TUTULAMAZ!
Bu yerinde bir kaygıdır,çünkü örneğin biyolojik evrim bir şekilde ehlileştirip, tanrının ne düşündüğünü anlayabilme güdüsüyle ilişkilendirilebilir.Böylece değişen ve değişmekte olan ne olursa olsun, tanrı yine tahtında kalır ve vardır..
Ama eğer ki insan, ilahi kavram ve anlamların da içinde doğup evrimleştiği bir başka tarla bulursa ne olur??Hele bir de bu tarla,öyle yedi kat göklerde filan değil, tam da bizim ayağımızın altında uzanıyorsa?
İşte tüm bu başlıklar ve kavramlar diyalektiğin gözüyle masaya yatırıldığında,bunların hiçbirinin kendisine atfedilen ilahi ünlem ve anlamlarla tarih meydanına çıkmış olmadıkları izlenir.
Hatta tam aksine,her birindeki ve herbirinin taşıdığı anlamdaki insani ve dünyevi süreçler gözler önüne serilebilir..Bu kavram ve kategorizasyonların hiç de öyle “göksel” ya da “ilahi” kaynaklı olmadıkları, bizati yaşanılan ortamın üretim ilişkileri içinde şekillenip olgunlaştıkları ve hangi amaçla kullanıldıkları, ve hatta zaman içerisinde nasıl birbirine dönüşüp başkalaştıkları anlaşılabilir..
Evrim bir süreç ise ve bu sürece ait değişimin adımları netleştikçe,metafizik elbette geri adım atacaktır, görülen şey inkar edilemez.Ama bu geri adımlar hiç bir zaman metafiziğin “değişimle” uzlaştığı anlamına gelmez.Ve idealizmin metafiziği açısından bu durum, istemeye istemeye söylenmek zorunda kalınmış olan kocaman bir yalandır.
Ve bunun ne hristiyanlığı, ne müslümanlığı vardır..
HER MEYVE KENDİ AĞACININ DİBİNE DÜŞER…
-ben artık aranızdan ayrılıyorum, herkese mutlu ve sağlıklı bir ömür dilerim,hepiniz hoşçakalın-..
sayin gamaro,
son yazi mi?
halbuki ben size acik ve net sormustum;
-peki bizde neden yasaklar hakim?
-yasaklar kalkti da din ve dogmalar mi engel oldu?
– din engel oldu dersen hangi din?
-dogma engel diyorsan hangi dogma?
basit ama ezberleri bozabilecek bu sorularin cevabini vermeden
“son yazi” deyip topu taca atmak dogrumu simdi..
karariniza saygi duymakla beraber beyin firtinasindan
kacmamak gerekir diye düsünüyorum..
bakin siz ne yazmistiniz;
“..Ama gariptir ki, tüm bu güzelliğin fitilini ateşleyen de, dine ve dogmaya karşı yürütülen mücadele olmuştur..Ve yer yer eksiklikleri olmakla birlikte öyle güzel bir aydınlanmayı mümkün kılmıştır ki bu mücadele..”
“..Peki ama tam da bu aydınlanma mücadelesi verilirken müslümanlar ne yapmıştır?..”
VE simdi ben size sorayim;
aydinlanma mücadelesi veren insanlar karsilastiklari ilk engel karsisinda bir “son yazi” yazip kacarmiydi ?
yada sizin sözcüklerinizi kullanarak yazayim;
peki ama tam da bu aydinlanma mücadelesi verilirken(günümüzde)
müslümanlari begenmiyenler ne yapmistir/yapmaktadir?
beyin firtinasina
ezberleri bozmaya
aliskanliklari kirmaya
devam derim..
slm.
(ebubekir52@gmx.de)
ne çok tartışılmış bu konu