Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil zaten!


az önce arkadaşım Zeynep, Antalya ile İstanbul’u karşılaştıran samimi bir yorum hatta soru göndermişti ve benim de çenem açıldı, dedim ki

Bu olayın tabii hem fizik hem metafizik sebepleri var; İstanbul’un aurası çok karışık ve çok kirli çünkü aslında bütün Megakentler buna benzer durumda berbat! Gürültü korkunç düzeyde bunu uzak semtlerde mesela benim gibi yaşayan insanlar çok fazla hissetmeyebilir fakat kulakların duymaması geri plandaki Megakent gürültüsünü silmiyor yani aslında onu duymasakta duyuyoruz ve bu durum feci bir stres yaratıyor , dijital frekans kirliliği en üst düzeyde, herkes ilaç kullanıyor herkes hasta herkes sinirli. Günün üç 4 saatini yolda geçiren insanları düşün bunlar için hayat çekilmez durumda fakir fukaraları hiç bahsetmiyorum bile. Ayrıca toprak ile bağlantısı kesik yirmi milyon insanın elektrik düzeyini hesap dahi etmek istemem. Büyük şehirler kültürel anlamda da aynı zamanda paçozlaşır! Gelelim metafizik durumuna şimdi bu bizden daha yüksek boyutdaki varlıkların negatife boyutlu olanları için Megakentler adeta bir cennettir çünkü kendi gelişimleri için gerekli bütün hünerleri bir biçimde burada uygulama alanı bulurlar. Burası yönetimdeki insanların da katkısıyla siyasi arenanın en depresif olduğu, küresel gücün en iddialı ve manipülatif etki gösterdiği yer. Dünyanın bu anlamda merkezi konumunda!

Devamını oku “Açken Diplama işe yaramaz”

Asimov, bir zaman yolcusu muydu?

Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya devam edelim, ya da nasıl isterseniz öyle yapın. 🤗

Öykü şu cümleyle bitiyor:

“Biliyor musunuz, bugün çok güzel bir gün. Sanırım yürüyeceğim.”

Öykü, ışınlamanın insanların günlük rutinine girdiği bir çağda geçiyor. Öyle ki herkesin evinde ışınlama makinesi vardır ve insanlar mikrop kapacakları korkusuyla “dışarı” çıkmayı gereksiz bulurlar. Artık bir yerden başka bir yere her türlü seyahat ışınlanmayla gerçekleşmektedir. Çocuklar okula ışınlanarak gitmekte, anneler biraz daha yüksek enerji maliyeti ödemek pahasına, binlerce kilometre uzaklıktaki ülkeleri ziyaret etmek için ışınlanmaktadırlar. Işınlanma, içine bir “kapı”dan girilen makine sayesinde gerçekleşmektedir. “Kapı” imgesinin farklı anlamlar içeren şekillerde, öykünün pek çok yerinde, metaforik olarak kullanıldığı gözlenmektedir.

Küçük Richard’ın Büyük Keşfi

Işınlama makinesinin bozulduğu gün Richard, komşularının ışınlama makinesini kullanmak yerine, yangın çıkışını kullanarak araziye çıkar. Okula yürüyerek gitmeyi tercih etmesiyle başlayan süreç, öyküdeki olay örgüsünün başlangıcıdır. Richard dışarıyı -aslında yeniden- keşfetmiştir. Oysa, Richard’ın öğretmenine göre: “Dışarıda bir şey yoktur. Dışarısı hariç. Güneş ışığı sertçe parlıyordur ve tozlu bir rüzgâr vardır.” Gelecekteki toplumda yaşamın kolay, güvenli ve hijyenik olması her şeyin önüne geçmiştir. Dışarıda olmak gereksiz ve anlamsız bir hale gelmiştir.

**


Aradan 67 yıl geçmiş, O bu öyküyü yazalı!
sizce bu, zaman yolcusu olduğuna bir kanıt sayılabilir mi? yetmez mi? O halde bir de vakıf ve Dünya kitabına uğrayalım:

“Gaia’nın küçük düzenliliğine nasıl uyum sağlayamıyorsa Vakıf’ın devasa karmaşasına da sağlayamayacaktı. Hiçbir yerde kendini evinde hissetmeyecek, her yerde yetim olacaktı.”

Gaia – Ortak bir bilinci paylaşan gezegen

“Tarihin başlangıcından önce insanların olayları hatırlayabildikleri halde konuşamadıkları bir çağ yaşanmış olmalı. Sonra konuşma icat edildi ve hatıraların ifade edilmesini ve insandan insana aktarılmasını sağladı. Sonraları hatıraları kaydedip zaman içinde nesilden nesile aktarmak için yazı icat edildi. O zamandan bu yana bütün bilimsel ilerlemeler bu hatıraların aktarılması ve depolanması için daha fazla yer açılmasını ve istenen konuların daha kolay hatırlanmasını sağladı. Fakat bireyler birleşip Gaia’yı oluşturduktan sonra bütün bunlar geçerliliğini yitirdi. Sonraki her şeyin temeli olan ilk kayıt sistemine, yani hafızaya tekrar dönebiliyoruz.”

Gaia’da insanlar, hayvanlar ve hatta cansız dağlar ve taşlar bile ortak bir bilince sahiptir. Herkes herkesin zihnindekini bilir, belleğindekini öğrenebilir. 

“Bak Trevize, sen zihninde olmayan bir şeyi öğrenmek istiyorsan uygun bir kitap-filme bakar ya da bilgisayarın veri bankalarını kullanırsın. Ben ise Gaia’nın bütün zihnini tararım.”

Hiçbir şeyin yazıya dökülmediği ve kayda alınmadığı gezegende bilgi nasıl saklanır? Hem insan zihinlerinde hem de canlı varlıklarda.

“Mineral yapısında mı? Kayaları ve dağlık alanları mı diyorsun yani?”

“Ve bazı veri türleri için okyanusu ve atmosferi de. Bunlar da Gaia’ya dahil.”

“Ama cansız sistemler ne depolayabilir ki?”

“Çok fazla şey. Yoğunluk düşük, ama hacim o kadar fazla ki Gaia’nın bütün hafızasının büyük bir bölümü kayalarında depolanıyor. Kayalardaki hatıraları almak ve yerlerine başka bir şey koymak biraz daha uzun sürüyor, bu yüzden onlar ölü verileri, tabiri caizse normalde günlük yaşamda nadiren ihtiyaç duyulacak bilgileri depolamakta kullanılıyor.”

Dünya ve insanların galaksiye yayılması

Romanda, Trevize, Pelorat ve Bliss insanlığın galakside yayılma geçmişini araştırıyor ve geriye doğru adım adım gidiyor ve her şeyin başladığı Dünya’yı bulmaya çalışıyorlar.

 Peki, Dünya/Arz nerededir ve ona ne olmuştur?

“Arz insanlığın ve milyonlarca bitki ve hayvan türünün ilk eviymiş. Sayısız yıl boyunca bu böyle devam ettikten sonra üstuzay yolculuğu icat edilmiş. Sonra Uzaycı dünyaları kurulmuş. Bunlar Arz’dan ayrılmışlar, kendi kültürlerini geliştirmişler ve çıktıkları gezegeni aşağılar ve ezer olmuşlar. Böyle iki yüzyıl geçtikten sonra Arz özgürlüğünü tekrar kazanmayı başarmış…” 

“Arz ikinci bir yerleşim dalgası başlatmış ve yeni bir yöntemle birçok yeni dünyaya yerleşmiş. Bu yeni Yerleşimciler grubu Uzaycılardan daha enerjik çıkmış, onları geride bırakmış, yenmiş, onlardan daha çok dayanmış ve sonunda da Galaksi İmparatorluğu’nu kurmuş. Yerleşimcilerle Uzaycılar arasındaki çatışmanın seyri sırasında Arz radyoaktif hale gelmiş.”

Soruma henüz cevap bulamadığım için, bir sonraki yazıda zaman yolculuğuna dair bilgilerle yeniden Asimov diyeceğim, şimdilik hoşçakalınız

Dogonlar ve SİRİUS Yıldızı -3

önceki bölüm için tıklayınız

BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ
Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı
Not: Aşağıdaki makale bir bütün olarak çevrilmiş ve yayın­ lanmıştır. Meslekten antropolog ve etnograflar için hazırlanmış olup, konuyla, kaynak materyalleri izleyecek ölçüde ilgili okuyu­ cu için sunulmaktadır. Robert Temple

… Ongnonlou’nun bilgisi, son derece gizli bir bilgi bütünü içinde, başlangıç düzeyinde bir yakınlık ya da Bambara ifadesiy­le, “hafif bir yakınlık” olarak tanımlanıyor. Bu, akılda tutulmalı­ dır çünki sıradan insan için, Sirius gökteki en parlak yıldız olup dikkatleri çeker ve Sigui hesaplarında en önemli rolü oynar. Bu yüzden ilk inisiye olanlara verilen Sirius sistemi kuralları bazen basitleştirilmiş, bazen de karmaşıklaştırılmıştır. Bu, dikkati, çok daha gizli hesaplardan uzaklaştırmak içindir.
Bu nedenle burada tanımlanan sistemin, en üst seviyeden bilgiyi alabilen fakat gökyüzünün bu kısmındaki hesaplamalarda güvenilemeyen inisiyelcre verilen bilginin bir kısmı olduğu bilin­ melidir.
Kendi açımızdan, biraraya getirilen bu dokümanlar, yeni bir hipotez ya da araştırmaya yol açmadı. Sadece dört temel bilgi kaynağının bilgileri bir tek metne dönüştürüldü. Alet edevat ol­ madan fiiliyatta görünmeyen yıldızların hareket ve karakteristik­ lerinin nasıl bilindiği meselesi açıklığa kavuşmadı, hatta sorul­ madı. Bu durumda materyalleri ham haliyle vermek çok daha an­ lamlı göründü.
SİGUİ VAKTİNİN HESAPLANMASI
Her 60 yılda3 bir Dogonlar Sigui (tören) denen bir tören kut­ larlar. Bu tören, dünyanın yenilenmesiyle ilgilidir ve bunu 1931’de ayrıntısıyla açıkladılar.4 Bu araştırmanın başından bu ya­ na iki Sigui seremonisi arasındaki dönemin nasıl hesaplandığı so­ rusunu cevaplamaya çalıştık. Yaradılış mitine dek uzanan ortak fikir, Yougo Dogorous köyü merkezinde, Yougo kayasındaki bir yarığın törenin önceki yılında kırmızı bir ışıkla parladığı şeklindeydi. Bu yarıkta birçok sunak taşı vardır; özellikle Andoumbo­ ulou büstü (bu kayalıklarda yaşamış küçük cüsseli insanlara ve­ rilen ad) ve amma.bara, yani “tanrı yardım eder” adı verilen bir kaya resmi; buna ileride değineceğiz. Ayrıca, bu kırmızı aydınlık görülmeden önce, köyün dışında yer alan bir nokta, hiç kimsenin ekmiş olamayacağı türden uzun bal kabaklarıyla dolmaktadır.

Rahip Manda’ya göre, Siguilerin hesaplanması, Binou ma­bedinin kapısına, tanrı Amma ve oğlu yeni dünyanın Öğretme­ niIO Nommo’yu simgeleyen iki figürün dan hamurundan yapıla­ rak konmasıyla hesaplanmaktadır. Bunlardan bir tanesi dikey bir ovaldir -dünya yumurtasını simgeler- diğeri de temel eksenidir ve başlangıçtaki karanlıkta Amma’yı gösterir. Sağdaki kısımda, her yıl, bir noktayla gösterilir; işaretlemeye alttan başlanır. Ye­ dinci yıl geldiğinde, dış kısma üç çatallı bir zıpkın motifi çizilir; bu, noktalardan oluşan çizgiye bir ilavedir. Aynı şey, sol kısımda yine aşağıdan yukarıya olmak üzere yapılır. 14 yıl da bu şekilde hesaplanır. Bunlar dünyanın yaratıldığı yedi çift yıldır: Bunlara bütünü simgeleyen bir birim eklenir. çizim, tanrının son el hareketini simgeler; bir eli yukarıda, di­ğeri aşağıdadır, gökyüzü ve yeryüzünün yapıldığını göstermek­tedir.
Bu çizim dört kez tekrarlanır ve böylece 60 yıllık bir dönem kaydedilir.

Devamını oku “Dogonlar ve SİRİUS Yıldızı -3”

Sirius yıldızı…. 2 devam

önceki yazı için tıklayınız

Sirius A ve Sirius B yıldızlarını refere eden Google haritası ve gökyüzü haritasından gelen görsel verilerin sansürlenmesinde neler oluyor?

Sözü geçen bu iki (aslında üç) yıldızın bu aşikar değişiminin yalnızca küresel teleskop şebekesindeki bir arıza olduğuna bizi ikna etmek isteyen bilim topluluğunun inkarına rağmen, gerçek görmemiz için orada. Onlar bunun orijinal fotoğraf levhalarının üzerindeki plakalardan birindeki ‘hafif sızıntı’ ile ilgili olduğuna inanmamızı istiyorlar.

Sirius ile ilgili bir şey onların canını sıkıyor. Ama bu nedir? Bu garip fenomen hakkında her türde komplo teorileri ortaya çıkarken, Sirius Yüksek Konseyinin söyledikleri şunlar:

“Açıkçası, fiziksel evrenin dokusu olarak anladığınız uzay – zaman sürekliliği birçok can sıkıcı anormallikler ile doludur – örneğin sizin anladığınız terimlerle: solucan delikleri, yıldız kapıları ve çok boyutlu portallar.

Sirius bunların hepsidir. Üç farklı boyutta tınlayan yıldızların (Sirius A, B ve C) üçlü sisteminde bu, zaman – uzayın kendisini değiştiren karmaşıklıktır. Kozmik goblendeki bu çok geniş vortesklerde her şey mümkündür; gelen ve giden gemiler (fiziksel ve eterik veya holografik), bilinçli formların ve varlıkların üst üste katmanları, her türde görünmeyen frekanslar ve dalgalar ve en önemlisi sizin şu andaki algılarınızın ötesindeki yaşam ve ışığın muazzam topluluğunda bir mercek bulunur.

Bu paralel gerçeklikten gelen fotonik yayınımlar bu alanda sel gibi taşıyor, zaman uzay sürekliliğinin özünü değiştiriyor, fiziksel uzay algısını da değiştiriyor ve ait olduğunuz galaktik ailenin bu bölgesindeki tüm varlıkların bilinci için bir filtre olarak hizmet ediyor.

Bu, kendi güneş alanınızda kanıtlanmaya başlıyor. Uzay gemilerinin gizemli şekilde güneşten veya güneşin üzerinden geçtiği görülüyor ve bilim adamlarınız bunun fiziksel olarak imkansız olduğunda ısrar ediyorlar – ve güneşe uzaktan yaklaşmaya çalışan her şeyin anında tozlaşacağını söylüyorlar. Bu bir yanılsamadır. Şu anda bunu kanıtlayacak dijital resimlere sahipsiniz. Tüm fiziksel evren bir yanılsamadır. Hiç bir şey göründüğü gibi değildir ve Ruhun Kozmosunda her şey mümkündür. Sizin yalnızca sistemde yıldızlar olarak gördüğünüz şeyin hala orada olmayabileceğini kavramak için ışık yıllarında görüşünüze ulaşan ışığın gecikmesi kavramını düşünmeye gereksiniminiz var, o kadar uzun süre ki, onların ışığının size ulaşmasından önce uzayı aşmalıdır.

Bu “fütürist” bilgiye sahip olduklarına inananlar bu ışıkların ardında neyin yattığını anlamanızı istemezler. Bu ışıklar sınırlı dünyanın ötesine ulaşmanızı davet etmek ve sizi yuvaya yönlendirmek için oradadır. Fiziksel evrenin “yapısı” tamamıyla yapılanmamıştır, sürekli olarak mutasyon geçirir, hareket eder – döner.Sizi manipüle edenler bu sınırlamaları aştılar.Onlar şu anda uzayın derinliklerindeler, başka alemlere nüfuz etmelerinin gerçeğini yadsımak ve sizi şaşırtmak için hala  ‘roketlerin havalanması” olaylarında size gösterdikleri çağdışı uzay yolculuğu teatrallerine rağmen.Onlarca yıldır zaman kurgusunda ileri geri yürümekteydiler; başka dünyalarda bulundular – onlarla etkileşim kurdular, hatta  hakim oldular. Diğer evrenleri uzaktan gördüler, gelecek zamana yolculuk yaptılar ve o ‘geleceği’ şu andaki var oluşunuzun hazır olmayan gerçekliğine çekme ağır hatasını yaptılar. Bunların gezegeninizde çok uzun süredir yapılması ve sizin hala yalanlarla uyutulmanız bilinçli varlıklar topluluğunu merakta bırakıyor.

Galaksinizin en büyük ‘ana yolu” olan Sirius’un büyük çok boyutlu kapısında, akıl almaz miktarda giriş – çıkış ve transit geçiş vardır. Diğer realitelerin gözlenebildiği ve oralara seyahat edilebildiği anahtar deliği olarak konumlanmış o ‘yıldızın’ arkasında, bazıları barışçıl ve birlikte çalışan, diğerleri çok iyi niyetli olmayan sayısız uygarlıkların ticareti görülebilir ve yadsınamaz. Kendi gelecek benliklerinizi algılarken, onlar o “kapının” diğer tarafında görünüyor olabilirler! Hayal edilebilen ve hayal edilemeyen her astral varlık kapıdan geçebilir ve form tezahür ettirebilir – yüksek boyutların ışık varlıklarından, mekanik “bilinçsizliğin” vitesiyle sızan kollektif karanlık sızıntı. Bu sayede, ıstıraplı hiper – teknolojinizin çoğu Dünya realitesine nüfuz eder.

Gözlerinizi gökyüzünde tutun. Yıldızların, güneşinizin, uzayınızı paylaşan gezegensel varlıkların değişimini göreceksiniz ve güneşinizin yüksek titreşimli öze dönüşümünün senfonisinin uyumlu şekilde ve tam olarak yönetildiğini – İlahi Yaradılışın temposunda çalındığını – bilin. Kendi şüpheniz, gelecek korkunuz ve karanlık güçlerin ışığı yok etmeyi başarabileceği hükmünüzden başka hiç bir şey sizi körleştiremez. Sonuç bu değil… Gaia’nın ortaya serilen hikayesinde, ışık hüküm sürer. Bundan sonra da böyle olacak.

Bizler Sirius Yüksek Konseyiyiz.”

Copyright © Patricia Cori 2012

(Çeviri: Saffet Güler)

sirius çok ilgimi çektiği için bu kez DOGON larla ilgili devam edeceğim, takipte kalın, bildiğiniz ek kaynakları yorumlara yazın lütfen

Şaman hastalığı nedir ve ejderhalar/evren

Şaman hastalığı için tıklayınız
Benim için de kolay değildi hala da zorluklarım oluyor. Şiddetli bir fmf hastası olarak doğdum; daha da kötüsü bu hastalık bilinmiyordu! İlk yirmi yılım hastanelerde geçti. Tanı konuldu tedavisi yok gibi..2500 yıl önceden gelen (bu süre çok daha uzun olabilir, tıp böyle söylüyor şimdilik) karmik/genetik bir hata silsilesini temizleme görevi yine bilmeden yüklenildi. İkinci yirmi yılın sonunda belirgin olarak şifacılığa çekildim, çok okudum, seçerek eğitim aldım. Kaynakların birinde fmf in bir şaman hastalığı olduğuna rastladım, olabilirdi niye olmasın. Zaten bunu bilmeden önce toltek bilgeliği çalışmaya başladım ki bu da on yıldan uzun sürdü. Yani şamanlık yapısını temelini kendi bölgemden değil dünyanın öbür ucundan ve ismini bilmeden edinmişim!
Bu hal/hastalık, Zaman içinde farkındalık ve sürece bağlı olduğunu sandığım değişimler geçirip hep yeni icatlar çıkardı. Anadolu ve belki bu coğrafyanın tümü bu eski dertten çeşitli bedenler üzerinden sorumlu görünüyor. Bazı siyasi konuşmalarda rastladığım “ortadoğu bataklığı” teriminin (her ne kadar kulağa rahatsız edici gelse de) dip köşesinde de şifa bekleyen atalarımız vardır belki. Yarım saat önce (1 niyeni ay devreye girdi astrologlar bir şifa süreci olduğunu belirtiyor, ben de amin, amama diyorum – 1.Nisan 2022

ek. #ortadoğubataklığı #annunaki soyunun negatif kolu #marduk tan beri süre geliyor. Tam ramazanın ilk günü bunları tesadüfen yazmamışımdır muhtemelen, Allah kabul etsin oruçlarınızı. Af dilemek önemlidir bilinerek yapılıyorsa. #hooponopono

bu konuyla tam alakası olmasa da ki her şey birbiriyle alakalıdır. 6 derecelik yakınlık yazıma da göz atabilirsiniz☺️ tıklarsanız tabi

Ejderha simgesi nedir?

 

Yakınlarda uğradığımız ve hala açtığı yaralar onarılmayan deprem felaketlerinden sonra ardı ardına kahve fincanından niyet görüleri açmıştım, hatta instagramda üzerinde yorumlar yaptık. Ülkemiz ve Dünya ile ilgili açtığım niyetlerin hemen hepsinde ejderha simgeleri vardı. Ki Türk kahvesi içmeyen biriyim, fal baktırmam, bu konuya ilgisizim. Bölgede bulunmasak dahi ne derece etkilendiğimizin bir yansıması olsa gerek, çaresizlik insana neler yaptırmaz!

Böylece ejderhayı simgesel olarak araştırdım, sizlerde bilginizi yorumlarda paylaşırsanız sevinirim:

Bereket refah ve güç simgesidir. Altay inanışlarında Bükrek (Bukra) adlı iyicil bir ejderha ile Sangal adlı kötücül bir ejderin birbirleriyle yaptıkları savaşlar anlatılır. “Kainat, acun, var olan her şeyin tümü” gibi anlamlarda kullandığımız evren sözcüğü de etimolojik olarak kökenini ejderha figüründen almaktadır. Türk mitolojisinde dünyanın bir ya da daha fazla ejderha tarafından döndürüldüğü yani “evrildiği” düşünülürdü. Bu ejderhaya da “eviren” denirdi. Daha sonra “i” harfi düşmüş ve sözcük “evren” halini almıştır. Türk mitolojisi ve sanatında da büyük yer tutmuştur. Bu efsanevi hayvan, gök ve yer-su unsurlarına bağlı olarak geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Türklerde özellikle erken dönemlerde bereket, refah, güç ve kuvvet simgesi olarak kabul edilmiş bu efsanevi yaratık, Ön Asya kültürleriyle ilişkiye geçildiğinde bu anlamları zayıflamış ve daha çok alt edilen kötülüğün simgesi olmuştur. Çin kaynaklarından Shih-chi ve Hou-han-shu’ da gök ve yer ibadetlerinden bahsedilirken hunların bir ejder festivali düzenlediğinden söz edilir.

Türk kozmolojisinde yer ejderi ve gök ejderinden söz edilir. İnanışa göre yer altında ya da derin sularda bulunan yer ejderi bahar dönümünde yerin altından çıkıyor, pullar ve boynuzları oluşarak gökyüzüne yükseliyor, bulutların arasına karışıyordu. Böylece yağmur yağmasını sağlayarak bereket ve refahın oluşmasına katkıda bulunuyordu. Evren kelimesi, “evrilmek” sözcüğüyle bağlantılıdır. Döndürmek, çevirmek, kıvranmak gibi anlamlar içerir. Evren (kainat) aslında bir ejderhadır, tıpkı ejderha gibi evren de büyük ve insanüstüdür. İnsan aklıyla bütün niteliklerini anlamak mümkün değildir. Tıpkı kainat gibi evrilmekte (dönüşüm geçirmekte) ve büyüyüp genişlemektedir. Ever (Eski Moğolcada Ebher), Moğolcada boynuz demektir ve ejderhaların boynuzlarının olduğu yaygın bir inanıştır. Tunguz dilinde Üre sözcüğü yılan veya ejderha anlamı taşır. Tunguzcanın Ulça lehçesinde ise Vere sözcüğü aynı anlama gelir.