Sibel Atasoy kimdir sorusuna cevap bulmak!

Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir hayli uzun sürdü doğal olarak (yaş kemale ermiş ben tam yedi ayrı hayat yaşamışım) neyse öleceğim galiba diyerek zorla akışı durdurdum ve huzurla uyudum.
Gel gör ki bugün yine uyandım, ölmemişim, ya da çoklu dünyalar kuramında olduğu gibi bi başka hayatta uyandım, bilmiyorum işte.

Öğleden sonra oldu pek değişen bi şey yok sanki!

Biyografim de şöyle bildiğim kadarıyla:

İstanbul’da doğdu, ortaöğretim ve üniversite yıllarında Anadolu’nun pek çok yerinde bulundu. Çukurova Üniversitesi mezunu olan Atasoy, uzun yıllar büyük şirket ve holdinglerde üst yönetimde görev yaptı. Sonra aniden kariyerini bıraktı ve Fethiye’de bir adada yaşamaya gitti. 

Ölüdeniz’de tam Babadağı’nın eteğinde yap işlet devret bir otel yaptı beş yıl İngilizlerle çalıştığı dönemde derin bir dönüşüm yaşadı. 

Yedi yılın sonunda, ilk kitabı Sırıtkan Kırmızı Ay‘ı orada yazdı. 2000 yılında İstanbul’a döndükten sonra eğitmenlik ve danışmanlık işlerinin yanısıra, bir film şirketinin genel koordinatörlüğünü yaptı. Neredeyse bir fenomene dönüşen “7 Numara” dizisi anılardan silinmedi. Bu arada fantastik ve gerilim dalında yeni yazarları desteklemek üzere kurulan Xasiork Ölümsüz Öyküler Kulübü’nün oluşumunda kurucu ortaklık yaptı. Gençlerin hayal dünyasını öğrenmemize vesile olacak pek çok toplantı, yarışmanın yanı sıra onların öykü ve romanlarını yayımlayan ilk girişimci oldu.

İlk kitabı Sırıtkan Kırmızı Ay (1999) ile Türkiye’nin ilk bilimkurgu-fantastik kadın yazarı ünvânı aldı. Bunu sırasıyla Venüs Bağlantısı (2002)yayımlandı. “Bir Kadını Öldürmek (2004), Sır Mısır, 2008 , YENİ’den Doğanlara” 2012 , Laniakea (2015) kitapları izledi. Yazarın Altın kalem ödülü bulunmaktadır. 

Sentez konusunda oldukça başarılı olan Atasoy’un psikoloji, felsefe, kuantum fiziği, kadim uygarlıklar, Anadalu bilgeliği, Şamanlık ve rüyalar ile ilgili araştırma, çalışma ve eğitimleri uzun yıllar boyunca sürdü

2011 yılında resim çalışmalarına başlayan Atasoy’un çok sayıda yağlı boya, akrilik ve suluboya tablosu bulunuyor. İnstagram ve YouTube kanalından venusyenart hesaplarından takip edilebilir, satın alınabilir. Ayrıca felsefi, psikolojik ve Holistik konularda kuramları ve paylaşımları da bulunan yazar/ressam Atasoy’un websitesi sonsuz.us/blog içinde üçbin makale ve öykü bulunmaktadır. Halen İstanbul’da Sri isimli kedisiyle yaşıyor ve bir oğlu var.

Hala beni duyan varsa bir boy versin lütfen

Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil zaten!


az önce arkadaşım Zeynep, Antalya ile İstanbul’u karşılaştıran samimi bir yorum hatta soru göndermişti ve benim de çenem açıldı, dedim ki

Bu olayın tabii hem fizik hem metafizik sebepleri var; İstanbul’un aurası çok karışık ve çok kirli çünkü aslında bütün Megakentler buna benzer durumda berbat! Gürültü korkunç düzeyde bunu uzak semtlerde mesela benim gibi yaşayan insanlar çok fazla hissetmeyebilir fakat kulakların duymaması geri plandaki Megakent gürültüsünü silmiyor yani aslında onu duymasakta duyuyoruz ve bu durum feci bir stres yaratıyor , dijital frekans kirliliği en üst düzeyde, herkes ilaç kullanıyor herkes hasta herkes sinirli. Günün üç 4 saatini yolda geçiren insanları düşün bunlar için hayat çekilmez durumda fakir fukaraları hiç bahsetmiyorum bile. Ayrıca toprak ile bağlantısı kesik yirmi milyon insanın elektrik düzeyini hesap dahi etmek istemem. Büyük şehirler kültürel anlamda da aynı zamanda paçozlaşır! Gelelim metafizik durumuna şimdi bu bizden daha yüksek boyutdaki varlıkların negatife boyutlu olanları için Megakentler adeta bir cennettir çünkü kendi gelişimleri için gerekli bütün hünerleri bir biçimde burada uygulama alanı bulurlar. Burası yönetimdeki insanların da katkısıyla siyasi arenanın en depresif olduğu, küresel gücün en iddialı ve manipülatif etki gösterdiği yer. Dünyanın bu anlamda merkezi konumunda!

Devamını oku “Açken Diplama işe yaramaz”

Sirius yıldızı…. 2 devam

önceki yazı için tıklayınız

Sirius A ve Sirius B yıldızlarını refere eden Google haritası ve gökyüzü haritasından gelen görsel verilerin sansürlenmesinde neler oluyor?

Sözü geçen bu iki (aslında üç) yıldızın bu aşikar değişiminin yalnızca küresel teleskop şebekesindeki bir arıza olduğuna bizi ikna etmek isteyen bilim topluluğunun inkarına rağmen, gerçek görmemiz için orada. Onlar bunun orijinal fotoğraf levhalarının üzerindeki plakalardan birindeki ‘hafif sızıntı’ ile ilgili olduğuna inanmamızı istiyorlar.

Sirius ile ilgili bir şey onların canını sıkıyor. Ama bu nedir? Bu garip fenomen hakkında her türde komplo teorileri ortaya çıkarken, Sirius Yüksek Konseyinin söyledikleri şunlar:

“Açıkçası, fiziksel evrenin dokusu olarak anladığınız uzay – zaman sürekliliği birçok can sıkıcı anormallikler ile doludur – örneğin sizin anladığınız terimlerle: solucan delikleri, yıldız kapıları ve çok boyutlu portallar.

Sirius bunların hepsidir. Üç farklı boyutta tınlayan yıldızların (Sirius A, B ve C) üçlü sisteminde bu, zaman – uzayın kendisini değiştiren karmaşıklıktır. Kozmik goblendeki bu çok geniş vortesklerde her şey mümkündür; gelen ve giden gemiler (fiziksel ve eterik veya holografik), bilinçli formların ve varlıkların üst üste katmanları, her türde görünmeyen frekanslar ve dalgalar ve en önemlisi sizin şu andaki algılarınızın ötesindeki yaşam ve ışığın muazzam topluluğunda bir mercek bulunur.

Bu paralel gerçeklikten gelen fotonik yayınımlar bu alanda sel gibi taşıyor, zaman uzay sürekliliğinin özünü değiştiriyor, fiziksel uzay algısını da değiştiriyor ve ait olduğunuz galaktik ailenin bu bölgesindeki tüm varlıkların bilinci için bir filtre olarak hizmet ediyor.

Bu, kendi güneş alanınızda kanıtlanmaya başlıyor. Uzay gemilerinin gizemli şekilde güneşten veya güneşin üzerinden geçtiği görülüyor ve bilim adamlarınız bunun fiziksel olarak imkansız olduğunda ısrar ediyorlar – ve güneşe uzaktan yaklaşmaya çalışan her şeyin anında tozlaşacağını söylüyorlar. Bu bir yanılsamadır. Şu anda bunu kanıtlayacak dijital resimlere sahipsiniz. Tüm fiziksel evren bir yanılsamadır. Hiç bir şey göründüğü gibi değildir ve Ruhun Kozmosunda her şey mümkündür. Sizin yalnızca sistemde yıldızlar olarak gördüğünüz şeyin hala orada olmayabileceğini kavramak için ışık yıllarında görüşünüze ulaşan ışığın gecikmesi kavramını düşünmeye gereksiniminiz var, o kadar uzun süre ki, onların ışığının size ulaşmasından önce uzayı aşmalıdır.

Bu “fütürist” bilgiye sahip olduklarına inananlar bu ışıkların ardında neyin yattığını anlamanızı istemezler. Bu ışıklar sınırlı dünyanın ötesine ulaşmanızı davet etmek ve sizi yuvaya yönlendirmek için oradadır. Fiziksel evrenin “yapısı” tamamıyla yapılanmamıştır, sürekli olarak mutasyon geçirir, hareket eder – döner.Sizi manipüle edenler bu sınırlamaları aştılar.Onlar şu anda uzayın derinliklerindeler, başka alemlere nüfuz etmelerinin gerçeğini yadsımak ve sizi şaşırtmak için hala  ‘roketlerin havalanması” olaylarında size gösterdikleri çağdışı uzay yolculuğu teatrallerine rağmen.Onlarca yıldır zaman kurgusunda ileri geri yürümekteydiler; başka dünyalarda bulundular – onlarla etkileşim kurdular, hatta  hakim oldular. Diğer evrenleri uzaktan gördüler, gelecek zamana yolculuk yaptılar ve o ‘geleceği’ şu andaki var oluşunuzun hazır olmayan gerçekliğine çekme ağır hatasını yaptılar. Bunların gezegeninizde çok uzun süredir yapılması ve sizin hala yalanlarla uyutulmanız bilinçli varlıklar topluluğunu merakta bırakıyor.

Galaksinizin en büyük ‘ana yolu” olan Sirius’un büyük çok boyutlu kapısında, akıl almaz miktarda giriş – çıkış ve transit geçiş vardır. Diğer realitelerin gözlenebildiği ve oralara seyahat edilebildiği anahtar deliği olarak konumlanmış o ‘yıldızın’ arkasında, bazıları barışçıl ve birlikte çalışan, diğerleri çok iyi niyetli olmayan sayısız uygarlıkların ticareti görülebilir ve yadsınamaz. Kendi gelecek benliklerinizi algılarken, onlar o “kapının” diğer tarafında görünüyor olabilirler! Hayal edilebilen ve hayal edilemeyen her astral varlık kapıdan geçebilir ve form tezahür ettirebilir – yüksek boyutların ışık varlıklarından, mekanik “bilinçsizliğin” vitesiyle sızan kollektif karanlık sızıntı. Bu sayede, ıstıraplı hiper – teknolojinizin çoğu Dünya realitesine nüfuz eder.

Gözlerinizi gökyüzünde tutun. Yıldızların, güneşinizin, uzayınızı paylaşan gezegensel varlıkların değişimini göreceksiniz ve güneşinizin yüksek titreşimli öze dönüşümünün senfonisinin uyumlu şekilde ve tam olarak yönetildiğini – İlahi Yaradılışın temposunda çalındığını – bilin. Kendi şüpheniz, gelecek korkunuz ve karanlık güçlerin ışığı yok etmeyi başarabileceği hükmünüzden başka hiç bir şey sizi körleştiremez. Sonuç bu değil… Gaia’nın ortaya serilen hikayesinde, ışık hüküm sürer. Bundan sonra da böyle olacak.

Bizler Sirius Yüksek Konseyiyiz.”

Copyright © Patricia Cori 2012

(Çeviri: Saffet Güler)

sirius çok ilgimi çektiği için bu kez DOGON larla ilgili devam edeceğim, takipte kalın, bildiğiniz ek kaynakları yorumlara yazın lütfen

Şaman hastalığı nedir ve ejderhalar/evren

Şaman hastalığı için tıklayınız
Benim için de kolay değildi hala da zorluklarım oluyor. Şiddetli bir fmf hastası olarak doğdum; daha da kötüsü bu hastalık bilinmiyordu! İlk yirmi yılım hastanelerde geçti. Tanı konuldu tedavisi yok gibi..2500 yıl önceden gelen (bu süre çok daha uzun olabilir, tıp böyle söylüyor şimdilik) karmik/genetik bir hata silsilesini temizleme görevi yine bilmeden yüklenildi. İkinci yirmi yılın sonunda belirgin olarak şifacılığa çekildim, çok okudum, seçerek eğitim aldım. Kaynakların birinde fmf in bir şaman hastalığı olduğuna rastladım, olabilirdi niye olmasın. Zaten bunu bilmeden önce toltek bilgeliği çalışmaya başladım ki bu da on yıldan uzun sürdü. Yani şamanlık yapısını temelini kendi bölgemden değil dünyanın öbür ucundan ve ismini bilmeden edinmişim!
Bu hal/hastalık, Zaman içinde farkındalık ve sürece bağlı olduğunu sandığım değişimler geçirip hep yeni icatlar çıkardı. Anadolu ve belki bu coğrafyanın tümü bu eski dertten çeşitli bedenler üzerinden sorumlu görünüyor. Bazı siyasi konuşmalarda rastladığım “ortadoğu bataklığı” teriminin (her ne kadar kulağa rahatsız edici gelse de) dip köşesinde de şifa bekleyen atalarımız vardır belki. Yarım saat önce (1 niyeni ay devreye girdi astrologlar bir şifa süreci olduğunu belirtiyor, ben de amin, amama diyorum – 1.Nisan 2022

ek. #ortadoğubataklığı #annunaki soyunun negatif kolu #marduk tan beri süre geliyor. Tam ramazanın ilk günü bunları tesadüfen yazmamışımdır muhtemelen, Allah kabul etsin oruçlarınızı. Af dilemek önemlidir bilinerek yapılıyorsa. #hooponopono

bu konuyla tam alakası olmasa da ki her şey birbiriyle alakalıdır. 6 derecelik yakınlık yazıma da göz atabilirsiniz☺️ tıklarsanız tabi

Ejderha simgesi nedir?

 

Yakınlarda uğradığımız ve hala açtığı yaralar onarılmayan deprem felaketlerinden sonra ardı ardına kahve fincanından niyet görüleri açmıştım, hatta instagramda üzerinde yorumlar yaptık. Ülkemiz ve Dünya ile ilgili açtığım niyetlerin hemen hepsinde ejderha simgeleri vardı. Ki Türk kahvesi içmeyen biriyim, fal baktırmam, bu konuya ilgisizim. Bölgede bulunmasak dahi ne derece etkilendiğimizin bir yansıması olsa gerek, çaresizlik insana neler yaptırmaz!

Böylece ejderhayı simgesel olarak araştırdım, sizlerde bilginizi yorumlarda paylaşırsanız sevinirim:

Bereket refah ve güç simgesidir. Altay inanışlarında Bükrek (Bukra) adlı iyicil bir ejderha ile Sangal adlı kötücül bir ejderin birbirleriyle yaptıkları savaşlar anlatılır. “Kainat, acun, var olan her şeyin tümü” gibi anlamlarda kullandığımız evren sözcüğü de etimolojik olarak kökenini ejderha figüründen almaktadır. Türk mitolojisinde dünyanın bir ya da daha fazla ejderha tarafından döndürüldüğü yani “evrildiği” düşünülürdü. Bu ejderhaya da “eviren” denirdi. Daha sonra “i” harfi düşmüş ve sözcük “evren” halini almıştır. Türk mitolojisi ve sanatında da büyük yer tutmuştur. Bu efsanevi hayvan, gök ve yer-su unsurlarına bağlı olarak geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Türklerde özellikle erken dönemlerde bereket, refah, güç ve kuvvet simgesi olarak kabul edilmiş bu efsanevi yaratık, Ön Asya kültürleriyle ilişkiye geçildiğinde bu anlamları zayıflamış ve daha çok alt edilen kötülüğün simgesi olmuştur. Çin kaynaklarından Shih-chi ve Hou-han-shu’ da gök ve yer ibadetlerinden bahsedilirken hunların bir ejder festivali düzenlediğinden söz edilir.

Türk kozmolojisinde yer ejderi ve gök ejderinden söz edilir. İnanışa göre yer altında ya da derin sularda bulunan yer ejderi bahar dönümünde yerin altından çıkıyor, pullar ve boynuzları oluşarak gökyüzüne yükseliyor, bulutların arasına karışıyordu. Böylece yağmur yağmasını sağlayarak bereket ve refahın oluşmasına katkıda bulunuyordu. Evren kelimesi, “evrilmek” sözcüğüyle bağlantılıdır. Döndürmek, çevirmek, kıvranmak gibi anlamlar içerir. Evren (kainat) aslında bir ejderhadır, tıpkı ejderha gibi evren de büyük ve insanüstüdür. İnsan aklıyla bütün niteliklerini anlamak mümkün değildir. Tıpkı kainat gibi evrilmekte (dönüşüm geçirmekte) ve büyüyüp genişlemektedir. Ever (Eski Moğolcada Ebher), Moğolcada boynuz demektir ve ejderhaların boynuzlarının olduğu yaygın bir inanıştır. Tunguz dilinde Üre sözcüğü yılan veya ejderha anlamı taşır. Tunguzcanın Ulça lehçesinde ise Vere sözcüğü aynı anlama gelir.

 

Bilim Kurgu Distopik Olmak Zorunda Değil -2

Önceki yazının devamı

Olanlara inanmak isteyebileceğimiz şeylerden ziyade gerçekte olanların dijital belgelerine razı olduğumuzda, artık “öznel” benliğimize sığınamayız. Bu, bir cyborg geleceğine dair distopik bir vizyon olsaydı, böyle bir gelişme, insanlığın bilimsel teknoloji yoluyla küçülme duygumuzu güçlendirirdi (Orwell’in “1984” te olduğu gibi, o bizi asla gözünün önünde tutmakta başarısız olmaz). Ancak chiang’ın geleceğe dair vizyonunun beklenmedik bir şekilde iyimser olduğu ortaya çıktı. Ne de olsa anlatıcı, yazmanın kendisinin bir teknoloji olduğunu gözlemliyor ve “akıcı okuyucular olur olmaz bilişsel siborglar olduk.” Diyor.

“Nefes” deki dokuz hikayeden en iddialısı, özenle ayrıntılı bir anlatım olan “Yazılım Nesnelerinin Yaşam Döngüsü” , aslında bir bilim adamının günlüğü, yeni, ustaca programlanmış bir sanal robot türü geliştirmekle yakından ilgili kişilerin (düzensiz, öngörülemeyen) geçmişlerini çizer (“Mavi Gama digientleri””. Sanal bir digient fiziksel bir bedene indirilebilir ve böyle bir digient olan Jax’in insan akıl hocası Ana’ya yaklaştığı ve kollarında “küçük tüyler” görmeye şaşırdığı dokunaklı bir sahne vardır:

“Ah. Jax, bu acıtıyor.”

“Özür dilerim.” Jax, Ana’nın yüzünü inceliyor. “Yüzünün her yerinde küçük delikler var.”

Bu ahlak, “Kaygı Özgürlüğün Baş Dönmesidir”, “Nefes” deki sonuç hikayesine rehberlik eder.” Burada, dürüst olmasa da genç bir kadın teknisyen, paralel bir evrende yaşayan bir “paraself” — yani bir “benlik” ile olan bağlantısıyla daha etik bir insan olma fırsatına sahip. (“Daha iyi bir insanın neler yapabileceğini hayal ettim ve  bunu yaptım.“) Yine, ustaca bir aracımız var, burada insan dünyasını istikrarsızlaştıran ve çoğu insanın kabul ettiği şeyden şüphe uyandıran bir ”prizma” var: benliğin özerkliği. Ve yine, iç karartıcı bir ihtimal olabilecek şey, Chiang’ın elinde yükseliyor. Prizma, insanların yaşamlarının alternatif dallarını — aslında alternatif benlikleri – görmelerini sağlayan bir mekanizmadır ve bu nedenle, bir yan fayda olarak, onlara daha iyi benlikleri taklit etme fırsatı sunar.

Tipik olarak, Chiang, cihazın arkasındaki bilimi tanımlamak için çok zaman harcıyor ve neredeyse imkansız olanı aydınlatmaktan zevk alıyor:

Her prizma — adı, orijinal adı olan “Plaga ınterworld signaling mechanism” in neredeyse kısaltmasıydı — biri kırmızı diğeri mavi olmak üzere iki LED’e sahipti. Bir prizma etkinleştirildiğinde, cihazın içinde eşit olasılıkta iki olası sonucu olan bir kuantum ölçümü yapıldı: bir sonuç kırmızı LED’in yanmasıyla, diğeri mavi olanla gösterildi. . . . Konuşma dilinde, prizma yeni farklı iki zaman çizelgesi oluşturdu. . . ve ikisi arasında iletişime izin verdi.

 

 

Önemli not: the Newyorker sitesinden alıntılayıp biraz da otomatik çeviriden yararlandığım için tercüme ve dikkat eksikliğimi bağışlayın