Sonsuzluk Üzerine

Öncelikle bir arkadaşımın yazdığı yazıyı ekleyeceğim ve aralarına bu konu hakkındaki görüşlerimi yazacağım. Sonsuz üzerine yazılmış bu yazıyı öncelikle okuyalım.


Sonsuz… Nedir sonsuz? Sonsuz, sınırları olmayan şeye denir. Sınırları olan şey sonsuz değildir. Sonsuz, bir sınıra sahip olmadığı için onun dışı kelimesinden bahsedemeyiz. Bu yüzden de sonsuz, var olan ve var olmayan her şeyi kapsar.
Sonsuzun bir tane olması gerekir. Birden fazla sonsuz birbiriyle sınır oluşturacağı için ve sonsuzun bir sınırı olamayacağı için mümkün değildir. Sonsuz bir ve tektir.
Sonsuz tanımlanamaz. Çünkü biz ve var olan her şey doğal olarak sonsuzun kapsamı içerisindedir. Düşüncelerimiz sınırlıdır, cisimler sınırlıdır, evren sınırlıdır, bilebildiğimiz her şey sınırlıdır. Dolayısıyla bildiğimiz hiç bir şey sonsuzu tanımlayamaz.
Tanımlı nesneler sonsuz olamaz. Örneğin sayılar, sayı içeren hiç bir şey aslında sonsuzun kendisi değildir. Sadece sonsuza doğru giderler. 0 ve 1 sayılarının arasında sonsuz basamak vardır denilebilir. Fakat bu sonsuz basamak aslında 0 ve 1 sayılarıyla sınırlıdır. Sonsuzun sınırları olamayacağı için aradaki sayılara sonsuz değil, “sonsuza doğru giden” diyebiliriz. Sayılar, sayı olma niteliği taşıdıkları sürece “sonsuz” olarak adlandırılamaz, çünkü her hangi bir nitelik o şeyi sınırlandıracaktır. “Sonsuz” ile “sonsuza doğru giden” iki farklı şeydir. Sonsuz bir tane olacağına göre, var olan sadece “sonsuz”dur.
İçinde bulunduğumuz evrenin dışında ne var? Var sayalım başka evrenler var. Peki onların dışında ne var? Yine varsayalım başka evrenler de bir başka evren salkımlarından oluşan bir düzende var oluyorlar. Sonsuz onları da kapsayacaktır. Sonsuz her şeyin içinde olduğu şeydir. Ne kadar ileri giderseniz gidin, varlığın tümü sonsuz tarafından kapsanacaktır. Sonsuz, her şeyi içinde barındırır ve sonsuzun kapsamadığı hiç bir şey yoktur.
Sonsuz aynı zamanda var olmayan her şeyi de içinde potansiyel olarak barındırır. Olmuş, olan ve olacak her şey sonsuzun kapsamı içindedir. Sonsuz içinde zaman ve mekan yoktur, tanımlı hiç bir şey yoktur. Şeyler ancak sonsuzun içinde niteliklerinden sıyrıldığı an sonsuzun bir parçası olurlar.
Hiç bir şey kendi niteliklerine sahipken sonsuz olamaz. Bir taşı sonsuza kadar büyütseniz bile hala o sonsuz büyüklükte bir taş olarak adlandırılacaktır. Çünkü onu hala taş olarak adlandıran sınırlara sahip olacaktır. Sonsuzun sınırları olmaz. Bu yüzden o, “sonsuz” olamayacaktır. Ancak kendi niteliklerinden ayrılıp artık bir taş olmadığı zaman sonsuzun bir parçası yani “sonsuz” olarak adlandırılabilir. O zaman da ortada bir taş olmayacaktır.
Sonsuzu şudur ya da budur şeklinde tanımlayamayız. Zira tanımların hepsi sınırlıdır. Bu yüzden sonsuzun ne olduğunu değil, ancak ne olmadığı hakkında fikir yürütebiliriz. Bu yöntemle belki biraz fikir sahibi olabiliriz ama bu fikirler onu tanımlamaktan “sonsuz” uzaktırlar. Sonsuz bütün tanımların dışında, anlaşılamaz, adlandırılamaz, bilinemezdir. Her şeyi kapsar, içerir bu yüzden aslında var olan her şey odur. Sonsuz hiç bir şey yapmaz, bu yüzden de yapmadığı hiç bir şey yoktur.
Sonsuz sadece vardır, yaratılmamıştır ve yok edilemez.

Bozkurt Göbeloğlu

Yazı bir solukta okunuyor ve anlatmak istediğini gayet net anlatmış. Fakat bir matematikçi olarak ilk önermenin yanlış olduğunu dolayısı ile ondan çıkan tüm önermelerin de yanlış olduğunu belirtmem gerekiyor.

Öncelikle sonsuz tanımlanabilir, hatta işin gerçeği tanımdır zaten. Tanım olmayan bir şeyden bahsetmek zaten mümkün değildir bu noktada. Sonrasında ise sonsuz ve sınırsız farklı şeylerdir. Sonsuzun sınırları olabilir. Tuhaf ama evet bu böyle. Örneğin 0 ve 1 arasında kalan rasyonel sayılar sonsuzdur. Yine sayma sayılar da öyle (alt tarafı sınırlıdır) .

Yazıdaki en büyük problem “sonsuz” ile “sonsuza gitme” farklı kavramlar gibi işlenmiş. Oysa sonsuz zaten sonsuza gitmenin kendisidir. Yani hareket halindedir, bir noktada durmuyordur devamlı bir gidiş hali vardır. Bu da onu sonsuz yapar zaten. Yani kısacası sonsuz ile sonsuza gidiyor arasında fark yok. Bilirsiniz limit vs alırken x giderken sonsuza deriz. Ya da 1/∞ = 0 dır. Buradaki sonsuz sabit bir sayı değil sonsuza doğru gitmeyi ifade eder. Ve o gittikçe de sonuç sıfıra yakınsar. 9.99999…∞ 9 ların sonsuza gittiğini düşünelim bunun değeri 10 dur ve matematiksel olarak ispatlanabilir.

Dolayısı ile yanlış bir önerme ile başlayan tüm çıkarımlar yanlıştır. Yine de bu konu hakkında tartışmak ve fikirlerinizi almak istiyorum.

Veri madenciliği

Basit bir tanım yapmak gerekir ise veri madenciliği, büyük ölçekli veriler arasından bilgiye ulaşma, bilgiyi madenleme işidir. Ya da bir anlamda büyük veri yığınları içerisinden gelecek ile ilgili tahminde bulunabilmemizi sağlayabilecek bağıntıların bilgisayar programı kullanarak aranmasıdır. Veri madenciliği deyimi yanlış kullanılan bir deyim olabileceğinden buna eş değer başka kullanımlar da literatüre geçmiştir. Veritabanlarında bilgi madenciliği (knowledge mining from databases), Bilgi çıkarımı(knowledge extraction), data/pattern anaysis (veri ve örüntü analizi), veri arkeolojisi gibi.

Bunların arasındaki en popüler kullanım Veritabanlarında Bilgi Keşfi (VBK – Knowledge Discovery From Databases – KDD) ‘dir. Alternatif olarak veri madenciliği aslında bilgi keşfi sürecinin bir parçası şeklinde kabul görmektedir. Bu adımlar:

1- Veri Temizleme (gürültülü ve tutarsız verileri çıkarmak)
2- Veri Bütünleştirme (birçok veri kaynağını birleştirebilmek)
3- Veri Seçme (Yapılacak olan analiz ile ilgili olan verileri belirlemek )
4- Veri Dönüşümü (Verinin veri madenciliği tekniğinden kullanılabilecek hale dönüşümünü gerçekleştirmek)
5- Veri Madenciliği (Veri örüntülerini yakalayabilmek için akıllı metotları uygulamak)
6- Örüntü Değerlendirme (Bazı ölçümlere göre elde edilmiş bilgiyi temsil eden ilginç örüntüleri tanımlamak)
7- Bilgi Sunumu (Madenciliği yapılmış olan elde edilmiş bilginin kullanıcıya sunumunu gerçekleştirmek),

Veri madenciliği adımı, kullanıcı ve bilgi tabanı ile etkileşim halindedir. İlginç örüntüler kullanıcıya gösterilir, ve bunun ötesinde istenir ise bilgi tabnına da kaydedilebilir. Buna göre, veri madenciliği işlemi, gizli kalmış örüntüler bulunana kadar devam eder.

Bir veri madenciliği sistemi, aşağıdaki temel bileşenlere sahiptir: ·Veritabanı, veri ambarı ve diğer depolama teknikleri ·Veritabanı ya da veri ambarı Sunucusu ·Bilgi Tabanı ·Veri Madenciliği Motoru ·Örüntü Değerlendirme ·Kullanıcı Arayüzü

Veri madenciliği, eldeki verilerden üstü kapalı, çok net olmayan, önceden bilinmeyen ancak potansiyel olarak kullanışlı bilginin çıkarılmasıdır. Bu da; kümeleme, veri özetleme, değişikliklerin analizi, sapmaların tespiti gibi belirli sayıda teknik yaklaşımları içerir.

Başka bir deyişle, veri madenciliği, verilerin içerisindeki desenlerin, ilişkilerin, değişimlerin, düzensizliklerin, kuralların ve istatistiksel olarak önemli olan yapıların yarı otomatik olarak keşfedilmesidir.

Temel olarak veri madenciliği, veri setleri arasındaki desenlerin ya da düzenin, verinin analizi ve yazılım tekniklerinin kullanılması ile ilgilidir. Veriler arasındaki ilişkiyi, kuralları ve özellikleri belirlemekten bilgisayar sorumludur. Amaç, daha önceden fark edilmemiş veri desenlerini tespit edebilmektir.

Veri madenciliğini istatistiksel bir yöntemler serisi olarak görmek mümkün olabilir. Ancak veri madenciliği, geleneksel istatistikten birkaç yönde farklılık gösterir. Veri madenciliğinde amaç, kolaylıkla mantıksal kurallara ya da görsel sunumlara çevrilebilecek nitel modellerin çıkarılmasıdır. Bu bağlamda, veri madenciliği insan merkezlidir ve bazen insan – bilgisayar arayüzü birleştirilir.

Veri madenciliği sahası, istatistik, makine bilgisi, veritabanları ve yüksek performanslı işlem gibi temelleri de içerir.

Veri madenciliği konusunda bahsi geçen geniş verideki geniş kelimesi, tek bir iş istasyonunun belleğine sığamayacak kadar büyük veri kümelerini ifade etmektedir. Yüksek hacimli veri ise, tek bir iş istasyonundaki ya da bir grup iş istasyonundaki disklere sığamayacak kadar fazla veri anlamındadır. Dağıtık veri ise, farklı coğrafi konumlarda bulunan verileri anlatır.
Devamını oku “Veri madenciliği”

Holografik Yunus Dili


Bilim insanları Yunusların Holografik bir dille konuştuğunu ortaya çıkardı

Yeni araştırmalar yunusların birbirleri ile, insanoğlunun anlayabileceği bir tür holografik dil kullanarak konuştuklarını ifade ediyor.

Araştırma ekibinin başkanı Jack Kassewitz, yunusların birbirleri ile paylaştıkları bir resim dili, bir “sono-piktoryal” dil kullandıklarını ifade ediyor. Bunun doğruluğu kanıtlanırsa, türler arası iletişimin kurulabileceği bir gelecekten söz ediyor.

Pi Günü

Pi Günü, ünlü matematik sabiti pi sayısı anısına özel kabul edilmiştir ve her yıl 14 Mart’ta kutlanmaktadır. Bunun sebebi ise Amerikan tarih formatında bu günün 3/14 olarak geçmesi ve bunun pi sayısının en yaygın kullanımını anımsatmasıdır.

Pi Günü’nün bilinen ilk resmi ya da büyük ölçekli kutlanması Larry Shaw ve diğer çalışanlar ile birlikte tarafından 1988’de, Shaw’ın fizikçi olarak çalıştığı, San Francisco Exploratorium’da gerçekleşmiştir.

12 Mart 2009’da ABD Temsilciler Meclisi, 14 Mart 2009 tarihini Ulusal Pi Günü ilan etti.

2010 Pi Günü için Google, “Google” sözcüğünü çemberler ve pi sembolü içeren çizimlerle şekillendirerek ana sayfasında yayınladı.

de / da eki ve yazım kuralı

Bugünlerde sosyal medyada sıkça karşıma çıkan bir durumu kısaca belirtmek istedim. Bunun sebebi insanlara biraz da olsa yardım etmek amaçlı, özellikle özlü söz, atasözü gibi yazmaya çalışanlara.

Cümleden “de”yi çıkardığınızda anlam bozuluyorsa bitişik yazmalısınız; bozulmuyorsa -ama belki biraz değişiyorsa- ayrı yazmalısınız.

Aslında kural bu kadar basit. Dahi anlamını falan karıştırmaya gerek yok. Çok kitap okuduğunu, çok yazdığını belirtenler özellikle dikkat ederse kendileri için daha olumlu sonuçlar doğuracaktır.