RUSSEL GOUGH, “Karakteriniz kaderinizdir” adlı kitabında diyor ki:
“Doğru ve iyi olanı bilmekle doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.”
Eğer karakter gelişmemişse eğitim işe yaramıyor. Unutmayalım; banka hortumlayanlar, devleti soyanlar, rüşvet alanlar, yurdu çıkar uğruna satanlar, maç satanlar, şike yapanlar, teşvik verenler; birilerini düşük görüp aşağılamakla yükseleceklerini sananlar hep egitimli bireylerdir…
O yüzden Roosevelt demis ki:
“Bir insanı ahlakça eğitmeden yalnızca beyinsel olarak eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır.”
“Vali olmuşsun ama adam olamamışsın.”
Bu filmin girişinde şöyle bir yazı geçer; der ki “İnsanlar karaterileriyle dünyaya gelmezler; onların karakterini belirleyen toplumdaki hayat şartlarıdır”
Saygılarımla
Süper film. Böyle söylemem kesinlikle “izleyin, öneriyorum” anlamına gelmez zira Anayurt Oteli önerilemez…yolunuz düşer, uğrağınız olur bir “zebercet”bu kadar mı iyi oynanır dedirtir, bir adam bu kadar mı rahattır rahatsızlığında diye düşünerek…
konu çok güzel aslında ama ilgi görmemiş neden acaba :))
Sadece zeka ile yetiştirilen insan, hileyi strateji, yalanı iletişim, ihaneti başarı sayar.
Oysa karakter gelişmemişse; bilgi kibir üretir, güç zulme dönüşür.
Daha da tehlikelisi şudur:
Küçükken dışlanan, aşağılanan, “yetersiz” görülen birey, eğer bu kırığını içten onaramazsa,
ileride para ve güce kavuştuğunda sadece başarıyı değil, intikamı da organize eder.
Ve bunu “hak ediş” adı altında meşrulaştırır.
Bilinçsiz bir güç, geçmişin acılarını topluma kusar.
Yetersizlik duygusuyla büyüyen ama erdemle değil, güçle değer kazanmak isteyen biri;
en çok insanlığını unutur.
Toplum, böyle bireyleri alkışladıkça,
akıllı ama sevgisiz, güçlü ama merhametsiz insanlar çoğalır.
Ve sonunda adalet değil, onaylanmamış egoların intikam sahnesi olur hayat.