Kurgular ve düşündürdükleri

Son Şans – The Congress

Yaşlı ve işsiz bir aktrise, son bir iş teklifi gelir. Kadın, bu işi kabul ederken verdiği kararın nelere sebep olabileceğini asla tahmin edememiştir. İleride çekilecek filmler için, hatrı sayılır bir para karşılığında, görüntüsünün dijitalleştirilerek kendisinin bir  kopyasının yapılmasını kabul eder. Anlaşma gereği, görüntüsünü istedikleri her filmde kullanabileceklerdir

film genelde pek beğenilmemiş gibi görünüyor fakat muhtemelen 18+ diye beklentiye girilen porno tarzı bi şey bulamadıkları içindir  Büyük usta Staslavw Lem’in kitabından uyarlanmış ve tüm olaya metaforik yaklaşılmış. Oyucular çok iyi. Ben beğendim doğrusu.

Düşündürdükleri;

Hepimizin yüksek benliğinin (yani aumakuamızın) altıncı boyutta olduğu ve ruhla bağlantımızı sağladığına dair bir teori var. Yunan mitolojisi, hint mitolojisi hatta Huna felsefesi de bu teoriyi destekler durumda görünüyor. Yani altıncı boyuttaki asıllar bu dünyayı filmdeki çizgi film gibi kurgulamış ve kendilerini tarayarak bu dünyaya yansıtmış olabilir. Matrix, Truman show gibi filmler de aynı temayı kullanmışlardır.

*

Chernobyl

Çernobil dizisini izleyen oldu mu bilmiyorum. Ben felaket senaryolarını ne izleyebilir ne de okuyabilirim. Bunu da hep görmezden geliyordum. Fakat digi yine bulup buluşturdu karşıma çıkardı. Dedim ki bu bir kurgu değil olup bitmiş bir olay sonuçta biraz bakayım dedim. Böylece şu an ilk bölümü izlemiş oldum, Kendimi hastalanmış hissediyorum, bu nasıl bir faciadır anlatılmaz.

Kurgunun içine girmemeyi başaranlar için mutlaka izlenmeli. Diktatörlük yağcılık gibi idarecilerle mekanizmanın nasıl işlediği ve aptallık yüzünden bir milyon insanın ölümüne nasıl yol açılabileceğini gösteriyor. Ders gibi adeta.

Çernobil dizisi dün gece enteresan biçimde tekrar karşıma çıktı, edemedim ikinci bölümü de izledim. Sonuçta şuna karar verdim bu dizi izlenmeli.

*

the bletchley circle

Devamını oku “Kurgular ve düşündürdükleri”

Yeryüzü Müzesi Haftası ve The Big Short

Yeryüzü Müzesi-Kitap

Geçtiğimiz yıl yayınlanan bu bilimkurgu öyküleri seçkisini maalesef yeni okuyabildim. Bu kadar geç kaldığım için kendime kızdım. Bence harika bir derleme olmuş, en iyi öykü hangisi diye seçemedim bile, her biri birbirinden güzeldi. Ülkemiz adına ne kadar sevindiğimi herhalde söylemem gerekmez. Bilimkurgu Kulübü​’nü ve İthaki Yayınları​’nı tebrik ediyorum. Harika bir girişim. Kitapta yer alan 18 öykünün 18 yazarını da kutlar, sevgilerimi sunarım.

Kitapta geçen yıl vefat eden büyük çınar  Ursula K. Le Guin ‘in de şöyle bir sunumu var:

Detayları bu adresten okuyabilirsiniz.

the driftless area

Bizim izleyicilerden pek iyi puan alamamış ama nedenini anlayabiliyorum, durağan ve derin içerikli 🙂 Suça, suçluya, ölüme, paralel gerçekliklere, sezgiye, her şeyin birbirine nasıl bağlandığına dair bir film. Ben ilginç buldum.

*

Her günümün en az iki saatini özel terapi görmüşçesine huzur ve neşeyle geçiriyorum. Bu durum üç dizi sayesinde oluyor ve genellikle birbirlerinin peşi sıra yayınlanıyor: Young Sheldon, The big Bang Theory ve Friends 😎😌☘️😌☘️
Friends dizisini izleyen varsa oradaki Tribiani’nin menajeri rolündeki kadın (ki maalesef çok nadir sahne alıyor) oynadığı rol insana haftalarca sürecek bir gülme, taklit isteği yaratıyor. Bazı Dizilerin böyle uzun sürmesi ve bunca ödül alması tesadüf değil, dokundukları bir şeyler var.

*

Cold War

1950’lerde geçen Soğuk Savaş yıllarında Zula ve Wiktor, İkinci Dünya Savaşı sonrasında harabeye dönen Polonya’da karşılaşır. Farklı geçmişlere ve karakterlere sahip olan kahramanlarımız birbiriyle pek de anlaşamayacak tiplerdir ama kader yollarını ayrılmayacak şekilde birbirine bağlamıştır. Zamanda sıçrayarak ilerleyen hikâye, melankolik bir hava, siyah-beyaz görüntüler ve tutkulu bir aşkı izleyiciye sunuyor. Doğrusu siya beyaz ve dönem filmi sevenler için bulunmaz gelebilir. Ben iki türe de pek ilgi duymuyorum. Ayrıca Zula’nın tam bir çok badireden sonra sonunda Pariste buluşabilmişken neden bu şartları ve aşık olduğu adamı terk ettiğinin sebeplerini de hikaye bize açıklamıyor. Yine de buraya izlediğime dair not düştüm. Muhtemelen değişik kültürlerin seyyahı olmak hoşuma gittiği içindir.

*

Bird Box filmi epeydir listemde duruyordu araya diziler girdiği için sıra getirememiştim nihayet bugün seyrettim. Başrolde Sandra bullockun olduğu hayli uzun be enteresan bir film. Nefes almadan izletiyor gerçi bittiğinde gerilen mide kaslarımı gevşetmek için ilk kez yasemin çayı içtim 😀
Film her ne kadar orta düzeyde fantastik bir kurgu gibi görülebilirse de, belli başlı öğeleri metaforik olarak okuduğunuzda hayli derinlik kazanıyor

*

The Big Short

AÇIK ismiyle yayınlanmış film. Ben çok beğendim fakat anlamakiçin çok dikkat sarfetmek gerekiyor. Amerikan ekonomik sisteminin hilesini ve emlak tabanlı bankacılığın çöküşünü deşifre ediyor.
Başlangıç sahnelerinde bir sürü tipik amerikan kısaltmalı kurum ve finans yöntemi ard arda hızlı biçimde anlatılıyor eminim daha bu aşamada pek çok seyirci ay ben bu filmi anlayamam çok teknik deyip yarıda bırakmıştır. Ancak dişini sıkıp devam edenlerimiz bu yöntemin tam da aldatma ve soygunun mekanizması olduğunu standart halkın gerçeği anlamaması için özenle hazırlanmış bir kamuflaj olduğunu anlıyoruz ve heyecan burda başlıyor! Sonra domino taşlarının nasıl birbirleri üzerine büyük bir düzen içinde devrildiğini ve aslında hilenin basitliği bize gösteriliyor (küçük amerika olarak aynı şeylerin ülkemizde olduğunu anlamamak da mümkün değil).
Filmin bir de Brad pitt bonusu var😀
Bir kez daha izlenesi bir film

 

Anon ve Karanlıktan Sonra

Anon

“Anon”, herhangi bir mahremiyetin, cahilliğin veya anonimliğin olmadığı bir dünyada geçiyor. Bu dünyada şahsi anılarımız kaydediliyor ve neredeyse hiç suç işlenmiyor.
Bir insan bu sistemin içinde adsız ve kimliksiz olup, üstelik sistemin içine girebilirse neler olur?
Androidlerden değil insaninsanlardan bahsediyoruz, insanın gözüne girilip onu izlemek mümkün mü? Anılarını silmek nasıl olur?
Fena bir film değil bence, oyuncular da iyi.
*
You Were Never Really Here”, Cannes’da Lynne Ramsey’ye En İyi Senaryo ödülünü getirirken, Joaquin Phoenix’e de En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırmış
Çocukken baba şiddeti gören, ezilen ve sonrasında yine şiddet dolu bir hayat süren Joe, mesleğini geride bırakmış ve hayatını, seks ticareti için kaçırılan kızları kurtararak kazanmaya başlamıştır. Yozlaşmış New York senatörünün kızını kurtarması için kiralandığı zaman ise bir komplo ağının içine sürüklenir.
Bu derece dram ve şiddeti hiç gürültü çıkarmadan anlatıyor yönetmen, usulca ve içe işleyerek. Ben çok beğendim
*

E’BU dur :)

EBU’lardan çok güzel sonuçlar almaya başladık. Sanırsam zaman bizim yardımcımız oluyor. Senelerdir parça parça yaptığım uygulamalar, kişisel terapiler EBU’da öylesine hesapsızça bütünleniverdi ki, ben bile bu işe şaşmaktayım. Entegral seviye için, yani ikinci düşünce katına adım atabilecek insan sayısının artacağına dair yeniden ümitlendim. Gerçi sonuçta varoluşumuz için her şey mükemmeldir, olabilecek kadarı oluyor. İşaretleri algılayabilmek sadece kolaylaştırıcılar 🙂 (EBU için tıklayınız)

**

Yapılmaması gerekenleri yaparak öğreniyoruz ve tersi de tabi. Zaten gerekler ve doğrular insan uydurması! Esas o-ğ-lan bilincin, biz insanlar vasıtasıyla an be an gelişmesi 🙂

Bi şeyin insana basit ya da kolay gelmesi için, o şeyi “hatırlıyor” olması gerektiğinden emin oldum artık; çünkü anlamak zihinle yapılıyor ve hızı da kapsamı da düşük, oysa hücresel bi ayma işlemi müthiş hızlı ve kolay, o da önceden deneyip bilmişlik gerektiriyor (Rüyaların aydırılmasını da yabana atmayalım).

**

http://www.youtube.com/watch?v=ILSyt_Hhbjg&feature=share

Galiba işte bu sebeple hepinizi frekanslar diye selamlıyorum her gün 🙂

Biricikliğimizin şerefine…

**

Bu Yaşayan bebiş kendine (Y) diye bi imza edinmiş. Bu benim aklıma “Yan oda” kampanyasını anımsattı. Çok güldüm. Vay yan oda vayyy!!! Yerim seni… Yok yani yemiceem sadece bi sevme terimi bu, yanlış filan anlamasın bebiş.

Gold lion’s gonna tell me where the light is,
Gold lion’s gonna tell me where the light is,
Take our hands out of control,
Take our hands …out of control

Now, tell me what you saw,
Tell me what you saw,
There was a crowd of seeds,
Inside, outside,
I must have done a dozen each

**

Ooov… Bugünkü Big Bang Theory hiper süperdi. Yani 40.bölüm. Keşke bi yerlerde olsa da sizinle paylaşabilseydim. Epey zamandır bu kadar dipten ve şiddetli ve uzun gülmemiştim. İyi ki varlar, emeği geçen herkese (türkçe bilmedikleri için görmeyecek ya da duymayacak sanıyosanız, bazingaaaa!) teşekkür ediyorum.

The Big Bang Theory

The Big Bang Theory Dizisini neden seviyorum?

Roller çok güzell seçilmiş ve tabi komedi olması hedeflendiği için çok güzel abartılarak, karikatürize edilmişler.

Bi tane kuramcı fizikçi bilim adamı var. Hemen yanına bi de deneysel fizikçi konulmuş. Bunların karşısına iki mühendis konularak, olay nasıl işliyor gösterilmeye çalışılmış.

Tabi hemen karşı dairede bilimle hiç alakasız ama çok güzel ve empatisi gelişmiş bir sıradan (kesinlikle sıradan değil çünkü kızın empatisi fevkalade gelişkin)insan tiplemesi yerleştirilmesi harika bi kurgulama.

Bunların güncel hayatları, anneleri (evet özellikle anneleri çok dikkat çekici),  ilişkilerinin gelişim yönleri, harikulade.

Ekşi Sözlükten seçmeler:
genel olarak 3 ana karakter, 2 de yardimci karakterden olusmakta dizi.
leonard hofstadter: dizide penny adli hatuna yanik bas karakterlerimizden biri. gercek hayata ve duygulara diger karakterlere gore daha uyumlu gorunuyor. celiski icinde yasiyor gidiyor garibim, bir taraftan ruhundaki “geek” lige ihanet edemiyor, ote taraftan da normal bir yasam ve iliski icin can atiyor.

sheldon ross (edit: sheldon cooper olacak. aychovskynin belirttigi uzere o sirada olasilik calistigimdan boyle bir dil kaymasi oldu galiba): leonardin ev arkadasi. bence en komik karakter. ama dikkat edilirse, her ne kadar leonard’a arkadas ve yoldas olarak gonulden bagli da olsa duygularini aldirmis biri olarak gorunuyor. arkadasin empati yetenegi yok diyebiliriz, o yuzden insanlarla iletisimi cok ama cok sorunlu. ama en komik tarafi da bu, en beklenmedik tepkiler bu adamdan geliyor. bence empati yoksunu karakterini en iyi ozetleyen olaylardan birisi soyle bir konusmada ozetlenebilir:
-would not i love your child if he did not know how to calculate area below the curve by using integration?
-i wouldn’t
lakin, en “muhtac” karakterdir ayni zamanda, cocuk gibidir.

penny: leo-sheldon ikilisinin yeni kapi komsusu. aptal sarisin tiplemelerinden biri. nerdlerle zaman gecirmekten hoslaniyor gibi.

rajesh koothrappali: diger favori karakterim, hindistanli fizikci. arada cok bomba espriler yapiyor, ama bunleri gormek icin penny’nin olmadigi sahneleri beklemek zorundasiniz , zira arkadas hatunlarin yaninda kilitleniyor ve konusamiyor. oyle kekeleme falan degil, bildiginiz “system shutdown” moduna giriveriyor, o hali bile yarilmak icin yeterli

howard wolowitz: ukala nerd. myspace, blog, eksisozluk gibi alemlerde pek populer olsa da, gercek hayatta aradigini bulamamis bir adam. penny’nin uyuz oldugu tek karakter. aslinda dizinin guzel bir rengi

genel olarak diziye tekrar bakarsak, gerek karakterleri, gerek esprileri ile cok guzel bir dizi. espriler ruhunuzda biraz “geek”lik varsa hosunuza gidecektir. bazi esprileri anlamak icin hakikaten temel konularda bilgi sahibi olmaniz lazim: leonardin sicim teorisi ile dalga gectigi, sheldonun savundugu sahneler gibi. superman gondermeleri havada ucusuyor
(muhalif sirin, 05.11.2007 20:31 ~ 20.10.2009 21:27)
dizi 4 nerd/geek dahi ama tam olgunlaşmamış(leonard hariç,kendisi bir geçiş formu) arkadaşın başlarına gelen olaylardan ibaret ,tabi karşılarına taşınan penny den sonra ki hayatları.(ki bu kızı izledikçe de izleysiniz geliyor hem çok seksi hem çok sevimli)işin ilginci ise 4 dahi dizi karakterinin yanına koyulacak 5. bayan ve sarışın karakterin mutlaka aptal olması gerektiğini/bekleneceğini zanneden bizlere güzel bir tokat atıyor.öncelikle penny aptal değil sadece sizin benim gibi normal ve birazcık cahil,göreceli olarak tabi.lakin pratikliği ve insan ilişkilerindeki başarısıyla bizim 4lüyü sosyal hayata adapte etmeye çalışıyor,zorla/güzellikle/ikna ederek/tehdit ederek vs. ve bizim 4 lünün(abazalığı tavan yapmış ama hala annesiyle yaşayan yahudi karakterimiz hariç) hepsininden de hakkından geldiğini söylemeliyiz.

bir ek bilgide sheldon karakterinin anlattıklarını dinleyerek genel kültürünüzü arttırabilirsiniz.

(cnnbs, 30.06.2008 08:11 ~ 08:30)

espriler beklediğimin aksine zeka pırıltılı, bazı bölümlerde yere yatıran cinsten. özellikle sezonun ikinci yarısında sheldon cooper karakteri diziyi alıp taşımış resmen. kişisel tahminim şu ki asıl tutması beklenen karakter howard karakteriydi lakin başarılı olamayınca ve sheldon da izleyicilerden iyi dönütler alınca ikinci yarıda sheldon a ağırlık verildi. iyi de edildi bence. özellikle sheldon ve penny nin posta kutularının önünde karşılaştığı iki sahne de harika olmuş. biri, dokuzuncu bölümde penny nin “it was a joke” sözünden sonra sheldon ın gülüşü. diğeri de sezon finalinde sheldon ın penny e çince bagırdığı sahne.

(teletabi, 11.07.2008 02:18