Altı derece ayrılık-Küçük Dünya Sorunu

Altı derece ayrılık, gezegendeki herhangi bir kişinin, beşten fazla aracısı olmayan bir tanıdıklar zinciri aracılığıyla gezegendeki herhangi bir kişiye bağlanabileceği teorisidir.

Kullanıcılar, birinci, ikinci ve üçüncü derecelerinde kişilere mesaj gönderebilir ve ilan panosu öğeleri gönderebilir ve sitedeki diğer kullanıcılarla bağlantılarını görebilir. SixDegrees, günümüzde yaygın olarak kullanılan genel formdaki ilk sosyal ağ sitelerinden biriydi.

Arka plân

Neredeyse hepimiz evden uzakta, bizimle bir tanıdık paylaşan yeni biriyle karşılaşma deneyimini yaşadık. Bu fenomene, ilk olarak Amerikalı psikolog Stanley Milgram (1933-1984) tarafından incelenen küçük dünya sorunu denir. Buradaki orijinal makaleye atlamaktan çekinmeyin.

Makale, tarih, sosyoloji ve diğer disiplinlerle ilgili birçok tartışmada rol oynayan toplumdaki matematiksel yapıyı keşfetmeye yönelik deney ortamı için ilgimi çekti. Günümüzde herkes birbirinden birkaç tıklama veya beğeni alıyor (sosyal platformlar sayesinde), ancak farklı görüşlere sahip topluluklar her zamankinden daha fazla bölünmüş durumda. Yeni zorlukları çözmek için biraz eski moda ihtiyacımız olabilir.

Devamını oku “Altı derece ayrılık-Küçük Dünya Sorunu”

10 ESKİ TEKNOLOJİ

Eskilerde bulunan teknolojiler, anlam bulunamamış izler hep ilgimi çekmiştir. Yazılı tarih öncesine dair ne çok gizem var hala. Gerçekten de hep söylendiği gibi zaman her iki yöne doğru da gelişmeye devam ediyor. Sır şu an ve burada!

  1. Devasa Taş Küreler: 1939 yılında Kostarikanın güneyinde 500 kadar taş küre bulunmuş. Ağırlıkları 2 kg.den 16 tona kadar değişen bu kürelerin nasıl yapıldıkları ve neyi temsil ettikleri bilinmiyor. Bazıları insan ve hayvan heykellerinin yanında bulunmuş olan bu taşların astronomik bir  takvim olabileceği görüşü var, ancak çoğu yağmalanmış, yerinden kaldırılmış; bu nedenle de düzgün bir araştırma yapılamamış. 
  2. Roma Dodekahedronu: M.Ö. 200. yıla kadar uzanan tarihi ile 12 yüzlü, taş veya pirinçten yapılmış delikli bir obje. Her yüzünün pentagonal bir şekilde ve ortasında bir deliğin olduğu objeler. Avrupa’nın pek çok yerinde yüzlercesi bulunmuş, ancak ne işe yaradıklarına dair bir kayıt yok. Mumluk, su terazisi için zar göstergesi veya Roma Kartalına destek olarak kullanıldığı öne sürülmüş.
  3. Phaistos Diski: 1908 de Girit adasında bulunmuş. 15 cm. çapında pişmiş kilden yapılmış diskin Bronz Çağı ortalarına ait olduğu düşünülüyor. Her iki yüzünde 242 sembol kazınmış, bu sembollerin anlamı hala çözülememiş. Sembollerin diske mühürleme yöntemi ile basıldığı, dünyanın en eski yazılı objesi olabileceği düşünülüyor. Bir baskı aleti, müzik bestesi, varlık envanteri veya bir oyun olabileceği teorileri var. 
  4. Delhi’deki Demir sütun: 6 ton ağırlığında ve 7.21m.lik bu sütunun 1600 yıllık olması ve halen paslanmamış olması, üzerinde bulunan yazıların okunabilir olması dikkat çekici. Demirin içinde yüksek oranda fosfor olması ve Kristal yapısı altında yer alan demir hidrojen fosfat hidrat nedeni ile  korozyona dayanıklı olduğu düşünülmekte. 
  5. Ulfbert Kılıcı: Avrupa’nın farklı bölgelerindeki savaş alanında bulunan, yapımcısı bilinmeyen, MS 800 – 1100 yıllarında Vikingler tarafından kullanılmış ve 170 adet bulunmuş kılıç. Saf çelikten yapılmış ve üzerlerinde hala ne anlama geldiği çözülememiş Ulfbert sözcüğü var. (Ulfberht kılıçlarında kullanılan metal, günümüzde pota çelik olarak bilinir; modern dönemde iki farklı yöntemle yapılan çeliğe uygulanan bir terim ve bu yöntem bu kılıçlardan 800 sene sonra yapılabiliyor). O dönemde bu teknolojinin nasıl kullanılabildiği de açığa çıkmamış.
  6. Zhang Heng’ın Sismografı: Çinli astronom ve şair Zhang Heng’in yaptığı tarihin ilk sismografı.Yarattığı bakır aletin üzerinde farklı yönlere bakan ejderhalar, altında da ağızları açık olan kurbağalar vardı. İçinde sallanan sarkaç sayesinde sarsıntı sırasında ejderhaların ağızlarındaki toplar kurbağaların ağzına düştüğü sanılıyor. Ancak aletin orijinali  yok olmuş ve nasıl işlediği tam belirlenememiştir. 
  7. Yunan Ateşi:  Suyla karışınca ayrılamayan, yanıcı bir likit madde. Deniz savaşlarında kullanılmış. Çeşitli malzeme denemeleri yapılmış, kızgın kömür, kükürt ve zift karışımından oluştuğu, daha sonra MS 660’larda zift, reçine, kükürt, nafta, kireç ve güherçile ile zenginleştirildiği, MS 7. yüzyıldaki geliştirip etkisini arttırma işi Suriyeli bir göçmen olan Kallinikos tarafından geliştirilmiş. Video, formülün tekrarı için araştırmalar yapıldığı, ancak gerçek formülün bilinmediğini söylüyor.
  8. Şam Çeliği: Haçlı savaşları sırasında askerler daha önce görmedikleri bir kılıçla karşılaşıyorlar. , Müslüman ordularının kullandığı kılıçlar, şam çeliğinden yapılmış, esnek ve zarar görmeden taşı bile kesebiliyordu. Gerek çeliğin içindeki madenler, gerek dövme teknikleri ustaların ölümü ile tam öğrenilememiş. Bazı araştırmacılar şam çeliğini oluşturan maddeleri tam olarak bulduklarını söylemekte, hatta bir İspanyol üniv. Patent de almış. Ancak metalürji uzmanları arasında tartışma devam ediyor. 
  9. Antikythera Mekanizması: Çürümüş bu pirinç obje 2000 yıllık analog bilgisayar.1901 yılında Yunanistan Antikythera adası yakınlarında denizde bulundu. 82 parçaya ayrılmış pirinç objelerden oluşan aygıt, kozmik bir saat gibi. Ayın evrelerini, ayı, günü hesaplamak için kullanıldığı, ay tutulmaları ve olimpiyatların tam zamanının  hesaplamasını da yaptığı düşünüldü. (2002 yılında iki uzman, “linear tomografi” adlı özel ve gelişmiş bir görüntüleme yöntemiyle cihazı yeniden incelediler. Düzeneği oluşturan çarkların çok ayrıntılı görüntüleri elde edildi. Bu bilgiler ışığında cihazın çalışır bir kopyası yapıldı. Bu yeni düzenek, yalnızca ayın ve güneşin hareketlerini değil, Eski Yunanlıların bildiği gök cisimleri olan Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’ün hareketlerini de gösteriyordu.) Kimin ve nasıl geliştirdiği bilinmiyor.
  10. Voynich El Yazması: Polonyalı bir arkeolog olan Voynich tarafından bulunan el yazması. Karbon testi ile 15. Yüzyıldan kalma olduğu tespit edilmiş. Yazıldığı alfabe halen çözülememiş. İçinde botanik, biyoloji, astroloji gibi bölümleri ayırmak için kullanılmış pek çok çizim var. Ayrıca suyun içinde duran ya da yürüyen çıplak kadın minyatürleri var. Bu kadınlar tüp ya da mühürlerle iletişim kuruyorlar. (Vikipedia ise bu havuzda kadınlı çizimlerin balneoloji (kaplıca tedavisi – şifalı sular ) ile ilgili olduğunu söylüyor.

İnsan uygarlığının tam olarak nasıl bir bilinç ve teknoloji gelişim eğrisi çizdiği her gün biraz değişiyor, ezber bozan buluşlar oluyor hatta öyle ki, Göbeklitepe’nin keşfinin şoku henüz atlatılıp dünya ülkelerinin tarih kitaplarına intikal etmedi. Şaşkınlık mı sürüyor, başka sebeplerimi var bilemiyorum.

Resim bana ait suluboya

Mitoloji Derlemeleri

Daha önceden de elimde mitoloji ile kaynak ve arşiv vardı. Hem onları bir araya getirip derlemek hem de yeni bir proje olsun diye Dünya Mitolojisi sitesine başlamış bulunuyorum. Biraz internetten biraz kitaplardan güzel bir derleme ve bilgi sitesi olacağını düşünüyorum. Bu konuda bana yardım etmek isteyenlerin iletişim sayfasından bilgilendirmesi yeterli olacaktır. Mitler ve mitoloji bizlere kültürleri tanımamızda ve insanlığın tarihinde hem önemi hem de o kültürün özelliklerini yansıttığı için her zaman ilgimi çekmişti. Elbette çoğu insan gibi amatörce ilgileniyorum ben de. Bu ilgi alanımı bir yerde toplamaya karar verdim diyebiliriz kısacası. Reklamsız, temiz bir site olmasına önem göstereceğim. Her zamanki gibi görsel yönü zayıf ama bilgi ve kod kısmı oldukça güçlü bir site olacaktır orası da.

[wp_rss_retriever url=”https://www.mitolojisi.com/feed” items=”10″ excerpt=”50″ read_more=”false” credits=”false” new_window=”true” source=”false” date=”false” thumbnail=”true” dofollow=”true” cache=”3600″]

Büyük Anunnaki İmparatorluğu

Belki önce Büyük Anunnaki İmparatorluğu başlığı ile yayınlanan videoyu izlemek istersiniz, çünkü şimdi onunla ilgili fikirlerimi söyleyeceğim

Şimdilik fantastik-bilimkurgu olan Annunakiler (bana göre) konusunu uzun bir zamandır biliyorum, Sitchin’in ilk kitaplarıyla başlamıştı sanırım ve tabi Sümer tabletlerinin yorumlarıyla şekillenmişti. Bu videoda bilim ve kurgu kısmı ayrılmaya çalışılarak oldukça iyi bir özet yapıldığını söyleyebilirim.
Bu kurgunun Kryon tarafından destekleniyor olması belki de Lee Caroll’un Anunnaki varsayımına inandırılmış olduğunun bir göstergesidir, ya da gerçekten insanlık tarihi ciddi bir değişim geçirecek. Bu olağan bir şey bana göre çünkü zamanı lineer yapının ürünü olarak algılamaya başladığımızdan beri geçmişin de gelecek gibi şu anda şekillendiğinin farkındalığına oldukça yaklaştık. O halde bu konu ya da her konu ile ilgili temel soru şu: Bu kurguyu gerçekliğe taşımaya yani inanmaya hazır mıyım? Bunun gerçek olmasını ister miyim? Bu kurguya geçit vermek ne tür sonuçlar getirecek ve ben bundan hoşnut olacak mıyım?
Daha fazla uzatmanın manası yok, söylemek istediğimin anlaşıldığından eminim. 🙂

Devamını oku “Büyük Anunnaki İmparatorluğu”

Eşekli Kütüphaneci Mustafa Amca

esekli-kutuphaneYıl 1943.
Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok.

Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır:

“Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.

– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten…

23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.
Devamını oku “Eşekli Kütüphaneci Mustafa Amca”