SİBEL ATASOY İle Yaptığımız Söyleşi

Sevgili Sibel Atasoy ile yaptığımız söyleşiyi sizlerle paylaşmak istedim çünkü; hepimizin hayat içinde soruları ve bilinmezlikleri var! Bu sözsel gezintiyi paylaşırken belki merak ettiğiniz soruların cevabını bulabilirsiniz…

 

Neslihan Yazıcılar:

İlk romanınız ‘Sırıtkan kırmızı ay’ da zamanda yana doğru zarif J bir atlayış var. Son roman Laniakea’da ise sadece zamanın değil mekanın ve gerçeklik algısının da değiştiği başka bir evrene geçiyor kahramanımız.

İlk romanınızdan son romanınıza kat edilen bu yolun referanslarından söz edebilir misiniz?

Sibel Atasoy:

Laniakea’yı yazarken hatta bittikten sonra bile bu söylediğiniz benzerliğin farkında değildim. Tuhaf değil mi? Farkına vardığımda çok şaşırdım, gerçekten de her iki romanın kahramanlarının başına gelen olay bir şekilde benzeşiyor, adeta onları saran atmosfer sihirli denebilecek bir kazayla değişmiş. Aynı zamanda her iki romanın kahramanı bu sıra dışı sıçramayı yapabilmelerini oldukça acı veren gerileme/kayıplara borçlular, öyle ki her ikisi de eski algının gerçekliğine dönebilmenin müthiş çabasını gösteriyorlar fakat değişim süreci başladığında bunun mümkün olamadığı anlaşılıyor. Böylece sonraki kabul ve keşif aşamasına geçilebiliyor.  İki roman arasındaki uzunluğun on beş yıl olduğunu düşünürsek bu süreye bir insanın iki esaslı değişiminin sığabileceğini görüyorum. İlk değişim muhtemelen Bir Kadını Öldürmek kitabımda olmuş diyebiliriz.

İlk ve son kitaptaki en bariz fark, ilkinin kahramanı kendi atmosferinde 5 kişiyi etkiler biçimde dönüşürken, son kitapta Serap, ülkesinin hatta dünyanın değişimini özellikle 2037 yılı sahneleriyle apaçık ilan ediyor. Yine ilk kitapta dönüşümün kişisel ve duygusal nedenleri olduğunu görüyoruz fakat Laniakea tam bir kaza! Gerçeklik algısı, tüm dışsal ögelerin içsel yansıması olarak toptan bükülüyor! Bu terim fantastik edebiyatın ve büyücü diye nitelendirilen yüksek bilinçli şahısların gösterebildiği bir şifa mucizesidir diyebilirim.

Neslihan Yazıcılar:

Bir kadını öldürmek demişken, o romanınız tercihe bağlı olarak birden fazla düzlemde okunabilen bir roman olarak dikkatimi çekmişti. İsteyen aynı anda iki roman hatta iki düzlemi birleştirerek bir üçüncü romanı da okuyabiliyor.  Bu kurgunun bir nedeni var mıydı? Yukarıda bahsettiğiniz ilk değişim bu kurguyu zorunlu mu kılmıştı?

Sibel Atasoy:

Bilinçaltımda neler olup bitiyor bunu pek bilemiyorum, belki de şartlar böylesi değişik bir kurgulamayı gerektirecek şekilde hizalanmıştı. Bir Kadını Öldürmek kitabı benim evrenin o gün itibariyle (2004) görebildiğim bir fotoğrafını çekmiş olan, Oyun Kuramı adını verdiğim beş sayfadan ibaret bir akış ile başladı. Böylece kitabın tek sayılı bölümleri deneyimsel, çift sayılı bölümleri kuramsal bir dizin içinde sürdüler. Bu yazım sitilinin başka bir örneği olduğunu sanmıyorum. Bir kararla böyle yapmadım, öyle olmasına izin verdim.  Annemin de sıklıkla söylediği gibi acayiplikler herhalde benim ayrılmaz bir parçam J Örneğin Venüs Bağlantısı kitabımda da isterseniz kitabı okur, isterseniz en başta okuyucuya sunulan Einstein’ın beş bilinmeyenli denklemi yöntemiyle kurduğum bulmacayı çözersiniz, her iki türlü de katil kimmiş anlaşılır! J

Neslihan Yazıcılar:

İnsanın yaşadığı kaba, sert ve acımasız gerçeklikten daha iyi ve sevgi dolu bir evrene kaçışı olarak da okunabilir mi Laniakea?

Devamını oku “SİBEL ATASOY İle Yaptığımız Söyleşi”

Laniakea İsmi Nereden Geliyor?

The Laniakea Supercluster (Hawaiian: Laniakea “immeasurable heaven”; lani for heaven + akea for immeasurable or spacious) is the galaxy supercluster that is home to the Milky Way, the Solar System and theEarth. It consists of three regions, which were previously designated as separate superclusters:

cc_Laniakea_ölçülemeyen cennetThe name Laniakea was suggested by Nawa‘a Napoleon, an associate professor of Hawaiian Language and chair of the Department of Languages, Linguistics, and Literature at Kapiolani Community College, a part of the University of Hawaii system. … The name honors Polynesian navigators who used knowledge of the heavens to voyage across the immensity of the Pacific Ocean.

https://en.wikiquote.org/wiki/Laniakea_Supercluster

Uluslararası bir araştırma grubu, Samanyolu’nun da bir parçası olduğu süperkümenin haritasını çıkardı. Süperkümeye Laniakea adı verildi. Hawaii Üniversitesi’nde çalışan ve Hawaii dili uzmanı olan Nawa’a Napoleon tarafından önerilen bu isim, Hawaii dilinde “cennet” anlamına gelen “lani” ve “sonsuz” anlamına gelen “akea” kelimelerinden türetilmiş. Doç. Dr. Napoleon, bu ismi önerirken, astronomi bilgilerini kullanarak Büyük Okyanus’ta seyahat eden Polinezyalılardan esinlenmiş. Yaklaşık 100.000 gökada içeren Laniakea’nın çapının 500 milyon ışık yılı (ışığın beş yüz milyon yılda katettiği mesafe) kadar olduğu ve içerdiği kütlenin ise Güneş’in kütlesinin yaklaşık 1017 (yüz milyon kere milyar) katı olduğu belirtiliyor. Araştırmanın sonuçları Nature’da yayımlandı. – See more at: http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/dunyanin-yeni-adresi-laniakea#sthash.xnFsKW1D.dpuf

Kuantum dolanıklık ve Laniakea

13230934_10154786639608356_503004406_oDolanıklık, deneylerle defalarca kanıtlanmış gerçek bir fenomen, ancak arkasındaki mekanizma tam olarak açıklanamıyor. 2012 yılında araştırmacılar, iki ada arasında bir Qubit’i 143 km’lik uzaklığa ışınlamayı başarmışlardı. Kuantum ışınlama, özellikle uydu tabanlı bir kuantum iletişim ağının kurulabilmesinde özel öneme sahip. Bilimkurgu filmlerdeki ışınlama olgusu, teorik olarak zaten bu yöntemleri içeriyor. İnsanlar, ileride, Işınlanan Qubit’leri ileten yapay uyduların gücünü, maddenin enerjiye dönüştürülerek uzay-zamanda hareket ettirilmesinin muhteşemliğini, uydularla ışınlamanın, küresel ışınlama sistemi düzeyine erişmesini ve kuantum interneti deneyimleyebilir. Fotonlar arasındaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun, bir tanesinin gösterdiği tepki diğerini de etkiliyor. Kuantum Dolanıklık konusunda, zamana karşı iki parçacığın dolanık olabileceği matematiksel olarak tanımlanmış. Sadece birkaç atom kullanarak, bir yerden başka bir yere kuantum teleportasyon olasılığı için Kuantum Dolanıklık kavramı gündeme gelmektedir, buna kodlama olasılığı dahildir. Teleportasyon, uzaklara ayni anda bilgi iletirken, geçmişten gelecek zamana akan ve iletilebilen bir mesaj aktarımı söz konusu olabilir mi? Neden olmasın, bu fikir; Kuantum Dolanıklık olgusu yüzünden olası. Zamanda hareket eden bir kuantum mesajına hazır mıyız? (muhtelif alıntılardan)

İç rüyanın dışa yansıması süreci oldukça gizemli bir işlem. Birilerinin hayal etmesi gerekiyor bu kaçınılmaz. Birileri de hayal edilip projekte edilmiş olanları daha 3B’de gerçekleşmeden – ama başka frekansta oluşuma geçenleri- önce görebiliyor, medyumlar, vizyonerler gibi. Her şey kuantum dolanıklık alan/an’da oluyor. Biz ise hala çaresizce lineer anlamaya çalışıyoruz. Bence kendi sınırlarını zorlayarak ellerinden geleni yapıyorlar tıpkı her birimiz gibi. Ve hepsine teşekkür borçluyuz. Bu konuları kurgulaştırabilmek ve görselleştirebilmek başlı başına mucize. İşte Laniakea da bunu deneyenlerden biri ve daha sıcağı sıcağına geçtiğimiz hafta raflara çıktı..

Laniakea -Sonsuz Cennet

Yapısı itibariyle heyecanlı bir fantastik-Bilimkurgu olan Laniakea, içinden Lemurya bilgeliği olan Huna Bilgisini geçiriyor, yani urban shaman rüyası görüyor.

İçinde hiç savaş olmayan bir Bilimkurgu (interstellar gibi) nasıl olur acaba diye merak edenler için bir öneridir Laniakea.

Tıklayınız

Laniakea – İlk Yorumlar

Beklediğim kadar iyi olmuş kitap.. Hatta çok daha iyi.. Dahası,  “işte budur” dedirtti bana kaç defa.. Yani o kadar kafamdaki modele yakın..
Seninle aynı frekansı yakalamış olmaktan – bilmiyorum kaçıncı defa – derin bir memnuniyet duydum yine.. Sen yalnızca filozof değilsin güzelim, yeni dünyanın kurucularındansın.. Tamam rüya, tamam senin anladığın birlikte yaratma ama ben hep derim varlıkların özgül ağırlık dereceleri farklıdır. Biliyorsun astrolojide anne karnındayken aldığımız tutulma etkisi, bu reenkarnasyondaki  varoluş nedenimizi işaret ediyor.  Senin tutulman  Oğlak burcunda.  Yani yeni sistemler, kurallar  ve yapılar kurmak için buraya gelenlerdensin.. Bence ele başlarından hem de.
Okuyanları çok değişik düzeylerden anlam çıkaracak tabi, ama yine de bu gerçekliğe biçim verecek , çünkü çok güçlü bir şekilde ifade edildi.
Daha detaylı yorum için bir daha okuyacağım canım.
Ruhuna, kafana, eline sağlık
Rezzan Terzi-Nisan/2016
💜💚💛
Hayatımda ilk kez bir Türk yazarın yazdığı Türkçe Bilimkurguyu bu kadar büyük bir zevkle ve merakla okuyorum Sibel’cim. Okuduğum (ki iyi bir okuyucuyumdur bu konuda çocukluktan beri) kadarıyla Bilim Kurgu’nun priması olmuş. Ama aynı zamanda bence hakikatin de özü. Bir de okurken resmen o alemlere gidiyorum yani tasvirler muhteşem. Tabii ben de yetenekliyimdir imajinasyonda 🙂
Tam okurken iç sesim “Kolektif Bilince Yolculuk” diye bir şey söyledi. Bilmiyorum artık…
Tüm kalbimle söylüyorum çok beğendim. Beni bu kadar heyecanlandıran ve meraklandıran ilk Türkçe bilim kurgu polisiye ama bu betimleme bile az.
İyi ki varsın. Seni seviyorum.
Feryal Çeviköz Nisan/2016
💜💚💛
Yeni Dünyanın kutsal kitabi bu olmalı Çok etkilendim, birçok kısmı tekrar tekrar okuyacağım. Bütün gizemleri açığa çıkarmış gibi, bütün kilitli kapıları açmış gibi. Her sey bir yana o yarattığın şahane gelecek beni kendi adıma o geleceğin yaratıcılarından biri olmaya talip ettiren umut dolu pırıl pırıl bir kitap. Ellerine varlığına sağlık, teşekkür ediyorum
çok daha fazlası aslında. Şimdilik ancak bu kadar Çıkıyor ağzımdan. Büyük bi sevgiyle yapmışsın bu isi, bunu çok yoğun hissettim. Aynı zamanda bu kurgunun gercekleşmesinin ne kadar mümkün ve elimizde olduğunu hissettirmişsin. Kocaman sevgiler
Hanife Altuntaş – Nisan/2016
💜💚💛