Pegasus Sembolü

Yunan mitolojisinde kanatlı bir attır. Tanrılar tanrısı Zeus’un oğlu Perseus’un başını kestiği canavar Medusa’nın akan kanlarından doğduğuna inanılır. Kanatlı at doğar doğmaz gökyüzüne uçmuş ve tanrıların arasına karışmıştır. Athene tarafından evcilleştirildiğine inanılır. Hakkında çok hikaye anlatılan Pegasus, bir süre de şiir sanatının sembolü olarak kabul edilmiştir. Pegasus’la ilgili birçok hikaye daha vardır. Bunlardan birine göre Pegasus bir gün arka ayakları ile bir dağa tekme vurunca oradan Hippokrene pınarı fışkırmıştır. Bu pınarın suları sonradan insanlara şiir yazma ilhamı vermeye başlamıştır.

Bundan dolayı Pegasus eski edebiyatta uzun zaman şiir sanatının timsali sayılmıştır. erseus tarafından kafası kesilerek öldürülen Medusa’nın kafasından ya da toprağa sıçrayan kanlarından doğduğu gibi iki değişik söylence bulunur. Rengi tamamen beyazdır ve uçmasına olanak veren iki büyük kanadı vardır. Uçarken havada koşan at gibi görünür. Bellerofon ve Pegasus Pegasus doğar doğmaz yeryüzünden ayrılmış ve tanrıların diyarına uçmuştur. Zeus’un yıldırımları getirme görevini üstlenmiştir.

pegasus

Devamını oku “Pegasus Sembolü”

Yeni Dünya’ya dair

“Bizler vazgeçilmez yanlılıklarımızla görüş sahibi özneleriz. Sonuçta, yorumlama öznel bir katkıda bulunmaksızın olanaksızdır” (Tierney ve Rhoads, 1993, s. 322).

Bireyler etkileşimlerini özgür irade ve seçimleri ile yorumlar ve bu yorumlar doğrultusunda davranırlar, böylece örgütsel ve çevresel gerçekliğin biçimlenmesinde kritik bir rol üstlenirler…Bireyler edilgin değildir, yani çevresel uyarıcılara sadece tepki vermezler, fakat aynı zamanda durumu etkiler ve yeniden biçimlendirirler” (Putnam, 1983, s. 36).

Simgeci (symbolic) yaklaşım kültür yaklaşımı ile ayni felsefik temelleri paylaşır, fakat simgeci yaklaşım “simgesel etkileşim” veya insan davranışının yorumlanması temeline dayanır. Temelde, pozitivist paradigmanın tersine gerçekliğin öznel olduğunu ve gerceğin yaratılmasında (contruct) bireyin aktif rol aldığı tezine dayanır.  Gerçeklik öznel olduğu için dünyayı nasıl gördüğümüz ve olgular olarak algıladığımız şeylerin bireyin yorumlama süzgecinden geçtiğini varsayar. Bu nedenle, en tartışmasız gibi görünen konularda dahi zaman zaman değişik sonuçlara ulaşırız çünkü her birimiz, öznel algımızdan yola çıkarak, aynı şeye değişik bir anlam yükler, değişik yorumlar getiririz. Öyleyse, aynı şeyin birden fazla yorumlaması olabilir. Örgüt ortamlarında bu değişik yorumlamaları anlamak, bireylerin öznel yorumlarının hangi süreçlerden oluştuğunu çözümlemek simgeci yaklaşımın temel ilgi alanıdır.

Dr.Hasan Şimşek’ten alıntılar

Bakınız:https://sonsuz.us/blog/?p=9855

Sözleşmelerini her gün -bilmeden-yenileyen insanları talep ettikleri düzeye nasıl çıkarabilrsin ki! İster doktor ol ister şifacı hatta peygamber olsan kar etmez. Geçici ferahlıklar sağlayabilirsin eğer gerçekten bi görücüysen, sonra her şey aslına rücu eder. Sebebi açık; evrende yalnızca tek kural var: Özgür irade kuralı. sa

Bir insanın, kendisinin bile bilmediği ŞU ANdaki gerçeğine en çok yaklaşabildiğimiz alan rüyalarıdır. Bu sebeple, insanla ilgili her tür meslek dalının temel eğitiminde mutlaka rüya görüşmeciliği yer almalıdır. Sanırım önümüzdeki on yılın eğitim programlarında BAK-Birleşik Alan kullanımı yöntemi ile birlikte rüya gerçekliği de dikkate alınacak ve yaygın şekilde kullanılacak.
Bu durum gelecekteki bir dünyanın hatta birden çok dünyanın sistemine dair bir kehanet olmakla beraber, aslında görünen köyün klavuz istemeyecek kadar bariz şekilde belirginleşmesidir. Elimizde bunlardan daha yararlı ve somut bir yöntem henüz yok. Olabilir de… YENİ’ler önce görüş alanamıza girdiler gözlerimizin gerisindeki ekranda belirdiler, sonra söze döküldüler, uygulanıp test edildiler, başarıları göz doldurdu ve şimdi artık bazı olası dünyalarda yaygın uygulama zamanı geldi.

Rüya ve her an yenilenen Gerçek

Piyangodan ne çıkarsa onun rüyası

sonsuz.us/blog

“Gerçekliğin ruhumuz bile duymadan belki de sürekli değiştiriliyor, yineleniyor olduğunu-ama bizim bunu bilmediğimizi, bu bilgiye yalnızca rüyayı görenin ve rüyadan haberdar olanların vakıf olduğunu düşündünüz mü hiç?”

Gerçekliğin ruhumuz değil belki ama minicik bilinç adamız duymadan sürekli değişiyor olduğunu ve kimsenin bunu bilmediğini-önceden ben de bilmiyordum- hiç düşündünüz mü?
Ya da şahit oldunuz mu?
Bu sizde nasıl bir reaksiyona sebep oldu?
Bu konu ve gerçek sorularım, insanın kıyameti olabilecek denli öncelikli, en azından ben öyle hissediyorum.
Cevaplarınız ve yorumlarınız ve paylaşıınız beni sevindirir.

S. Dlgç Blg ben bunu küçüklüğümden beri düşünürüm ve çok ironik gelir bana. bazen başımı yukarı kaldırıp oyunun bazı noktalarının değişmesini isterim oyun kurucudan.
  • Sibel Atasoy Doğru bunu herkes kendine göre bi sıklıkla yapmıştır, “tanrım beni baştan yarat” sendromu diyebiliriz. Benim burada parmak bastığım durum ise tam tersine, gerçekliğin her an değiştiğine şahit olma durumudur, bunu hemen hemen kimse fark etmez-kendileriyle ilgili bi olsa-! Çok tuhafftır buna şahit olmak. Adeta Dövüş Kulübünün beyaz odasında yekpare camın önünde dikilip dışarıya bakmak ve orada her şeyin çöktüğünü ve yeniden yapıldığını seyretmek gibidir.
  • Elvan Emekli Bunu izlerken zamanın genişleyip yayıldığını bazende donduğunu gözledinizmi?
    Sibel Atasoy Eveet ama bundan daha dehşet verici hissettiğim de çok oldu
    S. Dlgç Blg benim kastettiğim de o zaten. beni baştan yaratla ilgisi yok. önümüze konan gerçekliğin sürekli değişmesi. tıpkı bir oyun gibi
    Elvan Emekli Var olduğunuzdan şüphe duyduğunuz da olmuştur o halde?:)
    Sibel Atasoy Korkunç. Yani, varlığından şüphe duymak insanın kendine korkunç geliyor, çünkü muhtemelen hücrelerim dehşete düşüyorlar o anlarda.
  • S Dlgç Blg tüm bu kanallıklar, dinler, enerjiler, herşey ama herşey dışardan geliyor hiç düşündünüz mü? insan olarak farkındalığımız da gücümüz de etkimiz de ancak izin verildiği kadar. bir tanrı değil de bir sistem tarafından yönetilen bir oyun alanı gibi. önümüze konan yemler, herşey büyük bir s,mulasyonun, bir oyunun parçası gibi.

    açlık oyunlarını izlediniz mi

  • Elvan Emekli Korkutucu olabilmekle birlikte çok mühim bir farkındalık
    Sibel Atasoy bilmiyorum nedir onlar (açlık oyunu)?
  • S. Dlgç Blg fantastik bir film. kitabı da var.
    Sibel Atasoy Hayır okumadım, oynamadım ancak ben oyunun içine girdim! Bu durumu yaşayanların hislerini merak ediyorum
    S. Dlgç Blg oyunun zaten içindesin tatlım. sadece oyun olduğunu farkettin? yoksa kitabındaki kadın gibi oyundan çıkmak mı istiyorsun
  • Sibel Atasoy İnan öyle bişey değil, senin söylediklerin bu şeyleri çok iyi anlıyorum çünkü yirmi sene önce böyle söylüyordum, on sene önce dediğin gibi yazıyordum. Şimdi yaşıyorum. Oyundan çıkmak hiç sorun değil (kitaptaki öykü yıllar önce yazılmıştı)
    S. Dlgç Blg peki ne o zaman? farkı ne
    Sibel Atasoy Sessizce paylaştığım yazıyı bir daha oku ve sorularımı da oku. Başka bi şey diyemem şu an. Ursulanın bu kitabını okumuştun herhalde, Oradaki Orr (kitabın üç kahramanından biri) bu durumu yaşıyor, ancak böyle bi benzetme yapabilirim.
  • S. Dlgç Blg okudum ama onu bir kitap gibi algılamamışım nedense
    Sibel Atasoy Önce kurgusu sonra OLgusu geliyor.
    S Dlgç Blg bu yazdıklarının hiçbirisi bana yabancı gibi gelmiyor hala. farkındalık bu değil mi zaten? ben bütün hayatımı bu rüyayı dışarıdan izleyerek geçirdim zaten. hala da öyle. dışarıdan kurgulanan ve anlık oynanan bir oyun. kırmızı çemberle bu kurguya benim de dahil olduğumu hissettim. önce kurgu, sonra oyun, sonra da kurgunun da oyunun da farkında olduğum haa durumu
    Sibel Atasoy Tamam o halde, ne hissediyorsun?
  • Dlgç Blg ne mi hissediyorum? öncelikle bütün insanlara uzak hissediyorum. hala niye uyanmadılar diye kızıyorum. engebelerle dolu bir arazide boşu boşuna önüme gelen engelleri aşıyormuşum gibi hissediyorum. başarı, ün, para gibi insanca şeylerin hiöbirinin peşinde koşamayacak kadar uyanık hissediyorum . bunlar bana hiçbirşey ifade etmiyor, beni heyecanlandırmıyor. çook uzun süredir bir hedefin peşinden koşmak da anlamsız geliyor. bütün bu dinler, herşey, insanların sevgiyi tanımalarına vesile olmak için sisteme sokulmuş gibi geliyor ve insanların bunu nasıl göremiyor olduklarına şaşıyorum. bütün bu manipülasyonlar, bu oyunlar, en ufak bir yapay rüzgarda ellerinden uçup gidecek bu maddi şeyler için bunca çaba gözterilmesini hiç ama hiç anlamıyorumç ve de çoook ama çook yalnız hissediyorum. sanki tek başına uyanmışım gibi. etrafımda uyum yarattığımı düşündüğüm insanların bile aslında bir illüzyon olduğunu anladığımda hayal kırıklığı yaşıyorum. nasıl bitecek bilmiyorum ama artık çok sıkıldım.
    Sibel Atasoy Güzel. Sıkılmak YENİ’ye gebeliktir.
  • Dlgç Blg aaah sibel. tek istediğim sevgi. bu dünyada var mı, artık çok emin değilim.yoksa oyun da sıktı beni. esasen belki de o bile illüzyondur belki. benim illüzyonum. diğer herşey o kadar elde edilebilir ki… kendi başına yapılabiliyor. oysa sevgi… başka bir insanla güzel..
  • Sibel Atasoy İşin felsfesine geçeceksek, sevgi bu dünyada bolca var. Saygı biraz daha az sanırım.
  • Dlgç Blg benim sevgi dediğim şey farklı birşey. bu dünyadaki herşeyimsin, canımsın vs dedikten sonra nefrete dönüşebilen şey değil. saf , öz sevgi. ben bu dünyada annenin bile bebeğini sevemediğini gördüm, duruma göre sevgiyi gördüm, çok sevince karşı tarafın götünün kalktığını gördüm. sevginin derinliklerinden bahsediyorum, korkmadan sevmekten, korkmadan seven iki tarafın varlığından. sevginin dehlizlerinde birlikte kaybolup nirvanaya ulaşmaktan…
    Sibel Atasoy Tabi bu kelimenin muhtemelen yedi milyar çeşit açılımı var.
  • Dlgç Blg kelime önemli değil tatlım, bu dünyada böyle bir sevgi var mı?
    Sibel Atasoy Senin tarifine uyan durum var bana göre, hem de artan oranlarda ama onun ne olduğunu söylemek istemiyorum.
  • Dlgç Blg gizli bir bilgi mi nedir? ben dünyaya bunu için geldim sanırım, bunun peşindeyim ama bulamadım
  • Sibel Atasoy Gizli olduğu için değil, eğer yanılıyorsam başkalarını da -bir kişi bile olsa- yanıltmak istemediğimden söylemiyorum. Ancak aslında bu kavramı bir çok yazım içinde ve örneklerde ele aldım, almaya devam ediyorum. Yani örtük olarak görüşümü paylaşıyorum. Görüşlerimizin farklılığı hep evrelerle ve biricikliğimizle ilgili. Yani yaratımda her şey yolunda.

Kapı Nedir?

Hem içe hem dışa doğru açılır bazı kapılar.Örneğin hastane lokanta servis kapıları, eski barların kapıları gibi.
Neden diye soruyorum ve cevabı basitmiş, elin meşgulse, tokmağı kullanamayacaksan diye. Üstelik bunlar kilitsizdir. Zzzıttt içerdesin… Zzzıttt dışardasın. Şimdilerde döner kapılar oda. Dön baba dönelim. Aynı cebe birkaçımız girelim, çıkalım. içerdeki hava kaçmasın, enerji ziyan olmasın, alışveriş torbaları bol olsun, eller meşgul olsun vs filan vs.

-kayıt dışı-Döner kapılar MODA olacaktı, oda olmuş. Tuşlara basan parmak uçlarımı uyarıyorum, bana diyorlar ki; “M” nedir?-kayıt dışı-

Kapı Nedir?

Kapı, isimler arası geçiş sağlayan mekanizmadır. Eğer kapı olmasaydı mazallah isimlerin birbiriyle ilişkisi kesilirdi, öylesine kesilirdi ki, onların her biri uzayın boşluğunda sonsuzca -gibi- süzülen atıklar olurdu.

Öyleyse Köprü nedir?

Köprü, eylemler-karşıtlar arası geçiş mekanizmaları. Kapıya göre daha maliyetli olurlar haliyle.

Aslında her ikisi de bi ARA’da gibi görünüyorlar, hakikaten böylesi büyük bir fark var mı aralarında?

-kayıt dışı-Bi dakka, hem sen ne demeye güzelim devasa ağaçları yok ediyorsun, şırıl şırıl akan dereleri kurutuyorsun da ondan sonra  içerinin ısısı dışarıya kaçmayacakmış! Sana ne benim elimin meşguliyetinden, düpedüz sersemlik bu. -kayıt dışı-

Yani benzerlik de var, fark da var. İkisinin de “K” harfi ile başlaması tesadüf mü?

“K” Nedir?

-kayıt dışı- Bügün her şey bi saçmalık! Zaman durdu galiba -kayıt dışı-

Amaaannn bu da soru mu şimdi? Yani Kozmik işte. K-oz-mik. Hatta Ko-z-mik

Ay şimdi de OZ nedir, KO nedir, allahaşkına nedir senden çektiğim, biri baksın tdk’ye bi yere.
Neyse ciddiyeti davet ediyorum.
İsim Nedir?

İsim, içine kocaman bir cin(!) hapsedilmiş cam şişedir.
O halde kapı bu cinleri serbest mi bırakıyor?
Yani isteğe bağlı. Açarsın girersin, bakarsın ve çıkarsın da. Kimse senden bi şey yapmanı beklemiyor.
Bu durumda isimler sanki simgeleri/sembolleri de anımsatıyor?
Evet isimlerden önce onlar vardı daha azdı, Sembol’ün isimlerden farkı onların kapısının olmayışıydı.
Nasıl yani? Onlara erişilmiyor mu, uzayın boşluğunda sonsuzca sürüklenennn…
Yok öyle değil, bunları kırıp içine bakılıyordu, ceviz gibi.
Aaa bi kere kırılınca artık işlevi yok oluyor yani? Oysa isimlere gir çık konya altı saat!
Aynen.

Eylem Nedir, Zıtlık nedir peki?

Eylem, adı üstünde eylemek, fiil, fail. Fail varsa cürüm de vardır -kayıt dışı-çok polisiye okuyorsun-kayıt dışı-
Eylemin en önemli özelliği, bir çeşit eylemin diğer bütün eylemleri reddediyor oluşudur hele zıddını gözü görmesin olur!
Yani eylemler dualitik mi diyorsun?
Bi düşüneyim.

Rüya Kampı

Merhaba sevgili dostlar,

Bu yıl rüya çalışmasını yalnızca kişisel terapiler düzeyinde yapmıştık; ancak rüya görüşmeciliği sistemi de sıkça sorulur hale geldiği ve İstanbul dışından da katılım sağlayabilmek için bu kez farklı bir uygulama yapmaya karar verdim.

Rüya kampı, sadece üç kişilik mini bir guruba, iki tam gün boyunca rüya analizi uygulandığı ve ilerde Rüya Görüşmecisi olmak isteyenlerin seçimi için bir basamak teşkil edecek atölye çalışmamıza verdiğimiz isim.

Katılımcılar bu eğitim süresince bir yandan rüyalarının çözülmesi yoluyla aydınlanacak diğer yandan soru sorma yöntemini öğrenerek, kendilerine ve çevrelerine yararlı olabilecek büyük bir yetenek kazanacaklar.

Toplam 13 saatlik yoğun bir çalışma ve yanı sıra keyifli bir ortamda hafta sonu geçirmek için rüya konusuna özel ilgisi olan arkadaşlarımıza dikkat çekici bir fırsat sunduğumuzu düşünüyoruz. Özellikle sağlık ve farkındalık konusunda eğitmenlik yapan kişiler, psikologlar için danışanlarına büyük yardımı olabilecek bir sistem olduğunu da belirtelim. Daha önce bu eğitimi alan arkadaşlarımız, çalışmalarında kullandıklarını ve çok iyi sonuçlar aldıklarını belirtiyorlar.

Karamürsel’deki merkezimizde yapılması planlanan “Rüya Kampı” hakkında detaylı bilgi -Etkinlik programı ve tarihleri – için lütfen anukigreen@gmail.com adresinden bizimle iletişime geçiniz.

Tabi bu çalışmamızı, yakından tanıdığınız kişilerle paylaşmanızda bir sakınca yok, hatta beni çok sevindirir.

Ayrıca, kendi çevrenizden üç kişilik gurup oluşturabiliyorsanız, hafta içi size özel bir zamanlama yapabilmek de mümkün olabilir.

Sorularınız için buradayım 🙂

sevgi ve selamlar

sa

Rüya kadına benzer; ilk sözü söylediği gibi son sözü de söyler. (DR.Jung’un bi dostuna yazdığı mektuptan)

Farkındalık, biz insanlara dışarıdan gelen bir etki değil, içteki tıkanık ve karartıların şifası neticesinde ulaşılan parlaklık seviyesidir.
Fizik bedende bir rahatsızlık olduğunda modern tıbbın öncelikle ne yaptığını hatırlayalım; Röntgen ya da daha gelişmiş yöntemlerle bedenin sorun/karartı bulunan bölgelerini belirlemeye çalışır. İşte rüyalar da psişenin (bir bütün olarak insanın) röntgen filmleridir.

Bu filmlerin (rüyaların) dilini çözmek için hiç şüphesiz bir uzmana ihtiyaç vardır. Aslında uzman, bu sembol lisanını bilen kişi değil, sembol lisanını ortaya çıkarabilecek olan “soru tekniğinin” uzmanıdır.

Bir G.Jung izdeşi olan Gayle Delaney şöyle söylüyor:” Rüyalar, gerçekten düşündüğümüz ve hissettiğimiz şeyi bize anlatırlar, düşündüğümüzü ve hissettiğimizi ileri sürdüğümüz şeyi değil. Uyanıkken kendimizi körleştirebilir ve bir budala yapabiliriz; ama uyurken bunu asla yapamayız! Rüyalar tıpkı ruhumuzdan gelen bir mektup gibidir; güç, bilgi, yaratıcılık ve sağlık kaynağıdır. Eğer rüyalarımızı göz ardı edersek kendimizi “herkes için erişilir olan ama çoğu insanın farkında olamadığı” zekâdan yoksun bırakmış oluruz. “