Özgürlük içinde

İnsan özgürlüğe göz diktiğinde -ki buna ruhunuz ya da auamukanız çölde kalmışçasına susamıştır- önce somut konularda özgürlük gibi anlaşılır, ekonomik özgürlük, bağımlılıklardan, sorumluluklardan kurtulmak gibi gelir. Doğrudur da… Fakat buna kavuşunca özgürlüğün çok daha büyük bir kavram olduğunu anlar insan, insanın ben’den BEN’im’e uzanan hem muhteşem hem de berbat yolculuğudur bu.

Az önce tesadüfen Sartre’ın Sineklerinden bir söylem gördüm,

Özgürlük aniden üzerime çöktü ve ayaklarımı yerden kesti…Gölgesini  yitirmiş bir adam gibi oldum, Cennette hiçbir şey kalmamış, ne doğru ne yanlış ne de bana emirler veren herhangi biri… Kendime yabancıyım, biliyorum. Dışarıda doğa doğaya karşı, hiçbir bahanesiz, nedensiz, çaresiz, kendi içinde bulduğum çare dışında yok bir çare… Yalnızım, yalnızım, yalnız, Ölünceye kadar yalnız.

Benzer bir şey midir bilemiyorum; hayatımdaki dönüm noktalarının birinde (2003-2004) hiç beklenmedik şekilde birlik duygusunu yaşadım, çok kısa sürdü fakat unutulmaz bi görü oldu benim için. Bu görüden şimdiki dikkat alanına döndüğümde tamamen bilinçsizce şöyle bağırdığımı duydu kulaklarım: “her şey yalan (illüzyon) olsa bile ben çokluğa razıyım.” Cümlenin gerisinde söylenmeyen duygu şuydu yalnızlık korkunç bi şey, tahayyül edilmez bir hüzün, yaşamaya değmez ebedi bir hapishane. 

Hayatınızda şu an olmakta olan her şey, özgürleşmekle ilgili diyor Adamus, belki inkar edebilirsiniz ama öyledir. Ve gülüyor ben de gülüyorum. Gülmek güzel şey tıpkı rüyalar gibi ağlamak gibi bizi hafifleten bi şey. Adamus (Tobias’dan yadigar kalan bir kanallık şahsiyeti), özgürleşmenin şu sırada dünyadaki tüm insanlar için tek uğraşı tek mesele olduğunu söylüyor. Özgürleşmek tüm bağlardan ve tanrıdan özgürleşmek hatta RUH’tan (ruh fikri) özgürleşmektir diyor. Özgürlük serisinin ilk konuşmasında şu ana kadar olmadığı kadar cesur! Tanrının man made yani insan yapımı olduğunu açıkça ifade ediyor ki Don Juan (Castaneda’nın ustası Toltek bilgesi) bize bunu tüm kanıtlarıyla sunmuştu daha önceleri.

Tanrıdan özgürleşmek bazı çevrelerce hoş karşılanacaktır ama ruhtan özgürleşmek? İşte bu kolay bi lokma değil, sanırım artık sadece dindarları değil spiritülleri de kaybetmeyi göze alıyor. Bu öylesine bi lokma ki bilimle uğraşan ve kendilerini her şeyin üzerinde gibi gören büyük bir kesimin bile yutamayacağı denli büyük. Peki Adamus bu cesareti neden takınıyor şimdi? Yoksa benim zaman zaman sorduğum şu soruyu mu duydu: “Nereye kadar?

Ruhun saflık ve masumiyet olduğunu, nerdeyse bir çocuk gibi olduğunu da söylüyor Adamus, Bu tam da Kırmızı Kitapta, kendi vizyonlarını hiç sakınmadan paylaşan Gustav Jung’un söylemine benziyor. Jung, orada ruhla karşılaşmış ve onun bir çocuk olduğunu görüp şaşırmıştı, nasıl yani o müthiş dini eğitimler, devasa bir tanrı, aklından geçirirken korku ve huşu ile titrediği o ruh bir çocuk muydu yani? Jung’un bunu hazmetmesi epeyce zaman almış olmalı. 

Devamını oku “Özgürlük içinde”

Graham Hancock ve Ayahuska

Türkçe altyazı maalesef yok ancak Hancock’un konuşması çok anlaşılabilir ve ingilizce alt yazı ile takviye edildiğinde pek çokları için anlaşılabilir olacaktır sanırım. Ted tarafından yayınlanmayan bu konuşmada ne var? Benim gördüğüm kadarıyla kendisi mevcut düzenin CİCİ çocuğu rolünü oynamıyor. Kendi deneyimlerine dayanan coşkulu çıkarımları var.
Ayahuskadan ana tanrıça olarak bahsetmesi ilginç bir nokta, onun bizi iyileştirdiğini hem araştırmaları hem de bizzat kendi deneyimi ile kesin biçimde ifade ediyor.
Böyle antik zaman yakıştırmaları sembolik isimler vermeyi seviyoruz bir insanlar. Örneğin sözü edilen anne ayahuska belki DNA’mızın 7,8 ve 9.cu katmanlarına ulaşmamızı sağlıyordur ki normalde bedenimizin ürettiği DMT maddesi bunu başarıyor olmalıydı fakat bir şekilde bilinçli ya da bilinçsiz müdahalelerle şu andaki kuru nesil ortaya çıktı. Çeşitli tahminlerimiz var, herkesin var ancak henüz hangisini gerçek kılacağımı şahsen ben seçmedim.
Eğer DNAile ilgili kurduğum -sezgisel- bağ doğru (inanmayı seçersek) ise bizi tüm enkarnasyon deneyimleri ile buluşturur(7 ve 8. katmanlar) ki bu da ayahuska deneyimi yaşayanların deneyimledikleri ölüm sonrası ve çok değişik halisünasyon gerçekliklerini açıklar. Bütün bunları aynı zamanda şifalandırıyorsa bu da 9.cu şifa katmanına ulaşabildiğini, aracılık edebildiğini gösterir. Çünkü şifa sadece insanın kendi içinde yapılabilir bir işlemdir, bunu biliyoruz ancak başka kişiler, şifacılar (insan bitki hayvan vs) izin verdiğimiz takdirde bu işleme aracı olabilmekteler.
Hancock’un türkçe yayınlanan tanrıların parmak izleri kitabını henüz okumadım ancak bu videoyu seyrettikten sonra hemen şimdi sipariş ediyorum. Yani dikkatimi avlamayı başardı diyelim 🙂

Çıkış noktası

Bir savaşçı ya da gezgin shaman olmanın yolu bu dört maddede birleşmiştir, daha doğrusu bu ortak noktadan yola çıkarlar:
1.Anlaşma: Sözlerinizi özenle seçin kullandığınız sözcükler de kusursuz olun, ağzınızdan çıkan en küçük bir kelimeye dahi dikkat edin.
2.Anlaşma: Hiçbir şeyi kişisel algılamayın; bize söylene sözleri, yapılan edimleri kişisel almayın.
3.Anlaşma: Varsayımda bulunmayın. Olmuş ve olacaklar hakkında varsayımda bulunmak, yaşamayı engeller ve enerjiyi tüketir.
4.Anlaşma: Elinizden gelenin en iyisini yapın…
Don Miquel Ruiz


* Eğer bazı kişiler benim bu anlaşmadan haberim yok ama şifacıyım diyorlar ise ve gerçekten şifaya aracılık edebiliyorlarsa bu dört maddeyi zihnen bilmeseler de doğrudan bütünlükleri ile biliyor ve uyguluyorlardır, kendiliğinden biliş. Onların yaşamlarına bakın ve bu dört anlaşmayı nasıl uyguladıklarını görün.

Şifa işlemi

“Şifacılar gerçekte şifa vermezler.”
Onların yaptığı şey, ‘bedene geçici olarak dengelenmiş niteliklere sahip olma izni’ vermektir. Enerji çalışması yapanlarınız neden söz ettiğimi bilirler. Şifacılar şifalandırmazlar, denge bulmayı kolaylaştırırlar…
İŞİ YAPAN HASTANIN KENDİSİDİR…
Der Kryon. Benzer söylemleri artık bir çok yerde görebiliyoruz, aşinayız değil mi?
Şimdi bu katmanın bir altına bakalım pireshamanlar 🙂
Hastalık denilen şeyin kişinin kendini ifade yollarından biri hem de en acili olduğunu biliyoruz. O halde ister modern tıp ile isterse alternatif yollar, şifacılarca yaplan tüm dengeleme/şifalandırma teknikleri, çoğu kez o an için işe yarar, peki ya sonrası? Eğer hasta ismi verilen kişi kendini ifade edişinde bir değişiklik yapmadıysa, belirtilerin ya aynen ya da benzer şekilde geri dönmesi olağandır. Buradaki handikap hastanın kendini ifadesinin içeriğinden haberdar olmayışıdır. Mahir ellerde (3.farkındalık düzeyinde) bu ifadenin ne olduğu ortaya çıkarılırsa hasta muhtemelen onu değiştirmek istemez bile! Nasıl! İnsan hasta kalmak ister mi diyebiliriz ama inanın bana insanın her şeyden çok önemsediği şey “kendini ifade” edişini oluşturan inanç/kabuller bütünüdür ve bunu ölümü pahasına savunur, bilmeden yapar bunu ama iddia ediyorum ki bunu bilmesini sağlasanız bile çoğu kez onu değiştirmeyecektir. Hüzünlü bir insan olma paradoksudur bu.
Yıllardır yaptığım (danışanlar ve kendi üzerimde) çalışmalar, kalıcı dengeli hal/sağlık konumunun ancak 3.farkındalık düzeyinde (hem hasta hem de şifacı için) işlem yapılırsa başarıya ulaşma şansı olabileceğini gösteriyor.

Kişilik binasının temelleri

Anladığımız bir çok şeyi, hatta aydığımız (bütünsel,anlık aydınlanma) şeylerin çoğunu uygulamalarımıza yansıtamıyor oluşumuzu kendimize sık sık hatırlatarak işe başlamalıyız. Ancak bundan sonradır ki, anladıklarımızın davranışlarımıza,uygulamalarımıza neden yansımadığı ile ilgilenebilecek kadar hırslanabiliriz.  Bu hırs iyidir, sorunun kökenine inmek için bizde yeterli sarsılmaz niyeti keskinleştirebilir. Böylece üçüncü aşama olan köken sorunsalını çözmeye, ki bu da çoğunlukla 0-7 yaş arasında aldığımız kararların/inançların (farkında olmadığımız ve unuttuğumuz) kişiliğimiz olan binanın temelleri olduğunu ve bunlarda değişiklik yapamazsak binada oluşturabileceğimiz değişimlerin her zaman yüzeysel kalacağını idrakle, sağlıklı bir adım atabileceğizdir. Eğer bu aşamaları disiplinle sürdürmüyorsak sadece mucize bekliyoruz demektir ve mucizeler de nadiren görülebilir. 

150407_180517
Kişi mevcut durumuna, rahatsızlık ve hastalıklarına, evine, sokağına uğraştığı problemlere bakarsa, temeli nasıl atmış olduğunu görmek o kadar zor değil. Gerçek bir şifacı da bunu yaparak işe başlar zaten. Herkes kendi kendinin şifacısı da olabilir ki en kullanışlısı da bu.

Bu konuda rüyaların analiz edilmesi (rüya görüşmeciliği) gerçek anlamda yapılabilirse insana büyük ivme kazandırır ancak bundan sonradır ki insan günlük olağan hayatının da bir rüya (mutabakat rüyası) olduğunu kavrar ve onu da aynen rüyaları çözme tekniği ile inceler. Tabi bu konuda kişinin güvendiği ve yöntem bilen birinden destek almak şarttır. Sebebi ise insanın kendini görmeye/duymaya sınırladığı bir şeyi kendine hatırlatmasının pratikte mümkün olmamasıdır.

İşte bu sebeple Gurdjieff usta hapisaneden kaçmanın kurallarını yazmıştır. İşte bu sebeple insanlar kendi hayat deneyimlerini anlatırlar, yazarlar. İşte bu sebeple her zaman gizem okulları, farkındalık konusunu işleyen inanç toplulukları olmuştur. İşte bu sebeple mürid mürşid ilişkisinden vaz geçilemez. İşte bu sebeple ben boşluğa basamak dizenlere saygı ve sevgimi dile getirmekten bıkmam.

Gerçek bir şifacı her kişiye özel yöntemi bulur ve uygular. Mesele kişinin kendi aydınlanma sorumluluğunu alıp almadığı ile ilgilidir. Neden mi? Sorumluluğu kendi üzerine alan kişi farkında olsun olmasın, evrenin tüm köşelerine, tüm hücrelerine bu konuda kendine destek verilmesi için çağrı yapmış olur! Ve bu çağrıya uygun olup da cevap vermeyecek bir varlık düşünülemez!