
Ebru yapılış itibariyle anlıktır; Anın ifadesidir. Bu anlayış bugün yapılış itibariyle doğaçlama olarak adlandırılan ve performans diye nitelendirilen yaklaşımlarla bire bir örtüşmektedir.
Bizler batı resmiyle ilişki kurana kadar hep anlamlandırılamamış bir ifade olarak kalmıştır.Çünkü yıllar öncesinden beri soyut bir ifade gücü taşır. Soyut ifade ya da soyut sanat deyince neyi anlarız? Soyut ifade ya da sanat, insanın günlük etkilenmelerinin ve sorunlarının dışındaki bir sürece kendini bırakarak varoluşunu ifade etme çabasıdır. (kısaca sanatçının soyut gerçeklikle(tin) iletişim kurma çabasıdır diyebiliriz.)
Görüyorum o halde varım yerine, varolduğum için görüyorum yaklaşımıdır. Elbette varoluşu kendi istedikleri biçime girmesi için yoğun çaba harcayan her davranışa çok uzak bir tarzdır bu. İnsan olmanın özüne ilişkin bir yaklaşımdır. Özelikle Rönesansla gelişen resim anlayışına karşı bir duruşta kendini gösterir. Soyut sanat anlayışı, öncelikle ruhsal bir ifadenin araştırılmasına , tüm değişimlere karşın değişmeyen özün anımsanması ve araştırılması ilkesine dayanır.Ya da değişimlerin ruhsal yansımalarına …Ama her halükarda ilk hareket noktası sanatçının kendini akışa bırakması , kendini (gündelik) gerçekliğin ötesine bırakması gerekir. Her ne kadar soyut sanat temsilcisi olmasada , bir sanatçı tutarlılığı ve bilinciyle (her ne kadar soyut resmin temsilcisi olmasada sanatçı duyarlılığıyla) Picasso’nun söylediği gibi; “Ben aramıyorum buluyorum…” Her sanatçının hissettiği gibi . Soyut sanat anlayışı hem sanatçıya kendini tanıma fırsatı sunarken , yapıtının izleyiciyle karşılaşmasında da izleyiciye kendiyle ve bütün insanlık tarihinin soyut bir ifadesiyle karşılaşma fırsatı sunar. Çünkü bütün insanlık bilgisi insanın içine konmuştur ve sanatçılar bunu bir biçimde anımsayanlardır. Soyut sanat varolan düşünme kalıpları dışında bir biçimde izleyiciye yeni bir düşünme alanı yaratır. Bu düşünme alanı, günlük yaşamımızın çıkarların korumaya yönelik kurnazlıklarından, şartlanmışlıklarından farklı bir düşünme alanıdır; insan olmanın duyumsandığı , varolmanın keyfine varıldığı ve ruhsal dünyanın doygunluğunun ,insana yeni duygu deneyimleri yarattığı bir dünyadır bu. İfade kaygısından öte bir yaklaşımdır, insan gerçeğine yaklaşma , insanla bütünleşme çabasıdır. Batı sanatının son yüzyıla kadar bir bütün halinde savunduğu kendini ifade eden(Bu çok tanıdığımız kendini önemseyen ve ben merkezli bir sanatçı tipini doğurmuştur) sanatçı tiplemesinden başka bir yaklaşımdır. Tam tamına doğunun (yani maddi dünyanın çözümlenme ve ele geçirilme araçlarından biri olarak düşünülmeyen sanat) sanat yaklaşımıdır; gerçeği aramak.
Gerçeği bulmak için kendi kısır gerçekliğinden uzaklaşmak.Sanatçının yaratma sürecinde , sürece teslim olma becerisidir ve özden bir çaba gerektirir.
Burhan Ersan